GÜNCEL
“Götürüsü Yüksek” Bir Proje: Ankapark
Emre Sevim, Şehir Plancısı, TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Eski Başkanı
Açılışının hemen ardından tadilata girerek her gün bir yeni tartışmalı başlık ile karşımıza çıkan Ankapark projesi, ihalesi, maliyeti ve güvenlik açığı gibi pek çok nedenden ötürü gündemden düşmeyecek gibi görünüyor. Yazar, Ankapark’ı “Cumhuriyetin ütopyası olan AOÇ’nin kuruluş amaçlarına hizmet etmeyen bir proje” olarak değerlendiriyor.
2000’li yılların ortalarında Melih Gökçek’in “Ankara’ya Disneyland kuracağım” vaadiyle hayatımıza giren ve AOÇ arazisi üzerinde yer seçmesiyle, yüksek maliyetiyle, bir türlü özelleştirilememesiyle ve nihayetinde çok düşük bedel karşılığı özelleştirilmesiyle gündemde kendine yer bulan Ankapark, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 20 Mart’ta açıldı. Her ne kadar “Gündemde kendine yer bulan” şeklinde tanımlasam da bütün bu uzun süreç boyunca özellikle TMMOB’ye bağlı Meslek Odalarının çabaları dışında bu projeye ilişkin muhalefet mevzilerinde yeterince tartışma ve itiraz ortamı yaratılamadığını düşünüyorum. Bu düşünceye kapılmamdaki en büyük sebep projenin büyüklüğü… Projeyi dayatan (Genelde bir projenin uygulanması eylemini “projeyi hayata geçirmek” şeklinde ifade ederiz fakat bu proje hayata geçirilmedi; herhangi bir rasyonel dayanağı olmadan Ankaralılara dayatıldı.) Melih Gökçek tarafından “Cumhuriyet tarihinin Marmaray’dan sonra devlet tarafından finanse edilen en büyük ikinci yatırımı” olarak dile getirilmişti. Hepimizin elinin altında internet gibi bir derya var; çok kısa bir araştırmayla bu denli büyük bir projenin ve -en başında söyleyeyim- bu denli büyük bir kaynak israfının yeterince gündem olamadığı, tartışılamadığı -AOÇ üzerinde yer seçmesi hususunu ayrı tutarsak- sonucuna gayet kolay bir şekilde ulaşmak mümkün. Bu yazıda amacım olmuş-bitmiş bu projeye ilişkin birkaç soru sorarak ve bu soruların cevaplanmasına yönelik yol gösterici bir görev üstlenerek bu uzun süreci kamuoyunun değerlendirmesine ve tartışmasına sunmak olacak.
Bu tartışmayı açmadan önce şu noktayı belirtmem gerekiyor; Ankapark, Atatürk Orman Çiftliği içindeki konumlanışıyla Cumhuriyet’in ütopyası AOÇ’ye distopik bir hançer gibi saplandı. Ankapark’ın AOÇ üzerinde yer seçmesi üzerine çok sayıda çalışma yapıldı, yazılar yazıldı ve raporlar hazırlandı. Bu yazıda Ankapark’ın AOÇ’yi talan etmesinden ziyade bir temapark olarak Ankapark’ı tartışacağız, bu tavrımın AOÇ’yi göz ardı etmişim gibi görünmesini istemem. Konunun bu çerçevesiyle ilgili bilgi edinmek isteyenler Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi’nin çalışmalarından faydalanabilirler. (Resim 1)
ANKAPARK CİDDİ BİR PROJE MİDİR?
Gayet öznel bir yorumla başlayacağım; her ne kadar projeyi dayatan kişi olan Melih Gökçek projeyi “Cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci yatırımı” şeklinde bir övünç kaynağı olarak dillendiriyorsa da bence Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük bir devletin finanse ettiği en büyük ikinci projenin hepi topu bir temapark olması en basit tabiriyle utanç vericidir. Peki, bu utancın ötesinde söz konusu proje bu kadar yatırımı hak edecek kadar ciddi bir proje midir; ciddi analizlere ve plan / programlara dayanmakta mıdır?
