MİMARLIK ELEŞTİRİSİ
Bodrum’da bir “Yeni”: REEFLOFT**
Pınar Dinç Kalaycı, Doç. Dr.,Gazi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
2012 Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde “Yapı Dalı Ödül Adayı” olan Bodrum Sıraevler’in (Reefloft) Bodrum’un imar düzeninin yer yer zorladığı yapı diline yeni bir yorum getirme amacı taşıyan tasarım yaklaşımını yazar, yapının mimarı Boran Ekinci’yle yaptığı söyleşiden notlarla birlikte aktarıyor.
Önce “Mimarlık Eleştirisi” Üzerine
Mimarlık çok bileşenli bir disiplin ise, onun eleştirisi bileşenlerinden bağımsız düşünülmemelidir. Zira eleştiri görüneni anlatmak olmayıp, görünenin ardına geçme işi, varolanın hangi etkiler altında o şekilde varolduğunu anlama ve anlatma etkinliğidir. Bu yolla sadece odaklanılan yapı değil, o yapıyı üreten mimarlık kültürü de irdelenir. Eleştiri ise biçimsel çözümlemelerin kısır tekrarından öte bir anlam ve işlev kazanmış olur; izleyen / ilgilenen kitlesi genişler. Kuşkusuz anlama ve anlatma etkinliklerinin ucu açıktır ve bugün bir şekilde anladığımız bir yapı yakın gelecekte bir başka şekilde anlaşılabilir. Bu da yapının ve ona bakan eleştirel gözün zaman içinde değişen dinamiklerinin bir fonksiyonudur. Bu dinamikler mimarlık kültürünün devamlılığını sağlar, onu şablon / kalıp / dogma olmaktan çıkarıp zamanın ifadesi haline getirir. Zira, kültür zamanın geçmesiyle değil, olguların zaman karşısındaki değişken / sabit durumlarıyla oluşur.
Bir üstteki paragrafın başına dönüp oradan bir daha devam edersek, coğrafya, topografya, çevre dokular, işveren, yüklenici, malzeme, tasarım, para yönetimi, kullanıcı, kullanım, yapım süreci, yapım kalitesi, denetim, standartlar, parsel özellikleri, enerji verimliliği, mikro ve makro toplumsal kozmoslar, mimarın kimliği / kişiliği / birikimi, teknik, teknoloji, imar kuralları, ulaşım, erişilebilirlik, kurumsal yapılar ve onlara karşı olan yükümlülükler gibi bir çok-bileşenliliğin odak noktasında yer alan bir mimarlık ürününü, bu varoluşsal gerçeklerin bir kısmını gözardı ederek salt biçim ve kavramsal düzlemde okumak, okuma yöntemlerinden biri olmakla birlikte, bir eksik okumadır. 21. yüzyılın mimarlık eleştirisi bu eksikliği aşmalıdır.(1) Sayılan bileşenlerin herbirini ayrı ayrı açarak yapılacak bir okuma ise, anlamadan ziyade içinde boğulmayı beraberinde getirebilir. O zaman yapılması gereken, eleştirenin öncelikle kendi çıplak gözüyle keşfettiği bileşenlerin izini sürmesidir. Bu yazıda yapılacak olan da budur.
