361
EYLÜL-EKİM 2011
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK ELEŞTİRİSİ

AVM Mimarisinde Kabuk Değişimi: M1 MEYDAN MERTER ÜZERİNE

Ayşen Ciravoğlu, Yrd. Doç. Dr., YTÜ Mimarlık Bölümü

MİMARLIK dergisinde “mimarlık eleştirisi” yazılarına, 2010 Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde ödül alan / ödül adayı olan yapılarla devam ediyoruz. Yazar, M1 Meydan Alışveriş Merkezi’ni AVM tipolojileri ve sürdürülebilirlik kriterleri çerçevesinde değerlendiriyor.

Tarihte olduğu gibi bugün de alışveriş eylemi toplumsal yaşamın önemli bir parçası. Geçmişte insan yaşamının sürekliliğini sağlayan zorunlu bir eylemin gerçekleştiği yerler olan alışveriş mekânları, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin kurulması için önemli potansiyeller barındırıyordu. Ticaret, “karum”larda “agora”larda biraraya gelen insanların farklılıklarla karşılaşması için bir fırsattı. Bugün de bu durumun devam ettiğinden söz edebiliriz. Ancak konunun her iki boyutunda da kimi değişimler olduğu okuyucunun dikkatinden kaçmayacaktır.

Günümüzde alışverişin, doğal gereksinimlerin karşılanmasından çok toplumsal ayrıcalığın satın alındığı bir eyleme dönüştüğünü biliyoruz. Baudrillard'a göre gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey, tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inanır. Bu durumda ihtiyaç artık tikel bir nesneye duyulan ihtiyaçtan çok, bir farklılaşma ihtiyacıdır. (1) Bu perspektiften bakıldığında, günümüzde gerek alışveriş eyleminin içeriğinin gerekse de mekânlarının yeni dünya düzenine göre yeniden yapılanmasına şaşırmamak gerekiyor.

Alışveriş eyleminin yarattığı toplumsallıkla ilgili de kimi değişimlerden söz edebiliriz. Yine Baudrillard’a başvurursak, düşünüre göre, uluslararası markaların tüm dünyaya yayıldığı çağımızda, yeni alışveriş merkezleri en geleneksel toplumların tüketim alışkanlıklarını bile değiştiriyor ve insani ilişkiler yerini giderek nesnelerle ilişkiye bırakıyor. (2) Bu noktadaki ironik gelişme ise, tüm bu dönüşüme karşın insanlığın toplumsallığı hâlâ tüketimin tapınaklarında arıyor oluşudur. Bilindiği gibi bugün kamusal mekânların sınırlı olduğu ve/veya giderek ticari alanlara dönüştüğü ülkemiz metropolleri ve benzeri coğrafyalarda alışveriş mekânları neredeyse toplumsal karşılaşmaların biricik ortamını oluşturuyor.

Kuşkusuz AVM’ler sundukları havası koşullandırılmış ortamlarla, günışığından bağımsız aydınlatma düzeniyle, kentin tozundan arınmış mekânlarıyla, kolayca erişimi sağlayan yürüyen merdivenleriyle cazip birer eğlence ve aktivite merkezi. Ancak gelişmeler sadece AVM tipolojisiyle kalmıyor. Bu büyülü ortam giderek bugün havaalanları, müzeler, hastaneler, ulaşım yapıları, okullar, spor merkezleri ve dini yapılara da sızıyor. Bir başka deyişle neredeyse tüm yapı türleri giderek AVM’leşiyor.

Bir yandan tüm yapılar AVM’leşirken, öte yandan AVM’lerin kabuk değiştirdiği söylenebilir. Kuşkusuz bu bütüncül bir yenilenme değil. Tüketim toplumu gereksinimlerinden / dayatmalarından ödün vermeden mekânsal farklılaşmalar yaşandığından söz edilebilir. Bilindiği gibi geleneksel düzende alışveriş eylemi kentte gelişiyordu. Bu tabloda çarşı kentin merkezinde konumlanıyordu. Ancak özellikle Amerika’da 20. yüzyılda banliyölerin ortaya çıkışına paralel biçimde büyük alışveriş merkezleri kent dışında belirmeye başladı. Kent merkezlerinin içini de boşaltan bu durum, kentin, kent dışında konumlanan alışveriş mekânında yeniden kurulabileceği düşüncesini ortaya koyuyordu. (3) Yarattığı insan kalabalığı ve deneyim yoğunluğuyla bunu bir ölçüde karşıladığı da söylenebilir. Ancak mekânsal açıdan bu “yapma çevre”, sorunları da beraberinde getirdi.

