396
TEMMUZ-AĞUSTOS 2017
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNCEL

Mekânın Adaleti, Adaletin Mekânı

Tuna Pektaş, Kültür Üniversitesi Sanat Yönetimi Bölümü Mezunu

Demokratik, ekolojik ve mutlu kentlerde yaşama hakkımız çoğu zaman mücadelesini verince elde ettiğimiz bir imtiyaza dönüşüyor. Bu hakların korunması adına yapılabilecekleri sorgulayan Mekanda Adalet Derneği, yaptığı çalışmalarda farklı disiplinlerin bakış açısıyla yeni sözler üretmeyi başarıyor. Örneğin, dünyadan iyi örnekleri toplayarak umudu çoğaltmaya çalıştıkları “Umut Arşivi”, eksikliğini hissettiğimiz enerjiyi yeniden bulmamız için bir ışık oluyor.

Gezi Parkı direnişinin dördüncü yılındayız. Topraklarımızın gördüğü en görkemli başkaldırının hafızalarımızdaki yeri hâlâ daha çok taze, hâlâ daha ışıl ışıl. Milyonları sokaklara döken öfkenin fitilinin kamusal alanın daralması olması ise bir tesadüf değil. Kentsel-kamusal mücadele ise sokaklarda değil belki ama bir o kadar inançlı ve kararlı bir biçimde sürüyor.

İnsan-mekân ilişkisi tarih boyunca iki boyutlu oldu. Her iktidar kendi kentlerini, mekânlarını yarattı; bir öncekininkileri ise tasfiye etti. İktidarlar kendisini kente ve insanlara dayattı. İnsan kenti şekillendirmeye başladı, kent de insanı. Bu diyalektik hep vardı ve modern toplumun kentleri bu kavganın üzerinde şekillendi, değişti. Modernizm, kamusallığı gerektirdiğinde ise insan ve iktidar ilişkisi daha şiddetli bir çatışmaya döndü. Kentler ve doğa, sermaye talanı ve kamusal bilinç arasındaki mücadeleye sahne oldu. İktidar olmak için modern toplumların kalbi kentler üzerinde tahakküm kurmak zorunlu hale geldi. Türkiye, özellikle de İstanbul gibi... 

İstanbul’un tüm değişimi aslında tarihseldir ve doğrudan bağlantılıdır. Bu kadar kıymetli bir bölge hep bir çatışmayı ve onun dönüşümlerini içerdi. İstanbul’un dönüşümünün biraz daha yakın tarihine bakarsak eğer, dönüşümün başlangıcını tarihî yarımadadan çıkışa kadar getirebiliriz. Değişen çağ İstanbul’u da değiştirir ve genişletmeye başlar. Başlarda görece yavaş olan bu dönüşüm artık inanılmaz bir hızla ilerliyor. Dönüşümün bu kadar hızlı olması belki de kente ve İstanbul’a dair hayatı yeniden düşünmemizi sağlıyor. Değişimin içerisinde bu değişimin doğasını, kamusallığını ve belleğini düşünmeye, kaydetmeye, ona müdahil olmaya çalışıyoruz. 

Mekanda Adalet Derneği ise İstanbul ve ötesinde daha adil, demokratik, ekolojik kent ve kırsal mekânlarda yaşama hedefiyle; disiplinler arası çalışmalar yaparak yenilikçi, nitelikli ve kamusal bilgi üretiyor, biriktiriyor ve paylaşıyor. Ocak 2016’da Mekanda Adalet Derneği’nin girişimiyle kurulan ve online bir yayın olan Beyond İstanbul “mekânda adalet ve umut mekânları” içerikleri üretip paylaşarak çevre-kamusal alan mücadelesinde önemli bir yere şimdiden oturmuş durumda. Sadece kent merkezleri değil tüm ülkedeki talanı, rant sevdasını teşhir ediyor. Yerel ve genel direnişlere desteğini sunuyor. Bilgi topluyor, işliyor ve haberleştiriyor. Seçilen dosya konularında ayrıntılı çalışmalar kaleme alınıyor, yürüyüşler, toplantılar duyuruluyor. Bunu doğrudan mekânda yürüme pratiği ile birlikte yapılıyor. Yürüme pratiğinin yapıldığı mahallelerde mahalle sakinleri ile iletişim kuruluyor, toplanılıyor. Mekânın dönüşümü doğrudan mahalle sakinlerinden öğreniliyor. Mahalle sakinlerinin değişen hayatları, mekâna dair alışkanlıkları ve pratikleri yani belleği kayıt altına alınıyor. 