Bodrum, Bodrum…
Duygu, biraz duygu / Bütün isteğim buydu / Biraz deniz, biraz uyku / Bütün isteğim buydu
Bir zamanlar âşık olmuştum / Ama şimdi ismi neydi unuttum / Bodrum Bodrum, Bodrum Bodrum / Nasıl anlatsam, nerden başlasam / Kaç kişiydik o zaman / Kaç kişi kaldı şimdi? / Bodrum Bodrum.(2)
Aslında şarkı Bodrum’un bugünkü halini çok iyi anlatmaktadır. Bodrum, havası, denizi ve doğası için, başta İstanbul olmak üzere ülkenin / dünyanın farklı coğrafyalarından gelen insanların, bölgenin özgün mimarisi olarak sunulan birer beyaz küp içine geçici süreyle yerleştiği bir beldedir. Bu küplerin zaman zaman düzenli aralıklarla dizildiği, zaman zaman da üst üste “yığışmış” değişken yapı manzaraları sunduğu, her beyaz küpe farklı renkte bir
begonvilin eşlik ettiği, dağın taşın beyaz küplerle örülmeye yüz tuttuğu görülmektedir. Zaman geçmiş, istila yoğunlaşmış, yapılaşma ile doğa arasındaki oran, yapılaşmadan yana ağır basmaya başlamıştır. Hastaneleri, AVM’leri, çok yıldızlı otelleri, limanı, kalesi, açıkhava etkinlik alanları, barları ve diskoları, bu dinamik ve rastgele görünen beyaz küp mimarisinin kesintiye uğradığı noktalardır. Doğal olarak, özellikle merkez bölgesinde yeni yapılan her konuttan bu beyaz küp mimarisi ile barışık olması, onun izlerini sürdürmesi beklenir. Boran Ekinci’nin Reefloft projesi, bu izleri sürmekle sürmemek arasında bilinçli bir kararlılıkla durmaktadır. Bodrum’un merkezinde adeta bir soru işareti gibidir.
Bodrum İçinde Reefloft
Kıyıya paralel ve ondan biraz yukarıda, bir duvar üzerine yan yana dizilmiş gibi görünen Reefloft konutları, gerek kendi eteklerindeki gerekse de tüm bir karşı sahildeki Bodrum manzarasına her ölçekten hâkimdir. Göründüğü kadar ve hatta daha çok, “görünen bir mimari”dir.
(Resim 1) Ekinci bu kitlesel dile nasıl ulaştığını şöyle anlatır: “Projeye başlarken son derece farklı gerçeklerle karşı karşıyaydık. Arsada bundan önce yapılmış ve ruhsatı alınmış başka bir proje vardı. Bu proje hem üç katlı konutlardan oluşuyor, hem de emsali % 50 yerine % 60 idi… Tabii ki arsa sahipleri ve yatırımcı bu emsali değerlendirmek istiyordu. Bodrum’da yapı ebatları ve çekme mesafeleri de sınırlı olduğundan, arazide maksimum yapı alanı adeta matematiksel bir şekilde kondu. Bunun tasarımı da hiç uzun uzadıya vakit almadı. Araziyi ilk gördüğüm andan beş dakika sonra henüz işi bile almadan bu yerleşim planına karar vermiştim.”(3)
Yaklaşık 2.500 metrekarelik bir arsa üzerindeki 3.800 metrekare kapalı alana, en alttaki kat garaj olmak üzere, toplam 4 kota yan yana ve üst üste yerleştirilmiş 28 konuttan oluşan projede baskın karakter, 10 konut biriminin yan yana dizilmesinden oluşan kat planındaki çizgiselliktir. (Resim 2) Garaj katı ve onun altında yer alan istinat duvarı, bir “yeşil duvar” olarak projelendirilmişse de henüz yeşillendirilmemiş olması yapının “duvar” algısını güçlendirmektedir. Duvarın üzerine dizilmiş her konut birimindeki kapalı mekânların kutu çerçeveler içine alınmış olması ve bu çerçevelerin her bir konuta tanınan açık alanlarla birbirinden ayrılması, duvar yapının Bodrum’un geleneksel ölçeğine uymasını sağlar. Yapı, bir duvar olmakla Bodrum’da “yeni”, alt parçalara bölünmüş olmakla “geleneksel”dir. Alt parçaları yardımıyla yapı bütünü topografyaya “yumuşakça” oturur.
