400
MART-NİSAN 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Derginin Mutfağından
    Aslı Tuncer Madge, Mimar, Eylül 2013’ten beri Yayın Sekreteri ve Yayın Komitesi üyesi

YAYINLAR



KÜNYE
300’DEN 400’E MİMARLIK

Dönüşen Kentlerde Mimarlık Üzerine

Namık Erkal , Prof. Dr., TED Üniversitesi Mimarlık Bölümü, Eylül 1998-Temmuz 2000 ve Eylül 2008-Haziran 2012 arasında Yayın Komitesi üyesi

 Mimarlık dergisinin son 100 sayısı, 17 yıl,1 kuşak. Başlangıcı uluslararası olarak bu kuşağın feleğini belirleyecek bir olayın hemen sonrasına denk geliyor, 11 Eylül 2001. Bir yönüyle kente ve mimarlığa yapılan bir saldırı sonucunda ABD’nin ikonik kentinin simgesel yapılarından Minoru Yamasaki’nin tasarladığı Dünya Ticaret Merkezi ikiz kuleleri yıkılmıştı. Sayısız kere izlediğimiz ikon kırıcı görüntüler son kuşağın kent ve mimarlığının tarihsel bağlamını anlamak için benzersiz bir alamet.(1) 2000’lerin ilk yirmi yılı bütün dünyada çok büyük ölçekte kentleşmenin yaşandığı ve tarihî yapılaşma kayıtlarının katbekat aşıldığı emsalsiz ölçekte mimari üretimin olduğu bir zaman. Buna koşut olarak olağan hale gelen çok büyük ölçekli mekânsal dönüşümler ve yıkımlar; hem hakiki hem mecazi olarak kent cephesi. (Resim 1) Aşırı iletişim ağlarıyla her şeyin hiç olmadığı kadar birbirine bağlandığı ve çok sayıda gerçekliğin aynı anda yaşandığı bir durumda zaman mekân kırılması, ayrışması ve çoğalması. Artık çok sayıda toplumsal gerçeklik ve çok farklı kentsellikler ve mimarlıklar var. Dolayısıyla mimarlık ve kentin hem çok güçlü hem de çok kırılgan olduğu bir kuşak bahsettiğimiz. Türkiye üzerinden baktığımızda da farklı ve çelişik gerçekliklerden bahsedilebilir: İkiz kulelere saldırı sonrası tekrar küresel savaş alanı haline gelen bir coğrafyanın sınırında olmanın etkileri; IMF borç denetimi sürecinden hızla büyüyen alternatif bir liberal ekonominin içinde değişim ve yapısal sorunlar; önce Avrupa Birliği üyelik süreciyle kısmi demokratikleşme ve sonrasında Arap Baharı rüzgarıyla içe kapanış ile muhafazakar otoriter bir yönetimin ortaya çıkması; tüm bu girdilerle toplumsal fay hatlarının keskinleşmesi ve derinleşmesi. Kısacası, küreselliğin devinimi yanında çok değişken bir yerel gündem ve hepsinin nesnesi ve ortamı kentler. Büyüyen ekonominin ana sektörünün inşaat olması ve kentsel dönüşüm projeleri ile merkezden çepere kentlerin geçirdiği büyük değişim konuyu

