406
MART-NİSAN 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK TARİHİ

Modern Bir İmarı Çözümleme Denemesi: 1865 Hocapaşa Yangını

Sibel Gürses Söğüt , Dr. Öğr. Üyesi, MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

19. yüzyıl İstanbulunun alışılmış bir gerçekliği olan yangınlar, özellikle Tanzimat’ın ilanından sonra modern imar uygulamalarının hayata geçirilmesinin bir tür aracı olarak karşımıza çıkıyor. Yazar, dönemin şehircilik anlayışının yansıdığı düzenlemelerin günümüzde açık bir şekilde fark edilemediğini belirterek, yapılan değişikliklere hızlı bir bakış atmamızı sağlıyor.

 

19. yüzyılda Avrupa’da yükselen kapitalizmle birlikte sanayi devriminin gerçekleştirilmesi kaçınılmaz olarak çevre devletleri de etkilemişti. Bu gelişme, başta İstanbul olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer şehirlerinde de yapısal değişikliklere neden olmuştu.(1) İmparatorluğun kapitalizme açılmasına koşut olarak değişim gösteren piyasa mekanizması, şehirlerin nüfus artışına etki etmişti. Böylelikle, büyüyen şehrin ulaşım sistemi ve yapılaşma alanlarının yeniden düzenlenmesi kaçınılmaz hale gelmişti.(2) Buna paralel olarak klasik dönemde vakıflar tarafından karşılanan kamu hizmetleri, Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra Avrupa şehirlerindeki gibi merkezî bir belediye örgütü tarafından görülmeye başlandı.(3)

İnşaat işlerini de içeren çağdaş belediye örgütlenmesine ilişkin ilk yaklaşımlar, II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasını izleyen reformlar sırasında yapılmıştı. 1826’da kurulan İhtisâb Nezareti, zamanla vergileri denetleyen Maliye Nezareti’ne dönüştükten sonra 1857’de İstanbul’da, Galata ve Pera pilot bölge olarak seçilerek burada “Altıncı Daire-i Belediyye” ismiyle Avrupa etkisinde bir belediye örgütü kuruldu. İlk olarak Beyoğlu’nda gerçekleştirilen bu uygulamanın daha sonra İstanbul’un diğer bölgeleri için de geçerli olması gerektiğine karar verilmiş ve şehir 1868’de 14 daireye ayrılmıştı.(4) 1839 tarihli Tanzimat Fermanı’yla başlatılan toplumsal yaşama ilişkin düzenlemelerle, 1848 Ebniye Nizamnamesi, 1856’da Islahat Fermanı’nın ardından 1858 Arazi Kanunu, 1864 Tarik ve Ebniye Nizamnamesi, 1867 Yabancılara Toprak Mülkiyeti Hakkı, 1882 Ebniye Kanunu gibi yasal düzenlemelerle şehir yaşamını denetlemek mümkün olabilecekti.(5) Ebniye Kanunu, 1890’da eksiklikler nedeniyle yeniden düzenlenmiş ve aynı yıl rapor olarak bir başka kanun taslağı daha hazırlanmıştı.(6)


Ebniye Nizamnameleri ve Kanunu, 19. yüzyılda Osmanlı başkentinde artan nüfusu ve yoğun yapılaşmayla birlikte yangınların yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak için alınması gereken önlemleri ve yangın yerlerinde gerçekleştirilecek uygulamalara ilişkin kararları da içermekteydi. Ebniye Kanunu’nun (1882) 20. maddesine göre yangın yerlerinde en az on bina zarar gördüğünde “Tarla Kuralı”na göre eski dokuya uyum sağlamaksızın yeni düzenleme yapılabilecekti.(7) Bu nedenle büyük yangınlar, tahribatın gerçekleştiği bölgenin yapısını önemli ölçüde değiştirdi.

Bu yazıda, 1865’de oldukça büyük bir alanı tahrip eden büyük Hocapaşa yangınından sonra yapılan düzenlemenin mantığının ve uygulamaların çözümlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın bileşenleri, Atatürk Kitaplığı’nda yer alan dönemin özgün yangın haritaları, Osmanlı arşiv belgeleri ve dönemin basın-yayın organlarıdır. Ne var ki Atatürk Kitaplığı’nda, yangın yerinin Divanyolu’ndan Marmara Sahili’ne kadar olan kısmının düzenleme haritalarına ulaşılamamıştır. Bu nedenle kaçınılmaz olarak sırasıyla, ilk olarak 1865 Hocapaşa yangınından yaklaşık bir yıl önce üretilmiş olan Demirkapı Sahili (Sirkeci bölgesi) yangın yeri düzenlemesinin (Çizim 1), ikinci olarak Hocapaşa yangın yeri düzenlemesinin Divanyolu’na kadar olan bölümünün (Çizim 2), üçüncü olarak da Hocapaşa yangınından birkaç ay sonra yanan Demirkapı Sahili için hazırlanan yangın yeri düzenlemelerinin (Çizim 3-5) çözümlemesi yapılacaktır. Çalışmanın temel bileşenlerinden olan Osmanlıca düzenleme haritaları, yazar tarafından Türkçeye çevrilerek yeniden üretilmiş ve “çizim” ismiyle anılmıştır.

