309
OCAK-ŞUBAT 2003
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA

Mimarlık Yayıncılığı: Quo vadis?

ARCHITECTURAL DESIGN adına,

Helen CASTLE

Editör

DERGİ YAYINCILIĞI VE MİMARLIK: YENİ BİR PRAGMATİZMİN ORTAYA ÇIKIŞI

90’lı yılların ortalarından beri hem mimarlık hem de yayıncılık, dijital medya ile bir aşk macerası yaşıyor. Bununla birlikte, diğer gönül işlerinde de olduğu gibi, bir durulma döneminin habercisi olan düş kırıklığı, bu delice aşkı bir adım arkasından takip ediyordu. İşte asıl olanaklar gerçeğin kendini gösterdiği bu son aşamada ortaya çıkıyor.

Mimarlıkta yaşanan bu delice aşk, bilgisayarla üretilmiş tasarım gereçlerinin olanakları ile yaşanan bir saplantıyla başladı: Tasarımın güzelliği ve sadece kendileri için orada bulunan eğriler. Doğu ve Batı kıyılarındaki akademik mimarların “damla mimarlığı”nda (blob architecture) ve onların Deleuze üzerinden yazdıkları metinlerde de somut bir biçimde ortaya konulduğu gibi, bu yaklaşım kendine özgü bir estetik ve kendine ait bir dil yaratıyordu. Bu mimarların biçimselliğe olan dile getirilmemiş saplantıları ve kendinden başka dayanak noktası olmayan yüzey görünümleri (çünkü anlatı neredeyse her zaman felsefeydi) stil takıntısı olan 80’li yılların bir açılımı olarak ele alınabilir. Bununla birlikte, şu anda kendinden öncekilerin yalnızca formla olan ilgilerini reddeden ve tasarıma yönelik bilgisayar yazılımlarının ortaya attığı bir çok soruyla ilgilenen yeni bir nesil ortaya çıkmakta. Bu yeni nesil mimarlar CAD ve CAM uygulamalarının birleşimiyle ortaya çıkan otomatikleştirilmiş teknikler ile nasıl dikişsiz binalar üretilebileceğini bulmak istiyorlar, ama aynı zamanda ürünlerinin nasıl en verimli şekilde yapılabileceği gibi pratik konularla da ilgileniyorlar.

Bence bu değişimin en somut örneği, uygulamalarını New York’ta sürdüren ve ilkeleri Columbia’da okutulmakta olan ShoP/Sharples Holden Pasquarelli’dir. Aslında Pasquarelli, Kim Holden ve Bill-Chris Sharples ile bu ofisi kurmadan önce, Greg Lynn’in ofisinde Kore Kilisesi üzerinde çalışmıştı. ShoP grubu Architectural Design dergisinin “Uyarlama” sayısında (Eylül-Ekim, 2002) misafir editör olarak, gelişmekte olan durumun yeni olanaklarını araştırdı. ShoP bu çalışmada, dijital medyanın özümsenmesini daha dikey bir mimarlık yaklaşımının işareti olarak değerlendiriyor. Bu da tasarım ve yapım sürecinin bir tasarım müşavirliği rolünden çok, bir Rönesans yapım ustasına benzer şekilde ele alınmasını gerektiriyor. Yani ShoP grubu, imardan mühendislik ve inşaata kadar bir çok konuda bilgiye sahip olmayı kendilerine bir görev biliyor. ShoP grubunun şu anda işlemekte olan pragmatik yaklaşımının en açık örneklerden biri Rektör Sokağı Köprüsü’dür: Bu köprü Aşağı Manhattan bölgesini Battery Park ve Dünya Finans Merkezi’ne bağlıyor. New York Şehri Taşımacılık Dairesi tarafından da onaylanmış olan kutu profil sisteminin kullanımı sayesinde ShoP, 11 Eylül sürecinde sadece birkaç ay içinde köprünün yapılmasını ve de ulaşımın yenilenmesini sağladı.

ShoP grubunun yaklaşımı öncü olmasına rağmen yalnız kalmamıştır. Birinci akımda yer alan bir çok mimar duruşlarını korumaya ve ancak bugün gerçekleşme aşamasına kadar getirebildikleri projeler üzerinde çalışmaya devam ettiler. Paris’teki Objectile’den Bernard Cache veya Decoi’dan Mark Goulthorpe ya da New York’tan Kolatan MacDonald

için bu çalışma genellikle öncü otomatik süreçler ile bilgisayarla üretilmiş tasarımların gerçekleştirilme aşamasına kadar takip edilmesi anlamına geliyor. Architectural Design dergisinin Mart-Nisan 2003’te yayınlanan “Yüzey Bilinci” sayısında yazan Mark Burry, paradigramatik teknikleri Barselona’daki Sagrada Familia üzerinde yaptığı 10 yıllık çalışmasında nasıl kullandığını açıklıyor.

2000 yılında Architectural Design dergisinin editörlüğüne getirildiğimde dijital medya ile ilgili daha çok soru sormaya başladım. Bu da Ali Rahim’in konuk editör olarak yer aldığı “Mimarlıkta Çağdaş Yöntemler ve Mimarlıkta Çağdaş Teknikler” (sırasıyla Mayıs-Haziran 2000 ve Ocak-Şubat 2002) gibi sayılar üzerinde çalışmama neden oldu. Kurnazlık, ticaret ve tasarım ustası olan yeni nesil mimarlar için ne tip konular ele alınabilirdi? Bunlar tasarımcıların küçük rahat klişeleri ve görünümlerine sıkı sıkıya sarılmak yerine, deneysel olmanın büyük ölçekte sorular sormak olduğuna inanan mimarlardı.

Görünüşte ilişkisiz olan ama aslında filizlenmekte olan imar gibi konular kendilerini göstermeye başladı. Şu anda, teknik yeniliklerin sosyal konut yapımıyla ilgili olarak sunduğu yeni olanaklar üzerine Temmuz 2003 için bir konut sayısı derlemekteyiz. Architectural Design dergisinde en son mühendislik buluşlarını mimarlık camiasına iletmek gibi yeni bir sorumluluk da üstlenmiş bulunuyoruz. Bu yaklaşım, bir yandan yapıların yüklerini göz önünde bulundururken, diğer yandan da genetik mühendisliğinin potansiyelini değerlendiriyor. 2003 yılında CAD ve CAM sistemlerinin çakıştığı alan üzerine 6 tane makale yayınlayacağız. Bu makalelerin editörlüğü New York’ta mühendislik yapan ve şu anda kendisini konu üzerinde bağımsız bir çalışmaya adamış olan Andre Chaszar tarafından yapılacak.

