356
KASIM-ARALIK 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • İstanbul
    Murat Belge, Prof. Dr., Bilgi Üniversitesi

  • İstanbul Dekorlaşıyor
    Çiğdem Şahin, Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahiplerinin ve Kiracıların Haklarını Koruma Derneği (FEBAYDER) Genel Sekreteri, İstanbul S.O.S Oluşumu Kurucu Üyesi

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARİ PROJE YARIŞMASI

YARIŞMA DEĞERLENDİRME: İzmir Büyükşehir Belediyesi Opera Binası Yarışması Kolokyumu'ndan Notlar

Derleyen: Ebru Türkdamar Diktaş, Mimarlar Odası Yarışmalar Komitesi Üyesi

Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde, 26 Eylül 2010 tarihinde gerçekleşen kolokyumun açış konuşmasını Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı Hasan Topal yaptı. İlk sözü alan Jüri Başkanı Abdi Güzer, jürinin, programda öngörülen çözümlerin yanı sıra, projenin yaşama geçirilmesi ertesinde “simge yapı” bağlamında kente sağlayacağı katkı, yakın çevresini dönüştürme sınırları, kentle bütünleşmesi ve süreklilik oluşturması gibi konular başta olmak üzere çok boyutlu bir değerlendirme yaptıklarını vurguladı. Güzer, yer seçimi konusunun başlangıçta çok tartışıldığını ama belediye imkânlarının da sınırsız olmadığını ifade etti. Seçilen alanın programın yerleşmesi ve kentsel düzenlemelerin yapılabilmesi için büyüklük açısından uygun bir alan olarak görüldüğünü, yapının çevresi ile anlam kazanmasının kaçınılmaz olduğunu ama çevrenin niteliğinin de programın bir parçası olarak görülmesi gerektiğini vurguladı. Projeleri bu bağlamda süreklilik / tezat oluşturma, ölçek ilişkisine girme, dönüştürme konularını gözönüne alarak değerlendirdiklerini belirtti. Çok sayıda kültür yapısı örneğinin kentin önemli noktalarında yer aldığını, buna karşılık dünyada, yerleşik çevrenin bilinçli olarak dönüşmesinin, değer kazanmasının beklendiği farklı alanlara yerleşme örneklerinin yani “jeneratör yapı”ların da sözkonusu olduğunu söyledi.

Yarışma birincisi proje ile Oslo Opera Binası arasındaki benzerliğe dikkat çeken bir yorumun ardından sözalan Jüri Üyesi Emre Arolat, bu iki proje arasında benzerlik kurmadıklarını, şahsı adına birinci gelen proje ile pek çok başka bina arasında daha çok benzerlik kurduğunu belirtti. Cem Açıkkol birinci projenin arsa alanının tamamını kaplayan çatı örtüsüne sahip olmasını ve bu çatının üzerinde yürünebiliyor olmasını eleştirdi. Oslo Opera Binası'nın da çatısının bir bölümünde yürünebildiğini ama onun farklı bir iklimde, kıyıda bir kamusal alanda yer alan bir yapı olduğunu dile getirdi. Birinci ödüllü projenin kıyıda yerleşememesinin sebebinin Kıyı Kanunu ile ilişkili olduğunu söyleyerek, yasanın mimarların ve kamu yaşamının hareket alanını kısıtlayan yapısından şikâyet etti. Bir Kuzey ülkesinin iklimine uygun olabilecek çözümün İzmir ikliminde sakıncalı olduğundan, kullanım, güvenlik ve uygulama problemleri içerdiğinden, kıyıda suyla temas etmek yerine bir yapının çatısında dolaşmanın anlamlı olmadığından sözetti.

Abdi Güzer birinci projeyi çatısı bağlamında değil, kamusal anlamda topografyanın sürekliliğini sağlayan bir proje olarak değerlendirdiklerini dile getirdi. Binanın çatısında yürünüyor olmasının birincilik kriterlerinin asal belirleyicisi olmadığını; yapının önündeki yeşil alanla şeffaflık sayesinde sağladığı bütünleşmenin, fuayenin kentsel mekânla kurduğu ilişkinin ve yapının önünde kurgulanan peyzajın olumlu katkılarını gözardı edemeyeceklerini belirtti. Jüri Üyesi Semra Uygur, birinci projenin söylemi bağlamında çatısı olmaması gereken bir yapı olduğunu bunu da başarı ile yerine getirmiş olduğunu ifade etti. Hep oradaymış gibi duran, etrafıyla bütünleşme çabasında içerisinde ama çevre yapılarla aynı dili kullanmayıp kendi dilini kuran, yolla ilişki kurarken yayayı özgür bırakan bir tasarım olduğunu vurguladı.