1865 HOCAPAŞA YANGINI

Yapısal değişim öneren düzenlemelere vesile olan yangınlar içinde, “harik-i kebir” ismi verilen Tarihî Yarımada’da yaşanan 1865 tarihli Hocapaşa yangını, dönemin diğer yangınları arasında farklı bir yere sahiptir. Yangın şehir merkezinin büyük bir bölümünü, özellikle idari ve ticari bölgesini kapsamaktaydı.(8) Yangın Ruzname-i Cerideyi Havadis gazetesinin haberine göre Elvan Mahallesi’nde başlayıp, bir ucu Çifte Saraylar’dan (günümüzde İstanbul Erkek Lisesi) Çemberlitaş ve Nur-u Osmaniye civarını yakıp Sedefçiler’de (Atik Ali Paşa Camisi civarı) sönmüştü. İleriki günlerde, Çemberlitaş’ı saran ateş üç koldan, bir kolu Gedikpaşa Hamamının külhanına oradan Kumkapı'ya, bir kolu Peykhane tarafından Fazlıpaşa civarına, Divanyolu'ndan Acı Hamam'a ve diğeri At Meydanı'na gelmiş, oradan Nahilbend Mahallesi'ne devam ederek, Dikimhane ve Mehterhane'ye ulaşmıştı. Bu iki koldan birisi Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne kadar ilerlemişti.(9) 1865 Hocapaşa yangın yerinin, Demirkapı Sahili olarak isimlendirilen, Sirkeci civarından Kadırga’ya, batıda hanlar bölgesi ve doğuda Sur-u Sultani arasındaki büyük bir alanı taradığı belirtilir.(10) Ancak Elvan Mahallesi’nde çıkan yangın, bir günde bu alanı tahrip etmemişti. Dönemin gazetelerinde de belirtildiği üzere yakın zamanda peş peşe çıkan birkaç yangından sonra Haliç’ten Marmara’ya kadar devlet kurumlarının ve paşa konaklarının yer aldığı şehir merkezi zarar görmüştü. Bu alanın tanziminde, yangına bağımlı ya da yangından bağımsız, tüm mevzii planların uygulamaya katkısı önem kazanmaktadır. Herhangi bir yangın nedeniyle üretilmeyen, yangından bir yıl önce sadece Demirkapı Sahili’ni düzenlemeye yönelik hazırlanan tasarı, bu yazıda öncelikli olarak değerlendirilecektir.

Hocapaşa yangınından sonra bu derece büyük ve önemli bir alanın yeniden düzenlemesini gerçekleştirmek üzere bir komisyon kurulması ve inşaat işlerinin bundan böyle bu komisyon tarafından yürütülmesine karar verilmişti. Bu kararla kurulan İslahât-ı Turuk Komisyonu, 1866-68 tarihlerinde şehrin sokak ve arsalarını düzenleyecek ve o güne dek planlanan inşaatın yürütülmesini gerçekleştirecek bir üst kurumdu.(11) Komisyonun görevleri, on beş maddeyle tanımlanmıştı.(12) Bu süreçte, sarayın yanı başındaki alanı düzenlemek üzere alınan kararlarla birlikte değişen fiziksel mekânda yer alan idari yapıların, bu bölgede merkez oluşturacak şekilde görünürlükleri artırılmıştı. (Resim 1, 2)

DEMİRKAPI SAHİLİ DÜZENLEMESİ

19. yüzyıl İstanbulunda yeniden düzenlenmiş alanların çoğunun yangın geçirmiş olduğu bilindiğine göre yangın, şehir imarında önemli bir fırsat olarak değerlendirilmiş olmalıydı. Ne var ki bu durumun istisnası da yok değildi. Örneğin, Atatürk Kitaplığı’nda Sirkeci Sahil düzenlemesini gösteren ve “Demirkapı Sahili düzenlemesi” olarak isimlendirilen, İAK.(HRT-005827) ve İAK.(HRT-005828) numaralı özgün haritalar yangından önceki bir tarihte çizilmişti. Bu durum, iktidarın şehir imarına ilişkin düşüncesinin yangın gerçekliğinden bağımsız olduğunu ortaya koyar. Osmanlı arşiv belgelerinden birinde “Tanzimat Sahili” olarak isimlendirilmesi de bu bakımdan anlaşılır bir durumdur.(13) Bu belgede yapılacak olan düzenlemeyle kaldırılacak olan sur duvarından sonra sahilin “şeref kazanacağı” ve sahilin “güzel olanı ikame edeceği” hesaplanmıştır.

