374
KASIM-ARALIK 2013
 
MİMARLIK’tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • “Yol” Üzerine
    Ela Babalık Sutcliffe, Doç. Dr., ODTÜ, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
ETKİNLİK

IABA 2013’te Deneysel Mimarlık İşleri

M. Ebru Erdönmez, Doç. Dr., YTÜ Mimarlık Bölümü, 2. Antalya Uluslararası Mimarlık Bienali (IABA), Deneysel Mimarlık İşleri Moderatörü

Mimarlık bienalleri, mimarlık mesleğine ışık tutacak açılımları ortaya çıkartmak ve bunları tartışmaya açarak görünür kılmak adına önemli buluşma noktalarıdır. Dünyada düzenlenen diğer mimarlık bienalleri de mimarlık gündemine katkıda bulunan ve ilgiyle takip edilen etkinliklerdir. Türkiye’de de ilk defa Mimarlar Odası Antalya Şubesi çatısı altında 2011 yılında düzenlemeye başladığımız Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali (IABA) mimarlık mesleğinde kavramsal ve kuramsal yaklaşımları gündeme taşımıştır. Ayrıca deneysel mimarlık başlığı altında çeşitli mimari ve mekânsal uygulamalarla da kendinden söz ettirmesi, mesleğe katkıda bulunarak mimarlık üzerine tartışmalara sahne olması bakımından da önemlidir.

IABA 2011 Deneysel Mimarlık İşleri

Bu yılki deneyim, bizlere kamusal alan odaklı mekân tasarımı hedefi üzerinden, tasarımcı ve kullanıcı ilişkisini deneyimleme, izleme ve sorgulama imkânını vermiştir. Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali’ni diğer dünya bienallerinden ayıran belki de en önemli fiziksel yapılanması da “Deneysel Mimarlık İşleri” olarak tanımladığımız bu mekânsal biçimlenmeden ileri gelmektedir.

“Deneysel mimarlık”, mimarlığı deneyimleme durumunu ve sosyal yaşam alanlarının mekânla kurduğu ilişkiyi sorgulamaya yol açmaktadır. Mekân toplum içinde bir iletişim aracı olarak varolmaktadır. Geleneksel süreçler içerisinde kendi anlamları ile varolan durumlara farklı yollardan bakmanın önerilmesi, Deneysel Mimarlık İşlerinin ortaya çıkardığı durumu kısaca özetleyebilmektedir. Bu anlamda, varolan kavramsal ve kuramsal çalışmaların mimarlık pratiğine dönüştürülmesinde mevcut sistemlerin dışına çıkıp bu sorgulamaların mekân aracılığı ile ifade edilmesi Deneysel Mimarlık İşlerinin esas hedefi olmaktadır. Bu deneysel çalışmaların gerçekleştiği mekânlar, süreç içerisinde kullanıcılarıyla mekânın deneyimlenmesi, tecrübe edilmesi, düşündürtmesi dikkate alınarak tasarımla ilişkilendirilmiştir. Bu süreç sonucunda farklı mekân olasılıklarını keşfetmek hem kullanıcıya hem deneysel mimarlık üzerine çalışan tasarımcıya önemli potansiyeller sağlamaktadır. Tersten bir okumayla da aslında her tasarım yaratıcılığı zorlayan, kendi becerilerimizi geliştirirken farkındalıklarımızı artıran deneysel bir süreçtir.

IABA 2013 Deneyimi

Tülin Görgülü’nün başkanlığını yürüttüğü ve Abdi Güzer’in bienal küratörü olarak yer aldığı 2013 bienalinin ikincisinde, Deneysel Mimarlık İşleri dikkat çeken ve farklılıklarıyla gündeme gelen bir alt açılım olarak bienal alanında yer almaktadır. Bu sene Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali 2013 “Şablon / Template” teması çerçevesinde gerçekleşmektedir. Deneysel Mimarlık İşleri, tema doğrultusunda ulusal ve uluslararası güncel mimarlık işlerinin ve kentsel üretimlerin, içerisinde yer aldıkları mekân ve zaman diliminde ilişkilerini belirginleştirirken, ‘şimdi'lerini güncelleyerek, 2013 bienali kapsamında deneysellik üzerinden mekânsal kurguların oluşturulmasını amaçlamıştır. Bu anlamda bireysel veya grup olarak, kentle ilişkili tüm disiplinlerden katılımına açık olarak seçilen işlerin yeni düşünce ve üretme biçimleriyle ortaya konulması, farklı bakış açılarıyla temanın “Şablon [şimdi] / Template [now]” güncelliği ile deneysellik bağlamında ele alınması beklenmiştir.

