CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI
Yirminci Yüzyıl Modern Mimarlık Mirası Korunmalıdır! DOCOMOMO_Türkiye: 10 Yılın Ardından...
Elvan Altan Ergut, DOCOMOMO_Türkiye Yönetim Kurulu Ankara Temsilcisi
DOCOMOMO_Türkiye Çalışma Grubu, 10. kuruluş yılını bir durum değerlendirmesi ve gelecek öngörülerini tartıştıkları bir etkinlikle kutladı. Grubun yönetim kurulunda yer alan yazar, “Cumhuriyet dönemi mimarlığının da bir parçası olduğu tarihsel sürekliliğin korunabilmesi için yapılı çevre oluşturulmasında temel hedef, belirli tarafların tanımladığı tekil kimliklere hapsolmak yerine, çoğunluğun onayını almış çoğul kimlikli projelerin üretilebilmesi olmalıdır.” diyor.
Yirminci yüzyılda üretilen modern mimarlığın belgelenmesi ve korunması alanında çalışmak üzere 2002 yılında kurulan DOCOMOMO_Türkiye Çalışma Grubu, kuruluşundan bugüne gerçekleştirdiği çalışmaların ve gelecek planlarının tartışıldığı bir etkinlikle onuncu yılını kutladı. 15 Mart 2013 tarihinde Ankara’da TED Üniversitesi’nde düzenlenen “DOCOMOMO_Türkiye: 10 Yılın Ardından” başlıklı etkinlik iki oturum olarak planlanmıştı: Neslihan Dostoğlu’nun başkanlığını yaptığı ilk oturumda, Yönetim Kurulu Üyeleri (1), grubun kuruluş ve işleyiş sistemiyle, belgeleme, koruma ve diğer alanlarda gerçekleştirilen ulusal seçkiyle her sene tematik olarak hazırlanan diğer seçkiler, poster sunuşları, tescil çalışmaları, raporlar, kampanyalar, uluslararası konferans, paneller, konuşmalar gibi geçen on yıl içinde tamamlanan çalışmalar hakkında sunuş yaptılar. Örgütün merkezî işleyişinin ve işlerinin paylaşıldığı bu sunuşların ardından, çeşitli kentlerden gelen katılımcılar bölgelerindeki güncel durumu paylaştılar. (2) Aydan Balamir’in başkanlığını yaptığı ikinci oturumda ise, “DOCOMOMO_Tr’nin geleceği” başlığı altında, örgütlenme alanıyla, etkinlikler, yasal çerçeve ve paylaşım imkânları açısından tanımlanabilecek çalışma alanlarında yapılması gerekenler tartışmaya açıldı.
DOCOMOMO_Türkiye, “Modern hareketin yapılarının, sit alanlarının ve mahallelerinin belgelenmesi ve korunması” hedefiyle 1988 yılında kurulan ve 66 ülkede çalışma grupları olan uluslararası örgütün (3) Türkiye birimi olarak çalışmakta ve bu modern mimarlığın uluslararası ortamda gündeme taşınan sorunlarıyla, bunlara getirilen çözümleri paylaşarak, bu tartışma ve üretim ortamına katkı sağlamaktadır. Uluslararası DOCOMOMO’nun kuruluşundan itibaren geçen 25 yıllık süre içinde diğer uluslararası örgütlerin de konuyu öne çıkardıkları ve modern mirasın önemi ve değeri konusunda genel bir kabulün en azından örgütsel düzeyde oluştuğu görülür: Bu alanda DOCOMOMO’nun kuruluşunu takip eden gelişmeler, Avrupa Konseyi’nin 1991 yılında 20. yüzyıl mimarlık mirasıyla ilgili aldığı tavsiye kararı (4) ve 1990’lı yılların ortasından itibaren de koruma alanında uluslararası en önemli örgüt olan ICOMOS’un bu mirası gündeme taşımasıyla hızlanmıştır. (5) 2002 yılında ise Uluslararası Anıtlar ve Yerleşimler Günü 20. yüzyıl mirasına ithaf edilmiş; aynı yılın Tehdit Altındaki Miras Raporu’nda da bu dönem vurgulanmıştır.
