409
EYLÜL-EKİM 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • “Mimarlıkla Hocalığı Birlikte Gerçekleştirirdi”
    Sema Soygeniş, Prof. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı
    Murat Soygeniş, Prof. Dr., S+ ARCHITECTURE Kurucu Ortağı, Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA PROGRAMI: NEZİH ELDEM

“Mimarlıkla Hocalığı Birlikte Gerçekleştirirdi”

Sema Soygeniş, Prof. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı
Murat Soygeniş, Prof. Dr., S+ ARCHITECTURE Kurucu Ortağı, Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi

 

Nezih Eldem’i öğrenciliğimiz sırasında çok değerli bulduğumuzu, onun mimarlık ile ilgili düşüncelerinden etkilendiğimizi hatırlıyoruz. Şimdi onun değerini, mimarlık ve eğitim dünyasına kattıklarını daha iyi anlamlandırıyoruz. İnsan gençken yaşadığı anları, olayları, kişileri çok da farkına varmadan yaşar, zaman içinde o günlerden zihnine yazılanları daha derinden hisseder ve anlar. Nezih Hoca ile ilgili bu yazı bizi, onu ilk kez tanıdığımız 1978-1982 yıllarına, İTÜ Mimarlık Fakültesi’ne, yani kırk yıl öncesine götürüyor…

“Mekân Örgütlenmesi” adlı dersindeyiz… Slayt boyutunda şeffaf asetat üzerine kendi çizmiş olduğu renkli eskizleri ile çay bardağının biçimi üzerinden işlevi, kovuğundan dışarı bakan sincap gözüyle algıyı heyecanla anlatıyor. Taşkışla’da, kendi tasarladığı 109 numaralı salonda dersteyiz. Ekranda rengarenk slaytlar geçiyor. İçinde bulunduğumuz salonun tasarım sürecini sanki bizler de bu slaytlar eşliğinde yaşıyoruz, taze mimarlık öğrencileri olarak tasarımın nasıl yapıldığını ve mekânı anlamaya çalışıyoruz. Brüt beton balkonun kübik salon içindeki narin duruşu, koltukların rengi, kürsü ve ekranların köşeleri hafifçe kırılmış ve yumuşatılmış tasarımını izliyoruz, hepsi ne kadar uyum içinde. Mekânı koridordan ayıran düşey perdeler, dış pencereleri kapatan ahşap paneller hareket ettirilip, açılıyor ve ilgiyle izliyoruz. Bir başka Taşkışla dersliğinden farklı olmayan bu salonun ince düşünülmüş dokunuşlarla ne kadar farklı bir hale dönüşebileceğini ilk kez orada görüyor birçoğumuz.

Mimarlık pratiğine gelirsek de, onun üniversitedeki proje hocalığı dışında yaşamı boyunca yaptığı uygulamalar, en ince detaya kadar tasarlanmış örnekler olmaları açısından Türk mimarlığı için önem taşıdı. Bizim hatırımızda olanları sıralarsak: Ankara Belediyesi İşhanı, Harbiye Askerî Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi İç Mekan Düzenlemesi, Gümüşsuyu’nda İTÜ Yüksek Gerilim Laboratuvarı, Taşkışla içindeki 109 numaralı Konferans Salonu, 103 numaralı Salon, Çatı Katı Eki, Maçka’da İTÜ Maden Fakültesi G Amfisi, Bebek’te Apartman, Ziraat Bankası Karaköy Şubesi Ek Binası, Harbiye’de İşhanı, Anıtkabir’de çeşitli çalışmalar. Bunların yanı sıra gerçekleşmemiş projeleri için çok sayıda eskizleri ve projelerin hikayeleri. Ortaköy’de Akvaryum Projesi, Eyüp’te çeşitli çevre düzenleme projeleri, Süleymaniye ve Zeyrek Koruma Projeleri için yapılmış eskizler, Kuşadası Kongre Merkezi. Çok özel ve küçük bir tasarım olan, eşi ve torunu için gerçekleştirdiği, seramik iç içe geçmiş küçük küreler.