Kamusal alan kullanımı üzerinden tanımlanmış işler, deneysel mekân arayışlarını sürdüren, malzeme, üretim biçimleri, biraraya gelişler ve farklı deneyimlere açık, görülmek, deneyimlemek, sorgulamak üzere Antalya’nın Kaleiçi bölgesinde yerleştirildiler. “Yer” ile ilişki kuran bu deneysel çalışmaların, kent içerisinde, kentliyle birebir etkileşimini sağlayacak biçimde seçilen noktalarda sergilenerek, bu mekânlar aracılığı ile mimarlık ve kente dair tartışmaların gündeme getirilmesine imkân sağlanmıştır. (Resim 1)

2011 Bienali’nden farklı olarak 2013 Bienali için işlerin seçiminde iki yöntem izlenmiştir: Seçimlerin büyük çoğunluğu ulusal ve uluslararası kamuoyuna yapılan açık çağrı sonucunda belirlenmiş ve ayrıca davetli katılımcılar da yer almışlardır. Süreç içerisinde Tülin Görgülü, Şebnem Yalınay Çinici, Boğaçhan Dündaralp, (Resim 2-3) Ebru Erdönmez ve raportör Burak Haznedar’dan oluşan seçici kurul projeleri değerlendirmiş ve akabinde katılımcılarla birlikte projelerin değerlendirilmesi ve geliştirilmesi konusunda Salt Galata’da karşılıklı etkileşim içerisinde toplantılar gerçekleştirilmiştir. (Resim 4) 5 Ekim’de düzenlenmiş olan Deneysel Mimarlık Forumu’nu takiben, yine Salt’ın desteği ile “şablon” temasının ve kamusal alan okumalarının ele alınacağı, halka açık değerlendirme toplantıları düzenlemek, bir sonraki takvimimizi oluşturmaktadır.

IABA 2013 Deneysel Mimarlık İşleri

2013 Bienali kapsamında Deneysel Mimarlık İşleri, 10 proje ile Kaleiçi’nin çeşitli bölgelerinde yer almaktadır. (Resim 5)

Nilüfer Kozikoğlu’nun “HÜCRESEL” projesini, deneysel bir üretim süreci sonucunda her bir kalıpta farklı olarak ortaya çıkan ürünler olarak tanımlamak mümkün. Kendi şablonunu içinde barındıran bir sistemler bütününden kalıplanmış olsa da, kendini tekrar etmeyen, o anki koşulların sonucunda ortaya çıkan bir üründen bahsetmek doğru olur. Mimar, bizlere üretim sürecini şu şekilde aktarmaktadır: “Hücresel, boşluklu örgün tekil yapı üzerine bir araştırma ürünü. Hem içte hem de dışta kullanılan şişme kalıplara dökülen lif katkılı beton ile üretilen yerleştirmede strüktür / materyal ve form birbirinden ayrı değil, bir bütün olarak ilişkileniyor. Hücresel, bir yandan iç kalıpların dış kalıp içinde görece serbest hareketi ve betonun kalıp içindeki akışkanlığından ve yerçekiminin etkisiyle sürtünmenin kendiliğinden oluşumu (self organization) ve diğer bir yandan da hem dış hem iç kalıba verilen formun sınırlandırıcı etkisi ile biçimleniyor. Sürecin olanaklarını deşifre etmekle ilgili bu yerleştirme program düşüncesi ile, boşlukların ve strüktürel dolu/boş kalınlık oranlarının tasarımı, tasarımın fonksiyonel talepleri karşılaşması ve gelişimi henüz bir düşünce olarak bekliyor. Bu yerleştirme ile ilk kez test edildi; özellikle çocukların tırmanmaları, ses yansımalarını farketmeleri, içinde durmaları ve aynı anda farklı komşu mekânları algılıyor olmaları, yerleştirmenin ilgi çekici deneyimleridir.” Ürün kendi deney alanını oluştururken, kendi mekânını da o yönde şekillendirmektedir. Kentsel ve kamusal alan kullanıcıların bu mekânı deneyimlemesi ile birlikte değişime uğramaktadır.

