337
EYLÜL-EKİM 2007
 

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ETKİNLİKLER

DOSYA: Türkiye’de Yeni Konut Eğilimleri

  • YAYINLAR
    İpek Özbek Sönmez

    Yrd. Doç. Dr., DEÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

MİMARLIK’tan 337
İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY
TÜRKÇE ÖZET



KÜNYE
ETKİNLİKLER

6. Uluslararası Space Syntax (Mekân Dizimi) Sempozyumu

Yasemin İnce Güney

Dr., Balıkesir Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Ayşe Sema Kubat

Prof. Dr., İTÜ Mimarlık Fakültesi

Özlem Özer

Doktora Öğrencisi, İTÜ Mimarlık Fakültesi

Bahar Başer

* Geniş bilgi için web sayfası ziyaret edilebilir: http://www.spacesyntaxistanbul.itu.edu.tr

Sempozyumun Organizasyon Komitesi şu isimlerden oluşuyordu: Ayse Sema KUBAT (Başkan), Engin EYÜBOĞLU, Özhan ERTEKİN, Yasemin İnce GÜNEY, Pelin DURSUN, Bahar BAŞER (Sekreterya), Özlem ÖZER (Sekreterya), H. Serdar KAYA, Gülşen GÜLER, Meltem ERDEM

Mimarlık ve kentsel tasarımda son yılların en etkin bilimsel hareketlerinden biri olan space syntax (mekân dizimi) alanında çalışan 28 farklı ülkeden gelen 187 araştırmacı ve uygulamacı mimar, Altıncı Uluslararası Space Syntax Sempozyumu’na katılmak için 12-15 Haziran 2007 tarihleri arasında İTÜ Taşkışla binasında biraraya geldi. Her iki yılda bir farklı ülkelerde gerçekleştirilen bu sempozyumun altıncısının ülkemizde gerçekleşmesi, Türk araştırmacıların bu alandaki önemli rollerine dikkat çekti.

Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat yürütücülüğünde düzenlenen sempozyumun ilk oturumunda Prof. Kubat’ın yanısıra İTÜ Rektörü Prof. Dr. Faruk Karadoğan ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Giritlioğlu da açılış konuşmaları yaptılar. Konuşmaları esnasında, Türkiye’nin en büyük araştırma üniversitelerinden biri olan İTÜ’nün en önemli saydığı görevlerinden birinin en son bilimsel ve teknolojik gelişmelerin tartışıldığı ulusal ve uluslararası sempozyumları düzenlemek ve bunlara evsahipliği yapmak olduğunu değindiler.

Sempozyum süresince, mimarlık, şehir planlama, kentsel tasarım, peyzaj planlama ve ulaşım planlama disiplinlerinde yapılan toplam 106 bildiri ve 28 poster sunuldu ve teoride olduğu kadar pratikte de bu alanlardaki en son gelişen farklı görüşler ve yenilikler ortaya konuldu. Bu sempozyumda, space syntax metodunun, hem bu metodu kullanan araştırmacılar, hem bu metod kullanılarak çalışılan konular ve hem de metodun etkileşim içinde olduğu disiplinler bakımından etkisinin çok arttığı gözlendi. Sempozyumda tartışılan ana başlıklar ise, mimarlık kuramı, mimarlık ve şehir planlamada bilişim teknolojileri, kentsel analiz ve kent ve bina morfolojisi ve tasarım kuramlarını içermekteydi. Bu sempozyum ayrıca, space syntax metodunun Türkiye’de araştırmacı, akademisyen ve uygulamacılar tarafından tanınması ve eğitim, araştırma ve uygulamalarda etkin bir biçimde kullanılmasına olanak sağlaması açısından önemli bir adım oldu.

Space syntax, farklı ölçeklerde yapılı çevrenin, yani binaların, bina gruplarının, bölgelerin ve kentlerin mekânsal dokularını incelemek, tanımlamak ve analiz etmek için kullanılan, teori ile desteklenen teknikler bütününe verilen isimdir. Mekân ve sosyal yapı arasında karşılıklı etkileşim olduğu savından hareket eden space syntax yaklaşımı, mekânsal örgütlenmenin insan hareket ve görüş alanları ile ilişkisini nesnel olarak inceler ve mekânların insanları biraraya getirme potansiyellerini ortaya çıkarır. Bu yaklaşım hem teorik, hem metodolojik ve hem de bilgisayarla desteklenmesi açısından, ilk ortaya atıldığı 1970’lerin sonundan beri oldukça gelişmiş olup, günümüzde mimarlık, iç mimarlık, kentsel tasarım ve planlama dallarının yanı sıra arkeoloji, antropoloji, ulaşım, enformasyon teknolojileri, kent ve insan coğrafyası, peyzaj mimarlığı ve bilişime değin pek çok alanda kullanılmaya başlamıştır.

