421
EYLÜL-EKİM 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI

Fenerbahçe’de Tarihe Tanıklık Eden Nadir Bir Turizm Yapısı Örneği: Petek Pansiyon

Efsun Ekenyazıcı Güney, Dr. Öğr. Üyesi, Bahçeşehir Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
Hande Tulum, Dr. Öğr. Üyesi, Bahçeşehir Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

Gitgide daha geniş çevrelerin tatil ihtiyacıyla turizme yönlenmesiyle artan ihtiyaç mimariye de etki ederek turizm yapılarının çeşitlenmesine sebep oldu. İstanbul’un bir dönem sayfiyelerinden biri olan Fenerbahçe’deki küçük ölçekli Petek Pansiyon da bu ihtiyaca yönelik olarak yapılmış ve hâlâ ayakta kalan nitelikli örneklerden. Sözlü tarih çalışmasının da ışığında yapıya bakan yazarlar, şimdilerde oldukça değişmiş olan kentsel dokunun içinde varlığını sürdürmeye çalışan pansiyonun tarihçesine bakarken dönemin turizm yaklaşımına da değiniyor.

 

İstanbul 1930’lu yıllarda “yazlığı ile kışlığı bir arada bir şehir” olarak anılırken 1940’lı yıllara gelindiğinde dört ile sekiz ay arası kiralanan yazlıklarda kalan varlıklı ailelerin yoğunluğu nedeniyle “yazlıkçı şehri” olarak anılmaya başlanır. Bu talepteki artış orta ve alt gelir grubuna mensup ailelerin bu olanağa ulaşmasını imkansız kılar. Dolayısıyla bu gruba hizmet vermek üzere ekonomik turizm yapıları özellikle 1960’lı yıllarda ön plana çıkacaktır. Bunun nedenlerinden biri 1960 yılında ücretli tatil hakkının artık sadece üst sınıf bazı memurlara değil ayrıca pek çok çalışana da tanınmaya başlanmasıdır.[1] Böylece hafta sonu haricinde de bir tatil olanağı söz konusu olabilmiş, kent merkezinde ve ülke genelinde turizm hareketliliği başlamıştır. Ülkemizde turizm konusunun sistematik bir şekilde ele alınmaya başlanması da 1960’lı yıllara tarihlenmiştir.

1963 yılında Turizm Bakanlığı kurulur; ülkenin turizm potansiyelinin artırılması ve nitelikli konaklama-turizm tesislerinin kurulması amaçlanır.[2] Böylece, bu döneme kadar nadiren rastlanan nitelikli turizm yapılarının sayısı hızla artar turizm yapılarının otel, motel, pansiyon, tatil köyü, apart otel, kamping ve hostel gibi çeşitlilik kazandığı da görülür.[3] Dönem literatüründen de ülkemizde turizm, turist ve turizm yapıları konularının gittikçe önemli bir hale geldiği anlaşılır.

İstanbul turizm yapıları bağlamındaki çeşitliliğin takip edilebildiği önemli bir kenttir. Bu nedenle çalışma kapsamında mimarlık pratiğinin takip edilebileceği Arkitekt ve Mimarlık dergileri üzerinden 1960-1980 aralığında kentteki turizm yapılarına ilişkin bir araştırma yapılmıştır. Dergilerde karşılaşılan turizm yapıları iç mekân kurgusu bağlamında görsel veriler üzerinden detaylı bir biçimde incelendiğinde karşımıza çıkan tipolojik çeşitlilikte pansiyon yapısının azlığı dikkat çekmiştir.

Diğer yandan, 1960’lı yıllardan günümüze kadar açık kalmış turizm yapılarının büyük oteller dışında oldukça az sayıda olduğu da söylenmelidir. Bu noktada, turizm yapılarında sürekli yeniliği ve çağdaşlığı yakalama kriterinin özellikle kullanıcı tarafından arandığı ve bu nedenle bu yapıların özellikle iç mekân kurgularının mimarlık trendleri ve ayrıca güncel yönetmelikler bağlamında periyodik olarak değiştirildiği, yenilendiği görülür. Bunun sonucunda, bu dönemden günümüze ulaşan turizm yapısı sayısının az olduğu ve bunların çoğunun iç mekân kurgu ve tasarımının özgün olmadığı iddia edilebilir.

