390
TEMMUZ-AĞUSTOS 2016
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2016 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

  • Arazi ve Şeyler
    Pelin Tan, Doç. Dr., Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARİ TASARIM

Herman Hertzberger Okullarında Esneklik Anlayışı

Özge İslamoğlu, Arş. Gör. Dr.,KTÜ İç Mimarlık Bölümü
Gülay Usta, Prof. Dr.,İKÜ İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

“Esneklik” kavramından hareketle, kullanıcıyı önplana alarak, kullanıcının mekânla arasından çekilme taraftarı olan Herman Hertzberger’in ilk ve ortaokul yapılarına odaklanan yazarlar, yapıları kütle özellikleri, derslikler, sirkülasyon alanları, giriş-bahçe ilişkileri bağlamında inceliyor. Yazarlar, okulu kentin daha küçük ölçekli bir simulasyonu olarak gören Hertzberger’in tüm yapılarında vurguladığı “yapının bitmiş bir ürün olmaktan çok, değişime açık bir tasarım olması” düşüncesinin izlerini üç farklı okul yapısında arıyorlar.

ESNEKLİK KAVRAMI

Kullanıcı gereksinimleri ile mekân arasındaki ilişkinin doğru sağlanabilmesi, mekânsal organizasyonun süreç içerisinde değişen koşullara, fonksiyonlara ve tekniklere uyumu amacıyla ortaya çıkan en önemli kavram “esneklik” kavramıdır. Esneklik, süreç içerisinde değişim ve gelişmelere bağlı olarak mekânın maksimum uyum göstermesi, değişen talepleri etkin bir şekilde karşılaması, böylece kalite değerini yaşam boyunca üst düzeyde tutmasıdır.

Esneklik kavramı mimarlık terminolojisine 1950’lerin başında girmiştir. Gropius’un 1954’teki söylemine göre, “Mimarlar yapıları bir anıt olarak yorumlamamalıdır ve yapılar yaşam içerisindeki akışa göre hizmet edecek ve modern hayatın dinamik özelliklerine uyum sağlayacak bir arkaplan olacak kadar esnek olmalıdır”(1). Buradan hareketle, hayatın dinamik bir süreç olduğu düşünüldüğünde bina ve mekânlarda da dinamik, değişebilir, gelişebilir potansiyelin oluşturulması önemlidir.

Kullanıcıya, çevreye, teknolojiye ve işleve bağlı olarak gereksinim duyulan esneklik kavramı ile ilgili çalışmalarda bu kavram oldukça geniş bir çerçevede ele alınmıştır.1950’li yıllarda Batı’da giderek yaygınlaşan mimari, kentsel tasarım ve planlama alanında toplumcu düşüncenin ve kamu yararının gündeme gelmeye başlaması paralelinde tasarımda iletişim, kullanıcının rolü, ulaşılabilirlik gibi kavramların da sıklıkla tartışıldığı ve geniş bir çerçeveden bakıldığında esneklik kavramının bir kalite kriteri olarak değerlendirildiği görülmektedir.(2)

Birçok yapı türünde tasarım, planlama ve kullanım aşamasında gelişebilme, değişebilme ve farklı kullanım alternatifleri sunabilme açısından esneklik kurgusu önemlidir. Bu yapı türleri arasında süreç içerisinde gelişim ve değişimin sıklıkla karşılaşıldığı okul binaları ve mekânları önceliklidir. Bu nedenle okul binaları tasarım ilke ve yöntemleri ile ilgili yapılan çalışmalarda “esneklik” sıkça ve önemle üzerinde durulan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Esneklik ile ilgili çalışmalar arasında Herman Hertzberger’in okul tasarımlarına yönelik söylemleri ve uygulamaları önemli yer tutmaktadır.

