KORUMA-YAŞATMA
			Mimari Koruma Uygulamalarının Fiziksel, Toplumsal ve Kültürel Etkileri: İzmir Aya Voukolos Kilisesi
			Hümeyra Birol Akkurt, Doç. Dr., DEÜ, Mimarlık Bölümü
			Sadece tekil yapıların “ihya edilmesi" ile ilgilenmeyen koruma disiplini, bütüncül bir yaklaşımla disiplinlerarası çalışmaları gerekli kılar. Yazar, İzmir Aya Voukolos Kilisesi’nin yenileme çalışmalarını bu bağlamda incelerken, kentsel anımsatıcı olarak gördüğü yapının fiziksel sürekliliğinin, yer kimliği ve kültürel değerlerin sürekliliği için yeterli olup olmadığını tartışıyor. 
			
			
			
			
			Anadolu kentleri, sahip  oldukları kültürel miras alanları ve günümüzün ekonomik canlılık öncelikli  öngörüleri arasında gerilimli bir ilişkiye sahne olmaktadır. Kentlerin sahip  olduğu tarihî yapı ve alanların yeniden organizasyonu koruma, yenileme ve  yeniden canlandırma projeleri çerçevesinde tartışılmaktadır. Ancak bu alanların  anlamına, değerine ve geleceğine yönelik duruşlar halen belirsizliğini  korumaktadır.
Kentleşme, göç, nüfus  artışı, yoksulluk gibi dış etkenler tarihî alanları konu alan koruma  müdahalelerini iki temel sorgu üzerine odaklamaktadır: alanın kültürel  kimliğinin sürekliliği ve güncel yaşamla bütünleşebilmesi için uygun işlevi  üstlenmesi. Günümüz uygulamaları yoğunlukla ticari beklentiler ve popüler  tarihselci yaklaşımlarla kurgulanmakta ve bu nedenle kültürel değerlerin ve  kimlik olgularının yitimine neden olmaktadır. Oysa koruma uygulamaları, tarihî  yapı ve alanların değerini artırmayı ve kentsel kimliği güçlendirmeyi  hedeflemelidir. Bu hedefle, bireyin yerle ilişkisini ve kentlilik bilincini  güçlendiren kentsel anımsatıcıların(1) sürekliliği, yer kimliğinin sürdürülmesi veya yeniden üretimini hedef alan  koruma yaklaşımlarında öncelikli müdahale alanı olarak öne çıkmaktadır.
Bu tartışmalar  çerçevesinde bu çalışma, içinde bulundukları alanın tarihî / kentsel / kültürel  değerini güçlendiren, yer-kimlik ilişkilerini yeniden örgütleyen kentsel  anımsatıcılara yönelik koruma müdahalelerini sorgulamaktadır. Tarihî yapının  sağlıklaştırılmasının fiziksel ve sosyal çevresine etkisi, mekânsal ve sosyal  süreklilikte yeni kullanımın rolü, fiziksel sürekliliğin yer kimliği ve  kültürel değerlerin sürekliliği için yeterli olup olmadığı tartışılmaktadır. Bu  hedefle, İzmir tarihî kent merkezi içinde konumlanan, içinde yer aldığı  fiziksel ve toplumsal yapı dönüşürken kentsel anlamı da evrilen Aya Voukolos  Kilisesi ele alınmıştır. Çalışma kapsamında kilise yapısı ve içinde bulunduğu kentsel  strüktürün (“yer”in) değişim süreci ve günümüz dinamikleri ortaya konmuş, tarihî  yapıya yönelik koruma müdahalesinin fiziksel, toplumsal ve kültürel etkileri  değerlendirilmiştir.
YERİN  DEĞİŞİM SÜRECİ
  Tarihî Aya Voukolos  Kilisesi, adını 1740 yılında kurulan basma fabrikasından alan ve Osmanlı  toplumunu oluşturan farklı etnik grupların yaşam alanlarını barındıran Basmane  semtinde(2), Ermeni mahallesinin  güneydoğu çeperinde konumlanmıştır.
