KORUMA-YAŞATMA
Mimari Koruma Uygulamalarının Fiziksel, Toplumsal ve Kültürel Etkileri: İzmir Aya Voukolos Kilisesi
Hümeyra Birol Akkurt, Doç. Dr., DEÜ, Mimarlık Bölümü
Sadece tekil yapıların “ihya edilmesi" ile ilgilenmeyen koruma disiplini, bütüncül bir yaklaşımla disiplinlerarası çalışmaları gerekli kılar. Yazar, İzmir Aya Voukolos Kilisesi’nin yenileme çalışmalarını bu bağlamda incelerken, kentsel anımsatıcı olarak gördüğü yapının fiziksel sürekliliğinin, yer kimliği ve kültürel değerlerin sürekliliği için yeterli olup olmadığını tartışıyor.
Anadolu kentleri, sahip oldukları kültürel miras alanları ve günümüzün ekonomik canlılık öncelikli öngörüleri arasında gerilimli bir ilişkiye sahne olmaktadır. Kentlerin sahip olduğu tarihî yapı ve alanların yeniden organizasyonu koruma, yenileme ve yeniden canlandırma projeleri çerçevesinde tartışılmaktadır. Ancak bu alanların anlamına, değerine ve geleceğine yönelik duruşlar halen belirsizliğini korumaktadır.
Kentleşme, göç, nüfus artışı, yoksulluk gibi dış etkenler tarihî alanları konu alan koruma müdahalelerini iki temel sorgu üzerine odaklamaktadır: alanın kültürel kimliğinin sürekliliği ve güncel yaşamla bütünleşebilmesi için uygun işlevi üstlenmesi. Günümüz uygulamaları yoğunlukla ticari beklentiler ve popüler tarihselci yaklaşımlarla kurgulanmakta ve bu nedenle kültürel değerlerin ve kimlik olgularının yitimine neden olmaktadır. Oysa koruma uygulamaları, tarihî yapı ve alanların değerini artırmayı ve kentsel kimliği güçlendirmeyi hedeflemelidir. Bu hedefle, bireyin yerle ilişkisini ve kentlilik bilincini güçlendiren kentsel anımsatıcıların(1) sürekliliği, yer kimliğinin sürdürülmesi veya yeniden üretimini hedef alan koruma yaklaşımlarında öncelikli müdahale alanı olarak öne çıkmaktadır.
Bu tartışmalar çerçevesinde bu çalışma, içinde bulundukları alanın tarihî / kentsel / kültürel değerini güçlendiren, yer-kimlik ilişkilerini yeniden örgütleyen kentsel anımsatıcılara yönelik koruma müdahalelerini sorgulamaktadır. Tarihî yapının sağlıklaştırılmasının fiziksel ve sosyal çevresine etkisi, mekânsal ve sosyal süreklilikte yeni kullanımın rolü, fiziksel sürekliliğin yer kimliği ve kültürel değerlerin sürekliliği için yeterli olup olmadığı tartışılmaktadır. Bu hedefle, İzmir tarihî kent merkezi içinde konumlanan, içinde yer aldığı fiziksel ve toplumsal yapı dönüşürken kentsel anlamı da evrilen Aya Voukolos Kilisesi ele alınmıştır. Çalışma kapsamında kilise yapısı ve içinde bulunduğu kentsel strüktürün (“yer”in) değişim süreci ve günümüz dinamikleri ortaya konmuş, tarihî yapıya yönelik koruma müdahalesinin fiziksel, toplumsal ve kültürel etkileri değerlendirilmiştir.
YERİN DEĞİŞİM SÜRECİ
Tarihî Aya Voukolos Kilisesi, adını 1740 yılında kurulan basma fabrikasından alan ve Osmanlı toplumunu oluşturan farklı etnik grupların yaşam alanlarını barındıran Basmane semtinde(2), Ermeni mahallesinin güneydoğu çeperinde konumlanmıştır.