Kuşkusuz yaşanılan sorunlar alışveriş eyleminin tekrar kent merkezlerine yönelmesini sağlamadı. Onun yerine “sınırsız bir iç-mekân” (4) izlenimi veren kapalı kutu AVM’leri dönüştürme çabaları başladı. Artık kullanıcılar için dış mekânla / doğayla bütünleşme gereksinimi, laboratuvar ortamında yetiştirilen, kurutulan ve sonra bir plastik boruya geçirilen “gerçek” palmiye yapraklarının yarattığı bir yanılsama ya da daha iyisi saksı içindeki “gerçek” bitkilerle karşılanamayacak kadar güçlüydü. Bu nedenle geleneksel çarşıya benzetim yaparcasına dış mekânla bütünleşmiş, doğal ışık ve hava alabilen örnekler giderek çoğalmaya başladı.

Bu kapsamda başarılı bir örneğe Mimarlık dergisi sayfalarında (5) daha önce yer verilmişti. Foreign Office Architects (FOA) tarafından tasarlanan Ümraniye Meydan AVM’nin bu anlamda öncü bir çalışma olduğundan söz etmiştik. Ümraniye Meydan’ın açılışından tam iki yıl sonra Ağustos 2009’da bu örneklere bir yenisi daha eklendi. Yeniliklere açık olduğu görülen Ümraniye Meydan’ın yatırımcı grubunun (Metro Grup) yeni bir girişimi olan Merter’deki M1 Meydan AVM, ülkemizin önde gelen mimarları Melkan Gürsel ve Murat Tabanlıoğlu tarafından tasarlandı.

 

Yapıyla İlgili Bilgiler

M1 Meydan Merter AVM, İstanbul’un Bahçelievler ilçesinde konut dokusunun ve dolayısıyla AVM’lerin yoğunlaştığı bir bölgede konumlanıyor. AVM, D-100 karayolu Merter köprülü kavşağına yakın, Eski Londra Asfaltına komşu bir araziye yerleşmiş. Arazinin diğer komşuları Efes Pilsen Bira Fabrikası, Emlak Konut Sitesi ve Ağaoğlu’nun olduğu söylenen inşaat sahası. Kale AVM, Metro Market ve Merter Keresteciler Sitesi de yine alana oldukça yakın bir konumda bulunuyorlar. 45.000 m2’ye kurulu, 1320 araçlık otoparkı bulunan AVM’nin batı ucunda konut dokusu, doğu ucunda ise tramvay durağı ve kaynaklarda belediyeyle işbirliği içinde yapılmış olduğundan söz edilen bir park bulunuyor.

Mimari proje açıklama raporundan da anlaşılacağı gibi, yapının öne çıkan üç özelliği bulunuyor: Bunlardan ilki, binayı doğu-batı yönünde ikiye ayıran iç geçit, pasaj. Konut dokusuyla tramvay durağını birbirine bağlamak hedefiyle oluşturulan bu yapı boşluğu, sabah 6’dan gece 12’ye dek kapılarını kente açıyor. Yapının öne çıkan ikinci özelliği ise, sözü geçen pasajı istendiğinde bir sokak havasına büründürebilen açılıp kapanabilir çatısı. Yağmur sensörleriyle ya da isteğe bağlı olarak 8 dakikada açılıp kapanabildiği belirtilen cam tavan, 800 m2’lik bir kayar çatı. Kaynaklara bakılırsa çatının açılıp kapanabilir özelliği iklim kontrolü amacıyla da kullanılıyor. Yapının üçüncü özelliği ise, çatısında bulunan güneş kolektörleriyle sıcak su elde edilmesi ve bunun yapının ısıtma ve soğutması için kullanılabiliyor olması. Tüm bu özelliklerin biraraya gelişi, mimarlara ve yatırımcıya bakılırsa yapıyı sürdürülebilir kılmak için yeterli.

