ETKİNLİK
Nezih Eldem’i Hatırla(t)mak
Bahar Gökçen Kumsar, Arş. Gör., İTÜ Mimarlık Bölümü
Elif Öz Yılmaz, Arş. Gör., İTÜ Mimarlık Bölümü
Mimarlar Odası 2018-2020 Anma Programı kapsamında düzenlenen “Nezih Eldem ve Mekânı Örgütlemek” başlıklı etkinlik, 8 Ekim 2019’da
Nezih Eldem tarafından tasarlanan 109 no.lu Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Yazarlar etkinlikten izlenimlerini aktarmanın yanı sıra “Taşkışla’ya dahil olduğumuz andan itibaren [Eldem’in] eğitim anlayışının izleriyle karşılaşmaya başlıyoruz. Bu karşılaşmalar ve mimarlığa dair tartışmalar onun tasarladığı 109 no.lu salonda eklemlenerek çoğalıyor.” yorumunda bulunuyor.
Mimarlar Odası’nın Türkiye mimarlık kültürüne nitelikli katkılarda bulunmuş ve bugün bizimle birlikte olmayan mimarları yaşatmak adına 2006 yılından itibaren her iki yılda bir yürüttüğü Mimarlar Odası Anma Programı 2018-2020 dönemi için Nezih Eldem adına düzenlendi. Ulusal Mimarlık Ödülleri Seçici Kurulu tarafından belirlenen Nezih Eldem ve çalışmaları hakkında düzenlenen etkinlikler kapsamında “Nezih Eldem ve Mekânı Örgütlemek: Çizginin Gücü . Detaya Hakimiyet . Elverişlilik” başlığıyla 8 Ekim 2019’da İTÜ Taşkışla 109 no.lu Nezih Eldem Konferans Salonu’nda gün boyu süren bir sempozyum gerçekleştirildi. Etkinliğin başlığı Nezih Eldem’in 1984 yılında İTÜ’de verdiği “Mekân Örgütlenmesi” dersinden referansla oluşturuldu. (Resim 1) Sempozyum sırasında, 1984 yılına dönüp o yıla ait bir dersin ses kaydı ve slaytlarıyla tam da 1984 yılında gerçekleştiği salon olan ve Nezih Eldem tarafından tasarlanan 109’da canlandırılması tüm tartışmacı ve konukları derinden etkiledi.
Gün boyunca süren yoğun program açılış konuşmalarıyla başlayıp üç oturum ve forum şeklinde devam etti. Mimarlar Odası Anma Programı Yürütücüsü olarak Aslı Tuncer Madge, Mimarlık dergisinin özgün ve yeni çıktılara yer verme arzusunun altını çizerek, seçici kurulun Nezih Eldem’i seçme gerekçesini katılımcılara aktardı. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi adına konuşmasını yapan Gülay Uyan, Nezih Eldem’i Mimarlar Odası kurucularından birisi olarak anıp onu Mimarlık ve Kent Şenliği Etkinlikleri, Tarihi Çevre Düzenlemeleri gibi birçok farklı platformda yer alan haliyle aktardı. Mimarlar Odası Genel Başkan Yardımcısı Deniz İncedayı, Nezih Eldem’i meslek alanında bir kültür savaşçı olarak tanımlayıp mimarlığı tüm gerçekliğiyle sahiplenişine, yaşama dair sanatçı kimliğiyle bütünleşen mimari ve etik anlayışına dikkat çekti. Özün yitirildiği bugün Nezih Eldem’i hatırlamanın gerekliliğini vurguladı. İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Murat Gül ise konuşmasında katkıları dolayısıyla ayrıcalıklı isimlerin en önde gelenlerinden biri olarak mimar ve eğitimci Nezih Eldem’i vurguladı. Açılış konuşmalarını sonlandıran Nejat Eldem, Nezih Eldem’in oğlu olarak anma programı kapsamında babasının anılarının yaşatılması adına katkıda bulunan herkese ailesini temsilen teşekkürlerini sundu.
