396
TEMMUZ-AĞUSTOS 2017
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNCEL

Belleğimizden Bir Yıldız Daha Kaydı: İller Bankası

Sevcan Karadağ, Mimar

1935-1937 yılları arasında dönemin zor ekonomik koşullarına rağmen başlayıp bitirilen İller Bankası binası, 2005 yılına gelindiğinde kapsamlı ve ciddi bütçeli bir restorasyon projesi kapsamında yenilendi, 2017 yılının Haziran ayında ise yeni yapılan bir cami projesinin “önünü kapatıyor” diye yıkıldı. Yazar, ‘dönemin ruhu’ olan bu yıkma politikasını eleştirirken, yerine özgün bir eser konulamamasına dikkat çekiyor.

“Uzun yürüyüşlerin ve uzun sohbetlerin şehridir Ankara. Bugün neredeysem, oranın merkezinde Ankara vardır. Doğrusuyla yanlışıyla. Eksiğiyle fazlasıyla. Kentlerin 'tamamlanmış' ruhları yoktur. O eksik bölüm sizinle tamamlanır. Gençliğimde kendime ait bölümü ne kadar tamamlayabildim bilmiyorum. Herkes yaşadığı coğrafyaya kendi ruhundan bir şey üfler. Coğrafya da ona tabii. Karşılıklı bir ilişki bu.”

Yekta Kopan

Evet, doğru söylüyor Kopan. Karşılıklı ilişkilerimiz vardır yaşadığımız coğrafyayla. Birbirimizin ruhuna üfleriz kentlerimizle. Tabii kentlerinizde ruh kalmışsa yapabilirsiniz bunu. Kentteki yaşanmışlık belleğiniz katledilmemişse henüz... Önünden geçerken aşık olduğunuz yapılarla göz göze gelebiliyorsanız hâlâ... (Resim 1)

Ben gelemiyorum artık. Benim ilk görüşte aşık olduğum yapıyı 16 Haziran 2017 gecesi, arkasından usul usul katletmeye başladılar. Halen anlayamıyorum nasıl bir zihniyet o naif yapıyı, o önündeki güzelim ağaçlarla, sanki biri olmazsa diğeri de olmayacakmış izlenimi veren, o zarif uyumu katleder, neden yok etmek ister? Önünden geçerken başınızı kaldırdığınızda o dalların, cepheye kusursuz bir biçimde sıralanmış o canım giyotin pencereleri okşaması hanginizi etkilemedi? Muhtemelen başını kaldırmaya tenezül etmeyen birilerini etkilemedi. E peki önündeki kaldırımdan yürürken o mütevazi içeri çekilmiş, sanki oradan girdiğinizde yapının büyüsü sizi içine çekecekmiş etkisi veren o girişi de hiç etkilemedi mi? Muhtemelen yine önündeki o kaldırımdan hiç geçmeye de tenezül etmemiş birileri vardı yok edilmesini dikte eden. Yoksa aksi olabilir miydi? (Resim 2)

İller Bankası, elbette genç bir kadının anılarından ibaret değil. Zira kim diyebilir ki tarih, sadece eskiye ait bir anlatıdır ve yaşananların izi bugüne değmemiştir?

İller Bankası, “Atatürk’ün Mimarı” olarak tanınan ve birçok projesini yarışmada ödül alması sonucu gerçekleştiren, yerellikle modernizmi buluşturan, modern mimarlıkla birlikte Türk mimarlığının gelişmesine tasarımlarıyla yeni kapılar açan, erken Cumhuriyet dönemi mimarı Seyfi Arkan yapısıdır. (Resim 3-4)

İKTİDAR “KENT” VE “SANAT”TAN NE ANLIYOR?

-ANLAMIYOR

Kent, insan kimliğini özgürleştiren, esnekliği sağlayan karmaşık bir iletişim ve kültür alanıdır. Ve dolayısıyla iktidarlar için totaliter eğilimlerin su yüzüne çıktığı bir mevkidir.

Yeni bir rejim kurmak, eski olanı yıkmakla başlar. Tüm totoliter rejimlerin arkasındaki hikâye budur. Sanat ve mimarinin kitleleri etkileme gücü iktidarlarca, hele ki yeni rejim kurmak için ortaya çıkan diktatörlerce çok yoğun kullanılmıştır tarihte. Özellikle Naziler, buna iyi bir örnek oluşturacaktır. Almanya gibi ileri bir sanayi ülkesinin yüzyıllara dayanan sanatsal birikimini arkasına alan bir Führer için iktidar yanlısı bir sanat çevresi yaratmak hiç de zor olmayabilir. Devasa mimari yapılar, besteciler, heykeltıraşlarla ülkeyi faşist bir sanat galerisine dönüştürebilirsiniz. Ancak az ve geç gelişmiş, burjuva sanatı da henüz gelişememiş bir ülkenin reisi iseniz işiniz biraz zor olabilir.