Kilisenin bulunduğu  Abdullah Efendi Mahallesi’ne dair net bilgi bulunmamakla birlikte, Serçe’nin  saptamaları(3) ve alanın 1905 tarihli  sigorta planındaki kentsel formu (Resim 1),  bu alanın 19. yüzyıl ortalarından itibaren var olduğunu ortaya koymaktadır. Çalışmaya  konu olan alan, Abdullah Efendi Cami odağında gelişmiş bir Müslüman mahallesi  içinde yer almasına rağmen, Rum-Ortodoks topluluğa hizmet veren Aya Voukolos  Kilisesi çevresinde oluşmuş ve 19. yüzyıldan itibaren bu adla anılmıştır.(4) Belge tarafından  hazırlanan ve kentin geç Osmanlı dönemine dair toplumsal yaşam alanlarını  gösteren haritada(5) alanının batıda Ermeni  mahallesi, güneyde Müslüman Türk mahalleleri, kuzeyde ve doğuda ise Ermeni  konutlarıyla çevrelendiği görülmektedir. (Resim  2)
Yapılı çevresine adını  veren ve İzmir’in ilk psikopos’u Aziz Voukolos’un adını taşıyan kilise yapısı, Rum  Ortodoks cemaatin maddi katkılarıyla(6), 1866-1867 döneminde  inşa edilmiştir. (7) Ancak, kilisenin klasik  dönemde inşa edilmiş bir tapınak alanı üzerine kurulduğu bilinmektedir.(8) Çevresini saran tek / iki  katlı geleneksel konut dokusundan yüksek avlu duvarlarıyla ayrıştırılmış bir  parselin doğusunda konumlanan ve haçvari plan şemasına sahip olan yapı, kullanım  sürecinde gerçekleşen bir dizi müdahaleyle(9) bugünkü durumunu almıştır. (Resim 3)
1922 tarihli büyük İzmir  yangınında, kentin Rum ve Ermeni mahallelerinin büyük bölümü yanmış, merkezde  konumlanan Ortodoks kiliselerinden Aya Voukolos hariç tümü yok olmuştur. Yapı, büyük  yangın ve sonrasında fiziksel varlığını korusa da, mübadeleyle Rum nüfusun  kentten ayrılmasının ardından cemaatsiz kalmış ve kullanım değerini  yitirmiştir. 
Rum cemaatin kentten  ayrılmasının ardından mülkiyeti Maliye Hazinesi’ne devir edilen kilise yapısı, 1923  yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talebi doğrultusunda müze olarak düzenlenmeye  başlanmış, 15 Şubat 1927 tarihinde Asar-ı Atika Müzesi olarak yeniden kullanıma  açılmış ve 1943’te Arkeoloji Müzesi adını almıştır.(10) 1951’de yapıda sergilenen  eserlerin büyük bölümü Kültürpark alanındaki Kültür Pavyonu’na nakledilmiş,  ancak 1984’te modern Arkeoloji Müzesi’nin hizmete açılmasına dek her iki yapıda  da sergileme devam etmiştir. Aya Voukolos Kilisesi, müze olarak kullanıldığı  dönemde de bir dizi mekânsal ve strüktürel müdahale görmüştür.(11) 1984 yılında Kültür  Bakanlığı İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü’ne tahsis edilen yapı, bu dönemde  gerçekleşen bir yangın sonrasında kullanım dışı kalmıştır.
Kilise yapısı farklı  işlevlerle kente hizmet verirken, içinde yer aldığı çevre fiziksel ve toplumsal  anlamda hızlı bir değişim geçirmiştir. Mübadele sonrası sahipsiz kalan  konutların bir kısmına Türk mübadiller yerleştirilmiş, bir kısmı kullanım dışı  kalmıştır. Takip eden dönemde gerçekleşen iç göç, farklılaşan sosyo-ekonomik  ortam, yenilenen alan kullanım kararları ve konutların fiziksel eskimesi sonucu  alan, kente gelen ve düşük ekonomik güce sahip göçmenlerin öncelikle yerleştiği  bölgelerden biri haline gelmiştir. 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren tarihî  alanların kültürel odaklar olarak değer kazanması, Aya Voukolos bölgesinin kentin  kültürel gündemine yeniden dâhil olmasını sağlamıştır.