Bahsi geçen bu iki özgün haritada da aynı düşünce temsil edilir. Ancak parsel numaralarını ve sahiplerini gösterdiği için birinci harita yeniden üretilmiştir. (Çizim 1) Bu tasarıda (1281/1864) hayal edilen kıyı çizgisine paralel olacak şekilde dikey yapı adaları oluşturulmuş ve Hocapaşa semti ile sahil arasında yer alan sur duvarının kaldırılması ve denizin on beş metre derinliğe kadar doldurularak kıyı şeridinin genişletilmesi önerilmişti. Ne var ki bu radikal kararın uygulanması, ileride 1865 Hocapaşa yangınından sonra gerçekleştirilebilecekti. Küçük bir alanda yapılan bu düzenlemede, Sirkeci İskelesi'ni merkeze koyan ve Ankara (Aziziye) Caddesi aksının açısını belirleyen ögelerin kimliğini, bu çizimde tahmin etmek henüz mümkün değildir. Zira sadece kıyıyı içeren düzenlemede, güneye doğru -diğer yangın yeri düzenlemelerinde de görülen benzer teknikle- öneri çizgilerin ucu açık bırakılmıştı.(14) Haritadaki kıyıya dik olmayan bir açıyla birleşen bu aks, günümüzdeki Ankara Caddesi’dir. Atatürk Kitaplığı’nda yapılan arşiv taramasında -devamı olup olmadığı da bilinmeyen- düzenlemeye ilişkin çizimin devamına ulaşılamamıştır. Bu durum, dönemin sınırlı bir yere ilişkin tasarılarını ortaya koyan diğer kısmi haritalar arasında aykırı gözükmez. Çizimdeki sahil düzenlemesinin ayrıcalığı, ileri tarihteki büyük ölçekli bir yangın yerinin kurucu ögelerini tanımladığı gibi İstanbul tarafındaki surların yıkımını öneren ilk tasarı olmasıdır. Düzenleme haritasındaki öneriye göre sur duvarının yıkılmasıyla birlikte birbirini keserek sahile ulaşan geniş caddeler, bu yeni biçimle eski düzenden uzaklaşarak, mekânın perspektifini değiştirecektir. Kısmi tasarıda anlamsız gibi görünen açıların, esasen müellif tarafından daha geniş bir alandaki etmenlerle ilişki kuracak şekilde değerlendirildiği açıktır. Zira üretildikten yaklaşık bir yıl sonra 1865 Hocapaşa yangını ve onu izleyen Demirkapı Sahili yangınından sonra gerçekleştirilen düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, bu tasarının mantığı daha da anlam kazanacaktır.

HOCAPAŞA YANGIN YERİ DÜZENLEMESİ

Hocapaşa yangınından sonra Mehmed Kemaleddin Bey tarafından, ilki Demirkapı'dan Bâb-ı Âli'ye, ikincisi Bâb-ı Âli'den Divanyolu'na kadar olmak üzere iki adet düzenleme haritası çizilmişti. Bu özgün haritalar, bu yazıda Çizim 2’de birleştirilmiştir. Düzenleme haritasında yer alan mahalleler sırasıyla, Elvanzâde, Hocapaşa, Karakedi (Karaki), İmam Ali (Nallı Mescidi), Molla Fenari (Tavuk Pazarı), Cezari Kasım Paşa (Kapalı Fırın), Atik Ali Paşa mahalleleridir. Yangının başladığı Elvanzâde Mahallesi’nin mescidi zarar görmemiştir.

