GÜNCEL
Kültürpark’ın ‘Park’ına Dikilen Gözler
H. İbrahim Alpaslan, Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Ülkemiz kent merkezlerinde örneğine nadir rastlanan geniş parkların en önemlilerinden İzmir Kültürpark alanı, uzun süredir yapılaşma tehdidi altında. Kentte birçok sivil toplum örgütünün yürüttüğü kampanyalara karşı belediyenin çeşitli reklam faaliyetleriyle projenin duyurusunu yapıyor olmasını eleştiren yazar, kentlinin sürecine dahil olmadığı projeleri sahiplenmeyeceğini vurguluyor.
İzmir Kültürpark alanı, 1925 Rene Danger-Prost planlarında yangın alanlarının ortasında büyük bir park olarak tasarlanan, 1930’larda Dr. Behçet Uz’un belediye başkanlığı döneminde büyütülerek “Kültürpark” olarak projelendirilen, yaklaşık 42 hektar büyüklüğü ile halen aktif olarak kullanılan kentin en önemli yeşil alanıdır. Sözkonusu alan 200.000 m²’nin üzerinde yeşil alana sahip ve 200’den fazla türe ait 7.200’den fazla bitki varlığını barındırmaktadır. Kent için, 91 yıldır süregelen kültürel ve rekreatif değerinin yanı sıra kent ve kent planlama tarihi açısından olduğu kadar bölgenin, hatta ülkenin iktisadi tarihi açısından da çok önemli bir alandır. Bununla bağlantılı olarak, İzmir Enternasyonal Fuarı ile bütünleşmiş algısı yine bu alanı ayrıcalıklı bir konuma taşımakta, tarihsel, kültürel ve peyzaj değerleri korunarak yaşatılması ve gelişmelere bu bağlamda adaptasyon sağlanarak dönüşümü herhangi bir alandan daha fazla özen ve dikkat gerektirmektedir.(1)
Nitekim gerek tarihî gerek doğal zenginliği nedeniyle Kültürpark, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Tarafından 1990’lı yıllarda 2. derece doğal sit ve tarihi sit alanı olarak tescil edilmiştir.
Kültürpark alanı inşa edilmeye başlandığı dönemden yakın zamana kadar birçok dönüşüm geçirmiştir. Bugün mevcut durumun en önemli belirleyicisi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin
düzenlediği ve 1990 yılında sonuçlanan “Uluslararası İzmir Fuarı Kültürpark Düzenleme ve Mimari Proje Yarışması” ile başlayan süreç olmuştur. Kent gündeminde ciddi tartışmalara neden olan yarışmaya en önemli eleştiri fuar işlevi başka yere taşınmasına rağmen fuar için gerekli olduğu savunulan büyük sergi hollerinin yarışma ile Kültürpark’ta kalıcı hale getirilmesi olmuştur.
Uzun tartışmalar sonucunda İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu yarışma alanını A-B-C bölgeleri olarak tanımlamış, A bölgesinde Kültürpark’ın kimliğini oluşturan özgün yapılar dışında bütün yapıların yıkılmasına, B bölgesinde de kalıcı olmayacak sergi hollerinin yapılmasına karar vermiştir. C bölgesi ise bugün Kültürpark dışındaki eski otogar alanıdır. Kültürpark’tan koparılarak %70 hissesi özel şirketlere satılan, Basmane çukuru olarak adlandırılan, bu bölgede ne yazık ki bugün özel bir şirket tarafından yüksekliği 200 metreyi aşan bir yapı yapılması sözkonusudur. Kentin altyapısını çökertecek, silüetini bozacak ve çevresine fiziksel zararları olacak bu proje ile ilgili meslek odalarının, sivil toplum örgütlerinin ve kentlilerin çok güçlü itirazları olmasına rağmen süreç devam etmekte, şaşırtıcı biçimde Büyükşehir Belediyesi de yapılacak bu yüksek yapının bir parçasına taşınmayı planlamaktadır.