Yani benim düşünceme göre mimarlık dergiciliği ve yayıncılığının asıl üzerinde durması gereken nokta, mimarlığın kendisi için önemli olan güncel soruları sormak için cesarete sahip olmasıdır. Eleştirmenler için en büyük tuzak, öznelerini yeni bir gözle izlemek ve mimarlar ile onlarla ilgili profesyonellerin (mühendisler, araştırma personeli ve inşaat sanayi) yapmaları gerekenleri dinlemek yerine, yerleşik bir tarzı takip etmektir. Mimarları yenilikçi ve tamamen deneysel olmaları amacıyla cesaretlendirmek için, öncelikle mimarlık yazarları derin uykularından uyanmak zorundalar. 80’li yıllarda ve 90’ların başlarında mimarlık üzerine yaygın yazım stili, Michael Speaks’in açıkladığı gibi, trendlerin “mimari objelerin çay yaprakları içinde” okunmasının zorluğu üzerine kuruluydu. Hareketlerin ve trendlerin en önemsiz noktalarına kadar izlerini sürmekle ilgili olan bu saplantı sadece içe dönük değil, aynı zamanda mesleğin kendisine de son derece yararı dokunmayan bir yaklaşımdı. Bu yaklaşım, deneysel uygulamalar ya da tekniklerden ziyade, sadece mimari imgenin gösterişi üzerine yoğunlaşıyordu.

Dijital medyanın etkisi sadece yayıncılığın mimarlığa olan ilgisi ile sınırlı değildir. 90’lı yılların ortalarından sonralarına kadar bilgisayar ağı ve elektronik düzenlemelerin olanaklarından büyülenen yayıncılar, gelir akışı için hiçbir potansiyeli olmayan internet sitelerine ve henüz kimsenin satın almadığı e-kitaplar üzerine istekli bir şekilde bol miktarda para yatırdılar. Sonuç olarak mimarlıkta olduğu gibi yayıncılıkta da dijital medyadan bir geri çekilme yaşadı. İçsel olarak, “gelecek ile temas halinde olma ve geleceğe yatırım yapma” fikri belirgin bir şekilde yerini, bu sitelerin sadece kendileri için yapılmalarının pratikliğini sorgulayan ve gerçekçi olmanın moda haline geldiği bir duruşa bıraktı. Görünen o ki, elektroniğin baskının yerini alabileceği endişesi tamamen ortadan kayboldu. Şu andaki gerçek ise -baskı üretim tekniklerinin dijital teknolojiler sayesinde maliyet ve kalite açısından sürekli geliştirilmesi gibi- bunların yan yana ve birbirlerini tamamlayan bir şekilde var olmaları gerektiğidir. Bilgisayar ağının, listelerin sergilenmesi, kitapların satışı ve basılmış makalelerin görüntülenmesi gibi farklı kullanım şekilleri ve faydaları hakkında hiçbir kuşku olamaz. Ama yine de hiçbir şey ekran başında geçen zor bir günün ardından bir dergi ya da gazetenin sayfaları arasında dolaşma zevkinin yerini tutamaz.

Editörün özgeçmişi: Helen Castle, Architectural Design dergisinin editörüdür. 1999’da Wiley-Academy’de yayın kadrosuna katıldığından beri yayıncılığı farklı bir yöne doğru taşımıştır. CHK Design’dan Christian Küsters ve Wiley-Academy’de Üretim Editörü olan Mariangela Palazzi Williams’la yeniden düzenleme ve Architectural Design üzerinde işbirliği yapmıştır. Helen Castle, University of East Anglia’da Sanat Tarihi ve Mimarlık’ta lisans derecesi ve Bartlett’te Modern Mimarlık Tarihi ve Teorisi’nde yüksek lisans derecesi sahibidir.

İngilizce’den çeviren: Tuğçe Selin Tağmat

ARKİTERA adına,

Ömer KANIPAK

İNTERNET SONRASI MİMARLIK YAYINCILIĞI

Elektronik yayıncılık veya internet yayıncılığı olarak adlandırılan ve yeni bir medya olarak kabul edilen gelişmeler, mimarlık yayıncılığını değiştirebilir mi? ABD ve Avrupa’da yayınlanan mimarlık dergilerinin bir kısmı özetlerini, bir kısmı ise dergilerin tümünü internet ortamında yayınlamaya başladılar. Ortaya çıkan bu durum, aslında yeni bir medya tipi olarak adlandırılsa da gerçekte sadece yeni bir yayıncılık tekniği. Bu noktadan hareketle sık düşülen bir yanılgıdan söz etmemiz doğru olacaktır.

Öncelikle dijital yayıncılığın geleceği üzerinde konuşurken, istediğiniz yerde istediğiniz şekilde okuyabileceğiniz bir derginin yerini dijital ortamın hiç bir zaman alamayacağı kabulünü yaparak tartışmaya başlamak gerek. Nasıl ki bir rüya olan “kağıtsız ofis” kavramı gerçeğe dönüşemediyse, yüzyıllardır kullandığımız basılı yayınların da ortadan kalktığını görmemiz çok uzun süreler alacak. Ancak internet üzerindeki yayınlar konvansiyonel yayıncılığı taklit ettiği sürece, dijital yayıncılık konusunda fazla bir ilerleme sağlamak da mümkün olmayacaktır.

Mimarlık üretiminin hem pratik hem de teorik alanda çok kısır olduğu Türkiye’de, mimarlık dergileri de doğal olarak içeriklerini oluşturmak için bir hayli sıkıntı çekmektedirler. Bu da direkt olarak içeriğin kalitesine yansıyan olumsuz bir etmen. Mevcut durumda, mimarlık dergilerinin içeriklerini internete taşımalarından daha önemli bir sorun, dünyadaki diğer yayınlara çok daha kolay ulaşabilen ve kıyaslama yapan okuyucuları tatmin edecek, nitelikli içeriğin dergiyi satın alanlara verilmesi olacaktır. İçerik yapısı birbirine benzeyen pek çok mimarlık dergisi yerine, çok daha kısıtlı bir alana odaklanmış ama o ölçüde de uzmanlaşmış, kimliklerini belirlemiş dergilerin gelecekleri daha parlak görünüyor. Bu karar, okuyucu sayısında belki ilk etapta bir düşüş yaratacaksa da, derginin sürekliliği açısından uzmanlaşma daha önemli bir yaklaşım olarak düşünülmelidir.

Satış ve reklam kaygısı taşımayan ve daha çok akademik çevre tarafından takip edilen hakemli dergilerin ise, bir an önce internetin olanaklarını kullanarak yayın yapmaya başlamaları gerekmektedir.

Masanın diğer tarafına geçip dijital ortamdaki modeller üzerinden konuşmak gerekirse, en önemli nokta geleneksel mecralar ile internet yayıncılığı arasındaki farkın iyi belirlenmesi olacaktır.

Bugün mimarlık alanında henüz olmasa da, pek çok alanda makalelerin sadece internet üzerinde yayınlandığı mecralar bulunmakta. Ancak bunların izlenme oranlarına baktığımızda, haber siteleri hariç, hemen hemen hiçbirinin sadık bir izleyici kitlesi oluşturamadığını görüyoruz. Bu noktada, uzun metinlerin monitör üzerinden okunamamasının etkisinin yanı sıra en büyük sorun, internet gibi karşılıklı etkileşime açık bir ortamı konvansiyonel bir medya olarak kullanmaya çalışmaktan kaynaklanıyor.