Karşı kıyıdan bakıldığında Reefloft, ince-uzun parsel boyunca uzanan kitlesi, doğal taş renkli cephe kaplaması ve ahşap doğramalarıyla, beyaz küpler içinde kendini çizgisellik ve renkle vareder, beyaz küplerden çok kaleye atıf yapar. Ekinci, renk ve malzemenin çevreyle ilişkisi konusunda şu görüştedir: “Beyaz yerine bej renk taş ve ahşabın her zaman çevreye uyum kabiliyetleri yüksek. Beyaz siluette bir farklılaşma yarattığı bir gerçek. Bu bana kaliteli ve sakin bir uyum hissi veriyor. Eksiği yeşil duvar.” Garaj ve istinat duvarının, mimarın önerisi doğrultusunda yeşillendirilmesi “uyum”u ve kitle dilinin kararlılığını güçlendirecektir. Ayrıca şimdi göze takılan duvar yapı (çizgisellik) ile çevre yapı (noktasallık) karşıtlığı, yerini, beyaz ile bej birlikteliğine bırakacaktır. Soru işaret gibi olan duruşu, sade bir cevaba dönüşecektir. Her ne kadar kent merkezi siluetinde tarihî kaleyle ilişkilenmesi “ikon yapı” etkisi yaratıyor olsa da, “mimari” olan mimarın özgün tasarım kararıdır. Reefloft, fotojenik olmaktan öte (ki zaten yeterince fotojeniktir) mimari olmayı hak eder.
Reefloft’ta Açık / Kapalı Mekânlar
Ekinci için Reefloft’ta “Açık / kapalı alanlar silsilesi tasarlamak projenin can alıcı noktası”dır. Her birimin diğer birimle arasında bir açık mekânı vardır. Çoğunlukla birim konuta girişler bu açık mekânlardandır. Bu mekânlar da, tıpkı konutların kendileri ve bazılarının önlerindeki teraslar gibi manzaraya açıktır. Denize dik doğrultuda yerleştirilmiş olması, bu mekânların ferah ve rüzgâr alan avlular olmalarını sağlar. Kimi avlular büyük bir boşluk ile alt / üst kata açılır, galeri mekânlar oluşturur. Bu galerileri muz ağaçları, palmiyeler şenlendirir. Bir tarafı, yan konutun sağır duvarı olan bu avlular, üç taraftan görsel ve işlevsel zenginlikle donatılmıştır. Bu özellikleriyle tipik bir Bodrum yazlık evindeki açık alan kullanımları atipik bir yaklaşımla çözülmüştür. Avlular manzaranın, yeşilin, girişin, yaşamın, rüzgârın konuttaki merkezidir. Avlular konuta ait dış mekânları strüktüre ettiği gibi iç mekânlara da manzara sunar ve bazı yatak odaları bu avluların yeşiline açılır.
(Resim 3) Avlular yardımıyla duvar kitlesi, içinden rüzgâr geçen yatay ve düşey boşluklara parçalanır. Etkin kullanım alanları olmakla birlikte bu boşluklar, Bodrum’un iklim ve manzarasının yoğun yaşandığı mekânlardır. Bazı avluların galerileri farklı konutları birbiri ile ilişkilendirir. Üst katlarda pergolalarla gölgelendirilen bu avlular, alt katlarda kendiliğinden gölgeli ve korunumlu hale gelir. Dolayısıyla, Reefloft evlerinin kullanıcıya sunduğu açık alan kullanımı, tipik bir Bodrum villasından daha “nitelikli” ve daha “yeni”dir.
