MİMARLIK GÜNDEM
Felaketle Daha Büyük Felaket Arakesitinde İhmaller ve Alınmayan Önlemler
Doğanay Tolunay, Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Orman Mühendisliği Bölümü
“İklim değişikliğinin riskini artırdığı aşırı hava olaylarından biri de orman yangınları. Ancak iklim değişikliğiyle yükselen sıcaklıkların doğrudan orman yangını çıkmasına yol açmadığını, sadece daha kolay yangın çıkmasına ve çıkan yangınların hızla büyümesine neden olduğunu da eklemek gerek. Çünkü bazen iklim değişikliği afetlerin günah keçisi ilan edilip afetlerin büyümesindeki asıl nedenin biz insanların vurdumduymazlığı, hazırlıksızlığı ve önlem almaması olduğu gözden kaçıyor.”
“Ülkemizde son yıllarda orman yangınlarının geniş alanlarda etkili olmasının temel nedeni insan orman etkileşiminin ve orman içi ile kenarındaki yerleşimlerin artması, enerji tesisi, yol madencilik tesisi, çöplükler gibi yangın riskini arttıran tesislere orman alanlarından çok fazla izin verilmesidir. Yangın mevsiminde kamuoyunun yangınlar konusunda uyarılması, yangın riskinin yükselten tesislere izin verilirken yangın risk değerlendirmesi yapılmaması, mevcut tesislerin kontrol ve denetimlerinin yapılmaması yangın sayısının yükselmesine neden olmuştur. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ise yangın önleyici tedbirler yerine çıkan yangınları en kısa zamanda söndürme şeklinde özetlenebilecek bir yöntem izlemeyi tercih etmiştir.”
Temmuz sonu ve Ağustos ayı başında büyük felaketlerle karşılaştık. Önce ülke tarihinin en büyük orman yangınlarından biriyle, sonrasında ise sellerle onlarca insanımızı kaybettik. Yitirilen diğer canlarla ilgili ise maalesef bilgimiz yok. Bu gibi felaketler aslında giderek artıyor, ama nedenlerini sorgulamıyoruz ya da hatalı teşhis koyuyoruz. Aslında seller, yangınlar, kuraklık gibi afetlere neden olan aşırı hava olaylarının öncelikli nedeni biz insanlarız. Bazen rant için uygun olmayan alanlara yerleşerek, ormanları kesip tarlaya dönüştürerek sellere neden oluyor bazen de düşünmeden camdan atılan bir sigarayla yangın çıkmasına yol açabiliyoruz. Yaptığımız bir şey daha var, o da iklimi değiştirmek. Fosil yakıtları kullanarak, ormanları madene, tarım alanlarını yerleşime dönüştürerek veya sulak alanları kurutarak giderek daha da endüstriyel hale gelen tarım ve hayvancılık faaliyetleriyle -hatta çöplerimizle- atmosferdeki CO2, CH4, N2O ve diğer sera gazı miktarını artırıyoruz. Tüm bunların sonucu olarak ise 1850 yılından bugüne kadar dünyanın ortalama sıcaklığı 1,2 °C kadar arttı. Bu artış ise dünyadaki ekolojik döngülerin bozulmasına neden oldu. Kimi yerlerde artan sıcaklıklarla buharlaşma da arttı, topraklar ve sular kurudu, dolayısıyla kuraklık yaşandı, bazı yerlerde ise atmosferdeki miktarı artan su şiddetli sağanaklara yol açarak selleri şiddetlendirdi, kısaca su döngüsünü değiştirdik. Sonuç olarak seller, kuraklık, orman yangınları, fırtınalar, dolu, sıcak hava dalgası gibi çok sayıda aşırı hava olayının sıklığı, şiddeti ve süresi de arttı, daha da kötüsü gelecekte daha da artacak.
İklim değişikliğinin riskini artırdığı aşırı hava olaylarından biri de orman yangınları. Ancak iklim değişikliğiyle yükselen sıcaklıkların doğrudan orman yangını çıkmasına yol açmadığını, sadece daha kolay yangın çıkmasına ve çıkan yangınların hızla büyümesine neden olduğunu da eklemek gerek. Çünkü bazen iklim değişikliği afetlerin günah keçisi ilan edilip afetlerin büyümesindeki asıl nedenin biz insanların vurdumduymazlığı, hazırlıksızlığı ve önlem almaması olduğu gözden kaçıyor.
