CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI
Türkiye Turizm Tarihinde Bir Kavşak Noktası: Aksaray Ağaçlı Turistik Tesisleri
Nida Naycı, Doç. Dr., Mersin Üniversitesi Mimarlık Bölümü
1950’lerden itibaren hızla gelişen Türkiye’deki turizmin yansıması olarak karşımıza çıkan “yolüstü turistik tesisleri”, döneminin turizm mimarlığı yaklaşımlarıyla Türkiye modern mimari mirasının önemli tanıkları arasında görülüyor. Yazar, değişen hizmet koşulları nedeniyle bugün önemini yitirmesine rağmen hâlâ kullanılan nadir örneklerden olan Orhan Ağaçlı Aksaray Turistik Tesisleri’nin, bir dönem yaygınlaşan “tatil köyü” tasarımları için önemli bir basamak olduğunu belirtiyor.
1950’LERDEN SONRA TURİZM TESİSLERİNİN GELİŞİMİ
II. Dünya Savaşı’ndan sonra hızla gelişmeye başlayan küresel ölçekteki turizm sektörü, Avrupa ve Amerika’da orta gelirli grubunun seyahat hareketliliğini artırmıştır. Bu dönemde, Akdeniz ülkelerinde ortaya çıkan ve önemli bir ekonomik kaynak olduğu anlaşılan turizm haraketinden pay almak isteyen Türkiye’de ise uluslararası standartlarda inşa edilmiş tesislerin yaygınlaştırılmasına ihtiyaç vardır. Ülke genelinde önemli kuruluşlarının geliştirildiği ve turizm müesselerine ait hukuki altyapının oluşturulduğu 1950’li yıllarda, turizm tesislerinin geliştirilmesi için gerekli ekonomik kaynağın sağlanması, yatırımların kurulması ve örnek işletme modellerinin hayata geçmesi amacıyla Emekli Sandığı, ardından Türkiye Turizm Bankası (TURBAN) kurulmuştur.(1) Ülkede oluşan ekonomik ve siyasi koşulların etkilediği önemli alanlardan biri haline gelen turizm sektörü geliştikçe, mimarlık üretimi alanında çalışılan konulardan biri de turizm tesisleri olmaya başlamıştır. Metin Sözen, 1950’lerden itibaren mimarlığın devletin resmî bir ideolojisi olmaktan çıktığını ve mimarların daha serbest ve farklı arayışlar içine girdiğinden bahseder.(2) Ekonomik ve siyasi olarak Batı’yla bütünleşme isteği mimarlık üretimini de etkilemiş; mimarlar gerek yurtdışından gelen farklı yapı malzemelerinin kullanımı gerekse Batı’da ortaya çıkan mimari akımların etkisine girme konusunda hızlı bir etkileşim yaşamaya başlamışlardır. Söz konusu yapılar bir de turizm tesisleri olduğunda, Türkiye’nin kendini Avrupa ailesinin bir üyesi olarak gösterme çabası daha da yoğun hissedilmiştir. “Avrupa standartlarında” tasarlanmış konforlu konaklama tesisleri, yabancı turistlerde Türkiye’de rahat ve özgür bir tatil geçirme imkanının mümkün olduğu algısını oluşturması açısından önemlidir.(3) Bu nedenle, inşa edilecek tesisin tasarım sürecinde mimari üslubunun belirlenmesi, tesislerin işlevselliği ve hizmet kalitesi kadar önem taşımaktadır.