Mevcut kullanıcıların bu mekânlarda sürdürdükleri yaşamlar, konutların mahrem alanlarına girilemediğinden, dışa yansımalar üzerinden okunabilmektedir. Bazı kullanıcılar giriş koridoruyla avlusu arasındaki geçirgen ahşap duvarı, dekoratif ve pratik uygulamalarla daha az geçirgen hale getirmiştir. Bir kısım kullanıcı da bu duvarı dönüştürmemiş, avluda gerçekleşen günlük yaşantısını görünür bırakmıştır. (Resim 4) İşverenin mimardan kontrolörlük hizmeti istememiş olması, mimarın bu duvarlara daha kontrollü bir müdahale geliştirememesine neden olmuşsa da, her kullanıcının farklı bir uygulamayla ortama katılması görsel bir zenginlik yaratmakta, kullanıcının da aidiyet duygusunu güçlendirmektedir. Deniz cephesinden bakıldığında avlu içlerinde yapay / doğal yeşillikli, gölgelendirme elemanlarıyla yeniden yorumlanmış, koltuk-sedir ve benzeriyle donatılmış, aydınlatma elemanlarıyla dekore edilmiş şık yaşamlar gözlenebilmektedir. Belli ki kullanıcı bu mekânları birer dinlenme, yemek, yaşama alanı olarak benimsemiş ve özelleştirmiştir. (Resim 5)
Reefloft Duvarına Dokunan(lar)
Açık ve kapalı alanların yan yana dizilmesiyle kurgulanan bu duvar yapının tam önünde, adeta gözönündeki çapak gibi duran, tipik ve büyük olasılıkla imara aykırı tekil Bodrum evleri yer almaktadır. Hatta bu evlerden biri şaşırtıcı derecede duvara bitişiktir.
(Resim 6) Yakın çevreden ve konutların içinden algılanabilen bu bitişiklik, bir imar dersi niteliğindedir. Onca özen, iddia ve maliyetle oluşturulmuş “mimari” bir yapı, kendi elinde olmayan sebeplerle gölgelenmektedir. Ne yazık ki bu durumun örnekleri ülkemizde çoktur. Burada kutlanması ve bir ikinci ders çıkarılması gereken durum, Ekinci’nin, mevcut yapının yanlışlığını referans alarak duvarı hareket ettirmek yerine, bu “yanlış yapı”nın bir gün kendisinin hareket etmesini sağlayacak tutarlı ve sürekli bir çizgiselliği tercih etmesidir. İyi mimarlık iyi kararlar ile oluşacak ise, bu duruş o kararlara örnektir.
Bu noktada gündeme gelen tek olumsuz durum, öndeki evlerin mahrem hayatlarına ve daha çok da kullanılmayan, depo işlevi gören artık alanlarına bakıyor olmaktır. Her ne kadar bu görüntünün ötesindeki Bodrum manzarası gözü derhal ileri yönlendirmekteyse de, güzeli görmek isteyen göz için bu yapılar “çirkin” kocaman bir “çapak”tır. Duvara dokunan yapı yerinden kaldırılsa dahi diğerleri ile olan bu yakınlık, giderilebilir bir durum değildir. Mimar, konutların altında önce bir istinat duvarı ve onun üzerinde bir garaj katı ile tüm bir yapıyı yükseltmekle bu sorunu belli bir noktaya kadar çözmüşse de, cam balkon korkuluğunun hemen ardındaki yakın manzara iç açıcı değildir. Neyse ki duvarın kendini münasebetsiz dokunuşlardan kurtardığı noktalar (2/3), maruz kaldığı noktalardan daha uzundur (1/3). Mimar bu konunun geleceğinden umutludur: “Bu yapılar resmen çirkin. Ancak ilişki daha çok çatılarıyla kuruluyor. Bazılarında bir nebzede olsa ıslaha gidilebilirdi. Projenin önünü kapamadığından kabul edilebilirliği var. Ancak çatılar ciddi bir biçimde elden geçerse çok pozitif olur. Yapılar yeniden ve düzgün bir şekilde yapılırsa daha da iyi olur.”
