412
MART-NİSAN 2020
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK ELEŞTİRİSİ

Dingin ve Mahrem Bir Sayfiyede: Blu Apart Otel

Yusuf Furkan Kaya, Arş. Gör., İYTE Mimarlık Bölümü

2018 Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde “Yapı Dalı Ödül Adayı” olan Blu Apart Otel, İzmir Paşalimanı Koyu’nda “çıkmaz sokak davranışı sergileyen bir yarımadada” konumlanıyor. Kıyıda olma halinin tasarımı şekillendiren önemli bir faktör olduğu yapıyı inceleyen yazar, yapıdaki mimari arayışları “mahremiyet” kavramı üzerinden değerlendiriyor.

 

Adını doğal su kaynaklarının bolluğu sebebiyle bu topraklarda yaptırılan yüzün üzerindeki hayır çeşmelerinden aldığı sanılan ve tarih boyunca bu sebeple önemli bir durak limanı olma özelliği taşıyan İzmir’in Çeşme ilçesi, ülkenin batıdaki en uç noktasında yer almakta.(1) Bu ilçede konumlanmasının yanı sıra günümüzün teknoloji ve imkanlarının getirdiği erişebilir ve erişilebilir olma haline rağmen kendisini hala saklı kılan Paşalimanı koyu, Ulusal Mimarlık Ödülleri’nin 2018’de düzenlenen XVI. döneminde “Yapı Dalı Ödül Adayı” olan Blu Apart Otel yapısına ev sahipliği yapmaktadır.(2) Rüzgar ve dalgalara karşı korunaklı, dar bir koy içerisinde; Şifne termal sıcak su kaynağının denizle buluştuğu noktada yer alması sebebiyle yaz-kış ılık deniz suyu sıcaklığına sahip olan Paşalimanı Plajı bu özellikleri sebebiyle bilenin gitmekten kendini alıkoyamadığı, bilmeyeninse ilk fırsatta keşfetmesi gereken bir saklı koy. Dilekci Mimarlık tarafından tasarlanan yapının, doğasında dinginlik ve yalıtılmışlık olanla kurduğu ilişkiye, “kıyı” kavramı üzerinden kitleleşme kurgusuna, ışık-rüzgâr-topoğrafya gibi yörenin özgünlüklerinin yapıyı tanımlayışına ve “sayfiye” olması halinin getirdiği zamansallığa dikkati adım adım çekmek isterim. (Resim 1)

DİNGİNLİK VE MAHREMİYET ARAKESİTİNDE YER EDİNMEK        

Kent kavramının ortaya çıkışının “bir artı ürünün coğrafi ve toplumsal yoğunlaşmaları” olarak niteleyen Harvey bundan dolayı kent toplumunun başından itibaren “sınıfsal bir görüngü”den ibaret olduğunu vurgulamıştır.(3) Bu görüngü içerisinde bireyin ait olduğu toplum parçası beraberinde birçok sorumluluk ve görevi, onlarca etkileşimi, sayısız sosyal bağı ve bir dizi farklı yaşam biçimlerini getirir ki bu da bireyin kendi benliğine yer bulmasında ve o benliğin kapsamını tanımlamasında çok kaotik bir çelişkinin ortaya çıkışıdır. İşte tam da bu noktada kişinin madden ne derecede ulaşılabilinir olduğu, ötekileşmiş olan tarafından bireyin tanımladığı sınırların tanınması meselesi ve manen ötekinin zihninde edindiği yer; yani “mahremiyet” kavramı kendine yer bulmaktadır. Richard Sennett’in ifadesiyle kişinin kendi özüne dönmesi ve iç yolculuğunda keşfettiklerinden kendi kimliğini bulma çabası olan mahremiyet, bir sığınma mekânı olarak konutun tam da bu durumda bireyin toplumdan yalıtılmış olması isteğine karşılık gelmesi sebebiyle huzurlu hissettirmesini açıklamaktadır.(4) Burada çok ilginç ve bir o kadar da özgün olansa Blu Apart Otel binasının bulunduğu Paşalimanı’nın çıkmaz sokak davranışı sergileyen bir yarımada olması. Temelinde sadece orada bulunmayı amaçlamış olanın oraya ulaşabilmesi sebebiyle kişinin mahremiyetindense “yer”in mahremiyetinden söz etmenin mümkün olabildiğidir. Bu durumun beraberinde getirdiği dinginlik hali “yer”in özgünlüklerinin başında gelmektedir. Yere ait bu kalıtsal özellik Blu Apart Otel binasının mimari kurgusuyla yineleterek alıştırma çabası üzerinden tekrar vurgulanmıştır. Bir başka deyişle, yörenin bu içine dönük yapısının söz konusu yapıda da tekrar edildiği, alana yaklaşırken ilk deneyimlenen rasyonel kuzey cephesinin geleni kucaklamak ve davetkar bir tutum sergilemek yerine kendi benliğinde oluşturmaya odaklandığı bir dinginliğe tercih etmesinden ve giriş cephesinin yaklaşım yönünün zıttı tarafta kalan batı cephesi olarak seçilmesinden de anlaşılmaktadır. (Resim 3, 4)

