422
KASIM-ARALIK 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK ELEŞTİRİSİ

Mimari Aktarımın Akdenizli Hali: Mezitli Belediyesi Hizmet Binası

Berin F. Gür, Prof. Dr., TEDÜ Mimarlık Bölümü

2020 Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde “Yapı Dalı Ödül Adayı” olan Mezitli Belediyesi Hizmet Binası, mimari elemanların hem iklimlendirme hem de mimari dil kurma yönündeki dikkat çekici kullanımıyla öne çıkıyor. Yazar, binanın “mimari programını iklimsel verilerle ilişkilendirerek onu Akdenizli yaşam biçimiyle temas ettiren, kamu binalarına atfedilen kalıplaşmış norm ve algıları kıran eşikler sistematiği”ne dikkat çekiyor.

 

Ferhat Hacıalibeyoğlu, Deniz Dokgöz ve Orhan Ersan ortaklığındaki İkiartıbir Mimarlık ofisinin yerel yönetim binalarında genel olarak, yerel yönetimler ile hizmet verdiği toplum arasındaki iletişimi güçlendirecek, onları buluşturacak, karşılaştıracak, yollarını kesiştirecek, bunu yaparken de hiyerarşik ayrımları ortadan kaldıracak bir anlayış hâkim. Bu tür bir anlayış mimaride karşılığını geçirgen, şeffaf, ulaşılabilir, kapsayıcı, herkese açık, yakın çevresindeki kamusal alanlara bağlanan / açılan, yaya dolaşımını içine alan ve böylece, iç-dış ve ön-arka ayrımının yarattığı ikilikleri ortadan kaldıran bir yapı olarak bulmakta. Ofis, söz konusu Mersin’deki Mezitli Belediyesi Hizmet Binası olduğunda, “Akdenizli bir yapı olmalı”[1] diyerek, genel yaklaşımlarıyla Akdenizlilik arasında bir diyalog kurmayı amaç edinmiş. (Resim 1)

“Akdenizli olmak” diye bir konu vardır ki bu, Akdeniz coğrafyasının insanlarının niteliklerini belirtirken aynı zamanda özenilesi bir yaşam biçimine işaret eder. Genel kanıya göre, Akdenizli gibi yaşamak, bol güneşin, uçsuz bucaksız denizin ve bereketli toprakların olduğu bir coğrafyada tembellik etmek, o coğrafyanın ve sunduklarının keyfini çıkarmayı bilmektir.

Peki, söz konusu mekân yani mimarlık olduğunda Akdenizli olmak neyi ifade eder? Akdenizli olmanın mimari referansları ve ögeleri nelerdir? [2]

***

Fernand Braudel göre “Akdenizli” olma hali, her şeyden önce güneş ve yağmurun hâkim olduğu iklimine dayanır ve “bu çok özel iklim, denizin bir ucundan öbür ucuna kadar hep aynı kalır; yaşam tarzlarına ve manzaralara, benzer nitelikler kazandırır.”[3] Öyle ki, bu ortaklık 11. ile 19. yüzyıllar arasında Akdeniz denizcileri tarafından, farklı kültürler arasındaki cepheleri aşabilmek ve iletişim kurmak için bir köprü dil olarak kullanılan “lingua franca”yı üretmiştir.[4] Namık Erkal, 15. Venedik Uluslararası Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu “Darzanà” projesi için yaptığı araştırma sırasında bu ortak dile atfen, “deniz kıyısı özelinde farklı mimari kültürler arasında vasıta işlevi gören ortak bir mimarlık” için, kendi adlandırmasıyla “architectura franca” kavramını önerir.[5] Bu, denizcilik dünyasına ait, liman kentlerini kapsayan, uzlaşılarak paylaşılan ve fakat tek tipleşmeye doğru götürmeyen melez bir mimarlıktır.

***

Bu tür bir mimarlık, imgelerin, fikirlerin ve kavramların dolaşımını; o coğrafya üzerinde bir yerden diğerine aktarımını ifade eder. Bu noktada, modernleşme tarihini bir çeviri süreci olarak ele alan Esra Akcan’ın Çeviride Modern Olan başlıklı kitabına başvurmak yerinde olacaktır.[6] Mimari çeviriyi tartışmak üzere bir kavram dağarcığı üretmeyi amaçladığı kitabında Akcan, çeviri kavramını kullanma tercihini, kavramın “bir yerden bir diğerine taşırken dönüştüren bir süreç ve eyleme” işaret ediyor olmasına bağlar.[7] Edebi çeviriyle bir karşılaştırma yaparken, edebi olanın aksine mimari çeviride sadakat beklentisinin olmadığını; özgün metinden bir uzaklaşma yaratılmaya çalışıldığını ve hatta, sapma ve bozmanın kabul edildiğini ve amaçlandığını belirtir. Bu anlamda, bir ucu diğerine karşı yüceltmeden, “benzeştirme ve farklılaştırma, uygunlaştırma ve yabancılaştırma sarkacında gelip giden” mimari çevirilerin sonuçlarını tartışır.