İlk oturum, “Birlikte Öğrettiği / Ürettiği Kişileri Dinlemek” başlığı altında Nezih Eldem ile birebir çalışma ve tanışma imkanı bulmuş kişilerin aktarımlarıyla devam etti. Oturumun ilk konuşmacısı, XVI. Ulusal Mimarlık Ödülleri Seçici Kurul Üyesi Cem İlhan, “Anmanın Anlamı Üzerine” isimli konuşmasına “Nezih Eldem’in kişiliğinde evrensel olan nedir?” sorusuyla sessizliğe sızdı ve bu sorunun işaret ettiği halleriyle Nezih Eldem’i: “İster tasarlamak, ister inşa etmek, ister öğretmek olsun; varoluşsal olarak yaptığı işin içinde kaybolmak, hesapsızca harcanan emek, sıradanlık kültürüne karşı verilen savaş, detayda zanaat ustalarının gösterdiği titizlikti” sözleriyle anlatırken ibadet eder gibi mesleğini icra edişini anımsattı. Onu kelimelerle aktardı bizlere “adanmışlık, etik, tutarlılık, elverişlilik, titizlik”. Mimar ve Nezih Eldem’in ilk asistanı olan Melih Kamil, “Eğitimci Olarak Prof. Nezih Eldem” isimli konuşmasında, Nezih Bey’e bağlı olan “Mekân Örgütlenmesi ve Donatımı” kürsüsüne ait iki ders ve sonradan eklenen diğer dersleri üzerinden Nezih Eldem’in eğitimci çizgisini aktardı. Nezih Eldem, siz zaten biliyor, içinde yaşıyorsunuz, fakat ilişkisini kuramıyor olabilirsiniz ben size bunları hatırlatıyorum diyerek “hatırlatma” kelimesine vurgu yapardı. Kuram ağırlıklı olan, mekân olgusunun özellikle kavramlar, biçimlenme ve tasarımlar açısından ortaya çıkan hatırlatmalarının tartışıldığı Mekân Örgütlenmesi dersi ile bu dersten beslenen, öğrencilerin bir arada yürüttüğü, mimarlık tartışmasına vesile olan proje dersinin birbirini besleyen halleri ilgi uyandırıcıydı. Aynı zamanda ressam olan Eldem, derslerinde küçücük diaların üzerine aktarmak istediklerini çizer ve kendi özgün çizimlerini yansıtarak dersleri yürütürdü. (Resim 2) Bugün o küçük dialara hızlıca çizilmiş ama derin anlamlar taşıyan eskizleri hayal edince, onunla birebir tanışma imkanı bulamasak da onu tanıyoruz.
Nezih Eldem’in dahil olduğu bina bilgisi kürsünün, tasarımın mekânı örgütleyen naif ilişkiselliklerinden süregelen yolculuğu, bugün bizlerin de içinde bulunduğumuz mimari tasarım programının özünü kurguluyor. Taşkışla’ya dahil olduğumuz andan itibaren onun eğitim anlayışının izleriyle karşılaşmaya başlıyoruz. Bu karşılaşmalar ve mimarlığa dair tartışmalar onun tasarladığı 109 no.lu salonda eklemlenerek çoğalıyor. Günün her anında 109’da devam eden entelektüel tartışmalar aslında onun tasarım sürecinde kurguladığı atmosferin bugün de yaşayan izleri...109’un önünden her geçişimizde acaba kulağıma gelmeyen bir buluşma var mıdır duygusuyla onun kapısını aralıyoruz.
İTÜ Mimarlık Bölümü’nden Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, “Tarihî Yapıların Yeniden Kullanımı ve Çağdaş Ek Alanına Katkıları” isimli konuşmasında, Nezih Eldem’in 1964-74 yılları arasında Eski Şark Eserleri Müzesindeki Gülhane Parkı’na bakan çağdaş ek olarak tasarladığı cumba, giriş kısmında tasarladığı saçak, Harbiye Askeri Müze Projesi kapsamında tasarladığı batı cephesi ve iç düzenlemeleri, Taşkışla’da yaptığı çalışmaları, tarihî çevre kapsamında Zeyrek ve Süleymaniye’de yürüttüğü çalışmaları, Soğuk Çeşme Sokağı gibi koruma alanlarının tanımlanması adına yürüttüğü çalışmaları üzerine detaylı paylaşımlarda bulunarak bizlere Nezih Eldem’in yapılarını ardında yatan naiflikleriyle aktardı. (Resim 3) KHAS Mimarlık Bölümü’nden Prof. Dr. Arzu Erdem, “Nezih Eldem’den Öğrendiklerim” isimli konuşmasında Nezih Beyin hem öğrencisi hem de asistanı olmuş biri olarak onun mimarlık anlayışına dair, hareket, statik / dinamik bileşenlerin ilişkiselliği ve titizlikle tasarlanan / seçilen malzeme gibi hallere vurgu yaparken onun anlayışının özgün yanlarını nasıl içselleştirdiğini katılımcılara hissettirdi. Arzu Erdem’in aktarımıyla: “Her tasarım süreci sanki şöyle bir soruyla başlar: Ben burada bir yapı olsaydım nasıl davranırdım ya da nasıl biçimlenirdim?” Arzu Erdem, Nezih Beyi bir İstanbul moderni olarak tanımlayarak konuşmasını Nezih Bey İstanbul kadar zarifti sözleriyle sonlandırdı.