Kilisenin bulunduğu Abdullah Efendi Mahallesi’ne dair net bilgi bulunmamakla birlikte, Serçe’nin saptamaları(3) ve alanın 1905 tarihli sigorta planındaki kentsel formu (Resim 1), bu alanın 19. yüzyıl ortalarından itibaren var olduğunu ortaya koymaktadır. Çalışmaya konu olan alan, Abdullah Efendi Cami odağında gelişmiş bir Müslüman mahallesi içinde yer almasına rağmen, Rum-Ortodoks topluluğa hizmet veren Aya Voukolos Kilisesi çevresinde oluşmuş ve 19. yüzyıldan itibaren bu adla anılmıştır.(4) Belge tarafından hazırlanan ve kentin geç Osmanlı dönemine dair toplumsal yaşam alanlarını gösteren haritada(5) alanının batıda Ermeni mahallesi, güneyde Müslüman Türk mahalleleri, kuzeyde ve doğuda ise Ermeni konutlarıyla çevrelendiği görülmektedir. (Resim 2)
Yapılı çevresine adını veren ve İzmir’in ilk psikopos’u Aziz Voukolos’un adını taşıyan kilise yapısı, Rum Ortodoks cemaatin maddi katkılarıyla(6), 1866-1867 döneminde inşa edilmiştir. (7) Ancak, kilisenin klasik dönemde inşa edilmiş bir tapınak alanı üzerine kurulduğu bilinmektedir.(8) Çevresini saran tek / iki katlı geleneksel konut dokusundan yüksek avlu duvarlarıyla ayrıştırılmış bir parselin doğusunda konumlanan ve haçvari plan şemasına sahip olan yapı, kullanım sürecinde gerçekleşen bir dizi müdahaleyle(9) bugünkü durumunu almıştır. (Resim 3)
1922 tarihli büyük İzmir yangınında, kentin Rum ve Ermeni mahallelerinin büyük bölümü yanmış, merkezde konumlanan Ortodoks kiliselerinden Aya Voukolos hariç tümü yok olmuştur. Yapı, büyük yangın ve sonrasında fiziksel varlığını korusa da, mübadeleyle Rum nüfusun kentten ayrılmasının ardından cemaatsiz kalmış ve kullanım değerini yitirmiştir.
Rum cemaatin kentten ayrılmasının ardından mülkiyeti Maliye Hazinesi’ne devir edilen kilise yapısı, 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talebi doğrultusunda müze olarak düzenlenmeye başlanmış, 15 Şubat 1927 tarihinde Asar-ı Atika Müzesi olarak yeniden kullanıma açılmış ve 1943’te Arkeoloji Müzesi adını almıştır.(10) 1951’de yapıda sergilenen eserlerin büyük bölümü Kültürpark alanındaki Kültür Pavyonu’na nakledilmiş, ancak 1984’te modern Arkeoloji Müzesi’nin hizmete açılmasına dek her iki yapıda da sergileme devam etmiştir. Aya Voukolos Kilisesi, müze olarak kullanıldığı dönemde de bir dizi mekânsal ve strüktürel müdahale görmüştür.(11) 1984 yılında Kültür Bakanlığı İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü’ne tahsis edilen yapı, bu dönemde gerçekleşen bir yangın sonrasında kullanım dışı kalmıştır.
Kilise yapısı farklı işlevlerle kente hizmet verirken, içinde yer aldığı çevre fiziksel ve toplumsal anlamda hızlı bir değişim geçirmiştir. Mübadele sonrası sahipsiz kalan konutların bir kısmına Türk mübadiller yerleştirilmiş, bir kısmı kullanım dışı kalmıştır. Takip eden dönemde gerçekleşen iç göç, farklılaşan sosyo-ekonomik ortam, yenilenen alan kullanım kararları ve konutların fiziksel eskimesi sonucu alan, kente gelen ve düşük ekonomik güce sahip göçmenlerin öncelikle yerleştiği bölgelerden biri haline gelmiştir. 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren tarihî alanların kültürel odaklar olarak değer kazanması, Aya Voukolos bölgesinin kentin kültürel gündemine yeniden dâhil olmasını sağlamıştır.
