KORUMA YAŞATMA
Vakıf Eserlerin Restorasyonu ve Üsküdar Selimiye Camisi
Betül Ekimci, Araş. Gör. Dr., Anadolu Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
Yasaya göre Vakıf kökenli taşınmaz kültür varlıklarının tescili ve korunması Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunda. Kurumun mülkiyetinde bugün 19.825 kültür varlığının kaydı bulunuyor. Bu rakam, sahip olduğumuz kültür mirası potansiyeli içinde vakıf eserlerin önemli payını ortaya koyarken, kurumun üstlendiği sorumluluğun büyüklüğünü de yansıtıyor. 2000’li yıllardan itibaren kurumun bütçesinde yaşanan artışla birlikte restorasyon çalışmaları hız kazandı. Bir yıl içinde 750 eseri kapsayacak biçimde hızlandırılan restorasyon çalışmalarının aceleciliği, bilimsel bir titizlik ve sorumluluk gerektiren uygulamaların kimler tarafından, nasıl ve ne kadar sürede yapıldığı konusunda kaygı uyandırıyor, büyük anıt restorasyonlarının yakından izlenmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor. Yazar, bu çok yönlü koruma sorunlarının bir kesitini sunan Üsküdar Selimiye Camisi’nde gerçekleşen geçmiş ve güncel uygulamaları, koruma ilkeleri çerçevesinde değerlendiriyor.
Selimiye Camisi, Tarihî Yarımada’nın karşı kıyısında, Marmara ve Haliç'e hâkim bir tepe üzerinde kurulmuştur. Sultan Selim Camisi olarak da bilinen yapı, Osmanlı barok mimarisinin seçkin örneklerinden biridir. Yapımına 1802’de başlanan ve kitabesine göre dört yılda tamamlanan cami III. Selim’in külliyesinin parçasıdır. (1) (Resim 1)
Selimiye Camisi’nin Geçirdiği Onarımlar
Selimiye Camisi, Osmanlı döneminde haklarında ayrıntılı bilgi bulunmayan çeşitli onarımlar geçirmiştir. Cami tamamlandıktan sonra, minareler yeterince ince olmadıkları gerekçesiyle dış cidarları yontularak inceltilmiş; 1823’te bir lodos fırtınasında minarelerden biri yarısından, diğeri dibinden kırılarak camiye hasar vermiştir. (2) Selimiye Camisi, 19. yüzyıldan itibaren İstanbul’u ziyaret eden Batılı gezginlerin Boğaz’ın Asya kıyısını gösteren gravürlerinde yer almaktadır. Bununla birlikte tüm grafik belgeler doğru veriler sağlamamaktadır. Blackwood ve Flandin’in gravürlerinde caminin oranları, cephe düzeni ve üst örtü sistemi hatalı yansıtılmıştır.
(Resim 2) Caminin erken dönemini yakından ve ayrıntılı olarak gösteren Thomas Allom’a ait 1839 tarihli gravür gerçeğe oldukça yakındır.
(Resim 3) James Robertson’ a ait 1854 tarihli fotoğraf, cami ve çevresinin kurulduğu yıllardaki görünümü hakkında güvenilir bilgiler sağlamaktadır.
(Resim 4) Önceleri sivri külahlı ve kurşun kaplı olduğu izlenen minareler, 19. yüzyıl sonunda taş külahlı minareye çevrilmiştir.
(Resim 5) Son cemaat mahalli ve yan kanatların cami beden duvarları 20. yüzyıl başında ahşapla kapatılmıştır.