Yalın İç Mekânlar
Gündelik yaşantının dış mekânlarda kurgulanmış olması, konut içlerinin gerek ölçü gerekse donanım olarak “yeteri kadar” ama nitelikli olmasını beraberinde getirmiştir. Yaz / kış kullanıma imkân verdiği iddia edilen ve yüksek fiyatlarla satışa sunulan projede kapalı alanların daha büyük olması beklenebilecekken, konutlarda gece-gündüz bölümlerinin birbirinden net olarak ayrıştırılmış olması ve her bir alt mekânın yeterli depolama hacimlerine sahip olması, küçük konutların kompaktlığını ve kullanışlılığını artırmaktadır. Özellikle 1+1 konutlarda, iki konutu ayıran duvarın konutlar boyunca bir servis duvarı olarak kullanılması, evin bütün servis / hizmet yükünü toplayıcı niteliktedir.
(Resim 7)
Reefloft’ta Bütünlük
Ekinci’nin diğer birçok yapısında olduğu gibi, taş, ahşap, cam ve sıva kaplı beton yüzeyler temel malzeme dilini oluşturmaktadır. Avlulara girişte bölücü ahşap elemanların ve ahşap merdiven basamaklarının geçirgenliği, havanın ve ışığın mekânlar arasında dolaşımını ve görsel etkileşimi sağlamaktadır.
(Resim 8) Bütün merdivenler galeri boşluklarının içine ya da yanına yerleştirilmiştir ve iletkendirler. Merdiven ve galeri korkuluklarının cam olması Bodrum’da bir konut yerleşkesi için başlangıçta yadırgatıcı olsa da Reefloft’un “yeni” yaklaşımı için oldukça olağandır. Konut içi merdivenler aynı karakterdedir. Depoya inen ve üst katlara çıkan merdivenlerin farklılaştırılmamasının bir sakınca oluşturmadığı, aksine malzeme ve konstrüksiyon bütünlüğünü sağladığı gözlenmektedir. Bu anlamda mimari elemanların üretiminde “ekonomik” davranıldığını, az çeşitlilikte elemanın birden çok amaç ve bağlamda kullanılarak “bütünlük” elde edildiğini iddia etmek yanlış olmayacaktır. Buna karşılık Ekinci yapıyı yüksek maliyetli olarak değerlendirir.
Reefloft’ta “Arka” Mekânlar
Bodrum manzarasına açılan ön cephenin aksine, Bodrum’un bilindik sitelerine bakan arka cephe sağırdır. Yapının üçte ikisi boyunca uzanan iç koridor üzerinde, biri yola paralel diğeri yola dik iki sirkülasyon çekirdeği (merdiven+asansör) bulunmaktadır. Bu koridor dışarıya, beton bir duvar ve üzerindeki yarı geçirgen bir camla cephe vermektedir, verilen izlenim “girilemezlik”tir. Geri kalan üçte birlik kısımda ise avlulara giriş için özelleşmiş, yarım kat çıkan dış merdivenler kurgulanmıştır. Avlu duvarları da aynı cinsten yarı geçirgen camla dışarıya kapatılmıştır. Duvar üzerinde bulunan zillerin ve tamamen kapalı duran bu yüzeyin yine tek bir mesajı vardır: “Girilmez!” Buna karşılık, yapının her iki ucunda bulunan garaj girişlerinde (belki şimdilik belki de maksatlı olarak her zaman için) hiçbir engel yoktur. Hatta arka cepheye açılan garaj girişinin hemen yanındaki konuta merdivenlerini çıkarak ulaşmak, konutun terasına ve penceresinin önüne erişmek mümkündür.
(Resim 9) Dolayısıyla “girilemezlik” eylemsel olarak geçerliliğini kaybetmektedir. Cephe boyu “dışa kapalılık”, girilemezliği görsel ve eylemsel anlamda zarif / abartısız biçimde tanımlasa da, eylem olarak bir yerinden girilebilen duvar aslında aşılamaz değildir. Bodrum sokağına doğrudan ulaşan ve Bodrum sokağının kendisine doğrudan ulaşabildiği bu konutu mimar, işverene tasarladığı görece daha “yalıtılmış” evlerin aksine, kendisi için tasarlamış olabilir diye düşünülebilir. Ne de olsa mimarların yerel doku ve yaşamla kurmak isteyecekleri ilişki, bir başka yerden (özellikle İstanbul’dan) buraya “kaçarak” gelen ya da burayı bir “yatırım” olarak elinde tutan “mimar olmayan” metropol insanından görece daha yoğun olacaktır. Ancak Ekinci, garaj girişleri ve korkuluk sistemlerinde proje önerilerine sadık kalınmadığını söylemektedir. Proje önerilerinin hangilerinin uygulanıp hangilerinin uygulanmayacağı önemli bir konudur ve karar değişiklikleri zafiyete yol açmamalıdır.