Alanın kentsel niteliği yeniden değişirken, Aya Voukolos Kilisesi 17 Ocak 1975 tarihinde kültür varlığı olarak tescillenmiştir. Yapının tekil olarak tescilinden uzun bir süre sonra, içinde bulunduğu alan Kemeraltı ve Çevresi Koruma Amaçlı İmar Planı kapsamında “Özel Proje Alanı”(12) olarak belirlenmiştir. Yapı 2003 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmiş, 2004-2007 yılları arasında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimari Restorasyon Bölümü tarafından restorasyon projesi hazırlanmış ve 2008-2010 tarihleri arasında onarım, güçlendirme ve yenileme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Restorasyon çalışmaları kapsamında Kilise yapısı kentin kültür ve sanat ortamına hizmet vermek üzere, müştemilat yapıları da İzmir Basın Müzesi ve Anı Evi olarak düzenlenmiştir. (Resim 5)
YERİN GÜNÜMÜZ DİNAMİKLERİ
Aya Voukolos Kilisesi ve yakın çevresi, kentsel, mimari ve toplumsal anlamda çeşitlilik gösteren bir yapıya sahiptir. Bu nedenle, bölgenin kültürel değerlerinin sürekliliğini ele alan bu çalışma, belirli bir alan içinde gerçekleştirilmiştir. Yere ilişkin tespit(13), kilise yapısını odak alan, kuzeyde Gaziler Caddesi, batıda Bıçakçı Han, güneyde 1279. Sokak ve doğuda 1283. Sokak ile sınırlandırılarak oluşturulan alanda gerçekleştirilmiştir.
(Harita1) Tescilli ve tescilsiz tarihî konutların yanı sıra ticaret, üretim ve barınma kullanımlarına hizmet veren alan, Basmane Garı, Bıçakçı Han ve Çorakkapı Cami, Kumrulu Mescit ve Altınpark Kazı Alanı gibi tarihî yapı ve alanlarla çevrelenmiştir.
(Harita 2) İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen Kemeraltı koruma ve canlandırma çalışmalarında önerilen deneyim güzergâhının Anafartalar Caddesi üzerinden ilerleyerek Aya Voukolos Kilisesi’nde sonlanması, alanın tarihî önemini vurgulamaktadır.
Alan, kentsel yaşamla bütünleşememe sorununa karşın, ana ulaşım arterlerine ve toplu taşıma noktalarına yakın bir konumdadır. Kuzeybatıda yer alan Basmane Garı kent ve bölge ölçeğinde erişim imkânı sunmakta, Gaziler Caddesi ise kent merkezini doğudaki üretim ve hizmet alanlarına bağlamaktadır. Kentin yaya ve taşıt trafiği yoğun arterlerinden birine yakın konumuna karşın bu yoğunluğun çalışma alanına sızmaması, bir yandan alanın konfor kalitesini artırma potansiyelini öte yandan alan kullanım kararlarının yetersizliğini ortaya koymaktadır.
Çalışma alanında yer alan yapılar çoğunlukla konut olarak kullanılmaktadır. Bu konutların büyük bir kısmı alanın mimari ve kentsel karakterini oluşturan geleneksel konut örnekleridir.(14) (Harita 3) Bununla birlikte, Gaziler Caddesi üzerinde konumlanan çok katlı yapılarda üretim atölyeleri, çoklu konaklama mekânları gibi kullanımlar da gözlenmektedir. (Harita 4) Alanın kuzeyinden güneyine doğru, yoğunlukta ve gabarilerde düşüş gözlenirken, ticari kullanım da sonlanmaktadır. Kilisenin kuzey çeperinde yer alan ve yerel idare tarafından kamulaştırılan konut parsellerinin bir kısmının yıkılmış olması alanda boşluk hissi yaratsa da, kamusal kullanıma hizmet verebilecek nitelikte değildir. Bu nedenle, alan kullanıcılarının kentsel hizmet beklentileri arasında çocuk oyun alanı, yaşlılar ve işsiz yetişkinler için biraraya gelme imkânı sağlayacak yeşil alanlar öncelikle yer almaktadır.
