350
KASIM-ARALIK 2009
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Giriş
    Editör: Ayşen Ciravoğlu

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA

20. Yüzyıla Damgasını Vuran İki Mimar: Louis Kahn ve Frank Lloyd Wright

Çeviren ve Derleyen: Mustafa M. Mazıoğlu, Y. Mimar

2009 yılı, dünyada modern mimarlığın önemli isimlerinden Louis Kahn ve Frank Lloyd Wright’ın ölüm yıldönümleriydi. 1901 yılında Estonya’da doğan Kahn 73 yaşında, 1867’de ABD’de doğan Wright ise 92 yaşında hayata veda ettiğinde geride isimleri ile anılan Amerikan modernizminin önemli yapıları kaldı.

LOUIS KAHN

1905'te ailesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri'ne göç eden Kahn, Philadelphia'da büyüdü ve 15 Mayıs 1914'te Amerikan vatandaşı oldu. Pensilvanya Üniversitesi'nde çizime önem veren sıkı bir beaux-arts geleneği ile eğitim gördü. 1924'de yüksek lisans derecesini tamamladıktan sonra bir Avrupa turuna çıktı ve Carcassonne'ye yerleşti. 1947 yılından itibaren on yıl Yale Üniversitesi'nde, ardından da Pensilvanya Üniversitesi'nde eğitim verdi.

Kahn’ın eserlerinin düzeni ve biçimsel sentezinin, gerek kişisel gerekse toplumsal olan içsel yapı doğrultusunda ve gelip geçici moda ve akımların dışında kalarak temellendiğini görürüz. En kötü haliyle, yaşadığımız dünyada kişilerin yalnızca kendi gariplikleri ve kaprisleriyle kendi kendilerini yönettikleri; en iyi haliyle de, insan varlığının anlaşılabilmesini olanaklı kılan çoğulculuk ve farklılık temelinde, dünyamızın çelişkili ve öngörülemez görünümlerini yadsıyarak birbirimizle ilişkilendiğimiz bilinir. Dolayısıyla sanatçı, içinde yaşadığı toplumun amaçlarına ve kurumlarına yakından bağlı olduğunun bilinci içinde zaman zaman özgür görünse de, bu özgürlüğün yalnızca bir yanılsama olduğunun da farkındadır. Sanatçı, daha iyi bir dünya yaratmanın sorumluluğu ile geleceğin şekillendirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğinin bilincindedir. Yarının dünyasının yapılanması, bugünden başlamalı ve sıradışı bir çaba gerektirmelidir.

Bu niteliklere sahip bir sanatçı ve mimar olarak Kahn, sayısız meydan okumayı göğüslemiş ve geleceğin temellerinin atılması için çalışmıştır. Ümidin ışığıyla hareket ederek ve büyük riskler alarak, Dr. Eisley’in Bacon’dan aktararak söylediği gibi: “Amacımız sadece hayal etmek ve önermek değil, doğanın ne yaptığını ve yapacağını da keşfetmektir.” düşüncesiyle yaşamıştır.

Kahn, dışavurumun kaynağı olarak gördüğü hammaddelerin yalın biçimde yapılaşmasına ulaşan indirgemeci bir süreci hedeflemiştir. “Başka bir yapı yoktur” diyerek, bütün çabasını, duyumsamalarını, zekâsını ve sanatçılık deneyimini elindeki işe adamıştır. İçtenlikli ve özgün belirlenirliklerini yitirmemiş yapılar yaratmaya çalışarak, toplumun onay ve beğenisini kazanmıştır. Çeşitli kentsel elemanların aralarındaki ilişkilerin çözümlemesi -ırmaklar, meydanlar, caddeler ve işyerleri- ve bunların bölgeleşmesi, kendi duyumsamalarının temelini oluşturur ve bu anlayış, “Philadelphia Kent Merkezi” planlamasından “Goldenberg Evi” projesine kadar bütün eserlerinde görülür.

“Birey, ancak kendi içinde halihazırda bulunanları öğrenebilir.” diyen Kahn, çıraklık sürecinin, sürekli bir kendini keşfetme olduğuna da inanmıştır. “Kişi yaradılışından bu yana kendini anlamaya çalışarak yaratıcısının kimliğini de aramıştır” der. Yaşamı boyunca karşılaştığı olaylar, içinde kaynayan fikirlere biçim vermiştir. Tarihsel bağlamda Kahn, modern mimarlığın dışına çıkarak farklı anlayışlar getiren, tamamen kendine özgü yeni bir mimarlık yaratmış; hacimsel ilişkiler ve uzayı belirleyen özgün fikirler geliştirmiştir. Kahn’ın yapıtlarının önemi, kültür içinde doğmakta olan (embriyonik) gelişmeleri sezerek, yeni değerlerin arayışı içinde olmasıdır. Bir zamanlar söylediği gibi, “Bugünlerde güneş bile belirgin değil”.

