341
MAYIS-HAZİRAN 2008
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: Söylem ve Mimarlık

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY
TÜRKÇE ÖZET
YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: Söylem ve Mimarlık

Çağdaş Mimarlık Söylemleri ve Doğabilimsel Bilgi: “Yeni” Mimarlık için “Yeni”den Bilimsel Kavramlar

Ülkü İnceköse

Dr., Öğr. Gör., İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mimarlık Bölümü

Son yıllarda, özellikle 1990 sonrası dönemde, mimarlık evreninde doğabilimsel bilgiye, özellikle de fizik ve biyolojinin bilgisine olan ilgi odaklanması dikkat çekicidir. Fizik ve biyolojideki son gelişmeler, Zaha Hadid, Greg Lynn, Sanford Kwinter, Jeffrey Kipnis, Charles Jencks, Alicia Imperiale, Ben van Berkel ve Caroline Bos (UN Studio), FOA, NOX, Peter Eisenman, Asymptote gibi tasarımcı ve mimarlık kuramcılarının ortak referansları olmaktadır. Fiziğin kaos ve karmaşıklık teorilerinin, "nonlineerlik" kavramının, biyolojideki gelişmelerin, sözü edilen tasarımcıların kullandıkları mimari dilin ana belirleyicileri olduğu bir oluşumun varlığından bahsetmek mümkündür. Böylesi bir doğa bilimleri-mimarlık ilişkisinde önemli olan nokta, bilimsel referansların çağdaş mimarlık söylemlerinde nasıl ve ne amaçla kullanıldığı, çağdaş bilgisayar teknolojisinin olanakları ile birleşen bu ilişkinin mimarlık bilgisinde yeniden bir yapılanmaya işaret edip etmediğidir. Bu makale daha çok çağdaş mimarlık söylemlerinde doğabilimsel bilginin nasıl ve ne amaçla kullanıldığını, bir başka ifade ile ilişkinin seviyesini sorgulamayı hedefler.

 

Şüphesiz ki, mimarlığın doğa bilimlerine olan ilgisi yeni değildir. Vitruvius'tan bu yana, mimarlık doğadaki farklı imajlarla farklı şekillerde ilgilenmiş, metaforik ilişkiler kurmuştur. 19. yüzyıldan itibaren, biyolojinin bir bilim dalı olarak ortaya çıkması ve doğaya dair bilimsel açıklamaların gelişmesiyle mimarlığın daha öncesinde doğayı "taklit etme" şeklindeki ilgisi, doğayı açıklayan kanunlara ve bilimsel açıklamalara yönelik olmuştur. Doğabilimsel bilgi ile kurulan bu metaforik ilişki, mimarlık tarihinin farklı dönemlerinde farklı odaklanmalarla günümüze değin devam etmiştir. Sahip olduğu devrimsel, yenilikçi, evrensel, nesnel olma özellikleriyle doğabilimsel kavramlar, teoriler, metotlar, mimarlar için kendi bilgi alanının sorunlarına çözüm bulmak yolunda potansiyel kaynaklar olarak görülmüştür. Sözgelimi, 20. yüzyılın başı, sözkonusu ilgi odaklanmasının en yoğun şekilde yaşandığı dönemlerdendir. Bu dönemde doğabilimsel bilgi, mimarlıktaki, tüm dünyayı, yaşantıyı organize edecek, devrimsel nitelikteki "yeni bir mimarlık" inşa etmek savını meşru kılmakta ve bu mimarlığın karakterini belirlemede en önemli araç olmuştur. Fizikte Einstein'ın Rölativite Teorisi ve bu teori ile bağlantılı olarak "uzay (mekân) - zaman ve dört boyutluluk" kavramları, biyolojide ise Jacob van Uexküll, Raoul Francé gibi bilim adamlarının biyoloji merkezli evrensel sistem tanımlayan teorileri, dönemin pek çok avangart mimarı tarafından kendi savlarını meşru kılmak yolunda araç olarak kullanılmıştır.[i]

 