(Resim 6) Muhtemelen 1894 depreminde zarar gören cami, 20. yüzyılın ilk yarısında uzun süre bakımsız kalmıştır. 1950’li yıllarda yapının hasarlarının ilerlediği, özellikle Hünkâr Mahfili’nin açıkhava koşullarına maruz kaldığı Konyalı’nın anlatımından öğrenilmektedir. (3) 1954 yılında Vakıflar yönetimi tarafından başlatılan onarım, 1960’lı yılların başına kadar duraksamış, onarım tamamlanamadan bırakılmıştır. (4) Yapının barok dönem özellikleri taşıması beklenen özgün kalemişi bezemelerinin tamamı bu onarımda değiştirilmiştir. (5)
(Resim 7) Kasır ve mahfilin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasından sonra cami 1967 yılında onarılmıştır. (6) 1972 ve 1976 yıllarında yapılan onarımlarda ahşap kapı ve doğramalarla revzenler yenilenmiş, kalemişi bezemeler elden geçirilmiştir. (7) Cumhuriyetin ilânından sonra işlevini kaybeden Hünkâr Kasrı 1980’de kütüphane olarak kullanılmaya başlanmış, yeni kullanım nedeniyle zemin kata mutfak eklenmiştir. Gerekli mekânın elde edilebilmesi için minare kaidesi ve mahfil arasında kalan yarı açık bölüm tuğla örgü duvarla kapatılarak kütüphaneye dâhil edilmiştir. Bu uygulama yapının algılanışında ve özgün mimari kompozisyonunda değişikliklere yol açmıştır. 1984 yılında Koruma Kurulu’nca onaylanan ısıtma sistemine ilişkin proje doğrultusunda hünkâr mahfiline kalorifer tesisatı döşenmiştir. (8) Hünkâr mahfilinin altında kalorifer kazanının konulacağı, cüruf ve kömürün depolanacağı bir mekân olarak kullanılmak amacıyla sonradan açıldığı düşünülen kısmî bir bodrum bulunmaktadır. (9) Yapının taşıyıcı sistemi zorlanarak boşaltılan bu hacim, (kargir yapının strüktür ilkeleri ile uyuşmayan ayrıca kendi içinde de) yetersiz kesit ve donatıdaki betonarme kolonlarla desteklenmektedir. (10) Kuzeye cephe veren bu bölümde kalorifer kazanının geçebileceği boyutta bir açıklığın bulunmaması, özgün duvarların kısmen yıkıldığını göstermektedir.
(Resim 8) Isıtma tesisatı, yaklaşık 10 yıl içinde teknolojik anlamda geçerliliğini yitirerek eskimiştir. Bu kadar kısa sürede vazgeçilebilecek bir donatının uygulanmasına, yapıyı tahrip etme pahasına izin verilmesi üzüntü vericidir.
Yapının geçirdiği onarımlarla ilgili bilgi ve arşiv belgelerinin eksikliği, yapılan müdahalelerin tam olarak değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır. Anıta zarar veren önemli bir müdahale de camiye yerden ısıtma sistemi döşenmesi olmuş, zemin şapla kapatılmıştır. Koruma Kurulu arşiv kayıtlarında hakkında bilgi bulunmayan bu uygulama, muhtemelen izinsiz gerçekleştirilmiştir.
1997 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü teknik elemanlarınca hazırlanan rapor, onarım adı altında gerçekleştirilen uygulamaların daha karmaşık koruma sorunlarına yol açtığını belgelemektedir. Rapora göre geçmiş onarımlarda saç levhayla kapatılan hünkâr mahfili çatı örtüsü su almaya devam ettiğinden hasarlar ilerlemiştir. Ahşap çıtalı iç mekân duvarlarının tamamı çimentolu harçla sıvanmış; bağdadi sistemle bağdaşmayan sıvada çatlaklar, nem, çiçeklenme oluşmuştur. Dış cephede yer yer çimento harçlı sıva ile onarım yapılmıştır. Prof. Müfit Yorulmaz tarafından 2000 yılında hazırlanarak bölge kuruluna sunulan teknik rapor, hünkâr mahfili giriş revakında gözlenen statik problemlere dikkat çekmektedir. (11)
1950’li yıllar sonrası onarım müdahaleleri daha çok yapının bünyesine, iç ve dış mekân özelliklerine ve görsel etkisine zarar veren düzenlemeler getirmiştir. Kısıtlı bütçe, günün şartlarına göre, teknik donatı ve kalemişi gibi dekorasyon ağırlıklı işlere harcanmıştır. Selimiye Camisi ekonomik sıkıntıların yanı sıra bilinçsiz müdahaleler ve geçici çözümlerle yıpranmıştır. Özellikle çatıdan kaynaklanan ve eserin su almasıyla artan problemlerin tekrarlanması, kısa aralıklarla eser üzerinde benzer çalışmaların yaptırılması uygulama konusunda yetersiz kalındığını göstermektedir. Yapının bünyesini sağlamlaştırıcı önlemler almak yerine, niteliksiz malzemeyle yenileme yoluna gidilmesi bozulma sürecini hızlandırmıştır.
