371
MAYIS-HAZİRAN 2013
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Kadıovacık
    Ülkü İnceköse, Selim Sarp Tunçoku, Tonguç Akış
    Yazar sırası ile, Öğr. Gör. Dr. / Doç. Dr. / Öğr. Gör. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü



KÜNYE
DOSYA

Mimarlıkta “Modern Mirasın” Korunması: TEDÜ / Türk Eğitim Derneği Üniversitesi

C. Abdi Güzer, Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

Türkiye’de koruma ve “kültür varlığı” denince öncelikli olarak akla gelen belli bir yaşın üzerinde, birkaç nesli aşmış yapı ve çevrelerdir. Geçen yüzyıldan itibaren kentlerin baskın yüzünü oluşturan ve modern mimarlık anlayışı ile özdeş yapıların büyük çoğunluğu bir kültür varlığı olarak algılanmaz. Adeta bir gün geldiğinde yıkılarak yenilenecek potansiyel gelişme, yenilenme, dönüşüm alanları olarak algılanır. Hele yapının kendisi özgün bir dil barındırmıyorsa korumaya konu dahi olmaz. Büyük kentlerin çoğu, özellikle merkezî alanlarda Cumhuriyet sonrası birkaç yapı kuşağına evsahipliği yapmış, gerek yoğunluk ve kat artışları, gerekse işlev değişiklikleri yık-yap modelini gelenekselleştirmiştir. Bugün giderek yerleşen “kentsel dönüşüm”, “özelleştirme” gibi kavramlar modern yapı stokunun yıkılıp yeniden yapılmalarını ivmelendirmiş, modern mimarlığın gözden çıkarabilir olmasını meşrulaştırmıştır.

Öte yandan yapılar kendi mimari değerlerinin ötesinde, kentle kurdukları ilişki ve kent belleğindeki anlamları ile de değer kazanır. Topyekûn yenileme ve değiştirme operasyonları sadece yapıların kendilerine değil, aynı zamanda kent belleğine, kentin kültürel izlerine hasar veren, “sürdürülebilirlik” kavramı ile çatışmaya açık uygulamalardır. Ankara’da Ulus Çarşısı’nın, İstanbul’da Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı çıkılması, yapıların kendilerinden çok, kent belleğinde bıraktıkları yer, iz ve kentsel kültürün, aidiyet hissinin sürdürülebilirliği ile ilişkilidir. Bugün pek çok Avrupa ülkesinde bu kentlilik bilincinin bir sonucu olarak, yapı stokunun yenilenmesinde kırmızı çizgiler oluşturulmakta, tekil olarak değerli olmayan pek çok yapı kent üzerindeki kültürel izleri nedeni ile korumaya alınmaktadır. Bu yapıların arasında “modern mimarlık mirası” olarak nitelenebilecek çok sayıda yapıyı işaret etmek olasıdır. Projesini Hüseyin Bütüner’le birlikte gerçekleştirdiğimiz TEDÜ Yerleşkesi, bu anlamda özgün bir koruma deneyimini, modern mimarlık mirasının ve kent belleğinin korunmasına yönelik özgün bir araştırmayı temsil etmektedir.

TED Ankara Koleji Eğitim Kurumu, 1930’lu yılların ikinci yarısında bugün içinde yer aldığı ve kendi adı ile “Kolej” olarak anılan bölgede bir okul kompleksi yaptırmaya başlamış, Ziya Gökalp Caddesi’nin kuzey bölgesinde yer alan bu ilk yerleşkenin yetersiz kalması sonucu,1950’li yıllarda caddenin güney tarafında yer alan karşı arsa da satın alınarak yerleşke bu bölge içinde genişletilmiştir. TED Ankara Koleji’nin 2004 yılında kent dışına taşınması ile bu alan ve yapılar boş kalmış, alternatif değerlendirme senaryoları gündeme gelmiştir. Bu aşamada Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (KTVKK) kompleks içinde yer alan yapılardan bazılarını “kentsel bellek” değerlerini öne alarak tescil etmiş, böylelikle Kolej yapılarının tekil olarak özgün yapısal özellikleri ile öne çıkıp çıkmadıklarına bakılmaksızın korunması gündeme gelmiştir. Daha sonra Türk Eğitim Derneği yönetimi, kurmayı düşündüğü üniversitenin birinci aşaması olarak bu arsa ve yapı stokunu uygun bulmuş, mevcut yapılara yeniden işlev verilerek değerlendirilmesi, yerleşkenin bir üniversite yerleşkesine dönüştürülmesi kararı alınmıştır.