1990'lardan itibaren, çağdaş mimarlık evreninde doğabilimsel bilgi yeni bir mimari dil oluşturma çabasında başvurulan en önemli kaynaklarından biri olmaktadır. Bu dönemde, uluslararası mimarlık medyasının gündeminde olan, yukarıda isimlerine yer verilen pek çok tasarımcının söyleminde, 20. yüzyılın son çeyreği ile birlikte ortaya çıkan bilimsel gelişmelerin ortak referans olarak kullanıldığını söylemek mümkündür. Modernizmin, ideolojilerin, sembollerin ve kavramların inşası sorumluluğunu alan yaklaşımından uzaklaşmış olan mimarlık, bir taraftan modernizm eleştirisi üzerine kendini inşa ederken, aynı zamanda kendini salt mimari biçim tartışmalarına itmiş, mimaride yeni estetik ifadenin nasıl olması gerektiği problemi ile ilgilenir duruma gelmiştir. "Yeni Bir Mimarlığa Doğru" makalesinde mimarlık kuramcısı Jeffrey Kipnis'in sözleri bu durumu ortaya koyar niteliktedir. Kipnis, yeni mimarlığın modernizmin hatalarını tekrarlamaması için modernizmin homojen yapılanma yaklaşımı yerine heterojen bir yaklaşımı benimsemesi gerektiğine vurgu yapar. Yeni mimarlığın, tasarıma ilişkin reçeteler yerine, prensip önerileri sunmak zorunda olduğunu belirtirken, yeni biçimlerin deneyimlenmesi ve tasarlanması zorunda olunan bir mimarlık savlayarak[ii], yeni mimarlığa yönelik biçimsel kaygısını ortaya koymuş olur.

 

Bilim tarihinde, fizik ve biyolojide yeni bir dönemin başladığını işaret eden devrim niteliğindeki gelişmeler, mimarlık evreninde de yeni bir dönem betimlemesi yapılmasını olanaklı kılmaktadır. Bir başka ifadeyle, bilimsel bilgi mimarların, tasarımlarını bir parçası olarak gördükleri / gösterdikleri "yeni mimarlık" savının, meşru zeminini oluşturmada en önemli araçlardan biri olmaktadır. Öyle ki, günümüz mimarlık çalışmalarının önemli bir bölümü, en uç seviyede "mimarlığın bilimsel devrimi"[iii], "yeni bilim-yeni mimarlık"[iv] gibi iddialar ve sorgulamalar altında değerlendirildiği bir noktaya ulaşılmıştır. Ayrıca, bilimsel kavramlar ve teoriler, yeni çağın yeni estetik ifadesinin nasıl olacağına dair önerilen çözümlere ilişkin araçlar da olmaktadır. Günümüz mimarlık söylemlerinde sıklıkla rastladığımız, alışılagelenden farklı, bir başka ifadeyle, modernizmin kavram ya da kavramsallarına karşıt olan, gerek tasarım sürecini gerekse de sonuç ürünü tanımlamada, açıklamada kullanılan, "biçimsizlik", "karmaşıklık", "heterojenlik", "rasgelelik", "keyfilik", "kesinsizlik" gibi kavramlar, Deleuzcü söylemin yanısıra, bir taraftan bilimsel kavram ve teorilere referans verilerek meşru kılınmaktadır. Bu yönelime ilişkin, Alicia Imperiale, New Flatness çalışmasında 1990'lardan itibaren mimarların Deleuze'ün The Fold ve A Thousand Plateaus çalışmaları ile birlikte Katastrof Teori ve morfogenez odaklı yeni biyoloji teorisine olan bir ilginin varlığından bahsederken[v], Jeffrey Kipnis, "Yeni Bir Mimarlığa Doğru" başlıklı makalesinde Sanford Kwinter ve Greg Lynn gibi mimarlık kuramcıları için sözkonusu teorilerin, yeni mimarlığa yönelik kaynak olmasından bahseder.[vi]

 

Mimarlık-doğabilimsel bilgi ilişkisini, doğabilimsel bilginin mimarlıkta nasıl yer bulduğunu, ne amaçla kullanıldığını ortaya koyabileceğimiz en önemli kavramlardan biri "dinamizm"dir. Dinamizm kavramı aracılığıyla, doğabilimsel bilginin mimarideki daha çok biçim merkezli olarak değerlendirilebileceğimiz bir yaklaşımı meşru kılma aracı olduğu ortaya koyulabilecektir.

