381
OCAK-ŞUBAT 2015
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Ildırı: Yerleşilemeyen Köy
    Ela Çil, Yrd. Doç. Dr., İYTE, Mimarlık Bölümü
    F. Nurşen Kul, Yrd. Doç. Dr., İYTE, Mimari Restorasyon Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
KENTSEL PLANLAMA

Atina Kent Merkezinde İki Farklı Kentsel Anklav: Anafiotika ve Eleonas Bölgeleri

Bilge Ulusay Alpay, Yrd. Doç. Dr., MSGSÜ, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
Pelin Gökgür, Doç. Dr., MSGSÜ, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

“Anklav” kavramı “kendini bulunduğu çevreden ayırmış ve kendine özgü özellikleri olan birim / adacık” olarak tanımlanabilecek kentsel kapanım bölgesi anlamında kullanılıyor. Atina’nın iki farklı bölgesini çalışan yazarlar, anklav olarak tanımladıkları Anafiotika ve Eleonas'nın sosyo-kültürel, siyasi, coğrafi ve fiziksel olarak kente kazandırılmasını tartışıyorlar.

Etimolojik olarak anklav sözcüğünün kökeninde Latincede “clavis” yani anahtar veya sürgü anlamına gelen sözcük bulunmaktadır. Buna bağlı olarak “anklav” yine Latincede “inclavatus” yani anahtarla kapatılmış anlamına gelen bir kelimeden türetilmiştir.(1) Anklav, “Bir başka alan veya bölgenin içinde yer alan bir alan veya bölge”, “kendini bulunduğu çevreden ayırmış ve kendine özgü özellikleri olan bir birim, bir adacık” gibi farklı şekillerde tanımlanmaktadır.(2)

Coğrafi bilimlerde önceleri “çevresiyle bağlantıları kopuk olan bölgelerin” durumunu nitelendirmek için kullanılan bu sözcük, daha sonra hareketlilik ve erişilebilirlik kavramıyla anılmaya başlanmıştır. Yani “anklav” belirli bir kullanım için başkalarıyla yeterli bağlantı kapasitesi olmayan kopuk bir bölgeyi temsil etmektedir. Ancak bu konuyla ilgili çalışma yapan bazı kişilere göre, bu tür bölgelerin diğer bölgelerle olan kopukluğu yalnızca ulaşımla ilgili engellerle sınırlı değildir. Ulaşımla ilgili engellere doğal, ekonomik, politik ve kültürel engeller de eklenmektedir. Yani böyle bir bölgenin tanımlanması mekânsal olguların yanı sıra sosyal bir olguyu da gerektirmektedir.(3)

Örneğin, kent-devlet olarak adlandırılan Hong Kong, Vatikan, Monako ve benzeri yerler coğrafi açıdan anklav olarak tanımlanırken, Fribourg Vauban yerleşmesi ekolojik ilkelerin uygulamaya konulduğu farklı bir “kentsel anklav” olarak görülebilmektedir. Marcuse “anklav” sözcüğünü, “belli bir nüfusun, din veya etnik yapıya sahip olan kişilerin ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel ve benzeri değerlerini korumak ve geliştirmek için biraraya geldiği bir mekânsal toplanma bölgesi” olarak tanımlarken, aynı zamanda bu tür bölgelerin kentsel mekânı parçalara ayırmaya yönelik somut bir eğilimi temsil ettiğini belirtmektedir.(4) Anklavlar için yapılan farklı bazı sınıflandırmalar şu şekildedir:

