417
OCAK-ŞUBAT 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Mimarın Adı Yok…
    Deniz İncedayı, Prof. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü, Mimarlar Odası Genel Başkanı

  • Depremin Ardından İzmir: İhmal Nerede, Sorumluluk Kimde?
    A. Muzaffer Tunçağ, Eski İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı, Eski Konak Belediye Başkanı
    Özgür Bozdağ, Öğr. Gör. Dr., DEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü
    İlker Kahraman, Dr., Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA

Mimarlık Ortamından Bir “Dev” Geçti: Ragıp Buluç

Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı

 

Ali Ragıp Buluç, onlarca esere imza atmış, ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödüller almış, kalbi mimarlık ve sanat için aşkla çarpan, Ankara’nın kalesini de kulesini de seven dev gibi bir mimardı. Başkente, bölgeye adını veren Atakule gibi sembol bir başyapıt kazandırmıştı. Atakule onun için eserlerinin arasında en kıymetlilerinden biriydi. “Yavrum gibi, övünç duyduğum, üstüne titrediğim eserim” derdi. İnsan eserine nasıl sahip çıkarsa öyle de sahip çıktı Ragıp Buluç Atakule’sine. Atakule’nin yıkımı gündeme geldiğinde kendisine hiçbir şey sorulmamasına yönelik çok buruktu. O benim eserim ve yıkımı için bana hiç bir şey sormuyorlar demişti.

Atakule için başlattığı telif hakları mücadelesi bir mimarın eserine sahip çıkma mücadelesinin önemli bir örneği idi. Telif hakkı mücadelesinin her aşamasında Mimarlar Odası Ankara Şubesi ile işbirliği içerisinde yürüttüğü bu sürecin peşini hiç bırakmadı. Kulenin yıkımından vazgeçilmesi ve çarşı kısmının yıkılmasına ilişkin “bu benim eserim, kule ile çarşıyı birlikte tasarladım, çarşı yıkılacaksa yerine bir şey yapılmasın yeşil alan yapılsın” demişti. Hukuksal sürece taşıdığı telif hakları mücadelesinde, mimarın başka bir etik sorumluluğunu da hatırlatıyordu. “Benim eserimi yıkıp oraya yeni proje çiziyorlar, bana sormuyorlar ve bu projeye de mimar imza atıyor, bu hiç etik değil’ demişti. Onu en çok üzen ise Atakule’nin telif hakkı konusunda çıkan asılsız söylemlerdi. Telif hakkımı devretmem mümkün değil derdi. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre de telif hakkı zaten devredilemezdi. Telif hakkı mücadelesi sürecinin her aşamasını ve duygularını bizimle paylaştı. Çoğu kez “Sen çok meşgulsün, önemli işler yapıyorsun, sana mesaj yazarım.” derdi. 15 Mart 2014’te kısa bir mesaj yazdı, üzgündü. “Sevgili Başkan Atakule’nin yıkımını önlemek için idare mahkemesine açtığım davada hakim 16/3 maddesine rağmen (FSEK) men isteğimi reddetti. Canım çok sıkkın bilgilerinize sunarım. Ragıp Buluç. Sevgiler” Sonra bölge idare mahkemesine başvurdu. 2014 yılının Nisan ayıydı, Ragıp Buluç’tan telefon geldi. “Sevgili Tezcan, Atakule davasında Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu güzel haberi Oda ile birlikte kamuoyuyla paylaşalım; avukat sen ve ben bir arada basın açıklaması yapalım, sen basına haber verirsin, Atakule’de buluşuruz” demişti. Ertesi gün basın açıklaması için Atakule’nin önünde buluştuk, basın fotoğrafı için Atakule’nin en iyi göründüğü noktayı seçti. Sonra telif hakkı davasının her adımında, ruhsat iptali aşamasında, eserine sahip çıktı. Kazandığı davalardaki itirazları takip etti, sürecin hiç peşini bırakmadı. Uzun bir mücadele süreci ile eserine sahip çıkarken Odası ile işbirliğinden asla vazgeçmedi. Hastalığı bile mücadelesine, eserine sahip çıkmasına engel olamadı. “Bu hastalığı yeneceğim, bu davayı kazanacağım” sözleri kulaklarımdan gitmiyor.

Dev gibi bir insandı, dev eserler bıraktı ve telif hakkı mücadelesinde örnek bir mücadele deneyimi kazandırdı. Mesleğini, Ankara’yı, ülkesini ve sanatı çok sevdi. Odasının mücadelesini, her televizyon programından sonra kamuoyuna verilen mesajları hep takdir ederek izler, yazılı olarak memnuniyetini bildirmekten geri kalmazdı. Atatürk Orman Çiftliği ve Kaçak Saray mücadelesini sıkı takip ederdi. Bir gün Mimarlar Odasına, yanıma uğradı, masaya oturdu. Benim sana bir vasiyetim var dedi. “Seni izliyorum, çok önemli yerlere geleceksin ben o günleri göremem ama o zaman senden bir isteğim olacak. Bu ülkenin Hermitage gibi bir müzeye ihtiyacı var. Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Kaçak Saray Hermitage gibi müze olsun. Fikrim sana emanet ve vasiyet” dedi ve gitti.

Ali Ragıp Buluç sanatçı, entelektüel, dev eserler bırakan, eserine çocuğu gibi sahip çıkan bir mimar. Onun savundukları, telif hakkındaki örnek mücadelesi bize emanet, vasiyeti ise hepimiz için ağır bir sorumluluk.

Mimarlık ortamından bir dev geçti, ışıklarda uyu Ali Ragıp Buluç...

Bu icerik 2097 defa görüntülenmiştir.