İnternet üzerindeki yayıncılıkta dikkat edilmesi gereken en önemli noktaların başında sık güncelleme gelmektedir. Bu da konvansiyonel dergi yayıncılığının alışık olmadığı bir periyottur. Ayrıca bu hız, internet yayınlarının geleneksel yayınlara göre gündemi takip etme konusunda daha etkin olmasını sağlamaktadır. Dijital ortamın fiziksel limitlerden bağımsız olması, arşivleme konusunda müthiş bir esneklik sağlar. Bu arşivler arasında hızlı ve etkin aramaların yapılabilmesi, metinler içinden başka kaynaklara hiperlinkler verilebilmesi, filtreleme gibi özellikler de internet yayıncılığının avantaj hanesine yazılmaktadır.

Tüm bunların ötesinde internet yayıncılığının en önemli özelliği, geleneksel dergi yayıncılığının gerçekleştiremeyecekleri, karşılıklı etkileşim olanaklarını kullanabilmesinde yatmaktadır. Bu yüzden internet üzerindeki mimarlık yayınları, gündem oluşturma konusunda geleneksel dergilerin önüne geçmekteler. Sadık bir izleyici kitlesi yaratmak için, internet üzerinde yayın yapanların öncelikle bu sadakati sağlayacak sürede sürekliliğini koruması, sonrasında da izleyicilerine bu ortama katılımı sağlayacak araçları işletmesi gerekir.

Tabii ki internet üzerinden yapılan yayınların da geleneksel yayıncılığa göre bir takım dezavantajları bulunmaktadır. En önemlisi, sürekli güncellenmesi gereken sitelerin teknik altyapılarının geliştirilmesi ve bakımı için ciddi işgücü gerekmektedir. Dijital yayıncılık maliyetlerinin geleneksel yayıncılık maliyetlerinden çok daha düşük olduğu sık sık yinelense de bu nokta gözden kaçmaktadır. Bunun yanı sıra, internet üzerindeki metinlerin okunması geleneksel yöntemlere göre daha zor olmaktadır ve çoğu kişi bu yazıları baskı alarak okumayı tercih etmeye devam etmektedir. En önemli sorun ise telif haklarında ortaya çıkmaktadır. Dijital ortamın doğası gereği, her türlü metin ve görüntü çok kolay bir şekilde kopyalanıp bir başka sitede başka amaçlar için kullanılabilmektedir. Yasal düzenlemeler internetin gelişim hızına yetiştiği takdirde, bu konuda da sorunlar çözülmeye başlayacaktır.

Sonuç olarak, geleneksel mimarlık yayıncılığı ile internet yayıncılığı farklı kulvarlarda ama aynı yönde hareket eden mecralardır. Her iki alandaki yayınlar da ancak birbirlerini taklit etmedikleri sürece kendilerini geliştirebileceklerdir. Basılı mimarlık dergilerinin her ne kadar içeriklerini internette de yayınlamaları gerekse de, esas misyonları okuyucularına daha derin ve uzmanlaşmış içerikler sunmak olarak belirlenmelidir. Güncel haberleri, etkinlikleri takip etme ve gündemi oluşturma konusunda ise internet yayınları daha aktif davranmalı ve basılı yayınlarla işbirliğine gitmelidirler.

BATI AKDENİZ MİMARLIK (Mimarlar Odası Antalya Şubesi Yayını) adına,

Şeyda GÜVENÇ DURAN

Yazı İşleri Müdürü

21. YÜZYILDA MİMARLIK DERGİ YAYINCILIĞININ GELECEĞİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk mimarlık dergisi “Mimar” 1931 yılında yayınlanmaya başladığında, ülkenin sahip olduğu mimar sayısı 200 dolayındadır. 2002’de ise bu sayı 30.000’e ulaşmıştır.

Bu ilk dergi, mesleki bir iletişim ve örgütlenme ortamı yaratma çabasındadır. Geçen süreçte mimarlık yayıncılığı, ülke ve dünya gündemine uyarak, kimi zaman kültürel çevreyi, kimi zaman yapı üretimi ve yapı malzemelerini, kimi zaman da mimarlığın yalnızca meslek sahiplerinin hakimiyetinde kalmayarak, kullanıcıların da ilgi alanı haline geldiğini tartışır.

Amatör çabalarla sürdürülen yayın anlayışı, 1990lı yıllarda yerini, belli kurumlaşmaları dayanak edinen ticari oluşumlara bırakır. 1990lı yılların sonunda mimarlık yayıncılığının dünya mimarlık gündemindeki tartışmaları ülke gündemine getirmesi, sayfalarında yer verdiği proje, yapı ya da yarışma değerlendirmelerine eleştirilerle yoğunluk kazandırması, yapı teknolojileri, endüstriyel tasarım, bilgisayar destekli tasarım gibi farklı alanlarda uzmanlaşmanın başlamış olması ve internet ortamının ve bilgi dolaşımının hızla yayılıyor olması, mimarlık yayıncılığını yeni bir dönemin beklediğini göstermektedir.

MİMARLIK dergisi Mimarlar Odası örgütünün dergisidir. Diğer mimarlık dergilerinden farklı olarak MİMARLIK dergisinin amacı, Oda etkinliklerine katkıda bulunmak, katılımı arttırmak, Oda-üye ilişkilerinin en üst düzeyde tutulmasına yardımcı olmak, üyelerin hak ve menfaatlerini korumak, üyelerini mesleki yönden denetleyerek ülkemizde mimarlık düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmak, mimarlığa ait mesleki konuları incelemek, gün ışığına çıkartmak, mimarlık alanlarındaki her türlü gelişme ve çalışmaları takip edip tüm bunların yayınlanmasını sağlamaktır.

MİMARLIK dergisinin işlevi ise, ticari kaygılar ile söylenemeyenlerin söylendiği, ülke politikalarının irdelendiği, meslek içi iletişimin gerçekleştirildiği, meslek içi eğitimin uygulandığı, düşünce ve mesleki politika üretiminin yapıldığı, deneysel nitelikli bir platform olmalıdır.

Süreli yayınlar, dönemlerinin canlı tanığı, kalıcı belgeleridirler. Teknikler değişse de bu özellik değişmeyecektir. Ama dijital ortam, özellikle hızlı iletişim, arşivleme ve görsel malzemeler için daha uygundur. Dolayısıyla bültenin yayınlanması, mesleki bilgilerin, yasa ve yönetmeliklerin aktarılması, Merkezde veya Şubelerde yapılan çalışmaların hızla yayılmasının sağlanması, dijital ortamda rahatlıkla ve kolaylıkla sağlanacaktır. Özellikle mesleki arşivin herkesin yararlanabileceği dijital ortama geçirilmesi son derece faydalı olacaktır.

Yayıncılıkta yerel üretimler önemlidir. Yerel üretimin teşvik edilmesi ve desteklenmesi üreten ortamın zenginliğini arttırır. Çünkü yerel, her zaman gelenekselle, özle, tarihle, halkla iç içedir. Ve ihtiyaçları, arzuları ve sorunları birebir yansıtabilir. Her bilginin, projenin ve düşüncenin dijital ortamda tartışılacağı, görülebileceği ve gezilebileceği durumda, yani 21. yüzyılda MİMARLIK dergisi belki de bugünkü yerel yayınların (örneğin Şube dergilerinin) pozisyonunda olacak ve belli bir alışılmışlığı, inadına sürdürecektir.

