DOSYA
MİMARLIKTA ELEŞTİRİ
			Mimarlık Zamanın Barometresi: 
Woods’un Ölçerinden Hadid’in Mimarisi
			Aydan Balamir 
Doç. Dr., ODTÜ, Mimarlık Bölümü
Zaman içinde önemli ve kalıcı olan mimarlıktır. İnsanlık halini haklı   çıkaracak olan da mimarlıktır. Büyük bir sanatçının, mimarın eseri her zaman en   zor soruyu ortaya atar. Zaha’nın cevapları için eserlerine bakarız; bekler ve   görürüz.
		Lebbeus Woods, 2008. 
Devrim asla bir mimarlık yaratamadı. Şimdi mimarlığın sırası... bir   devrimi yaratmak için. 
		Lebbeus Woods, 1996.
			
			
			
			
			Mimarlık bir mekân sanatı olmanın yanında, zamanla da ilgilidir. Mimarlığın   zamanı “yansıtma” özelliğinden sözedilir. Yansıttığı, zamanın dokusudur; dokuyu   veren “atmosferik” koşullardır. Mimarlık bu yönüyle zamanın basıncını da   gösterir, hangi basınç altında üretildiğini belli eder. Ölçer, biçer, ortaya   koyar. Mimarlık bu nedenle, her çağın modernini yaratmak zorundadır. Yaratmazsa   sanat yönü eksilir; zanaat olur, dekorasyon olur. Marx’ın “
En kötü mimarı en   iyi arıdan ayıran şey, mimarın yapısını gerçekte kurmadan önce onu imgesinde   kurabilmesidir.” sözünü bu yönde tamamlamak yanlış olmaz: En iyi arıdan   farklı olarak en kötü mimardan dahi, zamanına ait bir önerme beklenir. En iyiler   için sorun daha da derinleşebilir: Zamanına ait olmanın yanısıra, zamanına   isyanın mekânsal karşılığını da söylemeleri gerekir, mimarlık diliyle.
Zamanla hesaplaşması olan bir mimarlık, olmayandan daha mı iyi olur? Mesele   daha iyi olması değil, mimarlık (büyük harfle Mimarlık demeli) olup olmamasıdır.   Örneğin, modern sanat kendimizi daha mı iyi hissetmemizi sağlar? Daha kötü   hissettirmesi zorunlu dahi olabilir yerine göre. Mimarlık da eğer sanatsa bir ya   da birçok yönüyle, Lebbeus Woods’un (1) kışkırtıcı sözü, duruma denk düşmekte:   “Mimarlık sorunları çözmez. Bir ayırıcı özelliği varsa eğer, yarattığı   sorunların niteliğindedir.” Daha da ileri giderek, mimarlığı savaş   metaforuyla tanımlayan Woods için siyasi bir eylem, bir direniş biçimidir   mimarlık. 
Bu yazının niyeti, Woods’un “Mimarlık ve Savaş” manifestosu (1993), “Havana   Projesi”ne eşlik eden manifesto önermeleri (1996) ve Zaha Hadid üzerine bir   makalesini (2008) esas alarak, Hadid’in 2009 tarihli Antwerp Liman Binası   projesi ile başlayıp, daha erken tarihli yapıtlarına da geri dönerek, bir   eleştiri zemini sunmak. Hadid üzerine yazmak için böyle dolaylı bir yol seçmenin   nedeni, bu yazıya eşlik eden görsel malzemenin bir bölümünden sezilebilir.   Woods’un 1994 tarihli Havana projesi ile Hadid’in Antwerp projesinin benzer   genetik kodlara sahip oluşu, iki ismi biraraya getirebilecek nedenlerden biri.   Amaç sadece bir projeye işaret etmek değil gerçi; eleştirinin köken   bağlantılarının izini sürmek gibi bir alışkanlığı da olmakla birlikte, iki ismi   biraraya getiren başka bağlar belki daha az rastlanır cinsten sayılabilir.   Öncelikle, ikisi de eş kalibrede çizim büyücüleri; bambaşka çizgilere sahip iki   avangard çizer. Bu ortaklığa karşılık, Woods’un çizimleri söylem düzleminde,   “kağıt mimari” olarak sürmekte; Hadid’inkilerse uzun bir demlenme sonrasında   gerçek dünyayla buluşan türden. Düşüncelerini söze çevirmek Hadid’in birincil   eylemi değilken, Woods için sözle çizgi aynı ağırlık ve evsafta. Kuramcı ve   eleştirmen olarak, Hadid üzerine de bir sözü olmuşsa kulak vermeli. 