Son Onarım
Yatırım programına alınmasını takiben 2006 yılında Selimiye Camisi rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri onaylanmıştır. (12) Restorasyon raporunda uygulamaların hedefi,yapıya sonradan eklenen niteliksiz eklerin ayıklanması, fiziki ve estetik açıdan yapıyla uyum sağlayan ve restorasyon ilkeleriyle çatışmayan değişimlerin korunması olarak özetlenmiştir. (13) 2008-2009 yılları arasında ihalesi gerçekleştirilen ve restorasyonu yapılan binanın mesleki uygulama sorumluluğu proje müellifi Y. Mimar Acar Avunduk’a verilmemiştir. (14)
Estetik Sorunlar ve Malzeme
Onarımda yapının kurşun örtülerinin bir kısmı değiştirilmiştir. Yenileme sürecinde kurşun levhaların altına yalıtım malzemesi olarak geleneksel yapım yöntemlerinde kullanılan kıtıklı çamur harcı konulmamış, horasan harcıyla oluşturulan sıva katmanı üzerine doğrudan bitümlü pestil yalıtım uygulanmıştır.
(Resim 9) Yüklenici, uygulama sırasında teknik detayları değiştirerek Koruma Kurulu’nca onaylanan restorasyon projesini ihlal etmekte bir sakınca görmemiştir. (15) İlke olarak geleneksel yöntemlere bağlı kalınmalı, zorunlu haller dışında malzeme ve detay değişikliğine gidilmemelidir. Mimari mirasın onarımında kullanılan yeni malzemelerin mevcut malzemelerle uyumluluğu tam olarak kurulmuş olmalı, istenmeyen kısa ve uzun vadeli yan etkilerden kaçınılmalıdır.
Burada sözkonusu olan değişiklik, anıtın korunma koşullarını tehlikeye sokan bir uygulamadır. Korozyona dayanıklı, işlenmesi ve şekillendirilmesi kolay bir malzeme olan kurşun, zamanla dik eğimli yüzeylerde akma yaparak aşağı kaymaktadır. Bu da yatay ek yerlerinde zorlama ve ayrılmalara neden olmaktadır. Kubbe, tonoz gibi eğimli yüzeylere rahatlıkla uygulanabilen çamur harcı, kurşun malzemenin genleşme niteliğiyle uyum gösteren ve bir altlık/yastık görevi görerek kurşun levhaların dayanımını arttıran uygun bir katmandır. Geleneksel yöntemlerde uygulanan 4-5 cm kalınlığındaki kıtıklı çamur harcı, ısı geçirimi oldukça yüksek olan kurşun malzemenin altında ısı yalıtımı sağlamaktadır. Kurşun levha altında kalacak olan yalıtım malzemesi, caminin genel etkisini değiştirmeyecek olabilir. Ancak yaz döneminde güneş ışınlarıyla, ısının 70-80 C°ye kadar yükselebildiği durumda, bitümlü pestil malzemenin yumuşayarak çözülebileceği düşünülebilir. Kendisi de yumuşak ve akan bir malzeme olan kurşunun altında bu nitelikte bir malzemenin bulunması sakıncalıdır. Horasan harcını geliştiren ve uygulayan yüzlerce yıllık yapı geleneği, onu üstün nitelikli bağlayıcı özelliği, suya karşı dayanıklılığı ve sertleşebilme yeteneğiyle, taş ve tuğla duvar örgüsünde bağlayıcı olarak ve duvar yüzeylerinde sıva olarak değerlendirmiş, kurşun kaplama altına doğrudan uygulanan bir malzeme olarak tercih etmemiştir. Horasan harcıyla sıva, kubbe yüzeyini düzgünleştirmek üzere çamur sıva altına uygulanabilir. Ancak kurşun levhalar altına doğrudan uygulanan horasan harcı, kurşun malzemeyle birlikte çalışmayacağı gibi yeterli ısı yalıtımı da sağlamayacaktır.
