430
MART-NİSAN 2023
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: DEPREMLERLE YÜZLEŞMEK

Depremlerin Kültürel Mirasımıza Etkilerine Genel Bir Bakış

Nezih Başgelen, Arkeolog, Editör, Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi

 

6 Şubat 2023’te 04:17’de ve 13:24’te merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7.7 ve 7.6 büyüklüklerinde iki deprem ile 20 Şubat 2023’te 20:04’te merkez üssü Hatay Yayladağı olan 6.4 büyüklüğündeki depremler, Hatay, Kahramanmaraş başta olmak üzere Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ Gaziantep, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da büyük yıkımlara ve 50 bini aşkın can kaybına yol açtı.[1]

Depremlerin Anadolu, Arap ve Afrika levhaları arasındaki üçlü eklemin yakınında, ilkinin Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde (İTÜ'nün ön ve MTA'nın saha inceleme raporuna göre), AFAD'ın ön değerlendirme raporuna göre ise Ölü Deniz Fayı üzerinde olduğu bildirildi. İkinci depremin ise Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana geldiği saptandı.[2] (Resim 1)

Pazarcık merkezli ilk deprem, Türkiye ile Suriye'nin yanı sıra Lübnan, Kıbrıs, Irak, İsrail, Ürdün, İran ve Mısır'ın da yer aldığı geniş bir coğrafyada hissedildi. İki büyük deprem, yaklaşık 350.000 km2 (140.000 milkare) alanda Almanya'nın toplam yüzölçümü kadar bir bölgede hasara yol açtı ve Türkiye nüfusunun % 16'sını oluşturan 14 milyon kişiyi etkiledi.

Türkiye, deprem bölgesi için doğal afet ve salgın gibi acil durumlarda uluslararası kuruluş ve ülkelerden yardım çağrılarını kapsayan en yüksek acil durum olan 4. seviye alarm ilan edildiğini açıkladı. Ayrıca, depremlerden etkilenen 10 ilde 3 ay süreyle olağanüstü hal ilan edilirken Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye'yi sarsan depremler için 3. seviye acil durum ilan etti.

Şiddet ve kapsadığı alan açısından yakın tarihte benzeri olmayan depremler sırasında ve artçı sarsıntılarda vuku bulan büyük can kayıpları ve inanılmaz yıkımlar yüreklerimizi dağladı, tarifi zor acılara yol açtı. Depremlerde hayatını kaybedenler için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yedi gün; Kosova, Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Bangladeş'te ise bir gün ulusal yas ilan edildi.

Depremden etkilenen 11 ilin toplam nüfusu, 2022 yılı için 14.013.196 kişi olup bu rakam, ülke demografisinin % 16,4’üne tekabül ediyor. Depremden etkilenen 11 ildeki konut sayısı 2022 yılı itibarıyla 5,6 milyon düzeyinde ve Türkiye genelindeki toplam konut stoku içindeki payı % yaklaşık 14,05 ‘tur.

Depremlerden etkilenen 11 il çerçevesinde kültür mirası kategorisinde yer alan 8 bin 472 tescilli taşınmaz kültür varlığı olduğunun bilgisi verildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü deprem bölgelerinde 678 vakıf eserinin hasar gördüğünü bir kısmının tamamen yıkıldığını bildirdi. Vakıf eseri kapsamındaki cami ve benzeri bu anıt yapılarda yıkımların büyük olduğu belirtildi. Resmî kayıtlara göre bu bölgede dört adet Unesco Dünya Miras Alanı, 3.715 sit alanı bulunuyordu. Şanlıurfa Göbeklitepe ve Adıyaman Nemrut Dağı gibi dünya miras alanlarında bir hasar tespit edilmedi.

Malatya’da UNESCO Tarihî Miras Listesi’ndeki arkeolojik alanlarımızdan Arslantepe’de kazıların sürdüğü alandaki üst örtü ile kerpiç blokların bir kısmı yıkılsa da özellikle en eski saray kalıntıları ayakta kalabildi. Malatya’daki Yeni Cami, 1843 tarihlidir, 1890’larda yıkılıp yeniden yapılmıştır. Kentin simgesi simge anıtlarından Yeni Cami, 7.6 büyüklüğündeki ikinci depremde minareleri haricinde yıkıldı. Malatya bölgesinde Balaban ve benzeri pek çok geleneksel yerleşim ise büyük zarar gördü.