Uluslararası mimari üslubun etkisi öncelikle şehir otellerinde yoğun şekilde hissedilir.(4) Yüksek katlı otel kütleleri, ortak kullanım alanları için ayrılmış zemin ve birinci katların üzerinde yükselmiş monoblok bir prizma etkisi yaratırken, teras katları ortak kullanım işlevlerini içerir. Oda pencereleri, balkonlar, güneş kırıcılar bu tekil blok içerisinde cephe ritminde yatay veya dikeyliği vurgulamak için farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Şehir otellerin yanı sıra; tatilini geçirmek için iyi hizmet kalitesi, doğal güzellikler ayrıca tarihî ve kültürel doku arayan turist gruplarını çekmek için Akdeniz ve Ege kıyılarında ya da Kapadokya gibi iç bölgelerdeki önemli turistik güzergahlar üzerinde tatil amaçlı hizmet veren yeni tesisler kurulmaya başlanır. Bu tesisler dönemin turizm tesisleri yönetmeliğine uygun olarak otel, motel, tatil köyü ve mocamp tesisleri halinde karşımıza çıkar. Birçoğu, standart oda tipi çözümleriyle sade bir işlevsel şemaya sahiptir. Oda balkonlarında kullanılan korkuluk, saçak, briket veya tuğla ile boş-dolu dizilimli paravanların yarattığı cephe ritmi dikkat çeker. Böylece süsleme olmaksızın, geometrik ritm, ışık ve görsellikle dengelenmiş bir üslup elde edilmiştir.(5) 1950-60’larda turizm tesislerinde hakim olan uluslararası üslup yaklaşımı 1970’lerden sonra azalmış, hatta karşı söylemlerin gelişmesine sebep olmuştur. Turizmi farklı kültürlerin mimari ve sosyal çevrelerini tanımak için bir fırsat olarak değerlendiren yaklaşımların benimsenmesiyle birlikte, yöresel yapılı çevrenin karakteristik ögelerini modern mimariye uyarlayan “bölgeselcilik” akımı etkili olmaya başlamıştır. Bu konudaki öncü örneklerden biri Fransız tasarım grubu tarafından İzmir-Foça’da tasarlanan Club Med Fransız Tatil Köyü’dür. Bağımsız konaklama birimleri ve sosyal alanlardan oluşan bu tesis, doğal çevrenin topografyasına kendini adapte eden, yerel mimari ögeleri (kırma çatı, kemer, tonoz ve benzeri) ve yapı malzemelerini yeniden yorumlayan yaklaşımıyla oldukça önemli bir örnek haline gelmiştir.(6)
1970-80’ler, orta gelir grubunda iç turizm hareketliliği ve ikinci konut sahipliliğinin artmaya başlamasına paralel olarak özellikle kıyı bölgelerinde tatil sitelerinin yaygınlaştığı yıllardır. Datça Aktur Tatil Siteleri(7), Bodrum Manastır Otel’de(8) görüldüğü gibi geleneksel Anadolu konut ve sokak örüntüsüne ait biçimlerden baca, kırma çatı, köşeleri akroterli düz teras çatı, merdivenli dar sokaklar, geleneksel yapılardaki pencere oranları, kemerli kapılar gibi yöresel mimari elemanlara atıf vardır. 1980’lerden sonra Türkiye mimari üretim alanını etkileyen post-modernizm yaklaşımı, turizm tesislerinde de görülür. Müşterilerin beğenisi ve konaklama deneyimlerinden memnuniyetle ayrılmasının temel ilke olduğu turizm tesislerinde popüler kültürün ağır basması kaçınılmazdır. Ancak bu süreçte bir önceki dönemde görülen “uyarlama, yeniden yorumlama” yaklaşımından farklı olarak mimari ögelerin kullanımı giderek eklektik bir tarzla biraraya getirilmeye başlanmış, bu nedenle de uslup karmaşası eleştirilerini almıştır.(9)
Sonuç olarak, turizm tesisleri 1950’li yıllardan 1980’li yılların sonuna kadar neredeyse her on yılda bir üslup değiştirerek hızlı ve yaygın bir şekilde Türkiye mimari üretim alanının önemli yapı grupları içerisindeki yerini almıştır. Bu nedenle turizm tesislerinin tarihsel gelişimi, Türkiye’deki turizm politikalarının gelişimi, değişimi ve önemli bir ekonomik sektöre dönüşümü sürecine ışık tutmaktadır.