Melih Gökçek’in temapark vaadiyle birlikte gelişen süreçte, öncelikle bu parkın nereye inşa edileceği konusu spekülatif bir tartışma yarattı. Melih Gökçek, öncelikle projenin uygulanacağı alan olarak Eskişehir Yolu hattında Ballıkuyumcu mevkiini; sonrasında İstanbul Yolu hattında Sussuz mevkiini işaret etti. Bu süreçte Melih Gökçek tarafından, parkın yaklaşık 300 hektarlık bir alan üzerine kurulacağı kamuoyuna açıklandı. 2006 senesinde Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanunu’nda gerçekleştirilen değişiklikle AOÇ arazileri üzerinde plan yapma yetkisi Ankara Büyükşehir Belediyesine devredildi. Bu yasa değişikliği sonrasında Ankara Büyükşehir Belediyesi, Atatürk Orman Çiftliği arazisi için 2007 yılında bir plan onayladı. Bu planda daha sonra Ankapark’ın yerleşeceği alan olan Hayvanat Bahçesi Yenileme Alanı mevcuttaki TCDD tesislerinin güneyinde ve bugün Ankara Bulvarı ile Sabancı Bulvarı arasında kalan yaklaşık 1000 hektarlık bir alan olarak işaretlenmişti. Bu plan 2009 yılında TMMOB’ye bağlı Çevre Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, Peyzaj Mimarları Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası’nın açtığı dava sonucunda iptal edildi. 2010 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi yeni bir plan onaylayarak Ankapark’ı 217 hektar büyüklüğündeki bugünkü alanına taşıdı. (Resim 2, 3)
Aslında, yer seçimine ve alan büyüklüğüne yönelik bütün bu değişiklikler Ankapark’ın ne kadar gayriciddî bir proje olduğunu göstermek açısından yeterlidir. Bu denli büyük bir projenin yer seçimi analizi yapıldığında bu kadar farklı nitelikteki alanların gündeme gelmesi pek mümkün değildir. Diğer taraftan projenin uygulanacağı alan büyüklüğü 217 hektar ile 1000 hektar arasında değişiklik göstermiştir. Yine bu denli büyük bir yatırımın ihtiyacı olan alanın bu kadar esnek olması çok fazla karşılaşılan bir durum değildir. Projenin gayriciddîliğine yönelik diğer bir yol gösterici husus, projenin ziyaretçi sayısına ilişkin öngörüler olarak ortaya konabilir. Melih Gökçek tarafından farklı zamanlarda beklenen yıllık ziyaretçi sayısı; 2 milyon, 5 milyon ve 10 milyon kişi şeklinde açıklandı. Böylesine büyük bir yatırımın pazar analizlerinin yapılmış, hedef kitlesinin belirlenmiş olması gerekirken, farklı dönemlerde farklı beklentilerin açıklanması projeye yönelik kafalarda soru işareti oluşturmuştur.
BİR TEMAPARK OLARAK ANKAPARK
Bir temapark olarak Ankapark’ın çok temel bir handikabının bulunduğunu söylememiz mümkün; Ankapark’ın bir teması yoktur! Dünya üzerinde uygulanan temapark örneklerine bakıldığında uygulamalarda macera, gelecekçilik, ulusal kimlikler, doğa, tarih, film / çizgi film kahramanları gibi birkaç ana tema öne çıkmaktadır. Ankapark’a bakıldığında; Mevlana türbesi kubbesi, dinozor çadırı, lazer silah çadırı ve robot heykeller çadırı gibi birbirleriyle hiçbir şekilde temas etmeyen eklektik bir tema(!) ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu temasızlık özellikle uluslararası pazarda yer edinmek isteniyorsa -ki parkı işletecek firmanın parkın adını “Wonderland Eurosia” şeklinde değiştirmesi böyle bir hedefin olduğunun göstergesidir- çok ciddi bir pazarlama problemi olacaktır.
Avrupa’da hizmet veren temaparklar irdelendiğinde, temapark uygulamalarında genel olarak iki pazarın hedeflendiği görülmektedir. Legoland / Almanya, Holidaypark / Almanya gibi uygulamalar, doğrudan kurulu olduğu ülkenin vatandaşlarını çekmeye çalışırken; Paris Disneyland / Fransa, Europapark / Almanya gibi bazı uygulamalar ise seçtiği yerin öz turistik potansiyelinden de faydalanarak ya da sınır bölgelerde yer seçerek uluslararası bir cazibe merkezi haline gelmeyi hedeflemektedir. Ayrıca örnekler üzerinden de görülecektir ki bazı tema parklar, bir markanın reklam aracı olması özelliğini de taşımaktadır; Ankapark için böyle bir nitelik de söz konusu değildir.