Bu bağlamda, 1960’lardan günümüze kadar varlığını sürdüren Petek Pansiyon, hem günümüze ulaşabilmiş modern mimarlık pratiği için ender bir pansiyon yapısı olması hem de inşa edildiği dönemin cephe ve özgün iç mekân kurgusunu yansıtması nedeniyle çalışma kapsamında incelenmeye değer bir yapı olarak ele alınmıştır. Metodolojik olarak öncelikle İstanbul’daki turizm yapıları hakkında bir literatür taraması ve karşılaştırmalı analiz ile başlayan çalışma, korunmaya değer bir turizm yapısı olan Petek Pansiyon üzerine bir vaka analizi ile ilerler. Bunu yaparken ayrıca sözlü tarih çalışmasından da yararlanılır; pansiyonun sahiplerinden Yavuz Pilevneli ile derinlemesine görüşme yapılarak açık uçlu sorular ile pansiyon ve pansiyondaki farklı dönemlerdeki yaşama dair bilgi edinilmiştir.

MİMARLIK LİTERATÜRÜNDE 1960-1980 ARALIĞINDA İSTANBUL’DAKİ TURİZM YAPILARI

Arkitekt ve Mimarlık dergileri üzerinden yapılan literatür taraması İstanbul’da karşılaşılan turizm yapısı örneklerinin konum, mekânsal organizasyon ve hitap edilen turist kitlesi bağlamında alternatifler sunduklarını gösterir. Konumları ve mekânsal organizasyonları bağlamında turizm yapıları incelendiğinde bu yapıların kent merkezinde yüksek katlı, tekil bina ölçeğinde ya da deniz / sahil kenarında, araziye yayılan ve çoklu birimlerden oluşan yerleşimler halinde planlandıkları görülür. Bu noktada, kent merkezindeki yapıların İstanbul’u turistik ve iş amaçlı deneyimleyen yerli ve / ya yabancı turistlere sahil kenarındaki alternatiflerin ise daha çok deniz tatilini amaçlayan yerli turiste yönelik olduğu düşünülebilir.

Kent merkezindeki alternatiflere bakıldığında, 1960’ların sonunda ve 1970’lerde Kadri Eroğan tarafından tasarlanan Büyük Tarabya Oteli, Yılmaz Sanlı tasarımı Emekli Sandığı Maçka Oteli[4] , Yüksel Okan tasarımı Etap Oteli[5] , Fatin Uran ve Rükneddin Güney ortak tasarımı Intercontinental Otel[6] , Yeniköy Carlton Otel gibi örnekler dikkat çeker. Yine aynı dönemde sahile yakın konumlananlar arasında ise Sedad Hakkı Eldem ile Orhan Çakmakçıoğlu eseri olan Florya ve Kilyos Tesisleri[7] , Muhteşem Giray ve Yümnü Tayfun’un tasarladığı Ataköy Plaj Motelleri ve Mantar Kabinleri[8] , Bedri Kökten tarafından tasarlanan Ataköy 2. Kısım Motelleri[9] yer alır. Ayrıca, Çelik Alatur’un tasarladığı Türkiye İş Bankası Yelkenkaya Dinlenme Tesisleri[10] ile Muhteşem Giray ve Firuzan Baytop’un beraber tasarladığı Ataköy Kamping[11] de bu örnekler arasında sıralanabilir.

Bu yapılara ilişkin görsel veriler incelendiğinde iç mekân kurgularına önem verildiği, hatta kimi projelerde iç mekânın farklı bir tasarımcı tarafından ele alındığı görülür. Örneğin Etap Oteli’nin[12] ve Intercontinental Oteli’nin[13] iç mekân tasarımını üstlenen Abdurrahman Hancı bu figürlerdendir. (Resim 1, 2) Hancı iki örnekte de organik ve dairesel formlar izleyip aslında rasyonel bir kutudan oluşan otel yapısının iç mekânlarında dikkat çekici bir yaklaşım kurgulamıştır.