mimarlığa, kentin mimarlığına bağlıyor kuşkusuz. Mimarlık dergisinin böylesi bir kuşakta eskiden getirerek devam ettirdiği ve mesleki meşruiyet çerçeveleriyle tanımladığı bir pozisyonu var. Dergi mimarlık mesleğinin kuram ve pratik ürünlerine odaklanmanın ötesinde bunların ortaya çıktığı durumu ve gündemi sorgulamayı seçen bir tavrı, eleştirel bir platform oluşturmayı sürdürüyor. Bu kuşakta eleştirinin en büyük nesnesi ise kentler. (Resim 2) Mimarlık için kent ve mimarlık bir başlık, dosya konusu veya bir tema olmanın ötesinde. Derginin son 100 sayısına mimarlık ve kent yazıları üzerinden değerlendirmek demek yayının çok büyük bir kısmını kapsamak anlamına geliyor. Mimarlık’ta özellikle bahsi geçen dönem kesitinde kent başlığına giren pek çok konunun tekrar tekrar içerildiği gözüküyor: kentsel tasarım, kent ve çatışma, kent ve politika, kentleri paylaşmak, kentsel dönüşüm, kentsel alan / mekân, meydan, kent estetiği, kentleşme, kent tarihi, sürdürülebilirlik, ekoloji, imar mevzuatları... Yıllık altı sayı kapsamında mutlaka kent ile ilgili en az bir dosya konusu yapıldığını da belirtmek gerekiyor. Makalelerin kent konusu üzerinden değerlendirmesini aşağıda belli başlıklarda yapmaya çalışacağız ama herhalde ilk olarak belirtilmesi gereken Mimarlık dergisinin son kuşakta meslek örgütsel ve akademik yazın üzerinden Türkiye’de kent, kentleşmeye karşı eleştirel politika oluşturmanın bir organı olduğu. Böyle olunca da Mimarlık’ın son 100 sayısı bir yakın tarih panoraması sunuyor ve daha eskimeden belgesel bir nitelik kazanıyor.

MİMARLIK VE KENTSEL TASARIM

Küresel ölçekte 1980’lerde başlayan Türkiye’de 2000’lerin ilk kuşağında iyice belirginleşen bir durum, postmodernitede kentin ve bölgenin büyük ölçekte planlanmasının yerini kentsel tasarım başlığı altında mevzi dönüşüm ve müdahalelerin almasıdır; ki, bu pratik ağırlıklı olarak mimarlık alanı üzerinden yapılmaktadır. Mimarlık dergisi son kuşağın ilk döneminde -kentsel tasarım ve peyzaj mimarlığı bölümlerinin açılmaya başlanmasının ardından- kentsel tasarımın kuramsal ve pratik alanını tanıtmayı amaçlayan ve ortaya çıkan yetki tartışmalarını da kapsayacak şekilde tartışmaya açan makalelere yer vermiş, konuyu dosya boyutuna taşımış.(2)Bu kapsamda yurtdışı örnekleri özellikle Avrupa’dan projeleri inceleyen yazılar yanında kentsel tasarımın tarihsel örneklerine dair makaleler de yayımlanmış. Kentsel tasarımın pratik alanının tanıtımı Mimarlık dergisi gündemine en çok ulusal yarışmalar başlığından girmiştir. Son kuşakta belli sayıda ulusal kentsel tasarım yarışması açılmış,