Sempozyumun en önemli bilimsel etkinliklerinden birisi sempozyumun ilk gününde yer alan ve öğrenci ve araştırmacıların aktif olarak katılabileceği gelenekselleşmiş çalıştaylardır. Space syntax metodu ile ilgili yeniliklerin tartışıldığı ve bu metodu kullanmak isteyen araştırmacılara, metodu daha iyi tanıma ve öğrenme olanakları yaratan çalıştayların bu yılki serisi 12 Haziran 2007 tarihinde üç ayrı başlık ve iki oturum halinde gerçekleşti. Çalıştaylardan ilki, yürütücülüğünü University College London’da öğretim üyesi Prof. Dr. Jullienne Hanson’un yaptığı “Doing Research with Space syntax / Space syntax in my PhD” başlığını taşıyordu. Öğrenci merkezli bu interaktif çalıştay, genel anlamda doktora araştırmalarına ilişkin bilinen konular üzerine yoğunlaşırken, daha spesifik olarak doktora araştırmasının bir parçası olarak “space syntax”a odaklanacak bir tartışma ortamı yarattı. Çalıştayda “Doktora nedir, doktora araştırmasının zorlukları ve mükafatları, doktora süreci, space syntax’ı doktora sırasında en iyi şekilde kullanmak” gibi konular ana tartışma başlıklarını oluştururken, doktora tezinde space syntax’ı bir yöntem olarak kullanmayı düşünen araştırmacıların ya da öğrencilerin kendi doktora araştırma konularını, araştırmaya ilişkin sorularını ve karşılaştıkları güçlükleri birbirlerine aktardıkları interaktif bir tartışma ortamı yarattı.

Yürütücülüğünü University College London’dan Alasdair Turner’in üstlendiği diğer bir çalıştayda, “New Developments in Space Syntax Software,” araştırmacılara space syntax yönteminde kullanılan depthmap, mindwalk, webmap, confeego gibi yeni programlar tanıtıldı; araştırmacılar için mevcut yazılımların her ölçekteki yapısal çevre için kullanım biçimleri ve ne gibi olanaklara sahip oldukları anlatıldı.

Space Syntax Ltd.’den Dr. Kayvan Karimi tarafından yürütülen “Space Syntax in Architecture & Urban Practice” başlıklı üçüncü çalıştay, space syntax metodunun farklı ölçeklerdeki gerçek uygulama projelerinde nasıl bir araç olarak kullanılabileceği üzerine yeni açılımların örneklerle tartışıldığı bir ortam yarattı. Atölye birbiri ile bağlantılı iki oturuma ayrıldı: “Diagnosis” (Teşhis, Tanı) ve “Prognosis” (Tedavi, Tahmin, Düşünce, Kıyas). Birinci oturum herhangi bir mimari ya da kentsel projede karşılaşılabilecek en önemli problemlerin ve potansiyellerin tanımlanması ve kavranması üzerine kurgulandı. Çeşitli projeler sayesinde, katılımcılar metodolojinin öncelikle nasıl uygulandığını gözlemlediler ve sonrasında metodun kendi projelerine nasıl uygulanabileceğini tartışma olanağı buldular. Atölyenin ikinci kısmında konu değişerek, analizin tasarımı şekillendirmesi ve tasarımın değerlendirilmesindeki rolüne odaklandı. Bu kısım, analiz ve tasarım arasındaki önemli bağı keşfetme ile başladı ve sonrasında, kentsel tasarım ve mimari tasarımda ispata dayalı düşünceyi kullanma becerisini geliştirmeye odaklandı.