C bölgesinde yukarıda özetlenen gelişmeler yaşanırken elde kalan A ve B bölgelerinde 1990-2000 yılları arasındaki süreçte, yarışma ile belirlenen projenin kararları büyük oranda uygulanmamıştır. Bugüne kadar alandan kaldırılması gereken yapıların çoğu yıkılmış bununla birlikte yarışma projesinde yer almayan "İzmir Sanat" ve "Arkeoloji Müzesi" ekleri, mevcut yapılara eklentiler ve yeraltı otoparkı inşa edilmiştir. Yine büyük tartışmalar sonucu inşa edilen yeraltı otoparklarının da Kültürpark’ın doğasına ciddi olumsuz etkileri olduğunu belirtmek gerekir.
2000’li yıllara gelindiğinde değişen fuarcılık anlayışına koşut olarak İzmir’in fuarcılık geleneğinin sürebilmesi için büyük sergi hollerine ihtiyaç duyulmuş, bu bağlamda Gaziemir’de yeni fuar alanı yapılıncaya kadar B bölgesinde geçici sergi hollerinin sökülebilir elemanlarla uygulanmasına karar verilmiş ve günümüze kadar varlığını sürdüren hangarlar inşa edilmiştir. 2015 yılı itibariyle fuar işlevi Gaziemir’de inşası tamamlanan yeni fuar alanına taşınmış, Kültürpark’ın dönüşümü tekrar kent gündemine gelmiştir.
Bu süreçte İzmir Büyükşehir Belediyesi farklı aktörlerin katılımıyla değerlendirme ve görüş alışverişi toplantıları gerçekleştirmiş, toplantılarda Mimarlar Odası ve TMMOB olarak alanın önemi vurgulanmış, yapılacak çalışmaların hangi çerçevede olması gerektiğine dair görüşler iletilmiştir. Son toplantıyı takip eden yaklaşık 2 yıllık bir aranın ardından belediyenin kamuoyu ve meslek örgütleri ile paylaşmadığı bir projeyi Koruma Kurulu’nun onayına sunduğunun “tesadüfen” öğrenilmesinin ardından TMMOB olarak belediyeden bilgi talebinde bulunulmuş, bunun üzerine belediye kentin sivil toplum ve meslek örgütlerini tekrar bir toplantıya çağırmış ve toplantıda daha önceki toplantılarda konuşulanlarla bağlantısını sezmenin mümkün olmadığı bir projeyi animasyon şeklinde sunarak tüm katılımcılardan değerlendirmelerini talep etmiştir. Avan proje görsellerinin edinilmesinin ardından farklı kurumlar projeyi değişik yönlerden ele alırken, Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin kurul ve komisyonlarında proje ile ilgili değerlendirmeler yapılmış ayrıca birçok meslektaşın görüş ve önerileri derlenmiştir. Tüm bu çalışmalar raporlaştırılarak Büyükşehir Belediyesi’ne ve kamuoyuna sunulmuş, özellikle alanda yapılması düşünülen 35.000 metrekarelik yapı ve koruma ilkeleri ile uyuşmayan diğer müdahaleler nedeniyle projenin tekrar ele alınması gerektiği belirtilmiştir. Hazırlanan raporun detaylarına ve alanla ilgili diğer çalışmalara Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin internet sitesinden ulaşılabilir.(2)
Benzer çalışmalar Şehir Plancıları, Peyzaj Mimarları, Çevre Mühendisleri, Orman Mühendisleri ve Ziraat Mühendisleri Odaları tarafından da yapılıp yine belediyeye ve kamuoyuna sunulmuştur. Onlarca hatta belki yüzlerce alanında uzman bilim ve meslek adamının katılımıyla oluşturulan bu raporların çağdaş kent yönetimi ilkeleri doğrultusunda belediye tarafından değerlendirileceği, projenin kabul edilen eleştiriler yönünde revize edilip kabul edilmeyen eleştirilere karşı ciddi yanıtlar verilmesi beklenirdi. Ancak, belediye tamamen farklı bir yaklaşımla koruma kuruluna sunduğu projeyi geri çekmek ya da raporları tartışmaya açmak yerine projeyi özel bir firma gibi tanıtma, kentin çeşitli sermaye grupları ve siyasi aktörlerine projeyi “övdürme” yoluna gitmiştir. Gelinen noktada proje ilk yapıldığı haliyle koruma kurulunda görüşülmeyi beklemekte, belediye de yukarıda değinilen C bölgesinde inşaatı başlamış olan yüksek yapının bir parçasına taşınmayı planlamaktadır.