dECOr” projesi İlker Özorhon ve Güliz Özorhon tarafından gerçekleştirilmiş bir deneysel mimarlık işidir. (Resim 6) Proje alanı, öncesinde dikkat çekmeyen atıl bir alanın kamusal odaklı kullanımını hayata geçirmiştir. Yerleştirmede günümüzde sıkça duyduğumuz ve bir tasarım aracı olmaktan çıkıp ticari bir nesneye dönüştürülmüş “ekoloji” ve “sürdürülebilirlik” kavramlarının şablonlaşma biçimlerini, yeşil şablon kuleler aracılığı ile sorgulamaktadır. Yer ile ilişki kurmayan yeşil dekorlarla donatılmış kentleri eleştiri odağına koyan proje, mekânsal olarak bunu kurgulama başarısını göstermektedir. Malzeme seçimi sorgulanan temanın çarpıcılığını da güçlendirmektedir.

Cengizhan Aydın ve Tuğçe Şahin’in “DEVRE ARASI” işi, kamusal alanı dönüştürmesiyle dikkat çeken çalışmalardan birisidir. (Resim 7) Proje, kentliyi oyun oynamaya teşvik etmekte ve bir geçiş alanını oyun alanına dönüştürerek kamusal alan tanımını güçlendirmektedir. Ayrıca, kamusal mekânı geçiş alanı olmaktan çıkartarak, karşılaşılan, vakit geçirilen, izlenen, birebir deneyimlenen bir mekân kurgusunu ortaya çıkartmaktadır. Belki de özlediğimiz şey, sokaklarda birarada olmak ve toplumun bir parçası olarak kente katılmaktan geçmektedir. Mimarlar projelerini şu şekilde aktarmaktadırlar: “Ele aldığımız ‘kaldırım’, gündelik hayatta kişisel ve toplumsal karşılaşmaların mekânıdır. Şablonlaşmış bir kentsel öğe olması ise konuyla bağdaştırdığımız bir başka tarafıdır. Ancak bireysel ve kolektif eylemlerimizde kaldırımın şablonlaşmış görevine alternatif durumlar da yaratırız. Büyüklerin dünyasında dükkânın önüne atılan tabure ve tavla masası, kurulan boya tezgâhı, açılan işporta tezgâhının mekânı hep kaldırımdır. Çocuklar ise kaldırımda hatta yollarda oyun oynayabileceğimizi hatırlatır bize. Seksek çizgileri itinayla kaldırıma çizilir ya da sokak baştan sona futbol sahası olur. 'Devrearası / Halftime' kentliyi kaldırımda oyuna davet etme fikrinden yola çıkmıştır. Bilindik ve kanıksanmış bağlamından koparıp farklı bir gözle bakmayı, mekânın yerleşik kullanımını saptırmayı amaçlıyoruz. Yürümek, geçmek yerine kaldırımda zaman geçirmek, oyun oynamak, eğlenmek için bir fırsat sunuyoruz.”