Yangın yerinin kuzeyinde Emir Mescidi; batısında Muhsinoğlu Hamamı, Nafia Dairesi, Acı Musluk Sokağı’ndaki bir Bizans yapısı(15), Rüstem Paşa Hanı, Mahmud Paşa Medresesi, Nur-u Osmaniye Camisi, Çadırcı Hanı ve Sinan Paşa Medresesi; doğusunda Cezayirli Ahmet Paşa Camisi, Bâb-ı Âli, Zabtiye ve Şehremaneti Dairesi, Hacı Beşir Ağa Medresesi, Şengül Hamamı, Eski Ticarethane Dairesi ve Acı Hamamı yangına sınır oluştururken; alanın güneyinde Vezir Hanı ve Sultan II. Mahmut türbeleri ise yangın yerinin dışında kalmıştır. Yangını kâgir konaklar, kamu binaları ve vakıf binaları sınırlamıştır. Topografyanın izinde devam ederek kuzeybatıda hanlar bölgesine dayanan yangın, doğuda sarayın surlarında, güneyde yüksek kota sahip Divanyolu'nda son bulmuştur. Ek olarak bu bölgede geçmişten günümüze bölgenin topografyasına önemli bir ticaret omurgası olarak yerleşen hanlar, birbirlerine eklemlenerek oluşturdukları yoğun aks ve bölgedeki baskın morfolojik karakteriyle birlikte(16) önceki dönemlerde de aynı bölgede çıkan yangınlara sınır olmuştur.(17) Yangın yerlerinde yapılan düzenlemeler birkaç tiptir.(18) Hocapaşa’da görülen düzenleme tipinde, kendiliğinden gelişme gösteren örüntünün dar ve dolambaçlı yolları, doğrusal hale getirilmiş ve belirlenen ölçülerde sınıflandırılan sokakları genişletebilmek için arsalardan bir miktar yer bedelsiz olarak yol parseline terk edilmiştir.(19) Yollar birbiriyle kesişmesine rağmen ortaya çıkan yapı adaları birbirine dik bir yapı oluşturmamaktadır. Doğrusal hale getirilen eğimli yollarda istikameti belirleyen etmenler, tasarlanan kıyı şeridi ve binalar, duvarlar (istinat, sur duvarı) ve mülkiyettir. Böylelikle mevcut ya da öngörülen tüm birim ögeler ve onların yönlendirdiği istikametler, düzenlemenin aktörleridir. 7 Eylül 1865 olan yangın tarihini (15 Rebiülahir 1282) gösteren özgün haritayı İAK (HRT-000981) temsil eden Çizim 2’ye göre yangından önceki dokuya ait Hamidiye (Muradiye)(20), devamında Hüdavendigâr ve İbn-i Kemal Caddeleri genişletilerek, bu caddelere düz bir doğrultu verilmiştir. Başka bir deyişle bu akslar, yeni açılan cadde ya da sokak sınıfına dahil değildir. Buna karşılık düzenlemede yangından önceki dokuya tümüyle yabancı olan Ankara Caddesi ise merkezde yeni bir sınır oluşturacak biçimde kuzeye doğru uzanarak, topografyayı dikine keser. Çizim 1’de gösterilen bu aks, yangından bir yıl önce Demirkapı Sahili düzenlemesinde tasarlanan akstır. Aksın sahildeki başlangıç noktası, Sirkeci İskelesi ve Sahili’ne göre açısını belirleyen kırılma noktaları da Bâb-ı Âli, eski Zaptiye Binası ve Nafia Nezareti olmalıdır. (Resim 3)

Demirkapı'dan Bâb-ı Âli'ye Kadar Olan Kısım

Yangından sonra yapılan düzenleme haritalarından ilkinde görülebilen yeni akslardan biri olan Orhaniye Caddesi (Resim 4’te görülebilen 2 no.lu aks), Bâb-ı Âli'yi Sirkeci İskelesi'ne, kıyıya bağlayacak yeni bir güzergâhtır. Hüdavendigâr Caddesi ve devamındaki Hamidiye Caddesi, Yeni Cami’ye uzanan doğrultuyu çizer. İleri tarihte tramvay yolu olarak kullanıma açılan bu cadde günümüzde de aynı işlevi sürdürmektedir.

Düzenlemenin kuzeyde kalan bu bölümünde yangıdan önceki dokuya eklenen üçüncü aks Ebusûd Caddesi (Resim 4) ise Bâb-ı Âli'yi dönemin Zaptiye Binası ve Nafia Nezareti’ne bağlamaktaydı. Eski Zaptiye Binası ve Nafia Nezareti yerine, 1909’da mimar Vedat Tek tarafından projelendirilen Büyük Postane binası inşa edilmişti. Düzenlemenin kuzeyinde kalan bu bölümün merkezinde, Bahçekapı’ya uzanan ve ileride tramvay işletilen doğu-batı doğrultusundaki Hamidiye Caddesi, Bâb-ı Âli’yi henüz inşa edilememiş Sirkeci İstasyonu’na bağlayacak olan kuzey-güney doğrultusundaki Orhaniye Caddesi’yle o dönemde şehrin kadim dokusuna yabancı, eliptik bir meydanda kesişir. İbn-i Kemâl ve Hüdavendigâr Caddeleri üzerinde ve bu caddelerin Orhaniye Caddesi ile kesiştiği kavşaklarda da yapı adalarının köşeleri diyagonal olarak biçimlendirilmişti.(21) Bu yeni biçimi yönlendiren birimlerden birisi haritada henüz görünmeyen Sirkeci İstasyon binası, bir diğeri ise Bâb-ı Âli olmalıdır. Bu yeni yapının kurucu akslarından ilki Ankara Caddesi’dir. İkincisi Bâb-ı Âli’yi o dönemde mevcut olmayan Sirkeci İstasyonu’na ve kıyıya bağlayan Orhaniye Caddesi, yapısal değişimin üçüncü kurucu ögesi ise Ebusûd Caddesi’dir (Resim 4’te görülebilen 3 no.lu aks). Bu durumda yeni yapının merkez aldığı birim eleman Bâb-ı Âli’ye doğrudan ya da dolaylı bağlanan akslar, çatkının temel bileşenleridir.