HERMAN HERTZBERGER’İN ESNEKLİK ANLAYIŞI

Mimar Herman Hertzberger kariyerinin başlangıcından beri tasarımlarında insan ilişkileri, insan ölçeği ve ölçüsü ilkeleriyle hareket etmiş, fiziksel çevrenin eğitim üzerindeki rolünü sıklıkla ele almış, özellikle tasarladığı okullar ile mekân organizasyonunda esneklik konusunda önemli katkılar sağlamıştır. Hertzberger’in 20. yüzyıl mimarisi üzerindeki en büyük etkilerinden biri erken modernist anlayışa göre “form fonksiyonu izler” olan düşünceye karşı çıkmasıdır. Hertzberger yapının ana işlevinin mekân kullanımına tam bir çözüm bulamayacağını düşünmektedir. Bu nedenle, yapıda farklı gereksinimlerin karşılanabileceği esnek mekânsal kurguların oluşturulması gerekliliğini savunmuştur.

Hertzberger, esnekliğin mimari tasarımın önemli bir parçası olduğunu ve tüm kullanıcılara uygun olan tek bir çözüm olamayacağını ifade etmektedir.(3) Hertzberger tasarımda esnekliğin sağlanabilmesi için yapısal boyutta değerlendirmeler yapılması gerektiğini ve bunun “Polyvalence” olarak isimlendirdiği bir terminolojiyle mümkün olabileceğini belirtmektedir. “Polyvalence” yaklaşımını kendinin değiştirilmesine gerek kalmadan farklı kullanımlara imkân veren bir form olarak nitelendirmektedir. Bu form içerisinde işlevlere göre mekânların özelleştirilmesi, ayrıştırılması ve çok amaçlı kullanılmasıyla esnekliğin mümkün olacağını belirtmektedir.

Hertzberger’e göre form yorumlanabilir olmalı ve esnek planlama anlayışına uygun olarak planlanmalıdır.(4) Ona göre yapıda etkin rolü oynayan kullanıcıdır ve mimarın rolü de kullanıcıya kendi içinde davranışını seçebileceği bir kafes sunmaktır. Kullanıcının rahatı, mimar tarafından çevresine zorla yüklenen herhangi bir biçimin sonucu değil, kendi anlık etkinliğinin sonucudur.(5) Tasarımcı ile kullanıcının birbirini yorumlaması ve birbiriyle varlık göstermesi gerektiğini savunan Hertzberger, tamamlanmamış yapı ile kullanıcı tarafından doldurulabilecek alanlar önermektedir. Ona göre gerçek tasarım, içi doldurulabilecek geçici bir çerçeveden oluşmak durumundadır.(6) Mimar, tasarladığı okul projelerinde bina ve mekân ölçeğinde esneklik olgusu önplanda kurgular yaratmıştır.

HERTZBERGER OKULLARINDA ESNEKLİK YAKLAŞIMLARI

Hertzberger’in okul tasarımları irdelendiğinde kütle kurgusundan, mekânsal organizasyona, mobilya düzenine kadar süreç içerisinde gerçekleşebilecek gelişme ve değişimlere uyum gösterebilecek potansiyellere sahip olduğu dikkat çekmektedir. Hertzberger okullarının tümü bu yaklaşımla yeni okul tasarımlarına veri oluşturacak özellikler barındırmakta ve mimaride esneklik konusunda örnek teşkil etmektedir. (Tablo 1) Çalışma kapsamında makale boyutu konusundaki sınırlılıklar nedeniyle, esneklik açısından örnek oluşturan okul projelerinden derinlemesine analizler yapabilmek için üç okul seçilmiştir. Bunlar Anne Frank, De Spil ve Raffaello Okullarıdır. Seçilen okulların mekân organizasyonu açısından nitelikli, esneklik yaklaşımları güçlü ve güncel örnekler olmasına dikkat edilmiştir. Makalenin amacı seçilen okulların karşılaştırılması değil, her okulda farklı kurgularda yer alan esnek mekân yaklaşımlarının örneklenmesidir. Okulların esneklik kavramı üzerinden yapılan analizleri; kütle özellikleri, derslikler, sirkülasyon alanları, giriş-bahçe ilişkisi bağlamında dört başlıkta ele alınmıştır.