Halen devam etmekte olan bu sürecin öncelikle Kültürpark özelinde ancak belki de daha da üst ölçekte günümüzde kent yönetimlerinin kentsel parklar ve yeşil alanlar hakkındaki görüş ve stratejilerinin hangi yönde olduğu, karar alma süreçlerinin katılımcılığa ne kadar açık olduğu ya da daha doğru bir ifadeyle yönetimlerin katılımcılıktan ne anladıkları konusunda bir çok ipucu içerdiğini söylemek mümkündür. İstanbul Gezi Parkı ve Ankara Atatürk Orman Çiftliği örneklerinde yaşananlar akla geldiğinde İzmir’in merkezi en büyük ve nitelikli yeşil alanı olan Kültürpark’ın da benzer bir tartışma ile gündeme gelmesini tesadüf değildir. Bu süreçlerin sadece üç büyük kente özgü olmadığı da söylenebilir, ancak sadece bunlara
bakılarak bile yerel veya merkezî yönetimlerin kentsel yeşil alanları, korunması, artırılması gereken yaşamsal bir donatı olarak değil potansiyel inşaat alanı olarak gördükleri anlaşılmaktadır. İktidarın yerel ya da merkezî olması hatta muhafazakar veya sosyal demokrat olması çoğu zaman yeşil alanlara karşı inşaat paydasında buluşmalarına engel olmadığı da yine her üç deneyimde de görülmektedir.
Dönem dönem parlayıp sönen kavramlara mimarlığın da bağlantılı olduğu alanlarda sıklıkla rastlamaktayız. “Sürdürülebilirlik” kavramı belki de bunun en yakın ve net örneği olarak değerlendirilebilir. Birkaç on yıllık süreçte bu kavramın nasıl ortaya çıktığı, yüceltildiği, ardından popülerleşip yozlaştığı ve artık eleştirilmeye başladığı bir sinüs eğrisi olarak rahatlıkla görülebilir. Şüphesiz kavramın özünde olan fikirler, ilkeler hâlâ değerlidir ancak burada vurgulanan bir süre sonra kavramın özüyle ilişkisinin zayıfladığı ve hatta tam tersi yöndeki pratiklere kılıf oluşturarak yozlaştırıldığı örnekler kastedilmektedir. Örneğin, kent kaynaklarını insafsızca sömüren bir gökdelenin balkonlarına saksıda ağaçlar yerleştirilip sürdürülebilirlik iddiasında bulunmak gibi…
Bu bağlamda yine bir süredir popüler olan “katılımcılık” kavramının da “sürdürülebilirlik” kavramına benzer bir süreç yaşadığını söylemek mümkün gibi görünüyor. Şüphesiz oldukça değerli, çağdaş dünya için vazgeçilmez olan “katılımcılık” kavramının bugün gerçekten özüne uygun olarak mı yoksa yapılmak istenenlere demokratikmiş gibi görünen kılıflar üretmek için mi kullanıldığını tartışmak gerekiyor. Bu tartışma için de bugün yaşadığımız Kültürpark süreci ve süreçte yerel iktidarın katılımcılık iddiasının, gündemi, yöntemi, sonucu belirsiz ve hangi ilkelerin ışığında hazırlandığı belli olmayan projelerin tanıtıldığı ve övgü beklenen toplantıların ötesine gidemediği, kent yönetimi tarafından alınan kararlar hakkında doğrudan sözkonusu işin uzmanı yüzlerce bilim ve meslek insanının, kentlilerin görüşlerini dikkate almadan kendi projesinin doğruluğunu kentlilere onaylatmak için yüz milyonlarca liralık tanıtım bütçeleri ayırması herhalde iyi bir altlık sağlamaktadır.
NOTLAR
1. Kültürpark hakkında detaylı bilgi için Burkay Pasin, Kıvanç Kılıç, Ahenk Yılmaz editörlüğünde hazırlanan İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları kitabına başvurulabilir.
2. web 1 - www.izmimod.org.tr/v2/haberler/679-kulturpark-ile-ilgili-calismalar
Bu icerik 5643 defa görüntülenmiştir.