Enformasyon çağı denilen bu dönemde sağlıklı ve doğru bilgiye ulaşmak çok önemli. Basın yayın organları haber merkezlerinden çok artık birer enformasyon aygıtlarına dönüştüler. Ulusal gazete, televizyonlar, yayınlar kamuoyunu belli konularda yoklamak, tepkilerini kimi verilere göre ölçmek için kullanırlarken, bir yandan da bir ikna aygıtı olarak kullanılıyor. Bu sadece kimi konuların doğrudan dile getirilmesi ile değil, yapılan özel vurgular, PR çalışmaları, reklamlar eliyle uzun vadeli bir manipülasyon aracı olarak tasarlanıyor. Pahalı konut projeleri, lüks yaşam vaatleri, yeni yaşam pazarlamaları kamusal bilinci köreltiyor. İnsanlar parklardan çok AVM'lere ihtiyaçları olduğuna dair bir algıya sürüklenmek isteniyor. Burada kamusal olana kulak kabartan ve onun sözünü güçlendiren bir çalışma olarak Beyond İstanbul faaliyet yürütüyor. Mahalleler Birliği çatısı altındaki mahalle temsilcilerine sosyal medya ve enformasyon hakkında ortak çalışmalar yapıyor. Doğru bilgiye ulaşım ve sağlıklı enformasyon, internet kaynakları hakkında eğitimler veriliyor.

Bunun yanında Mekanda Adalet Derneği, “İstanbul Yollarında Kentsel Politik Ekoloji” başlıklı bu yıl üçüncüsü Temmuz ayında gerçekleşen bir yaz okulu düzenleyerek kent ve ekolojiye dair birlikte çalışmalar ve üretimler yapılıyor. Yöntem olarak ise İstanbul sokaklarında yapılması kent hakkında daha derin bir kavrayışı sağlıyor. 

Zamanımızın en can alıcı konusu ise metropollerin yaşadığı dönüşüm. Beyond İstanbul da bu konuda sözünü esirgemiyor ve kent talanının ekonomik politiğine, mimari skandallarına, sosyal ve toplumsal etkilerine ve tarihselliğine vurgu yaparak görülmeyeni, üzerinden atlanılıp yok sayılanı göstermeye çalışıyor.

Ekolojik rantsal talan İstanbul’un ve Türkiye’nin birçok yerinde çok hızlı ve kontrolsüz biçimde ilerliyor. Tarımsal alanlar, kamusal mekânlar inanılmaz bir hızla rant kapısı haline getiriliyor. Göz görmeyince gönül katlanmasın diye bu değişimlerim gözümüzün önüne getirilmesi durumun vahametini daha net görmemizi sağlıyor. Beyond İstanbul, “Önce ve Sonra” ile dönüşümlerin zamanla kanıksadığımız yanlarının fotoğraflarını gözümüzün önüne getiriyor ve daha bütünlüklü bir bakış açısı sunuyor. Bu çalışmada mekânların ‘dönüşümlerinden’ önceki ve sonraki uydu fotoğrafları biraraya getiriliyor ve bu fotoğraflar dönüşme dair önemli bir veri sunuyor.

Umut Arşivi projesi ise biraz da hep kötü örneklerine şahit olduğumuz kentsel dönüşümlerin aslında kamucu ve kent hayatını canlandıracak ‘iyi’ örneklerini bir dünya haritası üzerinde işaretliyor. Kente dair dünyanın birçok yerinden olan hak arayışlarının, mücadelelerin video arşivini erişime açıyor. Türkiye’de Düzce Umut Evleri ve Karadeniz HES direnişleri gibi yerel-toplumsal birçok konuda geniş bir erişim olanağı sağlıyor. Şuan test aşamasında olan arşiv yakın zamanda erişime açılacak.