Uluslararası ortamda modern mimarlık mirasına artan ilginin Avrupa merkezli bir değerlendirme içinde kısıtlanmaması, tek bir “modern” yerine “modernler / modernlikler”in varlığının kabulü, DOCOMOMO_Türkiye ve benzeri diğer ülkelerde kurulan örgütlerin başka “modern”lerin bilgisini paylaşmaları sayesinde gerçekleşmektedir. 20. yüzyıla ilginin uluslararası platformda arttığı 2000’li yılların dönümünde, Türkiye’de de konunun hızla gündeme oturduğunu görüyoruz. 2001 yılında Bursa’da Mimarlar Odası Bursa Şubesi tarafından düzenlenen XIII. Uluslararası Yapı ve Yaşam Kongresi’nin teması “20. Yüzyıl Mirası” olarak belirlenmesi ve 2002 yılında ICOMOS’un İstanbul’da düzenlediği “20. Yüzyıl Mimarlık ve Endüstri Mirası” başlıklı toplantı bu süreçte etkili olur. DOCOMOMO_Türkiye Çalışma Grubu da, Türkiye’de modern mirasa ilginin arttığı bu dönemde, 2002 yılında kurulur. (6)
DOCOMOMO_Türkiye’nin çalışma alanı olarak tanımladığı Türkiye’nin 20. yüzyılda mimarlık ürünleri 1970’li yıllardan itibaren çalışılmakta olsa da, çoğunlukla erken Cumhuriyet yıllarının üretimine, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere büyük kentlerdeki ürünlere, bu ürünler arasından özellikle “önemli” sayılan mimarların eserlerine, bu eserler arasından da öncelikle kamusal yapılara odaklanan geleneksel tarihyazımının sınırlarını (7) zorlayarak gelişen yeni çalışmalara katkı sağlayacak en önemli girdilerden biri, dönem ürünlerinin kapsamlı şekilde belgelenmesidir. Türkiye’de arşivleme geleneğinin yaygın olmadığı, birçok yapının temel bilgilerine bile ulaşmanın zor olduğu gözönüne alındığında, DOCOMOMO_Türkiye’nin bu alanda gerçekleştirdiği çalışmaların önemi daha iyi anlaşılır: Kuruluş döneminde hazırladığı envanter çalışması olan “ulusal seçki”nin (8) ve uluslararası örgütün arşivine katkı sağlamak üzere her yıl belirli yapı tipleri için hazırlanan senelik seçkilerin yanı sıra, ulusal bir çalışma olarak “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları” başlığı ile 2004 yılından beri düzenlenen poster sunuşları etkinliği ile Türkiye modern mimarlığının kronolojik ve coğrafi sınırlarını genişleten ve tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek veri birikimi oluşmaktadır.
DOCOMOMO_Türkiye’nin çalışma alanı olan 20. yüzyıl mimarlık mirasına uluslararası bağlamda gittikçe daha fazla sahip çıkılarak korunmasının gerekliliği vurgulanmakta ve başarılı bir şekilde korunan örneklerin sayısı artmaktaysa da, modern mimarlığın korunması konusunda örgütlenmenin başladığı Avrupa ülkelerinde bile bu konuda sorunlar hâlâ yaşanmakta, yıkılan ya da özgün özelliğini kaybedecek derecede değiştirilen örneklerin varlığı devam etmektedir. Türkiye de bu konuda oldukça ciddi sorunlar yaşayan ülkelerden biri olduğu için, DOCOMOMO_Türkiye’nin çalışmaları özellikle koruma alanında yoğunlaşmıştır. Her gün yeni bir yapının yıkılma ya da olumsuz yönde dönüştürülme tehdidi altında olduğu haberiyle harekete geçmek zorunda kalan çalışma grubu, birçok yapının “kültür varlığı” olarak tescillenmesi için çalışmıştır. Koruma kurullarına örgüt olarak tescil için başvurulan örnekler olduğu gibi, başvuru yapan diğer örgütlere destek olunup danışmanlık da yapılmakta, bazı yapıların korunması için kampanyalar düzenlenmekte ya da diğer sivil toplum örgütlerinin düzenlediği kampanyalarda birlikte hareket edilmektedir.