Defne Önen’in “MENDİREK PALETLERİ” diğer bir deneysel mimarlık işi olup mekânın deneyimlenmesini ve kullanımını etkili biçimde dönüştüren bir kamusal alan projesidir. (Resim 8-10) “Üretimde standardizasyon, kullanımda kişiselleştirme, malzemede sürdürülebilirlik; hafızadaki üretim, mekân, nesne, malzeme, kamusal alan şablonları kesitte farklılaşan ritimler” gibi kavramlar, proje sahibinin şablon ve deneysellik arakesitinde durduğu kavramlardır. Tasarımcının geçici strüktürler olarak kullandığı ahşap sanayi paletleri, bu defa birbirlerine eklemlenerek kendi üretim şablonlarının içinde farklı mekânsal kurgular yaratmakta ve bu mekânları kullanıma açmaktadır. Mendireğin kullanımı, sadece üzerinde gezilen ve geçilen bir yer olmaktan çıkıp aktif olarak kullanılan, denize girilen, farklı kotları bağlayan elemanlar olarak yatay ve düşeyde ilişkilendirilerek kamusal alanı dönüştürmekte ve kent mekânına değer katmaktadır.

ÖTEKİ” Emre Arolat Mimarlık, Zeynep Arolat ve Eli Eskenazi’nin birlikte gerçekleştirdiği deneysel mimarlık işi “deneysel mekân” kavramını sorgularken, Antalya’nın geçmiş dönemlerdeki durumunu algılatma ve deneyimletme üzerine kurgulanmış bir çalışmadır. (Resim 11) Zeynep Arolat’ın da değindiği üzere: “Mekân, her zaman boşluğun fiziksel bir yapı kullanılarak oluştuğu ve deneyimlendiği bir yer değildir. Birey için bir yerin mekâna dönüşebilmesi salt strüktürel yapı üzerinden gelişen bir sürece bağımlı olmak yerine, o özgül mekâna dair verilerin, bir bütün olarak algılanma kapasitesine ulaşacak kadar güçlenmesi ve farkedilebilir hale gelmesi haliyle ilintili olabilir. İşte tam da bu tür bir tahayyülle oluşturulan önerinin ana kurgusu olarak, buradaki deneyim strüktürel bir çatkı yerine hissiyat ve algı bağlamında üretilirken aynı zamanda tarihsel bir katmanlaşma potansiyelini devreye sokar. Böylelikle ziyaretçi bir tür kurgusal bellek üzerinden, geçmiş zamana ve mekâna dair özgün algısını oluşturur.” Mekân birçok özelliği üzerine barındırırken, eş zamanlı olarak farklı dönem ve yaşantıları aynı mekân üzerinden okutmaya imkân vermektedir.

Ekmel Ertan’ın “theCube” projesi, esası itibariyle tasarımcının kendisinin de değindiği gibi bir kamusal sanat projesi olmakla birlikte, kendi mekân kurgusunu oluşturan ve kamusal alanı izleyicilerin küpü kendi deneyimlemelerine imkân verecek biçimde bir toplanma alanına dönüştüren deneysel bir çalışmadır. (Resim 12) “ ‘theCube’ kavramsal olarak ters-yüz edilmiş (içi dışına çıkarılmış) bir galeri metaforunu kullanmaktadır. Küpün üç yüzündeki kodlar akıllı mobil cihazlar vasıtasıyla izleyiciyi sanal galeriye bağlar. ‘theCube’ galeriyi sokağa, kamusal alana taşır ve tam anlamıyla kamusallaştırarak gelip geçenlere teklifsizce sunar. Sanal galeri dünyanın farklı şehirlerine yerleştirilmiş ‘theCube’ vasıtası ile aynı zamanda bir ağ oluşturur. Her küp izleyiciyi sanal galerinin farklı odalarındaki sergilere götürür. Lahey’deki the (TODAYSART)3 izleyicileri sanal galerinin TodaysArt Festivali salonlarına, the (ISSYK-KUL)3 izleyicileri sanal galerinin Bişkek Çağdaş Sanat Merkezi salonlarına götürür. Lahey’den ve Bişkek’ten gelen izleyicileri de Antalya Bienali salonlarına taşıyacak.”

Kullanıcıların bu gerçek ve sanal mekânı deneyimlemeleri için akıllı bir mobil cihazına sahip olmaları yeterli olmaktadır. Kullanıcı QR-kod okuma yazılımı ile küpün yüzünün fotoğrafını çektiğinde galerinin bağlı salonlarına ulaşır ve sergilenen eseri izleyebilir veya dinleyebilir. “theCube” birçok hedefe aynı anda ulaşır. Hem bir heykeldir, hem galeriyi gerçek anlamda kamusal alana taşır, hem sanal ile fiziksel olanı birbirine bağlar, hem uluslararası hem de yerel bir galeriyi aynı anda gerçekleştirir, hem sanal mecradaki sanat eserlerini internet kullanıcısı olmayan veya internet üzerinden sanata ulaşma alışkanlığı olmayan kişilerin erişimine açar.”