Yapılı çevrenin dinamiklerini anlamaya yönelik çalışmaların önemli bir parçası, alanın toplumsal dinamiklerinin anlaşılmasıdır. Kullanıcının sosyal yapısının, beklenti ve taleplerinin anlaşılması, koruma müdahaleleri için önemli bir girdidir. Bu nedenle, alan kullanıcılarının demografik özellikleri, alanı sahiplenmeleri, alana karşı farkındalıkları ve içinde yaşadıkları fiziksel çevreden memnuniyetlerine dair veriler toplanmıştır.(15) Bu kapsamda kullanıcıların bölgesel kökenlerine (Tablo1), eğitim seviyelerine (Tablo 2), alanı kullanma sürelerine (Tablo 3) ve kullanıcı memnuniyetine (Tablo 4) ilişkin anketler yapılmıştır. Bu doğrultuda alanın büyük ölçüde göç aldığı ve yoğunlukla Doğu kökenli gruplara hizmet verdiği belirlenmiştir. Kullanıcıların büyük çoğunluğu ilkokul mezunudur. Alanda yaşamını sürdüren orta yaşlı gruptan 11 kişinin hiç eğitim görmemiş olması dikkat çekicidir. Farklı nedenlerle eğitim şansı bulamamış kullanıcıların kültürel ve mesleki alanlarda eğitim alma talebi alandaki önemli beklentilerden biridir. Eğitim seviyesinin düşüklüğü alanın kültürel değerlerinin farkında olunmamasına, ekonomik yetersizlik ise mevcut yapı stokunun bakımsız kalmasına, fiziksel eskimeye ve / veya olumsuz müdahalelerle yenilenmesinde neden olmaktadır.
Alan kullanıcılarının geçici olduğu yönündeki önyargıların aksine, kullanıcıların büyük çoğunluğu 5 yıldan uzun süredir alanda ikamet etmektedir. Kısa süreli kullanıcıların büyük çoğunluğu Gaziler Caddesi üzerindeki ticari kullanımlarda çalışan işçilerdir. Bu grubun sürekli değişmesi ve koğuş sistemi ile birarada barınması, alanda yaşamını sürdüren aileler için gerilim ve güvensizlik unsuru olarak görülmektedir. Fiziksel çevrenin bakımsızlığı, kullanım dışı yapıların yarattığı güvensizlik ortamı, iş imkânlarının ve konutlarındaki konfor koşullarının yetersizliğini yapılı çevrenin konfor koşullarını ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Öte yandan, alanın kent içindeki merkezi konumu, ulaşım kolaylığı ve tüm farklılıklara karşın mahallelilik bilincinin sürmesi, kullanıcının yaşam kalitesini güçlendiren unsurlar olarak belirlenmiştir.
Çalışmada öncelik verilen bir diğer konu, kentsel anımsatıcı olarak tanımlanan Aya Voukolos Kilisesi’nin toplumsal algısının sürekliliğidir. Yapılan tespitler, gerçekleşen restorasyon uygulamasına rağmen yapının etki değerinin zayıf olduğunu göstermektedir. Alan kullanıcılarının büyük bölümü kilisenin fiziksel varlığının farkında olmakla birlikte yapıyı önemsiz olarak nitelendirmekte, toplumsal yaşama katkısı olmadığını ve hatta olumsuz etkiye sahip olduğunu ifade etmektedir. Kilisenin günümüz işlevinin alan kullanıcısının kentsel ve kültürel beklentilerine yanıt verememesi ve yapı parselinde kurgulanan yaşamın yüksek avlu duvarları ile çevresinden soyutlanması, kullanıcıların yapı ile bağ oluşturamamasının temel nedenleri olarak görülmektedir.