Ama unutmamak gerekir ki, MİMARLIK dergisi dijital olmayan ortamda bir örgüt dergisidir. Önemli olan Mimarlar Odası’nın kendi özel kimliğine karar vermesi ve yayın politikalarını bu bağlamda düzenlemesi olmalıdır. Oda siyasal bir organ mı, bir sivil toplum örgütü mü, bir mesleki dayanışma topluluğu mu, yoksa meslek çıkarlarını ve mesleki belleği koruma aracı mı olacaktır? Bu önceliğin belirlenmesinden sonra, eminim ki MİMARLIK dergisi de bugüne kadar belirleyemediği kendi çizgisinde ilerleyecektir.

DOMUS adına,

Deyan SUDJIC

Editör

Sorularınıza verilecek herhangi bir cevabın, öncelikle eleştiri yerine yayıncılık kelimesinin kullanımını tercih etmeniz üzerine kısa bir sorgulama içermesi gerekir. İkincisi pasif bir yansıtma öngörürken –her ne kadar bir gazetecinin bir zamanlar söylediği gibi “Haber, birinin bir yerde sizin bilmenizi istemediği bir şeydir” olsa da- diğeri daha aktif ve hareketli bir durumdur. Yayıncılık, tarihin ilk taslağı olabilir ama tarih değildir. Eleştiri farklı bir role sahiptir ve gittikçe daha nadir görülmektedir.

Eğer dijital medyanın mimarlık söyleminin basılmış biçimlerini gereksiz kılacağını düşünüyorsanız, o zaman bu fikre son derece katılmadığımı söylemek durumundayım. Düşük çözünürlükteki imajların anında yayılması ve de kaynağı belli olmayan bilgiler, diğer kitle iletişim araçlarının çalıştıkları ortamı da etkiliyor. Ama bu etki, basılmış ürünleri, “fast-food” ürünlerinin geleneksel yemeklere son vermesi ya da çabuk kahvenin insanları yapımı zahmetli olan “exspresso”dan vazgeçirmesinden daha fazla gereksiz kılmıyor. Bu iki seçenek karşılıklı olarak uyuşmaz gibi görünseler de, aslında kusursuz bir beraberlik içinde olabiliyorlar.

Burada önemli olan, baskı üzerine kurulu formların kendi özgünlüklerini vurgulamak için kendilerine daha çok önem vermeleridir. Yani imajların ve yazılı metinlerin mümkün olan en güçlü kombinasyonlarını sunmaları ve de baskının dokunsal özelliğini en iyi şekilde kullanmaları gerekir. 1000 yılı aşkın bir süredir anlayışımızı şekillendiren bir kültürel formdan bir anda vazgeçme durumunda değiliz.

Küreselleşme belki de son on yılda en sık kullanılan sözcük oldu. Küreselleşme, kentselliğin bir gereği olan hareket ve değişim kirliliğinin ve hızın yarattığı “öteki”ye karşı son derece gerici bir korku olarak algılanabilir. Biz küresel bir türüz ve hep de öyle olduk. Belki de küreselleşme denen şey hakkında en büyük yanlış anlama, bunun yeni bir olgu olduğudur. Bizans ya da İskenderiye, Roma ya da Venedik kendi zamanları içinde nasıllardı? Bunlar, kültürlerin mimarlıkta, felsefe anlayışlarında, ticarette, bilimde ve dinde karşılıklı verimli bir ilişki içinde oldukları küresel şehirlerdi. Avrupa’daki Gotik katedraller on yıllarca kıtayı bir uçtan diğer uca dolaşmış bir grup gezgin taş ustası tarafından yapılmıştı. Bu yapılar küresel bir tarz üretmemiş olsalar da, SOM’un evrensel modernizmi kadar yaygın ve kentsel bir mimarlık ortaya koymuşlardır. İspanya’daki kaliteli mimarlığın bir kısmı kökleri Fas’a uzanan bir kültürün ürünüdür. Venedik ise bir çok yerden öğrendikleriyle melez bir mimarlık yaratmıştır. Bu olguları günümüz kültürüne hatırlatmak eleştirel medyanın görevidir.

İngilizce’den çeviren: Tuğçe Selin Tağmat

EGE MİMARLIK (Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yayını) adına,

Nilüfer ÇINARLI

Yazı İşleri Müdürü

Yayınlanmaya başlamasının üzerinden 12 yıl geçen ve 44. sayısına ulaşan Ege Mimarlık dergisi, yereli daha ayrıntılı incelemek, yerelin gündemini evrensele sunmak, küreselleşen dünyada mimarlık alanında yerelin sesini duyurmak ilkesini sürdürüyor.

Ulusal dergiler tarafından yeterince değerlendirilemeyen bölgesel mimarlık birikimlerini yansıtma çabasını taşıyan bölgesel dergiler, varlıklarını, sayılarını artırarak sürdürmeli. Küreselleşmenin yereli yok etmeden zenginleştirmesi sağlanmalı. Ege Mimarlık dergisi bu kaygılarla hazırlanmasına rağmen, yeteri kadar başarı sağlayamadığı da bir gerçek.

Kuşkusuz mimarlık dergilerinin tamamı için genel bir vizyon tanımı yapmak olanaksız. Oda dergisi olma konumuyla MİMARLIK dergisinin, mesleğin uygulanmasına dönük yasal düzenlemeler, GATS, AB sürecinde mimarlık alanının yeniden tanımlanması, yasal kazanımların elde edilmesi, yapı denetimi, uluslararası mimarlık yasalarının ve bu yasalarla oluşan mimarlık meslek düzenlerinin kapsamlı biçimde ele alması gerekiyor. Tek bir derginin bütün mimarlık alanını eksiksiz ele alması olanaksız. Mimarların eylem alanlarındaki gelişmelere ilişkin günceli haber veren, bu çalışmaların belleğini oluşturan, mesleğin gerçek sorunlarını ele alan, meslek hukukunun oluşturulma zeminini hazırlayan vizyonu olmalı Oda dergisinin. Ortamdaki diğer dergilerin çok daha sınırlı ele alabileceği bu konulara ayrıntıda yer vererek Oda dergisi kimliğini, mesleğe dair vizyonların oluşumunu sağlayarak sürdürebilir. Diğer dergilerden "farklı" olması, bu farklılığın zenginleştirilerek sürdürülmesi önemli.