Alanın kentsel niteliği yeniden  değişirken, Aya Voukolos Kilisesi 17 Ocak 1975 tarihinde kültür varlığı olarak  tescillenmiştir. Yapının tekil olarak tescilinden uzun bir süre sonra, içinde  bulunduğu alan Kemeraltı ve Çevresi Koruma Amaçlı İmar Planı kapsamında “Özel  Proje Alanı”(12) olarak belirlenmiştir. Yapı  2003 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmiş, 2004-2007 yılları  arasında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimari Restorasyon Bölümü tarafından  restorasyon projesi hazırlanmış ve 2008-2010 tarihleri arasında onarım,  güçlendirme ve yenileme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Restorasyon  çalışmaları kapsamında Kilise yapısı kentin kültür ve sanat ortamına hizmet  vermek üzere, müştemilat yapıları da İzmir Basın Müzesi ve Anı Evi olarak  düzenlenmiştir. (Resim 5)
YERİN  GÜNÜMÜZ DİNAMİKLERİ
  Aya Voukolos Kilisesi ve  yakın çevresi, kentsel, mimari ve toplumsal anlamda çeşitlilik gösteren bir  yapıya sahiptir. Bu nedenle, bölgenin kültürel değerlerinin sürekliliğini ele  alan bu çalışma, belirli bir alan içinde gerçekleştirilmiştir. Yere ilişkin tespit(13), kilise yapısını odak  alan, kuzeyde Gaziler Caddesi, batıda Bıçakçı Han, güneyde 1279. Sokak ve  doğuda 1283. Sokak ile sınırlandırılarak oluşturulan alanda gerçekleştirilmiştir. 
(Harita1) Tescilli ve tescilsiz  tarihî konutların yanı sıra ticaret, üretim ve barınma kullanımlarına hizmet  veren alan, Basmane Garı, Bıçakçı Han ve Çorakkapı Cami, Kumrulu Mescit ve  Altınpark Kazı Alanı gibi tarihî yapı ve alanlarla çevrelenmiştir. 
(Harita 2) İzmir Büyükşehir Belediyesi  tarafından yürütülen Kemeraltı koruma ve canlandırma çalışmalarında önerilen  deneyim güzergâhının Anafartalar Caddesi üzerinden ilerleyerek Aya Voukolos  Kilisesi’nde sonlanması, alanın tarihî önemini vurgulamaktadır.
Alan, kentsel yaşamla  bütünleşememe sorununa karşın, ana ulaşım arterlerine ve toplu taşıma  noktalarına yakın bir konumdadır. Kuzeybatıda yer alan Basmane Garı kent ve  bölge ölçeğinde erişim imkânı sunmakta, Gaziler Caddesi ise kent merkezini doğudaki  üretim ve hizmet alanlarına bağlamaktadır. Kentin yaya ve taşıt trafiği yoğun arterlerinden  birine yakın konumuna karşın bu yoğunluğun çalışma alanına sızmaması, bir yandan  alanın konfor kalitesini artırma potansiyelini öte yandan alan kullanım  kararlarının yetersizliğini ortaya koymaktadır.
Çalışma alanında yer alan  yapılar çoğunlukla konut olarak kullanılmaktadır. Bu konutların büyük bir kısmı  alanın mimari ve kentsel karakterini oluşturan geleneksel konut örnekleridir.(14) (Harita 3) Bununla birlikte, Gaziler Caddesi üzerinde konumlanan  çok katlı yapılarda üretim atölyeleri, çoklu konaklama mekânları gibi  kullanımlar da gözlenmektedir. (Harita 4) Alanın kuzeyinden güneyine doğru, yoğunlukta ve gabarilerde düşüş gözlenirken,  ticari kullanım da sonlanmaktadır. Kilisenin kuzey çeperinde yer alan ve yerel  idare tarafından kamulaştırılan konut parsellerinin bir kısmının yıkılmış  olması alanda boşluk hissi yaratsa da, kamusal kullanıma hizmet verebilecek nitelikte  değildir. Bu nedenle, alan kullanıcılarının kentsel hizmet beklentileri  arasında çocuk oyun alanı, yaşlılar ve işsiz yetişkinler için biraraya gelme imkânı  sağlayacak yeşil alanlar öncelikle yer almaktadır.