“Zaha Hadid’in Çizimleri” başlıklı yazıdan (2) bölümler, kimi resim altlarına   da girdi. Manifestoların Hadid’le doğrudan bir ilgisi yok; metinler serbest   çağrışıma açık olarak okunmalı. Hadid’in Pritzker Ödülü’nü kabul konuşmasından   (3) bir bölüm, çağrışımları bağlayabilir. Alıntılar italik dizildi; aralara   parantez açabilirim. Resim altları paralel veya ayrı okunabilir. Öncesinde,   peşrevin (prelüd) son bölümü:
Hadid’in mimarisine, sözgelimi, işlevsel yönden yaklaşmanın bir anlamı olmaz.   Merdiveni, tuvaleti iyi çözülmüş, program da iyi yerleşmiştir, şüphe olmasın.   Eleştiri, zaten olması gerekenleri övüp, kusurları yermekle yetinmez. Bunların   tespiti de ciddi bir iştir, ama esas olarak “değerlendirme” kapsamına girer.   Tasarımın yerleşik kurallara, standartlara, normlara göre nerede durduğunu   belirleme işlemi, eleştiriye dar gelir. Değerlendirme ile eleştirinin sınırları   yer yer geçirgense de, birincinin esas aldığı ölçütler / kriterler ve   beraberindeki kurallar, standartlar, normlar manzumesi, ikincide eriyip gitme   eğilimindedir. Eleştiren kişi (kritikós) neleri esas alır, nedir asal   görevi? Kritikós üzerine yüzeysel bir sözlük taraması, sözcüğün   “ayırdedebilen” anlamını ön plana çıkarır. “Çözümleme, akıl yürütme, yorumlama   yoluyla değer yargısı sunan” anlamındaki krités sözcüğünden gelmekle,   hazırlop kanaati dışarıda bırakmak zorundadır. Bunun için de, daha “üst   ölçütlere” başvurmak durumunda kalır. Krinein (muhakeme etme) sözcüğünden   gelen kriterion, eninde sonunda, mekâna ve zamana dair nihai sorularla   ilişkilenir. Mekân ve zamanla uğraşan iki ana disiplinin (coğrafya ve tarih)   terimleriyle düşünülürse, hemen herşey kapsanmış olur aslında: Doğa, kültür,   toplum, birey, siyaset, araçlar... Yani mimarlığın hayatla ilişkilenişinde   sergilediği “pozisyon”. 
“Mimarlık ve Savaş” (Woods, 1993) (1) 
		Mimarlık ve   savaş bağdaşmaz değildir.
	Mimarlık savaştır. Savaş   mimarlıktır.
	Ben zamanımla, tarihle,
	sabit ve dehşete düşmüş   biçimlerde barınan 
	her otoriteyle savaş halindeyim. 
	Uyumsuz milyonlardan biriyim,
	evi, ailesi, mezhebi   olmayan,
	kendine ait sağlam bir yeri, 
	bilinen bir   başlangıcı veya sonu, “kutsal ve ilk yeri” bulunmayan. (5)
	Tüm   ikonlara ve kesinliklere,
	beni kendi sahteliğimle, kendi acınası   korkularımla zincirleyecek
	tüm tarihlere savaş ilan   ediyorum.
	Sadece anları biliyorum ve an gibi geçen   hayatları,
	ve sonsuz güçle belirip, sonra da “havaya karışan”   biçimleri. (6)
	Ben bir mimarım, dünyalar inşa ederim,
	ete ve   ezgiye tapan bir duyumcuyum,
	kararan gökyüzüne karşı bir   silüetim.
