356
KASIM-ARALIK 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • İstanbul
    Murat Belge, Prof. Dr., Bilgi Üniversitesi

  • İstanbul Dekorlaşıyor
    Çiğdem Şahin, Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahiplerinin ve Kiracıların Haklarını Koruma Derneği (FEBAYDER) Genel Sekreteri, İstanbul S.O.S Oluşumu Kurucu Üyesi

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: KÜRESELLEŞEN İSTANBUL

İstanbul Tarihî Yarımada’da Marmaray-Metro Projeleri Kazıları ve Sonuçlarına Genel Bir Bakış

Nezih Başgelen, Arkeolog, Editör, Arkeoloji Sanat Dergisi / Yayınları

İstanbul’un ulaşım sorununu çözmek üzere kentin Asya ve Avrupa kıtalarındaki demiryolu hatlarını Boğaz’ın altından geçen bir tüp tünel ile birbirine bağlayacak Marmaray ve Metro projeleri Türkiye’nin en büyük raylı toplu ulaşım ağını oluşturmaktadır. İstanbul’un Yedikule semtinde yeraltına girecek Rumeli demiryolu hattı, (1) yeni yapılacak yeraltı istasyonları olan Yenikapı ve Sirkeci boyunca ilerleyecek, Sarayburnu’ndan Boğaz’ın altına girecek ve diğer bir istasyon olan Üsküdar’a bağlanacaktır.

İstanbul Tarihî Yarımadası içinde yer alan Yenikapı ve Sirkeci istasyon alanlarında, ilgili kurulun kararları doğrultusunda, Marmaray ve Metro istasyonları inşaatları başlamadan önce, 2004 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü tarafından arkeolojik kazılara başlanmıştır. Geniş katılımlı kazı ekipleri tarafından yürütülen arkeolojik kazılar sırasında, bulunan taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları, İstanbul’un kültür tarihine çok önemli katkılar sağlamıştır.

Yenikapı Langa’da Kazılar

Marmaray Yenikapı İstasyonu ile ilgili olarak, Osmanlı Dönemi’nde “Langa (Vlanga) Bostanları” (2) olarak adlandırılan alanda, 2004 yılında kazılara başlanmıştır. Kelime anlamı Yunanca "dışarı" demek olan “Vlanga” adının İstanbul’un tarihî topografyasında ilk kez 12. yüzyılda kullanılmaya başlandığı sanılmakta (Resim 1), I. Andronikos Komnenos’un (hd 1183-1185) bu yörede bir köşk yaptırdığı ve 13. yüzyılın ikinci yarısında bu bölgeye Yahudilerin yerleştirildiği bilinmektedir. (3)

İstanbul'un fethinden sonra, Langa’nın suriçindeki bölümü Küçüklanga Bostanı, surdışı bölümü ise Büyüklanga Bostanı olarak anılmıştır. 15. yüzyılda Büyüklanga Bostanı'nın doğusu ve batısı da duvarlarla çevrilmiş ve 16. yüzyılda yeni bir sur daha yapılmıştır. Üzerinde sahil yolunun, demiryolunun ve tren istasyonunun yer aldığı bölge ise daha sonraları denizin doldurulmasıyla elde edilmiştir. (Resim 2)

Burada 2004-2010 arasında dört ayrı bölgede, 58 bin metrekare alanda yapılan kazılarda, özellikle 1. Bölge olarak isimlendirilen ve Namık Kemal Caddesi ile bu caddenin doğusunda bulunan Mustafa Kemal Caddesi arasında, güneyde tren yoluyla sınırlanan alanda İstanbul’un MS 4. ile erken 7. yüzyıllardaki en büyük ticari ulaşım merkezi olan Theodosius Limanı gün ışığına çıkartılmıştır. (Resim 3)