TED Üniversitesi “Kolej” yerleşkesi projesi, birbiriyle süreklilik içinde iki alt projeden oluşmaktadır. Bugün gerçekleşmiş olan birinci aşama Ziya Gökalp Caddesi’nin güney yakasında, eski lise kompleksini oluşturan üç ayrı bloğun yıkılmadan onarılmasını ve yeniden işlevselleştirilmesini içermektedir. 1957 yılında Hüseyin Güngör Proje Ofisi tarafından tasarlanan iki blok önce kız okulu ve yatakhanesi sonra lise olarak kullanılmıştır. Bu iki bloğa daha sonra, iki bloğu birleştiren bir ek blok ile, spor salonu bloğu eklenmiştir. Dört yapı ortada geniş bir avlu bırakacak biçimde arsanın batı çeperini sararak bir bütünlük oluşturmaktadır. KTVKK aldığı kararda bu yapıların bir bütün olarak korunmasını, kente yönelik bellek etkisini oluşturan cephelerine müdahale edilmeksizin, yapı içlerinde, belli sınırlar içinde düzenlemeler yapılabileceğini öngörmüştür. Mevcut yapıların bir başka sorunu da, bir yandan aşınmış olması öte yandan yapıldığı yıllardaki standartları nedeni ile güçlendirme gereksinimi olmasıdır. Bu çerçeve içinde TEDÜ projesi, herşeyden önce, mevcut yapısal kısıt ve koşullar ile çağdaş bir üniversite standart ve beklentileri arasındaki çatışma ve gerilimin azaltılması, bu anlamda bir uzlaşma arayışı olarak tanımlanabilir.

TEDÜ Yerleşkesi projesi Kolej’in Ankara kenti ölçeğinde bir eğitim ve kültür ortamı olarak bıraktığı izleri ve kimliği sürdürme, buna paralel olarak yeni kurulacak olan üniversiteye yönelik çağdaş bir eğitim ortamı oluşturma çabasını temsil etmektedir. Burada yapılar ve onların tanımladığı avlu bahçe bir başlangıç değeri olarak ele alınmış, gerek iç düzenlemelerde gerekse dış mekân düzenlemelerinde mevcut durumun kendi yerleşik kimliği ile yarışmaksızın yeni ve çağdaş bir değer oluşturması hedeflenmiştir. Mevcut yapılar taşıyıcı sistem olarak güçlendirilmiş, asansör kovaları eklenmiş, yangın ve engelsiz yapı standartları sağlanmış ve enerji verimliliğini öne alan bir yapı standardına taşınmışlardır. Yapı iç mekânları çağdaş bir üniversite eğitiminin öncelikleri gözetilerek yeniden ele alınmış, özellikle sosyal mekânlar ve dolaşım alanları eğitim alanlarının doğal uzantısını oluşturacak biçimde düzenlenmiştir. Çatı arası geniş açıklık gerektiren stüdyo ve benzeri mekânlara ayrılmış, yeniden inşa edilmiştir. Geniş açıklıklı bir yapı olan spor salonu konferans ve toplantı merkezine dönüştürülmüş, spor kompleksinin ikinci aşamada yeni bir yapı olarak ele alınacağı varsayılmıştır. Kompleksin tanımladığı avlu-bahçe çok amaçlı açık bir etkinlik alanı olarak değerlendirilmiş, yapı bloklarının çok noktadan dışa açılarak iç ve dış mekân sürekliliği oluşturulmasına özen gösterilmiştir. Yapı dış görüntüsü ile özgün kimliğini korurken, iç mekân malzeme seçimlerinde ve donanım tercihlerinde çağdaş ve yeni bir temsiliyet ortamı oluşturulması hedeflenmiştir. Üniversitenin bir kent üniversitesi olması ve yakın çevresi ile bütünleşmesi gözetilerek çevre sınırlarının şeffaf olarak ele alınması öngörülmüş, çeperde yer alan cam duvarlar yakın çevre ile görsel süreklilik kuracak biçimde düzenlenmiştir.