Metnin Son Sözü
Kentlerimiz ve tatil beldelerimiz 21. yüzyıla büyük değişimler yaşayarak girmekte ve bu değişimler, çoğu zaman nicel artışların doğurduğu nitel zaafları içermekte. Yalnızca fiziksel çevreler değil, bunların barındırdığı ya da bunların varlığına yol açan toplumsal çevreler de büyük bir dönüşüm geçirmekte. Başı ve sonu için farklı senaryo ve teoriler yazılabilecek bu yeni yüzyılda kentle, doğayla, insanla sağlıklı ve sürekliliği olan ilişkiler kurabilecek mimari çözümlerin üretilmesi ve aynı zamanda mesleğin bir gerekliliği olarak “yeni”/ “yaratıcı” olunması giderek zorlaşmakta. Bu zorluğun üstesinden gelmek isteyen mimarın salt biçimsel taklalar atmak ve fotojenik imajlar yakalamak yerine, yerin ve hedef kullanıcının (her ikisinin birden) özgün gereksinimleri üzerine düşünmesi, yoğun bir yaratım sürecine girmesi, mekânı ve onun zaman içinde niteliğini kaybetmeyecek olan kullanımını hedef alması gerekiyor.
Bu çerçeveden bakıldığında, Reefloft hedefe ulaşmış bir projedir. Reefloft, Bodrum’un merkezinde nitelikli bir konuta sahip olmak, yatırımını bu yönde değerlendirmek isteyen metropol insanı için Bodrum’u ve onun merkezini özgün kılan iklimsel ve görsel gereklilikleri birarada yerine getirir. Bunun yanında, metropollerde giderek yaygınlaşan kapalı site (
gated community) koşullarını da (altta garaj, kontrollü giriş, duvarlarla çevrili olma ve benzeri) sağlar. Bütün bunları yaparken çevre ölçeğine aykırı düşmez, parselinden kaynaklı “duvar yapı” olma durumunu ustalıkla parçalara bölerek yumuşatır. Ne aykırıdır, ne de tam uyumlanmış / kaybolmuştur. Kendiliğinden / anonim mevcut dokuya mimari bir dokunuştur. Kendisinden sonraki “yeni” dokunuşlar için yol göstericidir.
Ekinci proje elde etme sürecine yönelik şu bilgiyi verir: “Proje başlangıcında pazarlama ile ilgili danışmanlarla çalışıldı. Ve bunun faydasını anlatamam. Bizim asıl patronumuz satıştır. Pazarlamanın yönlendirmesi ile proje oluştu. Hedefe sadık kalındı ve tamamen tutturuldu. Son derece başarılı oldu diyebilirim. Yaz-kış kullanımlı, kent içinde, kaliteli, küçük konutlar.” Mimarlığın tarihi yüzyılları aşan bir sanat / zanaat olmanın ötesinde aynı zamanda bir “iş” (business), işvereninin de “alıcı” (consumer) olduğu unutulmamalı ve günümüz mimarlık ürünlerinin değerlendirilme başlıkları içine bu konu da dâhil edilmelidir.