Niteliksiz Eklerin Kaldırılması
Uygulama sırasında cami içinde zemin şapı olduğu gibi bırakılarak, ahşap rabıtalı kaplama malzemesiyle tekrar yükseltilmiştir. (16)
(Resim 10) Çimento katkılı tüm malzemeler tarihî yapının bünyesinden uzaklaştırılmalıdır. Özgün döşeme tahrip edilmiş olsa bile, yapının sunduğu veriler yardımıyla aslına uygun olarak onarılmalıdır. Yerden ısıtma sistemi yapının nem ve ısı dengesini bozarak özgün malzemelerin zarar görmesine neden olabilir.
Avlu aydınlatma elemanlarına ait elektrik dolabı, caminin batı cephesine monte edilmiştir. (17) (Resim 11) Kablo ağlarıyla görüntü kirliliği yaratan bu ek, yapının tarihî ve estetik önemi gözetilerek yerleştirilmelidir.
Niteliksiz Ek
Son onarımda batı zemin kat mahfiline ahşap çerçeveli, camekânlı bir oda eklenmiştir.
(Resim 12) İç mekâna eklenen ahşap korkuluk, ayakkabı dolabı vb. mobilyalar döneminin üst düzey temsilcisi olan yapının mimari niteliklerine uygun değildir.
Bütünleme/Yeni Ek
Bütünlenecek kısımlara ait veriler tam olarak belirlenmiş olmalıdır. Bu veriler yetersiz olduğunda, hem tarihî hem de estetik yanılgılar başlar. Genel ilke olarak, bütünlenecek yüzeyler veya dekoratif işçilik arttığı oranda bütünleme sakıncalı sayılmalıdır.
Batı hünkâr mahfili girişi önündeki sahanlık Allom’un gravüründe bugünkü durumdan farklı olarak mermer korkuluklarla çevrelenmiştir. 20. yüzyıl başında korkuluklar ortadan kalkmıştır. Bugün yerinde mevcut kenet ve mil izleriyle, Allom’un gravürü yardımıyla mermer korkuluk önerisi geliştirilmiş ve uygulanmıştır. (Resim 13) Korkuluk elemanlarının kesit kalınlıkları ve şekilleri hakkında kesin bilgiler olmadığı için yapılan uygulamanın doğruluğu tartışmaya açıktır.
Doğu ve batı cephelerinde abdest musluklarının üzeri, Allom’un gravürü ve erken 20. yüzyıl fotoğraflarıyla yapıdaki kenet ve pim izleri dayanak gösterilerek sundurma ile kapatılmıştır. (18) (Resim 14) Caminin işlevini sürdürüyor olması, kullanım gereksinimine dayanan bu eki anlaşılır kılabilir. Fakat ilk tasarımına ait herhangi bir parçası günümüze ulaşmamış bu öğenin, yetersiz belge ve verilerle, eski biçim ve tekniğe uyduğu iddia edilen bir yorumla sunulması, yapının mevcut çizgileri ve yapısal düzeniyle bağdaşmamaktadır. Saçağı destekleyen sütun başlıklarının biçimlenişi hakkında yeterli veri olmadığı için yeni uygulamadabu ayrıntılar stilize edilmiştir. Tarihî ve estetik bütünlüğün zedelenmesine yol açan yaklaşımıyla aykırı bir durum yaratan bu tutum uygulamadaki kavramsal çelişkiyi yansıtmaktadır.
Bilimsel restorasyonda anıtın tarihî belge ve estetik değerlerinin en az müdahaleyle korunması amaçlanır. Müdahalelerin derecesi sağlamlaştırmadan yeniden yapıma doğru artar. Bazı durumlarda tarihî yapıya çağdaş ek uygulanması gerekebilir. Restorasyon tekniklerinin doğru seçilip uygulanması, bilimsel restorasyonun temel görüş ve ilkelerinin özümsenmesini zorunlu kılmaktadır. Böyle bir zorunluluğa bağlı olarak, Selimiye Camisi için kaynak gösterilen tarihî belgelerin gözden geçirilmesi, yeni saçakların “bütünleme tekniği” başlığı altında üretilemeyeceğini bir kez daha belirtecektir: Allom’un gravürü yapının ilk tasarımına ait önemli görsel verilerden biri olmakla birlikte, bir ressamın yorumunun belgesi olması nedeniyle güvenilir bir kaynak değildir. Hünkâr locası cephesinin dört pencereli olarak çizilmiş olması, Allom’un belirgin hatalarından biridir. Yine bu cephede hayalî bir payanda resmedilmiştir. Allom’un gravüründe giriş revakı sütun başlıkları bugünkü sade görünümlerinden farklı olarak süslü iyonik başlıklar olarak betimlenmiştir. Bununla birlikte Allom’un gravürüyle Robertson’a ait fotoğrafta tespit edilebilen başka değişiklikler de bulunmaktadır. Örneğin sözkonusu belgelerde minare külahları kurşun örtülüdür. Robertson’ın fotoğrafında, batı minare kaidesi ve hünkâr mahfili arasındaki yarım kemerin altı, simetriğinde olduğu gibi açıktır. Yine aynı fotoğrafta son cemaat mahallinin bir şebeke ile kapatılmış olduğu izlenmektedir.