Yerin mahremiyeti ve tasarımda amaçlanan iç dinginliğin ara kesitinde yer alan kabuk, yanı başındakilerden farklılaşan bir nesne olarak dil ve üslup bakımından kendi tavrını ortaya koymaktadır. Onu farklı kılan bir diğer endişe ettirici durum ise, bu denli saklı kalmayı başarmış şirin bir koy kıyısında hüzün verici derecede yüksek yoğunluklu ve beş kata imarlı öngörülen proje alanında var olma meselesi. Yanı başındakilerden ölçek olarak çok farklı duran yapının kıyıdaki komşusu olan diğer otel yapısı da aynı talihsiz imar kararlardan daha da olumsuz etkilenmiş ve doğal çevresini etkilemiş durumda. Yöre ile aynı naiflikte kalabilme mücadelesi tasarımcıyı zorlarken, bu durumun potansiyeline odaklanılmış ve yapının dilini belirleyen en temel unsur haline getirilmiştir. Yoğun mimari programın beraberinde getirdiği yapı bloğunun masif etkisi, yatayda ve dikeyde farklı oranlarda ele alınan kütlesel

parçalanmalar neticesinde zayıflatılmıştır. Son katın içe çekilerek çeperden uzaklaştırılması ile zemin kotundan sadece bir saçak olarak algılanması sağlatılarak bu zayıflatma etkisi desteklenmiştir.

Giriş cephesinden çok daha iyi okunabilen bu kütlesel parçalanmadan doğan yarıklar yaz sıcağında yere özgü kuzey rüzgarlarını zayıflatarak, parçalanmanın oluşturduğu ayrı yapı bloklarının üç tarafından çevrelediği iç avluya serin esintiler olarak aktarılır ve doğal bir havalandırma sağlanmış olur. Yükseldikçe kırılmalarla daralan üst üste bindirilmiş yatay bloklardan oluşuyormuş hissi veren ve dinamizmi çağrıştıran yapı dili, bu çağrışımını malzeme seçimleri ile de kuvvetlendirmiştir. Tasarımcısının ifadesiyle yapının cephelerinde doluluk ve boşluk hareketlerini tamamlayıcı nitelikte camın “hafifleten ve yansıtarak yok olan” hissiyatı boşluğu tasvir etmek amacıyla seçilmişken, taşın opaklığı ise doluluğu betimlemiştir. (Resim 5)

Bu dinamik hatları olan dış kabuğun iç tarafına geçildiğinde sizi ışık hüzmelerinin karşıladığı, ölçeği üzerine hassasiyetle çalışıldığı deneyimlenirken anlaşılan dingin bir iç avlu ve zeminindeki iç bahçe karşılamaktadır. Etrafını saran kopuk yapı bloklarının barındırdığı konut birimleri için ikincil bir cephe gibi davranan bu iç avlu, ortasında asılı bırakılan düşey dolaşım alanları ile beraber kullanıcıları için farklı perspektifler sunarken tasarımın benliğinde amaçlanan dinginliği serin esintilerle deneyimletiyor. Avlu içerisindeyken sonundan ışık alan bir koridor ve ona eşlik eden zemin kot birimlerinin sonunda, koyu geniş bir perspektiften görme fırsatı sunan ve havuza inilen bir açıklığa ulaşılıyor.

Bir sınır ve eşik olarak “kıyı” kavramı, geçiş ve değişim noktasıdır. Toprağın su ile birleştiği bu çizgi, Lefebvre’ye göre “insan türünün doğada keşfettiği yegane haz yeri” olarak tanımlanmaktadır.(5) İşlevleri öncesinden belirlenmiş, sınırları tanımlanmış, kente / kullanıcısına hükmedici mekânlardan ayrışan ve daha çok boş zamanın mekânsal karşılığı olarak nitelenebilen karşı-mekânlar, Lefebvre’nin sahile odaklanarak örneklerini aradığı kıyı yerleşimlerinde boşluğun dolulukla ilişkisi üzerinden incelenebilir. Engin bir boşluğa karşı mütevazı bir kütle tutumu, ona duyulan saygının bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Tam da bu ikiliğin ilişkisi üzerinden incelendiğinde kıyıda olma halinin kütle tasarımını belirleyen en temel faktör olduğu ve yerin özgün topoğrafyasının iyi özümsendiği; kıyıya uzanan kütlenin koyun batı kısmında yer alan gençlik kampının bulunduğu tepeciğin bir uzantısı gibi davranarak batıya yerleştirilmesi ve üç kat ile sınırlandırılması, koydan gelen boşluk halinin devam ettirilerek ana kütlenin kıyıdan mümkün olduğunca uzağa yerleştirilmesi ile açıklanabilir. (Resim 6)

