ANMA
50 Yılı Aşkın Meslek Hayatı: Prof. Ataman Demir
Nevzat Oğuz Özer, Prof. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü
Prof. Ataman Demir’i kaybettik. Demir, Türkiye’nin, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi gibi en eski ve köklü mimarlık eğitimi veren kurumunun 134 yıllık tarihinin yarıya yakın kısmında çalışmış nesiller yetiştirmiş bir eğitimcidir. Bir Bina Bilgisi hocası olarak, 50 yılı aşkın süre boyunca yetiştirdiği öğrencileri mimarlıkla ilk tanıştıran, onlara mimarlığın alfabesini öğretmeye çalışan, bunu hem teorik hem de pratik olarak yapan, nesillerin hafızalarında özel yeri ve anlamı olan bir mimardır. Hocanın sadece kendi kurumunda değil, Anadolu’daki genç ve tecrübesiz kurumların kadrolarının yetişmesinde de önemli katkısı olmuştur.
Hoca en karmaşık mimarlık kavramlarını, biraz da hicvederek, basitleştirerek öğrenciye aktarmayı çok severdi. Empati kurmayı, meselelere öğrenci gözünden bakmayı becerebilen nadir eğitimcilerden biriydi. 60 yıl boyunca, mimarlık eğitiminin lokomotifi “atölyeler”den çıkmamış, emek vermekten çekinmemiştir.
Hoca sadece eğitimci olarak değil aynı zamanda tasarım alanında bir bilim adamı olarak da dikkat çekicidir. Çok iyi bir gözlemci ve arşivciydi. Kendi deyişi ile “tespit” yapmayı önemserdi ve bunun için özellikle fotoğrafı çok büyük bir ustalıkla kullanırdı. Her zaman çok iyi bir fotoğraf arşivine sahip oldu. Diğer taraftan bir dedektif gibi “olaylar”ın, “yerler”in izlerini sürerek, “kelimeler”in altındaki anlamları araştırarak meseleleri açıklamaya çalışırdı. Masasında her zaman bir kitap çalışmasının maketini görebilirdiniz. Yayımlanmış kitapları ve bir o kadar da tasarladığı, hatta maketini yaptığı fakat çeşitli nedenlerle yayınlayamadığı kitap denemeleri olmuştur. Özellikle 1970’li yılların başından başlayarak aramızdan ayrıldığı ana kadar hiçbir zaman peşini bırakmadığı “Antakya” sevdasını çok kapsamlı, birbirinin devamı niteliğindeki iki kitaba dönüştürmüştür: Çağlar İçinde Antakya. Herhalde, Türkiye’de çok az kentin böyle kapsamlı bir monografisi vardır. Antakyalıları çok şanslı bulduğumu söylemeliyim. Ancak Antakyalılar da pırlanta değerindeki tarihî kent merkezi içindeki bir sokağa, onun adını vererek bu borçlarını ödemeye çalışmışlardır. Diğer taraftan, Güzel Sanatlar Akademisi’nde Yabancı Hocalar kitabı, 1929-1958 yılları arasında Güzel Sanat Akademisi’nde çalışan ve Akademi’deki modern sanat eğitimin temellerini atan yabancı hocaları konu almış çok titiz bir çalışmadır.
Hoca hiçbir zaman “yönetim”de çalışmamıştır. Ancak Hoca’nın okul içinde görünmez bir etkisi vardır. Masasının duruşu, masasının önündeki koltuklar, bende, onun en az bir yönetici kadar okulda etkin olduğu izlenimi bırakmıştır. Onu her zaman masasında oturmuş, radyosunu açmış, çalışırken bulabilirdiniz. Bunu bilen meslektaşları, onu ziyaret eder, masasının karşısındaki koltukta oturur, fikir alışverişinde bulunur ve sohbet ederlerdi. Masası adeta okulun bir iletişim noktası gibiydi.
Hocanın benim akademik yaşamımda önemli bir yeri vardır. Özellikle tarihî çevreye olan ilgim nedeniyle beni her zaman desteklemiştir. Önce öğrencisi, sonra ise asistanı olarak yetişmemde payı büyüktür.
Hoca çok şanslı bir insandı; sınıf arkadaşı, meslektaşı, eşi Suna Hanım son ana kadar hep yanındaydı. Ruhu şad olsun…
Bu icerik 3813 defa görüntülenmiştir.