  • Sosyal / Kültürel Anklav: Kültürel olabildiği gibi, gelir düzeyi, ırk ve etnik köken bağlamında da farklılaşmış bölgeler,
  • Siyasi Anklav: Bir ülkenin başka bir ülke tarafından kuşatılmış bir bölgesi.
  • Coğrafi Anklav: George ve Verger’e göre coğrafya sözlüğünde bir alanın pazara erişiminin olmaması olarak tanımlamaktadır. (5) Örneğin, bir yerleşimin veya bir ülkenin denize erişiminin olmaması veya daha özel bir durumda kapalı sitelerin (gated communities) bulunduğu bölgeler.
  • Fiziksel Anklav: Kapalılık, hapsetme, bloke etme anlamına gelmektedir. Mekânsal olarak anklav bölge, kendini çevreleyen alanla bir kesinti içindedir. İsteyerek ya da istemeden dışarıya kapısı / açılımı olmayan bölgelerdir. Fiziksel anklavlar kentsel morfoloji üzerinden analiz edildiğinde ise iki farklı biçimde tanımlanmaktadır:
  • Egzojen (dış kaynaklı) Anklav: Büyük donatılar, tek işlevli merkezler (sanayi alanları, mezarlıklar ve benzeri), ulaşım altyapıları (otoyol, demiryolu ve benzeri) ile kesintiye uğramış bölgeler olabildiği gibi aynı zamanda doğal olarak (akarsu, orman, tarım alanları ve benzeri ile) kesintiye uğramış bölgeler olabilirler.
  • Endojen (iç kaynaklı) Anklav: Kentsel ulaşımla bağlantıları kopuk olan, ulaşımın kısıtlı bir grup tarafından kullanıldığı bölgeler olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda bu bölgeler fiziksel olarak geçirgenliği olmayan, okunabilirlik açısından sorunlu bölgelerdir.(6)

Birçok farklı parametreyi içinde barındıran “anklav” bölgeleri ayrıca büyüklük, biçim, kentsel ve kentleşme örüntüsü ile olan ilişkileri, işlev farklılıkları, çevreyle olan fiziksel bağlantıları gibi parametrelerle de değerlendirilebilmektedir. Sonuç olarak “anklav” sözcüğü makro ve mikro ölçekte farklı anlamları çağrıştıran bir sözcük olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak her türlü anklavı ortak olarak nitelendirebilen olguların “farklılık” ve “kopma / kesinti” olduğu görülmektedir.

Yapılan bu çalışmada Atina’nın kentsel gelişimi kısaca incelenecek ve kent merkezinde yer alan ve “kentsel (fiziksel) anklav” olarak değerlendirilen iki farklı alan, Anafiotika konut yerleşmesi ve Eleonas Sanayi Bölgesi mekânsal olgular üzerinden tartışmaya açılacaktır. Bu alanların seçilme nedenleri Anafiotika’nın kent merkezinde ve Eleonas Sanayi Bölgesi’nin kent merkezine çok yakın bir konumda olması ve barındırdıkları işlevleri, mekânsal büyüklükleri, kentsel morfolojileri açısından birbirlerinden önemli farklılıklar göstermeleri olmuştur.

ATİNA’NIN KENTSEL GELİŞİMİ

Atina (Yunanca: Αθήνα, Athina) Yunanistan’ın başkenti ve yaklaşık dört milyon kişilik nüfusuyla en büyük şehridir. Eski Yunan medeniyetinin de merkezi olan Attika Yarımadası’ndaki Atina kenti, neolitik dönemden bu yana kesintisiz olarak varlığını sürdürmektedir. Bugünkü kentsel gelişme, yeni kentsel yayılma alanları ve eski dokunun değişimiyle kendini göstermektedir. Kentsel büyümenin başlıca nedeni iki dünya savaşı arasında Anadolu’dan gelen göçtür. Savaşlar sonrasında da kırdan kente göç edenler ve Yunan diasporasının getirdiği göç, kentin daha fazla yayılmasına neden olmuştur. 19.yüzyıla kadar mekânsal morfolojisini koruyan Atina kenti, bugün Pire limanı ve ikinci derece merkezlerle bağlantıları sağlayan kentsel merkez işlevini sürdürmektedir. 1987-1995 yine topografik havzanın dışında gelişmeler olmuştur. Doğuda yeni havaalanının bulunduğu Meszoje’ye, batıda Lavrio’ya doğru kıyı boyunca devam eden yol üzerinde gelişmeler devam etmiştir. Atina kentinin gelişiminde en kritik dönem 2004 yılındaki olimpiyat oyunları ile ortaya çıkmıştır. Kentin kuzey yönünde açılan Attiki Odos otoyolu ve kentteki metro ağının genişletilmesi bu döneme rastlamıştır. Yeni metro durakları kent merkezine yakın birtakım yerleşmelerin yenilenmesine neden olmuş, ayrıca açılan otoyol Atina havzası dışındaki kentsel saçaklanmayı başlatırken, yeni bir banliyö bölgesinin ortaya çıkmasını neden olmuştur.