Yapılı çevrenin  dinamiklerini anlamaya yönelik çalışmaların önemli bir parçası, alanın toplumsal  dinamiklerinin anlaşılmasıdır. Kullanıcının sosyal yapısının, beklenti ve  taleplerinin anlaşılması, koruma müdahaleleri için önemli bir girdidir. Bu  nedenle, alan kullanıcılarının demografik özellikleri, alanı sahiplenmeleri,  alana karşı farkındalıkları ve içinde yaşadıkları fiziksel çevreden  memnuniyetlerine dair veriler toplanmıştır.(15) Bu kapsamda  kullanıcıların bölgesel kökenlerine (Tablo1),  eğitim seviyelerine (Tablo 2), alanı  kullanma sürelerine (Tablo 3) ve  kullanıcı memnuniyetine (Tablo 4) ilişkin  anketler yapılmıştır. Bu doğrultuda alanın büyük ölçüde göç aldığı ve  yoğunlukla Doğu kökenli gruplara hizmet verdiği belirlenmiştir. Kullanıcıların  büyük çoğunluğu ilkokul mezunudur. Alanda yaşamını sürdüren orta yaşlı gruptan  11 kişinin hiç eğitim görmemiş olması dikkat çekicidir. Farklı nedenlerle  eğitim şansı bulamamış kullanıcıların kültürel ve mesleki alanlarda eğitim alma  talebi alandaki önemli beklentilerden biridir. Eğitim seviyesinin düşüklüğü  alanın kültürel değerlerinin farkında olunmamasına, ekonomik yetersizlik ise mevcut  yapı stokunun bakımsız kalmasına, fiziksel eskimeye ve / veya olumsuz  müdahalelerle yenilenmesinde neden olmaktadır.
Alan kullanıcılarının  geçici olduğu yönündeki önyargıların aksine, kullanıcıların büyük çoğunluğu 5  yıldan uzun süredir alanda ikamet etmektedir. Kısa süreli kullanıcıların büyük  çoğunluğu Gaziler Caddesi üzerindeki ticari kullanımlarda çalışan işçilerdir.  Bu grubun sürekli değişmesi ve koğuş sistemi ile birarada barınması, alanda  yaşamını sürdüren aileler için gerilim ve güvensizlik unsuru olarak görülmektedir.  Fiziksel çevrenin bakımsızlığı, kullanım dışı yapıların yarattığı güvensizlik  ortamı, iş imkânlarının ve konutlarındaki konfor koşullarının yetersizliğini yapılı  çevrenin konfor koşullarını ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Öte  yandan, alanın kent içindeki merkezi konumu, ulaşım kolaylığı ve tüm  farklılıklara karşın mahallelilik bilincinin sürmesi, kullanıcının yaşam  kalitesini güçlendiren unsurlar olarak belirlenmiştir. 
Çalışmada öncelik verilen  bir diğer konu, kentsel anımsatıcı olarak tanımlanan Aya Voukolos Kilisesi’nin  toplumsal algısının sürekliliğidir. Yapılan tespitler, gerçekleşen restorasyon  uygulamasına rağmen yapının etki değerinin zayıf olduğunu göstermektedir. Alan  kullanıcılarının büyük bölümü kilisenin fiziksel varlığının farkında olmakla  birlikte yapıyı önemsiz olarak nitelendirmekte, toplumsal yaşama katkısı  olmadığını ve hatta olumsuz etkiye sahip olduğunu ifade etmektedir. Kilisenin  günümüz işlevinin alan kullanıcısının kentsel ve kültürel beklentilerine yanıt verememesi  ve yapı parselinde kurgulanan yaşamın yüksek avlu duvarları ile çevresinden soyutlanması,  kullanıcıların yapı ile bağ oluşturamamasının temel nedenleri olarak  görülmektedir. 