Adıyaman merkezde Ulu Cami ile Süryani Kadim Kilisesi’nde ciddi yıkımların olduğu görülüyor. (Resim 2) Kahta yakınındaki ünlü Karakuş Tümülüsü’nün kuzeybatısında, üzerinde Kommagene Kralı II. Mithridates (MÖ 36-20) ile kız kardeşi Kraliçe Laodike’nin tokalaşma kabartması olan sütun da devrilmiş vaziyette. (Resim 3, 4) Kabartma, Adıyaman Müzesi’ne nakledilip koruma altına alındı. Geçtiğimiz yıllarda restore edilen Kahta Kalesi de depremde hasar gördü. Eski Besni ören yerinde Kurşunlu Cami minaresi, Tahta Oba Cami minaresi, Kızılcaoba Cami ve Ulu Cami’nin minareleri kısmen veya tamamen yıkıldı.

Adıyaman'ın Tut Çamiçi köyü ile Gölbaşı Yaylacık köyü arasından geçen Göksu Çayı üzerindeki tarihî Vicina Köprüsü'nün büyük kemeri de depremde tamamen yıkıldı. Tarihî kaynaklara göre, Osmanlı döneminde yapılan ve 18. yüzyıl ile tarihlenen köprü iki kemerden oluşuyordu. Kemerleri düzgün kesme taşlardan, diğer kısımlar ise moloz taşlardan örülen köprü 47,5 metre uzunluğunda, 5,5 metre genişliğindeydi.

Kahramanmaraş’ta Kapalı Çarşı başta olmak üzere, birçok tarihî yapı zarar gördü. Vakıflara bağlı 39’u cami 42 tarihî yapıdan kimisi tamamen yıkıldı, kimisi ise hasar aldı. Kentin simgelerinden tarihî kalenin iç ve çevre duvarları kısmen yıkıldı, içindeki bazı bölümlerde yer yer çökmeler oluştu. Taçkapısı üstündeki yazıttan Dulkadiroğulları'ndan Süleymanoğlu Ala Üd-Devle Bey'in 1496'da yaptırdığı anlaşılan Ulu Cami ağır hasar aldı. Eski Maraş Evleri, Şekerli Cami, Boğazkesen Cami, Şıh Camisi zarar gördü. Beyazıt oğullarından Hacı Abdullah Bey tarafından 1618 yılında yapılan cami tamamen yıkıldı. Belediye bünyesindeki Mutfak Müzesi, Üdürgücü Konağı, Somut Olmayan Değer Müzesi de hasar gördü. Elbistan Ulucami ve il genelindeki benzer kültürel varlıklar ciddi hasar aldı.

Son depremlerle birlikte Antakya tarihî kent merkezi Kurtuluş Caddesi ve çevresi enkaz alanına dönüştü. 5 Nisan 2023 tarihinde 7033 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Hatay ili, Antakya ilçesinde 307 hektarlık, tarihî kent merkezini ve Kurtuluş Caddesi’ni de içeren alan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan ilan edildi. Antakya kuruluşundan[3] bugüne onlarca kez büyük yer sarsıntısına uğrayarak yıkılmış fakat her depremden sonra da aynı yerde yeniden inşa edilmiştir. Depremler, seller ve Silphius (Habip Neccar) Dağı’ndan akan kumlar yüzünden kentin seviyesi MÖ 3. yüzyıldan bugüne 11 m, Iustinianus döneminden (527-565) bugüne 7 m, 10. yüzyıldan bugüne ise yaklaşık 4 m yükselmiştir. 1932-1938 yıllarında yapılan kazılarda, oldukça büyük derinliklerde farklı yapı ve caddeler bulunmuştur. (Resim 5, 6)

