374
KASIM-ARALIK 2013
 
MİMARLIK’tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • “Yol” Üzerine
    Ela Babalık Sutcliffe, Doç. Dr., ODTÜ, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNCEL

Tarihî Kentsel Peyzaj Yaklaşımı ve Haliç Tersaneleri

Yonca Kösebay Erkan, Doç. Dr., Kadir Has Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Kalkınma adına kentin hazmedebileceğinden daha büyük bir hızda servis edilen rant odaklı hegemonik projelere bir yenisi daha eklendi. İstanbul’un endüstri arkeolojisinin ve kent belleğinin önemli bileşeni Haliç Tersaneleri, yerine yapılması düşünülen yat limanı, otel, alışveriş merkezi, lüks konut ve cami gibi işlevleri içeren Haliçport projesi ile yeniden gündeme geldi.

İstanbul, tarihî geçmişi ile özdeşleşen, Avrupa ve Asya olmak üzere iki kıtada yerleşmeleri bulunan, Karadeniz, Marmara Denizi ve Haliç’in oluşturduğu eşsiz bir coğrafyanın şekillendirdiği kadim bir kenttir. Özellikle son yıllarda, dünyadaki diğer tarihî kentler gibi İstanbul da küresel dinamiklerin yarattığı sorunların pençesindedir. Nüfus artışı, kentleşme, çevresel bozulma, afetler, iklim değişikliği, artan eşitsizlik ve yoksulluk gibi sorunların giderilmesi için tüm dünyada yeni bir yaklaşımın benimsenerek insanlığın gelişimine destek olacak şekilde, insanların birbirleri ve doğa ile uyum içinde eşit, onurlu, sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam sürmelerine olanak tanınmalıdır.

Dünyada İstanbul dışında başka tarihî kentlerin de benzer sorunlarla karşı karşıya olduğunun bilinmesi, yalnız olmadığımız hissini güçlendirmenin ötesinde, bizlere birlikte mücadele fırsatı da sunmaktadır. Aynı zamanda küresel ölçekte korumanın etkin biçimde uygulanmasını önceleyen kuruluşlarla birlikte hareket etme olanağı sunmaktadır. Birleşmiş Milletler çatısı altındaki UNESCO gibi sözkonusu kuruluşlar, etkin bir sonuç elde etmenin aracı olarak kuramsal bir çerçeve ile ulusal mevzuatların ya da yerel yaklaşımların ötesine geçirilmesini benimsemektedir. Çevre ve insanın merkezde olduğu bu yaklaşımlar, daha iyi bir gelecek için birlikte neler yapılabileceği konusunda ufuk açıcıdır.

Uzun zamandır İstanbul’un tarihî alanlarına odaklanan projelere karşı yapılan parçalı itirazlar, özellikle Haziran 2013’ten bu yana Taksim Gezi Projesi’nin protesto edilmesi ile başlayan süreçte, toplumda kültürel ve çevresel korumaya yönelik bir duyarlılığın mevcut olduğunu göstermektedir. Ancak Türkiye’de karar alma mekanizmaları, vatandaşını paydaş olarak görmeksizin yürütülen bir anlayışın örneklerini vermektedir. Aynı zamanda yasalar aracılığı ile yürürlüğe giren politikalar sonucu, kültürel ve çevresel korumada, insan sağlığı ve mutluluğunu önceleyen bir yaklaşımın giderek devredışı bırakıldığı gözlenmektedir. Kalkınma adına kentin hazmedebileceğinden daha büyük bir hızda servis edilen rant odaklı hegomonik projeler birbiri ardına kentimizi kuşatmakta, İstanbul’un tarihî kent imgesinin yok olmasına neden olmaktadır.

Bu yazıda dile getirilen görüşler, uluslararası camianın uzun zamandır üzerinde tartıştığı, geliştirdiği ve hâlâ araştırmakta olduğu fikirleri içermektedir. Bu tartışmaların en temel amacı, farklı örneklerde kendi ifadesini bulacak olan kültürel perspektifleri sunmak ve kültürel konuları sürdürülebilir kalkınmanın itici gücü olarak tarif eden uluslarası belge, antlaşma ve kararları ortak bir kabul zemininde buluşturabilmektir. Bu belgelerin en başında Birleşmiş Milletler Genel Meclisi Kararları’ndan N.65/1 (“Keeping the Promise: United to Achieve the Millenium Goals”, 2010) ile kültür ve kalkınma alanındaki N.65/166 (2011) ve N.66/208 (2012) kararları gelmektedir.