Theodosius Limanı

Bu görkemli tesisin, Doğu ve Batı Roma’yı yönetmiş son imparator olan I. Theodosius (MS 379-395) tarafından yeni başkentin büyüyen ihtiyaçlarını karşılamak için yaptırıldığı saptanmıştır. Limanın 7. yüzyıldan itibaren Lykos (Bayrampaşa) Deresi’nin taşıdığı mil ve artıklarla dolmaya başladığı, 11. yüzyıla kadar ufak gemiler tarafından kullanılabildiği ve 13. yüzyıldan itibaren tamamen dolarak devredışı kaldığı da anlaşılmıştır. (4)

Derin doğal bir koyun güney tarafına, doğudan batıya uzanan bir dalgakıranın yapılmasıyla oluşan limanın girişinde gözetlemeye yarayan büyük bir kulenin varlığı saptanmıştır. İskenderiye veya başka yerlerden büyük gemilerle getirilen tahılın depolanması için siloların bulunduğu bu liman kompleksinin büyük bölümünün zamanla mille dolduğu, 10. yüzyılda da buradaki İskenderiye silosunun, şehrin kullanılan tek silosu olduğu da kaynaklardan bilinmektedir.

Yenikapı kazı alanının batısında, 100 ada olarak isimlendirilen 2. Bölge ile bu bölgenin doğusunda kalan 3. Bölge’de sürdürülen kazılarda, aralarında büyük bir olasılıkla MS 323-330 yılları arasında inşa edildiği bilinen, ancak bugüne kadar yeri tespit edilemeyen Constantin Suru da olmak üzere çok farklı devirlerde yapılmış çeşitli mimari kalıntılar ortaya çıkarılmıştır. (Resim 4) Bu surla aynı tarihlerde yapıldığı düşünülen mendirek, rıhtım ve iskele buradaki limanın yapısı hakkında önemli bilgiler vermiştir. Bu alandaki çalışmaların son bulmasından sonra ilgili Koruma Kurulu kalıntıların kaldırılmaması ve yerinde korunmasının gerekliliği yönünde karar vermiştir.


Yenikapı Batıkları

Yenikapı Liman alanındaki kazılarda, Marmaray kazı alanında 13, Metro kazı alanında 21 olmak üzere toplam 34 tekne kalıntısı gün ışığına çıkartılmıştır. (Resim 5) Theodosius Limanı’nda tespit edilen batıkların çoğu, limanın girişine yakın, doğu ucunda bulunmuştur. Limanın, batı ucundan başlayarak doğuya doğru dolduğu, doğu ucun ise 10. yüzyılın sonunda veya 11. yüzyılın başlarında doğal bir afetin, belki de çok şiddetli bir lodos fırtınasının limandaki tekneleri büyük ölçüde tahrip etmesine kadar kullanıldığı düşünülmektedir. Bu liman, Lykos (Bayrampaşa) Deresi’nin taşıdığı alüvyonların birikmesi sonucu dolmuş ve Marmara Denizi’nden 1,5 km. uzaklaşarak Osmanlı dönemi boyunca kara içinde kalmıştır.

Marmaray ve Metro projeleri kapsamında yürütülen Yenikapı kazılarında yaklaşık 25 bin eser bulunmuştur. Buluntuların en önemli özelliği, dönemin ticareti, günlük yaşamı, ekonomisi ve dini inançları ile ilgili bilgiler vermesidir. (5)

Yenikapı Neolitik Dönem Yerleşimi

Yenikapı kazı alanında, Theodosius Limanı taban dolgusu altına inildiğinde, bugünkü deniz seviyesinden yaklaşık - 6.30 metre altında Neolitik Çağ’a ait yapı kalıntıları ile günlük yaşama ait buluntular tespit edilmiştir. Bu şaşırtıcı bulgular İstanbul kentinin yerleşim tarihini günümüzden yaklaşık 8500 yıl geriye taşımıştır.