	İsminizi bilemem. Siz de benimkini   bilemezsiniz.
	Yarın, bir şehrin inşasına birlikte başlarız.
(Pozisyon)
	Manifestoyu kaleme alanın pozisyonu, yazılanın ötesinde,   Nietzsche ve Marx referanslarından da bellidir. Mimarlığı bir eylem ve direniş   aracı olarak gören anarşist bir kuramcı ve eleştirmenin, Hadid’le çelişkisiz   biraraya gelmesi olağan mıdır peki? Ya da bu manifesto, star sisteminin ve obje   fetişizminin en parlak isimlerinden biriyle yanyana gelir mi? (7) Örneğin Rem   Koolhaas, Dubai’deki iş hacmi nedeniyle Woods’un eleştirisinden payını alırken,   Hadid’i Woods için dokunulmaz kılan nedir? (8) Hadid’in Pritzker Ödülü’nü kabul   konuşmasında özlüce dile getirdiği pozisyona bağlılıktır belki de. Woods (9),   konuşmadan özellikle şu cümleyi aktarıyor: “
Kendim için belirlediğim   görevlerden biri, modernizmin tamamlanmamış projesine, erken avangardın deneysel   ruhuyla -parçalanma ve katmanlaşma gibi kompozisyon tekniklerini   radikalleştirerek- devam etmekti.” (10) Konuşmadan bir bölüm daha ekliyorum. 
“Pritzker Kabul Konuşması” (Hadid, 2004) 
		Kariyerimin   gelişmesinde bazı şekillendirici etkileri dile getirmek isterim. Sözedebileceğim   ilk şey, Irak’ta laik modern yetiştirilişimdir. 
O zamanlar dünyanın gelişmekte olan pek çok yerinde olduğu gibi,   ilerlemeye kırılmaz bir inanç ve daha iyi bir dünya inşa etmek için büyük bir   iyimserlik duygusu vardı. Yeni olanı kucaklamak için serüven ruhu ve icadın   gücüne olan müthiş inanç ile beni Rus avangardı cezbetti. Modern mimariye   esin vermiş olan bu özgün enerji kaynağına geri dönmek önemliydi. (11)
Parçalanmanın anlamı, sımsıkı kapalı hacimleri açmak, tahkimat yerine   gözenekliliği sunmaktı. Toprağı eylemlerle aşılamanın aracı olarak, yapay peyzaj   ve topoğrafya kavramını kullanıyorum. Çağdaş yaşamın dinamizmi ve   karmaşıklığının, klasik kanonun şart koştuğu sade platonik şekillere   dökülemeyeceğine inanıyorum; ne de modern tarzın, yeterli artikülasyon   araçlarına gücü yetebilir artık.
Erken modern dönemin programlarına kıyasla çok daha karmaşık ve katmanlı   toplumsal şemalarla uğraşmalıyız. O nedenle yapıtlarım, kent uzmanları ile   tasarımcıların artan karmaşıklıkla başedebilmelerine yarayacak kompozisyon   repertuarının genişlemesiyle ilgilidir.Bu istek birçok ölçekte işliyor: Tüm   kentsel alanın örgütlenmesinden çeşitli yapı ölçekleri ve iç mekânlara   kadar.
Yerinde duramayan bir toplum, bir yandan yeni sorunlar ortaya atarak   mimarlığı zorlarken, yeni dijital tasarım araçları da mimarlığı bilinmeyen bir   fırsatlar bölgesine çekmektedir.
		Şu anki meşguliyetlerimden biri de   budur: Yeni araçlara dayalı olarak, bize son derece karmaşık biçimlerin akışkan   ve dikişsiz bir bütüne doğru kaynaşmasına imkân tanıyacak, organik bir mimarlık   dilinin geliştirilmesi.