Le Corbusier’in ömrü boyunca kendisi adına tasarladığı tek yapı olma özelliği gösteren ve kendisinin deyimiyle Côte d'Azur’daki kalesi olarak nitelediği “Cabanon” isimli 13 m2’lik bir sayfiyesi bulunmaktadır. Her cm2’sinin özveri ile değerlendirildiği söz konusu yapının yerini satın almak amacıyla yanı başına tasarladığı “unités de camping” birimlerinin minimal taban alanı yerleşimi, tekrarı ve zamansallığı gibi mimari kurgu ve özellikleri Blu Apart Otel konut birimlerinin tasarımları ile benzeşmektedir.(6) Farklılaştığı nokta olarak, zemin kotunda hissettirmek ve güneş ışığının kontrolünü sağlamak amacı ile güney cephesinde derin teras bahçeler kullanılarak birimlere yaşayan yarı açık alanlar tanımlanmış. Kişinin iç benliğine nadiren vakit ayırabildiği, mahremiyetini elde etmek amacıyla kentlerin hızından ve yoğunluğundan bir kaçış olarak kullanılan sayfiyelerin zamansallığı ve beraberinde getirdiği ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak -1. katına fitness salonu, kapalı iç havuz, eğlence alanı ve restoran gibi sosyal mekânlar yerleştirilmiş. Fakat bu mimari kaygı ve kıymetli arayışların, çizgilerin; yapının ete kemiğe büründüğünde bazı çelişkiler doğurduğu gözden kaçmamaktadır. Konut birimlerine ulaşabilmek ve onlara ikincil bir cephe olması amacıyla yapılan iç avlu, birimlerin yatak odaları ve çocuk odaları tarafından sarılmaktadır. (Resim 7, 8) Mahremiyetin önemli bir kıstas olduğu “ev” mekânında, yatak ve çocuk odalarının ışık almak veya mahremiyeti sağlamak ikileminde bırakılması kaygı vericidir. Buna ilaveten -1 kotunda bulunan ve iç bahçeyi sararak ışık alabileceği öngörülen sosyal alanlar, projenin uygulama aşamasında alınan bazı kararlar doğrultusunda o bahçeden koparılarak ışık sorunu olan ve yaşayamayan alanların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Son olarak, dinamik ve kırılmalarla ortaya çıkan formun getirdiği köşe mekânlar bazı konut birimlerinde görülürken özellikle otopark ve sosyal alanların çözümlenmesi sırasında zorluk oluşturmuş ve bazı kullanışsız alanlar üretmiştir.

Böylesi özgün bir topoğrafya ve alanda, yüksek ve yoğun imar kararlarına rağmen son noktada elde edilmiş olan görece mütevazı yapının edindiği mimari arayışları yetkinlikle göğüslediğini görürken; yapının en güçlü yanlarından bir tanesi olan iç avlunun konutun mahremiyeti meselesinde ihmal yaratması ve beraberinde getirilen “ışık-mahremiyet” ikilemi üzerine düşünüp değerlendirmesi gereken bir konu olarak yerini alacaktır.

*Fotoğraflar aksi belirtilmedikçe Dilekci Mimarlık’tan alınmıştır.

KÜNYE

Proje Adı         : Blu Apart Otel

Proje Yeri        : Çeşme, İzmir

Proje Müellifi   : Durmuş Dilekci

Proje Grubu    : Tan Akıncı, Aslı Çalıkoğlu, Cem Çakaloğlu, Berk Tuncer, Ceren Kocabıyık, Stephanie Stout

İşveren            : Folkart Yapı

Yapımcı          : Folkart Yapı

Statik              : Emir Mühendislik

Mekanik          : Deniz Proje Mühendislik

Elektrik           : Onmuş Mühendislik

Tesisat            : Deniz Proje Mühendislik

İç Mekan Tasarımı:     Dilekci Mimarlik (DDA)

Peyzaj Tasarımı: DS Mimarlık

Proje Tarihi     : 2015-2017

Yapım Tarihi   : 2017

Fotoğraflar: Özgür Arı, Thomas Mayer

Toplam İnşaat Alanı: 21.854 m2

NOTLAR

1. İlçe ve bölge hakkında daha detaylı bilgi için Kültür Bakanlığının ilgili web sayfası incelenebilir:

https://izmir.ktb.gov.tr/TR-77446/cesme.html [Erişim: 29.01.2020]

2. Ödül programı ve dönemler boyunca ödül alan yapıların pek çoğunu inceleyebilmek adına ilgili web sayfası: http://mo.org.tr/ulusalsergi [Erişim: 29.01.2020]

3. Harvey, David, 2003, "The Right To The City", International Journal of Urban and Regional Research, cilt:27, sayı:4, ss.939-941. doi:10.1111/j.0309-1317.2003.00492.x.

4. Sennett, Richard, 1994, Kamusal İnsanın Çöküşü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

5. Lefebvre, Henri, 1991, The Production of Space, (çev.) Donald Nicholson-Smith, Blackwell, s.384.

6. Le Corbusier’in söz konusu iki yapısını ele alan bir tanıtım metni için, bkz:

www.theguardian.com/travel/2012/mar/02/le-corbusier-home-france-nice [Erişim:29.01.2020]

 

Bu icerik 1966 defa görüntülenmiştir.