ANAFIOTIKA KONUT YERLEŞMESİ

Anafiotika, Atina kentinin eski tarihî merkezi Plaka’nın içinde yer alan küçük bir mahalledir. (Harita 1) Anafiotika kutsal kaya olarak adlandırılan Akropolis’in hemen altında ve kuzeydoğusunda yer alan küçük bir geçici yerleşim olarak inşa edilmiştir. Akropolis kuzey, güney ve batıda geniş bir yeşilbant ve etrafını çevreleyen yolla ayrılırken, bu durum doğu yönünde hemen eteğinde yer alan bu yerleşmeyle değişik bir yapı göstermektedir. (Resim 1) Atina kentinin en eski yerleşimlerinden biridir.

1840’lı yıllarda King Othon Sarayı'nın yenileme işinde çalışmak üzere Anafi Adası’ndan Atina'ya gelen işçiler tarafından burada ilk evler inşa edilmiştir. İlk iki sakini G. Damigos marangoz ve M. Sigalas inşaat işçisidir. Zaman içerisinde diğer Kiklad Adalarından marangoz, taş ve mermer işçilerinin de gelmesiyle yerleşmeye yeni konutlar eklenmiştir. (Resim 2) 1922 yılında, Atina’ya gelen göçmenler buraya yerleşmeye başlamıştır. 1950 yılında yapılan arkeolojik kazılarda yirmi konut yıkılmış ve 1970 yılında devlet bu alandaki evleri satın almaya başlamıştır. Stratonos’dan Akropolis’e doğru gelen isimsiz küçük sokaklar mevcuttur. Bu alanda bulunan konutlar “Anafiotika 1” ve “Anafiotika 2” olarak adlandırılır. Günümüze kadar ayakta kalabilmiş yaklaşık kırkbeş konut ve iki kilise bulunmaktadır. (Harita 2) Konutların çatılarında kiremit kullanıldığı göze çarpmakta, cephelerinin son derece sade ve beyaz kireçten olduğu görülmektedir. Günümüzde yalnızca altmış kişinin yaşadığı bu yerleşme dip dibe, basit form ve küçük hacimlerden oluşmuş, çoğunlukla tek katlı konutlarıyla, kompakt bir kütle oluşturmaktadır. Yerleşmede ara ara çamaşır yıkama, meyve, sebze kurutma ve benzeri şeyler için kullanılan, ufak avlular mevcuttur. Sokak döşemeleri de kireç taşındandır ve topografyaya uygun merdivenlerden oluşmaktadır. Anafiotika konutları kapı ve duvarları, merdivenli dar sokakları ile tipik Kiklad Adalarının bir yansıması olarak Akropolis’in hemen dibinde sembolik bir unsur olarak varlığını sürdürmektedir.

Anafiotika yerleşmesindeki konutlar Kiklad Adaları mimarisine uygun olarak inşa edilmiştir. Begonvilleri ve farklı çiçekleri, beyaz duvarları ve daracık sokakları ile Atina’nın merkezinde yer alan bu yerleşmenin, insanlara Yunan Adalarındaymış hissini verdiği söylenmektedir. Anafiotika, Atina kentinde geleneksel mimariyi koruyan bir yerleşme olarak görülmektedir. Sıra dışı bir yerleşim olmasından dolayı kente entegre olamamış, biçim ve büyüklüğüyle kentsel bir anklav olarak varlığını sürdürerek bugüne kadar gelmiş özellikli bir konut alanıdır. Anafiotika morfolojisi ve yerleşim yapısı olarak farklı özelliklere sahiptir. Bunlar çok küçük metrekareli konutlar (6 m²), dar sokaklar, özel ve sıkışık bir kentsel doku, topografyayla uyum, konut cephelerindeki renkler, pencereler, kamu ve özel alan birlikteliği gibi özellikler şeklinde görülmektedir. (Resim 3)