UNESCO’nun 2014-17 yılları için geliştirdiği stratejik planlarda kalkınmayı beş araç ile gerçekleştirmeyi öngörmektedir. Bunlar:

  • Barış ve sürdürülebilir kalkınma için eğitim,
  • Barış ve sürdürülebilir kalkınma için bilim,
  • İnsan ve toplum bilimleri aracılığı ile sosyal kapsama ve kültürlerarası diyalogun geliştirilmesi,
  • Barış ve sürdürülebilir kalkınma için kültürel miras,
  • İfade özgürlüğü ve bilgiye erişim yoluyla barışın ve kalkınmanın sürdürülebilmesi.

Görüldüğü üzere, “kültürel mirasın korunması”nın gelecek on yıllarda dünyaya yön veren sayılı kavram arasında vazgeçilmez bir yere sahip olduğu anlaşılmış, barış ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesinde önemli bir rol üstlenmiştir.

Birleşmiş Milletler’in Haziran 2012’de Rio de Janeiro’da düzenlediği “sürdürülebilir kalkınma” konulu konferansta kültürel çeşitliliğin önemi ile bütüncül ve bütünleşik bir yaklaşımın sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesindeki rolüne dikkat çekilmiştir. Aynı çerçevede UNESCO Dünya Miras Komitesi, 2011 yılında Tarihî Kentsel Peyzaj Yaklaşımı’nı bir tavsiye kararı olarak açıklamıştır. En son Çin’in Hangzhou kentinde düzenlenen “ Kültür: Sürdürülebilir Kalkınma için bir Anahtar” başlıklı uluslararası kongrede (15-17 Mayıs 2013) bir deklarasyon yayımlanmıştır. Hangzhou Deklarasyonu olarak anılan belgede gerçek anlamda sürdürülebilir kalkınma sözkonusu olacak ise, bunun kültür alanının gücünden yararlanan, insan odaklı ve yer bazlı yaklaşımların kalkınma programlarına entegre edilmesi ve barış inşa eden girişimlerle birlikle ele alınması gerektiği dile getirilmektedir. Böylelikle gelecek nesiller, geçmiş nesiller tarafından üretilen kültürel varlıkları tanıma ve yararlanma fırsatını yakalayabilirler. Bu hedeflere ulaşmak için anılan belgede bazı hareket biçimleri tarif edilmiştir:

  • Kültür, tüm kalkınma politikaları ve programlarına dahil edilmelidir.
  • Kültür ve karşılıklı anlayışı harekete geçirerek barış ve uzlaşı kültürü yaygınlaştırılmalıdır.
  • Kapsayıcı sosyal gelişmenin yaygınlaştırılması için kültürel haklar herkese sağlanmalıdır.
  • Yoksulluğun azaltılması ve kapsayıcı ekonomik kalkınmanın gerçekleşebilmesi için kültür bir kaldıraç olarak kullanılmalıdır.
  • Çevresel sürdürülebilirliğin yaygınlaşması için kültüre yatırım yapılmalıdır.
  • Kültüre değer verilerek, koruyup, gelecek nesillere aktarılması sağlanmalıdır.
  • Sürdürülebilir kentsel kalkınma ve yönetim için kültür bir kaynak olarak donatılmalıdır.
  • Yaratıcı ve sürdürülebilir işbirliği modelleri yaratmak için kültüre yatırım yapılmalıdır.