Sahil kenarında konumlanan tipolojiyi örnekleyen konaklama tesislerinden olan Ataköy Plaj Motelleri ve Mantar Kabinleri, Ataköy 2. Kısım Motelleri ve Türkiye İş Bankası Yelkenkaya Dinlenme Tesisleri incelendiğinde kent merkezindeki otel yapılarına oranla genellikle odaların iç mekân tasarımında daha basit ve rasyonel bir kurgunun izlendiği görülmektedir. (Resim 3-5) Bu örneklerde kent merkezindeki alternatiflere oranla daha mütevazı bir yaklaşım izlenen adeta bir ev atmosferi sunulan iç mekânlarda, gösterişten uzak, sade mobilyalar tercih edilmiştir. Bu durumun nedenlerinden birisi sahilde konumlanan turizm yapılarının daha çok denize açılmak istemesi ve insanları dış mekâna yönlendirmeye çalışması olarak düşünülebilir. Ayrıca kent merkezinde turizm tesisleri bağlamında çoğu zaman otel ve hotellere rastlanırken sahil kısmında ise kamping, motel, dinlenme tesisi gibi bir çeşitlilikle karşılaşılır. Bu çeşitliliğin de iç mekân kurgusunu etkilediği düşünülebilir.

Turizm yapıları tipolojisi bağlamında yapılan literatür taramasında, metinlerinde pansiyon kelimesinin geçtiği sadece iki yapı ile karşılaşılır: Kutlu Pansiyon Evi ve Yörükali Plajı ve Turistik Tesisleri. Fakat, Kutlu Pansiyon 1930’lara tarihlenir ve yalnızca bekarlar için tasarlanan müstakil dairelerden oluşur.[14] Sadece bir pasta salonu olan yapının turizm yapılarında olması gereken sosyalleşme ve etkinlik alanlarını barındırmadığı söylenebilir. Naki Erkılıç tasarımı Yörükali Plajı ve Turistik Tesisleri projesinde ise pansiyon birimi yalnızca konaklama işlevi taşır, etkinlik ve sosyalleşme alanları ayrı yapılar halinde kurgulanır.[15] Öte yandan, turizmin iyiden iyiye gelişmeye başlamasıyla birlikte yerel halkı desteklemek amacıyla pansiyon kredileri verilir ve böylece birçok kişi evini pansiyona dönüştürmeye başlar.[16] Her ne kadar bu dönüşüm pek çok konutun pansiyon olarak kullanılmaya başlanmasıyla sonuçlansa da literatürde karşılaşılan pansiyon işlevli olarak tasarlanıp inşa edilen -hem sosyal alanların hem de konaklama birimlerini içeren- yapıların sınırlı sayıda olduğu söylenebilir. Petek Pansiyon bu özelliklere sahip nadir örneklerdendir.

İSTANBUL’DA İSTİSNAİ BİR KONAKLAMA YAPISI: PETEK PANSİYON

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “bütünü veya bir bölümü sürekli veya belli bir zaman için kiraya verilen ev”  olarak karşımıza çıkan pansiyon kavramı ülkemizde, bir turizm yapısından ziyade kiralık ev ya da oda olarak gündelik hayata yansır. Aslında, turizm yapıları asli konaklama ve tamamlayıcı konaklama olmak üzere iki ana başlığa ayrılır. Asli konaklamada yeme ve yatma fonksiyonlarına ağırlık verilirken tamamlayıcı konaklamada bu fonksiyonlara ek olarak yan fonksiyonlara da yer verilmesi önemlidir. Bu bağlamda pansiyon yapı tipi otel ve motel tipleri ile asli konaklama başlığı altında yer alır.[17] Ancak bu yazının ana konusu olan “Petek Pansiyon” içerdiği sosyal alanları ile bir pansiyondan beklenenden daha kuvvetli bir içerik sunar.