Anne Frank Okulu’nda Esneklik

1993-1994 yıllarında tasarlanan Anne Frank Okulu’nun kütlesel kurgusu irdelendiğinde Hertzberger’in birçok okul planlamasından farklı olarak düşey yönde planlandığı görülür. Hertzberger okul binalarında öğrenmenin her yerde olması gerektiği ve yapının da bir öğrenme aracı olduğu düşüncesindedir. Bu nedenle tüm yapı bileşenlerinin açıkça okunabildiği bir anlayış benimsemiştir. Çocukların yapının nasıl ayakta durduğunu, o parçalarının nasıl bir araya geldiğini kavrayabilmeleri için duvar elemanlarının, çatıyı taşıyan çelik profillerin, brüt beton duvarların, merdivenlerin, çelik karkasların ve benzeri gibi yapı bileşenlerinin açıkça okunabilmesini istemiştir. (Resim 1)

Derslikler, tüm katlarda aralarında banyo ve dinlenme odası ile gerektiğinde birleştirilebilir şekilde planlanmıştır. Dersliklerle salon arasında yer alan duvarlar açılabilir niteliktedir. Böylece zemin kat esnek kullanıma imkân vererek okulu çevreleyen bahçeye açılabilmektedir. Hertzberger Anne Frank Okulu’nda “ konut gibi okul” fikrini yansıtmıştır. Bu bağlamda derslikler, kütüphane, öğretmenler odası ve yönetici odaları ortak mekâna açılarak tek çatı altında toplanma hissi uyandırmaktadır. Tüm mekânların açıldığı ortak alanı örten tonoz biçimli örtüsü tüm mekânları birbirine bağlarken kütle kurgusunda da önemli bir mimari eleman olarak yer tutmaktadır. (Resim 2)

Okulun mekânsal kurgusu, birbirinden bağımsız üç küçük evin merkezî bir ortak alan etrafında biraraya gelmesinden oluşmaktadır. Bu alan okulun giriş holü ve aynı zamanda birçok etkinliğe olanak veren bir toplanma alanıdır. Ortak alanda yer alan ve düşey bir sokak etkisi yaratan merdiven,neredeyse tüm Hertzberger yapılarında olduğu gibi anıtsal bir mimari elemandır. Korkuluklar masif görünümüyle güvenliği sağlarken, tasarımıyla mekânın şeffaflığını tamamlayacak biçimdedir. Merkezî ortak alanda yer alan merdivenlerin zaman zaman oditoryum olarak da kullanılabilir olması, Hertzberger'in esnek mekân anlayışının bir yansımasıdır.(Resim 3)

Okul bahçesinin yeteri kadar geniş olmaması nedeniyle oyun alanı okula kadar taşınarak mahalle dokusunun okulda hissedilmesini sağlamıştır. Okulun atölyesinde tasarlanan seramikler mezuniyet günlerinde değiştirilerek okul öğrenci ilişkisinin sürdürülebilmesini hedeflemektedir.(7) Okulda farklı etkinliklerin aynı anda gerçekleştirilebildiği, alt grupların oluşturulabildiği alanlar yer almaktadır.

De Spil Okulu’nda Esneklik

2004-2008 yılları arasında tasarlanan De Spil Okulu 3.980 m²’lik bir alan içerisinde iki ilkokul, anaokulu, çocuk bakım evi ve bir spor salonundan oluşmaktadır. Okul yeni inşa edilmiş bir kent parkı içerisinde iki dikdörtgen bloğu ortak alanla birbirine bağlayan kütlesel kurguya sahiptir. Kütle kurgusunu oluşturan iki blok yeni eklemeler yapılmasına olanaklı esneklik barındırmaktadır. Bu bloklar birbirlerine ortaklaşa yapılan aktivitelerin yer aldığı ve cadde algısı yaratan alanla bağlanmaktadır. (Resim 4)