BİR KONAKLAMA MODELİ OLARAK “YOLÜSTÜ TURİSTİK TESİSLERİ”
1960’lardan sonra Türkiye’nin kendine çekmek istediği Avrupalı turist profilinde temel olarak iki hedef grup yer alır: Birinci grup sayısal olarak daha yaygın olan; sırt çantası veya karavanıyla seyahat eden turist grubudur. İkinci grup ise özellikle Avrupa’nın güney sahillerini tercih eden gelir düzeyi yüksek gruptur. Ancak bu ikinci grubun Türkiye’ye ilgisi nispeten kısıtlıdır. 1960’lardan 1980’li yılların başına kadar ülke genelinde havayolu taşımacılığının, kimi yerlerde ise karayolu ulaşımının bile sıkıntılı olması; 1. ve 2. Sınıf konaklama tesislerinin sayısının kısıtlı kalmasına neden olur. Bu nedenle 1960’lardan sonra ortaya çıkan konaklama modellerinden biri; karayolu ile seyahat etme, gezme ve tatil yapma kültürünün teşvik edilmesi amacıyla dönemin akaryakıt şirketleri tarafından başlatılan ve karayolu üzerinde inşa edilen konaklama tesisleridir. Önemli karayolları üzerinde, özellikle turizm merkezlerine ulaşan güzergahlarda, seyahat edenlerin konaklayacağı bu tesisler “yolüstü turistik tesisleri” olarak kurgulandığı için birçoğu akaryakıt istasyonları ile birlikte tasarlanmıştır. Konaklama birimleri otel, motel ve mokamp hizmetlerinden oluşur.(10)
Yolüstü turistik tesisi girişimleri içerisinde Türkiye genelinde en yaygın konaklama ağına ulaşan oluşum, turizm faaliyetlerindeki bu boşluğu gören BP Petrol işletmeleridir. BP şirketi tarafından 1963 yılında Kervansaray A.Ş. adıyla hizmet veren “Kervansaray Mocamp Dinlenme Tesisleri” zinciri kurulmuştur.(11) Günübirlik seyahatle ulaşılacak uzaklıklarda seçilen alanlarda benzin istasyonlarının yanında kurulan tesislerle yolculara çadır, karavan ve motel ile konaklama olanağı sunan Kervansaray Mokampları’nın Türkiye’de yer seçiminde iklim, doğal, tarihî ve arkeolojik güzelliklerin yoğun olduğu noktalar seçilir. Amaç, Edirne’den giriş yapan Avrupalı turistleri İstanbul’dan başlayarak hizmet verilen rotalarda gezdirmektir.(12) BP Mokamp tesislerinin mimari projeleri, şirket bünyesinde çalışan mimar ve sanatçı Güngör Kabakçıoğlu tarafından hazırlanır.(13) Kamp tesisleri, yüksek kapasiteli otel ve motel tesisleri yapılana kadar turizmde bir geçiş modeli haline gelmiştir. Bu tesisler, aynı zamanda iç turizmi hareketlendirmek ve teşvik etmek için de oldukça önemli bir fırsattır. Kısa sürede çok tutulan bu konaklama modeli kapsamında diğer akaryakıt markaları da benzer tesisler kurmuşlardır. Örneğin Türkiye Petrolleri tarafından BP modeline benzer şekilde akaryakıt istasyonları yakınında tatilcilerin kalabileceği “Turtel Turistik” adlı işletme tesisleri kurulmuştur.(14)
ORHAN AĞAÇLI TURİSTİK TESİSLERİ
Avrupa’da da oldukça yaygın olan ve bu yazıda “yolüstü turistik tesisleri” olarak tanımlanan konaklama modelinin Türkiye’deki girişimcileri BP ve Türkiye Petrolleri gibi uluslararası ve ulusal şirketler iken, İç Anadolu’da yerli bir girişimci olan Orhan Ağaçlı tarafından “Aksaray Ağaçlı Tesisleri” adı altında hayata geçirilen tesis, günümüzde hâlâ hizmet veren ender örneklerden olması sebebiyle oldukça önemlidir. Ağaçlı Şirketler Topluluğu, tüccar olan babasının yanında çalışırken ondan ayrılıp tüm Avrupa’yı gezdikten sonra yeni fikirlerle Aksaray’a dönmüş Orhan Ağaçlı tarafından 1964 yılında kurulur.(15) Ağaçlı Turistik Tesisleri, Ankara-Adana Karayolu üzerinde önemli bir kavşak noktası olan Niğde Aksaray’da kurulmuştur. İskenderun, Gaziantep, Adana, Mersin gibi Güneydoğu ve Doğu Akdeniz illerini Konya, Kayseri, Ankara ve İstanbul’a bağlayan önemli karayolu üzerinde olmasının yanı sıra Kapadokya’nın tarihî ve doğal güzelliklerine olan yakınlığı tesisin yer seçiminde önemli rol oynamıştır. Günümüzde hâlâ aktif olarak kullanılması tesis yatırımı için doğru bir konumlandırma yapıldığını gösterir. Tesisin ilk tasarımları Nihat Güner tarafından projelendirilmiş; 1967-1978 yılları arasında etaplar halinde tamamlanmıştır.(16) Güner’in geliştirdiği ilk öneride, Ankara-Aksaray yolu üzerinde motel, benzinlik, lokanta ve cami bulunur.