Kadıköy, Fenerbahçe’de konumlanan ve Fenerbahçe plajı, Setur Marina ve sahilyolu yürüyüş parkuruna oldukça yakın mesafede olan bu pansiyon, hem dönemin bu turizm yapı tipinin hem de pansiyon yaşantısının okunabileceği nadir örneklerdendir. (Resim 6, 7) Pilevneli ailesine ait bu pansiyon yakın geçmişe kadar hizmet vermekte idi. Son yıllarda iyice hızlanan kentsel dönüşüm nedeniyle etrafındaki parsellerdeki yapıların kat sayıları giderek artarken bahçesindeki ağaçların arasında gizlenmiş şekilde karşımıza çıkan bu üç katlı yapı yeniden konuklarıyla buluşacağı günü bekliyor. Açılışı 1960’lı yılların başına tarihlenen Petek Pansiyon’un iç mekân kurgusu ve zemin kotta çevreyle olan ilişkisi incelendiğinde yapının yalnızca ziyaretçilerine konaklama imkânı sunmadığı ayrıca sosyal bir yaşam da vadettiği söylenebilir. Bu anlamda özgün bir turizm yapısı olan pansiyon, İstanbul’daki sayfiye ve turizm kültürünün mekânsal karşılıklarının az sayıdaki örneklerindendir. Ancak, cephe kurgusu bağlamında -özellikle üst katlarda- dönemin az katlı apartmanlarından güçlükle ayrılan yapı, zemin katındaki davetkâr ve dikkat çekici formu ile bölgedeki diğer apartman yapılarından ayrışır. (Resim 8)

Gümülcineli Apartmanı (Şişli), Günaydın Apartmanı (Nişantaşı) tasarımları ve katıldıkları kimi yarışmalarla mimarlık literatüründe karşımıza çıkan mimarlar Coşkun Kanay ve Sabahattin Tanyeri tarafından tasarlanmış olan pansiyon Turizm ve Tanıtma Bakanlığı tarafından 1965 yılında birinci sınıf pansiyon belgesi almıştır.[18] Her ne kadar yapıda prizmatik kutu estetiğine sahip rasyonel bir çözüm sunulsa da cepheye entegre olan Mustafa Pilevneli imzalı duvar panoları ile ilgi çekici bir ön cephe kurgusu önerilir ve giriş kattaki cam yüzeylerle iç mekânın sergilenmesi bağlamında alternatif bir cephe ortaya konulur. Pansiyonun yatak odalarının çoğunluğunun bulunduğu üst katlarda ise simetrik bir cephe organizasyonu vardır, yapının en üst katında iki farklı kota yerleşen ve panoramik bir deniz manzarası sunan teraslar bulunur. Yapının 1960’lı yıllara ait fotoğrafı ile günümüzdeki hali karşılaştırıldığında bir kat eklenmiş olduğu görülür. Bu durum yapının 1972 tarihli tadilat projesinden de okunabilir. (Resim 9-11)

İç mekân organizasyonuna bakıldığında ise dönem mimarlık yaklaşımları bağlamında oldukça ilginç çözümlere rastlanır. Giriş katta bütün konuklara hizmet veren lobi ve resepsiyon alanlarının yanı sıra altı adet yatak odası merdivenin iki yanında konumlanır. Giriş katın organizasyonu odaların olduğu kısım hariç açık plan kurgusuna sahiptir. Burada ayrıca tasarlanan küçük kot farkları ve lineer süs havuzu[19] ile mekânsal bir ayrışma yaratılarak pansiyonun lobisinde farklı bekleme / oturma, hobi / eğlence alanlarına yer verilir. (Resim 12)

Mekânı ortalayan ve bu bağlamda volümetrik bir ayrışma yaratan galeri, giriş katında, yükseklikten ötürü ferah bir algı oluşturur. (Resim 13) Oda katlarına gelindiğinde (birinci ve ikinci katta) çift kişilik ve çoklu yatma birimlerinden oluşan aile odaları bulunurken[20] son katta ise yatma birimlerinin yanı sıra bar ve restoran kısımları yer alır. Buradan anlaşılan sosyalleşme mekânlarının hem zemin katta sokak kotuyla ilişkili hem en üst katta deniz manzarasından faydalanacak biçimde konumlandırıldığıdır.