genelde ideal bir disiplinlerarası üçlü ekip yapısını (mimar, şehir bölge plancısı ve peyzaj mimarı) ilke edinen bu ortamın ödül kategorisindeki projeleri basılmış. Kentsel tasarım yarışmalarının genel ve özel olarak sonuçlarının eleştirildiği yazılara yer verilmiş. Mimarlık dergisinin kentsel tasarım açısından yeni dönemde daha fazla eğilebileceği konular, kentsel tasarım yarışması projelerinin fikrin ötesinde geçememesi ve uygulanmalarındaki kısıtlar ile tasarımda disiplinlerarası ekip çalışması olabilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Dünya Bankası projeleriyle başlangıç yapan, enformel kentsel nüfusu kayıt içi tüketiciler haline getirmeye çalışan ve özellikle gecekondu alanlarını kapsayan kentsel dönüşüm projelerine dair mevzuatlar 2010’a kadar tamamlanmış ve özellikle TOKİ’nin projelendirme süreçlerinde edindiği yeni yetkilerle konutlardan bütün kentsel alana yayılan bir kapsama ulaşmıştır. Mimarlık dergisi devlet eliyle tariflenen ve hukuki zemini oluşturulan dönüşümlere dair mevzuatların geniş ve dar sonuçlarını uzman görüşleriyle anlaşılabilir şekilde yayımlamaya çalışmıştır. Şüphesiz kentsel dönüşüm konusu mevzuatın ötesindedir; belki de Türkiye'de son kuşakta kentleşmenin adıdır denilse yeridir. Bu başlık Mimarlık dergisinin gündemine öncelikle süreçlerin tehdit ettiği çevresel ve tarihi kentsel değerler üzerinden girmiştir; söz konusu süreçlerden kentsel başkalaşım, kentsel yenileme olarak da bahsedilmiştir.(3) Mimarlık üzerinden tartışması yapılan ve zeminde karşı mücadelesi verilen çok sayıda kentsel dönüşüm projesi vardır: İzmir kordon yolu, Diyarbakır Surları, Eskişehir eski otogar, Sulukule, AOÇ, Kanal İstanbul, 3. Havaalanı ve 3. Köprü. (Resim 3) Tarihe not düşmek ve kentsel dönüşüm sürecinde çok uzayabilen zaman boyutunu değerlendirmek için hâlen gündemde olan Ankara Ulus tarihî kent merkezi dönüşüm projesi ile ilgili tartışmanın ilk olarak 2005 yılında yayımlandığını hatırlatmak gerekiyor.(4)Mimarlık son kuşakta Türkiye'de kentsel dönüşüm olgusuna dair bir belgelik niteliğine sahiptir. Dergi kentsel dönüşüm olgusuyla ilgili gittikçe artan bir şekilde güncelin, Türkiye’nin politik gündeminin izleğinde olmak durumunda kalmıştır. Şüphesiz karşı kamuoyu oluşturmak açısından yararlı olan bu sürecin dezavantajı kent ile ilgili konuların belli bir eleştirel mesafeyle ele alınmasının, vakalar dışında kavramsal düzeyde tartışılmasının gün geçtikçe zorlaşmasıdır. Son kuşağın ilk yıllarında olduğu gibi gündemi salt güncelin ötesinde belirlemeye çalışmak gelecek yayınların düşünmesi gereken bir konu olmalı.

DARALAN KAMUSAL ALAN VE KAMUSAL MEKÂNIN TANIMLANMASI

Gene bu kuşakta, kentsel dönüşümün katılımcı yöntemlerden çok, liberal ekonomi koşullarında üstten ve özel sektöre yönelik olarak yürütülmesi kamuya ait olan açık alanlarda baskıya ve daralmaya sebep olmuş, açık sosyal alanların ancak özel ve ticari mekânlar bünyesinde oluştuğu bir kentsel yapı ortaya çıkmıştır. Mimarlık dergisinde kentsel açık mekânlar üzerindeki dönüşüm baskısı bağlamında doğrudan bu alanların tanımına ve kamusallığın ne anlama geldiğine dair çalışmalar yayımlanmıştır. İlk sayılarda kamusal alan, daha sonra tercihen kamusal mekân olarak adlandırılan başlıkta terminoloji tartışmalarından tipolojik tanımlara tarihten günümüze örneklerleriyle çok sayıda yazıya yer verilmiştir.(5) Özellikle meydan konusu çok tartışılmış, hatta dosya konusu olmuştur.(6) Özetle, Mimarlık dergisinin son kuşakta Türkiye’de kamusal alan ve mekân tartışmalarının kavramsal ve pratik açıdan önde gelen platformlarından birisi olduğu söylenebilir. Dergi neo-liberal kent karşısında ortaya çıkan küresel direnişin kavramsal tartışmalarını aktarma işlevini görmüştür. Şüphesiz pratik anlamda en büyük merhale 2013 Gezi Parkı direnişi ile ortaya çıkmış, kamusal mekân üzerindeki dönüşüm baskısına toplumsal tepki sokağa taşmıştır. Gezi sonrası dergide sürecin kayıt altına alındığı yazılar olmuştur. (Resim 4) Geçmişe bakıldığında asıl ilginç olan ise Mimarlık’ın Gezi Parkı öncesindeki yılda kentsel dönüşüm ve kamusal mekâna baskı konusunda, özellikle İstanbul özelinde sürdürdüğü eleştirel tavır ve bu yönde yayımladığı yazılardır. Taksim AKM ile ilgili ilk dosya 2010 yılında açılırken, 2012 Taksim dosyası özellikle meydan çevresinde yapılması önerilen projeleri ele almıştır.(7)