Müslüman, Katolik, Protestan ya da farklı dinlere mensup öğrencilerin kaynaşıp birlikte öğrenmeleri amacıyla, toplum okulu anlayışında tasarlanmış olması nedeniyle mekânlarda esneklik ve iletişim önemsenmiştir. Öğrenciler bir sokak içerisinde deneyimleyereköğrenme modeliyle doğal ortamlarda eğitimlerini sürdürmektedirler. Okulun derslikleri incelendiğinde klasik derslik anlayışından uzak bir yaklaşım görülmektedir. Tamamen açık ve kendi içerisinde bölmeli bir yapıya sahip olan derslikler, mekânsal kurguda esneklik sağlamaktadır. (Resim 5) Ayrıca zemin katta yer alan derslikler ve öğrenme mekânları bahçe ile bütünleştirilerek, öğrenme ortamları genişletilmiştir.

Okulun strüktürel yapısı on iki metre açıklık geçilebilecek şekilde tasarlanmış, bunun sayesinde gerektiğinde açık, gerektiğinde istenen biçimde bölünebilen mekânlar yaratılarak esnek bir planlama yaklaşımı gerçekleştirilmiştir. Okulda tek esnek olamayan alanlar ıslak hacimler, vestiyer ve depo alanlarıdır.

Okuldaki öğrenme mekânları Hertzberger tarafından “learning zones” (öğrenme bölgeleri) olarak ifade edilmektedir. Öğretmenler bu bölgeler içerisinde hareket ederek ya da merkezî bir danışma bankosunda bulunarak öğrencilerin eğitimine katkı sağlarlar.(8) De Spil Okulu’nda tüm mekânlar öğrenme mekânları olarak kullanılabilmekte, özellikle sirkülasyon alanlarına da bu anlamda büyük görev düşmektedir. Sirkülasyon sistemi içinde yer alan ahşap merdiven, çok amaçlı etkinliklere olanak veren bir öğrenme mekânıdır. Ayrıca bu çok amaçlı merdiven, ahşap mobilyalarla desteklenerek oynama, çalışma, dinlenme mekânlarına dönüşebilmektedir. (Resim 6)

Toplum okulu anlayışından hareketle tüm mekânlarında olduğu gibi giriş holleri de esnek kullanılabilen sosyalleşme alanlarıdır. Giriş holünde tasarlanan duvar elemanlarıyla oyun, eğitim gibi işlevlere yönelik iletişim ve sosyalleşme alanları yaratılmış ve bahçeyle ilişki kurgulanmıştır. (Resim 7)

Esneklik bağlamında De Spil Okulu incelendiğinde, kütlesel kurgusunun eklemelere olanak vermesi, öğrenme alanlarının birleştirilebilir / bölünebilir olması, genel kurgunun sokak fikrine dayalı olması ve öğrenme alanlarında çok fonksiyonlu kullanımların yoğunluğu esneklik kavramının önemli bir tasarım kriteri olarak ele alındığını göstermektedir.

Raffaello Okulu’nda Esneklik

Raffaello Okulu 2005-2012 yılları arasında Roma’nın güneyinde yeni bir yerleşim bölgesinde 4.800 m² alan içerisinde kurulmuştur. Okulda geleneksel İtalyan pedagojisine karşı olarak esnek bir eğitim programı önerilmiştir. Okul merkezî bir omurga etrafında, modüler organizasyona sahip avlulu bloklardan oluşmaktadır. İki katlı blokların her birinin bir bahçe ve öğrenme alanı olarak kullanılabilecek bir avlusu vardır. (Resim 8) Geleneksel roma evlerinde olduğu gibi birimler bir avlu etrafında gruplanmış modüler birimler ekleme / genişleme / büyümeye olanaklı niteliktedir.