(Araçlar)
	Çizim ve tasarım araçlarındaki köklü değişimin yol açtığı   mimari devrim, günümüzde avangard üretimle sınırlı kalmakta. Woods, Hadid’in   biçimler dünyasında geçirdiği değişimi özetlerken, çizim ve tasarımların   pozisyon olarak anlamlandırılmasını da sağlıyor. 
“Zaha Hadid’in Çizimleri” (Woods, 2008)
		Düşüncelerini mekânsal   terimlerle ifade edebilmek için yeni projeksiyon sistemleri geliştirmek zorunda   kaldı. Kullandığı yöntemler, o zamanlar yeni doğmakta olan bilgisayar modelleme   kültürünü etkilemiştir. Bu yöntemler ona, aslında küçücük bir parçasını   tasarlıyor da olsa, projesinin yer alacağı bütün bir peyzajı sentezleme imkânı   verdi. Mimarlık daha büyük bir dünyanın parçasıydı; dinamik bir dünyanın dinamik   merkeziydi. Çizimler yakından incelendiğinde, gökle yer, ufukla zemin, yapayla   doğal arasındaki ilişkileri yöneten yeni mekânsal düzen biçimlerini   canlandırdığı görülür. The World (89 degrees) adlı çizimi, yeni bir Hadidyen   dünya için tabula rasa
 tasavvurudur. Başka kim, herşeyi bu denli   sarabilen hayallere cesaret etmiştir? Alp Mimarisi’nde Bruno Taut mu?   Işınsal Kent’iyle Le Corbusier mi? 
Bu çalışma görsel formdaki ciddi bir teoriydi. Çizimler, yeni bir   mimarinin manifestoları idi. Bir açıdan, daha erken bir dönemin tektonik   dillerini -özellikle devrim zamanındaki Rus avangardını- kendine mal ederek yeni   bir yön arayışıyla post-modern bir çaba içindeydi. Başka bir açıdansa, modernist   ideallere kuvvetle kök salmış gibiydi: Bariz misyonu, dünyayı mimarlıkla   düzeltmekti. Böylesine kuşatıcı bir tasavvur 1920’lerden beri görülmedi. Zaha   bunu, modernizmin “tamamlanmamış projesi” üzerine konuşmasıyla ima etmiştir. Bu   tutumuyla Jurgen Habermas’ın savunduğu anti-post-modern kampta yer aldı.   İnsanlar ne düşüneceği konusunda şaşkındı, ancak kesin olan bir şey vardı:   Gördükleri hayrete düşürücü, taptaze ve özgündü. 
(Özgünlük)
	Mimarlıkta devrim, en başta özgünlüğü zorunlu kılar.   “
Havana Projesi: Yeniden Mimarlık” başlığı altında derlenen tasarım ve   metinler de bu minvalde. (12) Woods’un bölümünden birkaç alıntı ekliyorum. Her   devirde baş köşelere oturan 
laudator temporis acti şahsiyetlere ithafen.   (13) 
“Bir Manifestodan Önermeler” (Woods, 1996: 135)
		Bizler özgünüz,   bugün yaşayan, bugünün içinde yaşayan hepimiz. Biz kendimizin kaynağıyız, kendi   başlangıç noktamızız. (14) 
Mimarlık da özgün olmalıdır. Her zaman yeniden... kendi içinden   başlamalıdır.
Mimarlık kendi yaratıcılarına karşı -hep karşı- bir mücadele olmalıdır.   Yaratma ihtiyacı sadece bu yolla doğrulanabilir. 
Tipler ve stereotipler artık olamaz. Yaşayan hiçbir şey tipik olamaz.   Mimarlık için bu, tipolojilerin feshi ve eylemlerin doğrudan kurumlaşması   demektir.
Devrim asla bir mimarlık yaratamadı. Şimdi mimarlığın sırası… bir devrimi   yaratmak için. 