Dilerseniz bu sözü geçen konuları aşağıdaki başlıklarda ayrıntıyla değerlendirelim.

GEÇİT: Kamusal Mekân-AVM İlişkisi

Ülkemizde farklı kimliklerin özgürce varolabileceği herkese açık kamusal mekânların sınırlılığından sanırım söz etmeye gerek yok. Üstelik bu sınırlı mekânların da giderek daha fazla gözetim altında tutuluyor olması, kamusal olanı toplumsal yaşamdan dışlayan en önemli etken. Bu nedenle kamusal mekân kültürünün gelişkin olmadığı bizim gibi coğrafyalarda bu sınırlılığı AVM’lerin ortadan kaldırmaya çalışmasına şaşırmamak gerekiyor. Hava karardığında parkların kapılarına zincir vurulurken, mağazalar kapansa dahi içinden geçilebilen AVM’lerin ortaya çıkışı tuhaf bir ironi barındırıyor.

M1 Meydan Merter’in bu anlamda yaptığı en büyük katkı, içinden sorgusuz sualsiz geçilen bir mekânı kente terk ederek gerek kamusal mekân-AVM ilişkisine yeni bir bakış getirmesi, gerekse de güvenlik kameraları ve güvenlik görevlileri tarafından terörize edilen günlük yaşamı bir parça da olsa özgürleştirmesidir.

Bu düzenlemenin ilke olarak AVM’nin doğusunda kalan tramvay durağıyla batısındaki kentsel dokuyu birleştirme çabalarının bir parçası olduğundan söz etmiştik. Burada çoğunlukla otoyollarla çevrili bir alanda sadece araçla erişimin bulunduğu ve yakın çevresinden yaya erişiminin sağlanamadığı AVM geleneğinin oldukça dışında bir uygulamayla karşı karşıya olduğumuzu belirtmeliyiz.

AVM’ye yaya erişimini sağlamak üzere alanın batısındaki ana giriş, yol kotundan birkaç basamakla inilerek kullanıcıları mekânın içine çekecek şekilde tasarlanmış. Buradan geçerek yapıya yaklaşanlar yapıya girer girmez kendilerini bir boşluğun içinde buluyorlar. Bu geçit, mekânsal niteliklerinin yanı sıra, hem kentteki temel bir ihtiyaca yanıt veren, hem de içinden geçenlerin AVM’ye daha fazla dahil olmalarını sağlayan bir düzenleme gibi görünüyor. Üzeri hava koşullarına bağlı olarak açılıp kapanabilen bu mekân bir sokak işlevi görüyor. Ancak alanın doğusu ve batısı arasındaki 8 metrelik kot farkı, kullanıcıların hemzemin biçimde tramvay durağına erişmelerini engelliyor. Tasarımcılar bu engeli yürüyen merdivenler ile aşmaya çalışmışlar. Ancak burada yaya erişimini sağlama üzerine yapılan olumlu katkıların sınırlı kaldığını söylemek mümkün.

Kentliyi toplu taşımayla bütünleştirme iddiasında olan bu binada yayanın önüne çıkabilecek pek çok olası engelden söz edebiliriz: Örneğin Eski Londra Asfaltı olarak bilinen, üzerinde 3’er şeritten 6 şerit bulunduran ve yaya geçişi için herhangi bir önlem alınmamış olan karayolunu aşarak AVM’ye girebilirseniz, yürüyen merdivenlerle alt kota geçtikten sonra bu kez de AVM’nin otoparkını kat etmelisiniz. Bundan sonra belediyeyle işbirliği içinde AVM’nin doğusunda inşa edilen parka erişiyorsunuz, ancak tramvay durağı için hâlâ önünüzde 4 şeritli bir karayolu daha bulunuyor.