Süreç içerisinde olası nüfus artışına yönelik büyüme potansiyeli planlanmış okulda derslik ile derslik, derslik ile sirkülasyon alanı ve derslik ile dış mekân arasında esnek bağlantılar kurulmuştur. Hertzberger bu okulda açılmaya, genişletilmeye ve özgürleştirilmeye uygun bir plan önermektedir. Modüler yapısı nedeniyle kullanıcı istek ve gereksinimlerine göre iç mekân planlamasında değişiklik yapabilme olanağı vardır. Okul tasarımında duvarlar ve şeffaf yüzeyler önemli mimari elemanlar olarak iç-dış mekân ilişkisi, derslik-ortak alan ilişkisi, derslik-bahçe ilişkisini kurgular niteliktedir. (Resim 9)

Merkezî bir aks boyunca dizilmiş okul blokları birbirlerine ortak kullanım alanıyla bağlanmaktadır. Okulun kalbi olan bu alanda yer alan merdivenler bir sokak algısı yaratarak çok fonksiyonlu kullanıma olanak sağlar. Bu ortak kullanım aksının devamında kantin, okul tiyatrosu, açık avlular ve jimnastik salonuna giden geçişler yer almaktadır. Tüm mekân parçaları gerektiğinde bölücülerle bölünerek ya da birleştirilerek farklı kullanım alanlarına dönüşebilmektedir. (Resim 10)

Hertzberger’in binayı kullanıcının istek ve gereksinimleri doğrultusunda esnek mekânsal kurgulara olanak veren yaklaşımı bu okulda iç ve dış mekânda oluşturulan alanların çeşitliliği ile de kendini göstermektedir. Açık avlulu blokların birleşiminden oluşan okulda, avlular öğrenme alanlarının dış mekâna uzaması ve farklı şekillerde sosyalleşme ve rahatlama alanları oluşturarak ana aksın genişletilmesine katkıda bulunmaktadır.

Raffaello Okulu’nda tek bir aks boyunca sıralanan on ilkokul ve altı ortaokul dersliği yer almaktadır. Hertzberger’in evrensel mimarlık anlayışına göre mekânların farklı kullanıcılara ve gereksinimlerine uyum sağlaması gerekliliğinden dolayı, okulda gençler ile çocuklar aynı mekânları paylaşmaktadır. Okul bloklarında gerektiğinde farklı yaş gruplarının birlikte veya ayrı kullanılabileceği ikişer giriş mevcuttur. Kütle kurgusunda girişlerde yer alan saçaklar Roma’nın şiddetli güneşinden korumanın yanı sıra sosyalleşme alanları yaratırlar. (Resim 11)

Hertzberger’in derslik dışı öğrenme ya da diğer bir deyişle her yerde öğrenme anlayışı iç mekândaki kurguların yanı sıra dış mekânda da çok amaçlı kullanım alanlarının tasarımını beraberinde getirmiştir. Merdiven tasarımının mümkün kıldığı öğrencilerin biraraya gelebilecekleri teraslı oturma alanları, öğrenme ve sosyalleşme mekânları olarak önemli görevler üstlenmiştir. Bu yaklaşım Hertzberger’in öğrenme mekânlarında sosyal etkileşime verdiği önemin bir göstergesi sayılabilir.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Hertzberger’in okul planlama modeline göre çocukların keşfetmeye, eğlenmeye, deney ve gözlem yapmaya, yani yaşayarak öğrenmeye ihtiyaçları vardır. Bu nedenle okul tasarımlarını gerçekleştirirken bu aktiviteleri destekleyecek yönde mekânlar tasarlamış; geleneksel okul ve derslik modelinden uzak, iletişimlerini güçlendirecek, kişiselleştirebilecekleri esnek çözümlere olanak veren mekân düzenlenmelerine yer vermiştir. Çalışmada ele alınan üç Hertzberger okulu esneklik bağlamında incelendiğinde ortak bazı tasarım kararlarının olduğu saptanmıştır ve bunlar aşağıdaki başlıklarda özetlenmiştir.