Nefretle heykelleri yıktıran, estetik değeri tartışılmaz heykelleri meydanlardan kaldırtan bir cüret yıkmasına yıkıyor, ancak yerine bir şey de koyamıyor. İktidar yeni bir sanat anlayışı geliştirmiş durumda: “Yık ve bırak”. Sanattan da sanatçıdan da haz etmiyorlar. Baleye bel altı deniliyor, heykeller yıkılıyor, galeriler içkili olduğu için eli sopalılarca basılıyor, tiyatro ve sinemaya sansür uygulanıyor, muhalif sanatçılar görevinden alınıyor. Okullardaki ve üniversitelerdeki konser ve şenlikler yasaklanıyor.

Kentlerimize dair, “toplum yararına” kendilerinden başkalarının daha iyi fikirler üretemeyeceği saplantısına kapılanlar; bugün kent tarihini beğenmeyerek yok sayma yoluna gidiyor ve yerine gündelik heveslerin ürettiği, onların dilinden konuşmak gerekirse, “ucube”leri kondurarak ve üstelik bunu da “milletin iradesi”ymiş gibi pazarlayarak varlıklarını devam ettirme çabasına giriyorlar.


BELLEK KATLİ

Bir ulusu dönüştürmek bireyiyle, kültürüyle; o toplumun eski düzen anılarına savaş ilan etmektir. 20. yüzyıl başlarında Maurice Halbwachs “toplumsal bellek” teorisini ortaya attığından beri tüm politik ve ideolojik darbeleri toplumsal belleğimize alıyoruz.

Şu an siyasi varlığını sürdürmek için yeni bir ulus yapılandırma sürecine giren bir iktidar görüyoruz. İstemediği rejimin yapılarını yıkan, istediği toplumsal düzenin sürekliliğini yaratmak için de kendi mekânlarını(!) yaratma çabasına giren bir iktidar. Keşke yaratabilse.

Bugün o Hergele Meydanı’ndaki devasa cami adeta bağırıyor: “Ben erki temsil ediyorum ve İller Bankası'na tecavüz ediyorum.”

Ne yazık ki sadece İller Bankası da rant sevdasını karşılamaya yetmiyor.

Hürriyet gazetesi binasının mimarı Aydın Boysan 2012 yılı Mayıs ayında Hürriyet’in binadan taşınmasıyla ilgili olarak verdiği röportajda binanın yıkılma olasılığına ilişkin olarak şunları söylemişti: “Garip bir hadisedir, bir mimarın eserlerinin yıkıldığını görmesi, yakınlarının ölümünü yaşaması gibi bir haldir. Bu lafı yaşamayan anlamaz zaten. Sanırlar ki tuluat tiyatrosu lakırdısıdır bu. Ama tuluat tiyatrosu anlayışı bu kafalarda vardır.”

Röportajdan sonraki Aralık ayında da Hürriyet gazetesi binası ne yazık ki yıkılmıştı.

Yine aynı ay, Ankara Sıhhiye’deki Etibank Genel Müdürlüğü binası yıkıldı. (Resim 6)

4 ay önce Karaköy Yolcu Salonu yıkıldı. (Resim 7)

Bu ay İller Bankası yıkıldı. (Resim 8)

Gelecek ay peki? Ya da yarın?

Bunu mu bekleyeceğiz? Şimdi sıra hangisinde? Şimdi hangi yapının arkasından içimiz cız edecek, ki nasıl etmesin? Hangi heykel şimdi ucube damgası yiyip yerine kaşar ya da bal heykeli konulacak? Hitit Güneş Anıtı nereye gidecek, yerine Çorum leblebisi mi gelecek, Ankara kedisi heykeli mi dikilecek?

Böyle mi ilerleteceğiz ülkenin sanat tarihini? Kaygılarımız bu kadar ucuz mu olacak sanata dair? Hangi adaleti arayacağız?

Ankara II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun, binanın yıkılarak caminin arkasına taşınması yönünde karar aldığını belirten, yıkımı gerçekleştiren Belediye ekiplerini kutlayan ve muzaffer bir edayla yıkıntının üzerinde poz veren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın elindeki adaleti mi arıyoruz? Adalet mülkün temeli midir, mülkün varsa adalet temelli senin midir?

Gerçekleri algılayacak kadar akıllı ve güçlü olmak zorundayız. Dertlerimiz gerçekle iç içe olmalıdır. Derdimiz çapımızı belirler. Sadece kendimizle uğraşırsak, “ben”i aşamaz aklımız. Sadece bizden olanları savunursak, “biz”den daha büyük olamaz vicdanımız. Bu nedenle sadece size, sizin isteklerinize, sizden olanlara daha yakın olduğu için, kendisinden olmayan ve çıkarlarını savunmayan herkese karşı baskı uygulayan devleti savunamazsınız. Sana yol yapmak için ağacı kesen, sana tren getirmek için kuşları öldüren, seni yüceltmek için senden olmayanları susturan devlet; senin vicdanının dışında kalıyor olamaz.

Hepimizin çocukluğunu, bugününü ve geleceğini çalmak isteyen rantçı sisteme; kâr bürümüş gözlere ve işbirlikçilere engel olmak mecburiyeti hepimizin!

 

 

Bu icerik 2955 defa görüntülenmiştir.