Neolitik Çağ’a tarihlenen, dal-örgü mimariye ait mekânların içinde ve çevresinde toplanan çok sayıdaki çanak çömlek parçası, İstanbul bölgesinin Neolitik toplulukları olarak adlandırılan “Fikirtepe Kültürü” ile Yarımburgaz 4 evresiyle yakın benzerlik göstermektedir. Bu kültür, ders kitaplarında “Cilalı Taş Devri”, bilim dünyasında Neolitik Çağ ya da İlk Tarımcı Köy Toplulukları olarak adlandırılan dönemi temsil etmektedir. Fikirtepe Kültürü, bu ilk tarımcı kültürün Anadolu’dan Avrupa’ya aktarılmasını yansıtması açısından önemlidir. (6) Bu açıdan Yenikapı Neolitik eserleri İstanbul kadar Avrupa kıtasının yerleşim tarihi açısından da ayrı bir önem taşımaktadır.

Üzerinde kalın bir deniz dolgusu bulunan Yenikapı Neolitik Çağ yerleşmesi, Marmara Denizi’nin zaman içerisinde geçirdiği değişikliklerle birlikte değerlendirilmektedir. Yerleşmenin, tahminen Marmara’nın henüz tuzlu su ile buluşmadığı dönemde kıyıya çok uzak olmayan bugünkü yerinde kurulduğu düşünülmektedir.

Yenikapı’da Neolitik Dönem ölü gömme uygulamalarında ilk grup, iki adet gömüt ile temsil edilmektedir. (Resim 6) Gömüt 1, dört farklı bireye, Gömüt 2 ise en azından iki farklı bireye aittir. İkinci grubu oluşturan yakıldıktan sonra insan kemiklerinin gömülmesi uygulamasını gösteren 7 adet urne bulunmuştur. Daha önce Anadolu Neolitiği’nde rastlanmamış urne tipi kremasyon mezarların Yenikapı kazılarında ortaya çıkarılması, bu dönem arkeolojisi açısından çok önemlidir ve şimdilik bilinen en eski örneklerdir. Diğer neolitik buluntular arasında yeralan tahtadan mızrak, yay ve kürek de ilginç eserlerdir.

Yenikapı’da antik Theodosius Limanı kalıntıları altında son 10 bin yıl içinde depolanmış çökel istif ise, Marmara Denizi’nin geçirdiği ortam değişimlerini ve kültürel tarihçesini yansıtmaktadır. Yenikapı kazı alanı, Marmara Denizi’nin Holosen Dönemi jeolojik tarihçesi ile ilgili bilginin zenginleşmesi ve boşlukların doldurulması açısından son derece önemlidir.

Sirkeci Kazıları

İstanbul’un Marmaray Projesi kapsamındaki üçüncü arkeolojik kazı alanı, Sirkeci İstasyonu’dur. Bu istasyon alanında dört ayrı noktada geliştirilen kazılar, İstanbul gibi çok yoğun yapılaşmanın olduğu bir kentin stratigrafisinin saptanması için bir şans olarak değerlendirilmiştir. Sirkeci’de şaft alanları (Resim 7) ile gar alanı içinde sürdürülen kazılarda erken Bizans, Bizans ve geç Osmanlı dönemlerine ait mimari kalıntılar ile Roma öncesi döneme ait küçük buluntu ve çanak çömlek tespit edilmiştir.

Marmaray-Metro projeleri kapsamında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından yapılan kazılar, kazı alanları ve çevresindeki tarihsel gelişim, Byzantion, Konstantinopolis ve Osmanlı İstanbul’unun kültürel devamlılığını, ticareti, sosyal yaşamı, denizciliği ve topografik özelliklerini bulgularıyla ayrıntılı olarak ortaya koyması açısından çok önemli sonuçlar ortaya koymuştur. Tarihsel Yarımada içinde Neolitik bir yerleşimin varlığı ise İstanbul’u mimarlık tarihi açısından da dünyanın en eski metropollerinden biri konumuna getirmiştir.