 

MİMARLIKTA "DİNAMİZM" KAVRAMI VE DOĞA BİLİMSEL BİLGİ

 

Günümüz mimarlık söylemlerinde yoğun bir şekilde kullanılan "dinamizm" kavramı, "yeni mimarlık" dilinin bilimsel bilgiyi referans alan en temel elemanlarından biridir. Dinamizm, "komplekslik", "kaotiklik", "heterojenlik" gibi kavramlarla birlikte, sosyal, kültürel, ekonomik açılardan günümüz dünyasının temel karakteristiklerini tanımlayan ana kavramlardan biri olarak kullanılmakta, mimarlıkta da yeni dünyanın dinamizmini yansıtacak çalışmalar üretilmesi savunulmaktadır. Doğanın kompleks ve dinamik / yaşayan düzenine ilişkin çağdaş bilimsel teori ve kavramlar, günümüz dünyasının dinamik yapısının varlığına ilişkin savların en önemli destekçisidir. Aynı zamanda da yeni bir mimarlık için tasarıma yönelik temel araçlardan biri olarak görülmektedir. "Mutasyon", "morfogenez", "soy-sal", "akışkanlık", "süreklilik", "gelişim" gibi önemli bir kısmı doğrudan biyoloji bilimden alınan, bir kısmı da bunlara referans verilerek kullanılan kavramlar, büyük çoğunlukla mimari biçimi oluşturma sürecini kontrol eden bir seviyede mimari tasarım dilinin önemli elemanları olmuştur. Örneğin, Zaha Hadid Architects'den Patrick Schumacher, Hadid'in son dönemde çok katlı yapıların tasarımı özelinde, mimarlığa yeni bir dinamizm enjekte etme çabasında olduğunu belirttiği gibi, bunun artan seviyedeki sosyal ve kentsel karmaşıklığa karşılık verecek, akıcı ve uyarlanabilir niteliklere sahip yeni bir mimari dili oluşturma çabası olduğunu belirtir. Schumacher, bu yeni mimari dilin esin kaynağı olarak organik ve organik olmayan doğal sistemleri gösterir.[vii] Schumacher'in bio-mimetic olarak nitelediği, Zaha Hadid mimarlığındaki biyolojik kanunlara olan ilgi, biyolojik modellerle kurulan analojik ilişkiler, tasarım sürecini kontrol edecek, tasarım nesnesini tanımlayacak yeni bir kavramsal araç arayışının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Biyoloji biliminin, kompleks morfolojileri ve bunlar arasındaki fonksiyonel ilişkileri tanımlamayan kavramlarının, yeni dinamik mimarlık dilinin ana elemanları olabilecek potansiyeli taşıdığına inanılmaktadır.
 
Greg Lynn'in tasarım yaklaşımının temelinde "dinamizm" kavramı vardır. "Zaman temelli" bir olgu olarak değerlendirdiği mimari tasarımda, "zaman", "hareket" ve "dönüşüm" kavramları ilişkisini sorgulayarak yeni bir tasarım yaklaşımı sunmayı hedefler. Bu ilişkilerin analizine yönelik, matematik, fizik ve biyolojideki modeller ile ilgilenir. Mimari tasarıma yaklaşımını ortaya koyduğu Animate Form[viii] çalışmasında, organik süreçlere, organik biçimlere yönelik ilgiyi açıkça ifade eder. Çalışma biyolojik teorilere, kavramlara, modellere yönelik zengin referanslar içerir. Dinamik bir mimarlık adına, mekanik olmayan bir hareket anlayışının mimari tasarım sürecinde bilimsel bazı modeller aracılığı ile bilgisayar ortamında nasıl üretilebileceğini araştırır. Lynn'in tasarımlarına ilişkin açıklamalarında da çeşitli doğal metaforlara yer verdiği görülür. Örneğin, yaprak metaforu, ağaç metaforu, çiçek metaforu.
 
Doğal yaşamın dinamizmi, Maurice Nio ve Lars Spuybroek'un (NOX) tasarım yaklaşımının temel esin kaynağını oluşturur. Biyolojik ritimlerle yakından ilgilenen grup, biyolojik sistemlerdeki gibi akışkan, kendiliğinden olan yaşam sürecine benzer, mimari bir tasarım süreci oluşturmayı amaçlar.[ix] Grup, biyolojik sistemleri açıklamaya yönelik modellerle metaforik bağlantılar kurarak, mimarlık için tasarım sürecinin bizzat kendisini oluşturacak yeni bir araç geliştirmek amacındadır.
 