Modern mimarlık ürünlerinin tescillenmesi için yapılan başvuruların çoğunun kabul edilmediği gözönüne alındığında, geçerli yasal tanımların 20. yüzyıl mimarlığının korunması için kısıtlayıcı olduğu, sadece bazı yapıların korunmasını sağlayabildiği, dolayısıyla yasal çerçevede güncellenmelerinin gerekliliği vurgulanmalıdır. 1900 sonrası inşa edilmiş olan yapıların korunmasında ölçütlerin ne olduğu tanımlı değildir. Bu yüzden DOCOMOMO_Türkiye gibi örgütler ve akademik kurumlar tarafından 20. yüzyıl mimarlığının dönemsel ve niteliksel değerlerinin tanımlanması ve koruma ölçütlerinin belirlenmesi büyük önem arz etmektedir.
Öte yandan, 20. yüzyıl mimarlık mirasının belgelenmesi ve korunmasının önündeki en önemli engelin, bu mirasın korunmaya değer olduğunun kabul edilmemesi olduğu söylenebilir. Siyasi ya da iktisadi çıkarlarla kolayca gözardı edilebilen bu mirasın değerleri üzerine toplumsal mutabakat olmadığı gibi, bu yapıların belgelenmesi ve korunmasında yetki sahibi olan mimar, koruma kurulu üyesi, raportör ve bilirkişi gibi uzmanların çoğu da bu konuda bilgi sahibi değildir. Bu koşullarda hızla yok olan ya da olumsuz müdahalelerle özgün durumunu kaybeden modern mimarlık mirasının korunabilmesi için, değerleri konusunda her aşamada eğitici çalışmalar hızlandırılmalıdır. Türkiye’de 20. yüzyıl mimarlık mirasının korunması için toplumsal bilincin geliştirilmesinde modern mimarlık örnekleri üzerine çalışan örgütlerle bağlantıların kurulması, uluslararası belgeler ve örneklerin paylaşılması, konuyla ilgili toplantı ve yayın çalışmalarının yapılması, kullanımı kolay ve kapsamlı bir belgelik oluşturulması vb çalışmalar yardımcı olacaktır. Korumanın uluslararası çerçeveleri yönlendiricidir; bu yüzden, Türkiye örneğini karşılaştırmalı bir bakış açısıyla diğer ülkelerin deneyimleriyle ilişkilendirerek değerlendirmek etkili olacaktır. Ancak, koruma son tahlilde yerel bir etkinlik olabildiği ölçüde başarılı olacağından, temel olarak ulusal ölçekte genel ilkeleri belirleyen, ancak yere ve zamana göre değişecek koşul ve ölçütleri de gözönüne alabilen bir yaklaşımın sürdürülebilmesi, modern mimarlık mirasının korunması için gereklidir. (9)
DOCOMOMO_Türkiye’nin üstlendiği görev tam da bu alanda tanımlanmaktadır: Uluslararası bir örgütün ulusal çalışma grubu olarak bu iki platform arasındaki ilişkileri kurabilirken, yerel ortamın koşul ve ölçütlerini gözönüne alması ve hatta varolan koşul ve ölçütlerin yeniden tanımlanmasında rol alması gereklidir. DOCOMOMO_Türkiye ülke geneline yayılmış olan 100’ün üzerindeki üyesi ve bu üyelerle birlikte çalışan öğrenci üyelerinin gönüllü çalışmalarıyla on yıldır bu hedefler doğrultusunda görev almaktadır. Ancak modern miras konusunda yapılacak işlerin çokluğu ve aciliyeti gözönüne alındığında, yürütülmekte olan çalışmaların artarak ve hızlanarak sürmesi gerekliliği açıkça görülmektedir. “10 Yılın Ardından” etkinliğinin değerlendirmelerinde bu duruma dikkat çekilmiş; yapılmakta olan çalışmaların yaygınlaşması ve etki alanını artırarak sürdürmesi için gerekli görülenler tartışılmış; örgütün daha etkin olabilmesi için atması gereken en önemli adımın, sürdürmekte olduğu çalışmalarda oluşan birikimin yaygın bir ortamda paylaşılmasını sağlamak olduğu vurgulanmıştır.