Sürdürülebilir kalkınmanın etkin olarak gerçekleştirilebilmesi ve mevcut zorlukların aşılmasında rehber olarak ileri sürülen yaklaşım UNESCO tarafından 2011 yılında benimsenen Tarihî Kentsel Peyzaj Tavsiye Kararı’dır. Bu yaklaşım yaşayan kentlerin dinamik yapılarını gözönünde bulundurarak kentlerin tarihî katmanlarına, mevcut kültürel çeşitliliğe, kentlerin doğal yapılarına değer veren, kentsel koruma ile sürdürülebilir kalkınmayı birarada gerçekleştirmeyi mümkün kılmanın yollarını içermektedir.(1) Bu yaklaşımdan yoksun hızlı gelişen ketsel alanların, kentsel çevre kalitesinin giderek düşmekte olduğu görülebilir. Artan nüfus, kontrolsüz kentleşme, sosyal ve mekânsal parçalanma sonucu kamuya ait mekânlarının yok olmakta olduğu, çok yoğun yapılaşmış fiziki çevrelerde monoton binalarla kuşatılmış, yetersiz altyapı koşullarında, yoksullaşmış ve sosyal olarak yalıtılmış alanların, değişen iklim koşullarına bağlı olarak afet riski ile karşı karşıya olduğu gözlenmektedir. Tarihî Kentsel Peyzajlar Tavsiye Kararı(2)’nın tanımlar bölümünün 8. Maddesine göre bu yaklaşım insanın çevresel yaşam kalitesini koruyarak, kentsel mekânların üretim ve sürdürülebilir kullanımlarını güçlendirirken, kentlerin dinamik yapılarını gözönünde bulundurarak sosyal ve işlevsel çeşitliliği desteklemektedir. Kentsel koruma ile sosyal ve ekonomik kalkınma hedeflerini birleştiren bu yaklaşım kentsel ve doğal çevreyi gözetirken aynı zamanda tarihî miras alanları ile günümüzün ve gelecek nesillerin ihtiyaçları arasında dengeli ve sürdürülebilir bir ilişkiye dayanmaktadır.

İSTANBUL’DA HEGOMONİK PROJELER VE HALİÇ TERSANELERİ

İstanbul’da kentsel mekânların 2000’li yıllardan başlayarak daha önce tanık olunduğundan farklı bir anlayışla dönüşmekte olduğu gözlenmektedir. Bu dönüşümün araçları, kentsel dinamikleri temelden etkileyen büyük/hegomonik projeler üzerine oturmaktadır. Neo-liberal düzenin mekânları olarak adlandırılan bu projeler, kentin tarihî alanlarına odaklanarak, kamuya ait alanları özelleştirme olarak tanımlanmasından özellikle imtina edilerek, özel teşebbüse devreden bir süreci tarif etmektedir.

İstanbul’da gündemde olan hegemonik projelere bakıldığında mega ulaşım projeleri (Haliç Metro Geçişi, Marmaray Projesi, Avrasya Tüp Karayolu Geçiş Projesi, 3. Köprü vb), kentsel dönüşüm projeleri (Tarlabaşı, Sulukule vb), kıyı kullanımına yönelik projeler (Haydarpaşa Port, Galata Port, Haliç Port, Yenikapı Dolgu Alanlı vb), yüksek katlı yapılaşma (16/9 Zeytinburnu, Zorlu, Doubletree Hilton Kadıköy vb) ve alışveriş merkezi komplekslerinin (Demirören, İnönü Stadyumu, Taksim Kışlası, Salıpazarı vb) bu grupta yer aldığı görülmektedir.