Kütlesel özellikler

Kütlesel analizler sonucunda tüm okullarda az katlı ve genelde yatayda genişletilebilir, esnek kütleler tasarlandığı görülmektedir. Anne Frank Okulu’nun kütlesel düzeni arazi kısıtlılıkları nedeniyle düşey olarak planlanmıştır. De Spil Okulu yatay planlama anlayışının görüldüğü eklemlenebilir yalın ve şeffaf kütlelerden oluşmaktadır. Rafffaello Okulu’nda da yatay bir planlama görülmektedir. Bu okulda da şeffaflık önplandadır, modüler kütlelerin biraraya geldiği bir planlama görülmektedir. Okulların tümünde modern planlamanın şekillendiği yalın bir cephe sistemi ve eklemlenebilir bir kütle kurgusu görülmektedir. Bunun nedeni, gelecekte olası kullanıcı gereksinimlerinin karşılanabilmesine imkan veren, gelişmeye ve büyümeye olanaklı esnek kütleler tasarlamaktır. (Şekil 1)

Derslikler

Okulu kentin bir simulasyonu olarak değerlendiren Hertzberger, onu kent içerisinde bir konut, derslikleri de bu konut içerisinde özerk birer birim olarak ele almaktadır. Dersliklerin analizleri sonucunda okullarda tüm alanların bir öğrenme alanı olarak tasarlamış olduğu eğitimin derslikler dışında da gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu nedenle tamamen açık planlı, dışarıya ve içeriye çeşitli şekillerde açılabilen esnek derslikler tasarlamıştır. Derslikler kendi içerisinde bireysel ve toplu aktivitelere olanak verebilecek biçimde alt mekânlara ayrılmaktadır. Bu alanlarda oluşturulan nişler ve alt mekânlar farklı aktivitelerin esnek bir biçimde gerçekleştirilebileceği alanlardır. Ayrıca tüm okullarda kapalı bir derslik biriminin olmadığı tüm dersliklerin sirkülasyon alanlarıyla, ortak kullanım alanlarıyla ilişki içerisinde olduğu, okulun her mekânında öğrenmenin gerçekleştiği görülmektedir. (Şekil 2)

Sirkülasyon alanları

Sirkülasyon alanları incelendiğinde, tüm okullarda bu alanların sosyal mekânlar ve ortak kullanım alanları olarak büyük yer kapladığı görülmektedir. Bu alanlar Hertzberger okullarının kalbini oluşturmaktadır. Sirkülasyon alanları klasik koridor anlayışından uzak bir yapıda, tüm dersliklerin ve diğer birimlerin açıldığı çok amaçlı kullanım alanlarıdır. Hertzberger okullarında koridorlar, sadece birimlerin birbirine bağlandığı, yürüyüşün yapıldığı alanlar değil; aynı zamanda öğrencilerin sosyalleşebilecekleri, dinlenebilecekleri, ders çalışabilecekleri birbirlerine bir şeyler öğretebilecekleri, spontane gelişebilecek aktivitelerin gerçekleştirilebileceği çok amaçlı esnek kullanılan alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Koridorlar doğal ışıkla aydınlatılabilen birer öğrenme sokağı niteliğindedir. Sirkülasyon alanlarında merdivenler de birincil işlevleri dışında öğrenme mekânı olarak dikkate değer nitelikte görev yapmaktadır. (Şekil 3)

Girişler ve bahçe ilişkisi

Giriş ve bahçe ilişkisi irdelendiğinde Hertzberger’in okullarında iç ve dış mekân ilişkisine çok önem verdiği görülmektedir. İçi dışarıdan, dışarıyı içeriden ayrı olarak ele almamakta, yapılarında kurgulamak istediği kent kurgusunu bu şekilde sağlamaktadır. Okullarda iç-dış mekân arasında süreklilik ilişkisi kurarak bu alanlarda da öğrenmenin gerçekleşmesini sağlamıştır. Giriş hollerinde yer alan alçak duvarların ve taşıyıcıların sınır oluşturmasının yanı sıra oturma elemanı olarak çok fonksiyonlu değerlendirilmesi, dış mekânda görerek öğrenmeyi sağlamak için tasarlanan bahçeler, kum havuzları oluşturulması, arazinin sınırlı olduğu yerlerde ise dış mekân dokusunun okulun içerisine taşınması gibi özellikler görülmektedir. (Şekil 4)