Anafiotika “sur dibi” yerleşimleri ile bir anlamda benzerlik taşımaktadır. Yerleşmenin Akropolis yani “yukarıda bulunan şehir” anlamına gelen bir tepenin eteklerinde kurulmuş olması, bu alanın fiziksel olarak korunaklı bir alan olarak görülmesi, tarihî kentle bütünleşme ve kutsal bir alan niteliği taşımasıyla ilintili olabilir. Sosyal açıdan bakıldığında da 1860’lı yıllarda işçi mahallesi olarak kurulan Anafiotika, sur dibi mahallelerinde olduğu gibi farklı bir sosyo-kültürel ve ekonomik toplumu barındırmasıyla da, marjinal yerleşim özelliği taşımaktadır. Ancak günümüze kadar çok iyi korunamayan bu bölge yakın bir tarihte koruma altına alınmıştır. Ayakta kalan konutlardan bazıları yüksek fiyatlarla el değiştirmekte ve senenin bir iki ayı kullanılmaktadır.

Sonuç olarak Anafiotika, 1840’lı yıllarda Anafi Adası’ndan gelen göçmenlerin oluşturduğu, farklı morfolojik yapısı ve içinde barındırdığı farklı yaşam biçimiyle, kentin diğer alanlarından ulaşım bağlantılarının kopuk olmasıyla, sokaklarının yalnızca orada yaşayanlara ait olmasıyla adeta bir çıkmaz sokak etkisi yaratarak, Akropolis’e sırtını dayamış “tarihî / kültürel bir kentsel anklav” olarak varlığını sürdürmektedir. Bu alanın mekânsal ve sosyal açıdan da kendi içine dönük yaşamı, dışarıdan gelen ziyaretçilerle zaman zaman kırılıyor olsa da, konumu dolayısıyla saklı bir alan olarak algılanmaktadır. “Endojen anklav” özelliği taşıyan kentten soyutlanmış Anafiotika yerleşmesi, geçirgenlik ve okunabilirlik açısından da yetersizlikleri olan bir bölge olarak değerlendirilebilir.

Anafiotika yerleşmesi gibi bulunduğu kentlerde mekânsal ve sosyal olarak varlığını sürdüren bu tür “tarihî / kültürel kentsel anklav”ları korumanın temel ilkeleri şu şekilde değerlendirilebilir:

  • Bu bölgelerin barındırdığı farklılıkların (mekânsal, sosyal, ekonomik) gözönüne alınarak değerlendirilmesi,
  • Özellikle ulaşım örüntüsü açısından, bu bölgelerin kentle bütünleşmemesinin bir avantaj olarak görülmesi,
  • Tarihî / kültürel kentsel anklavların, mevcut kentsel dokuya bağlanırken “ayrılan” ve ayrılırken “bağlanan” özel kentsel dokular olduğunun kabul edilmesi.

ELEONAS SANAYİ BÖLGESİ

Osmanlı döneminde Eleonas, zeytinyağı üretimin yapıldığı çok önemli bir bölgedir. Geçmişte verimli topraklara sahip, yeraltı suları ve akarsularla sulanmakta olan bu bölgeyi, doğu-batı aksında ikiye ayıran Kfissos çayı zeytincilik, bağcılık ve sebzeciliğin gelişmesine neden olmuştur. Zaman içinde kuruyan bu çayın üzeri günümüzde bir yolla kapatılmıştır. (Resim 4) Yunanistan’ın kurulmasıyla birlikte 1833 yıllarında büyük altyapı projeleri bu bölgede gerçekleştirilmeye başlanmıştır. 1862 yılında bir gaz fabrikası yapılmış ve bu dönemde zeytinyağı üretimi önemini kaybetmiştir. Kentin bu alana yayılması 19. yüzyıl ortalarından itibaren gerçekleşmiştir. 1919-1922 yıllarında Eleonas Bölgesi’nin çevresine Batı Anadolu’dan gelen Yunanlı göçmenlerin yerleştiği görülmektedir. 1950 ve özellikle 1960 yıllarında süratli bir sanayi gelişimiyle birlikte bölgenin imajı tamamen değişmiştir.(7)