Haydarpaşa Tren Garı ve Haliç Tersaneleri gibi kamuya ait geniş alanların dönüşerek yeniden işlevlendirilmesi, İstanbul’da mekânsal değişikliklere neden olmakta, kentsel bellek tahrip edilmekte, endüstriyel üretime odaklanan tarihin değerli katmanları silikleşmektedir.(3) Bu iki örnekte yaşanan süreçler, birbirlerinden ayrı projeler olarak sunulmuş olmalarına rağmen büyük paralellikler göstermektedir. Süreç incelendiğinde ardarda gelen müdahalelerle alanların özelleştirilmesinin mümkün kılındığı görülmektedir. Süreç, alanların değersizleştirilmesi ile başlamakta, bunun ilk adımı olarak alanların işletmesi için gerekli mali kaynaklar yatırımın durdurulması yolu ile kısılmakta, meslek içi eğitim durdurularak bilgi aktarımı kesilmekte, mevcut çalışan sayısı azaltılmaktadır. Böylece alanı besleyen mali, entelektüel ve işgücü kaynakları kesilmektedir. Bundan sonraki aşamada alanın terk edildiği, deprem, yangın gibi afetlerle köhnemeye bırakıldığı görülmektedir. Örneğin Haliç Tersaneleri’nde bu süreç Unkapanı Köprüsü’nün açıl(a)maması bahane edilerek gerçekleştirilmiştir. Buna bağlı olarak alandaki üretim durmuştur. Sözkonusu alan atıl duruma getirildikten sonraki adımda üretimin yerinin değişmesi, dolayısıyla sosyal alışkanlıkların ve hafızanın yitirilmesi gerçekleştirilmiştir. Hatırlanacağı gibi tersane Tuzla’ya taşınmıştır. Özelleştirme öncesi yapılması gereken adımlar tamamlandıktan sonra Haydarpaşa’da olduğu gibi koruma amaçlı imar planları aracılığı ile yasal zemin yaratılarak yeni işlevler biçilmiştir. Söz konusu işlevler neo-liberal mekânlar yaratmak üzere yerden/bağlamdan bağımsız olarak birçok projede karşımıza çıkan alışveriş merkezi / rezidans / cami / otel dörtlüsüdür. Burada belirtilen formül, İstanbul’da gündemde olan hegemonik projelerin tümünde uygulanmaktadır.(4)

HALİÇ TERSANELERİ

Haliç, İstanbul’un korunmaya değer unsurları arasında en üst sıralarda yer almaktadır. Sıradışı doğal niteliklerinin yanı sıra (denizin nehre doğru ilerlediği bir alandır), doğal bir iç liman olan Haliç’in varlığı, İstanbul’un tarih sahnesindeki yerini (Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının başkenti olmasını) belirleyen önemli bir faktördür. Kentin korunmasında doğal bir bariyer görevi görmesinin yanı sıra, donanma için sert rüzgârlardan korunulabilecek güvenli bir liman olmuştur. Bu özelliği dolayısıyla, daha önceleri Kadırga’da olan tersane Haliç’e taşınmış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ilerlemesinde belirleyici olmuştur. Gemi üretiminin Fatih döneminden beri sürüyor olması, bir başka deyişle tersanenin yaşayan bir miras alanı olması, sadece bizler için bir gurur kaynağı olmayıp, tüm dünya için benzersiz bir bilgi birikimini sergilediği ve tarihî geçmişi yansıttığı için de eşsizdir. Bu niteliği ile Haliç Tersaneleri, endüstriyel üretime ait kültürel katmanların birarada görülebilme fırsatını sunmaktadır.(5) Aynı zamanda ülkemizde mühendislik eğitiminin ilk adımlarının atıldığı Mühendishane-i Bahri-i Hümayun bu alanda kurulmuştur.

Sözkonusu bölge, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 22 Mart 1995 tarih, 6482 sayılı ve 379 numaralı toplantısı ile sit alanı olarak tescil edilmiştir. Ayrıca Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersanelerine ait 30’u aşan yapı/yapı kalıntısı 24 Nisan 1996’da tescil edilmiştir. Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersanelerini kısmi olarak kapsayan Haliçport projesi, 24 Temmuz 2013 tarihinde yapılan ihale ile Sembol Uluslararası Yatırım, Ekopark Turizm ve Fine Otelcilik adlı firmalardan oluşan ortak girişim grubu tarafından hayata geçirilecektir.(6) Sözkonusu projenin inşaat süresini içerecek şekilde 49 yıllığına yap-işlet-devret modeliyle ihale edildiği ve70 yat kapasiteli iki yat limanı, 5 yıldızlı iki otel, dükkânlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, cami ve otopark içereceği belirtilmiştir. Ancak Haliçport projesi birçok yönü ile tartışmalıdır. Milletvekili Melda Onur bu konu ile ilgili olarak dört bakana (Kültür ve Turizm Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, Milli Savunma Bakanı) konunun tartışmalı yönleri hakkında sorular sormuştur.(7) Burada dile getirilen ve kente duyarlı vatandaşlar ile meslek insanları tarafından paylaşılan endişeler aşağıda özetlenmiştir.(8)