Ben van Berkel ve Caroline Bos'un mimari tasarım anlayışında, mimari elemanlar olarak zaman ve mekân arasındaki ilişkiye yönelik sorgulama önemlidir. Van Berkel ve Bos'a göre, günümüze değin süregelen durağan ve homojen zaman-mekân kavrayışı bilimsel gelişmeler ışığında değişmiştir. Örneğin, matematik ve fizikçiler mekâna yönelik yeni kavramsallara yönelik çalışmaktadırlar. Bu yeni zaman-mekân kavrayışı, yeni teknikler aracılığı ile mimari pratiklere uygulanabilecektir.[x]
 
Alicia Imperiale, New Flatness çalışmasında, Ben van Berkel ve Caroline Bos'un dinamik mekân anlayışında grubun yeni bilimsel keşiflerin mimarlıktaki etkisi üzerine olan araştırmalarının etkisi olduğunu belirtir. Imperial'a göre bilimsel keşifler, "mekân" kavramının tanımını radikal biçimde değiştirmiştir. Mekân artık, statik özellikleri ile değil, değişebilir, dönüşebilir ve esnek olarak anlaşılmaktadır. Ona göre, UN Studio'nun çalışmaları bu anlayışın ürünleridir.[xi]
 
DİNAMİZM KAVRAMI VE BİÇİMSELLİK
 
Değişebilirlik, dönüşebilirlik, kendiliğindenlik, komplekslik, nonlineerlik, irrasyonellik, katastrofluk vb. karakterleriyle doğal-yaşayan süreçlere, dinamik sistemlere, ilgili teori ve kavramlara olan mimarlıktaki bu ilgi, son dönemde biçimsel kaygıların öne çıktığı bir tasarım yaklaşımı ile ilişkilidir. Bilimdeki gelişmeler referans alınarak kartezyen sistem içerisinde tanımlanamayan biçimsel düzenler yaratmak amaçlanmaktadır. Temel ilgi, biçimsizlik olarak dahi tanımlanabilen, alışılagelinenden / bilinenden farklı biçimsel düzenler yaratmaya yöneliktir ve dünyanın yeni karakteristiğine uygun yeni bir estetik ifade oluşturma genel savı ile gerekçelendirilir. Mimar Alejandro Zaero-Polo'ya göre, mimarlığın çağdaş dünyanın şartlarına karşılık verebilmesinin "biçimsizlik" ve "belirsizlik" öneren bir estetik program yolu ile mümkün olacağını savlar. Ayrıca, bunun, yüksek modernizm krizine bir çözüm olacağını belirtir.[xii]
 
Patrik Schumacher, Zaha Hadid ve Zaha Hadid Architects'in de bir parçası olduğunu belirterek, günümüz avangart mimarlığının ortaya koyduğu yeni bir stilin varlığını açıkça ifade eder. Ona göre, bu stilin en önemli özellikleri kompleks ve dinamik eğriselliktir.[xiii] Zaha Hadid projelerinin teorik açıklamalarında yer alan, akışkanlık, kompleksite, farklılaşma, gariplik, tanımsızlık, heterojenlik gibi kavramlar grubun biçimsel dil oluşturma kaygılarını ortaya koyar. Bu kavramların, önemli bir oranda doğal organizmalar ve bunların kompleks morfolojik düzenleri ile çeşitli şekillerde bağlantılar kullanılarak kullanılmış olması, yeni mimarlık dili oluşturma çabasında bilimsel kavramların birer meşruluk aracı olduğunun en açık göstergesidir. Açıkça ifade edildiği şekliyle, pek çok özelliğinin yanısıra sunduğu farklı biçim önerileri ile doğal organizmaların tasarım çalışmalarında biçimsel repertuarlarını genişletmek için bir kaynak olarak görülmektedir.[xiv]
 