Pansiyonun iç mekân kurgusundaki beyaz ve mavi renklerin domine ettiği renk şemasına ek olarak mobilya tipolojisindeki ve aksesuar seçimindeki zenginlik de dikkat çekicidir. 1970’lerde ve 1980’lerde pek çok mobilyanın ve aksesuarın pansiyona eklemlendiği ve günümüzde iç mekândaki kimi mobilya ve aydınlatmaların mekânın ilk halinden kalma olduğu söylenmelidir. Mekândaki bu zenginliğin aslında zaman içinde oluşan atmosfer ile ilişkili olduğu iddia edilebilir. Pansiyonun 1970’lere tarihlenen broşüründen elden edilen görsel veriler ile bu dönemde inşa edilmiş ve metinde bahsi geçen diğer turizm yapılarındaki iç mekânlar karşılaştırıldığında, burada sahil kenarındaki örneklerin aksine tüm işlevlerin bir arada bütüncül bir şekilde kurgulandığı görülür. (Resim 14) Pansiyon, kent içindeki otellere oranla ölçek olarak çok daha küçüktür ve neredeyse bir apartman ölçeği sunmaktadır. Ancak burada, Mustafa Pilevneli’nin sgraffito tekniğiyle oluşturduğu[21] duvar panoları ile iç mekân atmosferini zenginleştirdiği söylenmelidir. Bu bağlamda, kent içi otellerde (örneğin Intercontinental Oteli) karşımıza çıkan mimarlık-sanat sentezi pansiyonda da beklenmedik bir biçimde karşımıza çıkar.

Petek Pansiyon’un hem denize yakınlığı hem de mekânsal özellikleri düşünüldüğünde kent içi otelden daha çok sahil kenarındaki turizm yapılarına yakınlaştığı düşünülebilir. Kıyıya yakın bir konumda bulunan pansiyon, yaz mevsiminde denizle ilişki kurmak bağlamında kitlelere hitap etmiştir. Pansiyon, 1970’li yıllarda, uzun süreli yaz tatiline imkân veren, bir nevi -süreli- ikinci eve dönüşür. Hatta Yavuz Pilevneli’nin aktardığı üzere buraya yıllar boyunca art arda kalmaya gelen kişilerin bir süre sonra kendi aralarında, çevre sakinleriyle ve de semtle yakın ilişkiler kurar.[22]

1980’lerin başına kadar devam eden bu durum ülkemizde turizm sektörünün hızla gelişmesi ve sahil kentlerindeki yazlık evlerin iyice artmasıyla azalır. Bir süre sonra, kentin sayfiye alanlarındaki yazlık evler devamlı oturulan konutlara dönüşerek bu bölgelerin sayfiye niteliklerini kaybetmesine neden olur.[23] Bu dönemde, pansiyonun müşteri kitlesi uzun süreli yerli kiracıdan kısa süreli turiste doğru, hatta yabancı turiste (örneğin kimi festivallere katılmak üzere bölgeye gelen turist grupları) doğru değişir. Petek Pansiyon, günümüzde yoğun bir konut dokusu olan Fenerbahçe’de, kentsel dönüşüm sürecinde yenilenmiş apartman bloklarının arasında varlığını sürdürür. Pansiyon, özellikle iç mekân organizasyonunda 1960 ve 1970’li yılların atmosferini koruması ve dönemi yansıtan cephe kurgusu nedeniyle nostaljik bir yapı olarak dikkat çeker.

Günümüzde Pilevneli Ailesi tarafından yapının bütün özgün öğelerinin özenle korunmaya çalışıldığı söylenebilir. (Resim 15) Yapının hâlâ dönemini yansıtabilen istisnalardan biri olarak özgünlüğünü koruması sinema sektörünün de dikkatini çekmiş ve pansiyonun iç mekânları Müslüm (2018) filminde 1970’li yılları yansıtmak üzere seçilip kullanılmıştır. (Resim 16) Bu karşılaştırmalı inceleme ise başka bir yazının konusu olabilir.