13 Aralık 115 Antakya depremi, tarih boyunca Türkiye coğrafyası içinde en çok can kaybına sebep olan deprem olarak kayıtlara geçmiştir. Dönemin Roma İmparatoru Trajan ile halefi olacak Hadrianus ve Konsül Marcus Pedo Vergilianus, Perslere karşı yaptıkları sefer dolayısıyla orduyla birlikte kışı geçirmek için Antakya'da konakladıkları sırada bu depreme yakalanmışlardır. İmparator Trajan bir pencereden çıkarak kaldığı evden kurtulmayı başarmış ve hafif yaralanmıştır. Bugün olduğu gibi artçı sarsıntılardan kaynaklanan tehlikeler nedeniyle, maiyetiyle birlikte (günümüzdeki Müze Otel'in biraz ilerisindeki) hipodromda konaklamıştır. (Resim 7)

13 Aralık 115'teki Antakya depreminden sonra ikinci en ölümcül deprem, gene aynı fay hattı üzerinde (bugünkülerle örtüşen) MS 526 yılının Mayıs ayı sonlarında meydana gelmiştir. Etkisi de bugünküyle hemen hemen aynı bölgeyi kapsayan bu deprem, özellikle Antakya ile çevresinde yaklaşık 250.000 kişinin ölümüne neden olmuştur. Bu depremi yangınlar takip etmiş ve depremden kurtulan binaların çoğu yangınla tahrip olmuştur.

7. yüzyılda Müslümanların kenti ele geçirmesinden sonra inşa edilen ve Anadolu’nun ilk camilerinden biri olarak kabul edilen Habib-i Neccar Camisi’nin kubbesi çöktü, minaresi ve duvarları yıkıldı. (Resim 8) Bu anıt, Hz. İsa’nın öğretilerini yaymak için Antakya’ya gelen havarilerinden Yahya ve Yunus’un tebliğlerini Antakya’da ilk benimseyen kişi olarak kabul edilen Habib-i Neccar’a ait olduğuna inanılan mezara da ev sahibi olması nedeniyle Müslümanlar için olduğu kadar Hıristiyanlar için de saygın bir yerdi.

Caminin yakınında bulunan tarihî Yeni Hamam da yerle bir oldu. Tarihî Sarımiye Camisi de karakteristik minaresiyle birlikte, aynı kesimde yer alan tarihî Sinagog ve Katolik Kilisesi de zarar gördü. Kurtuluş Caddesi’nin önemli mekânlarından olan ve 1910’lardan günümüze gelen Affan Kahvesi de hasar aldı. Ulu Cami, İhsaniye Camisi ile birlikte diğer cemaatlerin dini anıtları da yıkılmış durumda. Kentin önemli simgelerinden olan ve 16. yüzyılda Memluklar tarafından inşa edilen Ulu Cami de tamamen yıkıldı. Kurtuluş Caddesi'nde bulunan, 16. yüzyılda yapıldığı bilinen tarihî Sarımiye Camisi’nin minareli taç kapısı da de depremin yıkıcı etkisinden nasibini aldı. Hatay’daki yerel mimarinin önemli özelliklerinden birini oluşturan bu tarz minareli taç kapıya sahip sekiz cami bulunmaktaydı.

Fransız mimar Leon Benju tarafından 1927 yılında Köprübaşı olarak anılan meydanda inşa edilen ve 1938'den Hatay Devleti'nin Türkiye'ye katıldığı 29 Haziran 1939'a kadar meclis binası olarak hizmet veren yapı da yerle bir oldu. Tarihî Uzun Çarşı da depremde büyük hasar gördü. Antakya gibi yoğun arkeolojik katmanların olduğu yerlerde enkazın kaldırılması sırasında mutlaka uzman bulundurulmasına ve zemin kazılarının ilgili müzenin gözetiminde yapılmasına dikkat etmek gerekiyor.