Sempozyumun diğer günlerinde sabahları ortak oturumlarda, alanlarında söz sahibi dünyaca ünlü araştırmacıların sunumları gerçekleşti. İlk gün space syntax metodunun yaratıcısı Prof. Dr. Bill Hillier ve kentsel morfoloji konusunda uzman Prof. Dr. Jeremy Whitehand sunuşlarını yaptılar. Hillier, space syntax metoduna yeni ekledikleri büyük ölçekli kentsel sokak sistemlerini incelerken metrik ve topo-geometrik değişkenleri de analize dahil etmeye olanak sağlaması için geliştirdikleri en yeni tekniği açıkladı ve bu teknikle incelenen şehirlerin analizlerini gösterdi. İstanbul şehri, Hillier’in analiz ettiği ve sunumunda gösterdiği şehirlerden birisiydi. Whitehand ise sunumunda kentsel morfoloji konusunu ve bu konunun tarihsel gelişimini özetledi ve bu gelişimde Conzenian ekolünün etkilerinden bahsetti.

Perşembe sabahı ortak sunumlara sadece space syntax konusunda ilgililer değil, farklı düşünce akımlarına mensup pek çok araştırmacı katıldı. Bu sabahın ilk sunumunda, dünyaca ünlü fenemenolojistlerden Amerikalı Prof. Dr. David Seamon sadece fenomenolojik yaklaşımın tanıtımını yapmakla kalmadı, space syntax metodunun çıkış noktasının yaşanılan deneyimlere dayalı olması nedeniyle fenemenolojik yaklaşımla olan ilgisini açıkladı. Diğer konuşmacı, Prof. Dr. Daniel Montello ise, space syntax metodunun kapsamlı bir çevresel psikoloji teorisinin oluşumunda nasıl yardımcı olabileceğini anlattı ve bunun için artı yönlerini ve gelişmesi gerekli yönlerini irdeledi.

Cuma sabahı gerçekleştirilen en son ortak oturumda, space syntax metodunun Amerika kolunun önderliğini yapan Prof. Dr. John Peponis ve coğrafi bilişim sistemleri konusunda uzman, Environment and Planning B dergisinin editörü Prof. Dr. Michael Batty çok ilgi çeken sunumlarını yaptılar. Peponis’in sunumu space syntax metodunun gerçek hayatta daha kolay ifade edilebilmesi ve kentsel yönetim kararlarında daha kolay etkili olabilmesini sağlayacak yeni bir teori ortaya atarken, Batty yapılı çevrenin farklı boyut ve geometrilerdeki dağılımını ifade edebilecek ölçek ve allometrik ilişkilere dayalı en son teorilerini sundu.

Sabahları ortak oturumlardan sonra, günün geri kalanı farklı temaların biraraya getirildiği dört farklı paralel oturumla devam etti. Bu paralel oturumlarda mimarlık, kentsel tasarım, kentsel morfoloji, konut mimarisi, ofisler, müzeler, dini yapılar ve bilgisayar uygulamaları gibi farklı konularda yapılan en son araştırmalar sunuldu ve tartışıldı. Bu sempozyumda, daha önceki sempozyumlarda ortaya atılan yeni teorik yaklaşımlar konusunda yapılan pek çok çalışma sunuldu. Formun geometrisinin bina ölçeğinde yapılan analizlerde ve metrik ve topografik verilerin de kentsel analizlerde space syntax teknikler bütününe dahil edilmesi konuları bu sempozyumda işlenen en önemli konular arasındaydı. Bilgisayar uygulamaları konusu da çok gelişerek agent-based simülasyonlardan, kalabalık ortamlarda insan akışının simülasyonlarına kadar çok gelişmiş teknikler ortaya kondu. Daha da önemlisi, bu tekniklerden ve programlardan herkesin faydalanabilmesini sağlamak amacı ile, bu yeni geliştirilen programlar open-source adı verilen hiçbir ücret ödemeden her araştırmacının alıp kullanabileceği şekilde tasarlanmış olduğu ifade edildi. Bu yılki sempozyumda fenomenolojik yaklaşımlarla ilgilenen bildirilerin sayısında da artış gözlendi. Öte yandan, bilişsel psikoloji uzmanlarının ilk kez mimarlarla biraraya gelerek mekânsal bilişim ve yol-bulma (wayfinding) konularında ortak çalışmalar yapması da space syntax metodunun hem kendi teorik çerçevesi içinde hem de diğer disiplinlerle olan ilişkisindeki etkisi bakımından ne denli geliştiğine örnek teşkil eden başka bir konu oldu.

