430
MART-NİSAN 2023
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK DÜNYASINDAN

“DEPREMİN ETKİSİNDE KÜLTÜREL MİRAS: ŞİMDİ VE SONRASINA DAİR” PANELİ DÜZENLENDİ

On binlerce insanın hayatını kaybettiği 6 Şubat depremlerinde kentler büyük ölçüde yıkıldı, kültürel miras öğeleri ise zarar gördü. Köklü uygarlıklara ev sahipliği yapmış bu coğrafyada, çok sayıda somut ve somut olmayan kültürel miras öğesi ile UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Göbeklitepe, Arslantepe, Nemrut Dağı ve Diyarbakır Kalesi; Geçici Liste’de ise 14 kültürel varlık bulunmaktadır. Depremden etkilenen yerleşimler, aynı zamanda tarihi kent dokuları, mahalleleri, sokak örüntüleri, sivil mimarlık örnekleri ile kültürel miras bağlamında önemli bir yere sahiptir. Depremlerden kısmi ya da büyük oranda etkilenen kültür varlıklarına dikkat çekmek amacıyla TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından 4 Mart 2023 tarihinde “Deprem Etkisinde Kültürel Miras: Şimdi ve Sonrası” başlıklı bir panel düzenlendi. Doç. Dr. Zeynep Eres’in moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, konuşmacı olarak Dr. Öğr. Üyesi Umut Almaç, Doç. Dr. Koray Güler ve Prof. Dr. Zeynep Ahunbay yer aldı. İTÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Programı öğretim üyesi olan Dr. Öğr. Üyesi Umut Almaç, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve ICOMOS Türkiye’nin işbirliği ile başlatılan durum değerlendirme çalışmaları kapsamında anıtsal yapılara yönelik yapılan incelemeleri paylaştı. Almaç, alanda yapmış olduğu ilk gözlemlerine dayanarak anıtsal yapılarda meydana gelen hasarların nedenlerini aktardı. Almaç’ın aktarımlarına göre; duvarların niteliği, yapılarda malzeme ve kesitlerdeki süreksizlikler/geçişler, farklı dönem yapıları ve elemanları arasında meydana gelen açılmalar/ayrılmalar, daha önce hasar/müdahale gören yapılarda hasarların tekrar etmesi/büyümesinden kaynaklı olarak tarihi yapılarda hasarlar veya göçme durumları meydana geldi. Bunların yanı sıra çok sayıda değişkenin olduğunu belirten Almaç, acil koruma müdahalelerinin önemini vurguladı. Bu bağlamda bir deprem ülkesi olan İtalya’daki uygulamalardan örnekler paylaşan Almaç, deprem sonrası bir acil müdahale önleminin nasıl olabileceğini gösteren bir kılavuzun ve bunu hayata geçirecek yetişmiş personelin eğitiminin önemini vurguladı. Türkiye’de de buna yönelik bir çalışmanın gerekli olduğunu belirtti. MSGÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi ve TMMOB Mimarlar Odası Kültürel Mirasın Korunması ve Yaşatılması Komitesi Üyesi olan Doç. Dr. Koray Güler, TMMOB Mimarlar Odası’nın 11-17 Şubat 2023 tarihleri arasında deprem bölgesine yönelik yapmış olduğu teknik gezi sırasında kültür varlıklarına yönelik incelemelerde bulundu. Çok sayıda yerleşimde tespitler yapan Güler, bölgede hayatın yeniden başlayabilmesi ve sürdürülebilmesi için toplumsal hafızanın somut örnekleri olan kültürel mirasın korunmasının ve yaşatılmasının önemini vurguladı. Anıtsal yapıların yanı sıra sivil mimarlık örneği yapıların da ciddi zarar gördüğünü belirtti. Antakya gibi çok katmanlı bir kentte yapılacak koruma müdahalelerinin arkeolojik kalıntıları da gözeterek yapılması gerektiğine işaret etti. Kırsal yerleşimlerde de hasarın boyutunun büyük olduğunu vurgulayan Güler, ulusal envanterimizin tamamlanmamış olmasından kaynaklı olarak bu bölgelerde yapılacak müdahalelerde ciddi sorunların ortaya çıkabileceğini, geleneksel yapılarda ne kadar kaybın olduğunu dahi anlamaya engel bir durum oluştuğunu vurguladı. Bu depremin milat olarak kabul edilip en kısa süre içerisinde ulusal envanter çalışmasının tamamlanmasının gerekliliğini vurguladı. Tarihi kent dokularını, mahalleleri ve sivil mimarlık yapılarını koruma konusunda öncelikli olarak bir koruma planı ve stratejisinin belirlenmesi gerektiğini belirten Güler, aceleci olmamak gerektiğini, aşamalandırma ve önceliklendirme yapılmasının önemini ifade etti. Ayrıca özel mülkiyette olan sivil mimarlık yapılarının mülkiyetine bakılmaksızın bu yapı sahiplerine kamu desteği verilerek koruma çalışmalarının yapılmasını önerdi. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ise çeşitli örnekler ile deprem sonrası meydana gelen hasarlar ve bizlere düşen görevleri aktardı. Yugoslavya savaşları sonrası uzun yıllar Bosna Hersek’te kültür varlıklarının korunması sürecinde çalışan Ahunbay, deprem sonrası yapılacak tespit ve belgeleme çalışmalarının önemini vurguladı. Deprem sonrası yapılacak koruma çalışmalarında kültür varlıklarının tarihine yönelik araştırmalar yapılması gerektiğini, malzemelerin ve taşıyıcı sistemin durumunu belirlemek için hasar vermeyen veya az hasar veren yöntemlerin kullanılmasını, modellerin yapılarak risk değerlendirmelerinin yapılmasını ve minimum müdahale ilkesi benimsenerek gerekli durumlarda sağlamlaştırma, bütünleme veya yeniden yapım yöntemlerine başvurulabileceğini belirtti. Ayrıca beklenen İstanbul depreminde kültür varlıklarının zarar görmemesi için önlemlerin alınmasına bir an önce başlanması gerektiğini vurguladı. Konuşmacıların ardından söz alan Prof. Dr. Deniz Mazlum, 18. yüzyılda İstanbul’da ve Lizbon’da gerçekleşen depremler sonrası alınan tedbirlere yönelik çarpıcı örnekler paylaştı. 1766 İstanbul depremi sonrasında ağır hasar alan cami medrese gibi kamusal yapıların “vaz-ı kadim üzere” diğer bir değişle eskiden nasıl idiyse aynı şekilde onarılmasının istendiğinin arşiv kayıtlarından anlaşıldığını belirten Mazlum, 1755 Lizbon depremi sonrasında ise yöneticilerin istemiyle depreme ve yangına dayanıklı yeni bir taşıyıcı sistem ve mimarinin geliştirildiğini vurguladı. Dinleyicilerin katılımları ile devam eden panelde, bölgenin sadece somut değil somut olmayan kültürel miras değerleri ile birlikte tarihi kimliğinin bir bütün olarak yeniden canlandırılabilmesi için çaba sarf edilmesi gerektiği vurgulandı.

Derleyen: Merve Arslan Çinko

Bu icerik 308 defa görüntülenmiştir.