Öncelikle, seçkiler ve poster sunuşları çerçevesinde derlenen envanterin paylaşıma açılması modern mimarlık alanında çalışanlar için çok değerli veriler sağlayacak; sunulan bilgi birikimi, dönem mimarlığının değerlendirilmesi ve yorumlanması süreçlerinde belirleyici olacaktır. Derlenen envanter verileri modern mimarlık ürünlerinin değerlerinin tanımlanmasında da önemli rol oynayacaktır. Türkiye’nin dört bir yanında üretilen 20. yüzyıl yapılarının özelliklerini daha yakından tanıdıkça, bu yapıların koruma kriterlerinin belirlenmesi kolaylaşacak; tescil ve koruma statülerinin sağlanması için yasal zeminin oluşturulmasına da böylece katkı sağlanacaktır. Çalışma grubu olarak gerçekleştirilen koruma etkinliklerinin bilgisinin daha yaygın şekilde paylaşılması da, benzer şekilde, halihazırda geçerli olan koruma kriterlerini yeniden düşünmenin zeminini oluşturacak; bugüne kadar DOCOMOMO_Türkiye tarafından öne sürülmüş olan koruma gerekçeleri, modern mimarlık yapılarının korunması önündeki yasal engellerin kalkması için katkı sağlayacaktır.
Modern mimarlık yapılarının belgelenmesi ve korunmasını engelleyen yasal, mesleki ve toplumsal algı ile ilgili sorunların çözümü yönünde adımların ancak örgütlenmeyle atılabileceği düşüncesiyle kurulan DOCOMOMO_Türkiye Çalışma Grubu, geçen on yıl içinde gerçekleştirdiği etkinliklerle 20. yüzyıl mirasını Türkiye’nin gündeminde tutmaya çalışmışsa da, modern mimarlık üretiminin kentlerimizi şekillendirmedeki rolünün anlaşıldığını ve bu role değer verildiğini söylemek ne yazık ki hâlâ mümkün değil. 20. yüzyıl modern mimarlığıyla ilgili yaşanan sorunların çözümü önünde çeşitli engeller olduğu görülüyor: Bir yandan, hızlanan kentleşme sürecinde yaşanan olumsuz deneyimler, bu dönemde üretilen mimarlığa karşı genel bir olumsuz önyargı oluşturduğundan, bu süreçte “beton yığınları” olarak tanımlanan yapılı çevreyle özdeşleştirilen modern mimarlığın sevilmesi ve sahiplenilmesi zorlaşmakta. Öte yandan, Türkiye’de muhafazakârlık artıyorsa da, güncel iktisadi yaklaşım yapılı çevrenin korunması yerine dönüştürülmesini tercih ettiğinden, “kentsel dönüşüm” sorgulanamayan sihirli bir kavrama dönüşmüş, 20. yüzyıl yapıları da bu “yenilenme” sürecinde (tarihî olarak en yakın ve en tanıdık olmaları nedeniyle olsa gerek) kolayca gözden çıkarılabilenler arasında yerlerini almış durumdalar.