2012 eğitim yılında kullanıma açılan üniversite ilk bölüm inşaatı bir yıldan kısa bir süre içinde tamamlanmıştır. Bu aşamanın sonuç ürünü modern mimarlık mirasının yeniden işlevselleştirilme ve kazanılmasına yönelik özgün bir araştırmayı temsil etmektedir. Oluşan yeni kullanım ve yeniden değerlendirilmiş çevre standartları üniversite yönetimini ikinci etap için cesaretlendirmiş, karşıda kuzey tarafında yer alan diğer parselin de aynı koruma anlayışı içinde ele alınmasına karar verilmiştir. Yeni etap, korunacak yapıların yanı sıra yeni yapılaşmaları da içermekte, ilk etapta eksikliği duyulan spor alanları ve büyük bir toplantı salonu için yeni olanaklar sunmaktadır. Bu alanda henüz avan proje aşamasında olan ilk düşünceler, tüm yapılaşmayı, korunacak yapıları ve yeni blokları, ilk etaba benzer biçimde bir avlu etrafında toplamayı öngörmekte; bu avlunun altında kompleksin agorası, ana toplantı mekânı gibi işlevselleştirilecek tipolojik olmayan bir toplantı salonunu içermektedir. Orta avlu ile yapılar arasında yer alan şeffaf bir örtü, çepeçevre dolaşan bir iç sokak sistemini tanımlamakta, bu sokaklar yapılaşmanın hem temel dağıtım sistemini hem de sosyal alanlarını kurgulamaktadır. Bu etabın tamamlanması ile birlikte TEDÜ, yaklaşık 8 bin öğrenci kapasiteli çağdaş bir kent içi üniversitesi niteliğine kavuşacak ve ilk kuruluş dönemi hedeflerini gerçekleştirmiş olacaktır.

TEDÜ eğitim konusunda arkasına aldığı birikim, deneyim ve kültürü kendi yerleşkesinin projelendirme sürecine de taşımış, klişeleşmiş yaklaşımlara alternatif olacak bir süreci işlevselleştirmiştir. Burada “modern mimarlığın” ve “kent belleğinin” korunmasını gözeterek yeni ve çağdaş çevre yaratılması düşüncesi, şüphesiz yeniden yapım yönteminden farklı zorluklar ve maliyetler barındırmaktadır. Ancak üniversitelerin birincil varolma zeminlerinin öncü araştırmalar gerçekleştirmek olduğu anımsandığında, bu proje elde etme yöntemi birden fazla anlam kazanmakta, üniversite ve kentin yanı sıra TEDÜ’nün öncelikli eğitim ortamlarından bir olan mimarlığa yönelik geri beslemeler sağlamaktadır.

KÜNYE:

Mimari Proje:

Bütüner Mimarlık (Hüseyin Bütüner)

CAGAW (Celal Abdi Güzer)

İnşaat Mühendisliği Projesi:

Aldemir Mühendislik (Emin Aldemir)

Makina Mühendisliği Projesi:

OTM Mühendislik(Onur Tuğa)

Elektrik Mühendisliği Projesi:

ÖzayMühendislik (Kemal Aykaç)

Peyzaj Projesi:

Bütüner Mimarlık (Münire Sağat)

Proje Eşgüdüm ve Yapım Yönetimi:

Cumhur Nalcıoğlu

Koruma Danışmanı:

Lale Özgenel

Mimari Proje Yürütücüsü:

Işıl Sencar Ertosun


Görsel Belgeler:

TEDÜ Arşivi ve Bütüner Mimarlık ve CAGAW Bürosu

Bu icerik 7234 defa görüntülenmiştir.