  • 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı (2009) kararlarında yerleşim alanlarında mekânsal kaliteyi yükseltmek üzere oluşturulan stratejiler arasında Tarihî Yarımada’ya yönelik olarak geliştirilen plan kararlarında Haliç Tersaneleri’nin kültür ve eğitim amaçlı kullanımına yönelik ilkeler, ihalede gözardı edilmiştir .(9)
  • Haliçport ile getirilen yeni işlevler (yat limanı, otel, alışveriş merkezi vb.) tersanenin tarihî doku, fonksiyon ve özgünlüğünü tehdit etmektedir.
  • Tersanenin rekreasyon amaçlı kullanımı sözkonusu olursa, alanda mevcut olan denizcilik tarihine ilişkin çok sayıda veri yitirilecektir.
  • Alandaki çok sayıdaki tescilli tarihî yapının tahrip edilmesi, inşai faaliyete tabi olmaları ya da işlevlerinin değiştirilmesi 2863 sayılı Kanun gereği yasaktır. Haliçport projesi yasanın ilgili maddeleri ile çelişmektedir.
  • Haliçport, Milli Savunma Bakanlığı’na tahsisli ve Taşkızak Tersanesi Komutanlığı’nın kullanımında bulunan Taşkızak Tersanesi ile ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında akdedilen protokolde yer alan “mülkiyeti üçüncü şahıslara devredilmemek, tarihsel doku bozulmamak ve sosyal amaçlı, toplumsal kullanıma yönelik tesislerin yapımı amacıyla kullanılması taahhüdü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredileceği hususunun, tapu işlemlerinde gözönünde bulundurulup tapu kayıtlarında yer almasının sağlanacağı” maddesi ile çelişmektedir.
  • Haliç Tersanelerinin iyileştirilerek üretime destek vermesi mümkündür. İşlevi devam etmekteyken, ihtiyaç olmaksızın alanın turizme açılması kabul edilemez.
  • Haliçport projesinde tarihî yapıların nasıl korunacağı ve yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılacağı kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.
  • En az 600 yıldır tersane işlevi ile kullanılan alanda yapılacak inşai faaliyetler sırasında arkeolojik kalıntılar ile karşılaşılma olasılığı çok yüksektir, bu sebeple kentsel arkeoloji açısından büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
  • Haliçport projesi İstanbul’da gündemde olan diğer hegemonik projeler gibi sivil toplum kuruluşlarının, bölge sakinlerinin görüşleri alınmaksızın oluşturulmuş ve uygulamaya sokulmuştur.

MİRAS ETKİ DEĞERLENDİRMESİ

Kentin 600 yıllık alışkanlıklarını bir anda değiştirecek bir projenin gündeme gelebilmesi için öncelikle nedenlerinin/gerekçelerinin iyi oluşmuş olması beklenir. Ancak neo-liberal kentsel mekânlar yaratılırken aklın gereğinden çok rantın gereği sözsahibi olmaktadır. Bu sebeple, mevcut yasalar, halkın ve uzmanların görüşleri, doğanın itirazları hiçe sayılmaktadır. Halbuki konuyu birçok yönü ile ele alacak sürdürülebilir koruma yaklaşımları, insanın ve kentin ihtiyaçlarını gözeten, alanın doğal çevresel niteliklerini dikkate alan, çok daha az maliyetle alanın iyileştirilmesini mümkün kılabilir. Bu tür bir yaklaşımla alanın tarihsel, kültürel katmanları ortaya çıkarılarak, yaratıcı tasarımlar ile İstanbul’un ve bir kültür havzasına dönüşmüş olan Haliç bölgesinin niteliği arttırılabilir. Tersanenin Kasımpaşa bölgesi ile mekânsal ilişkisi güçlendirilmelidir. Sıklıkla dile geldiği gibi kültür varlıklarına erişim bir insanlık hakkıdır(10) ve bugünden yapılan bir koruma girişimi bugüne olduğundan daha çok gelecek adına yapılan bir yatırımdır.

Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS), bu tür büyük projeler hayata geçirilmeden önce projenin tarihî ve kültürel mirasa etkisinin ne olacağının incelenmesi gerektiğini tavsiye etmektedir. Bu amaçla Dünya Mirası Kültür Varlıkları için Etki Değerlendirmesi Rehberi (2011) adlı bir rehber kılavuz hazırlanmış olup, ICOMOS-Türkiye tarafından Türkçeye çevrilmiştir.(11) Bu rehber “çevre etki değerlendirmesi”nden (ÇED) farklı olup, alanın “üstün evrensel değeri”ne (ÜED) bütünsel olarak olumsuz bir etkinin varlığını araştırdığından, korunmuş binalar, arkeolojik alanlar ve tanımlanmış manzara noktaları gibi bağımsız faktörleri ele almaktadır:

  • Risk altındaki kültür mirası nedir ve neden önemlidir; “üstün evrensel değeri”ne nasıl katkıda bulunmaktadır?
  • Değişim ya da yapılanma önerisi “üstün evrensel değeri”ni nasıl etkileyecektir?
  • Bu etkiler nasıl önlenebilir, azaltılabilir, onarılabilir ya da karşılanabilir?

Bu soruların yanıtları aranırken, dijital modelleme, GIS uygulamaları gibi teknolojik canlandırmalardan yararlanılabilir. Konunun tüm yönlerinin ele alınması gerekmekte, bu sebeple projeden etkilenecek tüm grupların görüşlerinin alınması önem taşımaktadır. Böylelikle büyük yatırımlar gerektiren, kentin arazi kullanımında büyük değişiklik yaratacak projelerin etkileri, bu sarfiyatlar yapılmadan öngörülebilir. Ülkemizde özellikle son yıllarda yürütülen projelerde kültürel mirasa etki edecek faktörler değerlendirilmeden projelere başlandığı için (Marmaray, Haliç Metro Köprüsü, vb) kültürel miras alanları olumsuz etkilenmekte, zaman, insan gücü ve para kaybı yaşanmaktadır.

SONUÇ: HALİÇ İÇİN TARİHÎ KENTSEL PEYZAJ YAKLAŞIMI VE ALAN YÖNETİMİ

Haliç Tersaneleri, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan İstanbul’un tarihî alanları ile organik bir bağ içindedir. Sözü edilen dünya miras alanının “üstün evrensel değeri”nin korunması için Haliç bölgesi hassas bir konumdadır. İstanbul’un yönetim planı çalışmaları sırasında, alanın tampon bölgesi tespit edilirken Haliç, Beyoğlu, Üsküdar gibi Tarihî Yarımada’yı çevreleyen bölgelerin tampon bölge olması konusu tartışılmış ve anılan bölgelerin zaten sit alanı olması sebebiyle, kendilerine has bir alan yönetim planı ile ele alınarak bir tampon bölge olarak tanımlanmamaları gerektiği ifade edilmiştir. Buradan hareketle Haliç Tersanelerini de içine alan bölge için bir alan yönetim planı hazırlanması gerektiği açıktır. Yazının ilk bölümünde detayları verilen “Tarihî Kentsel Peyzaj Yaklaşımı”, “Paydaş Katılımı”, “Bilgi ve Planlama”, “Yasal Düzenlemeler”, “Mali Araçlar”, “Eğitim”, “Araştırma”, “İletişim”, “Uluslararası İşbirliği” gibi başlıklarda ele alınmalıdır.

Haliç Tersaneleri’ni de içine alan bölge günümüzde bir kültür havzası olarak şekillenmiştir. Kadir Has Üniversitesi, Rezan Has Müzesi, Fatih Vakıf Üniversitesi, Koç Müzesi, Bilgi Üniversitesi, Haliç Kongre Merkezi, Santral İstanbul gibi kültür ve eğitim işlevli yapılar bölgenin kimliğini tanımlamaktadır. Haliçport projesi alana sahip olmadığı bir kimliği dikte etmektedir. Haliç Tersaneleri’nin yanıbaşında konumlanan Haliç Metro Köprüsü İstanbul’un üstün evrensel niteliğini büyük oranda zedelemiştir. Gündeme gelen hegemonik projelerle kent kimliği zaten hassaslaşmış olan İstanbul’un, daha uzun zaman etüd edilmiş, toplum ile paylaşılarak oluşturulmuş, kamuya ait arazilerin kentlinin kullanımına açık olduğu, insan odaklı ve İstanbul halkının hayat kalitesini yükseltecek şeffaf yaklaşımlara ihtiyacı bulunmaktadır.