Modern mimarlık artık “yeni” değil. O yüzden kolayca gözden çıkarılıyor, yok ediliyor. Tarih, kalkınmanın ve büyümenin önünde duramıyor bugün. Ankara’nın nefes alan açık alanı Atatürk Orman Çiftliği, örneğin rant ya da ihtişam getirecek projelere feda edilebiliyor. Siyasi ya da iktisadi amaçlarla ortaya çıkan bu “yeni”ye düşkünlük, yine Ankara’da Atatürk Bulvarı’nın cephelerinin aynılaştırılarak yenilenmesi projesinde örneklendiği gibi, yapılı çevrenin tarih içinde oluşturduğu katmanların yokolmasına neden oluyor. Yıkılmış olan Taksim Kışlası’nın inşa edilmesi ya da Emek Sineması’nın “taşınması” projelerinde örneklenen “eski” olanın yeniden yapılmasıyla üretilen “yeni” mekânlar ise, gerçekliklerini kaybedip temsili hale geliyorlar. Öte yandan, varolanı yıkarak üretilen “yeni” yapıların çoğu yine “eski”ye (ama geçmişin seçilmiş belirli bir dönemine) referansla inşa ediliyorlar; ancak güncel siyasi yönlenmenin “Selçuklu” ya da “Osmanlı” diye tanımladığı bu referanslar, sözü geçen tariî kimliklerin derinliklerine uzanamadıklarından, tek boyutlu ve yüzeysel çerçevelere hapsolan ve anlamları belirsizleşmiş imgeler olmaktan kurtulamıyorlar. “Yeni” düşkünlüğü, yaşanmışlıkların getirdiği çok boyutlu anlamlarla belirlenen çok yönlü kimlikler yerine tektipleşen ve düzlenerek belirli bir anlama sıkıştırılan sığ kimlikler bırakıyor geriye.
Siyasî ve iktisadî yönlenmenin belirleyici olduğu yapı üretim ortamında neyin korunacağı ve neyin yıkılacağı, bağlamsal verilerden bağımsız bir şekilde, salt meslekî çerçeveden tartışılamıyor. Bu ortamda yıkım ya da koruma kararını destekleyenler, meslek alanının dışında söylemlere başvurmak durumunda kalıyorlar. Bu yaklaşımla, 20. yüzyıl mimarlığı tarafsız bir şekilde belirli bir zamanda üretilmiş olan mimarlık olarak tanımlanamıyor; bu dönemde siyasi bir güç olarak ortaya çıkan Cumhuriyet yönetimiyle özdeşleştiriliyor. Aynı şekilde modern mimarlık, 20. yüzyılın yarattığı mimarlık olarak değil, Cumhuriyet yönetiminin modernleşme politikasının bir parçası olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla Türkiye’de 20. yüzyılın ürettiği modern mimarlık, “Cumhuriyet dönemi mimarlığı” olarak değerlendirilip bu çerçevede savunuluyor ya da reddediliyor.
Oysa kentler, tekil kimlikleriyle değil, tarihî katmanlarının birlikteliğiyle oluşan çoğul kimlikleriyle kentlinin hafızasını ve kente ait olma duygusunu oluştururlar. 20. yüzyılın modern mimarlık mirası da, kentlerimizin hafızasının bir parçasını oluşturduğu için korunmalıdır, yaşatılmalıdır.
Belki de artık her şeyi korumayı öncelikli görev olarak almanın, koruma kurulları yerine “yıkım onay kurulları” oluşturarak, ancak yıkılması gerekli görülen yapıların yıkılmasına, diğerlerinin ise tarihsel süreklilikleri içinde ama bakılarak yaşamalarına izin veren bir sistemi kurmanın zamanı gelmiştir. Cumhuriyet dönemi mimarlığının da bir parçası olduğu tarihsel sürekliliğin korunabilmesi için yapılı çevre oluşturulmasında temel hedef, belirli tarafların tanımladığı tekil kimliklere hapsolmak yerine, çoğunluğun onayını almış çoğul kimlikli projelerin üretilebilmesi olmalıdır. Bu tarz bir üretimin gerçekleşmesi ise, kararların “Ben yaptım, oldu” anlayışı ile değil, katılımcı ve demokratik süreçler sonucunda ve toplumu oluşturan farklı duruşları temsil eden sivil, meslekî ve akademik grup ve kişilerin görüşlerine referansla verilmesiyle mümkündür. Türkiye’de 20. yüzyılın modern mimarlık mirasının korunabilmesi, ancak bu şekilde oluşacak bir toplumsal onay ile mümkündür.
Bu ortak anlayışın oluşmasında DOCOMOMO_Türkiye gibi kuruluşların yaygın ve paylaşımcı etkinliklerinin belirleyici olabileceği inancıyla, çalışma grubunun etkinliğinin artarak ve hızlanarak sürmesi hedeflenmektedir.
