410
KASIM-ARALIK 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK GÜNDEM

Ortak Değerler ve Müşterekler Kente Karşı İşlenen Suçlara Karşı Umut Verebilir Mi?

İpek Akpınar, Doç. Dr. İTÜ Mimarlık Bölümü

 

“Kuzey ormanlarını yerleşime açan 3. Havalimanı, 3. Köprü ve inşası devam eden altı milyonluk ‘Yeni İstanbul’ kenti; bizzat kentin dönemin Belediye Başkanı tarafından imzalanan Haliç Köprüsü; […] 16. İstanbul Bienali ile birlikte tekrar gündemimize giren Galataport; inşa edileceği merkezî yönetim tarafından sürekli anımsatılan Kanal İstanbul projesi... Muhtemelen saymayı atladığım orta ve küçük ölçekli daha pek çok mimari ve kentsel proje... Bu satırlar kaleme alınırken kentsel ve kültürel belleğimizin en önemli miraslarından Sirkeci ve Haydarpaşa Garlarının deneyimsiz bir özel firmaya devri(!). Aslında örnek çok, ama süreçler hep aynı.”

“Sekiz yılın sonunda kapalı kapılar ardında sözde neo-liberal politikalarla elde edilen ‘obje’lerden yorgunluğumuzu dile getirirken mesajımız kentin seçilen yeni yöneticilerine, meslektaşlarımıza ve genç mimar adaylarına. Kamuya ait değerleri anımsamak ve tüm kentlilere usanmadan yinelemek, kamuda proje alma yöntemlerinde şeffaf, çok sesli ve katılımcı süreçleri talep etmek, kamu yararına projeler üretimini beklediğimizi dile getirmek! Ortak bir yarının inşası için kent suçu yaratan obje binaya / binalara karşı, kentli-kent-mimarlık ilişkilerinin dinamiğini vurgulamak, ortak değerlere ve müştereklere odaklanmak geleceğe dair bir umut verebilir.”

2011 Türkiye genel seçimleri öncesinde, İstanbul Master Planı’nda yer almayan 3. Köprü ve 3. Havalimanı projelerine onay verildiğinin ve Gezi Parkı’nda 31 Mart vakasında bombalanarak kısmen yıkıntı halinde kalan ve Henri Prost Planı kapsamında tamamen yıkılarak Taksim parka dönüştürülen bir askeri kışlanın (aynı planda diğer üç kışla İTÜ’ye verilerek kamulaştırılmıştır) yeniden inşa edileceğinin, dönemin Başbakanı tarafından bildirilmesi ile kentli olarak yeni bir süreçle karşı karşıya kaldık. Toplumsal ve mesleki itirazlar artınca, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı mimarlarla pek çok toplantı düzenledi. Bu toplantılarda “Türkiye’nin gayri safi milli hasılasının % 45’ini üreten bir kentte, kentsel ve mimari projelerin durdurulamayacağını” aktardı. Benim yanıtım şuydu: “Kent suçlarınızı ben ve tüm tarihçiler yazacak!”.(1) Geçtiğimiz sekiz yıllık süreçte sözde neo-liberal politikaların giderek meşrulaştığına, kent ve kent hakkının yok sayılmasına, kente ve kentliye karşı işlenen suçların ivme kazandığına tanık olduk.

Bugün kentin içindeki değerli alanlara karşı yapılan müdahalelerin aracı olarak kullanılan mimarlığa dair bir söz söylemek nasıl ve ne şekilde mümkün olabilir? Hangi örnek(ler) üzerine yoğunlaşılabilir? Tekil bir örnek aranırsa bulmak çok kolay. Kuzey ormanlarını yerleşime açan 3. Havalimanı, 3. Köprü ve inşası devam eden altı milyonluk “Yeni İstanbul” kenti; bizzat kentin o dönemki Belediye Başkanı tarafından imzalanan Haliç Köprüsü; Anadolu yakasında kentin her noktasından görülme iddiası taşıyan neo-klasik Çamlıca Camisi, Ataşehir’de adını taşıdığı Mimar Sinan’ı muhtemelen kabrinde döndüren Sinan Camisi, kamuya ait arazilerin özelleştirilerek lüks otel ve rezidanslara dönüştürülen Ataköy kıyısı; kamuya ait karayolları arazisinin satılarak özelleştirilmesi ve sonrasında emsalin trajik bir şekilde artırılmasıyla elde edilen çok işlevli kompleks; Ali Sami Yen Stadyumu’ndaki özelleştirme ve verilen kritik emsal; Fikirtepe’deki sözde kentsel dönüşüm, acele yıkımlar ve asbestle iç içe devam eden gündelik yaşam; Yenikapı ve Maltepe’deki dolgu alanları, kentin kalbinde ulaşım mühendislerinin itirazlarına rağmen şekillenen Kabataş iskeleleri ve rıhtımı; 16. İstanbul Bienali ile birlikte tekrar gündemimize giren Galataport; inşa edileceği merkezî yönetim tarafından sürekli anımsatılan Kanal İstanbul projesi... Muhtemelen saymayı atladığım orta ve küçük ölçekli daha pek çok mimari ve kentsel proje... Bu satırlar kaleme alınırken kentsel ve kültürel belleğimizin en önemli miraslarından Sirkeci ve Haydarpaşa Garlarının deneyimsiz bir özel firmaya devri(!). Aslında örnek çok, ama süreçler hep aynı.