Emel Kayın, Alsancak Garı’nın arkasına uzanan alanı kentlilerin daha yoğunlukla kullandığını, ama Konak'ta yer alan AKM gibi yerlerin daha sınırlı bir kullanıma sahip olduğunu; Karşıyaka'da yaşayanların ise etkinlikler için yine ağırlıklı olarak Alsancak bölgesini değerlendirdiklerini dile getirdi. Havagazı Fabrikası'nın yeni kültürel kullanımlar bağlamında tercih ediliyor olmasını da buna bağlarken, kentin gelecek planlamasında Liman arkası bölgesinin yeni merkez olarak işlevlendirilme sürecinde buradaki boşlukların kültürle ilişkilendirilmesinin daha yerinde bir yaklaşım olabileceğine değindi.

Jüri Üyesi Haydar Karabey, tartışmalar sırasında dile getirilen kıyı yapılaşması ve Liman arkası bölgesinin değerlendirilmesi konularında çekincelerini dile getirdi. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu koşullarda bir süre daha kıyılarda yapılaşmayı “tehlikeli” bulduğunu ve İstanbul'da yaşayan bir plancı ve mimar olarak, bazı kent parçalarının geleceğe bırakılmasının, boşlukların gelecekte değerlendirilmesinin İzmir kenti adına yerinde bir bakış açısı olacağını düşündüğünü belirtti. Büyükşehir Belediye Başkanı'nın İzmir'in gelecekte sadece bir metropol değil, bölgenin, hatta Akdeniz'in kültür metropollerinden biri olması yönündeki vizyonuna kentlilerin bakış açısının ve katkısının ne yönde olacağını, bu önermelerin desteklenip desteklenmediği konusunu tartışmaya açmak istediğini belirtti.

Emre Arolat bir tür muhalefet/provokasyon barındıran, opera sanatını ve onun özgünlük iddialarını sorgulayan, bu konularla problematik bir ilişki içeren birkaç projenin de ödül grubunda öne çıktığını vurguladı. Birinci seçilen projenin, daha çok topografyanın bir parçası olma çabası içerisinde tasarlandığını düşündüklerini ifade etti. Jüri ön yazısını tartışma ve sonuçlandırmalarının yaklaşık iki ayı bulduğunu ve jürinin de kendi arasında farklı bakış açıları içerisinde tartışmalar yaşamasına karşın böyle bir seçim yapabildikleri ortak bir projede buluşmuş olmalarına sevindiğini ifade etti.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu sözalarak, farklı konulardaki eleştirileri yanıtladı. Kocaoğlu, kendi bünyesinde binasını yapılandıracak arsası olmayan bir belediye olduklarını, seçilen alanın denizle ilişkilendirilebilecek uygun boyutlarda bir arsa olduğunu ifade etti. Karşıyaka Belediyesi'nden bedeli karşılığı bu arsayı aldıktan sonra, yer seçimi konusunda çok eleştiri aldıklarını anımsattı. Kendi adına böyle bir kültür yapısının Karşıyaka'da hayata geçirilmesini hem kent hem de Karşıyaka'nın geleceği perspektifinde önemli bulduğunu anlattı. Büyümesinin sınırlarına ulaşmış Karşıyaka ilçesini kültür ve sanat alanlarında bir yerlere taşımanın ilçeyi değerlendirmek bağlamında irdelenmesi gerektiğini söyledi. Sloganlarının “Metro Kadar Kente Opera da Gerekli” olduğunu hatırlattı.

Yarışmanın birinci ödülünü alan müelliflerden Mehmet Kütükçüoğlu ekip arkadaşlarına teşekkür ettikten sonra, yarışmalara katılırken konu ve jüri özelinde dikkatle durarak seçici davrandıklarını belirtti. Diğer proje müellifi Ertuğ Uçar ise yarışmaları, tarifli bir probleme kolektif bir çalışma süreci ile dahil olma anlamında değerli bulduğunu ve projenin uygulanacağı bilgisini başkandan almış olmanın da kendilerini çok mutlu ettiğini belirtti.

Bu icerik 4682 defa görüntülenmiştir.