DOSYA
			Mimarlıkta “Modern Mirasın” Korunması: TEDÜ / Türk Eğitim Derneği Üniversitesi
			C. Abdi Güzer, Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü
			
			
			
			
			
			Türkiye’de  koruma ve “kültür varlığı” denince öncelikli olarak akla gelen belli bir yaşın  üzerinde, birkaç nesli aşmış yapı ve çevrelerdir. Geçen yüzyıldan itibaren  kentlerin baskın yüzünü oluşturan ve modern mimarlık anlayışı ile özdeş  yapıların büyük çoğunluğu bir kültür varlığı olarak algılanmaz. Adeta bir gün  geldiğinde yıkılarak yenilenecek potansiyel gelişme, yenilenme, dönüşüm  alanları olarak algılanır. Hele yapının kendisi özgün bir dil barındırmıyorsa  korumaya konu dahi olmaz. Büyük kentlerin çoğu, özellikle merkezî alanlarda Cumhuriyet  sonrası birkaç yapı kuşağına evsahipliği yapmış, gerek yoğunluk ve kat artışları,  gerekse işlev değişiklikleri yık-yap modelini gelenekselleştirmiştir. Bugün  giderek yerleşen “kentsel dönüşüm”, “özelleştirme” gibi kavramlar modern yapı  stokunun yıkılıp yeniden yapılmalarını ivmelendirmiş, modern mimarlığın gözden  çıkarabilir olmasını meşrulaştırmıştır. 
Öte  yandan yapılar kendi mimari değerlerinin ötesinde, kentle kurdukları ilişki ve  kent belleğindeki anlamları ile de değer kazanır. Topyekûn yenileme ve  değiştirme operasyonları sadece yapıların kendilerine değil, aynı zamanda kent  belleğine, kentin kültürel izlerine hasar veren, “sürdürülebilirlik” kavramı  ile çatışmaya açık uygulamalardır. Ankara’da Ulus Çarşısı’nın, İstanbul’da Emek  Sineması’nın yıkılmasına karşı çıkılması, yapıların kendilerinden çok, kent  belleğinde bıraktıkları yer, iz ve kentsel kültürün, aidiyet hissinin  sürdürülebilirliği ile ilişkilidir. Bugün pek çok Avrupa ülkesinde bu kentlilik  bilincinin bir sonucu olarak, yapı stokunun yenilenmesinde kırmızı çizgiler  oluşturulmakta, tekil olarak değerli olmayan pek çok yapı kent üzerindeki  kültürel izleri nedeni ile korumaya alınmaktadır. Bu yapıların arasında “modern  mimarlık mirası” olarak nitelenebilecek çok sayıda yapıyı işaret etmek  olasıdır. Projesini Hüseyin Bütüner’le birlikte gerçekleştirdiğimiz TEDÜ Yerleşkesi,  bu anlamda özgün bir koruma deneyimini, modern mimarlık mirasının ve kent  belleğinin korunmasına yönelik özgün bir araştırmayı temsil etmektedir.
TED  Ankara Koleji Eğitim Kurumu, 1930’lu yılların ikinci yarısında bugün içinde yer  aldığı ve kendi adı ile “Kolej” olarak anılan bölgede bir okul kompleksi  yaptırmaya başlamış, Ziya Gökalp Caddesi’nin kuzey bölgesinde yer alan bu ilk  yerleşkenin yetersiz kalması sonucu,1950’li yıllarda caddenin güney tarafında  yer alan karşı arsa da satın alınarak yerleşke bu bölge içinde  genişletilmiştir. TED Ankara Koleji’nin 2004 yılında kent dışına taşınması ile  bu alan ve yapılar boş kalmış, alternatif değerlendirme senaryoları gündeme  gelmiştir. Bu aşamada Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (KTVKK) kompleks  içinde yer alan yapılardan bazılarını “kentsel bellek” değerlerini öne alarak  tescil etmiş, böylelikle Kolej yapılarının tekil olarak özgün yapısal  özellikleri ile öne çıkıp çıkmadıklarına bakılmaksızın korunması gündeme  gelmiştir. Daha sonra Türk Eğitim Derneği yönetimi, kurmayı düşündüğü  üniversitenin birinci aşaması olarak bu arsa ve yapı stokunu uygun bulmuş,  mevcut yapılara yeniden işlev verilerek değerlendirilmesi, yerleşkenin bir  üniversite yerleşkesine dönüştürülmesi kararı alınmıştır.