İkinci oturum, “Planladıkları ve Yaptıklarını Konuşmak” başlığı altında onunla birebir tanışan veya tanışmayan ama bir şekilde yolları kesişmiş konuşmacıların aktarımlarıyla devam etti. Oturumun ilk konuşmacısı olan mimar Canan Osmanağaoğlu, “Tasarımları ve Eğitimciliği Işığında Nezih Eldem’in Mimarlık Anlayışı” isimli konuşmasında, Nezih Eldem ile birebir tanışma fırsatı bulamamış olup 2007 yılında Prof. Dr. Zeynep Kuban Tokgöz ile birlikte yürüttükleri ve konuşmasıyla aynı başlığı taşıyan tezi aracılığıyla Nezih Eldem’e aşina olma sürecini, tezinden seçtiği bazı özel bölümler üzerinden aktardı. Mimar Sevinç Hadi, “Zihnin Ellere Akışı” isimli konuşmasında, Nezih Eldem ile birlikte tasarladıkları İTÜ Mimarlık Fakültesi Kitaplığı’nın sürecini aktarırken, kütüphaneyi duvara asıyor Nezih Eldem ifadesini kullanarak onun duvarlarla diyalog halinde olduğu anları ve öte yandan 109 no.lu salonu tasarlarken ise duvarları hiç kullanmadan galerinin tüm yükünü toprağa aktarmasından hayranlıkla bahsetti. (Resim 4) Onun pratik yapıp öğrendiği, eğitime katkı sağlayabilmek adına bir aracı olarak gördüğü Taşkışla... Sevinç Hadi’nin gözünden, zarafet sahibi, elverişlilik üzerinde duran, rahat kullanışlı çizgileri olan, yapının ruhu ile konunun ruhunu eşleştiren, özgün, çile çeken biriydi. Çile çekiyordu ama tutkuluydu. Sabırlı, inatçı, kavgacı, ayırt edici ayrıntılar ustasıydı. Yapacağı iş her ne olursa olsun aynı özenle yaklaşan biriydi; mekân tasarlamak ya da bir pastayı süslemek… Pastayı süslemek için kağıt helvadan kelebek yapan, bademlerden papatyalar yaratan biriydi. Mutlaka bir senaryosu olan, içe ve dışa dönük ilişkilere bakan, bağlantılı akışkanlıklar peşinde, mütevazı, şakacı, duyarlı, uygar, nesli tükenmiş bir İstanbul beyefendisiydi.