DEĞERLENDİRME
  İncelenen alanın tarihî ve kültürel potansiyeli yerel idarenin gelecek öngörüleriyle birarada değerlendirildiğinde,  Aya Voukolos Kilisesi’nin geçmiş-bugün-gelecek arasında bağ kuran ve kentlinin  yerle ilişkilenmesinde öne çıkan kentsel bir anımsatıcı olduğu anlaşılıyor. Ancak,  yenileme çalışmaları ile kültürel kullanıma açılan kilise, yapı ve çevre  özelinde hedeflenen etkiyi yaratamamıştır. Yapının içinde bulunduğu çevrenin kullanıcısının  ve kullanımının değişmesi ve ayrıca değişen kentsel dinamikler sonucunda kent yaşamıyla  fiziksel ve sosyal bağlarının zayıflaması, yapının yer kimliğindeki etkisini ve  kolektif bellekteki izini zayıflatmıştır. 2008-2010 tarihinde gerçekleşen  koruma müdahalesi yapının fiziksel varlığını güçlendirse de, alan kullanıcısı  ve kentli için kimlik unsuru oluşturamamıştır. Bu durum, tarihî yapıların  fiziksel sürekliliğinin yer üzerinden kurulan kimlik, aidiyet, bağlılık  olgularının inşasında yeterli olmadığını, koruma uygulamalarında yerin  anlamının ve sosyal etkisinin yeniden üretiminin de gerektiğini ortaya  koymaktadır. 
Gerçekleştirilen gözlem ve  tespitler, alandaki temel sorunların yapısal nitelik ve kentsel alt yapıdaki  yetersizlikler, işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik olduğunu göstermektedir. Önyargıların  aksine, alandaki aidiyet eksikliğinin temel etkeni yaşam süresi değildir. Kent ile  bütünleşememe, kentsel yaşam kalitesine sahip olamama ve yoksulluk gibi  öncelikli sorunlar birey / grup - yer ilişkisinin kurulmasında olumsuz etki  yaratmaktadır. Kullanıcıların büyük çoğunluğu daha konforlu bir alan için yer  değiştirmek yerine, yaşam alanlarının iyileştirilmesini talep etmektedir. Bu  doğrultuda, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi ve bölgedeki kamu alanlarının alan  kullanıcısının sosyo-kültürel profiline uygun işlevlerle yenilenmesi önemlidir.  Bu müdahaleler alanı kentle bütünleştirebilme ve kentin farklı topluluklarını  biraraya getirme potansiyelinin ötesinde, kullanıcıyı farklı eğitim-kültür eylemleriyle  karşılaştırma fırsatı da doğuracaktır.
Alanın fiziksel ve kültürel  odağı konumundaki Aya Voukolos Kilisesi,  sahip olduğu kültürel değerleri ve üstlendiği sosyo-kültürel kullanımına rağmen  kentli ve alan kullanıcıları tarafından benimsenememiştir. Bu durum birçok  İzmirlinin Aya Voukolos Kilisesi ve içinde bulunduğu alanın farkında olmamasına  neden olmuştur. Düzenlenen organizasyonların kurumsal niteliği ve tarihî  yapının kapılarını sadece “davetlilere açma” öngörüsü, eğitim seviyesi düşük  alan kullanıcılarını yapıdan uzaklaştırmaktadır. Alanda yaşamını sürdüren ve  yapıya dair olumsuz düşünceye sahip “mahalleli”, davetliler için düzenlenen  organizasyonlara uygun görülmediği için içeri alınmadıklarını belirtmektedir. Öte  yandan, yapının mahalleliye kapalı olmasının nedenini ibadet hizmetini sürdürmekte  olmasıyla ilişkilendiren radikal söylemler oluşmuştur. Bu önyargıların  sonlanabilmesi, tarihî yapıda alan kullanıcıları tarafından anlaşılabilen, onları  ötekileştirmeyen uygun programlar düzenlenmesi ile mümkün olacaktır. Öte  yandan, güvenlik nedeniyle parsel çeperinde oluşturulan fiziksel sınırlar  kullanıcılar için psikolojik bir eşik yaratmaktadır. Güvenlik sorununa alan  bütününde çözüm getirilmesi, yapı ve bahçesinin geçirgen sınırlarla  çevrelenmesi, yerin mekânsal ve sosyal sürekliliğinin sağlanmasında olumlu bir  adım olacaktır.