Nezih Hoca, mimarlık ve eğitim deneyimini yazarak aktarmadı. Bu birikimin hep daha fazla sayıda yazılı kaynağa dönüşmüş olması, ondan sonra gelen nesillere aktarılması çok yararlı olurdu diye düşünmüşüzdür. Belki de düşüncelerini, taslaklarını ve projelerini çizgilerle çok iyi anlattığı için yazıya gerek duymamış olabilir. Çalışma arkadaşları ve öğrencileri Nezih Eldem mimarlığı ve hocalığını kaleme aldılar. Gerçekleştirmiş olduğu yapılar da onun mimarlığa duyarlı yaklaşımını sergilediler. Ressamlığı, katıldığı resim sergileri, Güzel Sanatlar Akademisi’nde aldığı eğitim, İtalya’da geçirdiği iki yıl, Gio Ponti ile tasarım çalışmaları, İTÜ’de Mekân Örgütlenmesi ve Donatımı Kürsüsü Başkanı olması onun mimarlık ve tasarımla dolu geçen yaşamını özetlemektedir aslında. Nezih Eldem’in mesleğe yaklaşımında onu farklı kılan, döneminin deyişiyle “mimarlıkla hocalığı birlikte gerçekleştiren” Türkiye’deki sayılı kişilerden olmasıydı. Bu farklılık sadece, mimarlık uygulamaları gerçekleştiriyorken hocalık yapmasında değil, aynı zamanda ressam olması, obje ve mobilya tasarımı gerçekleştirmesi, yani kısacası mimarlık, tasarım ve sanat alanına çok yönlü ve bütüncül bakabilmesinde yatmaktadır.

Güzel sohbetleri sırasında babası ile arasında geçen bir anısını aktarmıştı. Mimar olarak mezun olduktan sonra asistan olmak istediğini babası ile görüştüğünde, babasının kendisine bir nasihati olmuş. Hocalığın tüm ömür boyu sürdürülmesi gereken bir uğraş olduğunu hatırlatmış. Bu nasihati kendisi benimsemişti ve öğrencilerine de aktarırdı. Babasının nasihati doğrultusunda yıllarca öğrenci yetiştirdi, tasarım üzerinden düşünmeyi ve çevreye bakabilmeyi öğretti.

Nezih Eldem’in öğrencileri olarak bugün bile hatırımızda kalan çok güncel ve değerli anı ve öğretiler var. Proje derslerinde eskizler eşliğinde projeyi geliştirmeye verdiği önem çok değerli bir öğreti oldu benim için.(1) bunların heyecanla anlatılan senaryo eşliğinde gözlerinizin önüne serilmesi… Bunlar adeta büyüleyiciydi. Öğrencisi olan herkes bunları hatırlayacaktır. Öğrencilik sonrası hep devam etmiş olan dostluğumuz, ABD’nden gelip gittiğimiz yıllarda Eyüp’te gerçekleştirdiği çarşı projesine birlikte gezilerimiz. En küçük detayına kadar proje ile ilgili bilgileri benimle(2) paylaşmasını ve meydanı kaplayan taşların nasıl kesildiğini anlatmasını unutamam. Konu konuyu kovalar, projelerden, mimarlıktan ve kültürle ilgili konulardan konuşurduk. Askerî Müze’deki çalışmalarını anlatırken, “tuzluk” adını taktığı sergileme dolaplarını da keyifle anlatırdı. Bir görüşmemizde kendisini Mimarlar Odası’nın Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri programı kapsamında Mimar Sinan Büyük Ödülü’ne aday göstermek istediğimi söylemiş ve düşüncesini sormuştum. Kabul etmişti. O dönemde sıklıkla buluşup, projeleri üzerinden konuşup, elimde bulunan pano tasarım örneklerini hocamla paylaşmıştım. Bir öğrencisi yardımıyla panoları hazırlatmış ve ödül programına göndermiştik. Ne güzel paylaşımlardı bunlar.

Mimari proje stüdyo dersini onun grubundan almıştık. Çok önem verdiği tarihî çevrede, Süleymaniye’de üniversite kitap satış birimi ve menza, yine aynı bölgede öğrenci yurtları ve Şişhane’de otobüs terminali projelerini tasarlamıştık. Bu projelerden birisiyle, öğrenci iken ilk kez proje ödülü aldık. Proje derslerinde eskizleri ile anlattığı mekânları canlandırışını her zaman hayranlıkla izlemişizdir. Bugün hatırladıklarımız, onun çok başarılı tasarımcılığı ve çok güzel eskizlerinin yanında çok iyi bir tasarım hocası olduğu ve tasarım heyecanını öğrencilerine aktarabilmesidir.