Mimarlık üzerine yazılmış hiçbir metin bir son söz değildir ve zaman içinde yapılar, kullanıcılar, değerlendirmeler değişir. Eşzamanlı farklı okumalar farklı yargılarda bulunabilir, görünenin ardında farklı gerçeklikler keşfedebilir. Bu yazı bu çerçevede değerlendirilmeli, Reefloft üzerine bir son söz olarak kabul edilmemeli, mümkünse farklı eleştiri ve incelemeleri tetiklemelidir. Zira zengin ve nitelikli eleştirel ortamlar yaratmada, nitelikli mimari çözümler en önemli kaynaktır.
NOTLAR
** 2012 Ulusal Mimarlık Ödülleri programında “ödül adayları” arasında yer alan Bodrum-Reefloft konut yerleşimi, Mimar Boran Ekinci’nin arazi ve yere ilişkin özgün çözümlerle ürettiği bir tasarımdır. Bu yazı, 2013 yazında ziyaret ettiğim Reefloft yerleşkesinde tuttuğum gözlem notları, çektiğim resimler ve ziyaret sonrası Ekinci’ye yönelttiğim sorulara aldığım cevaplar üzerine geliştirdiğim düşüncelerle oluşturulmuştur.
1. Eleştirinin kardeş disiplini teoridir. Nesbitt’in (1996) sistematize biçimde derleyebildiği 1965-95 aralığını içeren mimarlık teorilerini Sykes (2010) 1993-2009 aralığı için devam ettirmek istemişse de, Nesbitt gibi teorileri belli başlıklar altında derle(ye)memiş, deyim yerindeyse dağınık bırakmıştır. Sykes’a göre teknoloji, üretim, politika ve arazi kullanım stratejilerinin değişmesiyle teori alanı da başkalaşmıştır. Teori alanındaki tekil / ayrık duruşlar ve bugünün mimarisine hâkim görünen deneysellikler, eleştirinin de dinamik ve katmanlı bir yapıya dönüşmesini gerektirir. Eleştirel tutumun salt tutucu, liberal, toplumsalcı, radikal, pragmatist veya içkin (Gür, 2009) bakışlardan birini benimseyerek, ya da normatif, yorumlayıcı veya betimleyici (Attoe, 1978) bir metoda tutunarak günün mimarlığı üzerine yargıda bulunması artık eksik bir çabadır. Bugünün mimarlığı ve ona eleştirel gözle bakan öznesi hepsini / hiçbirini içerecek kadar dinamiktir / yenidir. Yeni olana bakarken mevcut bir bakışı ya da metodu kabul etmek, bizden önce çizilmiş bir yoldan gitmek gibidir. Oysa eleştiren öznenin ne(ler) gördüğü ve diğerlerine ne(ler) göstermek istediğine dair unsurlar her zaman bu tip yollar üzerinde bulunmayabilir. O zaman yol, her seferinde yeniden çizilmeyi gerektirir.
2. MFÖ’nün “Bodrum Bodrum” şarkısından.
3. Boran Ekinci’den yapılan bütün alıntılar, proje ile ilgili göndermiş olduğum sorulara kendisinin verdiği açık yürekli cevaplardan alınmıştır. Eylül 2013 içinde internet ortamındaki soru-cevap alışverişimizin bu yazıyı geliştirmemde büyük katkısı olduğunu ifade etmek isterim.
RESİMLER
* Görseller aksi belirtilmedikçe yazara aittir.
KAYNAKÇA
Attoe, W., 1978, Architecture and Critical Imagination, John Wiley&Sons, New York.
Gür Öymen, Ş., 2009,“Mimarlıkta Eleştirinin Eleştirisi”, Mimarlık, sayı:348, ss.26-33.
Nesbitt, K. (ed.) 1996, Theorizing a New Agenda for Architecture: An Anthology of Architectural Theory 1965-1995, Princeton Architectural Press, New York.
Sykes, A.K. (ed.) 2010, Constructing a New Agenda: Architectural Theory 1993-2009, Princeton ArchitecturalPress, New York.
Bu icerik 8865 defa görüntülenmiştir.