Salt bölgesel ya da ulusal ortama sunulan yayınların tanıtılmasında, varlığını duyurabilmesinde internet çok önemli, mutlaka yer alınması gereken bir alan. Derginin içeriği, yayınlanan makale özetleri web sayfasında yayınlanarak bilgilenme ve dergiye ulaşma sağlanabilir. Ege Mimarlık dergisinin tanıtımı, bu yöntemle Mimarlar Odası İzmir Şubesi web sayfasında yapılıyor. Ancak gelecekte, mimarlık dergilerinin salt sayısal ortamda yayınlanması olanaklı görülmüyor. Basılı derginin elde bir bütün olarak incelenmesi ve kavranmasının keyfi ve rahatlığı henüz sayısal ortamda sağlanabilmiş değil. İnternette yer alan metinler bile, pek çoğumuz tarafından basılarak okunuyor. Ancak iletişimin, bilgi akışının, ortama sunulan çalışmalara ulaşmanın en hızlı yolunu da yok saymak olanaklı değil. Olabildiğince sanal ortamda yer almak, ama dergilerin basılmasından da vazgeçmemek gerekiyor.

GAZİ SANAT DERGİSİ adına,

Esen ONAT

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Yayın Yönetmeni

BILGI VE İLETIŞIM TEKNOLOJILERINDEN YARARLANMAK GEREK

Toplumsal ve bireysel yaşamın ve ilişkilerin hemen her boyutunu etkileyen bir iletişim teknolojisinin dergi yayıncılığını etkilememesi mümkün mü? Önemli olan, bu etkinin gücünü yansız bir şekilde değerlendirebilmek ve amaç doğrultusunda kullanarak yararlanabilmek.

Yakın geçmişte benzer bir teknolojik gelişmenin etkilerine göz attığımızda, televizyon yayıncılığının hızla yayıldığı dönemde, bu gelişmenin radyo yayıncılığını çok olumsuz etkileyeceği, muhtemelen sona erdireceği düşünülmekteydi. Oysa ki, gelişme tam tersi yönde gerçekleşti ve radyo istasyonları, sayılarını hızla artırarak yayınlarını sürdürmeye devam ettiler. Bunun olası en büyük nedeni, radyonun insanı kendine bağımlı kılmak yerine, taşınabilir, küçük bir alıcıyla, hemen her mekanda ve koşulda kolayca ve insana bağımlı olarak kullanılabilmesiydi. Ortaya çıkan çok yönlü rekabet, her radyo istasyonunun hedef aldığı dinleyici kitlesine yönelik kalite arayışlarını da beraberinde getirdi.

Benzer bir varsayımla, hemen her yarım saatte bir sosyal, politik, ekonomik ve benzeri gelişmeleri yayınlayabilen bu teknolojinin gazete yayıncılığını da fevkalade olumsuz etkilemesi bekleniyordu. Ne var ki, gazeteler yayın hayatlarını, daha güçlü yorumcu-yazar kadrolarıyla, daha ilgi çekici haberlerle, sanat ya da magazin ekleriyle sürdürmekteler. Çünkü onlar da okurlarına mekandan ve zamandan bağımsız bir okuma özgürlüğü sağlıyorlar. Bu özgürlüğün kapsamında gazeteyi satın alarak onu ve içindekileri sahiplenme duygusu da var.

Dergi yayıncılığı, çeşitli alanlarda değişik amaçlarla, değişik hedeflere ve değişik kitlelere yönelik olarak yapılan girişimlerdir. Mimarlık dergi yayıncılığının da amaçları ve hedef aldığı kitle ya da kitleler ile bu kitlelere nasıl ulaşılacağı önem taşıyor. Mimarlık alanında yayıncılık yapan dergilerin hemen hepsine ulaşabilme olanağı sağlayan bir teknoloji, bu sisteme katılacak her derginin, kısmen de olsa, ortak bir dil kullanmasını ve içeriğiyle kaliteye yönelik bir rekabete girmesini zorunlu kılar.

Konuyu, MİMARLIK dergisi özelinde düşündüğümüzde, derginin bugünkü yayın politikasının kimlere ya da hangi hedeflere yönelik olarak sürdürüldüğü yeterince net değil. Mimarlar Odası’nın sorumluluklarına ve hedeflerine bağlı olarak tek bir dergiyle, hedeflenmesi gereken tüm kitlelere ulaşmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.

Bu nedenle daha geniş kitlelere ulaşmanın hedeflenmesi ve derginin özel eklerle ya da sayılarla beslenerek çeşitlendirilmesi ve hedef kitlelere sunumunda, gereklere göre gerçek ve sanal ortamlarla, elektronik posta olanaklarından ayrı ayrı ya da birlikte yararlanılması yararlı olur. Yapı endüstrisindeki gelişmelerle, pazar ekonomilerinin mimarlık meslek pratiği üzerindeki baskılarının ve belirleyici etkilerinin olumsuzluklarına karşı koyabilmek için de kaçınılmaz bir yaklaşımdır bu. Ancak söz konusu etkilerin olumlu ve olumsuz yönlerini ayırt edebilmek için öncelikle, “baskın mimarlık kültürü”nün ne olduğu, neden ve hangi mimarlık kültürü adına direniş gösterilmesi gerektiği ortaya konmalıdır. Bunun için de toplumsal değerler, mimarlık değerleri ve kentsel değerler konusunda gerekli konseptleri tartışmak, değerlendirme ve eleştiri yöntemlerini geliştirmek ve ortak davranışa temel oluşturacak bir çerçevede bütünleşebilmek gerekiyor.

GÜNEY MARMARA MİMARLIK (Mimarlar Odası Bursa Şubesi Yayını) adına,

A. Nuray ADAL

Editör

Kendini okur veya izleyici kitlesi ile buluşturmak için hangi aracı seçerse seçsin, “yayın kurulu” meslek örgütünün “yayın organı” için bir hazırlık yapmak zorundadır. Yaptığı hazırlığın sunumunda kullanacağı araç ister dijital, ister elektronik veya mekanik olsun, ister e- veya basılı ya da görsel medyayı kullansın, örgüt politikasına bağlı ilkeler çerçevesinde vizyon ve misyonu değişmez. Ancak kullandığı araca bağlı olarak sunum yöntemleri ve bunlara yönelik teknikler değişebilir, seçilen yönteme bağlı olarak hazırlık süreci de değişebilir, ancak bu sürecin ürününü Odadan kitleye taşıyacak ekibin görevi hep aynı cümlelerle tariflenir: “Oda politikalarını göz ardı etmeyen bir yaklaşımla, mesleki yayıncılık misyonunu en çağdaş şekilde yerine getiren Mimarlar Odası’nın mesleki örgütlülüğünü yansıtan, Oda çalışmalarını en güncel biçimde meslek topluluğuna taşıyan, yeni yapım ve yapı destek teknolojilerini, meslekteki felsefi yaklaşımları okurlarına sunan ve böylece mesleği geliştirmeye yönelik tartışmaları açan, mimarlığın tarihi gelişimini ve diğer sanat dallarıyla etkileşimini anlatan, meslek mensuplarının çalışmaları konusunda okurları bilgilendiren” bir “yayın komitesi” aranır. Diğer araçlar, hep yayın organının teknik ve görsel niteliklerini arttırmak için kullanılabilecek kaynaklardır. Dolayısı ile dijital medyanın gelişimi bir araç olarak doğru ve yerinde kullanıldığı sürece mimarlık dergi yayıncılığının geleceği için bir tehdit oluşturmaz. Aksine, zaman ve coğrafya engellerini aşma özelliği ile her türlü söz ve görsel malzeme, hazırlık süreci dışında en kısa zamanda hedef kitlesine ulaşabilir. Üyeler mimarlık yaklaşımlarını ve tartışılan konu hakkındaki düşüncelerini birbirleriyle ‘on-line’ tartışabilirler ve örgüt yönetimlerine aktif katılımlarıyla katkıda bulunabilirler. Bazı meslektaşlarımızın sözünü ettiği o ‘basılı kağıdı elinde tutmanın ve sayfa hışırtısını dinlemenin verdiği haz’ dan kuşkusuz mahrum kalınabilir, ancak basılı yayının hammaddesi olan kağıdı elde etmek için ormanları tüketmekten vazgeçmiş olmak da yeterli bir dijital medya tutkunluğu sebebi olabilir.