KÜRESEL KENT İSTANBUL VE DİĞER KENTLERİN MİMARLIĞI

Mimarlık bu kuşakta Türkiye kentlerine dair özelleşmiş yazılar yayımlamaya da gayret göstermiştir: 2004 yılı yerel seçimi öncesi “Üç Büyük Kent” dosyası ile başlanmış; 2007 genel seçimlerinden önce kent ve mimarlık başlığı altında altı Anadolu kentini kapsayan Mimarlar Odası çalışmaları aktarılmış; kent ya da kentsel proje bazında yerele değinen çok sayıda makale yayımlanmış; “yerel gündem” ve “kırdan / kentten” başlıklarıyla merkez dışı alanların da içerilmesine çalışılmıştır. Gene bu dönemde Mimarlar Odası Şubelerinin yayınlarının artması da merkez kentler dışındaki tartışmaları kısmen başka yayınlara yönlendirmiştir. Ne var ki, Mimarlık dergisinin son kuşakta en büyük kentsel odağı İstanbul’dur. Fransa’da Paris, Birleşik Krallık’ta Londra, Japonya’da Tokyo’dan bahsetmek ne kadar doğal ise Mimarlık’ın Türkiye’de kent ve mimarlığı İstanbul üzerinden aktarması da o kadar doğaldır denilebilir. Aslında küresel kent İstanbul, Türkiye özelinde 1990’larda başlayan ve geniş zemini olan bir toplu projedir; belki de daha çok Berlin, Şangay gibi eski merkez kentlerin yeniden doğuşlarıyla karşılaştırılabilir. Bahsettiğimiz kuşakta Mimarlık açısından İstanbul merkezli kentsel tartışmaların ilk nüvesi Uluslararası Mimarlık Birliği’nin (UIA) 2005 senesinde kentte gerçekleştirdiği konferansın ön ve ardından gelen tartışmalarla yapılan dosyalar. (Resim 5) Hemen ardından 2010 Avrupa Başkenti organizasyonuna hazırlık maiyetindeki makaleler.(8) Her iki organizasyon da İstanbul’u yeniden değerlendirmenin, genel olarak dönüşümüne eleştirel bakışların aracı haline getirilmiştir. Ne var ki, İstanbul’un geçmişi, bugünü ve mimarlığı ile ilgili sürekli popüler düzlemde tutuluyor olması aynı zamanda istenmeyen yönlerde dönüşümüne zemin hazırlama riskini barındırıyor olabilir mi?(9) Daha az İstanbul belki İstanbul’a da iyi gelebilir. Bu arada yeni dönemde diğer kentlerimizin tarihiyle ilgili değerlendirme yapabileceğimiz bir dizi yüzyıl dönümü olduğunu hatırlatmakta yarar var: Kurtuluş mücadelesinin başladığı Samsun’a çıkışın, Ankara’nın Cumhuriyetin başkenti olmasının, İstanbul’un payitahtlıktan düşmesinin, İzmir büyük yangının yüzüncü yıldönümleri yakın gelecekte sıralı. Cumhuriyet kentleşmesini ve kent mimarlığını tam da tehdit altındayken yeniden değerlendirmek için iyi fırsatlar.

ÇERÇEVE DIŞI

Mimarlar Odası’nın bir yayını olarak Mimarlık, kent ve mimarlığa mesleki örgütsel meşruiyet çerçevelerinden ve ideal bir etik-politik düzlemden yaklaşıyor. (Belli bir geleneği olan bu tavrın yararlarına yukarıda değindik.) Mecrası gereği ideal meşruiyet aramadan ilerleyen ya da kendi meşruiyetini üreten neo-liberal kentin mimari pratikleri bu çerçeveye kısmen sığıyor. Sığmayanlar bazı durumlarda kent suçu örneği, çoğunlukla yok sayılan üretim oluyor. Ulusal Mimarlık Ödülleri programında başarılı olan örnekler üzerinden ilerleyen mimari eleştiri yazıları, çok az sayıda meşru çerçeveye girebilen kentsel proje olduğu için çok kez yapı özelinde kalıyor. Kentle ilgili yurtdışı örneklerde genelde ideal olanlardan, Avrupa ölçeğinden seçiliyor. Dubai sözden dışarı, örneğin Hindistan ve Çin’in son dönemdeki kentleşmesinin örneklerinin de ideal olmadıkları oranda ancak çevresel sorunlar üzerinden bahsi geçebiliyor. Gayrimeşru kentin mimarlığının kirli gerçekliklerini iyileştirmek yönünde gösterilen mimari çabalar, emsalsiz ölçekte üretilen mimarinin farklılıkları ve belki de Mimarlar Odası’na kayıtlı pek çok profesyonelin kentsel dönüşüm adı altında yaptıkları pratik ise kaçınılmaz olarak çerçeve dışında kalıyor. Meşruiyet çerçevesinin dışında kalan kentsel mimari üretimin tavizsiz ve temelden eleştiri ötesinde nasıl çerçeveye alınabileceği önemli bir soru olarak Mimarlık’ın önünde duruyor.