Kahn’ın benimsediği yapısal ve felsefi dil son derece kişisel olup, şiirsel ve kendiliğindendir. Bu, onun yaratıcı ruhunu açıkladığı kadar, bütün eserlerinde görülen, içsel düzen istencini de içerir. Kahn’a göre düzen kendisini sanatta ortaya çıkarır. Çoğu klasik kuram, sanat ürünlerini estetik kriterler temelinde tanımlar; böylece, güzele ilişkin bilgimizi oluşturmaya ve belirli bir objenin estetik değerini belirlememize yardımcı olurlar. Kompozisyonu, önceden kazanılmış yapısal gerçekliğin kapsamı ile bütünleşmiş olarak ele alır. Anlatım arayışının belirlenişe / belirlenmişliğe hükmeden niteliğinin (diğer bir deyişle estetik içeriğe) maddesel dışavurumunun önüne geçmesi olarak görür. Kahn, formun ortaya çıkışından önce bu estetik değerleri belirlemenin başka bir yolu olmadığı görüşüne şiddetle karşı çıkar. Başka bir deyişle, şimdiye kadar dışavurulmamış belirli değerleri benimsemenin, bu değerlere yüklenen anlamdan sonra gelmeleri gerektiğini düşünür. Bu düşünce, güzelliğin belirlenmesinden önce zaten varolduğunu ifade etmektedir. İşte bu, Kahn’ın mimari ile düzen anlayışı arasındaki ilişkinin anahtarıdır.

FRANK LLOYD WRIGHT

Modern mimarlığın tarihinde başat kişiliklerden birisi olarak kabul edilen Frank Lloyd Wright, 20. yüzyılın ilk yarısı boyunca, uzun soluklu ve üretken mesleki yaşamı içerisinde yarattığı tasarımları ile büyük etki uyandırdı. 1889 yılında Illinois Oak Park’ta bulunan kendi evinin tasarımı ile başlayan kariyeri, sayısız konut, ticaret, eğitim ve kamu yapıları ile devam etti.

Wright, 20’li yaşlarında Şikago Okulu’nun en iyi temsilcisi sayılan L. Sullivan’ın bürosunda çalışarak, biraz da romantizme kayan akılcı bir eğitim aldı. Daha sonra, özellikle H. H. Richardson’un geliştirdiği konut mimarlığıyla ve uzakdoğunun plastik anlayışıyla ilgilendi. Bu şekilde, bakışımsız, alçak, manzarayla bütünleşen ve tıpkı Japon evleri gibi esnek mekân dağılımları olan “kır evleri” üzerine çalışmalarını yönlendirdi. Yapıtları 1906’dan sonra, özellikle Adolf Loos’un kendisi hakkındaki yayınlarının desteğiyle Avrupa’da da büyük yankı uyandırdı. Bunlara duyulan ilgi, yapılarının akılcı olmalarından çok, biçimsel yeniliklerinden kaynaklanır.

Wright’ın usanmadan olgunlaştırdığı araştırmalar, ilk meyvelerini 1929 büyük ekonomik bunalımı sonrasında vermiştir. Çok iyi bilinen eseri, meşhur “Şelale Evi” (Pensilvanya, 1936) bu büyük düş gücünün sonucudur. Ancak, bu büyük mimar, yapısal ve biçimsel temalarını, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleştirdiği çok sayıdaki yapı ve şehircilik projelerinde bulmuştur. Özellikle New-York Guggenheim Müzesi (1956-1959) gibi sarmal yapılar, günümüze kadar özgünlüğünü koruyan eserleri arasındadır.

Projelerindeki “değişim” ve “yenilik” öğeleri, tasarımlarının organik temellerini oluşturur. “Yerin üzerinde ve ışığa doğru”inancıyla ürettiği birbirine hiç benzemeyen çözümler ile devrimci nitelikte konut uygulamaları yapar. Bunlara getirdiği “bütünlük” ve “özgünlük” anlayışlarını, için dışa doğru doğal akışında kullanır. Wright, her zaman tam bir bütüncüllük/sentez peşindedir. Bu amaçla mümkün olan her fırsatta, mobilyadan aydınlatma donanımına, masa örtüsünden yerdeki halılara kadar iç mekân tasarımı sürecinin hemen her aşamasında yetkin olmaya çalışır.

Çeviren ve Derleyen: Mustafa M. Mazıoğlu, Y. Mimar

 

KAYNAKLAR

Brownlee, David B. ve David G. de Long, 2005, Louis I. Kahn: In the Realm of Architecture, Rizzoli, New York.

Curtis, William J.R. 1996, Modern Architecture Since 1900, Phaidon, Londra.

Giurgola, Romaldo, 1980, Louis I. Kahn: Works and Projects, Gustavo Gili, Barselona.

Maddex, Diane, 2000, 50 Favorite Houses by Frank Lloyd Wright, Abradale Press, ABD.

Sommer, Robin Langley, 1993, Frank Lloyd Wright: American Architect for the 20th Century, Brompton Books, Greenwich, ABD.

1986, “F. L. Wright” maddesi, Büyük Larousse, cilt: 24.

Bu icerik 26268 defa görüntülenmiştir.