Herman Hertzberger okullarının esneklik bağlamında irdelendiği bu çalışmada esneklik yaklaşımlarının okullarda kütle düzeni, derslikler, sirkülasyon alanları ve giriş-bahçe ilişkisi açısından öne çıktığı görülmektedir. İncelenen üç örnekte de eklemlenebilir kütleler, değişebilir ve düzenlenebilir çok amaçlı alanlar ve donatılar, açık plan tipleri, aktivite cepleri ile kullanıcıya özgürlük tanıyan, iletişime açık mekân parçalarının tasarlandığı görülmektedir. Okullarda kullanıcıya uygun tek çözüm olamayacağı, mekânların farklı kullanımlara olanak vermesi gerekliliği, kullanıcıya değiştirilebilme özgürlüğü tanınması Hertzberger’in esneklik anlayışının özünü teşkil etmektedir. Hertzberger’in ortaya koyduğu “polyvalence” yaklaşımı ile mekânların farklı kullanımlara uyum sağlama yeteneğinin sağlanması önemlidir.

İncelenen okullarda ortak kullanım alanlarının öne çıktığı, bu alanların okulların tipolojilerini belirleyen alanlar olduğu görülmektedir. Yarım duvarlar, cam duvarlar sayesinde neredeyse tüm mekânlar birbirini görebilecek düzeyde şeffaf olarak tasarlanmıştır. Hertzberger okullarında ortaya çıkan bir diğer özellik ise kullanıcı katılımına verilen önemdir. Öğrencilerin değişiklik yapabileceği esnek kullanıma olanak vererek öğrencilerin kendine güven, aidiyet, kişiselleştirme gibi gereksinimlerini karşılamayı ve kişisel gelişimlerini desteklemeyi amaçlamıştır. Kullanıcıya binayı kendi isteği doğrultusunda kullanma özgürlüğü sunan bir yaklaşım benimsemiştir.

Hertzberger’in okullarında geleneksel eğitim yaklaşımları yerine öğrencilerin daha katılımcı, özgürlükçü, esnek ortamlarda gelişimlerini sürdürmeleri öğrenme verimliliğini olumlu anlamda etkileyecektir. Ayrıca eğitim sistem ve yöntemlerinin değişim gösterdiği Türkiye’de okullarda kütle ve mekânsal kurguların değişime uyum sağlamaları açısından da esneklik önemli bir parametre olarak algılanmalıdır.

KAYNAKLAR

Colquhoun, Alan, 2005, Mimari Eleştiri Yazıları, (çev.) Ali Cengizkan, (ed.) Sibel Bozdoğan, Bülent Artamlı, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, İstanbul, s.101.

Dudek, Mark, 2000, Architecture of Schools: The New Learning Environments, ArchitecturalPress, Oxford.

Forty, Adrian, 2000, Words And Buildings: A Vocabulary of Modern Architecture, Thames & Hudson, Newyork, s.142.

Güzer, Celal Abdi, 2000, “(Zorunlu) Öğrenme Mekanları”, XXI, sayı:1, ss.46-57.

Hertzberger, Herman, 2008, Space and Learning: Lessons in Architecture 3, 010 Publishers, Rotterdam.

Hertzberger, Herman,2009,The Schools of Herman Hertzberger, 010 Publishers, Rotterdam.

İncedayı, Deniz, 2008, “Tasarımda Esnekliğin Boyutları Üzerine”, Mimar.İst, sayı:27,ss.45-47.

İslamoğlu, Özge, 2014, “Okullarda Esneklik Sağlama Stratejilerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Yöntem Önerisi”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, KTÜ FBE, Trabzon.

NOTLAR

1. Forty, 2000.

2. İncedayı, 2008.

3. Hertzberger, 2009.

4. Dudek, 2000.

5. Colquhoun, 2005.

6. İslamoğlu, 2014.

7. Güzer, 2000.

8. Hertzberger, 2008.

 

Bu icerik 25447 defa görüntülenmiştir.