Greg Lynn'in doğal organizmalara dinamik organizmalara olan ilgisi, tasarım sürecinin direk bir form oluşturma süreci olarak gören yaklaşımı ile birlikte değerlendirilmelidir. Animate Form'da Lynn, organik form, evrim, mutasyon ve canlılıkla ilgili çağdaş teorilerin, mimari tasarıma uyarlanabileceğinden bahseder. Organik bir formun oluşum süreci ile mimari formun oluşum süreci arasında metaforik bir ilişki kurarak, organik süreci analiz etmeye yönelik bilimsel teorilerin mimari formun oluşum sürecini kontrol etmeyi amaçlar.[xv] Daha erken dönem çalışmalarından "Architectural Curvilinearity" başlıklı makalesinde, mimarlığın kompleks, farklılaşmış, değişik ve heterojen kültürel ve biçimsel bağlamlara yönelik ilgisinden ve topolojik geometri, morfoloji, morfogenez, katastrof teori ve bilgisayar teknolojisinin bu ilginin sonucu olan çalışmaların kaynakları olduğunu belirtir. Lynn, "esneklik", "eğrisellik", "katlanmışlık", "heterojenlik", "katastrofluk", "akışkanlık", "nonlineerlik", "morfolojik dönüşüm", "heterojen deformasyon" gibi çok sayıda kavram ve tanımlamalarla son dönem mimarlıktaki farklı biçimlere yönelik odaklanmayı ortaya koymayı amaçlarken, makalede yoğun olarak, René Thom'un katastrof diyagramına, morfogenetik diyagramlara, embriyolojik süreçlere, doğrusal olmayan sistemlere, tanımsız geometrilere, vb. değinir.[xvi]
 
Jeffrey Kipnis, "Forms of Irrationality" başlıklı makalesinde irrasyonelliğin ne olduğunu sorgular ve irrasyonel tasarım süreçlerini tanımlamaya çalışır.[xvii] "Absurd" ve "surd" kavramları ile iki farklı irrasyonel tasarım süreci-biçim yaratma süreci tanımlar. Bu ayrıma göre örneğin, Peter Eisenman'ın Biocentrum projesinin, en azından biçim yaratma sürecinin başlangıç koşullarının belirlenmesinde, geleneksel mimari kaynakların kullanılmaması absurd bir tasarım süreci tanımlanmasını olanaklı kılar. Biyolojik sembollerin biçim yaratma sürecinde başlangıç koşullarını oluşturması, başlangıç koşullarının/biçimlerinin, DNA replikasyonu ve fraktal geometri aracılığı ile kontrol edilen bir süreç içerisinde üretilmesi irrasyonel bir tasarım süreci tanımlaması yapılmasını gerekçeli kılmaktadır.
 
FOA grubu, Virtual House projesi ile ilgili açıklamalarında, konvansiyonel mekân anlayışına alternatif yaratma probleminin çözümünde, bilimsel bilgiyi nasıl kullandıklarına değinir. Protein bandının, bir DNA kodunun oluşumunda aldığı biçimin, mekânın kodlanmasının nasıl bir biçim içerisinde oluşturulacağı problemine çözümde model alındığından bahseder.[xviii]
 
Ben van Berkel ve Caroline Bos'un, bilimsel çalışmalarla meşru kıldığı dinamik mekân anlayışı, yine bilimsel araçlar ile sözgelimi matematiksel modellerle (möbius bandı, Klein şişesi, Seifert yüzeyi) mimari çalışmalarına taşınır.[xix]
 
Mimarların rasyonel biçimlere alternatif arayışlarında en önemli araç bilgisayar teknolojisi olmaktadır. Özellikle biyolojik süreçlere ilişkin bilgisayar ortamında kullanılan pek çok program ve bu ortamda üretilen biçimsel diyagramlar, diyagramatik tasarım, parametrik tasarım, blob tasarım, katlama yöntemi gibi çeşitli biçim yaratma ya da tasarım sürecini kontrol etme metotları olarak çağdaş tasarıma girmiştir.
 
