MİMARLIK POLİTİKASI
“Türkiye Mimarlık Politikası’na Doğru” Metni Üzerine...
TMMOB Mimarlar Odası, kurumsal kimliğine yakışan bir sorumlulukla üstüne düşen bir görevi daha yerine getirdi: Şubat ayında İstanbul Büyükkent Şubesi’nde yapılan bir basın toplantısıyla
Türkiye Mimarlık Politikası’nın hedef ve ilkelerini ortaya koydu ve arkasından sürdürülen kampanya ile de konuyu kamuoyuna benimsetmeye, kabullendirmeye çalıştı.
Ülkemizin mimarlıkla ilintili durumunu ve olanaklarını saptayan ve politika ilkelerini belirleyen metin, özü itibariyle bir iyi niyeti ve belli ilkeler doğrultusunda Türkiye Mimarlık Politikası’nın oluşturulması eğilimini, isteğini ortaya koyuyor. Mimarlık alanındaki düzenlemelerle ilgili öncelikli söz hakkı ve görüş oluşturma sorumluluğu elbette mimarlarındır. Mimarlar Odası da üyeleri adına bu görevi yerine getirmekte ve mimarlık alanındaki gereksinimler için görüş oluşturmaya, öneriler getirmeye hatta üstüne düşen görev olmadığı halde yasa koyucuların yararlanabilecekleri- niyetleri varsa!- yasa taslakları bile hazırlamaktadır. Ancak ne var ki Oda’nın bütün bu çabalarına kamuoyunun ve belki daha da önemlisi siyasetçilerin ne kadar ilgi gösterdiği tartışmaya değerdir. Böyle düşünmedeki umutsuzluğa rağmen yılgınlığa da düşmemek gerekiyor. Umutsuzluk, bizim açımızdan görevimizi ihmal sonucunu doğurmaya müsaittir.
Hazırlanmış olan metin üzerinde eksiği var mı, düzeltilmesi gereken veya ekleme yapılması gereken yanı var mı diye düşünceler geliştirilebilir. Zaten ana hatları hazırlanmış olan metinle, esasında Türkiye Mimarlık Politikası’nın oluşturulmasının hedeflendiği, öngörü ve tavsiyelerde bulunulduğu görülüyor. Elbette günün birinde kesin/sonuç metin haline getirilebilir. Böyle bir süreç içinde öncelikli husus, konunun sürekli gündemde tutulabilmesi, başlatılan kampanyanın periyodik aralıklarla sürdürülerek kamuoyunun dikkatinin çekilmesi olmalıdır. “
Türkiye Mimarlık Politikası”, bir kerelik hazırlanmış ve kenarda bırakılmış bir manifesto olmamalıdır.
Kampanyanın başlığı olan “
Türkiye Mimarlık Politikası Hayata Geçiyor” sloganındaki “
Hayata Geçiyor” sözcüğü ister istemez bir dizi soruyu da beraberinde getiriyor. Gramer olarak bu sözcük bir kendiliğindenlik içermektedir. Böyle bir politika ne kadar iyi niyetli düşünürsek düşünelim kendiliğinden hayata geçebilir mi? Geçemeyeceğine göre bunu uygulamaya sokacak güçler, birimler, özen gösterecek insanlar olmalıdır. Bunu yapacak birimlerden birisi -metni de hazırladığına göre -elbette Mimarlar Odası’dır. Ancak metni incelediğimiz zaman doğal ve ağırlıklı olarak merkezî ve yerel kamu yönetim kurumlarına düşen görev ve sorumlulukların ortaya konduğunu görüyoruz. Bu durumu ile “
Türkiye Mimarlık Politikası”nın, kamu yönetimine talip siyasi partilerce bu ilkelere sahip çıkılması ve iktidarda olanların Mimarlar Odası ile işbirliği yapması halinde ancak uygulamaya sokulabileceğini söyleyebiliriz. Aksi halde, belirlenen ilke ve politikaların ne kadar yüce değeri olursa olsun kendiliğinden hayata geçmesi söz konusu olamayacaktır. Zaten belgenin son bölümünde: “
Kültürden sorumlu Bakanlık başta olmak üzere, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve diğer kamusal örgütlenmeler bu politikanın uygulanmasından sorumludur.” denilerek bu husus ortaya konmuştur. Ama ne var ki belgenin bu kurum ve kuruluşlara benimsetilebilmesi ne yazık ki başlıbaşına bir sorundur. Bu kurum ve kuruluşlar bu belgeyi onaylamışlar mıdır ki “Türkiye Mimarlık Politikası
Hayata Geçiyor” olabilsin. Bu nedenle, bu haliyle bu slogan biraz naif kalmıyor mu, sorusunu sormadan geçemiyoruz.
Ne yazık ki, umutsuzluk da bu noktada doğmaktadır. Özellikle de, son yönetim döneminde, Kültür Bakanlığı başta olmak üzere, yönetim erkinin İstanbul, diğer büyük kentlerimiz ve kıyılarımız üzerinde yapmak istedikleri çok düşündürücüdür. Olumsuz girişimlerini “gece yarısı yasaları” dediğimiz yasalarla, imar planı oyunlarıyla gerçekleştirmeye çalışan insanların Oda’nın hazırladığı “
Mimarlık Politikası”na bir yakınlığı olabileceğini düşünmek olanaksız. Onların mimarlık politikaları sanat tarihi, kültür ve bilimsel verilerden kaynaklanarak değil, Dolar, Euro karşılığı kentlerimizi, kıyılarımızı ve limanlarımızı pazarlamak üzerinedir. Bu olumsuz tabloya karşın
Mimarlar Odası yarattığı politikasını siyasi partilere, merkezî ve yerel yöneticilerce kamu kurum ve kuruluşlarına benimsetme mücadelesini sürdürmelidir, sürdürecektir.
Tüm meslektaşlar olarak mesleğimizin gelişmesine, korunmasına katkıda bulunmak üzere görüş geliştirdiğimiz ve Oda’nın bu çalışmasına destek verdiğimiz ölçüde
“
Türkiye Mimarlık Politikası” önem ve değer kazanabilecektir.
Bu icerik 4839 defa görüntülenmiştir.