418
MART-NİSAN 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
ETKİNLİK

Mimarlığın Festival Hali

Saitali Köknar, Dr. Öğr. Üyesi, KHAS Mimarlık Bölümü

İstanbul Mimarlık Festivali’nin ilki, salgın koşulları altında evlere kapanarak yaşamayı öğrendiğimiz zorlu bir senenin sonunda 5-11 Aralık 2020 tarihleri arasında “Paradigma Kayması” temasıyla gerçekleşti. Her sene tekrarlanması planlanan etkinlik, mimarlığın sadece mimarlık çevrelerinde değil toplumsal ölçekte de görünür olmasını ve tartışılmasını hedefliyor. Etkinlik, zaten bienaller, fuarlar, kongrelerle bir araya gelebilen mimarlara, çok önemli olsalar da çoğunlukla erişimi sınırlı kalan böylesi mesleki buluşmaların dışına çıkarak daha geniş kitlelerle beraber mimarlığın hayatımıza kattığı değerleri kutlayıp paylaşabilecekleri bir festival ortamı sunuyor.

 

Dünyada mimarlık festivali adı altında gerçekleşen bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçekte pek çok etkinlik var. Çoğunun ortak özelliği yakın çevrelerindeki zamana ve mekâna yayılmış zaten var olan etkinlik, pratik ve potansiyelleri açığa çıkarmaları. Dağınıkmış gibi duran mimarlık kültürüne ilişkin bileşenleri sınırlı bir zaman ve mekâna sıkıştırarak etkileşimlerini artıran festivaller denebilir ki öncelikle mevcudu görünür kılar. Ardından yoğunlaşmanın yarattığı dinamiğin doğal sonucu olarak mevcudun ötesini hayal etmemize ve yeni imkanları, olasılıkları, birliktelikleri görebilmemize sebep olurlar. En azından hedefleri budur. Başka bir taraftan, festival kelimesi biraz eğlenceli, biraz muzip, biraz da bir birimizden destek alarak kişisel sıkıntılarımızla mücadele gücü devşirdiğimiz enformel bir alanı da tarif eder. İşte formel ile enformel olanın, mesleki ile meslek dışı olanın, uzman ile meraklının bir araya gelip mimarlık konuşup tartışabildikleri bir ortamdan söz ediyoruz. İstanbul Mimarlık Festivali’nin programı oluşturulurken bu arada olma hali gözetildi ve her yeni sürümünde bu hedefine daha da çok yakınlaşacağını düşünüyorum.

Giderek genişleyen kümeler halinde mimarların mimarlarla, mimarların başka disiplinlerden uzmanlarla ve hepsinin konuya ilgi duyan genç, çocuk, yaşlı geniş kitlelerle buluşabildiği, böylesine geniş çerçeveli bir erişim planı olan bir festivalin programının eksiksiz olmasa da dengeli tasarlanabilmesi için öncelikle bir danışma kurulu oluşturuldu. Kapsayıcı bir festival için danışma kuruluna İpek Akpınar, Müge Cengizkan, Ela Çil, Sibel Dalokay Bozer, Neslihan Dostoğlu, Deniz Güner, Yeşim Hatırlı, Sinan Logie, Kerem Piker, Dürrin Süer, Ertuğ Uçar ve Zuhal Ulusoy davet edildi. Festivalin içeriği içinde görev aldığım proje yürütme ekibi ile danışma kurulunun açıkça tartıştıkları, fikirleri gerektiğinde aralarında puanlayarak seçtikleri bir ortamda şekillendi. Festivalin temasının “Paradigma Kayması” olarak belirlenmesinden, programın doğrudan davetle oluşan “sabit” kısmı ile açık çağrıyla belirlenen “hareketli” kısmı hep bu açık tartışma yöntemiyle oluşturuldu. Böylelikle danışma kurulunun katkı ve tepkileri ile programın geniş kitleler tarafından nasıl karşılanacağının üzerinden defalarca geçilmiş oldu. (Resim 1, 2)

Ortaya çıkan programın üzerinden geçecek olursak, festivalin daha sonraki sürümlerinde tekrar edebilecek farklı kuşaklar ve bu kuşaklarda yer alan çeşitli etkinlik tiplerinin ortaya çıktığını görebiliriz. Davetli konuşmacılar, paneller ve sunumlar kongre buluşma formlarını tekrar eden; açık kapı ve açık rota gibi mimarlığı gezerek deneyimleten; kampüs oturumları, atölyeler, oyunlar, tasarım maratonu gibi etkileşim içeren; dans, yerleştirme, yoga gibi performansa dayalı ve çocuklara yönelik etkinliklerin şekillendirdiği yayın kuşakları bir birlerini tamamlayıcı şekilde 150’nin üzerinde katılımcının da katkısıyla programda yer alarak canlı yayınlarla izleyicilerle buluştu. Yaşadığımız salgın koşullarını da hesaba katarak tamamen çevrimiçi tasarlanan etkinlikler dizisi adeta bir hafta boyunca yayınlanan bir festival televizyonuna dönüşmüş oldu. Önümüzdeki yıllarda karantina koşulları ortadan kalksa bile böylesi büyük katılım arzu eden etkinliklerin melez yöntemlerle fiziksel olarak etkinlik alanına getiremediği katılımcıları ve salonlara sığdıramadığı kalabalıkları çevrimiçi teknolojilerle sanal mekânlarda bir araya getirmeye devam edeceklerini öngörmek çok da zor değil.