Türkiye’de kişi başına bir yıl içinde eğlence sektörüne harcanan para 2018 yılı için 90 TL olarak tespit edilmiştir. Almanya’da ise bu tutar 2018 yılı için 2366 €’dur. Bu uçurumu göz önüne aldığımızda Ankapark gibi büyük bir yatırımın iç pazar ile ayakta durabileceğine yönelik tahmin yürütmek çok zor görünmektedir. Ankapark’ın uluslararası bir cazibe merkezi halini almasına yönelik ihtimalin ise Ankara’yı bir yılda ziyaret eden yabancı turist sayısının 500.000 kişi olduğunu düşündüğümüzde, gerçekçi bir seçenek olarak ele alınması mümkün değil. Ayrıca, Ankapark gibi dar ve sabit bir müşteri kitlesine hitap eden tema parkların piyasada tutunmaları için sürekli yeni yatırımlara ve yenilenmelere ihtiyaç duyduğunu belirtmemiz gerekir. Melih Gökçek’in “10 milyon kişi ziyaret edecek” iddiasına göre Ankapark’ın Avrupa’nın en çok ziyaret edilen ikinci tema parkı (Hâlihazırda Paris Disneyland’ın ve Europapark’ın yıllık ziyaretçi sayıları sırasıyla 16 milyon kişi ve 5 milyon kişi civarlarındadır.) olması hedeflenmektedir. Ankara’yı ziyaret eden turist sayısı, Ankara’nın ülke içindeki konumu ve Ankaralının ekonomik gücü irdelendiğinde mevcut pazarın bu hedefi tutturmaktan çok uzak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. (Resim 4)
ANKAPARK’IN MALİYETİ VE SATIŞI
Maalesef ki, Ankapark’ın yapım maliyetini tam olarak bilmiyoruz. Meslek Odalarının maliyeti öğrenmeye yönelik çabaları da Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin “ticari sır” gerekçesine takıldı. Sanırım “Bir kamu kurumu tarafından kamu kaynakları kullanılarak gerçekleştirilen bir proje nasıl ticari sır olur?” sorusu, bütün kamuoyunun cevabını araması gereken bir soru olmalıdır. Melih Gökçek’in yerine atanan Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mustafa Tuna projenin maliyetini 2 milyar TL olarak açıkladı. Parkın uzun yapım süreci -ve bu uzun süreçte TL’nin ciddi değer kaybetmesi-, oyuncakların büyük bir kısmının yurtdışından getirilmesi (Parkın işletme genel müdürü oyuncakların % 90’ının Avrupa’dan % 10’unun ise Çin ve Türkiye iç pazarından temin edildiği bilgisini basınla paylaşmıştır.) gibi konular düşünüldüğünde parkın yapım maliyetinin, TL cinsinden değil döviz cinsinden tartışılmasının bizi daha sağlıklı sonuçlara götüreceğini belirtmemiz gerekir. Melih Gökçek Disneyland projesini ilk ortaya attığı yıllarda, yani 2000’lerin ortalarında bu iş için harcanacak parayı 750 milyon dolar- 1 milyar dolar arasında olarak açıklamıştı.
Projeye ilişkin diğer bir sorunlu süreç ise özelleştirme sürecidir. Belki de dünya üzerinde ilk defa kamu tarafından gerçekleştirilen bir projenin daha bitirilmeden özelleştirilmesi gündeme getirilmiştir. Akıllara iki soru geliyor, “Madem kamu açısından zarar edilecek bir projeydi Ankara Büyükşehir Belediyesi asli görevi olmamasına rağmen bu işe neden girdi?” ve “Madem çok kârlı bir projeydi özel sektör neden böyle bir yatırım gerçekleştirmedi?”. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankapark’ın 29 yıllığına kiralanması için altı defa ihaleye çıkmıştı; ilk beş ihaleye başvuru dahi olmadı. Son ihalede ise Çinli ve Türk şirketlerden oluşan bir şirketler birliği yıllık 26 milyon 400 bin TL bedel ile -ki bu bedel Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin tespit ettiği muhammen bedele tam olarak eşittir- ihaleyi kazandı.