Zihinlerimizde o günlerden bir anı… Proje döneminin başlarında bir sıkışma noktasına gelip, boşluğa düşmüşüm(3), projenin nereye gideceği konusunda ne yapacağımı bilemiyorum. Kritik almaya gittim, projeyle ilgili o kadar heyecanlı şeyler anlatıyor ki, nerdeyse yerimde duramıyordum, zaman kaybetmeden bir an önce eve gidip masa başına oturup proje yapma isteği duymuştum. Çok duyarlı bir mimar ve proje hocası idi. Öğrencilerine o heyecanı, özen duygusunu, tasarım sevgisi ve ilgisini hep verdiğini düşünmüştük. Bugün hoca olarak öğrencilerimize böyle bir duygu verebildiğimizi hissettiğimiz zaman Nezih Hoca’yı anar ve gençlere tasarım tutkusunu, mesleğe sevgi ve saygı duygularını verebildiğimiz için mutluluk duyarız. Aradan geçen uzun yıllara rağmen ondan öğrendiğimiz tasarım yaklaşımı ve heyecanının hâlâ ne kadar önemli ve geçerli olduğunu düşünürüz.

Proje tashihlerinde yumuşak uçlu kara kalem ile çizilen çizgiler, düzlem tanımlamak için parmağının ucu ile hafifçe yayarak griye dönüştürdüğü satıhlar ve tüm Diğer bir anı ise hâlâ çok anlamlı bulduğumuz ve gençlere öğütlediğimiz bir anıdır. Mezun olduktan sonra başkanı olduğu kürsünün asistanlık sınavına girmek için kendisine danışmaya gittiğim zaman ile ilgili.(4) Bana hemen başvur diye güven vermişti. Sınavı kazandıktan sonra da seçilmemdeki sebeplerden en önemlisinin “öğrenmeye açık birisi olmam” olduğunu vurgulamış, kendisinin de hep öğrenme içinde olduğunu belirtmişti. O gün sanırım onun neden hâlâ öğrenme içinde olduğunu pek anlamamış olabilirim, benim ise tabii ki öğrenecek çok şeyim vardı. Bugün bu yorumun ne kadar önemli olduğunu daha da iyi anlıyorum. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma”nın olumsuzluklarını yaşamın her kesitinde deneyimledikten sonra öğrenmeye açık olmanın, her yaşta ve ortamda insana farklı bir boyut kattığını daha iyi anlıyorum. İnsanın öğrenmeyi durdurduğunda aslında hangi yaşta olursa olsun yaşlandığını görebiliyoruz. Onun söylemlerinin hâlâ güncel kalabilmesinde öğrenmeye açık olmasının herhalde payı çoktur.

Bugün uygulamanın içinde olan mimarlar ve tasarım hocaları olarak öğrencilerimize dört yıllık mimarlık eğitiminin sadece mimarlıkla bir tanışma olduğunu, bu tanışmanın çok bilinçli kurulması gerektiğini, hayata ve mesleğe sorgulayarak bakmayı öğrenmenin önemini vurgulamaktayız. Onlara öğrenmenin ve sorgulamanın üniversite sonrasında hayat boyunca artarak devam etmesinin önemini hatırlatmaktayız. Bunları yaparken Nezih Eldem’in öğretilerini hatırlıyor ve etkilerini kendimizde görüyoruz. Ona teşekkür ediyoruz. Biz ve bizim gibi birçok öğrencisine kattıkları için. O bizim için saygın bir hoca, yol gösterici, bir dost, bir meslektaş oldu. Onu, tasarım ile ilgili düşüncelerini çok sevecen bir şekilde her zaman, inatla ve heyecanla gençlere aktaran hocamızı, ülkenin yetiştirdiği iyi mimarı saygıyla anıyoruz.

NOTLAR

1. Barbano, Giuliana (Ed.), “Thinking with Lines and Colors”, Visioning Architecture: The Sketches of Murat Soygeniş, Aracne Editrice, Roma, s.11, 2017.

2. Murat Soygeniş ile ilgili.

3. Sema Soygeniş ile ilgili.

4. Sema Soygeniş ile ilgili.

 

 

Bu icerik 1584 defa görüntülenmiştir.