 

Bâb-ı Âli'den Divanyolu'na Kadar Olan Kısım

Bir önceki haritanın devamı niteliğinde çizilen ikinci özgün harita İAK(HRT-001433), Çizim 2‘de yangın yerinin Divanyolu’na bitişik olan bölümünü gösterir. Düzenlemede yeni açılan Nur-u Osmaniye Caddesi (Resim 4’te görülebilen 4 no.lu aks), Nur-u Osmaniye Camisi ve Bâb-ı Âli arasında açılan yeni bir akstır. Bu yeni ögelerden Mahmudiye Caddesi (Resim 4’te görülebilen 5 no.lu aks) ise Divanyolu ve Nur-u Osmaniye Caddesi'ni birbirine bağlar. Böylelikle Divanyolu’nun çarşıyla ve hükümet merkezi Bâb-ı Âli'yle bağlantısı gerçekleşmiştir. Bu durumda, düzenlemeyi yönlendiren aks, Bâb-ı Âli’yi çarşı bölgesine bağlayacak olan Nur-u Osmaniye Caddesi ve yine Bâb-ı Âli’yi Divanyolu'na bağlayacak olan Mahmudiye Caddesi’dir. Kurumlar ve çarşı ile şehrin ana aksı Divanyolu arasında, kesintisiz doğrusal akslar yaratılmış; böylelikle Divanyolu bu akslardan Mahmudiye Caddesi’nin devamında Aziziye Caddesi’yle sahile bağlanmıştır. Özetle, Divanyolu’nun kuzeyindeki düzenlemede Aziziye, Hamidiye, Orhaniye, Ebusûd ve Nur-u Osmaniye Caddeleri yangın yeri düzenlemesinin yapısal belirleyicileri olarak öne çıkan istikametlerdir.

DEMİRKAPI SAHİLİ YANGIN YERİ DÜZENLEMESİ (22)

Vakanüvis Lütfi Efendi’ye göre 4 Mayıs 1866’da, Hocapaşa Elvan Mahallesi’nde çıkan yangın, sur duvarına dayanır.(23) Hocapaşa yangınında zarar görmeyen sahil bölümü, yangından yedi ay sonra yanmıştır. Burada, Hocapaşa düzenlemesinde ucu açık bırakılan aksların ve yapı adalarının, birbiriyle uyumlu bir şekilde eklemlendiği önerilerin geliştirildiği görülür.

Demirkapı yangın yerine ilişkin üç adet harita mevcuttur. Haritaların ikisi 4 Mayıs 1866 (21 Nisan 1282); diğeri 14 Aralık 1867 (17 Şaban 1284) tarihlidir. (Resim 5) Hocapaşa yangınından önce çizilen Çizim 1'de önerilenler, Çizim 3'te gösterilen düzenlemede adeta kopya edilmiştir. Çizim 4'te kırmızı renkli düzenleme çizgileri, Hocapaşa düzenlemesindeki yapı adalarının izini sürdürür; mavi renkli olan çizgilerse kıyıya paralel olarak düzenlenen yapı adalarını gösterir. (Resim 6)