Küreselleşme ise tekelcilik yönüyle mimarlık dergi geleceğinin karşısındaki en önemli tehdit unsuru olarak durmaktadır. Küresel yapı endüstrisinin aracı olan birçok ticari yayın, gerek basılı gerekse dijital ortamda boy göstermekte. Bir meslek yayın organı olarak MİMARLIK, şimdiye kadarki duruşunu globalleşen mimarlık kültürünün ticari yönüne doğru hiç çevirmedi; bundan böyle de gelişmesi bu yönde olmayacaktır kuşkusuz. Ancak, sadece bir kültürel direniş sembolü olarak da alması gereken öncü rolü yeterince üstlenemez. Meslek örgütlülüğünü kitleye taşıyan bir araç olarak yayın organı, öncülük niteliğinin farkında olmalı ve bunu her fırsatta hissettirebilmelidir. Küreselleşen piyasa ekonomisinin içinden çağdaş, teknolojik mesleki gelişmeleri, evrensel mimarlık gelişimi içinde hızla yol alan doğru uygulamaları güncel olarak ayıklayıp üyelerine sunmada, kültürel temeli olan kavramların çerçevelerini oluşturmada, ulusal ve evrensel mimarlık söylemlerine yeni ve doğru katkılar sunmakta, bu bağlamda gelişmeyi hızlandıracak mesleki tartışma platformları oluşturmakta öncü olma misyonu vazgeçilmez bir zorunluluk olarak sürdürülebilmelidir.

Diğer anlamda küreselleşme ise, yani bilgi ve teknolojinin kullanımında paylaşım ve yaygınlaşma olanaklarının son derece artması anlamında, yine iki boyutuna dikkat çekebiliyor olmalıdır yayıncılık: Bunlardan ilki, sahip çıkılması ya da faydalanılması gereken bir alandır. Kültürel çeşitlerin tanınması ve bunun oluşturduğu evrensel mozayiğin mimari kültüre yapacağı katkının varlığı tartışılmazdır. Bu bağlamda, küreselleşmenin olanaklarından yararlanmanın altyapısı olarak varolması gereken meslek yayın aracı ikinci anlamıyla ele alındığında, baskın küresel mimarlık kültürünün yaratabileceği tekdüzelik ve seçeneksizliği doğru vurgular ile sunabilmelidir meslek mensuplarına.

L’ARCA adına,

Cesare M. CASATI

Editör

Mimarlık dergilerinin bizzat kendileri dijital medya haline gelmelidirler. Söz konusu olan, yalnızca zamana göre güncellenen haberleşme sistemleridir. Bu sistemler kağıt üzerindeki bilgiyi tamamlayabilirler ama kesinlikle tam olarak yerini alamazlar.

Mimari ifade bir dildir ve bu yönüyle giderek daha fazla küresel kullanıma açılmaktadır. Diğer tüm diller gibi zaman içinde ve yerel gereksinimlere göre değişir ve evrime uğrar. Söz konusu olan, sürekli evrim içindeki bir kelime dağarcığıdır. Bu dağarcık, teknolojik ve yapısal gelişmeler tarafından koşullanmakla birlikte, herkese özgü, bireysel ve gerektiğinde üretildiği toprakların kültürüyle ilişkili kavramları ifade etme olanağını verir.

“Direniş kültürü” nün ne anlama geldiğini anlamıyorum. Kime karşı direnmek?

İtalyanca’dan çeviren: Serpil Uyar

MİMARİST (Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını) adına,

T. Gül Köksal

Yayın Koordinatörü

21. YÜZYILDA (VE HER DÖNEMDE) BİR MESLEK ÖRGÜTÜ YAYINI...

Türkiye gibi hemen hemen her alanda “süreklilik” sorunu yaşayan bir ülkede, neredeyse yarım asırlık bir meslek örgütünün süreli yayını olan MİMARLIK dergisinin 40. yaşını kutlayacak olması bile önemli. Yaş ilerledikçe gelişmeleri takip etmek, yeniliklere gereken durumlarda uyum sağlamak, ya da onları reddetmek, yeni gelişmelere kaynak olabilmek süreli yayın için oldukça önemli konular kapsamında. İşte tam burada, geçmiş deneyimlerden güç/yön/ders almış olarak geleceğe bakışın sağlanması, geçmişin sık sık sorgulanması, kurum(sal)laşmanın temellerinin atılması ve üzerine yeni birikimleri katarak sürekli gelişimin hedeflenmesi önem taşıyor.

“21. yüzyılda mimarlık dergisi yayıncılığının geleceği” üzerine düşünürken, Türkiye’de yayın söz konusu olduğu için, soruyu iki noktadan değerlendirmekte fayda var. İlki dünyadaki gelişmeler doğrultusunda (dijital medya, küreselleşme, mimarlık mesleğinin geçirdiği evreler vd.) yayıncılık, diğeri ise Türkiye’nin kendine özgü koşulları karşısında (malum) yayın hayatı. Her iki noktadan da hareket edildiğinde, MİMARLIK yayın politikasının temel eksenini oluşturan ortak bir payda mevcut: Söz konusu yayının herhangi bir meslek dergisi değil, kurumsallaşma yolunda ilerleyen bir meslek örgütünün dergisi olması. Ayrıca diğer ülkelerdeki yayıncılık sorunlarının yanı sıra, bizde ek olarak (tüm boyutlarıyla) mimarlık mesleğinin ülkemizde bulduğu karşılık gibi yadsınamayacak bir sorun var. Kanımca oldukça vurucu olan bu noktanın ardından, yayın konusundaki düşünceleri/notları/talepleri alt alta sıralamak mümkün:

Dijital Yayın, Küresel Dünya:

• Dijital ortamda sunulan yayın, basılı dergi yayıncılığını ancak zenginleştirmek yönünde etkili olabilir. Basılmış ve dolayısıyla her yerde inceleme fırsatı bulunan bir ürün her dönem tercih edilmektedir. Ancak web ortamından da yayına ulaşılabilmesi ve kolay erişilebilir bir arşiv sisteminin oluşturulması faydalı olacaktır.

• Küresel yapı endüstrisi ve baskın mimarlık kültürü karşısında MİMARLIK dergisinin duruş biçimi, aynı ve eş zamanda mimarlık meslek örgütünün de duruş biçimidir. Bu paralellik doğrultusunda, yayın meslektaşlara ulaşan en önemli araç olacaktır.