(Resim 1) Mokamp alanı Aksaray-Kapadokya yolu üzerinden giriş almaktadır. Lokanta ve benzinlik arasından parselin içerisine doğru ilerleyen servis yolu Mokamp alanı, havuz tesisleri ve otel binasına ulaşım sağlar. Vaziyet planı bir bütün olarak tasarlanmış ve tesis için bütüncül bir işlevsel şema oluşturulmuştur. Aynı zamanda işlevler birbirinden bağımsız olarak da çalışabilmektedir.
Tesislerdeki yapıların inşasına 1964 yılında benzinlik, kafeterya ve restaurant binaları ile başlanmıştır. (Resim 2) Ardından Güner’in tasarladığı 30 yataklı şoförler moteli (1967), müşteriye ve motelde kalacaklara hizmet verecek lokanta (1968), kampçılar için mokamp sahası, servisleri ve hediyelik eşya dükkanı (1972), 40 yataklı BEM Motel (1973), tuzlu su havuzu, hamam, spor ve çocuk alanı gibi ek servisler yapılmıştır. İlk defa şoförler için yapılmış olmasına rağmen, şehir dışından gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgi göstermeye başlaması ile birlikte bölgede konaklama tesisi ihtiyacını gören Orhan Ağaçlı, tesisi büyütmeye karar verir.(17) Bu süreçte Güner tarafından önerilen vaziyet planı da değişmeye başlar.(18)
1964-1967 yılları arasında akaryakıt istasyonu ve şoför oteli tesisteki ilk inşa edilen birimlerdir. Yerden yükseltilmiş yalın bir kütle, ters U formundaki betonarme elemanların çatıdaki tekrarıyla hareketlendirilmiştir. Döşeme ve duvarlar brüt beton teknikle inşa edilmiş, yatay ve düşey hareketleri vurgulayacak şekilde biçimlendirilmiştir. Geniş cam yüzeyler kullanılarak yapının yakın çevresiyle bütünleşmesi sağlanmıştır. (Resim 3) Akaryakıt istasyonu ve araç duraklama alanları saçaklarla vurgulanırken ana yapıda kullanılan düz teras çatının devamlılığı sağlanmıştır. Betonarme ve camın yalın, net bir biçimde kullanıldığı ve cephe hareketliliğinin vurgulandığı uluslararası üslup hakimdir. Sonraki yıllarda şoför moteli yıkılmış; dinlenme tesisi olarak hizmet veren satış birimleri ve lokanta kapsamlı olarak revize edilmiştir. (Resim 4)
Motel birimi (BEM Otel), tek katlı ve düz teras çatılı bir blok içerisinde, doğu-batı yönelimli çift sıra şeklinde düzenlenmiş 21 odadan oluşmaktadır. Kütlenin yalınlığı peri bacalarına gönderme yapan dikey giriş elemanları ve saçaklarla hareketlendirilmiştir. Yapıda geleneksel baca, köşeleri yuvarlatılmış küçük pencere, çörten gibi yöre mimarisinden uyarlanmış mimari elemanlar kullanılmıştır. (Resim 5) Mimar, lokanta ve kafeterya tesislerinden farklı olarak bölgedeki peri bacaları ve geleneksel mimari ögeleri yorumlayan bir yaklaşım geliştirmiştir. Uluslararası üslup içerisinde bölgeselciliği ifade eden bu yaklaşım mimarı tarafından “Orta Anadolu’nun düz damlı, soğuğa ve sıcağa karşı küçük pencereli çevresel mimari geleneğinden yararlanma” şeklinde ifade edilmiştir.(19) Günümüzde düz çatının yükseltilmesi ve kaplanması nedeniyle peri bacası görünümü etkisi azalmıştır. Ancak kütledeki yalın dil ve ritm hâlâ hissedilmektedir. (Resim 6)