1990 sonrası mimarlığında, örneklerini mimarlık tarihi içerisinde görebildiğimiz gibi, yeniden doğabilimsel bilgiye olan bir ilgi odaklanması yaşanmaktadır. Günümüz uluslararası mimarlığının avangart isimleri, yeni bir mimarlık yaratabilecekleri bir kaynak olarak doğabilimsel bilgiyi görmekte ve bilimsel kavram, teori ve metotları referans olarak kullanmaktadırlar. Bu ilgi, mimarlık söylemlerinde çoğunlukla en nihayetinde alışagelmişin dışında yeni mimari biçimlerin yaratılması gibi estetik bir kaygı ile ifadesini bulmaktadır. Dolayısıyla, bilimsel bilginin çoğunlukla, yeni mimarlığı, yeni biçimsel kurguları oluşturmakta meşruluk aracı olmaktan öteye gittiği söylenemez. Bununla birlikte, bu ilişkinin sonucunda yüzeysel de olsa elde edinilen bilginin en azından bir kısmı ve de teknolojinin olanakları ile sonuç ürüne belirli oranlarda yansıtılabilmesi, mimari programın oluşturulmasına, yorumlanmasına, mekâna vb. dair konvansiyonel olandan farklı bir anlayışın oluştuğuna ilişkin sorgulamaya olanak sağlayan bir ortamın oluştuğu da bir gerçektir. Burada önemli olan nokta, sözkonusu araçsal ilişkinin sorunlarının da farkında olarak, hangi kavram, teori ya da metotların mimarlık bilgisine ne oranda eklemlenebileceğinin tartışılmasıdır. Çünkü şu gerçekliği görmek gerekir ki, rasyonel mimarlık bilgisinin elemanları kimi noktalarda, bu yeni yaklaşımların en azından bir bölümü için yetersiz kalmaktadır.
 

[i] Detaylı bilgi için bakınız: İnceköse, Ülkü, 2006, Instrumentalisation of Natural Sciences for The Reconstruction of Architectural Knowledge: Lissitzky, Doesburg, Meyer, Teige, yayımlanmamış doktora tezi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü.
 
[ii] Kipnis, Jeffrey, 1993, "Towards a New Architecture," Architectural Design Profile no.102 , ed. Greg Lynn, s.42.
 
[iii] Kwinter, Sanford, 2006, "Architecture's Scientific Revolution," Seed, Şubat-Mart 2006,
http://seedmagazine.com/news/2006/03/architectures_scientific_revol.php. (Mart 2008)
 
[iv] Jencks, Charles, 1997, "Nonlinear Architecture: New Science = New Architecture?," Architectural Design, Cilt:67, No:9/10, s.7.
 
[v] Imperiale, Alicia, 2000, New Flatness: Surface Tension in Digital Architecture, Birkhäuser, Basel, Boston, Berlin, s.30.
 
[vi] Kipnis, 1993, s.42.
 
[vii] Schumacher, Patrik, 2006, "The Sky-scraper Revitalized: Differentiation, Interface, Navigation," http://www.patrikschumacher.com/skyscrapers.htm. (Mart 2008)
 
[viii] Lynn, Greg, 1999, Animate Form, Princeton Architectural Press, New York.
 
[ix] Nio, Maurice ve Lars Spuybroek, 1996, "The Strategy of the Form." http://www.v2.nl/DEAF/96/nodes/NOX/text1.html. (Mart 2008)
 
[x] Ben van Berkel ve Caroline Bos, 1999, Effects, UN Studio & Goose Press, Amsterdam, ss.15-21.
 
[xi] Imperiale, Alicia, New Flatness: Surface Tension in Digital Architecture, s.34.
 
[xii] Zaera-Polo, Alejandro, 1997, "Forget Heisenberg," Anybody, ed. Cynthia C. Davidson, Anyone Corporation, New York, ss.203-204.
 
[xiii] Schumacher, Patrik, 2003, "Digital Hadid"
 http://www.patrikschumacher.com/digitalhadid.htm (Mart 2008)
 
[xiv] Schumacher, Patrik, 2004, "Responsive Environments - From Drawing to Scripting"
 http://www.patrikschumacher.com/AADRLDrawingScripting.html. (Mart 2008)
 
[xv] Lynn, 1999, s.33.
 
[xvi] Lynn, Greg, 1993, "Architectural Curvilinearity: the Folded, the Pliant and the Supple," Architectural Design Profile no.102, ed. Greg Lynn, ss.8-15.
 
[xvii] Kipnis, Jeffrey, 1992, "Forms of Irrationality," Strategies in Architectural Thinking, ed. John Whiteman, Jeffrey Kipnis and Richard Burdett, MIT Press, Cambridge, ss.148-165.
 
[xviii] FOA, 1999, "Virtual House: Potential Beyond the Future," Architectural Design, Cilt:69, No:9/10.
 
[xix] Ben van Berkel ve Caroline Bos, 1999, ss.15-21.
 

Bu icerik 18851 defa görüntülenmiştir.