Kurumsallaşma:

• Kurum(sal)laşan mimarlık örgütü gibi, kurum(sal)laşmış, kimlik sürekliliği sağlanmış, kolektif çalışma disiplini içinde, aynı zamanda bireysel kimlik katkıları ile zenginleşen bir yayın üretilmelidir.

Hedef, Nitelik, Ürün:

• Hedef mimarlık ortamının birikimini yansıtmak, eleştirel bakış açısıyla mimari düşünce üretimi yapmak olmalıdır.

• Mesleğin her yönünü icra eden kişilere ulaşılmalı, ayrıca meslektaş adaylarına da hitap edilmelidir.

• Herkese eşit biçimde yer verilmeli, mesleğin tüm sorunları bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmalıdır.

• Görselliği, düşünsel bilginin ifadesi olarak kullanmak, içerik ve nitelik olarak sürekli gelişimi hedeflemek, bunun için geniş bir kitlenin desteğini almak temel ilkelerden biri olmalıdır. Yayın ve danışma kurulunun katkısı/emeği, basılı ve dijital olmak üzere her iki yayın ortamında da ihmal edilmemelidir.

• Mimarlığı ilgilendiren mesleki, kuramsal, ekonomik, politik ve siyasi değişimler, hem bilgilendirme niteliğinde, hem de değerlendirilerek yönlendirme biçiminde birebir (sürekli ve zamanında) yayına aktarılmalıdır.

Periyod:

• İletişim ve mesleğin uygulanış biçimindeki değişiklikleri anında aktarmak, gündemi takip etmek ve gerektiğinde gündem yaratabilmek için derginin (ısrarla) aylık periyotta (ve düzenli) bir yayın olması gereklidir.

Sonuç olarak, popülizmin tuzağına düşmeyen ve popüler mimarlık kültürüne hizmet etmeyen, akılcı, akıcı ve bilgi temelli bir yayın, yani “olması gereken bir meslek örgütü”nün, “olması gereken bir meslek dergisi” hedef kitleye ulaştırılmalıdır. Hepimize kolay gelsin...

TOL (Mimarlar Odası Kayseri Şubesi Yayını) adına,

Yeşim ÜNAL ALEMDAR

Yayın Koordinatörü

Mimarlık dergilerinin hedef kitlesinin mimarlar ya da mimarlıkla ilgilenenler olduğu temel düşüncesi ile mimarlık dergilerinin içerikleri kabaca sınırlanabilir. Ancak mimarları ilgilendiren bilgi alanının sınırlandırılamayacağı Vitrivius’tan beri söylene gelmektedir. Çünkü bu alan, bilim, sanat, felsefe alanları içerisinden beslenen kültürel bir alandır. Ülkemizde yayınlanan mimarlık dergilerinin çoğunun “tasarım kültürü dergisi” ya da “mimarlık kültürü dergisi” isimleri ile birlikte yayınlanmasının sebebinin bu olduğu düşünülebilir.

Bu kültürü olabildiğince geniş kapsamlı yansıtmaya çalışan mimarlık dergilerinin vizyonunda, bu çabanın artarak devam edeceği görülmektedir. Bilgi üretiminin katlanarak artması ve iletişim kanallarının çoğalmasıyla, kapsamlı bir “mimarlık kültürü” yayını çabası da uzun süre devam edecektir. Böylesi bir derginin kalitesi, bilgi yığını içerisinden kaliteli bilgiyi seçebilmesinde yatmaktadır. “Kalite” kavramının öznel karakteri ise dergiler arasındaki farklı vizyonu oluşturmaya devam edecektir.

Böylesi geniş bir bilgi alanı içerisinde, daha özel konulara yoğunlaşan “branş” dergilerinin, ekonomik şartlardan dolayı kısa ömürlü olsalar da sayıları giderek artabilecektir. Bu durum, özel bir alandaki bilgiye ulaşılmayı kolaylaştırmanın yanında, çeşitli sakıncalar da doğurabilmektedir. Örneğin, tasarım süreci içerisinde anlamlı olabilen bir bilginin, tasarım bağlamından koparılarak içinin boşaltılması sonucu, sadece biçiminin sunulması ile yanlış bir noktaya da gidilebilir. Bu tür dergiler, mimarlık kültürünün geniş sınırları içerisinde de olsalar, yanlış bakış açıları ile “biçimsel referans kataloğu” haline gelebilmektedirler.

Günümüzde dijital medyanın gelişimi, farklı vizyonlara sahip dergi sayısının artması yönünde etkendir. Ülkemizde internet kullanımının henüz istenilen düzeyde olamaması, internet yayıncılığının basılı yayına dönüşmesine neden olmaktadır. Çünkü günümüzde çoğu dergi, özgün bir bilgi yayınlamaktan çok, dijital medya ortamından "bilgi filtreleme" görevini üstlenmektedir. Bununla birlikte, derginin kendi karakterini oluşturan bilgiler arasında, bu filtre bilgilerin de yayınlanmasının, dergi yayıncılığının gelişimine katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. İnsanın bir dergiyi eline alıp dokunarak, baskı kokusunu duyarak okumasının, ekrana bakarak okumaktan daha keyifli olduğu gerçeği değişmedikçe, dijital bilgi yayıncılığı, basılı dergi yayıncılığını bilgi kaynağı olarak beslemeye devam edecektir. Ancak bu durumun, sıradanlaşma ve özgün bilgi üretememe sürecini de beraberinde getireceği unutulmamalıdır.

Günümüz dünyasında küresel bilgi ile beraber, küresel ekonomik düzen de basılı dergi yayıncılığını etkilemektedir. “Satar dergi” olmak, mimarlık kültürü ürünlerini küresel ekonominin bir oyuncağı haline de getirebilmektedir. Ürünü, yalnızca biçimsel özellikleri ile öne çıkarmayı körükleyen pazar ekonomisi düzenine, mimarlık kültürü alet olmamalıdır. Ancak kültürel direniş çabası ile ortaya çıkamamak ya da daha az kişiye ulaşmak da beklenen yararı sağlamayacaktır. Bu düzenin araçlarını derginin sürekliliği konusunda kullanmak ve mimarlık kültürünün yozlaşmaması için çaba harcamak, nitelikli yayıncılığın koşullarını hazırlayabilir. Dergilerin reklamlar sayesinde kendi kendilerini finanse edebilmeleri, yakalanan niteliğin sürekliliğini sağlamada, pazar ekonomisinin araçlarını doğru kullanmaya küçük bir örnek oluşturabilir.

Çok sesliliğin ve farklı renklerin insan yaşamına zenginlik katması gibi, her farklı dergi de mimarlık kültürüne katkıda bulunacaktır. TOL olarak, kendi öz değerlerini bilen, bilim, sanat ve felsefeyle beslenen, yozlaşmaya karşı duran her dergiye yayın hayatında başarılar dileriz.

YAPI adına,

Doğan HASOL

Genel Yayın Yönetmeni

GERÇEK DERGİLER – SANAL DERGİLER

Soru şu: “Elektronik medya giderek daha geniş olanaklar sunuyor, insan yaşamına daha çok giriyor. Acaba zaman içinde sanal dergiler basılı dergilerin yerini alabilir mi?”