TED  Üniversitesi “Kolej” yerleşkesi projesi, birbiriyle süreklilik içinde iki alt  projeden oluşmaktadır. Bugün gerçekleşmiş olan birinci aşama Ziya Gökalp Caddesi’nin  güney yakasında, eski lise kompleksini oluşturan üç ayrı bloğun yıkılmadan  onarılmasını ve yeniden işlevselleştirilmesini içermektedir. 1957 yılında  Hüseyin Güngör Proje Ofisi tarafından tasarlanan iki blok önce kız okulu ve  yatakhanesi sonra lise olarak kullanılmıştır. Bu iki bloğa daha sonra, iki  bloğu birleştiren bir ek blok ile, spor salonu bloğu eklenmiştir. Dört yapı  ortada geniş bir avlu bırakacak biçimde arsanın batı çeperini sararak bir  bütünlük oluşturmaktadır. KTVKK aldığı kararda bu yapıların bir bütün olarak  korunmasını, kente yönelik bellek etkisini oluşturan cephelerine müdahale  edilmeksizin, yapı içlerinde, belli sınırlar içinde düzenlemeler  yapılabileceğini öngörmüştür. Mevcut yapıların bir başka sorunu da, bir yandan  aşınmış olması öte yandan yapıldığı yıllardaki standartları nedeni ile  güçlendirme gereksinimi olmasıdır. Bu çerçeve içinde TEDÜ projesi, herşeyden  önce, mevcut yapısal kısıt ve koşullar ile çağdaş bir üniversite standart ve  beklentileri arasındaki çatışma ve gerilimin azaltılması, bu anlamda bir  uzlaşma arayışı olarak tanımlanabilir.
TEDÜ Yerleşkesi  projesi Kolej’in Ankara kenti ölçeğinde bir eğitim ve kültür ortamı olarak  bıraktığı izleri ve kimliği sürdürme, buna paralel olarak yeni kurulacak olan  üniversiteye yönelik çağdaş bir eğitim ortamı oluşturma çabasını temsil  etmektedir. Burada yapılar ve onların tanımladığı avlu bahçe bir başlangıç  değeri olarak ele alınmış, gerek iç düzenlemelerde gerekse dış mekân  düzenlemelerinde mevcut durumun kendi yerleşik kimliği ile yarışmaksızın yeni  ve çağdaş bir değer oluşturması hedeflenmiştir. Mevcut yapılar taşıyıcı sistem  olarak güçlendirilmiş, asansör kovaları eklenmiş, yangın ve engelsiz yapı  standartları sağlanmış ve enerji verimliliğini öne alan bir yapı standardına  taşınmışlardır. Yapı iç mekânları çağdaş bir üniversite eğitiminin öncelikleri  gözetilerek yeniden ele alınmış, özellikle sosyal mekânlar ve dolaşım alanları  eğitim alanlarının doğal uzantısını oluşturacak biçimde düzenlenmiştir. Çatı  arası geniş açıklık gerektiren stüdyo ve benzeri mekânlara ayrılmış, yeniden  inşa edilmiştir. Geniş açıklıklı bir yapı olan spor salonu konferans ve  toplantı merkezine dönüştürülmüş, spor kompleksinin ikinci aşamada yeni bir  yapı olarak ele alınacağı varsayılmıştır. Kompleksin tanımladığı avlu-bahçe çok  amaçlı açık bir etkinlik alanı olarak değerlendirilmiş, yapı bloklarının çok  noktadan dışa açılarak iç ve dış mekân sürekliliği oluşturulmasına özen  gösterilmiştir. Yapı dış görüntüsü ile özgün kimliğini korurken, iç mekân  malzeme seçimlerinde ve donanım tercihlerinde çağdaş ve yeni bir temsiliyet  ortamı oluşturulması hedeflenmiştir. Üniversitenin bir kent üniversitesi olması  ve yakın çevresi ile bütünleşmesi gözetilerek çevre sınırlarının şeffaf olarak  ele alınması öngörülmüş, çeperde yer alan cam duvarlar yakın çevre ile görsel  süreklilik kuracak biçimde düzenlenmiştir.