Hatay’ın Samandağ ilçesindeki Vakıflı Mahallesi’ndeki Meryem Ana Kilisesi ile Altınözü ilçesindeki tarihi Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi’nde hasar meydana geldi. Hatay'ın Kırıkhan ilçesindeki tarihî Darb-ı Sak Kalesi de yıkılan yerler arasında. Kırıkhan ile Hassa arasında, Kırıkhan'a 4 km uzaklıkta bir tepe üzerindeki bu kalede Beyazid-i Bestami Makamı da bulunuyor. 19. yüzyıl sonlarında buraya bir cami ve türbe yaptırılmıştır. Depremlerde yıkılan kalenin enkazı ve düşen kayalar alt kısımdaki yakın zamanda restore edilen Bayezid-i Bistami Türbesi’nin girişini kapattı. Türbenin giriş kapısı ve kitabesi de taşların altında kalırken içindeki çilehane ve sandukalar ise zarar görmedi. Darb-ı Sak Kalesi'nin etrafında bulunan tarihî kemerlerin bir kısmının yıkıldığı bildirildi.

16. yüzyılda inşa edildiği ifade edilen İskenderun Mar Circos (Aziz Corc) Kilisesi’nde, İskenderun Karasun Manuk Ermeni Kilisesi’nde ve İskenderun Süryani Katolik Kilisesi’nde ciddi hasarlar meydana geldi. 1870’lerin başında kurulan İskenderun Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi ve yaklaşık 150 yıllık tarihi olan İskenderun Latin Katolik Kilisesi büyük ölçüde yıkıldı. Arsuz’daki 500 yılı aşkın bir tarihî olduğu belirtilen Mar Yuhanna Rum Ortodoks Kilisesi tamamen, İskenderun tarihî Latin Katolik Kilisesi’nin ise büyük kısmı yıkıldı.

Hatay’da Amanos Dağları'nda bulunan tarihî Şalen Kalesi de zarar gördü. İskenderun ilçesinde kırsal Kaledibi Mahallesi'ndeki kayalık tepenin üzerindeki kalenin sur duvarlarının büyük bölümü harap oldu.

Gaziantep Kalesi'nin doğu, güney ve güneydoğu kısımlarındaki bazı burçlar yıkılırken, enkazı yola saçıldı. Kalenin yanındaki istinat duvarı da çöktü. Bazı burçlarda ise büyük çatlaklar oluştu. 1892’de kilise olarak yaptırılan, Cumhuriyet döneminde cezaevine ve 1984’te camiye dönüştürülen Kurtuluş Camisi'nin kubbe ve minareleri de yıkıldı.

Ayrıca tarihî yapılardan Şirvani Camisi, Ömeriye Camisi, Eyüpoğlu Camisi, Bayazhan gibi tarihî yapılar depremde ağır hasar aldılar. Gaziantep'e bağlı Nurdağı ilçesinde yüksek bir tepe üzerinde bulunan Hz. Ukkaşe Türbesi ve yeniden inşa edilen camisi de tamamen yıkıldı. Islahiye’de Tilmen höyük yakınlarındaki Örtülü Höyük üzerindeki Roma dönemi yapıları da etkilendi. Gaziantep'in Araban ilçesindeki tarihî Raban Kale-i Zerrin Kalesi'nde yer alan İç Kale Cami de büyük hasar gördü. Caminin girişi ve tavanı depremde çöktü. Diyarbakır surlarında ve iç kaledeki Saint George Kilisesi’nde kısmi hasarlar bulunuyor.


Bölgede, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı 28 müze ve 22 ören yeri mevcuttu. Kahramanmaraş, Elbistan, Adıyaman, Malatya’daki müzelerde yıkıma bağlı çatlaklar yaşandığı belirtildi. Hatay Arkeoloji Müzesi’nin bir bölümü hasara uğradı. Teşhirdeki Kral Şuppiluliuma heykeli kum torbalarıyla beraber çelik kafes içerisinde güvenlik altına alındı. Bölgede yeniden meydana gelebilecek deprem riskine karşı Hatay Müzesi’nde yer alan bazı eserler müze yetkilileri tarafından, 150 adet mühürlü kutuyla Kırşehir Müzesi Müdürlüğü depolarına nakledilerek burada muhafazası sağlandı.

Kahramanmaraş Müzesi'nin yakınındaki bir binanın yıkılma riskine karşı, müzenin taşınabilir tüm eserlerini Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi'ne, Adıyaman ve Malatya müzelerinde yer alan eserler müze depolarına nakledilerek koruma altına alındı. Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Adana müzelerinin ise zarar görmediği belirtildi.