İklim değişikliğinin orman yangınları üzerindeki doğrudan etkisi yanıcı madde yükünü artırmak şeklindedir. Biraz daha açılacak olursa bir yerde orman yangını çıkabilmesi için oksijen, yanıcı madde ve ateş olması gerekmekte. O nedenle ateş olmadan yangın çıkması mümkün değildir. İşte iklim değişikliği uzun süren kuraklık, aşırı sıcak havalar ve düşük hava nemi koşullarının şiddetlenmesini sağlayarak otsu türler ve çalıların kurumasına yol açarak yanıcı maddelerin miktarını artırmaktadır. Hatta toprak neminin azalmasıyla ağaçlar zamanından önce yaprak dökmekte, kurumakta, canlı kalsa da dokularının içindeki su miktarı azalmaktadır. Önceden dökülmüş kuru yaprak ve dallar daha da kurumaktadır. Artan bu yanıcı maddelerin tutuşma sıcaklığı ve süresi sıcaklığın ve kuru şartların etkisiyle düşmektedir. Böylece nemliyken tutuşmayan kurumuş otsu bitkiler ya da ağaçlardan dökülen kuru yapraklar artık çok daha kolay tutuşabilmektedir. Ek olarak toprak üstünde başlayan ve örtü yangını olarak adlandırılan yangınların sıcaklığı artmakta ve ağaç tepe tacının da tutuşmasına neden olarak tepe yangını olarak adlandırılan yangınlara dönüşmektedir. Tepe yangınları rüzgarın da etkisiyle çok daha şiddetlenmekte ve hızlanmakta saatte birkaç kilometre hızla ilerleyebilmektedir. Yangınlar daha büyük ve şiddetli olarak devam ettikçe rüzgarla taşınan korlar, yuvarlanan kozalaklar ya da ısının ışınım yoluyla taşınması ile yeni yangınların çıkması da söz konusu olmaktadır. Bu noktadan sonra havadan müdahaleler çok başarılı olmamakta, ancak yangının ilerleme yönünde ağaçlar kesilerek ve çalılar temizlenerek çıplak toprak yüzeyi açığa çıkarılıp yangının yanıcı madde olmayan bu alana geldiğinde kendiliğinden sönmesi sağlanmaktadır. Ayrıca yangınlar hızla ilerlediği ve orman içinde ya da kenarında çok sayıda yerleşim alanı ya da tesis olduğunda buralarda tehdit altında kalmaktadır.
İklim değişikliğinin ormanlardaki böcek, çeşitli zararlılar ve hastalıkların da artışına neden olması beklenmektedir. Ormanlarda artan hastalık ve zararlılar ağaçların kurumasına ve dolayısıyla yanıcı madde yükünün de artmasına yol açmaktadır. Diğer yandan ülkemizde orman yangını riski Mayıs ve Ekim ayları arasında daha sık olmaktadır ve bu nedenle 1 Mayıs - 1 Kasım tarihleri arası yangın mevsimi olarak adlandırılmaktadır. Bu tarihler içinde de özellikle de Temmuz ve Ağustos ayları kısmen de Eylül ayı en riskli dönemlerdir. İklim değişikliğiyle birlikte hem yangın mevsiminin uzaması hem de riskin daha da yüksek olduğu Temmuz - Ağustos ayları dışındaki Haziran - Ekim ayları arasında da büyük yangınların çıkma olasılığı artmaktadır. 2020 yılında Hatay ilinde Eylül - Ekim aylarında çıkan yangınlar buna örnek olarak verilebilir. Diğer yandan ülkemizde orman yangınlarının büyük bir çoğunluğu yükseltinin 700 metreden daha düşük olduğu Ege ve Akdeniz Bölgeleri’nde yoğunlaşmaktadır. Bu durumun nedeni alçak yükseltilerin yüksek dağlık alanlara göre daha sıcak ve kurak olmasıdır. Ancak sıcaklık artışı ile yüksek bölgelerde de orman yangını riskinin artacağı söylenebilir.
Ülkemizde son yıllarda orman yangınlarının geniş alanlarda etkili olmasının temel nedeni insan orman etkileşiminin ve orman içi ile kenarındaki yerleşimlerin artması ve enerji tesisi, yol madencilik tesisi, çöplükler gibi yangın riskini artıran tesislere orman alanlarından daha fazla izin verilmesidir. Yangın mevsiminde kamuoyunun yangınlar konusunda uyarılması, yangın riskinin yükselten tesislere izin verilirken yangın risk değerlendirmesi yapılmaması, mevcut tesislerin kontrol ve denetimlerinin yapılmaması yangın sayısının yükselmesine neden olmuştur. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ise yangın önleyici tedbirler yerine çıkan yangınları en kısa zamanda söndürme şeklinde özetlenebilecek bir yöntem izlemeyi tercih etmiştir. Ancak yangın sayılarının artması buna karşılık yangın müdahale ekiplerindeki uzman ve diğer personelin sayılarının sürekli azalması, helikopter ve uçak sayılarının yangınlardaki artışa paralel olarak artmaması ekiplerin yangınlara müdahale gücünü zayıflatmış, yangından yangına koşar duruma getirmiştir. Benzer şekilde yerleşim alanlarında ormanla konutlar arasında ağaçsız orman alanı oluşturulması, itfaiyenin orman yangınları konusunda eğitilmesi, yangın tahliye planları hazırlanması gibi daha çok belediyelerin sorumluluk alanındaki konularda da hazırlıksız olduğumuz söylenebilir. Ayrıca belediyeler ve başta OGM olmak üzere kamu kurumları arasında da yangınlar ve diğer afetler konusunda koordinasyon eksiklikleri bulunmaktadır. Gelecekte iklim değişikliğiyle şiddetlenecek aşırı hava olaylarının afetlere dönüşmesi olasılığı çok yüksek olduğundan yaşanan afetlerden dersler çıkarılarak, başta afet risk azaltma olmak üzere iklim değişikliğine uyum çalışmalarının önceliklendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu icerik 2644 defa görüntülenmiştir.