Ankapark henüz işletmeye geçmediğinden ve Ankara’da benzeri bir proje olmadığından parkın sağlıklı bir şekilde değerlemesini yapmamız şu an için pek mümkün görünmemektedir. Fakat bu ihale bedelinin çok düşük bir bedel olduğunu birkaç örnekle ortaya koymamız mümkün. Öncelikle, Mustafa Tuna’nın yapım maliyetinin 2 milyar TL olduğuna dair açıklamasını, TL’nin değer kaybetmesi hususunu göz ardı ederek ele aldığımızda dahi proje maliyetinin yaklaşık 1/3’ü bedelle özelleştirilmiştir. Kamuoyunda tartışılan maliyet hesabında, bugüne kadar projenin üstüne yerleştiği Atatürk Orman Çiftliği arazileri hesaba katılmadı. Elbette ki bu arazilerin de büyük bir maddi değeri vardır. Ankapark projesinin hiç uygulanmadığını farz etsek dahi ihaleyi alan şirketler birliği, yıllık yaklaşık 12,10 TL / m2 bedelle AOÇ arazilerini kiralamış oldu. Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü, geçmişte, bugün Ankapark’ın inşa edildiği alanın bir kısmını 200 m2’lik hobi bahçeleri şeklinde parselleyerek Ankaralılara kiralamıştı. Bu uygulama 2001 yılında bahçe başına aylık 25 milyon TL kira bedeli alınarak hayata geçirilmişti. TÜİK verilerine göre 2001 yılındaki 25 milyon TL, ihalenin sonuçlandığı 2018 Eylül ayında 236,80 TL’ye tekabül etmektedir. Yani, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü, herhangi bir yatırım yapmadan, bu alanları yıllık 14,20 TL / m2 bedelle, yani Ankapark ihalesi ile elde edilen bedelden daha yüksek bir bedelle kiralamaktaydı.
Diğer bir değerlendirme ölçütü olarak, nispeten bütünlüklü bir alanda hizmet veren Ankamall AVM’yi ele almamız mümkündür. Doğu sınırı Ankamall AVM’ye sadece 750 metre uzaklıkta olan Ankapark alanı, Ankara’nın ana arterlerinden birisi olan İstanbul Yolu’na komşudur. Ankamall AVM yaklaşık 10 hektar büyüklüğünde bir arsa üzerinde kurulmuştur. Her sene değerleme raporu yayımlanan Ankamall AVM’nin 2018 yılsonu raporuna göre bedeli 2 milyar 126 milyon TL’dir. Tabi ki, “Ankapark’ın üzerine yaklaşık 22 tane Ankamall AVM yerleşirdi.” diyerek bu alan üzerinden doğrudan bir bedel tespiti yapmamız doğru bir yaklaşım olamaz. Fakat bu örnek üzerinden de Ankapark arazisinin çok düşük bir bedelle özelleştirildiği sonucuna ulaşmamız gayet mümkündür.
İşte bütün bu irrasyonelliğin sonucunda; Ankapark, yerel seçimlerin hemen öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir başarı timsali olarak gösterildi ve muzaffer bir edayla açıldı. Projenin mimarı Melih Gökçek ise projenin tıkandığı noktalarda bile sosyal medya üzerinden projesini savunmaktan geri durmadı / durmuyor. Çok yüzeysel bir şekilde irdelemeye çalıştığımız üzere bu konuyu tartışmak, tarihe not düşmek ve günü geldiğinde bu proje üzerinden hesap sormak yurttaşlar olarak görevimiz olmalıdır diye düşünüyorum. Ankapark, Cumhuriyetin ütopyası olan Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluş amaçlarına hizmet etmeyen bir projedir. Ankapark, bu ütopya ile hesaplaşma amacı güden bir projedir. Ankapark, doğru plan ve programlara oturmayan batık bir projedir. Ankapark, yapım sürecinde kamu kaynaklarının hunharca israf edildiği bir projedir. Ankapark, özelleştirme sürecinde kamusal varlıkların özel sektöre yok pahasına peşkeş çekildiği bir projedir.
Bu icerik 6026 defa görüntülenmiştir.