Mimar Gülnur Kadayıfçı, hem Nezih Eldem’in öğrencisi olmuş hem de Eyüp Belediyesi’nde onunla çalışma fırsatı bulmuştu. Eyüp, Nezih Eldem’in büyüdüğü yer olarak özel bir anlam ifade ediyordu. “Eyüp’e Katkılarıyla Nezih Eldem” isimli konuşmasında Gülnur Kadayıfçı, Eyüp’ü ihmal edilmişlik, ufalanmışlıktan kurtarmak adına Nezih Eldem’in sarf ettiği çabaları, semti sahiplenişini, iradesini ve zorluklar karşısında vazgeçmeyen karakterini anlattı. Nezih Eldem, Eyüp için kentsel tasarımdan aydınlatma elemanı tasarımına kadar farklı ölçeklerde çalışmalar yürüttü. (Resim 5) Bazı zamanlar Eyüp’te uygulama aşamasına dek gelmiş ama semte uygun olamayacağını düşündüğü projelerin yerine bir ay gibi kısa bir süre içinde yeni proje önerileriyle gelip onların uygulama aşamasında da peşinden koştu. Gülnur Kadayıfçı’nın değerli aktarımları bizlere, Nezih Eldem gibi nitelikli bir mimarın niçin bu kadar az projesi var eleştirilerine karşı, aslında özellikle Eyüp etrafında şekillenen çok fazla uygulama aşamasına dek getirilmiş ama vücut bulamamış projesi olduğunu hatırlattı. Mimar Zafer Akay, “Nezih Eldem’in Geleneksel Mimarlığa Çağdaş Yorumu” başlıklı konuşmasında yakın zamanda ilgilendiği Eldem arşivine değindi. Nezih Eldem’i genel olarak altmış sekiz kuşağı aydınları ile birlikte ele alıp ona rasyonel - irrasyonel kavramlarıyla bakarak Eldem’in mimarlık anlayışını bu iki kavramın arakesitinde okumaya yönelik bir kapı araladı. İkinci oturumun son konuşmacısı olan mimar Mehmet Raif Doğan, “Usta - Çırak - Arkadaş” başlıklı konuşmasında Nezih Eldem ile geçirdiği 10 yılın, usta çırak ilişkisi içinde geçen iki buçuk yılını detaylarıyla aktardı. Kıyılarla ilgili bir kitap yazmaya başladıkları ve bunun için birçok kıyı kesiti aldıkları süreçte kitap sürekli tamamlanmaktan uzaklaşıyordu çünkü Nezih Eldem her detayı titizlikle ele alıyordu.
Üçüncü oturum olan “Zaman Makinesiyle Yolculuk Yapmak: Nezih Eldem’den ‘Mimarlık Fakültesi’nde Bir Ders’” başlığı altında Nezih Eldem’in 1984 yılında gerçekleştirdiği bir dersin ses kaydıyla Nezih Eldem’in kendi çizimlerinden oluşan diaların çakıştırılarak 109 no.lu salonda izleyicilere sunulması, onu tanıma şansına sahip olamayanlar için çok özel bir paylaşım anıydı. Sadece onun sesi ve projeksiyon ışığından yansıyan el çizimleri o anda olma hissini daha da güçlendirdi. Konuşmasının devamında öğrencilerine ışıkla, sesle, yumuşatıcılarla ilgili resimler göstereceğini ve zaten bildikleri şeyleri hatırlatacağını söylüyordu. Bu anlattıklarının mekânın çevresini nasıl sardığını ve nasıl örgütlenerek mekân oluşturduklarına dikkatlerini vermelerini istiyordu. Taşkışla’ya dahil olduğumuz andan itibaren hakkında çokça şey duyduğumuz Nezih Eldem’in dersine dahil olma deneyimi tüm anlatımların ötesinde ona dair en etkileyici anlardandı. Melih Kamil ve Günkut Akın tarafından hazırlanmış bu özel kayıt şimdiden Taşkışla hayatına dahil olmuş gözüküyor...
Oturumların sonlanmasının ardından “Anılarımızdaki Nezih Eldem’e Dair” başlıklı forum Doğan Hasol yürütücülüğünde gerçekleşti. Doğan Hasol, “Nezih Eldem mimarlık için yaşadı” cümlesiyle başlattı forumu. Az eser ürettiği söylenerek kendisine haksızlık yapıldığını hatırlatarak az yapı yapmış olmasına yönelik eleştiri aslında “keşke daha çok yapı yapmış olsaydı” şeklinde olmalı diyerek bir mimarın değerinin, ürettiği yapının sayısına göre değil niteliğine göre belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerini sonlandırdı. Forum Nezih Eldem ile ilgili değerli aktarımlar ve anılarla zenginleşerek son buldu. Bugün bizi yine 109’da bir araya getirerek farklı mimarlık tartışmalarına ve paylaşımlarına aralıklar açan; eğitime, sanata, mimarlığa duyarlı dokunuşlarıyla bize ilham kaynağı olan Nezih Eldem’e sonsuz teşekkürlerimizle…
Bu icerik 3591 defa görüntülenmiştir.