Eleonas Bölgesi “özel bir amaçla ayrılmış” kentsel bir alan özelliği taşıyan, kentin batısında yaklaşık dokuzyüz hektarlık bir alandır. Bölge, ülkenin gelişimine katkıda bulunacak iki ana karayolu ve demiryolu aksının üzerinde, kilit bir noktada yer almaktadır. (Harita 3) Bu alan kent içinde kente yabancılaşmış bir bölge olarak varlığını sürdürürken, aynı zamanda endüstri sonrası sit özellikleri taşıyan ve Atina metropoliten alanında “tanımsız bir alan” oluşturmaktadır. Günümüzde bu bölgede boş yapılar ve parseller, boşaltılmış fabrikalar, ulaşım şirketleri, otobüs depoları, otomobil tamir ve boya atölyeleri, demir hurda alanları, konutlar gibi farklı işlevler yer almaktadır. Bölgeyi çevreleyen anayollar boyunca bürolar, otomobil galerileri ve metropoliten ölçekte ticari merkezler bulunmaktadır. Mevcut durumuyla çok parçalanmış ve farklılaşmış arazi kullanımlarıyla, ulaşım bağlantılarının eksikliğiyle, geçici malzemelerle inşa edilmiş binaların varlığıyla “geçiş yaşayan” bir bölge olarak gözükmektedir. Bölgeyi çevreleyen kentsel dokudan farklılaşan bu alan, metropoliten ölçekte işletilmeyen bir potansiyele sahiptir. (Resim 5)

Eleonas Bölgesi’nde çok az konut adası mevcuttur. Alan sanayi sektörü ve ulaşım sektörü ile birlikte konut yerleşmeleri için çekiciliğini yitirmiştir. Bu bölgede özel ve kamu sektörüne ait farklı yerleşimler, aynı zamanda Roman kampları ve gecekondu özelliği taşıyan konutların varlığı sözkonusudur. Tipolojik açıdan en önemli özelliği alansal büyüklüğü ve yapı bloklarının düzenidir. Sanayi alanlarındaki yapı blokları konut bloklarıyla büyüklük açısından tam bir zıtlık oluşturmaktadır. 1995 yılına kadar planlama alanı dışında kalan Eleonas Bölgesi, tarım alanından sanayi alanına dönüşürken, konut yerleşmelerine pek fazla açılmamıştır. (Harita 4)

Harita 5’te Atina kentindeki tarım topraklarının, yerleşime açılmasıyla ortaya çıkan iki farklı kentsel doku açık bir şekilde görülmektedir. Planlı gelişen konut alanlarında küçük parselli ızgara bir plan görülürken, Eleonas Sanayi Bölgesi büyük adaları, çıkmaz sokakları ve organik dokusuyla plansız bir gelişme örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölge aynı zamanda içinde bulunduğu işlevler dolayısıyla kirli ve kirletici bir alan olarak ekolojik sorunlarla da karşı karşıyadır. Ayrıca üretimin ve ekonomik gelişmenin sanayisizleşme ve ekonomik çöküntüyle ile durmuş olması bu bölgeyi atıl bir duruma getirmiştir. Bu bölgenin en önemli özelliği kentin merkezine çok yakın olması ve yoğun bir şekilde gelişmiş bölgelerle çevrili olmasıdır. Ancak 1995 yılına kadar plan dışı bırakılması çöküntüyü hızlandırmıştır. Hazırlanan nazım imar planla Eleneos Bölgesi, kent içi rezerv yeşil alan (parklar, kollektif tarım bahçeleri, kamusal alanlar) ve Atina kenti için farklı konut alanlarını ve iş merkezlerini kapsayan yeni bir merkez (down-town) olarak planlanmaktadır.(8)