SON SÖZ YERİNE

Uzun yıllar pansiyon olarak kullanılan Petek Pansiyon, hâlâ semtin geçmişiyle kurduğu ilişkisini sürdürmekte ve semt sakinlerinin kolektif hafızasındaki yerini korumaktadır. Bu yapı İstanbul’da uzun süre deneyimlenen yazlıkçılık anlayışının bir pansiyon yapısında nasıl mekânsallaştığının da göstergesi olarak yorumlanabilir. Ancak Petek Pansiyon, İstanbul’un popüler bir tatil bölgesi olmaktan çıkmasının ardından bu özelliğini kısmen yitirmeye başlamış ve turistler için kısa süreli bir konaklama yapısına dönüşmüştür. Bu dönüşüme rağmen pansiyonun sahibi olan Pilevneli ailesi, yapının özgün ve nostaljik atmosferini özellikle iç mekân kurgusu ve donatıları bağlamında korumaya özen göstererek yapılan her müdahalenin mevcut tasarımla uyumlu olmasını hedeflemiştir. Böylece pansiyon 21. yüzyılın hızlı dönüşüm rüzgarından etkilenmemiştir. Bu nedenle, yapının uzun süre daha korunarak ayakta kalacağı düşünülmektedir. Ne yazık ki bu dönemi temsil eden her turizm yapısının akıbeti için aynı şey söylenemez. Örneğin Bostancı’da bulunan, 1960’larda inşa edilen, mimar Melih Koray tasarımı olan Bayan Tamara Moteli yıllar içinde korunmadığı için günümüzde metruk haldedir. Bu noktada yapı sahiplerinin / kullanıcıların yapıya yaklaşımı ve modern mimarlık mirasına karşı tavrı oldukça önemli hale gelmektedir.[24]

İç mekân kurgusundaki dinamizme oranla daha sade bir cephe öneren Petek Pansiyon, farklı dönemlerde dönemin ihtiyaçlarına adapte olması açısından modern mimarlık pratiği bağlamında oldukça nadir bir turizm yapısı örneğidir. Bu yapı günümüzde tasarlandığı dönemi ifade etmesi, dönemin mimarlık pratiğini yansıtması, mimarlık-sanat sentezini iç mekânda ve cephede örneklemesi, inşa edildiği döneme ait özgün veriler sunması bağlamında mimari özgünlük, kimlik ve taşıdığı anı değeri gibi özellikleri sebebiyle korunması gereken bir kültür varlığı olarak ele alınmalı, modern mimarlık mirası öğesi olarak değerlendirilmelidir. Öte yandan, yapının inşa edildiği dönemi temsil eden günümüze ulaşmış az sayıdaki örneklerden biri olması bu dönemin ruhunu yansıtmak isteyen sinema ve televizyon sektörü tarafından da ilgi görmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla, pansiyon çevresindeki kentsel dönüşümden sonra yenilenmiş dokunun içerisinde dönemini yansıtabilen istisnalardan olma özelliği ile dikkat çekmenin yanı sıra çevre sakinlerine eski günleri anımsatır, ayrıca başkaları için de ait olduğu dönemin mimarlığının, iç mekânlarının ve atmosferinin deneyimlenmesini mümkün kılar.

* Petek Pansiyon’un iç mekânını belgelememize olanak sağlayan ve yapıya ilişkin özgün belgeleri bizimle paylaşan Yavuz Pilevneli’ye bu çalışmayı mümkün kıldığı için teşekkür ederiz.

NOTLAR

[1] Birkan, Tuncay, 2014, “Refik Halid’in Kılavuzluğuyla 1940’lar ve 1950’ler Türkiyesi’nde Sayfiye Hayatı”, Sayfiye: Hafiflik Hayali, (der) Tanıl Bora, İletişim Yayınları, İstanbul, ss: 45-61.

[2] Acuner, Şebnem Akın, 2006, Alternatif Turizm Türlerinin Doğu Karadeniz Bölgesi Turizm Potansiyelinin Gelişmesine Etkisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, yayın no:689. Arslan, Recep, 2017, “Türkiye’nin Turizm Politikası (1923-1960)”, Turkish Studies International Periodical for the Language, Literature and History of Turkish or Turkic, cilt:12/19, ss.1-16.

[3] Kuruloglu, Fehim, 2017, “Türkiye’de Planlı Döneme Geçişte Turizme Bakışlar (1960-1965)”. Türkiye Cumhuriyeti'nin Ekonomik ve Sosyal Tarihi Sempozyumu Bildiriler, cilt:2, ss.1819-1840.

[4] Sanlı, Yılmaz, 1972, “Türkiye Emekli Sandığı Maçka Hoteli”, Arkitekt, sayı: 1972-04 (348), ss.149-153.