Selimiye gibi büyük bir yapı kompleksi tarihî süreç içerisinde, işlevsel, teknik, ekonomik ve kültürel nedenlerin sonucu mimari donanımında gerçekleşen değişikliklerle günümüze ulaşmıştır. Değişimlerin izlenebildiği tarihî belgeler kaynak gösterilerek, tarihî, estetik ya da işlevsel olarak bütüne bağlı elemanların yapıyı herhangi bir çağdaki biçimine döndürmek için öznel bir değerlendirmeyle değiştirilmesi, mimari eserin hiç olmadığı bir biçimde yeniden yorumlanması anlamına gelmektedir.
Temizleme
Üsküdar Selimiye Camisi’nin son cemaat mahalli ve yan sahınlarına geç onarımlarda eklenen niteliksiz demir doğramalı camekânlar yeni uygulama sırasında kaldırılmıştır. Caminin ilk tasarımında söz konusu mahallerin bir şebeke ile kapatıldığı, yapıda mevcut izlerden ve tarihî belgelerden bilinmektedir. Bu belgeler yardımıyla caminin 19. yüzyıl görünümüne ilişkin bir restitüsyon denemesi gerçekleştirilmiş, özgün şebekelerin detaylarına ilişkin yeterli veri olmadığından, olumlu bir yaklaşım olarak, uygulama sırasında bütünleme yoluna gidilmemiştir.
Anıtların ve kentsel sitlerin genel etkisini bozan, tarihî ve estetik değer taşımayan eklerden arındırılması temizleme işlemi olarak ifade edilmektedir. (19) Anıtın restorasyonu sırasında, belli bir çağa ait eklerin üslup birliğine ulaşma kaygısıyla kaldırılması ise koruma ilkelerine aykırıdır. Erken Cumhuriyet dönemi restorasyonları sırasında pek çok klasik Osmanlı dönemi yapısının, barok ve rokoko etkiler taşıyan Batılılaşma dönemi Osmanlı süslemeleri ve geç dönem ekleri, Türk sanatına girmiş yabancı etkiler ve yozlaşmış üsluplar olarak kabul edilerek kaldırılmıştır. (20) Geç dönem Osmanlı barok mimarisinin bir ürünü olmasına rağmen (benzer bir anlayışla) Selimiye Camisi’nde de kalemişleri, 1950’lerde gerçekleştirilen bir uygulamayla Osmanlı klasik çağ bezemelerinden kopyalanarak değiştirilmiştir.
Selimiye Camisi’nin 2004 yılı restorasyon raporunda, abdest muslukları üzerinde bulunduğu düşünülen sundurmanın 19. yüzyıldaki haline döndürülmesi önerilirken, 20. yüzyılın ortalarında gerçekleştirilen yapıyla uyumsuz uydurma kalemişi bezemelerin dönem belgesi olarak korunduğu ileri sürülmektedir. Korumanın temel sorunlarından biri neyin korunacağıdır. (21) Sadece estetik ölçütler sözkonusu olduğunda sanat ve belge değeri taşımayan, yapının estetik ve mimari bütünlüğünü zedeleyen eklerin kaldırılması daha uygun görülebilir. Restorasyon, kültür varlığını tarihî belge niteliğiyle korumak için yapılan müdahalelerdir. Zaman içinde değişiklik geçiren anıtlarda, farklı çağların ekleri tarih açısından değerlidir. Örneğin 18. ve 19. yüzyıllarda elden geçirilerek yeni bezeme programları uygulanmış Osmanlı klasik dönem camileri, geç dönem sanatçılarının eseri olan bezemelerle birlikte korunmalıdır. Ancak burada 1950’li yılların ürünü olarak, estetik değer taşımayan, yapının bütünlüğüne zarar veren bezemelerin, ehliyetsiz ve çarpık bir onarım müdahalesinin tarihî belgesi olarak korunamayacağı açıktır.