Bu düzenlemede, bir önceki Demirkapı Sahili düzenlemesinde olduğu gibi kıyıdaki doğrusal bir aks esas alınarak, ona paralel ve dik açıda birbirini kesen sokaklar arasında yangından öncekine tümüyle yabancı bir dikey doku oluşturulmak istenmiştir. Bu düzenlemenin yapı kurucu ögeleri Sirkeci İskelesi, Nafia Nezareti Binası ve Bâb-ı Âli'dir. Yeni kıyı çizgisi Çizim 1’de görüldüğü üzere Meyvehoş İskelesi ve Yalı Köşkü arasında en az ve en çok doldurulacak mesafenin hesabıyla belirlenmiş olmalıdır. Dönemin anlayışına göre sur duvarın yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkacak alanın güzellik ve itibar kazanacağına şüphe yoktur.(24) Açılacak geniş caddeler nedeniyle hane ve dükkân arsaları % 30 oranında yer kaybedecektir. Bu kayıplara rağmen düzenlemeden sonra itibar kazanacak olan yerin kıymeti artacaktır.(25) Hocapaşa düzenlemesinde henüz yanmamış olan Demirkapı Sahili için her ne kadar değişim önerisi getirilmemişse de adeta bulmacanın diğer parçasına birleşecek biçimde, bir tür öngörüyle eksik parçaya doğru ucu açık bırakılmıştı. Hocapaşa düzenlemesindeki ana akslar gerçekten de ileri tarihteki Demirkapı düzenlemesinde tamamlanmaya çalışılmıştı. (Resim 7) Sonunda her iki harita birleştirilmiş ve böylece 14 Aralık 1867 (17 Şaban 1284) tarihli Çizim 5'teki öneriye varılmıştır. Özetle aynı mekânda yeni önerinin birkaç çeşitlemesi yapılmıştı. Ne var ki sahil için geliştirilen bu tasarılar uygulanmamış, konutların yerine kıyıda Sirkeci İstasyonu inşa edilmişti. (Çizim 5)

SONUÇ

Bizans dönemi Konstantinopolisinden beri İstanbul şehrinde yaşayanlar için yangın alışılmış bir gerçeklikti. Bu dönemde yangın sonrasında, zaman zaman inşaat malzemesindeki değişiklikler dışında şehir dokusunun yapısal özelliği süreklilik göstermekteydi. Ne var ki 19. yüzyılda yangın yerleri için üretilen yeni düzenlemelerde, yangından önceki dokudan farklı olarak, yangının büyüklüğüne göre yapısal bir değişim önerilmiş ve uygulamaya konulmuştu. Diğer yandan 1848 tarihli Ebniye Nizamnamesi şehrin sokaklarını sınıflandırıyor, yapı cinslerini belirleyerek zorunluluk getiriyor, yanan yerlerde yapılacak uygulamalara ilişkin yeni kararları içeriyordu. Yangın, özellikle Tanzimat’ın ilanından sonra modern imar uygulamalarının hayata geçirilmesinin bir tür aracısıydı. Buna karşılık, şehrin modern imarına yönelik düşüncenin yangına bağımlı olmadan temsil edildiği istisnai örnekler de mevcuttu. Bunlardan biri, dönemin yönetimince “Tanzimat Sahili” olarak isimlendirilen, Demirkapı (Sirkeci) Sahili’ni kapsayan düzenleme haritasıdır. Sur duvarlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bu haritada, eski dokudan tamamen farklı biçime sahip bir öneriyle, sahile yeni bir anlam yüklemek istenmişti. Hocapaşa yangınından bir yıl önce herhangi bir yangın nedenine bağlı kalmadan hazırlanan, önemli imar kararları içeren bu çizim, çalışma alanında görülen tek örnek olmasına rağmen özellikle Tarihî Yarımada’da, modern imar uygulamalarının sadece yangına bağlı olduğu görüşünü yeniden değerlendirmeyi hak eder. Hocapaşa yangınından sonra yapılan yangın yeri düzenlemesinde yeni açılan Ankara Caddesi, sahili yeniden düzenleyen bu haritada bir yıl önce çoktan belirlenmişti. Ne var ki bu düzenlemenin uygulanmasına fırsat olmamış, ardından ortaya çıkan büyük yangın, sahili ve Hocapaşa semtini, Divanyolu’na oradan Kadırga’ya ve Beyazıt’a kadar oldukça geniş bir alanı, yeni bir düzenlemeyle değişime zorlamıştı. 1865 yangını, mekânı değiştirecek bir güç olarak belirleyerek, yapısal yeni eşikler ve sınırlar üretmişti. Bu yeniliklerden birisi, sahili Bâb-ı Âli’ye bağlayacak olan ve yangından çok önce tasarlanan Tanzimat Sahili düzenlemesinde belirlenen, Ankara Caddesi’ydi. Bir diğeri, yine sahil düzenlemesinde önerildiği gibi Hocapaşa yangınından sonra şehri sınırlayan sur duvarının kaldırılmasıyla birlikte Sirkeci ve çevresi tüm şehrin ulaşım odağı olacaktı.

