415
EYLÜL-EKİM 2020
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
TEHDİT ALTINDAKİ KÜLTÜR MİRASI

Güncelliğini Koruyan Bir Soru(n): İstanbul’un Kara Surlarında Neler Oluyor?

Elifnaz Durusoy Özmen, Arş. Gör. Dr., YTÜ Mimarlık Bölümü

  Yaklaşık 8.500 yıllık tarihi boyunca çeşitli kültür ve medeniyetlere ev sahipliği yapan İstanbul’un Tarihi Yarımada’sı için geliştirilen savunma mekanizmalarından biri dış tehditleri engellemek adına inşa edilen kent surlarıdır. II. Theodosius tarafından Marmara Denizi ile Haliç arasına yaptırılan 14 km uzunluğundaki kara surları, İstanbul’da bulunan diğer surlardan farklı olarak inşasının tamamlandığı 5. yüzyılın ilk yarısında dış-sur, iç-sur ve hendeklerden oluşan üç kademeli bir sistem, yaklaşık 20 metre yükseklikte 96 adet kule ve 32 kapıya sahip olması dolayısıyla eşi olmayan bir savunma hattı tanımlamıştır.

Bizans döneminden bu yana ayakta olan kara surları, İstanbul’un fethedildiği 1453’te savunma işlevini yitirmesinin ardından güvenlik ve gümrük gibi amaçlarla kullanılarak kent hayatına dahil edilmiştir. Fakat İstanbul’un modernleşmesi adına girişimlerin yapıldığı 1900’lü yılların başlarında kara surlarının yıkılarak bulunduğu güzergaha Avrupa örneklerindeki gibi bir çevre yolu yapılması önerilmiştir. Gelen tepkiler üzerine vazgeçilen söz konusu öneri, kara surlarının 1912 yılında eski eser statüsünde koruma altına alınmasına vesile olmuştur. Belirtilen süreci takiben hazırlanan birçok planın uygulanmaması ise kara surlarının bakımsız kalarak kısmi restorasyonlara maruz kalmasına sebebiyet vermiştir. 1950’lerde motorlu taşıtların geçişi için yeterli genişlikte olmayan sur kapılarında yıkımlar gerçekleştirilmiş, yapılan müdahaleler kara surlarıyla tanımlanan kent çeperinin araç hakim kimliğe bürünmesine neden olmuştur. 1981 yılında arkeolojik sit alanı ilan edilmesi, surlar ve çevresinde gerçekleşen dönüşümün önünü kesmekte başarılı olamamıştır. Sahip olduğu üstün evrensel değer sebebiyle 1985’te İstanbul’un dünya mirası alanlarından biri olarak UNESCO tarafından koruma altına alınmasıyla ise dönüşümün yavaşladığını söylemek mümkündür. Fakat, dünya miras alanları için hazırlanması zorunlu olan Alan Yönetim Planı’nın 2011 yılına dek tamamlanamaması, geçen süreç boyunca kara surlarını kaçak yapılaşma, ağır sanayi ve gecekondulaşma başlıklarıyla anılır kılmıştır. Bu süreçte yıpranmış olduğu gerekçesiyle yakın çevresinde bulunan mezarlık, bahçe ve bostanlarda çok sayıda yenileme alanı ilan edilerek farklılaşmaya başlayan sur çeperi, tanımsız bir alan halini almıştır. Özgün kimliğe uygun olmayan rant odaklı projelerle yönlendirilen söz konusu radikal dönüşüm, 2018 yılında güncellenen Alan Yönetim Planı’na rağmen sürmektedir. Surların Yedikule komşuluğundaki bir bölümünün geçtiğimiz yıl Millet Bahçesi olması adına başlatılan girişimler bunun bir göstergesidir.

Kara surlarının geçtiğimiz haftalarda yeniden gündeme gelişi ise öncelikle Topkapı ardından da Edirnekapı-Sulukule arasında bulunan sur duvarlarıyla bitişiğindeki burçlarda yaşanan çökmeler sebebiyle gerçekleşmiştir. Bu üzücü durum, günümüzde ne tamamen göz ardı edilen ne de bütüncül bir şekilde korunması adına çalışmalar yapılan belirsiz bir kentsel arayüz halini alan surların geleceği hakkındaki endişeleri gün yüzüne çıkartarak “İstanbul’un kara surlarında neler oluyor?” sorusunu bir kez daha gündeme taşımıştır.

Geçmişte ağırlıkla yangın ve deprem gibi afetler nedeniyle zarar gören kara surları, bugün ilgisizlik sebebiyle kaderine terk edilmiş durumdadır. Geleceği ne yazık ki belirsiz olan bu nitelikli anıt eser hakkında çok sayıda söz ve hak sahibinin bulunması, bütüncül olarak ele alınıp bütünleşik olarak korunması gereken kara surları ve çevresini birden fazla kararın etkisi altında bırakmaktadır. Sözü edilen plansızlık durumunun yanı sıra yoğun araç trafiğine sahne olan bulvarlar, hatalı uygulamalar ve uygunsuz kullanımlar, surları gerek mimari gerekse kentsel ölçekte çözülmesi gereken güncel bir sorun haline getirmiştir. İnsanlığın ortak mirası olan kara surlarının sahip olduğu değerlerle birlikte korunabilmesi için vakit kaybetmeden harekete geçilmesi, uzman ve paydaşların katkı ve katılımıyla her ölçekte çözümlenmiş ayrıntılı bir yol haritası belirlenmesi gerekmektedir.

Bu icerik 1711 defa görüntülenmiştir.