Özellikle Haliç bölgesine odaklanacak bir araştırma merkezi ile farklı belediyelerin etki alanında kalan bölgenin bir bütün olarak ele alınması sağlanacak, bu alanda belgeleme, araştırma ve uygulama faaliyetlerinin koordine edilmesinde yararlı olacaktır.


NOTLAR

1. Bandarin, van Oers, 2012.

2. Türkçe metin için bkz. URL5.

3. Haydarpaşa Garı’nın özelleştirilmesi süreci hakkında bkz. URL4.

4. İzmir’de yaşanan benzer süreçler için bkz. Penpecioğlu, 2013.

5. Haliç Tersaneleri’nin korunması ve alandaki tarihî yapılar ile ilgili bkz. Köksal, 1996 ve Köksal, 2005.

6. Sözkonusu yatırımcıların, kentin mülksüzleştirilmesi ile bağlantılı diğer kuruluşlarla ilişkisi için bkz. www.mulksuzlestirme.org

7. Onur, Melda, http://meldaonur.net/?p=3126 [Erişim: 25.09.2013]

8. Haliç Tersaneleri’nde yaşanan sürece yönelik Haliç Dayanışması adıyla bir sivil toplum dayanışması oluşmuştur.

https://www.facebook.com/groups/669869593041740/ [Erişim: 25.09.2013]

9. “Haliç boyunca kültür, turizm ve rekreasyon kullanımlarının geliştirilmesi, sanayi yapıları ve tersanelerin kültür

ve eğitim faaliyetlerinde kullanılması öngörülmüştür.” (İstanbul Alan Yönetim Planı, 2011, s.105)

10. Faro Sözleşmesi, 2005, bkz. 2008, Heritage and Beyond.

11. URL2.


KAYNAKLAR

2008, Heritage and Beyond, Council of Europe, Katalonya.

2011, İstanbul Alan Yönetim Planı.

2013, The Hangzhou Declaration, Placing Culture at the Heart of Sustainable Development Policies, 17 Mayıs 2013, Hangzhou, Çin Halk Cumhuriyeti.

Bandarin, F., Van Oers, R., 2012, The Historic Urban Landscape, Wiley-Blackwell, Oxford.

Köksal, T.G. 1996, Haliç Tersaneleri’nin Tarihsel-Teknolojik Gelişim Süreci ve Koruma Önerileri, İTÜ FBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Köksal, T.G., 2005, İstanbul’daki Endüstri Mirası için Koruma ve Yeniden Kullanım Önerileri, İTÜ FBE, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.

Penpecioğlu, M., 2013, “Urban Development Projects and the Construction of Neo-Liberal Urban Hegemony: The Case of İzmir”, METU JFA, sayı:2013/1 (30:1), ss.165-189.

URL1. http://www.unesco.org/new/fileadmin/MULTIMEDIA/HQ/CLT/pdf/final_hangzhou_declaration_english.pdf [Erişim: 25.09.2013]

URL2. http://www.kulturvarliklari.gov.tr/Eklenti/4365,kmed-rehberipdf.pdf?0 [Erişim: 25.09.2013]

URL3. http://meldaonur.net/?p=3126 [Erişim: 25.09.2013]

URL4. www.kentvedemiryolu.com [Erişim: 25.09.2013]

URL5. http://www.unesco.org.tr/resimler/PeyzajTavsiyeKarari.pdf [Erişim: 25.09.2013]

URL6. http://www.radikal.com.tr/turkiye/donmedolapli_halicport-1140631 [Erişim: 02.10.2013]

URL7. http://ekonomi.milliyet.com.tr/halic-tersanesi-avm-ve-otel-oluyor/ekonomi/detay/1728117/default.htm [Erişim: 02.10.2013]

URL8. http://www.aksam.com.tr/guncel/tarihi-halic-tersanesi-yikilacak-mi/haber-220561 [Erişim: 02.10.2013]

Bu icerik 8694 defa görüntülenmiştir.