Alanın yer kimliğinin  yeniden üretimi ve kolektif bellekte yeniden yer bulması için atılması gereken bir  diğer adım, yapılı çevrenin yaşam kalitesinin iyileştirilmesidir. Alanda yer  alan tarihî yapı stokunun neredeyse tamamında fiziksel ve işlevsel eskime oluşmuştur.  Onarım maliyetlerinin yüksek olması, mülk sahiplerinin ekonomik gücünün  yetersizliği ve / veya yapılara sahip çıkmamaları, bu yapıların  iyileştirilmesindeki temel engellerdir. Yapıların onarımı, mülk sahiplerinin  ekonomik anlamda güçlenmesi ve sürecin kamu fonlarıyla desteklenmesi ile  mümkündür. Gerçekleştirilecek müdahalelerin başarısı için alanın fiziksel ve  toplumsal dinamiklerinin, kent bütününde üstleneceği rollerin ve uygun  kullanımların belirlenmesi, yapıların öznel potansiyellerinin ve koruma  sorunlarının detaylı tespiti önemlidir. Öte yandan, kentsel donatıların ve yeni  yapıların mekânsal ve estetik niteliklerinin güçlendirilmesi alanın mevcut  kullanıcısı ile birlikte kent yaşamına eklemlenmesinde rol oynayacaktır.
Alan özelinde yapılan  değerlendirmelerde ortaya konulduğu üzere, tarihî yapı ve alanların fiziksel  sürekliliği, kültürel değerlerin ve kültürel kimliğin sürdürülmesi için yeterli  değildir. Yaşayan varlıklar olarak yapılı çevreler, içerdikleri fiziksel  unsurların ötesinde sosyo-kültürel bileşenler ve toplumsal dinamiklerden  beslenmektedir. Heidegger’in de işaret ettiği gibi, “Korumak sadece bir tarihî  yapıyı tehlikeden çıkarmak değil, bir şeyi kendi varoluşunun içinde serbest  bırakmaktır”(16). Bu nedenle, kentsel ve mimari koruma  uygulamalarında kültürel mirasın çoklu yapısının ve artı anlamının deşifresinin  hedeflenmesi gereklidir. Bu doğrultuda amaçlanan, tarihî yapı ve alanların  fiziksel, sosyal ve kültürel bileşenlerinin doğru okunması, varoluşları  üzerinden sahip oldukları kültürel kimliğin deşifresi ve tüm bu unsurların fiziksel  ve toplumsal çevreleriyle bütünleşerek sürekliliğinin sağlanması olmalıdır.
 
KAYNAKLAR
  Atay, Çınar, 1998, 
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İzmir Planları,  Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları, İzmir.
Belge, Burak, 2012,  “Handling Sub-Soil Urban Archaeological Resources In Urban Planning; Issues In  İzmir Historic City Centre”, METU JFA,  cilt:29, sayı:2, s.331-350.
Beşikçi, Orhan, 2011, Basmane Günlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesi  Yayınları, İzmir.
Heidegger, Martin, 1971, “Building  Dwelling Thinking", Poetry, Language, Thought, Harper Colophon Books, New York.
İzmir  Mimarlık Rehberi, 2005, (ed.) Deniz Güner, Mimarlar Odası  İzmir Şubesi Yayını, İzmir.
Lewicka, Maria, 2008, “Place attachment, place identity, and place memory:  Restoring the forgotten city past”, Journal of Environmental Psychology,  cilt:28, sayı:3, ss.209-231. 
Serçe, Erkan, 2002, “İzmir  Mahalleleri”, İZMİR Kent Kültürü Dergisi,  sayı:1, s.162-175.
Serçe, Erkan, 2002, “İzmir  ve Havalisi Asar-ı Atika Muhibleri Cemiyeti ve İzmir Arkeoloji Müzesi’nin  Kuruluşu”, İZMİR Kent Kültürü Dergisi,  sayı:5, ss.318-328.
Tekeli, İlhan, 2014, İzmir Tarih- İzmirlilerin Tarih İle  İlişkisini Güçlendirme Projesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir.
Tunçoku,S., İpekoğlu,B.,  Yaka,N. F., Yardım, B., Teket, G. Z., Bingül, E. E., Yüreğir, S.; Arkan,E.,  Dipburun,E., 2006, “İzmir Aya Vukla Kilisesi Mimari Özellikleri ve Korunması  Üzerine Bir İnceleme”, Tasarım,  sayı:167, ss.60-67.