Kuşkusuz bu iyi niyetli düzenlemenin önündeki engel karayollarıyla çevrili arsanın ortasında konumlanan yapı ve etrafını üç yönden çevreleyen otopark alanlarından oluşan şemanın yaya dostu bir yapılanmaya olanak tanımamasıdır. Binayı üst üste iki kez sarmalayan araçlar yayayı seçeneksizleştiriyor, böylelikle oluşturulan sokak doğu yönünde Uçak Caddesi’nin devamı gibi işlerken, tramvay durağı yönünde sürekliliğinin sağlanamaması nedeniyle AVM’nin avlusu olmaktan öteye geçemiyor. Dahası kışın hem çatısının hem de giriş çıkışlarının kapatılabileceği düşünülen pasaj, bütünüyle kapalı bir AVM’ye dönüşebileceğinin sinyallerini veriyor. Ayrıca yapının sokak aracılığıyla kentle bütünleşme çabasını destekleyen biçimde ortaya çıkan, binanın dış konturunu izleyen saçaklar ve bunların yarattığı korunaklı yarı açık mekânlar, çevrede yaratılabilecek çekim noktalarıyla bütünleşebilecekken, bugünkü kullanımında böyle bir düzenleme göze çarpmıyor.

“Meydan”da Toplumsallaşma Olası mı?

Sözü geçen geçit / sokak / avlu, M1 Meydan Merter AVM isminde de vurgu yapıldığı gibi bir meydan-buluşma noktası yaratabiliyor mu? Bunu söylemek oldukça zor görünüyor. Gerek boşluğun boyutları, gerekse burada yapılan mekânsal düzenlemeler (durak noktaları, nişler, dinlenme birimleri) kentlinin biraraya gelebileceği bir “meydan” potansiyeli taşımıyor. Sokak izlenimi veren geçit, duraklanan değil içinden geçilen bir mekânı daha çok özendiriyor. Bu açıdan baktığımızda merkezin adındaki “meydan” yerine “pasaj” kavramı üzerinden tasarımın kavramsal altyapısının kurulmuş olmasının çok da yanlış olduğunu söylemek mümkün gözükmüyor. Çünkü bilindiği gibi İstanbullular geleneksel olarak kamusal mekânları çoğunlukla duraklanan değil, içinden geçilen mekânlar (6) olarak kullanıyorlar.

Şematikleşen AVM’ler

Bilindiği gibi birer şemaya indirgenen AVM yapıları yatırımcıları memnun ettiği ölçüde kullanıcıları ve tasarımcıları mutsuz ediyor. Oysa M1 Meydan Merter AVM’de yapının doğrusal bir iz tarafından parçalanması, beraberinde klasik AVM şemalarının dışına çıkılmayı getirmiş. Bilindiği gibi AVM’lerin tasarımında ön plana çıkan en önemli özellik, kullanıcının (müşteri) farkına varmadan mümkün olan en uzun mesafeyi katetmesi ve böylelikle en fazla sayıda dükkânın önünden geçmesidir. Ancak Melkan Gürsel ve Murat Tabanlıoğlu’nun geçit-AVM yaklaşımı, tüm mağazaların algılanabilirliğinden ödün vermeden planın olabildiğince net ve okunaklı düzenlenmesini sağlamış. Bu da kullanıcı dostu bir mekânla sonuçlanmış.

Sürdürülebilirlik: Söylem ve Uygulama

“Sürdürülebilirlik” bilindiği gibi çok geniş bir kavram. Ekolojik, ekonomik ve toplumsal açılımları olan tanımın siyasi zeminlerde üretilmiş olması, mimariye uyarlanması aşamasında pek çok algı sorununu beraberinde getiriyor. Yine de yapılan basit bir mekânsal düzenlemenin çevreye etkisinin muazzam boyutlarda olabileceği düşüncesi giderek kamuoyunda benimsendikçe, tasarımcıların çevresel konuları gündemlerine almaya başladıklarından söz edilebilir. Ancak bu durumun zaman içinde kimi kalıpları ürettiği de gözden kaçmayacaktır. Dahası tasarımcıların alışılmış uygulamaların çevreci niteliklere dönüşmesi için söylemler ürettiğine de tanık oluyoruz.