Kamp Alanı ve Havuz Tesisleri
1970’lerde yerleşkenin merkezinde otel ve kamp müşterileri için ortak tasarlanmış havuz ve amfi gibi açık alan düzenlemeleri gerçekleşir. Kampçılar için tasarlanmış park alanı, mutfak ve dinlenme birimlerinden oluşan servis birimleri yerleşkenin kuzeydoğusunda konumlanır. Mutfak biriminde bir başka peri bacası göndermesi kullanılmıştır. (Resim 7) Kamp tesisleri günümüzde yoktur, ancak tesis içerisinde özellikle karavanla gelenler için ayrılmış bir kamp sahası halen mevcuttur. Aynı dönemde inşa edilen havuz tesisinde yine modern bir dil kullanılmıştır. Açık yüzme havuzunu çevreleyen servis birimlerinin dış cepheleri tamamen kapalı, havuza bakan iç cepheleri ise geniş cam yüzeylidir. Yapının dışarıda oluşan kapalı ve katı ifadesi tekne tavan biçiminde tasarlanmış betonarme elemanların çatıdaki tekrarıyla hareketlendirilmiştir. (Resim 8)
Otel Melendiz
Artan talebi ve ortaya çıkan konaklama ihtiyacını karşılamak üzere 1978 yılında inşa edilmiştir. Yola bakan giriş kütlesi içerisinde resepsiyon, lobi, restaurant ve dinlenme alanları yer alırken; çift taraflı koridor üzerinde konumlandırılmış odalar, arkaya doğru uzanan kütle içerisindedir. Bu yapıda farklı mimari diller bir arada kullanılmıştır. Otel girişi Selçuklu hanlarına benzer biçimde yükseltilmiş giriş kapısı ile vurgulanmış
(Resim 9), lobi Osmanlı sanatı örnekleriyle bezenmiş
(Resim 10), oda kütlesi dönemin modern mimarlığın yalın hareketleri ile biçimlendirilmiştir
(Resim 11). Ana cepheden çıkma yapan oda balkonları panel duvarlarla gizlenerek hem mahremiyet sağlanmış, hem de cephede geometrik bir ritm oluşturulmuştur. Mimari elemanın tekrarı ile elde edilen ritm ögesi tesis içinde yer alan amfi tiyatroyu perdeleyen duvarlarda da rastlanır.
Mescid
Seyahat edenlerin ibadet ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1998 yılında Aydın Erkan tarafından tasarlanmıştır. Post-modern dildeki Ağaçlı Tesisleri mescidi, Türkiye’in modern cami mimarlığı örnekleri arasında sayılır.(20) Güner tarafından 1960’larda önerilen yerinden farklı olarak yerleşkenin güneybatı köşesinde, akaryakıt istasyonunun arkasında; iki yoldan gelenlerin de rahatça ulaşabileceği bir noktadadır. Tek mekânlı kare plana sahip mescid, geniş çatı saçakları, saçak payandaları, ahşap kırma çatısı ve dikdörtgen pencereleriyle iki katlı geleneksel konut ölçeğindedir.