 

NOTLAR

* Bu yazının hazırlanması sırasında gösterdiği ilgi ve desteğinden dolayı İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Sayın Zeynep Kızıltan’a teşekkür ederim.

1. 1869’da Yedikule’de yapımına başlanan “Rumeli demiryolu hattı”nın inşası nedeniyle Yedikule - Sirkeci hattının yapımı büyük hafriyat gerektirmiş, Yedikule surlarından başlayarak Sirkeci’ye kadar çok sayıda tarihî eser, saray, kalıntı yıkılmıştır. Demiryolu, Küçük Ayasofya’nın doğusunda deniz kıyısındaki Boukoleon Sarayı’nın içinden geçirilirken, bu sırada sarayın batı bölümü, burada yer alan ve iki yanında oturan arslanların yer aldığı cumba ile birlikte yıkılmıştır (Bakınız: N. Başgelen, 2007, İstanbul Tarihi Yarımada ve Arkeoloji, İstanbul. Res. 3-4). Hattın Sur-u Sultani içinden de geçmesi gerektiğinde bunu çok sakıncalı bulan devlet erkânı, zamanın padişahı Sultan Abdülaziz’e (1861-1876) durumu arz ettiklerinde, tarihe geçen şu cevabı almışlardır: “Bu demiryolu geçsin de, isterse sırtımdan geçsin”. Saray arazisindeki demiryolu hattı kazıları sırasında çok sayıda tarihî eser zarar görmüş, pek çok arkeolojik eser ve mimari parçalar çıkmıştır. 1875 tarihli bir vesikadan “şimendifer hattından” çıkan parçaların daha sonra kullanılmak üzere sarayın “ebniye ambarına” nakledildiği bilinmektedir.

2. Langa konusunda kapsamlı bir değerlendirme için bakınız: A. Berger, 1993, “Der Langa Bostanı in İstanbul”, İstanbuler Mitteilungen, sayı:43, ss.467-471, Lev 51/6 ve İ. Ortaylı, 1994, “Langa”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt: 5, ss.195-196.

3. Eli Kohen, 2007, History of the Byzantine Jews: a Microcosmos in The Thousand Year Empire, University Pres of America, s.141. Ayrıca bkz. D. Jacoby, 1967, “Les quartiers juifs de Constantinople a l'époque byzantine”, Byzantion, sayı:37, ss.167-227.

4. Bu konudaki değerlendirmeler için bakınız: A.V. Millingen, 1889, Byzantine Constantinople, The Walls of the City and Adjoining Historical Sites, Londra, s.302; B.C.P. Tsangadas, 1980, The Fortification and Defence of Constantinople, New York, ss. 56-58; W. Müller-Wiener, 1988, Bizanstan Osmanlıya İstanbul Limanı, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, s.9.

5. Marmaray Yenikapı kazıları ile ayrıntılı bilgi için bakınız: 2007, Gün Işığında, İstanbul’un 8000 Yılı: Marmaray, Metro, Sultanahmet Kazıları, Vehbi Koç Vakfı Yayınları, İstanbul.

6. Bu yerleşime ait buluntular daha önce Fikirtepe ve Pendik’ten bilinen ve Prof. Dr. Mehmet Özdoğan tarafından bir doktora çalışması çerçevesinde incelenen ‘Fikirtepe Kültürü’ olarak tanımlanan dönemi yansıtmaktadır. Bu kültüre ait yerleşme yerlerinde yapılmış olan radyoaktif tarihlemeler, Fikirtepe kültürünün MÖ 6400-5800 tarihleri arasında, günümüzden 8000 yıl kadar önce bu bölgede varolduğunu ortaya koymuştur. Bakınız: M. Özdoğan ve N. Başgelen, 2007, Türkiye’de Neolitik Dönem, Anadolu’da Uygarlığın Doğuşu ve Anadolu’ya Yayılımı, Yeni Kazılar, Yeni Bulgular I-II, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

Bu icerik 7924 defa görüntülenmiştir.