Bienal Kulesi” Frankfurt merkezli üç mimarlık ofisinin, Uli Exner (INDEX Architects), Malte Just (Just/Burgeff Architects), Till Schneider (schneider+schumacher architekten), mühendis Philipp Eisenbach (Bollinger + Grohmann Ingenieure) danışmanlığında Antalya kentini ufuk çizgisi üzerinden Frankfurt kent merkezi ile ilişkilendirmeyi öneren bir proje olarak geliştirilmiştir. (Resim 13) Öneride mendirek üzerinde yer alan kamusal dolaşım alanını bir üst kota taşıyarak yerleştirilmesi öngörülen bir platform ile kamu kullanımına açılan bir kule ile ilişkilendirilmektedir. Kule içerisinde yer alan merdiven kullanıcıyı üst platforma yönlendirmekte, bu platformda seyir ise iki farklı yöne, açık denize doğru ve Kaleiçi’ne doğru açılmaktadır. Bu strüktürel yapılanmada özellikle mekânın kullanıcı tarafından deneyimlenmesi amaçlanmıştır. Projenin her ne kadar geçici strüktür üzerinden ahşap ve çelik olarak yapılanması öngörülmüş ise de koruma kurulu tarafından yapımı onaylanmamıştır. Bununla birlikte tasarımın 1/20 modeli ziyaretçilere açık bir şekilde sergilenmektedir. Mekânın bir öngörüsünün ortaya konmasının da üzerinde düşünme ve hayal etme için bir fırsat yarattığı söylenebilir.

Deneysel mekânların oluşturulduğu projelerin yanı sıra aynı zamanda sürecin de deneyimlenebildiği işler kamusal alanda yer almaktadır. Eylem Erdinç’in “Tabula Rasa” performansı ve bir atölye niteliğinde yapım aşamasının da gözlemlenebildiği “Bellastock” projeleri kentlilerin ilgisini çekerek kamusal alan kullanımını değiştiren ve dönüştüren projeler olarak deneysel mimarlık işleri kapsamında yer almışlardır. “Tabula Rasa” bir mimari doğaçlama olarak ele alınmıştır. “Mimarın, kendi zihnindekiler hariç, herhangi bir şablon (dijital, elektronik, basılı malzeme ve araçların hiçbir türünü) kullanmadan nasıl tasarlayabileceğini ya da bunun olurluğunu sorgular. Doğaçlama, mimarın önceden belirlenmemiş herhangi bir mimari tasarım konusuyla ve bununla ilgili talebi olan kişilerle, o anda karşılaşması ve tanımlı bir zaman aralığında diyaloğun kurulmasıyla başlar.” Bu anlamda mimar, toplumla mimarlık mesleği aracılığı ile ilişki kuran, çizen, konuşan, sorular soran bir konumda bulunurken masanın diğer yüzünde duran sandalyenin belirlenmemiş kişiler ve onların mimari tasarım talepleriyle kullanılmasını bekler. Mimarın da ifadesiyle, tasarım konularına ait tüm görüşme ve çizimlerin kaydedilmesiyle bu çalışma, boş bir levhada, boş olmayan bir zihinle, boş bir kâğıt düzleminde tasarlarken, mimarın zihin hareketlerinin izini sürmeye çalışır.