Perşembe öğleden sonra gerçekleşen poster sunumları, konferansta yeni ortaya atılan ve henüz tamamlanmamış çalışmaların sunularak tartışılmasını sağladı. Katılımcıların oyları ile yapılan en iyi poster seçiminde UCL ve Space Syntax Ltd’den Kerstin Sailer, Andrew Budgen, Nathan Lonsdale, Alasdair Turner, ve Alan Penn birinci olurken, ikinci sırayı İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Bahar Başer ve Ayşe Sema Kubat ve üçüncü sırayı yine İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Burcu Kaya ve Ayşe Sema Kubat aldılar. Derece alan poster sahiplerine ödül olarak Taşkışla Binası’nın ön cephesini yansıtan bir kristagraf verildi.

Panel oturumu olarak tasarlanan Cuma öğleden sonraki en son oturumu space syntax konusunda en önemli isimlerden Prof. Dr. Alan Penn yönetti. Panelde ortak sunumda söz alan konuşmacılar konferansın genel bir değerlendirmesini yaptılar ve metodunun gelecekte hangi yönde ilerlemesi gerektiğini yorumladılar. Space syntax yaklaşımının teorik ve metodolojik açıdan içinde bulunduğu son durumun değerlendirmesini yaparak, en son gelişmelerden bahsettiler. Ayrıca, yaklaşımın diğer disiplinlerle ilişkileri şu ana kadar nasıldı ve gelecekte nasıl olmalı konusu, özellikle space syntax yaklaşımının gelecekte alacağı yön gözönüne alınarak irdelenen diğer önemli konular arasında idi.

Prof. Dr. Michael Batty, yüzyıllardır süregelen “İyi teori = mümkün olan en basit teori” anlayışının son 15 yılda yanlış olduğunun farkına varıldığından bahsetti. Batty, hem sosyal hem de fiziksel teori ve modellerin basit, statik, merkezî ve çoğulcu yapısının artık geçerli olmadığının fark edildiğini ve yeni teori ve modellerin, dünyanın her geçen gün daha da kompleks hale gelen yapısına uygun olarak, daha kompleks, daha dinamik, daha tekilci olduğunu açıkladı. Merkezin öneminden yola çıkan ve tepeden aşağıya (top-down) olarak tanımlanan teorilerin geçersizliğinin kabul edildiği günümüzde, teorik yaklaşımların merkezcil değil çeperi önemseyen ve aşağıdan yukarıya (bottom-up) olarak ifade edilen bir yapıda olduğunu hatırlatan Batty, basit teoriler üretme fikrinden vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. Artan belirsizliklerin bilimde yansıtılması yaklaşımının geliştiğini hatırlatan Batty, space syntax yaklaşımında da yeni oluşan bu düşüncelerin etkisinin hissedilmeye başladığını ifade etti ve özellikle büyüyen ağ yapılarının dinamiklerinin inceleyen space syntax çalışmalarını bilimdeki bu son gelişmelerin bir yansıması olarak değerlendirdi.

Space syntax yaklaşımının Amerika’daki öncülerinden Prof. Dr. John Peponis paneldeki konuşmasında, tarihsel süreçte mimarlık alanındaki gelişmeler arasında yaklaşımın yeri ve bu yaklaşımın sonraki adımlarının neler olması gerektiğine değindi. Mimarlık disiplinin sosyal bir sorumluluğu olduğu fikrinin ilk kez 1950’lerde ortaya çıktığını hatırlatan Peponis, space syntax yaklaşımının da bu fikrin bir ürünü olduğunu ifade etti. Bu yaklaşımın en önemli özelliklerinden birinin farklı ölçeklerdeki yapılı çevrenin incelenmesinde ortak bir analiz tekniği geliştirmesi olduğunu anlatan Peponis, 1990’lardan sonra bu tekniğin matematiksel temelinin daha net bir hale geldiğini ve dolayısı ile de geçerliliğinin arttığını ve bu sayede space syntax analiz tekniğinin ekonomiden bilişim teorisine dek pek çok farklı disiplinle ilişki kurabildiğini vurguladı. Peponis’in vurguladığı bir diğer nokta da, bu yaklaşımla mekânın sentaktik olarak genel bir tanımlamasının yapılabilmesinin mümkün olabildiği ve bu sentaktik verilerin, mekânın farklı özelliklerini tanımlayan diğer verilerle biraraya gelmesi gerekliliği oldu. Hillier’de Peponis’in düşüncelerini destekledi ve space syntax çalışmalarının bu doğrultuda ilerlediğini ifade etti.