NOTLAR

1. Yamasaki’nin kaderinde alametlerin mimarı olmak varmış; mimar eleştirmen Charles Jencks mimarlıkta postmodernizmi onun bir diğer projesinin, ABD St. Louis’de yer alan Pruitt-Igoe toplu konutlarının, yıkımı üzerinden başlatmayı seçmişti. Mimarlık’ta İkiz Kuleler’in yıkılmasıyla ilgili ilk değerlendirme hemen olayı takiben 301. Eylül-Ekim 2001 sayısının sunuş yazısında yer bulmuş. 310. Mart-Nisan 2003 sayısında “Dünyadan” başlığında kulelerin yerine yapılanları konu eden ve Architectural Record’dan Tuğçe Selin Tağmat tarafından derlenmiş “İkiz Kuleler Alanı’nda Neler Oluyor?” başlıklı bir yazı yer almış. Yamasaki’nin her iki yapısının yıkımına da değinen ise Gürhan Tümer’in “Gündem” başlığında yer alan “Yapmak, Yıkmak ve Mimarlık” isimli 332. Kasım-Aralık 2006 sayısındaki yazıydı.

2. 302. Kasım-Aralık 2001 sayısı, bir dizi kentsel tasarım yarışması sonrasında konuyu merceğe almış: F. Câna Bilsel, “Kentsel Tasarımda Kuram ve Uygulama”, Zuhal Ulusoy ve Ayşegül Tokol “‘Arada’ Bir Tasarım Alanı: Kentsel Tasarımda Farklı Duruşlar”; Derya Oktay “Kentsel Tasarımın Kurumsal Çerçevesine Güncel Bir Bakış: Kentlerimiz, Yaşam Kalitesi ve Sürdürülebilirlik”; Şebnem Önal, “Kentsel Tasarım Kuramında ve Uygulanmasında Şartlar”; Ela Alanyalı Aral, “Kentsel Tasarım ve Kent: Etkileşimlerde Kazanılanlar ve Kaybedilenler”. 306. Temmuz-Ağustos 2002 sayısında ise “Son Dönem Kentsel Tasarım Projeleri” başlığıyla, Gürhan Tümer, Baran İdil ve Bayar Çimen’in değerlendirmeleri ve derlenen proje yazılarından oluşan bir dosya yayımlanmıştı.

3. Kentsel dönüşüm konusunun konut boyutunun Mimarlık dergisinde ne şekilde ele alındığını konut başlığındaki değerlendirmeye bırakıyoruz, kentsel korumaya da ancak kamusal mekân tartışması açısından giriyoruz.