 
NOTLAR
» Metindeki italik kullanımlar, yabancı kelimler ve eser adları dışında   yazara aittir. (Ed.N)
1. Woods, 1996, s.135.
2. Woods, 2008.
3. Hadid, 2004.
4. 1993 tarihli manifestonun bir başka Türkçe çevirisi: Woods,   Lebbeus, 2000, “Özgür Mekân ve Tiplerin Tiranlığı”, Lebbeus Woods, çev. Gülgün   Öztaş, Boyut Yayın, İstanbul, ss.69-80 (79). 1993 tarihli metin daha sonra:   Woods, Lebbeus, 2002, War and Architecture, Princeton Architectural   Press, New York.
5. Nietzsche’nin Trajedi’nin Doğuşu’ndaki “primordial site”   ifadesi için “ilk yer” demek özlü ise de, “başlangıçta var olan (ilkel) yer”   şeklinde açmak gerekebilir. Metinde geçtiği birkaç satırı hatırlamak gerekirse:   “[…] şimdi de soyut insanı resmedelim, söylenceyle eğitilmemiş; soyut eğitim;   soyut ahlak; soyut hukuk; soyut devlet; sanatsal düş gücünün kuralsız dolaşımını   hayal edelim, hiçbir fitri söylenceyle yasaklanmamış olsun; sabit ve kutsal bir   ilk yeri bulunmayan, ama tüm olanakları tüketmeye ve diğer kültürler üzerinden   sefilce beslenmeye mahkum edilmiş bir kültür düşünelim -işte orada söylenceyi   yıkmaya eğilimli Sokratizm’in sonucu olan bugünkü çağı buluruz. Ve işte   söylencesiz insan ebedi açlığıyla durmaktadır, geçmiş çağlarla çevrili olarak ve   kökenler için kazmakta ve eşelemektedir. […]” Friedrich Nietzsche, 1872, Birth of Tragedy: Out of the Spirit of Music, çev. Ian C.   Johnston; e-yazı: http://records.viu.ca/~Johnstoi/Nietzsche/tragedy_all.htm (Mayıs 2009)
6. Marx’ın Türkçe’ye “katı olan herşey buharlaşıyor” olarak çevrilen   ünlü “melts into air” (havada erime) deyişini “havaya karışma” şeklinde   çevirmeyi tercih ettim. 
7. Benzeri bir sorgulamayı Uğur Tanyeli, bizzat Lebbeus için yapmıştı;   özetle: Mimarlığın, gerçeklik yerine simülasyon üretimine dönük medyatik içeriği   düşünülürse, Woods da simülasyon çağının bir mimarı olarak, (salt medyatik bir   varlığa indirgenemeyecek üretimine karşılık) mimari gerçeklik dışında   konumlanıyor. Medyanın, olayları simülasyonla yeniden üreterek habere   dönüştürmesi gibi, Woods’un da söylem ve tasarım alanında benzeri bir konumda   olduğu söylenebilir. Metinlerinin anarşik içeriği önermeler düzleminde kalmakta,   simülasyon aslını yalnızca kural tanımazlık boyutu üzerinde temsil edebilmekte   ve yapanı “insanlığa karşı görevini yapmışlık duygusuyla   ferahlatmaktadır”. Tanyeli, Uğur 2000, “Simülasyon Çağında Mimarlık ve   Woods”, Lebbeus Woods, Boyut Yayın, İstanbul, ss.7-16.
8. Örneğin Woods’un blog’unda yer alan “Delirious Dubai”   yazısı, Koolhaas’ın Dubai’deki konumunu ele alıyor: http://lebbeuswoods.wordpress.com/2008/03/05/delirious-dubai/ (Mayıs 2009) “Yeni dünya düzeninin başkenti, nihai neo-liberal ütopya” için   Koolhaas tarafından verilen mimarlık hizmetinin hacmini Hadid’in tek projesiyle   karşılaştırmak adil olmasa gerek.
9. Woods, 2008.
10. Burada Hadid’in, özgün kaynaktaki şekliyle “modernite” değil   “modernizm” sözcüğünü tercih edişinin bilinçli olduğunu düşünüyorum. Bir “durum”   olarak modernliğin (modernitenin) değil de, bir “pozisyon” olarak modernizmin   tamamlanmamış projesi, yeni modernistlere sorumluluk yüklüyor.