Yangın felaketinin büyüklüğü, yanan yer için önerilecek değişimin de belirleyicisiydi. Bu nedenle, büyük yangınlarda yanan yer yapısal bir değişim geçirirken, görece küçük olanlarda birkaç aksın doğrultuları değiştirilerek, yangından önceki özgün doku kısmen korunuyordu. 19. yüzyıl İstanbulunda yapısal değişim geçiren alanda temel belirleyici olanın istikametler olduğunu bize düşündürür. Bu nedenle Osmanlı’da dönemin şehircilik anlayışı, bir anlamda sokak örüntüsünün bir senteziydi. Ülke sınırları dışındaki diğer yerleşmelerde olduğu gibi modernleşme döneminin mekâna yansıyan ortak özelliği, mümkün olduğunca eşit, ekonomik ve standart tipler oluşturmaktı. İşte bu tipte bir yapı, belirlenen istikametlerin arasında kalan standart yapı adalarıyla var olacaktı.(26) Birbirine eş yapı adalarının etrafını saran ikincil yollar da aynı biçimde birbiriyle kavuşacak; böylelikle gezgin, yeni önerilen mekânda kaybolmayarak kendini güvende hissedecekti. Denetimi de kolaylaştıran bu türden bir yapı anlayışı, modern dönemin kabulüydü. Yapısal değişim, topografya, kıyı çizgisi gibi doğal etmenlere bağlı olabiliyordu. Zira eğimi fazla olan bir arazide, ızgara düzende yapı adaları oluşturmak oldukça güçtü. Bu türden düzenlemelerde, eğrisel yollar doğrusal hale getirilirken istikameti belirleyen etmenler, topografya ve kıyı şeridi, önemli kamusal binalar, duvarlar (istinat, sur duvarı) ve mülkiyetti. Bu dönemde İstanbul’un yapısal değişiminin gerçekleştirilme nedenlerinden biri yangınsa, diğeri Osmanlı yönetiminin hayal ettiği şehri yaratma çabasıydı. Hayal edilenlerden birisi sahil surlarının kaldırılarak alanın dönemin planlama anlayışına göre yeniden düzenlenmesiydi. Zira 19. yüzyıl sonlarında burada dolgu rıhtım ve liman projeleri gündeme gelecekti. Bunun dışında, yeni düzenlemede şehri güzelleştirmenin yanı sıra devletin yönetim kurumlarının kamusal görünürlüklerini artırmaya yönelik bir çabanın varlığı da kabul edilmelidir.(27)

Şehir, içinde barındırdığı mimari ögelerin kendi başına ve birbirleriyle oluşturdukları bir yapıdır. Bu yapı aynı zamanda içinde yaşayanların hafızasına karşılık gelir. Böylelikle şehir topografyasında tarihsel katmanların izleri görünür kalır. 19. yüzyıl için şehir merkezinde uygulamaya konan biçimsel yeni karakterler de bugün hafızamızın bir parçasıdır. Ne var ki günümüzde şehir mekânına yönelik müdahaleler, kimi zaman bu mimari karakterlerin görünürlüklerini engellemektedir. (Resim 8) İşte Hocapaşa yangın yeri düzenlemesinin yapı kurucu aksları da günümüzdeki belediye hizmetleri sonucunda, araç trafiğini yönlendirmek üzere uygulanmış olan bariyerlerle özgün yönelimini kaybetmiş durumdadır. Örneğin, Hamidiye ve Orhaniye Caddelerinin kesiştiği, dönemin Bâb-ı Âli ve Sirkeci İstasyonu arasındaki açıyı vurgulayan eliptik meydanda, günümüzde inşa edilmiş meydancık biçimli şekilsiz yapı adası şehir yaşayanlarının buradaki ilişkiyi çözümlemeye yönelik algısını ortadan kaldırmaktadır. Bu bölgenin morfolojik karakterini yansıtan ögeler olan Bâb-ı Âli, Sirkeci İstasyonu ve düzenlemenin modern eliptik meydanı gibi dönemin şehircilik anlayışının önemsediği, istikametleri yönlendiren temel elemanları ve bunların birbirleriyle kurduğu ilişkiyi bugün fark etmek pek mümkün görünmüyor. Ancak bölgenin tarihsel topografyasını ele alacak yeni bir kentsel tasarımla, buradaki mimari karakter ögelerinin kentsel bağlamda hak ettiği yeri teslim etmek de imkânsız değildir.

Bu yazı, MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nde, Prof. Dr. Gülşen Özaydın danışmanlığında Haziran 2015'te tamamlanmış olan “Tarihi Yarımada'da Hocapaşa Yangın Alanı'nın Mekânsal Dönüşümü” isimli doktora tezinin bir bölümünden alıntı yapılarak kurgulanmıştır.

NOTLAR

1. Tekeli, İlhan, 1980, “Türkiye’de Kent Planlamasının Tarihsel Kökleri”, Türkiye’de İmar Planlaması, Ankara, s.30.

2. Tekeli, 1980, s.32.

3. Oktay, Tarkan, 2011, İstanbul Şehremaneti, İstanbul, ss.11-20.

4. Denel, Serim, 1982, Batılılaşma Sürecinde İstanbul’da Tasarım ve Dış Mekânlarda Değişim ve Nedenleri, Ankara, ss.14-15.