Bellastock” atölyesinin (Daniel Stuhlpfarrer, Clement Aquilina, Valeria Cavinato, Elena Goikolea, Corinna Vulpiani, Myrto Lantza, Aslıhan Ay Güngör, Mert Güler, Sedanur Yıldız) konsepti, tüketim amaçlı kullanım süreçlerinde faydalanılan malzemelerin yeniden işlevlendirilerek mimari üretim süreçlerinde yinelenerek kullanılmasıdır. (Resim 14) Dünyaca bilinen bir turizm kenti olan Antalya, bunun yanı sıra tarımsal üretimin de oldukça ön planda olduğu bir kenttir. Tarımsal üretim sürecinde birçok farklı şablona uyacak şekilde ortaya çıkan ve üretim süreçte sıkça kullanılan malzemelerden biri olan plastik kasalar atölyenin şablonu olarak belirlenmiştir. Bu kasalar, oluşumlarını sağlayan bağlamdan kopartılarak birer mimari eleman olarak ele alınmış ve özgün bir proje ortaya konarak malzemenin yapısal kalitesi ön plana çıkartılmıştır. Atölye çalışması üretim ve tüketim süreçlerinin ara elemanlarından olan plastik kasalar vasıtasıyla “yer”le ilişkili, özgün bir mimari yaratmanın mümkün olduğunu göstermiştir. Tüm bu yapım sürecinin sonrasında plastik kasalar özgün işlevleri ile yeniden tarımsal üretim ve taşıma sistematiği içerisindeki konumlarına geri döndürülerek, “Bellastock” atölye çalışmasında bağlamından belirli bir süre ile kopartılarak mimari bir üretim sürecinde yer verilen nesneler üzerinden geçicilik vurgusu yapılmıştır.

IAAC Deneysel Mimarlık İşlerinde görülmesi gereken üç ayrı iş olarak Mimarlar Odası Antalya Şubesi Hizmet Binası’nda sergilenmektedir. (Resim 15-16) Sergi, “Postproductions-Productive City / Üretim Sonrası Üretken Kent IAAC” küresel yaz okulu İstanbul seansları için biraraya gelen ekibin yaz okulunun ardından deneysel mimarlık bağlamında ürettikleri deneysel mimarlık ürünleridir.

Oda binasındaki yerleştirmelerde bugünün kentsel mimari dilini oluşturan ve endüstrileşmiş altyapı ya da üretim süreci ürünler ile pistonları, elektronik devreleri, bitki ve kimyasalları yapısal bileşenler olarak ele alan deney ve ilişkili etüdler sergilenmektedir. Endüstrileşmiş malzemelerin temel yapım teknikleri ve basit hareket olanakları ile yorumlandığı “Arana” (Metin Şahin, Osman Koç), arkaik metodlarla oluşturulmuş altyapı materyalinin etkileşimli elektronik devrelerin etki ettiği sıradan pistonlarla canlandırıldığı “R.O.A.R.” (Koray Bingöl, Deniz Tümerdem, Osman Koç), oksijen ve gölge üreten yosun ile farklılaşma ve zamana dayalı davranış deneyi “Algrid” (Burcu Biçer, Irmak Kalkan) ve noktasal uyarlanabilirliği ile tepkimeli akıllı tasarım etüdünü haklı çıkaran mikro iklim verilerinin gün içinde farklılaşmasını sergileyen 3D baskı “A Day in Life” (Osman Koç) sergilenen deneysel üretimlerdir.

7 Eylül-7 Ekim tarihleri arasında kamusal alanda sergilenen Deneysel Mimarlık İşleri, 5 Ekim 2013 tarihinde proje sahiplerinin sunumları ile kamusal alan kullanımı ve bienal teması olan “şablon” deneysel biçimlenmeler üzerinden tartışılmıştır. Mimarlık mesleğinin konumlandığı noktada biraraya gelinen ve gündeme taşınarak tartışılan her oluşum, çok yönlü değer taşımaktadır. Bu ortamların çoğaltılması ve devamlılığının sağlanması adına bir örnek oluşturmuş olan Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali bundan sonraki bienal süreçlerinde de katılımcılarını ve ziyaretçilerini beklemektedir.

 

Bilgi için:

www.iaba.com.tr [Erişim: 03.10. 2013]

http://www.the1m3.net/en/works/iaba/experimental,2 [Erişim: 03.10. 2013]

 

RESİMLER

* Görseller yazara aittir.

Bu icerik 7048 defa görüntülenmiştir.