(Resim 12) Avlu duvarı, giriş kapısı ve metal şebekeli avlu pencereleri Osmanı dönemi külliyelerine benzer bir açık mekân tanımı getirmiştir. Çift kanatlı giriş kapısı, mihrabı ve tavan süslemesi ile ana yapının mütevazı ölçeği ve sade
formu bezemeli bir üslupla dengelenmiştir. Altıgen planlı piramidal formlu minaresi ana yapıya asılmış kubik bir kule eki gibi durmaktadır. (Resim 13)
Orhan Ağaçlı Aksaray Turistik Tesisleri, ilk inşa edildiği 1964 yılından günümüze ulaşan ve Türkiye turizminin farklı dönemlerine tanıklık etmiş önemli bir tesis yerleşkesidir. Zaman içerisinde ortaya çıkan koşullar nedeniyle Güner’in hazırladığı ilk öneride bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Bir taraftan yerleşke içerisine yeni kütleler yapılırken, diğer taraftan var olan tesis yapıları da yeni ihtiyaçlar doğrultusunda yenilenmiştir. (Resim 14) Ağaçlı Tesisleri’nin ilk defa 1960’larda başlayan ve 1990’lı yıllara kadar devam eden tasarım süreci, Türkiye’de aynı dönemlerde yapılmış turizm tesislerinde geliştirilen farklı mimari yaklaşımların tek bir yerleşke içerisinde izlenmesine olanak verir. Tesis içinde farklı tarihlerde yapılmış yapılar karşılaştırmalı olarak ele alındığında bu değişim daha iyi anlaşılır.(21)
SONUÇ YERİNE
“Yolüstü turistik tesisleri”, 1950’lerden sonra ortaya çıkan turizm tesisleri içerisinde dönemin ekonomik ve kültürel koşullarına uygun bir seyahat ve tatil kültürü sunması nedeniyle oldukça benimsenmiş; sadece yabancı değil yerli turizmin de gelişmesine katkı sağlamıştır. Oldukça mütevazı ama bir o kadar da işlevsel olan vaziyet planı çözümleri ve dönemin mimari üsluplarını yansıtan yapıları ile bu tesisler bir dönem pek çok mimarın üzerinde fikir geliştirdiği bir tasarım alanı olmuştur. Bu tesislerde kazanılan deneyimler sonraki yıllarda giderek yaygınlaşan “tatil köyü” tasarımlarına da bir basamak olmuştur. Bu özellikleriyle 1950'lerden sonra Türkiye’de ortaya çıkan turizm tesisi türleri içerisinde ayrı bir sınıflandırılmayı hak etmektedir. Ülkemizin yakın dönem turizm hayatında çok önemli bir rol oynamasına rağmen, günümüzde en az bilinen tesislerdir. Birçoğu 1980’lerden sonra turizm sektöründeki hizmet faaliyetlerinin değişmesiyle birlikte el değiştirmiş ve zamanla yok olmuştur. Orhan Ağaçlı Aksaray Turistik Tesisleri bu dönemde kurulmuş yolüstü tesisleri içerisinde günümüzde hâlâ hizmet veren ender örneklerden olmasının yanı sıra farklı dönem turizm mimarlığı yaklaşımları ile Türkiye modern mimari mirasının önemli tanıklarındandır.
* Yazar, bu yazının hayata geçmesinde paylaştığı bilgilerle önemli rol oynayan sayın Orhan Ağaçlı’ya katkılarından dolayı teşekkürlerini sunar.
*Fotoğraflar aksi belirtilmedikçe yazara aittir.
NOTLAR
1. Emekli Sandığı tarafından İstanbul Hilton, İzmir Büyük Efes Oteli, Büyük Ankara Oteli, Maçka Oteli, Bursa Çelik Palas Oteli, Büyük Ankara Oteli, Stad Oteli gibi özellikle şehir otelleri yatırımında özel sektöre örnek oluşturacak örnek uygulamalar hayata geçirilmiştir. (Özdemir, Mehmet, 2013, “Türk Turizminin Temel Taşlarından: Emekli Sandığı Otelleri”, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, cilt:24, sayı:2, ss.266-275)
2. Sözen, Metin, 1984, Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarlığı, Türkiye İşbankası Kültür Yayınları, İstanbul.
3. Beyhan ve Ünügür, bu dönem uluslararası üslubun turizm tesislerinde kullanılmasının nedenini “turistin kendini alışık olduğu Avrupa ülkesinde hissetmesi; yöre insanlarının da bundan gurur duyması” olarak ifade eder. (Beyhan, Şefika Gülin; Ünügür, Salih Mete, 2006, “Turizm Yapılarında Kimlik Sorunu ve Belek-Kemer Örnekleme Çalışması”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, sayı:10-2, ss.262-273)
4. İstanbul Hilton Oteli (1953), Eskişehir Porsuk Oteli-Orduevi (1956), İstanbul Çınar Oteli (1959), İstanbul Tarabya Oteli (1957-65), Büyük Ankara Oteli (1960), İstanbul Taksim Sheraton Oteli (1959), Ankara Stad Oteli (1962) bu dönemin turizm tesisleri içerisindeki önemli mimari üretimlerindendir.