Eleonas Bölgesi büyük ölçekte oluşmuş bir kentsel doku ve çok büyük ölçekte bir kesinti alanı yani “kentsel bir anklav” olarak Atina kentinde varlığını sürdürmektedir. Çevresiyle bağlantı kopuklukları mevcuttur. Bölgeyi çevreleyen geniş yollar yayaların komşu alanlarla bağlantısını büyük ölçüde kesintiye uğratmaktadır. Bu ulaşım koridorları engel oluşturarak yaya geçişlerini kontrol altına almakta ve / veya geçişlerini engellemektedir. Bu anlamda bölge anklav sözcüğünün temelini oluşturan “kopma / kesinti” olgularını içinde barındırmaktadır. Ancak bunun yanı sıra Eleonos’un kentsel dokusunda da birtakım iç engellerin varlığı sözkonusudur. Bunlar bölgenin kuzeybatı güneydoğu yönünde kesen Iera Odos Caddesi ve Petrou Ralli Caddesi’dir. İç kaynaklı kesintilerin bulunması Eleonos Bölgesi’nin aynı zamanda “endojen anklav” özelliği de taşıdığını göstermektedir.

Eleonos Bölgesi kent içinde kalmış işlevsiz sanayi alanlarına örnek oluşturan büyüklüğü, morfolojisi, ulaşım engelleri, çıkmaz sokakları, kentsel dokuda kesintileriyle “kentsel anklav” özelliği taşıyan bir bölgedir. Nazım imar planında da belirtildiği gibi Eleonos Bölgesi endüstriyel kültür mirasıyla korunarak kentle bütünleştirilecektir. Bu bağlamda bölge, barındırdığı sanayi alanlarının dönüşümüyle birlikte mevcut kentsel dokuyla bütünleşerek “kentsel anklav” olma özelliğinden çıkacak ve tekrar kente kazandırılacaktır.

SONUÇ

Bu çalışmada ele alınan iki farklı “kentsel anklav” örneğinin ortak özelliği, her ikisinin de Atina’nın kentsel merkezinde veya çok yakınında yer almasıdır. İlk olarak incelenen Anafiotika konut yerleşmesinin, Atina kentinin en eski yerleşimi olma özelliğiyle, Akropolis’in hemen eteklerinde yer alan konumuyla, yerleşme dokusuyla, mimarisiyle, özellikli bir “tarihî / kültürel kentsel anklav” olarak varlığını sürdürmekte olduğu görülmekte ve bu bağlamda çok göreli tanımlamalarla karşımıza çıkan “anklav” sözcüğüne ,“korunması gereken, tarihî / kültürel kentsel anklav” tanımını da eklemek gerekmektedir. Anafiotika konut yerleşmesinin günümüze kadar gelmesinin en önemli nedenlerinden biri Akropolis gibi önemli bir kültürel / doğal kentsel eşiğin hemen eteklerinde korunaklı bir çıkmazda yer almasıdır.

Ve bu tür alanların “anklav” olarak varlığını sürdürebilmeleri için farklı kentsel alanlarla olan bağlantılarını hep minimumda tutması ve kapalılık özelliklerini kısmen korumaları gerekmektedir.