Konuyu açmak için geçmişte değişik alanlarda yaşanmış olan gelişmelere bakmakta yarar var. Fotoğraf resim sanatını, sinema tiyatroyu, televizyon sinemayı nasıl etkiledi? Başlangıçta, ilk evrelerinde etkilemediklerini söylemek olanaksız; ancak zaman içinde eskiler yeni gelişimin sunduğu avantajlardan da yararlanarak kendilerini geliştirdiler, yeniden biçimlendirdiler, günün yaşam istemlerine uyarladılar. Resim fotoğrafın çıkışıyla yeni arayışlara girdi; tiyatro sinema karşısında yeni yöntemler denedi, izleyiciyle bütünleşebilmenin avantajlarını öne çıkardı; sinema TV karşısında daha etkin ses, görüntü ve sunuş olanaklarını harekete geçirerek insanları yeniden kendisine bağlamayı başardı. Bugün resim sanatı da, tiyatro da, sinema da eskisinden daha güçlü olarak yaşıyor. Resim, prestijinin doruğunda; tiyatro, Türkiye’de bile bütün ekonomik sıkıntılara karşın yaygınlaşıyor; sinema salonlarının sayısı hızla artıyor. Aynı şekilde, plaklar, müzik kasetleri, CD, VCD, DVD gibi olanaklar insanların konserlere gitmesini engellemiyor. Elektronik kitaplar da kitap okuma alışkanlığını öldürmedi.

Dergi konusuna en yakın örnek, gazete-internet ilişkisi olabilir. İnternet ortamı günümüzün en iyi bilgi akış olanaklarını sunuyor. Herkese... Üstelik en yaygın, en kolay, en ekonomik yoldan. Bu, bilgi için olduğu gibi haber konusunda da öyle. Büyük bir arama/bulma kolaylığıyla, her an güncelleştirilen haberler...

Gazetelerin internetten de önemli başka bir rakibi televizyonlar. Onlarca televizyon kanalı günün her saatinde gelişen olayları canlı görüntüleriyle sunuyorlar. Buna karşılık, herkes haberleri televizyondan anında alabildiği halde, ertesi sabah yine gazetesiyle buluşuyor.

Dikkate değer başka bir nokta daha var. Gazetelerin hemen tümü içeriklerini eşzamanlı olarak bilgisayar ortamında, kendi web sayfalarında da sunuyorlar. Üstelik bedava. Bütün bu gelişmelere karşın okuma alışkanlığı çok güçlü olmayan Türkiye ortamında bile tirajları çok artmasa da gazete sayısı durmadan artıyor.

Gelelim dergilere... Özellikle de asıl konumuz olan mimarlık dergilerine...

İnternet ortamı pek çok alanda olduğu gibi mimarlık ortamı bakımından da çok zengin olanaklar sunuyor. Kapsamlı mimarlık portallerinden tutun, kurumların web sayfalarından, mimarlık firmalarının, hattâ mimarların bireysel sayfalarına kadar uzanan çok geniş bir yelpazede mimarlık ürünlerine, mimarlık düşüncelerine ulaşmak olanağı var. Giderek gelişen bu olgu mimarlıkta bilgi iletişimi için büyük bir avantaj. Ancak bağlantılar hâlâ yavaş. Kaliteli görüntüler geç geliyor; resmin kalitesiyle geliş hızı ters orantılı. Ekran gözleri yoruyor. Bu sakıncalar herhalde zamanla ortadan kalkacak. Şu anda, herşeye karşın bilgilenme avantajından yalnızca okuyucular, meraklılar, araştırmacılar değil, içeriklerini zenginleştirmek üzere dergiler de yararlanıyorlar.

20. yüzyılın son çeyreğinde elektronik hızla gelişirken, dizgi ve baskı olanakları da çok gelişti. Bugün dizgi ve baskıda da yine geniş ölçüde bilgisayar ortamından yararlanılıyor. Ergitilmiş kurşunla yapılan eski dizgilerin yerini bilgisayar dizgileri aldı. Yazılar artık, baskı için yeniden dizilmiyor; yazarın bilgisayarından derginin bilgisayarına elektronik posta yoluyla ulaşıyor. Aynı yol fotoğraflar ve proje çizimleri için de geçerli.

Fotoğrafların renk ayrımı, derginin sayfa düzeni de yine elektronik yolla oluyor. Baskı için matbaaya gönderilen, yalnızca bir CD ya da yine e-posta yoluyla ulaştırılan bir gönderidir. Baskı da yine elektronik kumandaya dayalı olarak daha kısa sürelerde, çok daha kaliteli olarak gerçekleştirilebiliyor.

Bunları, teknolojik gelişmelerin dergi yayıncılığına getirdiği katkıları vurgulamak için anlatıyorum. Biz, YAPI dergisinde, bugün var olan elektronik olanakların pek çoğundan yararlanıyoruz. Derginin her sayısını da, yukarıda değindiğim gazete örneklerinde olduğu gibi, çıkıştan kısa bir süre sonra internet ortamına aktararak daha geniş topluluklara sunuyoruz. Buna karşın okuyucuların basılı dergiye ilgisi azalmıyor; tirajımız artıyor.

Gazeteler gibi, kitapların da, dergilerin de sayısı artıyor. Kitaplar, dergiler süpermarketlerde bile satılıyor; düzenlenen kitap fuarları çok ilgi görüyor. Doğal ki, yayımlarına ara veren, hattâ kapanan dergiler de var. Ancak bunun nedenlerinin, elektroniğin rekabetine bağlanmak yerine başka etkenlerde aranması gerektiği görüşündeyim.

Yine soruya dönelim: “Zamanla, gerçek dergilerin yerini sanal dergiler mi alacak?” Sanmam... Dergiler her ortamda okunabilme özellikleriyle, topluca kavranabilir sunuş üstünlüğünü daha uzun zaman koruyacak gibi görünüyor. Okuyucular, interneti izleseler de kendi anlayışlarına uygun dergiyi yine ellerine almak, dokunmak (1), kâğıdın, mürekkebin kokusunu duymak isteyecekler, kendi dergilerinin sayfa tasarımı ve içeriğiyle bütünleşeceklerdir. Alışkanlık olarak tanımlanabilir bu. Ancak unutulmamalı ki alışkanlıkların ömrü kişilerin ömrüyle sınırlı değildir. Kuşaktan kuşağa geçen bir süreklilikleri ve vazgeçilmeyen tatları vardır.

Yukarıda sıraladığım örneklerde olduğu gibi, rekabet, gerçek dergilerin sanallar karşısında kendilerini sorgulamalarına, kalitelerini artırmalarına, gerekirse yollarını, yöntemlerini yeniden belirlemelerine yarayacaktır.

İleride, teknolojik gelişmelerin ne getireceğini kestirmek güç; şu andaki durum bu.

(1) İnsanların gözleri biraz da parmaklarının ucundadır.

Bu icerik 4364 defa görüntülenmiştir.