Programın sabit kanadındaki etkinliklerin çoğu sohbet formatında gerçekleşti. İzleyicilerin yorumları dinamik bir şekilde sohbetlerin içeriğine yansıdı. Bazı örnekler verecek olursak, Ömer Selçuk Baz, Ali Derya Dostoğlu, Burak Pekoğlu ve Aslı Özbay “Neden Doğal” başlıklı panelde Selçuk Avcı moderatörlüğünde taşın doğasını tartıştılar. Bihter Çelik ve Onur Atay moderatörlüğünde gerçekleşen “Mimarlığın Biçimleri: Farklı Coğrafyalar - Mekânlar - Üretim Yöntemleri” başlıklı çok dilli panelde, BitsToAtoms, Herkes İçin Mimarlık, Urban Dig, Urban.Koop, Tbilisi Architecture Biennial ve Todo Por la Praxis kamusaldan dijitale mekânı her yönüyle ele aldı. Prof. Dr. Zafer Yenal’ın “Köye Doğru: Türkiye’nin Değişen Beşeri Coğrafyası ve Mekân” başlıklı konuşmasında yakın zamanda yayınlanan araştırmasından hareketle köy ve kent ilişkisi ve 2000’lerde şehirlilerin köy yaşamına artan ilgisi tartışıldı. “Kriz Anında İstanbul” panelinde “16 milyonun yaşadığı bir metropol krizlerle nasıl baş ediyor?” sorusu Yüksel Demir’in moderatörlüğünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün, İstanbul Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi ve Kiptaş Genel müdürü Ali Kurt tarafından tartışıldı. Docomomo Türkiye’nin, “docomomo kayıtta” etkinlik dizisinin ilk ayağında, modern mirasın belgelenmesi ve sunumu, Elvan Altan, Deniz Güner, Ebru Omay, Yıldız Salman ve Nilüfer Yöney’in katıldığı panelde ele alınırken, aynı konuda Burak Öztürk, Devrim Besim Yücel, Lale Özgenel ve Selda Bancı video sunumları gerçekleştirdiler. Celal Abdi Güzer, Nevzat Sayın, Melike Altınışık, Semra Uygur ve Ömer Selçuk Baz’ın katılımıyla düzenlenen “Paradigma Kayması”na (da) Karşı bir Mimarlık Okulu” başlıklı oturumda, Ytong Mimari Fikir Yarışması’nda 2019 yılında yarışan projeler üzerinden mimarlık eğitiminin geleceğine yönelik öngörüler, yaklaşık olarak 2 dönemdir devam eden mecburi uzaktan eğitim deneyimi ile de karşılaştırarak ele alındı. PAB mimarlık kurucuları Pınar Gökbayrak, Ali Eray ve Burçin Yıldırım ise Ozan Avcı moderatörlüğünde okullarda değişenleri tartıştılar. Mimarizm’in 2007’den bu yana ara vermeden sürdürdüğü ve 150 ziyareti geride bırakan ofis ziyareti ve sohbet köşesi “Çat Kapı”, Yeşim Hatırlı ile festivale özel bir yayın hazırladılar. Sohbet formatının dışında festivalin “Sinema Kuşağı”nda, MUBI koleksiyonunda bulunan kente ve mimariye dair 16 film mimarlık, kent ve film atölyesi Sinetopya’nın kurucusu, araştırmacı, mimar Işıl Baysan Serim’in danışmanlığında bir araya getirildi. Bu seçki MUBI’nin İstanbul Mimarlık Festivali sayfası üzerinden 1 ay ücretsiz izlenebildi. “Paradigma Kayması” teması çerçevesinde kent-mimarlık odağında bir tartışma ve paylaşma platformu kurmak hedefiyle mikrofon, Kampüs Kuşağı kapsamında düzenlenen Açık Kürsü etkinliğinde öğrencilere bırakıldı. Açık Kürsü’ye katılan 8 ayrı öğrenci grubu, mimarlığa dair her türlü konuyu kürsüye getirerek; dert ettikleri konuları diğer öğrencilerle birlikte tartıştı ve seslerini kampüs dışına taşıdı. 