İkinci olarak ele alınan Eleonas Sanayi Bölgesi ise kent içinde kalmış ve sanayi işlevini yitirmiş, mekânsal ve sosyal çöküntü içinde olan farklı bir “kentsel anklav” örneği oluşturmaktadır. Bu alan barındırdığı işleviyle, çok parçalanmış mekânsal yapısıyla, içinde barındırdığı farklı kentsel dokularıyla, ulaşım altyapısının oluşturduğu engellerle, endüstriyel kültür mirasıyla varlığını sürdüren ancak kente kazandırılması gereken bir “kentsel anklav” özelliği taşımaktadır. Bu alanda da korunması gereken farklı değerlerin ve dokuların olduğu ancak Anafiotika konut bölgesinden farklı olarak, bu alanlarda yapılacak dönüşümle mevcut kentsel dokuyla bütünleşmesinin sağlanması ve sürdürülebilir bir kentsel doku yaratma gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca mekânsal ekzojen ve andojen anklav özelliği taşımaktadır.

Sonuç olarak “anklav” sözcüğünü tanımlayan ortak özelliklerin “farklılık” ve “kopma / kesinti” olduğu ve bu bağlamda incelenen “kentsel anklav” örneklerinin bu özellikleri taşıdığı, ancak bu tür alanların kentsel dokudaki varlıklarını tamamen korumak veya kısmen koruyarak, dönüştürmek gibi farklı şekillerde sürdürmeleri gerektiği görülmektedir.

* Şehircilik jargonunda “enclave urbaine” ya da “urban enclave” olarak kullanılan sözcük grubu, Türkçedeki karşılığıyla “kentsel kapanım bölgesini” ifade etmektedir. Bu makalede latince kökenli olan “anklav” sözcüğünün, yabancı literatürdeki biçimiyle kullanılması uygun görülmüş ve metinde “kentsel anklav” olarak ifadelendirilmiştir.

*Bu çalışmaya destek veren Atina’daki arkadaşlarımız V. Demirel ve N. Topuzoğlu’na çok teşekkür ederiz.

 

KAYNAKÇA

Boquet, M., 2008, “De La Ville Ségréguée Aux Quartiers Enclavés: Quelques Effets De La Politique De La Ville dans Les Banlieues”, TEPP (Travail, Emploi et Politiques Publiques) Kolokyumu, Paris.

Buchon J. A., 1843, La Grèce Continentale et la Morée: Voyage et séjour et études Historiques en 1840 et 1841, Librairie de Charles Gosselin, Paris.

Debrie, J.; Steck, B., 2001, “L’ Enclavement, Réévaluation Théorique et Application à l’Afrique de l’Ouest”, L’Espace Géographique, sayı:1, ss.26-36.

Dictionnaire de Français Larousse (Larousse Fransızca Sözlük)

“Eleonas: Une Enclave Urbaine à Récupérer”. www.crepudmed.eu [Erişim: 03.12.2014]

George, P.; Verger, F., 1996, Dictionnaire de la Géographie, Broché Editions, Paris.

Loudier-Malgouyres, Céline (ed), 2010, L’Enclavement et La Fermeture Des Ensembles d’Habitat Individuel: Première Approche à Partir Des Aspects  Morphologiques En Île-de-France, IAU (Institut d'Aménagement et d'Urbanisme), Ile-de-France.

Marcuse, P., 2001, “Enclaves Yes, Ghettoes, No: Segregation and the State”, Lincoln Institute of Land Policy Konferans Bildirisi.

Öğrenci Projeleri, 2010, Anafotika,School of Architecture, National Technical University, Atina.

Patargias P.A.; Pouloudis A.X., 2002, “The Restauration of the Area of ‘Eleonas’ (Holly Olive Grove) and its Contribution to the Upgrading of the Environment of Attiki”, ISOCARP Konferans Bildirisi, Atina.

Yesguer, H., 2009, Enclavement Des Epaces Ruraux. Approche Géographique de L’Ouverture / Fermeture de Villages de Kabyles, Yayımlanmamış Doktora Tezi,Université de Havre.

www.enveco.gr [Erişim: 03.12.2014]

 

NOTLAR

1. Debrie; Steck, 2001.

2. Dictionnaire de Français Larousse.

3.  Debrie; Steck, 2001.

4. Marcuse, 2001.

5. George; Verger, 1996.

6. IAU,2010.

7. www.crepudmed.eu.

8. www.crepudmed.eu.

Bu icerik 8879 defa görüntülenmiştir.