Space syntax çalışmalarının mekânı tanımlayan sentaktik verilerinin, diğer bilişsel verilerle biraraya gelmesi gerektiğini vurgulayan diğer bir panelist, bilişsel psikolojist Prof. Dr. Daniel Montello idi. Space syntax’ın farklı sorulara yanıt arayanlarla iletişim kurabilmesini çok olumlu bulan Montello, mekân hakkında neler bildiğimizi açık bir dille ifade edebilmemize olanak sağlayan bu yaklaşımın bilişsel psikoloji ile daha yakından ilişkilendirilmesi gerekliliğini vurguladı. Montello, bilişsel psikoloji alanında mekânın kompleks yapısının sadece dil kullanarak ifade edilebilmesinin ilk kez space syntax yardımı ile aşılarak bilişsel verilerle mekânsal verilerin ilk kez bir arada inceleniyor olmasının hem mimarlık hem de bilişsel psikoloji için heyecan verici olduğunu ifade etti.

Dünyanın önde gelen fenemenolojistlerinden Prof. Dr. David Seamon ise Montello’nun heyecan verici bulduğu space syntax-bilişsel psikoloji yakınlaşmasını, space syntax yaklaşımının gelişimi için tehlikeli bulduğunu söyledi. Seamon, space syntax yaklaşımını 1980’ler sonrası ortaya atılan diğer analitik yaklaşımlardan ayıran en önemli özelliğinin bu metodun mekânı betimlerken kullandığı elemanların insanların mekânsal deneyimlerine dayanması olduğunu belirterek, yaklaşımın fenomenoloji ile ilişkisini ifade etti. Seamon, yaklaşımın kullanılan analitik metotlar üzerinde yoğunlaşmasının ve bu metotların giderek komplike hale gelmesinin bu yaklaşımın yaşanılan deneyimlerle olan bağını zayıflattığını ve bu nedenle de, en az bilişsel psikoloji ile olan yakınlaşma kadar tehlikeli olduğunu savundu.

Bütün bu bilimsel etkinliklerin İTÜ Mimarlık Fakültesi evsahipliğinde İstanbul’da yapılmış olması, mimar ve plancılar kadar uluslararası platformda isim yapmış bilim insanlarının da İstanbul’un mimari ve planlama sorunları üzerinde odaklanmasını sağladı. Sempozyumun sabah oturumlarında davetli konuşmacıların sunumları arasında İstanbul ile ilgili çalışmaların olması, İstanbul’un tanıtılması ve şehirsel yapısının uluslararası platformda tartışılması açısından ayrıca önem taşıyordu. Space syntax yönteminin yaratıcılarından Prof. Dr. Bill Hillier’in Çarşamba sabah oturumunda ve yine space syntax yönteminin geliştirilmesinde önemli rol oynayan Prof. Dr. John Peponis’in Perşembe sabah oturumunda sundukları çalışmalarda İstanbul şehri geliştirilen yeni yöntemlerle incelenen örnek kentlerden biri oldu. Örneğin, Hillier ve ekibi çalışmalarında kentsel mekânda metrik ve topo-geometrik karakteristiklerin ilişkilerine yeni bir bakış açısı getirerek bu iki değişkenin birbiri ile olan ilişkisini irdelediler. Bu yeni metotla, kent ağındaki yerel alt merkezlerin morfolojik ve fonksiyonel olarak tanımlanabilmesi mümkün olmuş ve insanların kentleri anlamaları ve kentteki yaya hareketlerinde kullanılan karar mekanizmalarında farklı ölçeklerde farklı kriterler kullandıkları savı ortaya atılmıştır. Diğer bir deyişle, büyük ölçeklerde kentlerin geometrik ve topolojik karakteristikleri öne çıkarken, yerel ölçeklerde metrik değişkenler bu karar mekanizmalarını yönlendirmektedir. Hillier ve ekibinin bu yeni metotla inceledikleri İstanbul kentinin farklı ölçeklerdeki alt yapılarını ortaya çıkaran haritasıdır.

