407
MAYIS-HAZİRAN 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK GÜNDEM

Gezi Parkı Protestolarının Altıncı Yılı: Sivil Kültür ve Katılım Kavramlarını Yeniden Düşünmek

Şebnem Önal Hoşkara, Prof. Dr., DAÜ Mimarlık Bölümü

“Kentlerin toplumsal olarak daha kapsayıcı, erişilebilir ve eşitlikçi olabilmesi, ayrımcılığın ve güvensiz kentsel koşulların ortadan kaldırılması, kimlikli ve daha yaşanabilir, sağlıklı kentlerin oluşturulması, söz konusu ‘kentsel kamusal alanların etkin kullanılmasına olanak veren, demokratik ve sivil toplumu kapsayıcı planlama ve tasarım yaklaşımları’ ile mümkündür.” “Kentsel mekânın ve kamusal alanın yeniden planlanması sürecinde üretilen, mekânsal gelişime yön verici plan ve projelerin, sivil toplumun da karar verme süreçlerine katılımı ile ortaya çıkarılması, kentlilerin kentsel mekânı ve kamusal alanı kendi kullanma ve yaşam biçimlerine göre değiştirmeleri ve bu yolla kendi hayatlarını etkileyen kararlara daha doğrudan dahil olmaları adına önem taşımaktadır.” “Taksim Meydanı’nın dönüştürülme sürecini ve ardından bir sivil toplum hareketi olarak ortaya çıkmış olan Gezi Parkı protestoları, oluşumundan altı yıl sonra, genel-yerel ve merkezî yönetim sorunsalı çerçevesinde ve kent-kentsel mekân-kamusal alan-yurttaşlık-kentlilik-hak-sorumluluk eksenlerinde yeniden değerlendirerek, yaşanmışlıklardan dersler çıkarmak, yeni yönetimlere yön verici olacaktır.”

 

“Kent, mekân içinde bir yer olmaktan öte, zaman içinde bir dramdır.”

                                                                                                             Patrick Geddes

Kent içinde hem fiziksel hem de sosyal boyutuyla var olan kentsel mekânlar ve kamusal -açık-alanlar, sosyal, tarihî, toplumsal, ekonomik ve kültürel değerleri ile kentlere kimlik veren en güçlü elemanlar ve kamusal yaşamı destekleyen en önemli araçlardır. Meydanlar, sokaklar, parklar ve yeşil alanlar şeklinde kentsel doku içinde var olan kentsel kamusal alanlar, tarihsel süreç içinde ve mevcut zaman diliminde, kentte yaşayan insanların yaşam biçimlerinin de bir yansıması olarak, kentlerin tarihini, yerel karakterini ve kültürel çeşitliliğini ortaya çıkarırlar. Bu bağlamda “kentin kalbi ve ruhu” olarak da algılanabilirler.

Kentlerin toplumsal olarak daha kapsayıcı, erişilebilir ve eşitlikçi olabilmesi, ayrımcılığın ve güvensiz kentsel koşulların ortadan kaldırılması, kimlikli ve daha yaşanabilir, sağlıklı kentlerin oluşturulması, söz konusu “kentsel kamusal alanların etkin kullanılmasına olanak veren, demokratik ve sivil toplumu kapsayıcı planlama ve tasarım yaklaşımları” ile mümkündür. Bu kapsamda sivil toplumun, bir başka deyişle kamusal alanın birincil kullanıcısı olan kentlilerin, mekânsal değişim ve dönüşüm süreçleri içinde alınan kararlara ve planlama / tasarım süreçlerine katılımı; 1992 yılının Mart ayında Avrupa Konseyi Avrupa Yerel Yönetimler Konferansı'nda kabul edilmiş olan Avrupa Kentsel Şartı içinde de tanımlanmış şekliyle, “kentlinin kentsel mekâna sahip çıkma ve kentte söz söyleme hakkını talep etme isteği, hakkı ve sorumluluğudur”(1). Henri Lefebvre’in tanımıyla “kentin sosyal, politik ve ekonomik ilişkilerinin yeniden yapılandırılması” olan kentsel hak bağlamında katılım, temsili demokrasiye alternatif olarak, “kentlinin planlama kararlarında doğrudan ve belirleyici roller üstlenerek yer almasını” ifade eder. İşte bu noktada da, kentlerin ve kentsel kamusal alanların değişim ve dönüşüm süreçleri içinde “sivil kültür” ve/veya “sivil toplum” kavramlarının önemi karşımıza çıkar.