4. Kıral, Ömer H., 2005, “Ulus’u Koruma X Ulus’u Değiştirme”, Mimarlık, sayı:323.

5. Bahsi geçen kuşakta “kamusal alan” konusunda ilk değerlendirme 316. Mart-Nisan 2004 sayısında Cânâ Bilsel tarafından kaleme alınan “Kentsel Başkalaşım ya da ‘Merkezkaç Kuvvetler’ Karşısında Kamusal Alanın Parçalanması” başlıklı yazıdır. UIA 2005’den sonra Bilsel, 327. Ocak-Şubat 2006 sayısında yer alan “Kentleri ‘Paylaşmak’?” dosyasında da benzer kapsamda “Kentsel Dönüşüm, Çözülen Kentler ve Parçalanan Kamusal Alan” başlıklı bir yazı yazmıştır. Bu bağlamda çok önemli bir yazı Neşe Gurallar’ın 350. Kasım-Aralık 2009 sayısında yer alan “Kamu - Kamusal Alan - Kamu Yapıları - Kamusal Mekân: Modernite Öncesi ve Sonrası için Bir Terminoloji Tartışması” yazısıdır. Ayrıca çok sayıda yazı arasında bakınız: 364. Mart-Nisan 2012 sayısında Çağatay Keskinok’un “Kentlerde Kamusal Mekânların Üretilmesi Sorunu: Bağlamını Yitiren Kentler” yazısı ve 382. Mart-Nisan 2015 sayısında Birge Yıldırım’ın “Türkiye’de Devlet ve Kamusal Alan Üzerine” yazısı

6. “Kentler ve Meydanları” dosyası 334. Mart-Nisan 2007 sayısında Neslihan Türkün Dostoğlu’nun editörlüğünde yayımlanmış, Gürhan Tümer, Derya Oktay, Neşe Yeşilkaya, Rengin Zengel, Ece Şahin’in yazıları yer almıştı.

7. Taksim AKM (ve Ankara AKM) ile ilgili ilk yazılar için bakınız: 352. Mart-Nisan 2010 sayısında yer alan Eyüp Muhcu, Murat Tabanlıoğlu ve Nimet Özgönül’ün yazıları. Murat Tabanlıoğlu 371. Mayıs-Haziran 2013 sayında bir yazı daha yazmış, bu yazı Bozkurt Güvenç tarafından 372. Temmuz- Ağustos 2013 sayında eleştirilmiştir. 364. Mart-Nisan 2012 sayında N. Müge Cengizkan editörlüğünde hazırlanan Taksim dosyasında Gülşen Özaydın, Ersen Gürsel, Nur Akın, Zeynep Ahunbay, Ali Cengizkan ve Taksim Platformunun yazıları yer almıştır. Gezi Direnişi ile ilgili yazılar için bakınız: 372. Temmuz-Ağustos 2013 ve 373. Eylül-Ağustos 2013 sayıları.

8. 323. Mayıs-Haziran 2005 sayısında UIA 2005 öncesi; 326. Kasım-Aralık 2005 sayısında UIA sonrası yazılar yer almaktadır. 330. Temmuz-Ağustos 2006 sayısında Deniz İncedayı’nın kültür başkenti olmadan öncesinde yazdığı yazı; kültür başkenti ardından 356. Kasım-Aralık 2010 sayısında “Küreselleşen İstanbul” ve 357. Ocak-Şubat 2011 sayısında “Avrupa Kültür Başkenti Olarak İstanbul” dosyaları yayımlanmıştır. Ayrıca başka bir İstanbul dosyası için bakınız: 393. Ocak-Şubat 2017 sayısı “Bir Palimpsest Kent Olarak İstanbul’da Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil”.

9. Örneğin, 2010 etkinlikleri içinde Taksim Maksemi'nde yapılan “Hayal Et Yapılar” adlı ve İstanbul'un tarihinde yok olmuş 12 yapının -birisi Taksim Kışlası- bugüne taşınmasına dair ironik ve çarpıcı serginin hiç beklenmedik yansıması. İki sene sonra dönemin Başbakanı Taksim Kışlası’nı ihya etme projesi kapsamında yaptığı sunuşta Hayal Et sergisinden Taksim Kışlası iç avlu görüntüleri kullanılmıştı. Böylece entellektüel ve yaratıcı bir serginin İstanbul’u yeniden yapılandırmak için referans kaynağı haline gelebildiği de görülmüş oldu. Mimarlık dergisinde sergi ile ilgili değerlendirme için bakınız: 358. Mart-Nisan 2011 sayısındaki İpek Yada Akpınar’ın “‘Hayal-Et Yapılar’ Üzerine” başlıklı yazısı.

Bu icerik 2921 defa görüntülenmiştir.