DEĞERLENDİRME
İncelenen alanın tarihî ve kültürel potansiyeli yerel idarenin gelecek öngörüleriyle birarada değerlendirildiğinde, Aya Voukolos Kilisesi’nin geçmiş-bugün-gelecek arasında bağ kuran ve kentlinin yerle ilişkilenmesinde öne çıkan kentsel bir anımsatıcı olduğu anlaşılıyor. Ancak, yenileme çalışmaları ile kültürel kullanıma açılan kilise, yapı ve çevre özelinde hedeflenen etkiyi yaratamamıştır. Yapının içinde bulunduğu çevrenin kullanıcısının ve kullanımının değişmesi ve ayrıca değişen kentsel dinamikler sonucunda kent yaşamıyla fiziksel ve sosyal bağlarının zayıflaması, yapının yer kimliğindeki etkisini ve kolektif bellekteki izini zayıflatmıştır. 2008-2010 tarihinde gerçekleşen koruma müdahalesi yapının fiziksel varlığını güçlendirse de, alan kullanıcısı ve kentli için kimlik unsuru oluşturamamıştır. Bu durum, tarihî yapıların fiziksel sürekliliğinin yer üzerinden kurulan kimlik, aidiyet, bağlılık olgularının inşasında yeterli olmadığını, koruma uygulamalarında yerin anlamının ve sosyal etkisinin yeniden üretiminin de gerektiğini ortaya koymaktadır.
Gerçekleştirilen gözlem ve tespitler, alandaki temel sorunların yapısal nitelik ve kentsel alt yapıdaki yetersizlikler, işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik olduğunu göstermektedir. Önyargıların aksine, alandaki aidiyet eksikliğinin temel etkeni yaşam süresi değildir. Kent ile bütünleşememe, kentsel yaşam kalitesine sahip olamama ve yoksulluk gibi öncelikli sorunlar birey / grup - yer ilişkisinin kurulmasında olumsuz etki yaratmaktadır. Kullanıcıların büyük çoğunluğu daha konforlu bir alan için yer değiştirmek yerine, yaşam alanlarının iyileştirilmesini talep etmektedir. Bu doğrultuda, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi ve bölgedeki kamu alanlarının alan kullanıcısının sosyo-kültürel profiline uygun işlevlerle yenilenmesi önemlidir. Bu müdahaleler alanı kentle bütünleştirebilme ve kentin farklı topluluklarını biraraya getirme potansiyelinin ötesinde, kullanıcıyı farklı eğitim-kültür eylemleriyle karşılaştırma fırsatı da doğuracaktır.
Alanın fiziksel ve kültürel odağı konumundaki Aya Voukolos Kilisesi, sahip olduğu kültürel değerleri ve üstlendiği sosyo-kültürel kullanımına rağmen kentli ve alan kullanıcıları tarafından benimsenememiştir. Bu durum birçok İzmirlinin Aya Voukolos Kilisesi ve içinde bulunduğu alanın farkında olmamasına neden olmuştur. Düzenlenen organizasyonların kurumsal niteliği ve tarihî yapının kapılarını sadece “davetlilere açma” öngörüsü, eğitim seviyesi düşük alan kullanıcılarını yapıdan uzaklaştırmaktadır. Alanda yaşamını sürdüren ve yapıya dair olumsuz düşünceye sahip “mahalleli”, davetliler için düzenlenen organizasyonlara uygun görülmediği için içeri alınmadıklarını belirtmektedir. Öte yandan, yapının mahalleliye kapalı olmasının nedenini ibadet hizmetini sürdürmekte olmasıyla ilişkilendiren radikal söylemler oluşmuştur. Bu önyargıların sonlanabilmesi, tarihî yapıda alan kullanıcıları tarafından anlaşılabilen, onları ötekileştirmeyen uygun programlar düzenlenmesi ile mümkün olacaktır. Öte yandan, güvenlik nedeniyle parsel çeperinde oluşturulan fiziksel sınırlar kullanıcılar için psikolojik bir eşik yaratmaktadır. Güvenlik sorununa alan bütününde çözüm getirilmesi, yapı ve bahçesinin geçirgen sınırlarla çevrelenmesi, yerin mekânsal ve sosyal sürekliliğinin sağlanmasında olumlu bir adım olacaktır.