Türkiye’de geçtiğimiz yıl en az 1970 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. En küçüğünden en büyüğüne neredeyse bütün durumlarda iş cinayetlerinin faturası ya hayatını kaybeden işçilere ya da teknik görevlilere kesiliyor. İnanılmaz bir kâr hırsının ve rantın olduğu bu sektörde kimi zaman tekil tekil, kimi zaman onlarcası hayatını kaybeden emekçilerin, inşaat suçlarının sadece birer istatistik olarak kalmaması için çalışmalar yürütülüyor. Beyond İstanbul Umut Derneği ile beraber, yürüttükleri “İnşaat Suçları” çalışması ile sermayenin kâr hırsının neden olduğu iş cinayetlerini, hukuksuzlukları teşhir ediyor. Mücadelelere destek oluyor, herkesi destek olmaya çağırıyor. 

Kent hayatında kimi zaman duyduğumuz “2B”, “acele kamulaştırma”, “baz istasyonları” gibi kamu tarafından tam olarak algılanamayabilen kavramları açımlamak için bir çalışma da bulunuyor. “Mahalle Sözlüğü”nde seçilen ve üzerine çokça laf edilen kimi kavram ve sözcükler anlaşılır bir dille açıklanıyor. Burada açıklamaları önemli kılan ise ‘bizim’ taraftan yapılıyor oluşu. Kepçeyle yutturulan yalanlara karşı, kamucu bir pencereden bakış sağlanıyor. İnsanların çevredeki hukuksuzluklara karşı hak arama mücadeleleri teşvik ediliyor, kamusal olana dair bir bilinç yaratılmaya çalışılıyor.

“Gecekondu Gazetesi” çalışması ise kimi zaman onlarca yıl önceki yayınları tarayarak tarihsel notlar düşüyor. Kamuya açılan mekânların haberleri olan gazete kupürleri, kentsel ekolojik meselelere dair kamucu bir yaklaşımla yapılan haberler derlenip ayıklanıyor. Son elli yıla dair bu geniş ve özenli çalışma Yaşar Adnan Adanalı tarafından ve Studio-X Istanbul’un katkılarıyla zenginleştirilip son 80 yılı kapsayan bir biçimde kitaplaştırılıyor. Gecekondulaşmanın ve bunun kentsel gelişmelere etkisine dair haberlerinin, tartışmalarının yer aldığı bu çalışma kentleşme tarihimizde önemli bir noktayı tutuyor. Kentsel dönüşüm süreçlerinin artık İstanbul’un gerçekliği olan gecekondulara ait dokunun dönüşümü ele alınıyor. 

Beyond İstanbul’da köşe yazıları da yer alıyor. Hak arama mücadeleleri, kentsel kamusal bakış açısı ilk ağızlardan dile getiriliyor.

Yakın zamanda ise, en büyük dönüşümün yaşandığı İstanbul'un başına gelenleri tarihsel bir bakış açısı ve güncel siyasetle bağlar kurarak anlatan bir çalışma yayınlandı. Sinan Logie ve Yoann Morvan'ın hazırladığı İstanbul 2023 adlı kitap İletişim Yayınları’ndan çıktı. Bu çalışma İstanbul’un yaşadığı dönüşümü iktidarın politikaları içerisinde bir bağlama oturtarak ele alıyor. 

Çalışmanın kapsamı son 20 yıl ve İstanbul’un kent sınırları içinde kalmayıp; önceki göç dalgalarını, İstanbul’un doğal kaynaklarını, dönüşümün ideolojik ve toplumsal değişimleri de içeren bir bütünlükte ele alıyor. İktidar tarafından sıkça dile getirilen 2023 hedefleri bir propaganda malzemesi olarak ‘çılgın projeler’den oluşuyor. Kanal İstanbul, Üçüncü Boğaz Köprüsü, Osmangazi Köprüsü ve diğerleri, doğanın ve kentin canını okurken, kamu kaynakları ile yapıldığı halde birer lütuf gibi sunulup siyasi rant için kullanılıyor. Çalışma bu noktaya ışık tutuyor.