SONUÇ
Eşsiz bir kültür mirası olan Üsküdar Selimiye Camisi’nin restorasyon uygulaması uluslararası tüzükler ve KVTVKYK İlke Kararları kapsamında incelendiğinde, yapılan bazı müdahalelerin koruma ilkeleri ve teknik gerekliklilerle uzlaşmadığı gözlenmektedir. Sahip olduğumuz kültür mirasının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında yönetimler kadar eğitimciler, koruma uzmanları, uygulayıcılar ve kullanıcılar da sorumluluk sahibidirler. Onarımların doğru yönetilmesi, yönetimlerin temel görevidir. Yapılan uygulamaların titizlik ve dikkatle ele alınarak izlenmesi, evrensel kültür mirasının gelecek kuşaklara daha az zarar görerek ulaşmasında önemli rol oynayacaktır.
NOTLAR
1. III. Selim’in 1220/1805 tarihli vakfiyesi (Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Defter No:643)
2. Ayvansarâyî vd. 2001, ss.600-601.
3. Konyalı, 1976, s.263.
4. Konyalı, 1976, s.264.
5. 17. yüzyılda yapılan Sultan Ahmet Camisi kubbe bezemeleriyle benzerlik gösteren bugünkü kalemişleri, yapının inşa edildiği dönemdeki sanat anlayışını yansıtmamakta, mimari üslubu ile çelişmektedir.
6. Batur, 1976, s.376.
7. Bülbül, 2004, s.448.
8. KTVKBK’nın 26.04.1985 tarih ve 1331 sayılı kararı. Bir yıl içinde tamamlanan bu onarımda ayrıca hünkâr mahfilinin çatı kurşunları değiştirilmiş; son cemaat yeri ve yan revaklarda sıva raspası yapılarak niteliksiz kalem işleri elden geçirilmiş, ahşap doğramalar ve açıkta kalan demir aksam koruyucu anti-pas ve yağlı boya ile kapatılmıştır, bkz. Bülbül, 2004, s.448.
9. Çılı, F., O.C. Çelik ve H. Sesigür, 2005, Avunduk İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. adına İstanbul Üsküdar Selimiye Camisi, taşıyıcı sistemin mevcut durumu onarım ve güçlendirme önerileri hakkında hazırlanan teknik rapor, İTÜ Döner Sermaye İşletmeleri, İstanbul.
10. Taşıyıcı sistemin mevcut durumu hakkında hazırlanan 2005 yılına ait teknik raporda sözkonusu betonarme kolonların mantolama sistemiyle güçlendirilmesi önerilmektedir, bkz. Çılı, Çelik ve Sesigür, 2005.
11. Bölge Koruma Kurulu’nun, 24.10.1997 tarih ve 1946 sayılı yazısıyla basit onarım kapsamında çatı onarımı gerçekleşmiş; bunun dışında yapılacak onarımlar Selimiye Camisi ve Külliyesi’nin bütünüyle ele alınacağı 2002 yılı yatırım programına kadar askıya alınmıştır.
12. III Numaralı KTVKBK, 15.05.2002 gün ve B.02.1.VGM. 1.13.00.03/02/225-1098 sayılı yazı ve 16.02.05.2006 tarih ve 1599 sayılı Koruma Kurulu kararı.
13. Avunduk, A. 2004, “Üsküdar Selimiye Camisi Restorasyon Raporu”, VI Numaralı KTVKBK Arşivi, İstanbul.
14. Avunduk, 2010, s.89.
15. 2004 yılında hazırlanan ve Koruma Kurulunca onaylanan restorasyon projesinde yenilenecek kurşun levhaların altına çamur sıva önerilmiştir.
16. Selimiye Camisi’ne ilişkin 2004 tarihli restorasyon projesinde özgün cami döşemesinin çelik desteklerle yükseltilerek ahşap monoblok yonga ve halı ile kaplanması önerilmiştir. Ancak, uygulama sırasında (niteliksiz kaplamanın kaldırılarak) özgün döşeme kotuna ulaşmak denenmemiştir.
