422
KASIM-ARALIK 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA

“Karşı Yönden Gelen Adam” Murat Artu

Celal Abdi Güzer , Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

 

Mimarlık ortamında dolmayacak bir boşluk daha oluştu. Murat Artu’yu kaybettik. Artu gerek yapılı çevreye yaklaşımı gerekse mimarlık mesleği ile yaşama biçimi arasında kurduğu ilişki nedeniyle meslek ortamı içinde farklı ve özel bir kişi olarak öne çıktı. ODTÜ mezunlarının tasarım ve uygulama ortamında az sayıda kişiyle temsil edildiği genç yaşlarında kazandığı yarışma ve kurduğu atölye ile başlayan mimarlık yaşamında tasarım anlayışı ve bu anlayışın arka planını oluşturan yaşam felsefesi ile özgün bir rol sergiledi.

Kendisinin tasarım yaklaşımında en ayırt edici özelliklerden biri klişe düşüncelere, ana eksende kolaylıkla kabul gören yaklaşımlara rağbet etmemesi, yapının dışa vurumundan çok işlevsel beklenti ve üretim sürecini öne alan bir gerçekçilikle hareket etmesiydi. Bu anlayışın ana eksenini mimarlık yaklaşımlarında öne çıkan duruma, bunun arka planını oluşturan değerler sistemine ve mimarlığı özününden kopardığını düşündüğü uygulama ortamına yönelik keskin bir eleştirisi oluşturdu. Bu eleştirisinin özetini, kendisiyle yaptığımız söyleşide “mimarın işi resim yapmak olması gerekirken onu çerçeveci olmaya zorlayan bir ortamın oluştuğu” şeklinde ifade eden Artu “çerçevenin resmin önüne geçmesinden” duyduğu rahatsızlığın altını çiziyordu. Bir başka ortamda “yapı, içinden dışarıya bakmak için mi, yoksa dışardan kendisine bakılması için mi tasarlanır?” sorusunu sorarken abartılı bir tasarım girdisine dönüşen kabuğun sadece bir sınır olduğunu anımsatarak, bugün yaygınlık kazanan ve yapının imaj değerini öne alan tasarımlarla kendi yaklaşımı arasına mesafe koymaya çalışıyordu. Bu düşüncesini her ortamda radikal biçimde savunan Artu birlikte gittiğimiz bir Prag gezisinde o dönem henüz tamamlanmış ve oldukça gündemde olan Frank Gehry’nin “Fred and Ginger” olarak bilinen yapısını ziyaret etmek için vakit ayırmayı reddetmiş ve bizimle yapıyı görmeye gelmemişti. Önemli olanın binanın kendisi değil, insanların yaşamını etkileme biçimi olduğunu söyleyen Artu, mimarlık eğitiminin de giderek binaya odaklandığını, arka planında oluşan hikayesiyle ilgilenmediğini vurgulayarak kendi mimarlığında öne çıkarmaya çalıştığı şeyin yapının resminden çok hikayesi olduğunun altını çizmişti.

Artu tasarım anlayışına paralel olarak, mimarlığın yaşam ve kültürün her alanından beslendiğine inanan çok girdili bir referans sisteminin savunucusu olmuş, resim, müzik, sinema gibi sanat dallarının sürdürülebilir bir eğitim ortamının zemini olduğuna inanmıştır.  Zengin resim ve müzik koleksiyonu, bahçesindeki açık hava sineması onun yaşama ve paylaşma biçiminin tamamlayıcı parçası olmuştur. Mimarlık örgütlerinde de önemli görevler üstlenen Artu, eşi Eren Artu ile işletmeciliğini üstlendiği Mimarlar Derneği 1927 Kültür Merkezi’nin o dönem Ankara’sının önde gelen kültür ve sanat ortamına, başkanlığını üstlendiği Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin ise etkin bir mimarlık örgütüne dönüşmesinde aktif roller oynamıştır. Arkadaşları ve mimarlık ortamı Murat Artu’yu, renkli kişiliğini, gerek mimarlık ortamına gerekse yaşama farklı noktalardan bakışını çok özleyecek.

* Mimarlar Konuşuyor: Murat Artu söyleşisi için, bkz: https://www.youtube.com/watch?v=zPSJr_drWjQ&t=1s

Bu icerik 2345 defa görüntülenmiştir.
<p><strong>1.</strong> ODTÜ deki  öğrencilik yıllarından<br /> 	Kaynak: Eren Artu arşivi<strong></strong></p>
<p><strong>2. </strong>Bodrumdaki  evinin bahçesinde<br /> 	Kaynak: Eren Artu arşivi<strong></strong></p>