NOTLAR
1. DOCOMOMO_Türkiye Yönetim Kurulu, eş başkanlar Yıldız Salman ve Ebru Omay Polat, Ankara temsilcisi Elvan Altan Ergut ve sekreter üye Nilüfer Baturayoğlu Yöney’den oluşmaktadır.
2. Sunuşlar, Tuğba Örmecioğlu (Antalya), Neslihan Dostoğlu (Bursa), Deniz Özkut (Eskişehir), Feyzal Özbakan Avcı (İzmir), Burak Asiliskender (Kayseri) ve Çağla Caner (Mersin) tarafından hazırlanmıştı.
3. 1988 yılında Hollanda’da kuruluş fikri oluşan docomomo’nun resmî kuruluş toplantısı 1990 yılında gerçekleştirilmiştir. Bkz. www.docomomo.com
4. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nun üye ülkelere 20. Yüzyıl Mimarlık Mirasının Korunması Hakkında R (91) 13 numaralı tavsiye kararı.
5. ICOMOS’un (International Council on Monuments and Sites) bu alandaki ilk çalışmaları 1995 yılında Finlandiya’da (www.international.icomos.org/20th_heritage/helsinki_1995.htm) [Erişim 19.04.2013] ve 1996 yılında Meksika’da (www.international.icomos.org/20th_heritage/mexico_1996.htm) [Erişim 19.04.2013] 20. yüzyıl mirası üzerine gerçekleştirdiği seminerler ile 2001 yılında tanımlanan “Montreal Action Plan for 20th Century Heritage” ile şekillenmiştir.
6. Salman, Yıldız, Nilüfer Baturayoğlu Yöney, Ebru Omay Polat ve Elvan Altan Ergut, 2013, “Modern Mimarlık Mirasının Korunması ve DOCOMOMO_Türkiye”, Betonart, (der.) D. Özkut, sayı:36, ss.52-57.
7. Ergut, Elvan Altan, 2010, “Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı: Tarihyazımı Üzerine Bir Değerlendirme”, Cumhuriyet'in Mekânları, Zamanları, İnsanları, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve Dipnot ortak yayını.
8. “Ulusal Seçki” şu yapılardan oluşmaktadır: Musiki Muallim Mektebi (Ankara, E. Egli, 1927-1929), Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü, Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuarı (Ankara, T. Jost, 1927-1929), II. Vakıf Apartmanı (Ankara, Mimar A. Kemalettin Bey, 1928-1930), İsmet Paşa Kız Enstitüsü (Ankara, E. Egli, 1930), Tekel Mecidiyeköy Likör Fabrikası (İstanbul, R. Mallet-Stevens, 1930-1931), Florya Cumhurbaşkanlığı Yazlık Köşkü (İstanbul, S. Arkan, 1935-1936), Kozlu Kömür-İş Kompleksi (Zonguldak, S. Arkan, 1935-1936), İstanbul Üniversitesi Observatoryumu (A. H. Holtay, 1934-1936), İnhisarlar Genel Müdürlüğü (Ankara, S. H. Eldem, 1934-1937), Belediyeler Bankası Genel Müdürlüğü (Ankara, S. Arkan, 1935-1937), Karaköy Rıhtımı Terminal Binası (İstanbul, R. Gorbon ve Prof. G. Débés, 1937), Ankara Atatürk Lisesi (B. Taut, 1936-1938), Çubuk I Baraj Gazinosu (Ankara, Nafia Vekâleti Proje Bürosu ve T. Leveau, 1937-1938), Kadıköy Halkevi (İstanbul, R. Güney, 1939), Karatepe Arkeolojik Sit Alanı Kompleksi (Adana, T. Cansever, 1957-1961).
9. Bu değerlendirmenin yapıldığı çalışma için, bkz. Elvan Altan Ergut, 2009, “Değerlendirme: Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı’nın Belgelenmesi ve Korunması”, Korumada Yeni Tanımlar Yeni Kavramlar: Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasının Korunması, (yay. haz.) E. Madran ve E. Altan Ergut, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, ss.91-95.
Bu icerik 12300 defa görüntülenmiştir.