İsrailli Roy Wagner’in kentsel çekim merkezlerinin hem metrik, hem sentaktik, hem de fonksiyonel karakteristiklerini birbiriyle ilişkili olarak ifade eden çalışmasında, İstanbul kenti diğer dünya kentleri ile karşılaştırmalı olarak inceledi. (Tablo 1) İstanbul’un az sayıda köprülerle bağlanan parçalı yapılanmasını New Orleans ve Seattle gibi şehirlerle paylaştığını vurgulayan Wagner, bu şehirleri diğer dünya şehirlerinden ayıran yapısının bu yaklaşımda ortaya çıktığını ifade etti.

Tablo 1. Las Vegas ve İstanbul kentleri için gözlenen aks haritalarındaki uzaklık dağılımı.

İstanbul kentinin çan eğrisindeki tümsek Boğaz’ın kenti ikiye ayırmasının yansımasıdır.

Ayrıca, sempozyum yürütücüsü Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat ve ekibinin İstanbul Boğazı üzerindeki köprü geçişlerinin İstanbul’un şehirsel gelişimine etkilerini inceleyen ve bu etkilerden yola çıkarak planlanan 3. Boğaz Köprüsü alternatifinin olası etkilerini tartışan çalışması da ilgi çeken bir başka bildiri oldu. (Resim 1)

Yöntem, proje önerilerinin uygulama öncesi değerlendirilmesine olanak verdiği için, ulaşım ve planlama sorunlarıyla en fazla mücadele eden ve her yatırımın büyük bir risk taşıdığı İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde özellikle yerel idareler açısından ilgi çekici olacaktır. Uygulama sonucunda aktivite alanları arasındaki erişilebilirliğin azalması gibi sorunların önceden tespit edilmesi ve dolayısıyla bu durumun doğurabileceği sosyo-ekonomik durgunluğun da bertaraf edilmesi yatırım kaynaklarının daha verimli değerlendirilmesini sağlayacaktır. Doğru yatırımlar sayesinde şehirler, deneme-yanılma yöntemiyle değil, bilimsel ve tarafsız bir yaklaşımla planlanmanın avantajlarını yaşayacaktır. 6. Uluslararası Space Syntax Sempozyumu’nun (1), hem yöntemin Türkiye için öneminin altı çizilerek tanıtılması, hem de Türk araştırmacıların ve akademisyenlerin uluslararası platformda bilimsel açıdan sözsahibi olduğunun vurgulanması açısından oldukça başarılı olduğuna ve gelecekte düzenlenecek bilimsel etkinliklere örnek teşkil edeceğine inanılmaktadır.

NOTLAR

1. Sempozyumda ayrıca katılımcılar için hazırlanan çeşitli sosyal aktivitelerle hem İstanbul şehri, hem Taşkışla hem de Türk kültürü tanıtılmaya çalışılmıştır. Çalıştayların olduğu sempozyumun ilk günü gerçekleştirilen kısa şehir turu ile yurtdışından gelen katılımcıların rehberler eşliğinde Tarihî Yarımada’yı ve Ayasofya, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı gibi önemli eserleri gezmeleri sağlanmıştır. Aynı günün akşamında, İTÜ Taşkışla binası orta avlusunda gerçekleşen açılış kokteylinde İTÜ Konservatuarından gelen 14-17 yaşında gençlerden oluşan müzik topluluğunun Lale Umut Akay şefliğinde sundukları klasik Türk Müziği dinletisi hem geleneksel müzik kültürümüzün hem de gençlerimizin tanıtılmasını sağlamıştır. Ayrıca, Taşkışla binasının kongreye sponsor olan Studio Decor isimli özel bir firma tarafından aydınlatılması tarihî binanın mimari özelliklerini ortaya çıkarmıştır. 14 Haziran 2007 Perşembe akşamı İstanbul Modern Sanatlar Müzesi’ne düzenlenen gezi ile Türk modern sanatı ve anlayışı rehberler eşliğinde katılımcılara tanıtılmıştır. 15 Haziran tarihinde gerçekleştirilen konferans yemeği Boğaz’da yemekli tekne turu şeklinde organize edilmiş olup katılımcılar için etkileyici ve unutulmaz bir deneyim olmuştur. Gecenin unutulmaz anlarından biri de Bill Hillier’in doğumgününü tüm katılımcılarla beraber kutlaması olmuştur.

Bu icerik 4793 defa görüntülenmiştir.