TEHDİT ALTINDAKİ KÜLTÜR MİRASI
Mryleia Antik Kenti: Tarihin Üzerinde Yapılaşmak
Defne Benol , Mimarlar Odası Bursa Şubesi önceki dönem MD-ÇED Kurulu Sekreteri
Kübra Eğri, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Mesleki Denetim Görevlisi
Belçin Balçık, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Mesleki Denetim Görevlisi
Bursa’nın sahil kenti Mudanya’daki M.Ö. 7. yüzyıla ait Myrleia Antik Kenti’nin ilk izlerine 90’lı yılların başlarındaki bir “inşaat kazısı” sırasında rastlandı. Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun ilk koruma kararlarının ardından, UÜ Arkeolojik Araştırmalar Merkezi’nce “kıyı yerleşimlerindeki antik / kayıp kent ve limanların bulunması” araştırmaları ancak 2008-2009’da hız kazanabilse de dönemin Büyükşehir ve İlçe Belediyeleri’nin önceliği, bilimsel arkeolojik kazılar yerine özel mülkiyetlerin mağduriyetlerinin önlenmesi(!) oldu. Bu amaçla yapılan plan değişikliklerinin ve yeni ruhsatlarla başlatılan inşaat kazılarının müze denetiminde yapılması koşulu ile yetinildi.
İnşaat kazıları esnasında 1. derece arkeolojik sit alanında ve antik liman üzerinde olduğu belirlenen ticari işlevli özel parselde, ruhsat iptali davası olmasına rağmen “uygun koruma yöntemleriyle yerinde teşhir edilmesi” koşuluyla AVM yapılmasına bile izin verildi.
Koruma(ma) Amaçlı İmar Planları
Bu uzun soluklu süreçte öncelikle, sit sınırlarını içeren arkeolojik haritaların çıkartılması; antik kentin sınırları, yoğunlaşma alanları ve dokusunun tespit edilmesi; antik kentin doku içinde görülebilir şekilde geleceğe aktarılması için “arkeo-park” olabilecek yerlerin saptanması; yeni yapılaşma koşullarının da buna göre belirlenmesi ve yeni bir koruma planı hazırlanması gerekiyordu.
Bir yandan da 2700 yıllık kentin Roma Dönemi’ne ait cadde, duvar, kanalizasyon, mozaikler ve yapı kalıntılarının ortaya çıkartılmasına ve Odamızın çekince raporlarında “antik kentin diğer parsellere de yayılma olasılığı ile imar uygulamalarının durdurulması” gerektiğine dair ısrarlı vurgulamalarımıza rağmen inşaatlar devam etti.
“Antik kentin yayılımı” ancak 2010’da belirlenebildi… Sit sınırının dışında da buluntulara rastlanınca “mevcut sınırların ‘koruma’ için yeterli olmadığı” kanaatine varıldı. 2012’de de 1. derece sınırları genişletilerek derecelendirmeleri onaylandı.
Ancak bölgede zaten sit ilanından önce yapılmış herhangi bir yapı yoktu. Bu nedenle 2. derece sit alanı ilan etmeye gerek görülmedi(!) ve ”mağduriyetlerinin önlenebilmesi gayretiyle” 1. derecenin dışındaki alanların tamamı 3. derece ilan edilerek bu “boş alanlar”daki yeni yapılaşmanın önü açıldı.
Oysa bir alanı 3. derece sit olarak belirlemek o alanı “koruma” altına almak demekti.
Henüz beton yapılaşmanın altında kalmamış alanlardaki uygulamalara izin veren bu kararla arkeolojik verilerin zarar görebileceği; “antik belleğin” tümüyle yitirilebileceği; yeni doku içinde bulguların ‘görülebilir’ şekilde geleceğe aktarılamayacağı”; göz ardı edilerek “tarihsel ve doğal çevre açısından telafisiz olmayan zararlara” neden olacağı açıkça görülüyordu.
Gelinen noktada, “ivedilik ve öncelikle çalışmaların başlatılması” ve “kaynak ayrılması” konusundaki ısrarlı uyarılarımız yerini buldu ve Mudanya Belediyesinin başvurusu ile 2018’de “arkeo-park” olarak belirlenen alanda çalışmalar sürdürülüyor. Öte yandan dava süreci devam etmesine ve sayısız protestoya rağmen imar barışından yararlanarak “antik liman üzerinde hizmete(!) açılan AVM” parseli için de yine Mudanya Belediyesince kamulaştırma kararı alındı.
Anadolu topraklarındaki tüm “çağdaş kentlerimize tarihsel belge ve kimlik kaynağı” olacak yeraltı kültür varlıklarımızın, yeterli araştırmalar yapılmadan yapılaşmaya izin verilmesinin olası sakıncaları konusundaki ısrarlı uyarılarımız ve mücadelemiz devam edecektir.
Bu icerik 2695 defa görüntülenmiştir.