1960’lı yıllarda, sivil kültür konusunda temel çalışmalara öncülük etmiş olan Gabriel Almond ve Sidney Verba, sivil kültürü, iletişim ve iknaya dayalı bir ortak görüş ve çeşitlilik kültürü, değişime izin veren ancak değişimi yöneten bir kültür olarak tanımlar.(2) Sivil kültür, bireysel davranışları politik sistemin yapısı ile birleştirir, bütünleştirir. Bu bağlamda sivil kültür, toplum içinde, yönetişim ile birlikte, devlet kurumlarının performansını belirleyen önemli faktörlerden biridir;(3) bir yandan devleti topluma karşı sorumlu bir yönetim aygıtına dönüştürürken,(4) diğer yandan şeffaf ve demokratik bir devlet oluşumuna da yön verir. Kentsel kamusal alanın değişim ve dönüşüm süreçleri içinde doğrudan “kullanıcı” ya da bir başka deyişle “kentli” rolünde olan sivil toplum; Keyman’ın tanımıyla, “kendisini ve eylemlerini bir bütün olarak, devlet iktidarının baskısı ve denetimi altında olmayan gönüllü kuruluşlar (ve/veya bireyler) yoluyla örgütler”(5). Bu özellikleriyle sivil kültür ile demokratikleşme arasında ve sivil toplumun kararlara katılımı ile kentsel kamusal mekânın dönüşüm -planlanması ve tasarımı- süreci arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Bu noktada, sözü edilen ilişkileri, sivil toplumun, kentsel mekânın ve kamusal alanın dönüşüm planlaması ve tasarımı süreçlerine katılımı üzerinden biraz açmamız yerinde olacaktır.

Kentsel mekânın ve kamusal alanın yeniden planlanması sürecinde üretilen, mekânsal gelişime yön verici plan ve projelerin, sivil toplumun da karar verme süreçlerine katılımı ile ortaya çıkarılması, kentlilerin kentsel mekânı ve kamusal alanı kendi kullanma ve yaşam biçimlerine göre değiştirmeleri ve bu yolla kendi hayatlarını etkileyen kararlara daha doğrudan dahil olmaları adına önem taşımaktadır.(6) Katılımcı planlama ve tasarım anlayışı olarak isimlendirebileceğimiz bu yaklaşım ile insanları yerel karar alma süreçlerine dahil etmek, ortak bir amaç veya çıkar etrafında bir araya getirmek, sivil toplumu yetkilendirmenin yanında toplumsal bütünlük kurmaya da yardımcı olacaktır.(7)

Tüm bu görüşler ışığında, Taksim Meydanı’nın dönüştürülme sürecini ve ardından bir sivil toplum hareketi olarak ortaya çıkmış olan Gezi Parkı protestoları, oluşumundan altı yıl sonra, genel-yerel ve merkezî yönetim sorunsalı çerçevesinde ve kent-kentsel mekân-kamusal alan-yurttaşlık-kentlilik-hak-sorumluluk eksenlerinde yeniden değerlendirerek, yaşanmışlıklardan dersler çıkarmak, yeni yönetimlere yön verici olacaktır.