Programın hareketli kanadını oluşturan ve açık çağrı ile gelen başvuruların iki açıdan önemi büyüktü: Birincisi festivalin katılım çeşitliliğini, erişimini mümkün olduğunca arttırmak ve yeni seslere ulaşmak, ikincisi ilk defa üstelik çevrimiçi düzenlenen bir festivalde olası katkı-paylaşım formatlarını araştırmak. Çağrı sonucunda gelen başvurular her iki alanda da festivale büyük renk kattı. Mardin Artuklu’dan x-lab ekibi, aynı yerde olamasak da aynı anda etkinliğe katılanlarla birlikte uçurtma uçurdular. Denizli Pamukkale Öğrenci Kulübü, festivali gün gün takip ederek, mizah eklemeyi de unutmadan festival etkinliklerini özetleyen ParadigMAP adında yarı-resmî bir festival gazetesi yayınladılar. Gazete büyük ilgiyle takip edildi. Dünya Mirası Adalar Girişimi, çalışmalarında geldikleri noktayı tartışmaya açan iki panel düzenlediler. Nurullah Kaya’nın çevrimiçi yoga seansları, Yelda Gin’in toprak kullanarak yenilikçi üretim tekniklerini sunduğu seminer gibi bireysel katılımların yanı sıra, ekipler haline Muhayyel Kentler Atlası, Kent Belleği Kartları, Gelecek Arşivi gibi açık katılımlı birçok atölye düzenlenmiş oldu. İlerleyen yıllarda festivali daha fazla farklı sese açacak olan en önemli ayağının açık çağrı ile elde edilecek etkinliklerden oluşacağını öngörmek çok da yanlış olmayacaktır. Yönetilmesi, programa uygun halde seçimlerinin gerçekleştirilmesi ve bütçelendirilmeleri ne kadar güç olsa da açık çağrı yankı odalarının duvarlarını kırmak için eldeki en önemli araç.

Festivalin gerçekleşebilmesi için mimarlık mesleğinin topludaki değerini artırmayı ülkü edinmiş üç grubun bir araya gelebilmesi gerekiyor: Düzenleyenler, katılanlar ve destek olanlar. Salgın koşullarında böyle bir etkinliğin yararına inanarak destek olan sponsorlar festivalde kendilerine ayrılan sanal alanlarında ziyaretçilerle buluştu. Mesleki olarak oldukça bilgilendirici sunumlar, lansmanlar, etkinlikler düzenlediler. Türkiye’nin birçok farklı ilinden ve dünyada toplam 61 ülkeden 100.000’den fazla kişi festival ile etkileşime geçti. 4.000’e yakın kişinin biletli olarak izlediği festival boyunca gerçekleşen 11 atölye çalışmasına ise yaklaşık 200 kişi canlı katıldı. Böylelikle çember tamamlanmış oldu. (Resim 3)

Neredeyse bir yılı tamamlayacak bir süredir, yüz yüze buluşmaları en aza indirme gayretiyle, işlerimizi çevrimiçi toplantılarla, uzaktan ve üstelik evden yürütmeye çalıştığımız salgın koşullarında, gitmeye kalksak gidemeyeceğimiz, takip etmesi son derece yorucu çok sayıda çevrimiçi etkinlik belirdi. Bilgisayar ve akıllı telefonlarımızın başında bir etkinlikte bir etkinliğe kaybolduğumuz bir haldeyken festivalin tek bir kapıdan girilen bir etkinlik alanı olarak deneyimlenmesini sağlayan yazılımsal altyapının sanal da olsa bir birliktelik hissi yaratmayı başardığını söyleyebiliriz. Bir oturumdan çıkıp yine aynı sanal alanın içinde başlamış diğer etkinliğe “girebilmek”, sesimiz çıkmasa da konuşmanın sonunu beklemeden anında yazarak yorum yapıp soru sorabilmek, gelecekte fiziksel ortamlarda gerçekleşecek buluşmalarda da kullanılması gereken katılımcılığı arttırabilecek fırsatlar olarak ortaya çıkıyor. Yine de çevrimiçi etkinliklerin mekândan bağımsızlaştırmasının doğuştan alışık olduğumuz bedensel iletişim becerilerimizi yok edici ve yalnızlaştırıcı etkisini büyük bir kayıp olarak not etmek gerekir. Öte taraftan mekândan bağımsız olmanın ortaya çıkardığı katılımcı sayısını artıran, her küçük mütevazı sunumu bile uluslararası hale getiren etkisini de hesaba katmalı. Çevrimiçi etkinlikler bambaşka ölçütler açıyor; bir salonu iki bin kişi ile doldurmak büyük bir başarı iken, sadece iki bin kişinin izlediği bir video aynı etkiyi bırakmıyor. İnsanların fiziksel olarak görüşmeyi özlediği koşullarda, yaşanan çevrimiçi etkinlik yoğunluğuna rağmen festivalin sevindirici bir şekilde büyük bir ilgiyle izlenmiş olması gelecek sürümlerinin etkileşim ve katılım konusunda daha da iyi noktalara gelebileceğinin habercisi.

Bu icerik 1357 defa görüntülenmiştir.