Alanın yer kimliğinin yeniden üretimi ve kolektif bellekte yeniden yer bulması için atılması gereken bir diğer adım, yapılı çevrenin yaşam kalitesinin iyileştirilmesidir. Alanda yer alan tarihî yapı stokunun neredeyse tamamında fiziksel ve işlevsel eskime oluşmuştur. Onarım maliyetlerinin yüksek olması, mülk sahiplerinin ekonomik gücünün yetersizliği ve / veya yapılara sahip çıkmamaları, bu yapıların iyileştirilmesindeki temel engellerdir. Yapıların onarımı, mülk sahiplerinin ekonomik anlamda güçlenmesi ve sürecin kamu fonlarıyla desteklenmesi ile mümkündür. Gerçekleştirilecek müdahalelerin başarısı için alanın fiziksel ve toplumsal dinamiklerinin, kent bütününde üstleneceği rollerin ve uygun kullanımların belirlenmesi, yapıların öznel potansiyellerinin ve koruma sorunlarının detaylı tespiti önemlidir. Öte yandan, kentsel donatıların ve yeni yapıların mekânsal ve estetik niteliklerinin güçlendirilmesi alanın mevcut kullanıcısı ile birlikte kent yaşamına eklemlenmesinde rol oynayacaktır.
Alan özelinde yapılan değerlendirmelerde ortaya konulduğu üzere, tarihî yapı ve alanların fiziksel sürekliliği, kültürel değerlerin ve kültürel kimliğin sürdürülmesi için yeterli değildir. Yaşayan varlıklar olarak yapılı çevreler, içerdikleri fiziksel unsurların ötesinde sosyo-kültürel bileşenler ve toplumsal dinamiklerden beslenmektedir. Heidegger’in de işaret ettiği gibi, “Korumak sadece bir tarihî yapıyı tehlikeden çıkarmak değil, bir şeyi kendi varoluşunun içinde serbest bırakmaktır”(16). Bu nedenle, kentsel ve mimari koruma uygulamalarında kültürel mirasın çoklu yapısının ve artı anlamının deşifresinin hedeflenmesi gereklidir. Bu doğrultuda amaçlanan, tarihî yapı ve alanların fiziksel, sosyal ve kültürel bileşenlerinin doğru okunması, varoluşları üzerinden sahip oldukları kültürel kimliğin deşifresi ve tüm bu unsurların fiziksel ve toplumsal çevreleriyle bütünleşerek sürekliliğinin sağlanması olmalıdır.
KAYNAKLAR
Atay, Çınar, 1998,
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İzmir Planları, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları, İzmir.
Belge, Burak, 2012, “Handling Sub-Soil Urban Archaeological Resources In Urban Planning; Issues In İzmir Historic City Centre”, METU JFA, cilt:29, sayı:2, s.331-350.
Beşikçi, Orhan, 2011, Basmane Günlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İzmir.
Heidegger, Martin, 1971, “Building Dwelling Thinking", Poetry, Language, Thought, Harper Colophon Books, New York.
İzmir Mimarlık Rehberi, 2005, (ed.) Deniz Güner, Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yayını, İzmir.
Lewicka, Maria, 2008, “Place attachment, place identity, and place memory: Restoring the forgotten city past”, Journal of Environmental Psychology, cilt:28, sayı:3, ss.209-231.
Serçe, Erkan, 2002, “İzmir Mahalleleri”, İZMİR Kent Kültürü Dergisi, sayı:1, s.162-175.
Serçe, Erkan, 2002, “İzmir ve Havalisi Asar-ı Atika Muhibleri Cemiyeti ve İzmir Arkeoloji Müzesi’nin Kuruluşu”, İZMİR Kent Kültürü Dergisi, sayı:5, ss.318-328.
Tekeli, İlhan, 2014, İzmir Tarih- İzmirlilerin Tarih İle İlişkisini Güçlendirme Projesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir.
Tunçoku,S., İpekoğlu,B., Yaka,N. F., Yardım, B., Teket, G. Z., Bingül, E. E., Yüreğir, S.; Arkan,E., Dipburun,E., 2006, “İzmir Aya Vukla Kilisesi Mimari Özellikleri ve Korunması Üzerine Bir İnceleme”, Tasarım, sayı:167, ss.60-67.
