ANMA
Tutarlı, Dingin, İncelmiş Bir Estetikle Şevki Pekin
Doğan Tekeli, Mimar
Ölüm, kendini sık sık hatırlatsa da sıra dostlarımıza, yakınlarımıza geldiğinde, şaşırmaktan kendimizi alamıyor, acı duyuyor, çevremizden yok oluşlarına alışamıyoruz. Sevgili Şevki Pekin’in vefatı haberi ile bunu bir kez daha yaşadım. Daha bir ay önce karşılaştığımızda onu sağlıklı ve enerjik görmüş, bunu da kendisine söylemiştim. “İyiyim Doğan Bey, tedavim iyi gidiyor, atlatacağım.” diyordu.
Galiba farklı yaşam çevrelerimiz, belki aramızdaki yirmiye yakın yaş farkı, sık görüşmemize imkan vermemişti. Ama ben kişiliğine ve mimarlığına saygı ile karışık bir sevgi ve yakınlık duyuyordum. Uzun aralıklarla da olsa bizim büroya uğruyor, kitaplarını ve arşivinin titizlikle çalışılmış envanterini bana gönderiyordu. Kimi mesleki toplantılarda karşılaştığımızda ise adeta hasret gideriyorduk.
Şevki Pekin’in Viyana’da gördüğü mimarlık öğreniminden sonra ülkeye 1974’te döndüğü ve galiba bir yıl sonra bir büro açarak serbest mimarlık çalışmalarına başladığı biliniyor. Yaklaşık on yıllık içe dönük bir çalışma döneminden sonra projeleri ve yapıları, mimarlık dergilerinde görünmeye başlamış ve Pekin kısa sürede Türkiye mimarlık ortamında fark edilir bir saygınlık kazanmıştı.
Bu saygınlığın somut delili, 1996-2000 yılları arasında Ulusal Mimarlık Ödülleri kapsamında, üç defa yapı dalında, bir defa da proje dalında olmak üzere dört ödül kazanmasıdır. Bu ödüller 2018 yılında, mimarlığımızın ustaları arasına kabul edildiğini kanıtlayan Sinan Ödülü ile taçlanmıştır.
Ben Şevki Pekin mimarlığının, kendi içinde tutarlı, dingin, incelmiş bir estetik duyarlılığın ürünü olduğunu düşünüyordum. O da modernist mimarlığın şaşmaz bir uygulayıcısı olduğunu söylüyordu. Ancak zaman zaman modernizmin çok kullanılmış biçimlerinden kaçınıyor, kendine özgü bir mimarlık yaratmaya çalışıyordu.
Ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum ama ben çağdaş mimarlığımız içinde Pekin’in mimarlığını, Mehmet Konuralp ve Kaya Arıkoğlu mimarlıkları ile bir grup içinde görme eğilimindeyim.
Ürettiklerine, düşüncelerine güvenen meslektaşlarımız gibi Pekin de bunları meslek kamuoyu ile paylaşmak istemişti. Eserlerini dergilerde yayınlamakla kalmamış, 2007 ve 2019 yıllarında, mimarlık anlayışını yansıtan göz alıcı iki de kitap yayımlamıştı.
Şevki Pekin Mimari Çalışmalar adlı ilk kitabı o güne kadar gördüklerimizden farklı bir monografiydi. Kitap, Neruda’nın bir şiiri ile başlıyordu; karşı sayfada Pekin’in hazırladığı güzel bir kitap kapağı tasarımı fotoğrafı yer alıyordu. Sayfayı çevirince birdenbire başlığı, ara başlıkları olmayan dört sayfada yedi sütundan oluşan bir düşünceler dizisi ile karşılaşıyorduk. Bu yaklaşım bize, kişisel ilişkilerinde son derece alçak gönüllü olduğunu bildiğimiz Şevki Pekin’in konu mimarlığa gelince ne kadar iddialı olduğunu gösteriyordu.
Öğrencilik yıllarında (1966-73) mimarlık konuları üzerinde çok düşündüğü, birtakım sorular ürettiği, kendine göre cevaplar bulduğu ve galiba bunlara çok önem verdiği hissediliyor. Bunu, notlarını özenle saklayıp yaklaşık kırk yıl sonra, manifesto halinde yayımlamasından anlıyorduk. Kitabın sonraki büyük bölümü, konuları bakımından sıraya konmayan bir fotoğraf albümü gibiydi. Pekin’in yapıları, güzel maket fotoğrafları, güzel çizimler, eskizlerle kitabı dolduruyordu. Pekin sanki kendisi ortaya çıkmadan, açıklama yapmaya ihtiyaç duymadan mimarlığını, neyi beğendiğini, neleri amaçladığını bizim anlamamızı beklemekteydi.
Şevki Pekin’in geçen yıl yayımlanan ikinci kitabı da birincisi kadar zarif, ama bu defa çok iddialı bir adı vardı: Yirmibirinci Yüzyıl İçin Mimarlık Tarihi. Birinci kitaptan sonra aradan geçen on iki yılda Pekin’in özgüvenin yükseldiği anlaşılıyordu. İlk kitaptaki kısa metin, bu yayında iyice genişleyerek kitabın sayfaları arasına yayılmıştı. Bu metinlere bakınca, Şevki Pekin’in düşüncelerini netleştirdiğini görüyorduk. Bunların mimarlığa dair evrensel düşünceler olduğunu söyleyerek yeni kuşakların bu metinlerden yararlanacağını umuyordu.
Kitabın tümüne baktığımızda, gene projelerin, yapı fotoğraflarının, eskizlerin, birbirinden bağımsız olarak, güzel düzenlenmiş sayfalara dağıldığını görüyorduk. Bu kitabı, mimarlık ağırlıklı bir görsel şölen olarak nitelemek istiyorum. Kitabın sonundaki kısa biyografisinden Pekin’in ilk ve orta öğrenimini yurtdışında çeşitli ülkelerde aldığını, liseyi İstanbul Robert Kolej’de tamamladığını ve Viyana’daki mimarlık öğrenimine çok hazırlıklı olarak başladığını öğreniyorduk.
Şevki Pekin’in mimarlıkta en başa güzelliği aldığını, zengin bir iç dünyası olduğunu düşünüyorum. Bu kısa yazının onu anlatmak için çok yetersiz kaldığına emin olarak, gelecekte mimarlık tarihçilerimizin onun düşüncelerini daha geniş bir şekilde incelemelerini diliyorum.
Bu icerik 3444 defa görüntülenmiştir.