Örneğin kanımca M1 Meydan AVM’nin açılır kapanır cam çatısı, yarattığı iklimsel kontrolden çok dış mekânla bütünleşmeye imkân tanıması bakımından öne çıkmaktadır. Çünkü örneğin kış aylarında ısı kazancı açısından ideal olabilecek cam çatı çözümünün yaz aylarında cam açık konumdayken herhangi bir gölgelendirme sağlamadığı için mekânın serinlemesine etkisi sınırlı olacaktır. Benzer biçimde, bu alanın yazın sağladığı doğal havalandırmanın kış aylarında kapalı konumdayken nasıl işleyeceği tartışmalıdır.

Yapıda güneş enerjisinin kullanımı olumlu bir uygulama olmakla birlikte sistemin verimliliğine ilişkin bilginin kamuoyuyla paylaşılmaması nedeniyle bu konuda bir yorum yapmak imkânsızlaşıyor. Güneşten elde edilen sıcak suyun mekânın iklimlendirilmesi amacıyla kullanımının ülkemizde yaygın bir uygulama olduğunu burada anımsatmakta yarar var. Üstelik yapının toplam enerji ihtiyacının ne kadarının bu şekilde karşılandığı sorusu da yanıtsız kalıyor.

Özetle yukarıda aktarılanlar yapılarda sürdürülebilirlikle ilgili alınabilecek yüzü aşkın önlemler setinin sadece birkaçıdır. Üstelik bunlardan biri olan güneş toplaçları uygulaması bir tasarım çözümünden çok mühendislik çalışmasına yakın durmaktadır. Diğer konular ise her yapı türünde gözetilmesi gereken doğal çözümlerdir. Tüm bunları yeni bir kavram altında tartışmaya açmak ise sürdürülebilirlik söyleminin içini boşaltmaktadır. Kanımca sürdürülebilirliğin çok boyutlu açılımlarıyla ülkemizde henüz anlaşılamamış bir kavram olduğu böylelikle açıkça okunmaktadır.

Yapının Arkitektonik Niteliği

M1 Meydan Merter AVM’nin kanımca AVM literatürüne yaptığı en önemli katkı, bu yapı türünün mimari bir dil kullanılarak gerçekleştirilebileceğini kanıtlamasıdır. Farklı öncelikler ve yeni gündemler nedeniyle gözardı edilen yapının arkitektonik niteliklerinin bu örnekte başarıyla sonuca taşındığından söz etmek olasıdır. Bilindiği gibi AVM’ler mekânları “büyülü” kılabilmenin yolunu sıklıkla malzeme kalabalığında arıyorlar. Yan yana onlarca yapı malzemesinin adeta “sergilendiği” yapılar kuşkusuz zihinlerde belirgin bir imaj bırakamıyor. Oysa M1 Meydan Merter AVM’nin uzayıp giden saçakları, oluşturulan yarı açık mekânları, malzemenin olduğu gibi bırakıldığı strüktürel elemanları ve benzeri mimari düzenlemeleri yapının belirli bir çizgisi olduğunu ayırt etmemizi sağlıyor. Böylelikle kanımca mimari mekân duygusunu güçlendirmekle kalmayıp kullanıcılar üzerinde samimi ve dürüst bir yapı izlenimi bırakıyor.

Sonuç

Bugünlerde sürdürülebilir iddiasında olmayan bir yapının kendine bir meşruiyet alanı kazanma olanağının bulunmadığı genel bir kanıdır. M1 Meydan Merter AVM’de de bu söylemin bir devamını görüyoruz. Oysa bu örnekteki ekolojik çözümler, mimarinin önüne çıkacak yönlerinin olmadığını düşündürüyor. Bu nedenle M1 Meydan Merter AVM’nin cesareti, yapay bir çevreci söylemde aranmamalı. Kanımca bu yapının öne çıkan özelliği alışılmış / kalıplaşmış AVM mimarisinin dışına çıkan mekânlarının arkitektonik niteliklerindedir. Üstelik bu, günümüzde pek çok yapıda uygulanagelen mühendislik çözümlerinin mimariye eklemlendirilmesinden daha mimarca bir söylemi içerir. Bir şemaya indirgenmiş alışveriş mimarilerine bir yanıt niteliğindeki bu yapının mimarları, her geçen gün biraz daha parçalanan kentsel ilişkileri yeniden kurma denemesi ve özellikle yapının sessizce keşfedilmeyi bekleyen mekânsal nitelikleri nedeniyle kutlanmalı.