URL1. www.levantineheritage.com/ayavukla.htm, Erişim tarihi: 02.12.2014
NOTLAR
1. “Urban reminders”. Lewicka (2008), bu objeleri bellek anıtları olarak tanımlamakta ve toplulukları tarih ve kültürel yapı üzerinden biraraya getirme ve yönetme olasılığı sunduklarını ifade etmektedir.
2. Emel Kayın, İzmir Mimarlık Rehberi s.68’de yer alan yazısında, Basmane-Tilkilik kentsel dokusu içinde Müslüman Türkler, Museviler, Ermeniler ve Rumların yaşam alanlarının bulunduğunu ifade etmektedir.
3. Serçe, 2002
4. Atay, kentteki demiryolu işletmelerinde yoğunlukla Rum ve Ermeni işçilerinin çalıştığını ve istasyon binaları çevresinde yaşadıklarını belirtmekte, Aya Voukolos bölgesinin de Rum işçilerin yaşam alanlarından olduğunu ifade etmektedir. Atay, 1998, s.89.
5. Burak Belge tarafından hazırlanan harita, Mart 1933’de L’Illustration dergisinde yayımlanan bir çizim üzerinden üretilmiştir.
6. URL1.de yer alan bilgiye göre, yapıda yer alan ve eski yunan dili ile yazıldığı belirtilen 24 Eylül 1887 tarihli yazıt yapının inşasında cemaatin maddi katkılarını aktarmaktadır.
7. URL1.de, yapının Hayhurum topluluğa (Ermenice konuşan Ortodokslar) hizmet verdiği belirtilmektedir.
8. Yorgo Benlisoy’un URL1.de yer alan ifadesine göre alanda yapılan kazılarda pagan ikonlarına rastlanmıştır.
9. Yapının restorasyon projesini hazırlayan ekibin 2006 tarihli ”İzmir Ayavukla Kilisesi” başlıklı yazısında, yapının Batı Anadolu’da 19. yüzyılda inşa edilmiş tek haç planlı Kilise olduğu vurgulanmakta ve yapıdaki değişimlerin 1899-1923 döneminde gerçekleştiği belirtilmektedir.
10. Serçe, 2002.
11. Özgün kubbenin yıkılmasının ardından yapılan bu değişikliğin tarihi kesin olarak belirlenememekle birlikte, Tunçoku (ve diğerleri) tarafından çalışmada “bu değişikliğin olasılıkla yapının müze olarak düzenlenmesi sırasında gerçekleştiğinin düşünüldüğü” belirtilmekte, yapının Üçüncü Dönemi’ne (1923 sonrası) tarihlendirilmektedir.
12. Koruma Bölge Kurulu’nun 14.10.2002 tarih ve 10138 sayılı kararı ile onanan plan kapsamında alana “Sosyo Kültürel Tesis Alanı” tanımı getirilmiştir.
13. Çalışmada kullanılan alan verileri, DEÜ, Mimarlık Fak. Restorasyon yüksek lisans programında yer alan ve yazar tarafından yürütülen bir dizi çalışmada derlenmiştir. 2014’te Arc 5008 ve Arc 5078 stüdyoları kapsamında üretilen bu veriler yüksek lisans öğrencileri Akyıldız, G.; Bolat, M. E.; Gelgi, E.; Kırcalı, Ç.; Kuru, A.; Tezel, T.; Usta İ. E.; Yılmaz, D. ile birlikte hazırlanmıştır.
14. Yapılı çevrenin % 35’i tescilli ya da tescile önerilebilecek nitelikli konut yapılarından, % 9’u kütle formu ve gabarisiyle dokuya katkıda bulunan yapılardan oluşmaktadır.
15. Arc 5008 kodlu restorasyon stüdyosunda üretilen veriler, alanda ikamet eden ve / veya çalışan 50 kişiyle gerçekleştirilen görüşmeler üzerinden elde edilmiştir.
16. Heidegger, 1971.
Bu icerik 5820 defa görüntülenmiştir.