Deprem bölgesindeki korunması gereken kültürel ve doğal varlıkların bu resmî sayıların çok ötesinde olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kırsal mimari miras dokularında ve kültürel peyzaj değerlerinde önemli kayıplar oldu. Yıkılan ya da kısmi hasar gören tarihî eserlere ait enkazın gerekli belgelemeler yapılana kadar kendi parselleri içinde muhafaza edilmesine dikkat çekildi. Bunun yanı sıra, deprem bölgesiyle ilgili disiplinlerarası uzmanların yer aldığı ayrı bir yapının kurulmasına da acilen ihtiyaç olduğu belirtildi. (Resim 9)


* Bu büyük depremlerde yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza, ailelere ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

NOTLAR

[1] 6 Şubat’ta Pazarcık'ta meydana gelen ilk deprem 1668 Kuzey Anadolu depreminden sonra Anadolu topraklarında gerçekleşen en büyük ikinci deprem ve yüzey dalgası büyüklüğü ölçeğine göre de Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kaydedilen en büyük deprem olarak değerlendirildi. Deprem bölgesinde 400 km yüzey kırığı oluştu ve bölge 3 ila 9 metre batıya kaydı. Kahramanmaraş depremleri, 1939 Erzincan depremini geride bırakarak Türkiye'de en fazla can kaybına yol açan depremler oldu.

[2] Ölü Deniz Transform Fayı, Doğu Afrika’dan başlayıp Türkiye’nin güneyinde Amik Ovası - Kahramanmaraş arasında son bulan yaklaşık 6.000 kilometre uzunluğunda dünyanın en büyük fay hattının (Büyük Rift Vadisi) bir parçasıdır. Kahramanmaraş'tan Afrika’nın doğusunda Mozambik’in ortalarına kadar uzanan bu vadinin genişliği 30-100 km arasında, derinliği ise birkaç yüz metreden binlerce metreye kadar değişiklik gösteriyor. Kâşif John Walter Gregory tarafından adı konan dünyanın bu en büyük fay hattı, aynı zamanda insanlık tarihinin en eski izlerine de ev sahipliği yapıyor. Türkiye'nin güneyindeki sol yanal doğrultu atımlı bu fayın kuzey kısmının tarihte en az 14 büyük depremin kaynağı olduğu öngörülmekte. En son bunun fayın üzerinde 1822 ve 1872'de iki büyük deprem meydana geldiği bilinmekte. 13 Ağustos 1822’deki son 500 yılın en büyük bölgesel depreminde Gaziantep, Antakya, Islahiye ve Halep bölgesi yıkıma uğramış, 30.000-60.000 arası insan ölmüştür. Amik Ovası ve İskenderun kıyı bandında sıvılaşma gözlenmiştir. 3 Nisan 1872’deki Amik Gölü depreminde ise Antakya ve Samandağı tamamen yıkılmıştır.

[3] Depremlerden en fazla etkilenen Antakya İÖ 307 yılında I. Antigonos tarafından verimli bir ova kenarında ve önemli bir yol ağı üzerinde kurulmuştur. Seleukos I. Nikator tarafından İÖ 300 yılında babasına saygı nedeniyle “Antiokheia” adını vermiştir. Başkent Roma ve İskenderiye ile birlikte Roma İmparatorluğu’nun üç önemli bir kentinden biri olmuştur. Kudüs’teki Hıristiyanlar Antiokheia’ya (Antakya) gelmiş, ilk defa burada “Hıristiyan” kelimesi inananlar için kullanılmıştır (Havarilerin İşleri 11,26). Paulus zamanında burada bir Hıristiyan topluluğun varlığı biliniyor. Kent, Constantinus’un 324 yılında Roma İmparatorluğu’nun doğusuna egemen olmasıyla birlikte Hıristiyanlığın da önemli bir merkezi haline gelmiştir. Antakya bu dönemde İstanbul, İskenderiye ve Roma kentiyle birlikte o dönemin dördüncü önemli sanat, kültür ve ekonomi kentiydi.

Bu icerik 502 defa görüntülenmiştir.