 

NOTLAR

1. Baudrillard, J. 1997, Tüketim Toplumu, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

2. Baudrillard, 1997.

3. Mc Morrough, J. 2001, “City of Shopping”,Harvard Design School Guide to Shopping, (ed.) C. J. Chung, R. Koolhaas,  T.W. Cha, Taschen, Köln, ss.193-202.

4. “Sınırsız iç mekân” tanımının ayrıntıları için bkz. Chung, C.J., R. Koolhaas ve T.W. Cha, (ed.), 2001.

5. Ümraniye Meydan’la ilgili değerlendirme yazısı için bkz. Ciravoğlu, A. 2009, “Sırça Fanus’tan Özgür Ortamlara...”, Mimarlık, sayı:349, Eylül-Ekim, ss.43-46.

6. Türkiye’de kamusal mekânın algılanışı ve kullanışını tarihsel bir perspektiften incelemek için bkz. Tanyeli, U. 2005,  “Kamusal Mekân-Özel Mekân: Türkiye’de Bir Kavram Çiftinin İcadı”, Genişleyen Dünyada Sanat, Kent ve Siyaset: 9. Uluslararası İstanbul Bienali’nden Metinler, İstanbul Kültür Sanat Vakfı, İstanbul, ss.199-209.

 

2010 Ulusal Mimarlık Ödülleri “YAPI DALI ÖDÜL ADAYI”

M1 MEYDAN MERTER ALIŞVERİŞ MERKEZİ, Merter-İstanbul

MİMARLAR

Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, Murat Tabanlıoğlu

(Tabanlıoğlu Mimarlık)

Proje Grubu

Murat Cengiz, Umut Köklü, Zeynep Tarçın Turgay

Genel Koordinatör

Ahmet Ceritoğlu, Mathias Busch

Proje Koordinatörü

Detlev Zeindl

Proje Müdürü

İbrahim Bardakçı

İşveren

Metro Group

Yapımcı

ICS AŞ.

Statik

Balkar İnşaat

Mekanik

GN Mühendislik

Elektrik

HB Teknik Mühendislik

Çelik İşleri

Çekon Mühendislik

Aluminyum Cephe

BSM Alüminyum

Toplam İnşaat Alanı

91.625 m²

Proje Tarihi

2005-2008

Yapım Tarihi

2008-2009

 

Güneş enerjisiyle iklimlendirilen ve açılıp kapanabilen çatısıyla sürdürülebilir çağdaş mimarlık standartlarına sahip yapı, kentin nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu Merter’de konumlanmaktadır. Ulaşım-erişim noktalarını konut alanına bağlayan bir pasaj oluşturmakta ve yakın çevrede yaşayanlara sağladığı gündelik alışveriş kolaylığının yanı sıra kentin farklı bölgelerinden gelenler için de ulaşılabilir bir noktada yer almaktadır. Güneş enerjisinin kullanımı, günışığından optimum yararlanma, yarı açık ve gerektiğinde üstü kapanabilir çatı sistemiyle doğal havalandırma ve böylelikle sağlanan enerji tasarrufu sayesinde ortak alan giderleri düşürülmektedir. Alışveriş merkezinin ortasındaki açıklıkta yer alan sistemle cam tavan, istendiğinde 8 dakika içinde ya da yağmur sensörleri sayesinde otomatik olarak kapanıp açılmaktadır. Kentlinin bir geçit olarak da yararlandığı merkez, interaktif sosyal bir altyapı oluşturur. Çevreye saygılı bir yapı olan alışveriş merkezinin ön kısmına belediye ile işbirliği içerisinde bir park inşa edilmektedir. (Proje Raporundan)

Bu icerik 8893 defa görüntülenmiştir.