MEA ARCHITECTURA MEA CULPA
Minareli ve Minareci Osmanlı Mimarisi
Gürhan Tümer
Prof. Dr, DEÜ Mimarlık Bölümü, Dergi
Yayın Kurulu Üyesi
Osmanlı Mimarisi’nin bir kubbe mimarisi olduğu; eğer kubbe olmasaydı, Mimar Sinan’ın da olmayacağı ya da en azından, bambaşka bir Sinan’la karşı karşıya bulunacağımız rahatça söylenebilir. Osmanlı’nın yaklaşık 600 yıllık egemenliği, Sinan’ın yaklaşık 100 yıllık yaşamı boyunca inşa ettiği irili ufaklı kubbelerin sayısını tam olarak çıkarabilseydik, yukarıdaki saptamaların ne kadar doğru olduğunu kolayca görebilirdik.
Ama bana sorarsanız, Osmanlı Mimarisi biraz da minare mimarisidir. Diğer İslâm ülkeleri, minareyi camiyle bütünleştirememişlerdir, minarenin oranlarıyla kubbenin oranlarını bağdaştıramamışlardır. Oysa Osmanlı bunu başarmıştır. Sonradan eklenmiş olmalarına karşın, Ayasofya’nın minareleri bile, insanı rahatsız etmezler.
Gelgelelim, aynı Osmanlı, günün birinde kalkmış, Atina’daki Parthenon’u da, hiçbir kaygı duymaksızın minarelendirivermiştir. Bu minare, Yunanlılar’ın bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra yıkılmıştır ama, Parthenon, Osmanlılar’ın girişimiyle, mimarlık tarihine, bir süre için de olsa, Klasik Yunan Mimarisi’nin bir minareye sahip olan tek örneği, dolayısıyla da bir MEA ARCHITECTURA – MEA CULPA olarak geçmiştir.
Sözün burasında, bir de şunu söylemek istiyorum:
Osmanlı Mimarisi o kadar minarecidir ki, mimarlık tarihi, minaresi bulunan tek Gotik katedralin varlığını da ona borçludur. Bu ilginç, bu tuhaf bina, Kıbrıs’ın Gazi Magosa kentindeki Lâla Mustafa Paşa Camii’dir.
Bu icerik 5217 defa görüntülenmiştir.