11. Woods’dan (2008) kısaltarak: “Zaha Hadid’in erken çizimlerini   düşünürken, mimaride modernizmin iki rakip yönü olduğunu hatırlamakta yarar var.   Birisi -belirgin biçimde Bauhaus’un temsil ettiği- dünyayı sanayileşmenin   talepleriyle uyum içinde yeniden tasarlamayı amaçladı. Diğeri -De Stijl ve Rus   avangardı tarafından temsil edilen- her tür radikal biçimi alarak ruhun   dönüşümünü ve yeni bir toplumun yaratılmasını amaçladı.”
12. Kitap, 31 Aralık 1994 - 5 Ocak 1995 tarihlerindeki “Architecture   Again” konferansına katılan mimarların, Havana’ya katkı olarak ürettikleri fikir   projelerini ve metinleri kapsıyor. [Katılanlar: Coop Himmelb(l)au,   Morphosis/Thom Mayne, Eric Owen Moss, Carne Pinos, Lebbeus Woods, ve C.P.P.N.]   Noever, Peter, 1996, “Why Havana? Why Architecture Again? The Havana   Project”, Architecture Again, ed. PeterNoever, Prestel,   ss.9-12.
13. Geçmiş zaman methiyecisi. (Horace, Ars Poetica).
14. Metindeki original ve origin sözcüklerini “özgün” ve   “kaynak” olarak çevirmek, anlamı zayıflatmış olabilir. 
(*) Ördek satılan yapının ördek şeklinde olması gibi, hiçbir soyutlama   içermeyen kaba bir işaret burada sözkonusu değilse de, yapının okunma ve   hatırlanma biçimleri arasında bu tür atıflar da olabilecek. Konuya dikkatimi   çeken Mimar Mithat Akman’a teşekkür ederim.
 
KAYNAKLAR
	- Hadid, Zaha, 2004, The Pritzker Architecture Prize 2004, Ödül kabul   konuşması:  http://www.pritzkerprize.com/laureates/2004/
 _downloads/2004_Acceptance_Speech.pdf (Mayıs 2009)
- Hadid, Zaha, 2009, Antwerp Port Authority Basın Bülteni: http://plusmood.com/2009/01/
 antwerp-port-house-zaha-hadid-architects/ (Mayıs 2009)
- Woods, Lebbeus, 1996, “Statements from a Manifesto”, The Havana Project,   Architecture Again, ed. PeterNoever, [Coop Himmelb(l)au,   Morphosis/Thom Mayne, Eric Owen Moss, Carne Pinos, Lebbeus Woods, ve C.P.P.N.   ile birlikte] Prestel, ss.134-145.   
	
- Woods, Lebbeus, 2008, “Zaha Hadid’s Drawings”, Protoarchitecture:   Analogue and Digital Hybrids, ed. Bob Sheil, Architectural Design. (Eğitim   amaçlı kullanım için Woods’un blog’unda yayımlanmıştır: http://lebbeuswoods.wordpress.com/
 2009/03/30/zaha-hadids-drawings (Mayıs 2009)
Toplam alan: 12.000 m2 (Mevcut yapı: 6.600 m2; Ek yapı: 6.200   m2)
	Boyutları: 111 m. / 24 m. / 46 m. (h)
	Tasarım: Zaha Hadid Mimarlık 
	Proje Mimarı: Joris Pauwels
	Proje Grubu: Kristof Crolla, Sebastien   Delagrange, Paulo Flores, Daniel Santos, Lulu Aldihani
	Danışmanlar: (Yerel   mimar) Bureau Bouwtechniek; (Strüktür mühendisi) Studieburo Mouton 
	Mühendis   Grubu: Ingenium & Daidalos Peutz
	(Kaynak: “Antwerp Limanı'na Zaha   Hadid'den Bir Elmas”, der. Zeynep Erözkan, Arkitera.com, 20.02.2009) 
			
			
			Bu icerik 13494 defa görüntülenmiştir.