[5] Damlacı, Turhan; Okan, Yüksel, 1980, “Etap Hoteli İstanbul”, Arkitekt, sayı: 1980-01 (377), ss.4-7.

[6] Uran, Fatin; Güney, Rüknettin,1972, “Inter-Continental İstanbul Hoteli Projesi”, Arkitekt, sayı: 1972-04 (348), ss.172-181.

[7] Eldem, Sedat Hakkı; Çakmakoğlu, Orhan, 1961, “Florya ve Kilyos Tesisleri”, Arkitekt, sayı: 1961-03 (304), ss.105-113.

[8] Giray, Muhteşem; Tayfun, Yümnü, 1963, “Ataköy Plaj Motelleri ve Mantar Kabinleri”, Arkitekt, sayı: 1963-04 (313), ss.149-154.

[9] Kökten, Bedri, 1967, “Ataköy 2. Kısım Motelleri”, Arkitekt, sayı: 1967-03 (327), ss.104-107.

[10] Alatur, Çelik, 1970, “Türkiye İş Bankası Dinlenme Tesisleri”, Arkitekt, sayı: 1970-03 (339), ss.120-127.

[11] Giray, Muhteşem; Baytop, Firüzan, 1964, “Ataköy Campingleri”, Arkitekt, sayı: 1964-01 (314), ss.8-10.

[12] Damlacı; Okan, 1980.

[13] Hancı, Abdurrahman, Karapınar, Yüksel, 1977, “Intercontinental Otelinde İç Mimarlık Uygulamaları ve Dekorasyon İşleri”, Arkitekt, sayı: 1977-01 (365), ss.8-10.

[14] Reşat, A.; Biçer, Celal, 1936, “Kutlu Pansiyon Evi”, Arkitekt, sayı: 1936-08 (68), ss.211-216.

[15] Erkılıç, Naki, Eren, İbrahim, 1973, “Yörükali Plajı ve Turistik Tesisleri”, Arkitekt, sayı: 1973-04 (352), ss.165-168.

[16] Akturan, Gülden, 2017, Butik Otel Odalarındaki Mekânsal Özelliklerin İncelenmesi; Bodrum'daki Butik Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Maltepe Üniversitesi FBE, İstanbul.

[17] Önder, Deniz Erinsel, 1995, Kent Otellerinde Mekansal Kademelenmenin Değerlendirilmesi İçin Bir Yöntem, yayınlanmamış doktora tezi, YTÜ FBE, İstanbul.

[18] Yavuz Pilevneli ile 17 Temmuz 2019 tarihinde yapılan görüşme

[19] Pilevneli’den alınan bilgiye göre, orijinal şemada oldukça büyük bir alana yayılan ve ortasından geçen bir yürüme yolu / köprü ile birleştirilen iki küçük havuzun oluşturduğu büyük havuzun bir kısmı, konukların yaşadığı kazalar neticesinde kapatılmış ve küçük bir su öğesi halini almıştır.

[20] Odalar arasındaki tipolojik çeşitlilik kimi odaların pencere yüzeylerinin koridora / galeriye bakmasına neden olmuştur. Sonrasında koridora bakan bu odalar Pilevneli’nin aktardığına göre, turizm yönetmeliklerinden ötürü kullanılamamıştır.

[21] Yavuz Pilevneli ile 9 Nisan 2021 tarihinde yapılan görüşme.

[22] Pilevneli’den alınan bilgiye göre, pansiyondaki kimi odalar, burada her yıl yaz aylarında uzun süreli kalan “kiracılar”ın ismiyle anılmaya bile başlar. “Güneş Hanım’ın Odası” buna örnektir.

[23] Yağan, Nefise; Binan, Can, 2016, "1980 Öncesinde İstanbul’da Sayfiye Olgusunun Gelişim Süreci," İstanbul Araştırmaları Yıllığı, sayı:5, ss.163-187.

[24] Ekenyazıcı Güney, Efsun; Tulum, Hande, 2019, “İstanbul’un Anadolu Yakasında Sayfiye Deneyimi: Bostancı Tamara Moteli”, Arredamento Mimarlık, sayı:2019-11(336), ss.94-100.

Bu icerik 5133 defa görüntülenmiştir.