17. KVTVKYK’nın 534 sayılı İlke Kararında, minarelere ve kubbe çevrelerine özellikle yapıyı tahrip eden elektronik malzeme (hoparlör ve modern aydınlatma armatürleri) elemanların konulamayacağı, ancak paratoner, kandillik ve mahya gibi geleneksel tesisin yapılabileceği belirtilmiştir.
18. “Abdest musluklarının üstünü askı halinde mâdeni örtüler örterdi. Bunlar yok olmuştur.” Konyalı, 1976, s.262.
19. Ahunbay, 2007, s.100.
20. Kuban, D. 1971, “Modern Restorasyon İlkeleri Üzerine Yorumlar”,
Vakıflar Dergisi, sayı: VIII, s.345. Örneğin Rüstem Paşa Camisi, bkz. Ahunbay, Z. 1995, “Rüstem Paşa Camisi Restorasyonu Üzerine Gözlemler”,
Yapı, sayı:162, ss.30-32.
21. Konuyla ilgili olarak, Nara Özgünlük Belgesi’nde değerler ve özgünlük kavramlarına dair, “Kültür mirasının tüm biçimleri ve tüm tarihsel dönemleriyle korunabilmesi, bu mirasa değerler atfedildiği ölçüde kolaylaşır. Bu değerleri olabilecek en doğru biçimde algılama yeteneğimiz, bu değerler hakkındaki bilgi kaynaklarının inanılır olmasına ve doğru anlaşılmasına da bağlıdır. Bu değerleri tanımak, anlamak ve kültür mirasının ilk tasarımına ve sonradan kazandığı özelliklerine, tarihsel varlığına ve anlamına bağlı olarak yorumlamak, sözkonusu yapıtın özgünlüğü konusunda varılacak yargının temelini oluşturur ve hem biçimle hem malzemeyle ilişkilidir.” (çev. D. Mazlum) açıklaması yer almaktadır.
KAYNAKLAR
Ahunbay, Z. 2007, Tarihî Çevre Koruma ve Restorasyon, YEM Yayın, 4. Baskı, İstanbul.
Avunduk, A. 2010, “Üsküdar Selimiye Camii ve Külliyesi”, Mimarist, sayı:38, ss.84-92.
Ayvansarâyî Hüseyîn Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi, 2001, Hadîkat’ül Cevâmi, İstanbul Camileri ve Diğer Dini-Sivil Mimari Yapılar, (ed.) A. N. Galitekin, İşaret Yayınları, İstanbul, ss.596-601.
Batur, S. 1988, Üsküdar'da Selimiye Camisi, İsmail Hakkı Uzunçarşılı'ya Armağan, TTK Basımevi, 2. Baskı, Ankara, ss.375-396.
Bülbül, A.H. 2004, “Üsküdar Taşınmaz Kültür Varlıklarındaki Onarımların Cami Yapılarında Saptanması”, Bilim Eşiği 1: Sanat Tarihinde Gençler Semineri 2003 Bildiriler, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, ss.439-464.
Genç, A. ve O. M. Çolak (ed.) 2008, Sultan II. Abdülhamid Arşivi İstanbul Fotoğrafları: Photographs of Istanbul From the Archives of Sultan Abdülhamid II, İBB Kültür AŞ ve IRCICA ortak yayını, İstanbul.
Kahraman K., A. Yeşildal, C. Güngör vd., 2003, Souvenir of Üsküdar, Üsküdar Hatırası, Üsküdar Belediyesi Basın Yayın Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Üsküdar Araştırmaları Merkezi, Yayın No: 8, İstanbul.
Konyalı, İ.H.1976, Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yayınları, Cilt:1, İstanbul, ss.259-264.
Robertson, J. 1992, Pioneer of Photography in the Ottoman Empire, (ed.) B. Öztuncay, Eren Yayıncılık, İstanbul.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2010-2014 Stratejik Planı, s.48, URL1:www.vgm.gov.tr/belgeler/faaliyet/VGM2010_2014SP.pdf [Erişim: 25 Eylül 2012]
Yerasimos, S. 2000, İstanbul İmparatorluklar Başkenti, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, No:103, İstanbul.
Bu icerik 10846 defa görüntülenmiştir.