2012  eğitim yılında kullanıma açılan üniversite ilk bölüm inşaatı bir yıldan kısa  bir süre içinde tamamlanmıştır. Bu aşamanın sonuç ürünü modern mimarlık  mirasının yeniden işlevselleştirilme ve kazanılmasına yönelik özgün bir  araştırmayı temsil etmektedir. Oluşan yeni kullanım ve yeniden değerlendirilmiş  çevre standartları üniversite yönetimini ikinci etap için cesaretlendirmiş,  karşıda kuzey tarafında yer alan diğer parselin de aynı koruma anlayışı içinde  ele alınmasına karar verilmiştir. Yeni etap, korunacak yapıların yanı sıra yeni  yapılaşmaları da içermekte, ilk etapta eksikliği duyulan spor alanları ve büyük  bir toplantı salonu için yeni olanaklar sunmaktadır. Bu alanda henüz avan proje  aşamasında olan ilk düşünceler, tüm yapılaşmayı, korunacak yapıları ve yeni  blokları, ilk etaba benzer biçimde bir avlu etrafında toplamayı öngörmekte; bu  avlunun altında kompleksin agorası, ana toplantı mekânı gibi  işlevselleştirilecek tipolojik olmayan bir toplantı salonunu içermektedir. Orta  avlu ile yapılar arasında yer alan şeffaf bir örtü, çepeçevre dolaşan bir iç  sokak sistemini tanımlamakta, bu sokaklar yapılaşmanın hem temel dağıtım  sistemini hem de sosyal alanlarını kurgulamaktadır. Bu etabın tamamlanması ile  birlikte TEDÜ, yaklaşık 8 bin öğrenci kapasiteli çağdaş bir kent içi  üniversitesi niteliğine kavuşacak ve ilk kuruluş dönemi hedeflerini  gerçekleştirmiş olacaktır.
TEDÜ  eğitim konusunda arkasına aldığı birikim, deneyim ve kültürü kendi  yerleşkesinin projelendirme sürecine de taşımış, klişeleşmiş yaklaşımlara  alternatif olacak bir süreci işlevselleştirmiştir. Burada “modern mimarlığın”  ve “kent belleğinin” korunmasını gözeterek yeni ve çağdaş çevre yaratılması  düşüncesi, şüphesiz yeniden yapım yönteminden farklı zorluklar ve maliyetler  barındırmaktadır. Ancak üniversitelerin birincil varolma zeminlerinin öncü  araştırmalar gerçekleştirmek olduğu anımsandığında, bu proje elde etme yöntemi  birden fazla anlam kazanmakta, üniversite ve kentin yanı sıra TEDÜ’nün  öncelikli eğitim ortamlarından bir olan mimarlığa yönelik geri beslemeler  sağlamaktadır.
  KÜNYE:
Mimari Proje: 
  Bütüner Mimarlık  (Hüseyin Bütüner) 
  CAGAW (Celal Abdi  Güzer)
İnşaat Mühendisliği Projesi: 
  Aldemir Mühendislik  (Emin Aldemir)
Makina Mühendisliği Projesi: 
  OTM  Mühendislik(Onur Tuğa)
Elektrik Mühendisliği Projesi:
  ÖzayMühendislik  (Kemal Aykaç)
Peyzaj Projesi:
  Bütüner Mimarlık (Münire  Sağat)
Proje Eşgüdüm ve Yapım Yönetimi: 
  Cumhur Nalcıoğlu
Koruma Danışmanı: 
  Lale Özgenel
Mimari Proje Yürütücüsü: 
  Işıl Sencar Ertosun
Görsel Belgeler: 
TEDÜ Arşivi ve Bütüner Mimarlık ve CAGAW Bürosu
			
			
			Bu icerik 10571 defa görüntülenmiştir.