URL1. www.levantineheritage.com/ayavukla.htm, Erişim tarihi: 02.12.2014
 
NOTLAR
1. “Urban reminders”.  Lewicka (2008), bu objeleri bellek anıtları olarak tanımlamakta ve toplulukları  tarih ve kültürel yapı üzerinden biraraya getirme ve yönetme olasılığı  sunduklarını ifade etmektedir.
2. Emel  Kayın, İzmir Mimarlık Rehberi s.68’de yer alan yazısında, Basmane-Tilkilik  kentsel dokusu içinde Müslüman Türkler, Museviler, Ermeniler ve Rumların yaşam  alanlarının bulunduğunu ifade etmektedir.
3. Serçe, 2002
4. Atay,  kentteki demiryolu işletmelerinde yoğunlukla Rum ve Ermeni işçilerinin  çalıştığını ve istasyon binaları çevresinde yaşadıklarını belirtmekte, Aya Voukolos  bölgesinin de Rum işçilerin yaşam alanlarından olduğunu ifade etmektedir. Atay,  1998, s.89.
5. Burak  Belge tarafından hazırlanan harita, Mart 1933’de L’Illustration dergisinde yayımlanan bir çizim üzerinden  üretilmiştir.
6. URL1.de  yer alan bilgiye göre, yapıda yer alan ve eski yunan dili ile yazıldığı  belirtilen 24 Eylül 1887 tarihli yazıt yapının inşasında cemaatin maddi  katkılarını aktarmaktadır.
7. URL1.de,  yapının Hayhurum topluluğa (Ermenice konuşan Ortodokslar) hizmet verdiği  belirtilmektedir. 
8. Yorgo  Benlisoy’un URL1.de yer alan ifadesine göre alanda yapılan kazılarda pagan  ikonlarına rastlanmıştır.
9. Yapının  restorasyon projesini hazırlayan ekibin 2006 tarihli ”İzmir Ayavukla Kilisesi”  başlıklı yazısında, yapının Batı Anadolu’da 19. yüzyılda inşa edilmiş tek haç  planlı Kilise olduğu vurgulanmakta ve yapıdaki değişimlerin 1899-1923 döneminde  gerçekleştiği belirtilmektedir.
10. Serçe,  2002.
11. Özgün  kubbenin yıkılmasının ardından yapılan bu değişikliğin tarihi kesin olarak  belirlenememekle birlikte, Tunçoku (ve diğerleri) tarafından çalışmada “bu  değişikliğin olasılıkla yapının müze olarak düzenlenmesi sırasında  gerçekleştiğinin düşünüldüğü” belirtilmekte, yapının Üçüncü Dönemi’ne (1923 sonrası)  tarihlendirilmektedir.
12. Koruma  Bölge Kurulu’nun 14.10.2002 tarih ve 10138 sayılı kararı ile onanan plan  kapsamında alana “Sosyo Kültürel Tesis Alanı” tanımı getirilmiştir.
13. Çalışmada  kullanılan alan verileri, DEÜ, Mimarlık Fak. Restorasyon yüksek lisans programında  yer alan ve yazar tarafından yürütülen bir dizi çalışmada derlenmiştir. 2014’te  Arc 5008 ve Arc 5078 stüdyoları kapsamında üretilen bu veriler yüksek lisans  öğrencileri Akyıldız, G.; Bolat, M. E.; Gelgi, E.; Kırcalı, Ç.; Kuru, A.;  Tezel, T.; Usta İ. E.; Yılmaz, D. ile birlikte hazırlanmıştır.
14. Yapılı  çevrenin % 35’i tescilli ya da tescile önerilebilecek nitelikli konut  yapılarından, % 9’u kütle formu ve gabarisiyle dokuya katkıda bulunan yapılardan  oluşmaktadır.
15. Arc 5008  kodlu restorasyon stüdyosunda üretilen veriler, alanda ikamet eden ve / veya  çalışan 50 kişiyle gerçekleştirilen görüşmeler üzerinden elde edilmiştir.
16. Heidegger,  1971.
			
			
			Bu icerik 8305 defa görüntülenmiştir.