5. Savaşır, Gökçeçiçek; Tuna Ulutav, Zeynep, 2009, “1960’ların Modern Mimarlık Mirasına İki Örnek: Bergama Tusan Motel ve Selçuk Tusan Motel”, Mimarlık, sayı:350.
6. Türkseven Doğrusoy, İlknur, 2011, “Club Med Frasız Tatil Köyü”, Arkiv, Projeler Dizgisi, v2.arkiv.com.tr/p10620-club-med-fransiz-tatil-koyu.html [Erişim: 11.03.2016]
7. Her iki tatil sitesi de 1972-1980 yılları arasında mimar Nihat Güner, Ersen Gürsel, Öcal Ertüzün ve Mehmet Çubuk tarafından tasarlanmıştır.
8. Ersen Gürsel tarafından 1986-87 yıllarında tamamlanmıştır.
9. Özellikle 1985’den sonra tatil köylerinde karşımıza çıkan ve farklı üslupların bir arada kullanıldığı “sinkretizm” akımı. Kitle turizmine hitap eden bu turizm tesislerinin mimari anlatımı “disneyland”leştirme olarak tanımlanmıştır. (Beyhan; Ünügür, 2006, s.268)
10. Mocamp tesisleri, karavan, çadır gibi geçici ve mobil konaklama modellerine hizmet vermek üzere kurulmuştur. Mobil birimlerin konumlandığı alanların düzenlenmesinin yanı sıra, misafirlere hizmet veren mutfak, çamaşırhane, duş-tuvalet, lokanta, PTT, hediyelik eşya, danışma gibi birimler yer alır. Bunun yanı sıra tek veya iki katlı motel odaları da bulunmaktadır.
11. Bu dönemde BP tarafından, İpsala, Edirne, İstanbul (Kartaltepe), Bursa (Kumluk), İzmir (Çeşmealtı), Kuşadası, Alanya, Ankara (Susuzköy), Nevşehir (Göreme), Mersin (Kızkalesi)’de Kervansaray mokamp tesisleri geliştirilmiştir. (Oktar Ural, Gülay; Berivan Ak, Nazlı, 2012, Bir Asrın Ardından BP Türkiye, BP Petrolleri Yayınları, İstanbul, ss.175-178)
12. Kervansaray tesislerinin amacı şu şekilde aktarılır: “Amaç, turistleri tam da Türkiye’ye girişlerinde karşılayıp, bir ağ gibi ülkeyi saran mocamp geleneği sayesinde bir kamptan öbür kampa uğurlayarak Türkiye’yi dolaşmalarını sağlamak ve zihinlerinde unutulmaz hatıralar bırakmak” (Oktar Ural; Berivan Ak, 2012, ss.176-178)
13. Kabakçıoğlu, Güngör, 1964, “Turizm Hizmetinde Kampçılık”, Mimarlık, sayı:13, s.13.
14. Koraltürk, Murat, 2013, Enerji Dolu 80 Yıl, Aksay Matbaa, İstanbul, s.48.
15. Orhan Ağaçlı, 16.03.2017 tarihli sözlü röportaj.
16. Güner, Nihat, 1974, “Orhan Ağaçlı Turistik Tesisleri”, Arkitekt, sayı:1974-04 (356), ss.157-159.
17. Orhan Ağaçlı, 2017.
18. Nihat Güner kendine eşlik eden iç mimar ve sanatçılarla birlikte değişen koşullara göre tesisin revizyonunu gerçekleştirmiştir. 1990’lardan sonra projelendirme çalışmaları mimar Aydın Erkan yürütmüş; idare binası ve mescit binasını tasarlamıştır.
19. Güner, 1974, s.158.
20. Eyüpgiller, Kemal Kutgün, 2006, “Türkiye’de 20. Yüzyıl Cami Mimarisi”, Mimarlık, sayı:331, ss.20-27.
21. Makalede yer verilen tesise ait eski tarihli görseller 1972 tarihli Orhan Ağaçlı Turistik Tesisleri Broşürü ve kurum websitesinden elde edilmiştir. (agacliotel.com/Sayfalar.asp?dil=53&SiD=13 [Erişim: 22.01.2017])
Bu icerik 5527 defa görüntülenmiştir.