28 yıldır mimarlık eğitimi veren bir mimar olarak “mesleğin” giderek “inşa etmek” üzerinden tariflendiğinin, ortak değerlerin ve müştereklerin geri itildiğinin tanığıyım. İtiraz ettiğim mimari projelerin üretimi değil, süreçleri: kamuya ait mekânlara dair kapalı kapılar ardında alınan kararlar ve bu kamu arazilerinin özelleştirilme süreçleri. Başka bir deyişle, yerel ve merkezî yönetimin hepimize ait toprağı, acele gelir elde etmek için satması! İkinci itirazım ise, bu kritik özelleştirme kararlarının ardından radikal emsal artırımı izni ile sıradan kentliler olarak ulaşamayacağımız lüks mekânların projelendirilmesi ve inşa edilmesi. Yani gündelik hayatımızın parçası olamayan, içe dönük “obje”lerin üretimi... Üç imparatorluğa başkentlik yapmış emperyal kent, kültürel mirasın, toplumsal ve mekânsal belleğin yitimi sürecinin yanı sıra ortak değerlerin zedelendiği bir dönemle de karşı karşıya. Kente atfettiğimiz anlamlar, ortak değerlerimiz ne kadar aynı? Ortak bir kentsel ve mimari imgemiz var mı? Hangi ortak değerler ve müşterekler bizleri buluşturabilir? Umut nasıl yeşerebilir? Kentsel mekân toplumsal ilişkiler ağı ile şekillenir; toplumsal üretimin bir sonucudur ve müşterek üretim-yeniden üretimden kaynaklanan temsilleri de bünyesinde taşır.(2) Bu çerçevede, kentsel mekân içinde bulunduğu toplum tarafından dönüştürülür. Kentsel mekânın zihinlerde karşılık geldiği kavramlar da ortaklaşa üretilir. Bu ortaklaşma süreci olmadan müşterekler düşünülemez.(3) Çevrenin somut ve soyut niteliklerinin zihinde bir araya geldiği temsil olan imge, kentin yaşayanları tarafından üretilen, kullanılan ve yeniden şekillendirilen bir eser olarak kabul edilebilir.(4) Bireyler ortaklaşa kentin kimliğini ve imgesini üretirken kendilerini de yeniden üretirler. Bu ortak üretimle oluşturulan anlam, geçmişin hayaline saygıyı içeren nostaljik bir tutum olmayıp, içinde bulunulan zaman dilimindeki “kolektif deneyimi” de kapsar.(5) Müşterekler insan ilişkilerine dayalı bir süreci; katılım, işbirliği, özyönetim, üretim ve paylaşım üzerine temellenen toplumsal pratiklere işaret ederler. Bu nedenle akademik çalışmalarda, müşterekler ortaklaşa bir süreç olarak ortaya çıkmaktadır.(6) Müştereklerin kapsamını kentsel müştereklere doğru genişleten Michael Hardt ve Antonio Negri, metropolü kolektif emeğin ürettiği dev bir kentsel müşterek olarak; bir diğer deyişle, kentsel müştereklerin üretildiği bir fabrika olarak tarifler.(7) Metropol, ortak olanın / birlikte yaşayan insanların, kaynakları paylaşmanın, iletişimin, metaları ve fikirleri değiş-tokuş etmenin mekânıdır. Ortak olan, diller, imgeler, bilgiler, duygular, kodlar, alışkanlıklar ve pratiklerde bulunan “yapay ortak”tır. Metropolü kuran şey, kolektif emeğin ürettiği bu yapay ortaklar ve bunlara hepimizin erişebilmesidir.

Sekiz yılın sonunda kapalı kapılar ardında sözde neo-liberal politikalarla elde edilen “obje”lerden yorgunluğumuzu dile getirirken mesajımız kentin seçilen yeni yöneticilerine, meslektaşlarımıza ve genç mimar adaylarına. Kamuya ait değerleri anımsamak ve tüm kentlilere usanmadan yinelemek, kamuda proje alma yöntemlerinde şeffaf, çok sesli ve katılımcı süreçleri talep etmek, kamu yararına projeler üretimini beklediğimizi dile getirmek! Ortak bir yarının inşası için kent suçu yaratan obje binaya / binalara karşı, kentli-kent-mimarlık ilişkilerinin dinamiğini vurgulamak, ortak değerlere ve müştereklere odaklanmak geleceğe dair bir umut verebilir.

NOTLAR

1. Belediye Başkanı mimar Kadir Topbaş’ın, Belediye projeleri sergisinin yer aldığı Haliç’teki çadırda meslektaşları ile buluşması.

2. Lefevbre, Henri, 2014, Mekânın Üretimi, (çev.) Işık Ergüden, Sel Yayıncılık, İstanbul.

3. “On the Commons: A Public Interview with Massimo De Angelis and Stavros Stavrides”, e-flux.com/journal/17/67351/on-the-commons-a-public-interview-with-massimo-de-angelis-and-stavros-stavrides/ [Erişim: 19.10.2019]

4. Lefebvre, Henri, 1996, Writings on Cities, (ed.) Eleonore Kofman, Elizabeth Lebas, Blackwell Publishing, New Jersey.

5. Gürsürer, Özgün, 2019, Bir Müşterek olarak Kent İmgesi: İstanbul Bağdat Caddesi Örneği, İTÜ FBE, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul.

6. Tan, Pelin, 2017, “Mimarlık ve Müşterekleşme Pratikleri”, Ege Mimarlık, sayı:97, ss.24-29.

7. Hardt, Michael; Negri, Antonio, 2011, Ortak Zenginlik, (çev.) Efla Yıldırım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

 

Bu icerik 3941 defa görüntülenmiştir.