Önsözde Yaṣar Adnan Adanalı’nın kaleminden, çalışmanın irdelediği soru işaretleri kısaca özetleniyor: “‘Hedef 2023’ün öncelikli adresi ise şüphesiz İstanbul oldu. Bir proje olarak ‘İstanbul 2023’, kenti tarih, topografya, insan, doğa, sınıf gibi bağlamlarından soyutlayan, kentsel mekânı boş bir levha (tabula rasa) olarak ele alan bir hayali anlatır. İstanbul’un, ilhamının bölgenin hızla gelişen petrol zengini kentlerinden alındığı gerçeği ‘yerli ve milli’ söylemi ile kolay kolay saklanamayan ‘mega’ vizyonu; bu vizyon çerçevesinde ardı ardına geliştirilen mega projeleri; bu projeler vasıtasıyla biriktirilen muazzam sermaye; sermaye birikiminin pek de adil olmayan bölüşümü üzerinden konsolide edilen siyasi güç ve sonucunda da iktidarın otoriterleşmesi döngüsü, ‘İstanbul 2023’ hedefinin neye ve kime rağmen yükselmekte olduğu sorusunu da önümüze koyuyor.”

Bunun yanında ise tüm olan bitenin kent hayatına yansımaları da çalışmanın konusunu oluşturuyor. Değişen kent insanlarını da değiştiriyor. Farklı rutinler, yeni eğlence anlayışları, kaybedilen kent belleği insanlar ile kent arasındaki diyalektikte birer başlık olarak öne çıkıyor. Çalışmanın önemli bir yapı taşını da “yürüyüş” oluşturuyor. Sinan Logie ve Yoann Morvan’ın birlikte başladıkları kent yürüyüşü çalışmaya farklı bir bakış açışından gözlem yapma imkanı sağlamış ve zengin bir içerik oluşturmuş. Doğrudan istatistikî bir takım verilere yaslanmadan yaya olarak kentin içine kılcal damarlarına nüfuz etmek ve bunu yaya olarak deneyimlemenin getirdiği bakış açısı çalışmada hissediliyor. Yaygın olarak kafamızda çizdiğimiz sınırların aslında daha geçişken ve iki yönlü olduğu da kitapta dikkat çekilen noktalardan sadece biri. 

Kanallar, köprüler ve bilumum çılgın projeler, İstanbul’un çehresini, hayatlarını, zevklerini de bir biçimde değiştiriyor ve bu da kitabın önemli bir kısmını oluşturuyor. Şehrin periferisinden merkezine uzun yolculuklarla gelen kent sakinleri, yeni eğlence anlayışı, artık İstanbul’un simgelerinden biri haline gelmiş Arap turistler… Tüm olan biten siyasal iktidarın Yeni Osmanlı adını verdiği siyasetin doğrudan sonuçları ve hepsini mükemmel bir şekilde tanımlıyor.

İstanbul'un kuzeyine doğru açılan rant kapısı ise doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşvikiyle oluyor. Artık pazarlanacak yeri kalmayan İstanbul’un sınırları genişliyor ve Kuzey Ormanları’nın yerini duble yollar, kapalı bir kent morfolojisi alırken kentin baş gösteren ekolojik sorunlarına da dikkat çekiliyor.

Yedi bölümden oluşan kitap yaşananları ve etkilerini analiz ederken aynı politik doğrultunun devam etmesi halinde olabileceklere dair de ipuçları sunuyor. Bu incelikli çalışma okuyucuya, İstanbul'a ve onun başına gelenlere dair kapsamlı bir bakış açısı sunuyor.

Son dönemin önemli tartışmalarından olan kent, ekoloji ve toplum ilişkisi üçgenine Mekanda Adalet Derneği’nin çalışmaları önemli bir basamak oluşturuyor. Büyük bir özveri ve emekle hazırlanan içerikler tartışmayı zenginleştirip geliştiriyor. Sinan Logie ve Yoann Morvan’ın çalışması da gözümüzün önünde değişen, dönüşen İstanbul’a tanıklık etmemizi sağlıyor. Bunu da güncel politik ideolojik bağlamda değerlendirerek meselenin arkaplanını, görülmeyen, anlatılmayanını tartışmamıza olanak sağlıyor.

Bu icerik 4539 defa görüntülenmiştir.