5. Denel, 1982, s.12.

6. Gürses Söğüt, Sibel, 2016a, “İstanbul’un İmarı ve Yangınlar-3, 19. yüzyıl İstanbul’undaki Yeni Şehir Düzenlemelerinde Araçlar, Teknolojiler, Kurumsal Çözümler”, Toplumsal Tarih, sayı:274, ss.82-84.

7. Çelik, Zeynep, 1996, 19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti: Değişen İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s.43.

8. Gürses Söğüt, Sibel, 2015, “Yeni Belgelerle 1865 Hocapaşa Yangınının Sınırları”, Toplumsal Tarih, sayı:263, ss.74-80.

9. Ruzname-i Ceride-i Havadis, sayı:249, 26 Eylül 1865. (Cumaziyelevvel 1282)

10. Gürses Söğüt, 2015, ss.74-80.

11. Gürses Söğüt, Sibel, 2016b, “İstanbul’un İmarı ve Yangınlar-2, 19.Yüzyıl İstanbul’unda Modern İmar Uygulamaları: Yangın Yeri Düzenlemeleri”, Toplumsal Tarih, sayı:271.

12. Ergin, Osman Nuri, 1995, Mecelel-i Umûr-ı Belediyye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Yayınları, İstanbul, cilt:2, ss.947-952.

13. BOA.A.MKT.MHM.d.376/34.

14. Gürses Söğüt, 2016b.

15. Wiener, Wolfgang Müller, 2001, İstanbul’un Tarihi Topografyası, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, ss.41.

16. Özbek Özkan, Müge, 2015, Accessibility Patterns of Istanbul’s Hans Region as a Traditional Urban Trade District”, Sustainable Development and Planning VII, WIT Press, Wessex, ss.227-233.

17. Gürses Söğüt, 2016b.

18. Pinon, Pierre; Yerasimos, Stepfane, 1993, “Relevés Après İncendie et Plans D'Assurances: Les Précurseurs du Cadastre Stambouliote”, Environmental Design: Urban Morphogenesis: Maps and Cadastral Plans, Journal of the Islamic Environmental Design Research Centre 1-2, (ed.) Attilo Petruccioli, Dell’oca Editore, Roma, ss.112-129.

19. Gürses Söğüt, 2016b.

20. Özgün Hocapaşa yangın yeri düzenleme haritasında, Hamidiye Türbesi ve imaretinin yer aldığı aksın devamı niteliğinde aksın ismi, Hamidiye Caddesi olarak mürekkepli kalemle yazılmış olup altına kurşun kalemle Muradiye adı iliştirilmiştir. Bunun anlamı, aks üzerinde yer alan ve 16. yüzyılda Miriman Mehmet Paşa tarafından yaptırılan sebilin Hocapaşa yangınında tahrip olup birkaç ay tahtta kalan V. Murat tarafından yenilenerek “Muradiye” ismi almasıdır. Bu nedenle de sebilin yer aldığı aksa bu tarihten sonra “Muradiye Caddesi” denilmiştir.

21. Osman Nuri Ergin, İtalyan mühendis Luigi Storari'nin Şehremanetinde istihdam edildiği süre içinde emanet mühendislerinin bu tipteki çizim tekniğini İtalyan mühendisten öğrendiklerini belirtir. Hocapaşa düzenlemesinde Storari'nin görev süresi bitmiştir; ancak Mehmed Kemalüddin Efendi (Hocapaşa Düzenlemesi'ni yapan mühendis) Storari'nin öğrencisi olmuş ve ilk defa 1857 tarihli Aksaray-Laleli yangınında İtalyan mühendisin yanında çalışmıştır. (Ergin, Nuri Osman, 1995, cilt:3, s.1244)

22. Özgün haritalar sırasıyla, İAK(HRT 006990), İAK(HRT 006991), İAK( HRT 006989)

23. Aktepe, Münir, 1991, Lütfi Tarihi, cilt:10, Ankara, s.146.

24. BOA.A.MKT.MHM.d.376/34.

25. BOA.İ.MVL.d.0567/25507.

26. Gürses Söğüt, Sibel, 2016c, “İstanbul’un İmarı ve Yangınlar-1, Osmanlı Şehir Yönetiminin Modernleşme Sürecinde Yangınların Rolü”, Toplumsal Tarih, sayı:270, s.52.

27. Söğüt, Emine Sibel, 2015, “Tarihi Yarımada’da Hocapaşa Yangın Alanının Mekânsal Dönüşümü”, MSGSÜ FBE, yayımlanmamış doktora tezi, İstanbul.

 

Bu icerik 5889 defa görüntülenmiştir.