“Ülkemizin toplum, kent ve demokrasi tarihinin en parlak ve onurlu sayfalarından biri olan ve anayasal bir zeminde, meşru olarak gerçekleştiği daha önce verilen yargı kararlarıyla tescil edilen”(8) Gezi Parkı protestoları, sivil kültür-demokratikleşme, sivil toplum-katılım, kamusal alan-katılımcı planlama / tasarım ilişkileri kapsamında ele alındığında, sivil toplumun planlamaya doğrudan katılım talebi ve kentli hakkı şeklinde ortaya çıkmış bir sivil protesto biçimi olarak doğru ve saptırılmadan değerlendirilmelidir. Sivil toplumun, farklı işlevlerin yer aldığı, toplumun aynası, kentin kalbi durumundaki kent merkezi kamusal alanlarının yeniden düzenlenmesine yönelik mekânsal plan ve projelerin oluşumuna doğrudan katkı sağlaması, kendi yaşadıkları mekânlarla ilgili önceliklerini net olarak ortaya koyması ve kentsel gelişim süreçlerini ve planlama kararlarını takip edebilmesi / denetleyebilmesi demokratikleşmenin ve demokratik yönetim sistemlerinin oluşumunun ön koşuludur. Yönetimler, sivil kültüre ve kamu yararına saygı çerçevesinde, kent kullanıcılarının kararlara katılım yollarını açık tutmak ve kentsel kamusal alanlar ile ilgili her türlü kararı, bilimsel doğrular ve hukuk kuralları çerçevesinde yürütmek durumundadırlar. Gezi deneyimi, tüm bu doğrulara ışık tutacak verileri içinde barındırmaktadır.

Son söz…

Bu bağlamda, kamusal alanlarımızın, kentlerimiz için toplumsal barışın ve dayanışmanın mekânları olarak düzenlenmeleri yönünde bir gelişim ve değişim sağlanması, “ürüne değil sürece odaklanan, tasarım ve planlama süreçlerinde katılımı öngören” stratejik planlama anlayışı ile mümkündür. Özellikle kentsel kamusal alanların değişim ve dönüşümleriyle ilgili karar verme süreçlerinin demokratikleşmesinde, planlamanın, stratejik yaklaşım ile katılımcı bir süreç içinde yürütülmesi, kısmi katılımdan da öte tam katılım sağlanabilmesi ve katılım yoluyla eyleme dönük bilgi üretmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım, sadece kamusal alana değil, demokratik ve katılımcı bir toplumun gelişmesine de olanak sağlayacaktır.

Taksim Dayanışması bileşenlerini yargılamaya yönelik açılan davanın ilk duruşması 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde yapılacak. Konuyla ilgili yapılan “Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz!” başlıklı basın açıklaması taksimdayanisma.org adresinden okunabilir.

Kaynak: taksimdayanisma.org

NOTLAR

1. Baş, Cemal (der.), 2017, Avrupa Kentsel Şartı, Türkiye Belediyeler Birliği, Ankara.

2. Almond, Gabriel A.; Verba, Sidney, 1963, The Civic Culture: Political Attitudes and Democracy in Five Nations, Princeton University Press, Pinceton.

3. Putnam, Robert D., 1993, “The Prosperous Community: Social Capital and Public Life”, The American Prospect, cilt:4, sayı:13.

4. Keyman, E. Fuat, 2005, “Avrupa’da ve Türkiye’de Sivil Toplum”, personel.omu.edu.tr/docs/ders_dokumanlari/8685_42634_4082.pdf [Erişim:19.04.2019]

5. Keyman, 2005.

6. Ökten, Ayşe Nur, Kurtarır, Erhan, Çekiç, Tuba İnal, 2013, “Katılımın Yokluğunda Gezi’de Direniş”, Planlama, sayı:2013/1, ss.45-51.

7. Communities and Local Government, 2006, Strong and Prosperous Communities: The Local Government White Paper, Cm 6939-1, HMSO, Londra. Blake, G.; Diamond, J.; Foot, J.; Gidley, B.; Mayo, M.; Shukra, K.; Yarnit, M., 2008, Community Engagement and Community Cohesion, Joseph Rowntree Foundation, York.

8. Taksim Dayanışması Gezi Davası Sürecine İlişkin Basın Açıklaması, 11 Mart 2019, mimarist.org/gallery/taksim-dayanismasi-gezi-davasi-surecine-iliskin-basin-aciklamasi/ [Erişim:19.04.2019]

Bu icerik 2157 defa görüntülenmiştir.
<p>Taksim Dayanışması bileşenlerini yargılamaya  yönelik açılan davanın ilk duruşması 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde yapılacak.  Konuyla ilgili yapılan “Geziyi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı  reddediyoruz!” başlıklı basın açıklaması taksimdayanisma.org adresinden  okunabilir.<br /> Kaynak: taksimdayanisma.org</p>