Aktarım bir çeviridir ve Mezitli Belediyesi Hizmet Binası mimari aktarımın Akdenizli halinin bir ürünüdür. Burada aktarım, hafızayı tetikleyen ve bir yerden bir diğerine aktarırken dönüştüren düşünsel ve yaratıcı bir tasarım pratiğini ifade etmektedir. Bina, mimarlıkta Akdenizliliği sorgulatmanın yanında, şu soruları akla getirmekte: Mimarlar, Akdenizli olmanın mimari referanslarını bir kamu yapısına, bağlamını, konumunu ve içeriğini dikkate alarak nasıl aktardı? Bu aktarım, kamu yapısının içe dönüklük, dışa kapalılık, hiyerarşik düzen, opak ve erişilemez olmak gibi bazı kalıplaşmış norm ve algısına yönelik nasıl bir tutum izliyor? Bu normları ve algıyı kırıyor mu yoksa kuvvetlendiriyor mu? Bu sorular ışığında tartışmamı, aktarımın sonuçlarını tasarım sürecini yönlendiren problematikler üzerinden değerlendirerek yapacağım. Benim için, mimarların “Akdenizli bir yapı” olmalı şeklindeki dertleri tasarım sürecini nasıl yönettiklerinin bir özeti.

***

Braudel’in açıklamasıyla, kışın yağmurun göz açtırmadığı, soğuğun bitkilerin yaşamını dondurduğu; sıcakların başlamasıyla da suların çekildiği Akdeniz iklimi, bu coğrafyadaki mimarlığın ve gündelik yaşam pratiklerinin en temel belirleyicisi olmuştur. Bununla beraber, uzun süreli orta derecede yüksek sıcaklıklar, yüksek nem ve yoğun güneş radyasyonu nedeniyle mimaride, kış mevsiminden ziyade yaz koşullarına yönelik bir öncelik öne çıkar. Sıcak ve yüksek nem seviyelerinin üstesinden gelmek için bina tasarımında, güneş ışığını iç mekâna dolaylı almaya, yeterli gölgelemeye ve doğal havalandırmaya izin verecek bir mimarlık aranır.

***

Mezitli Belediyesi Hizmet Binası’nın kütlesinin mimari biçimlenmesi, büyük ölçüde iklim koşullarıyla ilişkilendirme çabasına dayanıyor. Bunun yanı sıra, binanın güneybatı-kuzeydoğu yönünde doğrusal olarak yerleşimi, yakın çevresinin dönüşümü yönünde ileriye yönelik yapılan çalışmalar ve öngörülen değişimler de bu biçimlenmede belirleyici olmuş. Binanın yer aldığı yapı adası, küçük sanayi alanı olarak tanımlanmış bir alan olup depo olarak kullanılan binalardan oluşmaktadır. Belediye hizmet binasıyla birlikte eski Mezitli halini içine alan bir kent meydanı düşüncesi, güneybatı yönündeki ana cadde boyunca uzanan 130 x 43 metre boyutlarında bir alana oturan binayı, mimarların deyimiyle, ana cadde ile kuzeydoğu tarafında yer alacak bu meydan arasında bir “eşik yapı” konumuna getirmektedir.[8] (Resim 2, 3)

Mimarlıkta eşik, bir alandan diğer bir alana aktarımın yapıldığı, iç-dış ve özel-kamusal gibi ayrımlar arasında etkileşimin başladığı bir geçiş mekânıdır; pek çok hareketin, karşılaşmaların, tesadüfün, algı ve imge çeşitliliğinin olduğu “bulanık” bir alandır.[9] Mezitli Belediyesi binasının mimari ifadesinde ve mekânsal kurgusunda, iklimlendirme ve eşik yapı olma durumu birbirini destekler şekilde etkin rol oynamıştır. Eşik, bir tasarım aracı olarak iç ve dış mekân arasındaki geçişleri kurgulayıp yaya hareketinde sürekliliği sağlarken, bir yandan da iklimlendirmeye imkan veren açık, yarı açık ve kapalı mekân serisini üretir. Başka bir deyişle, bina bir seri eşikten kurgulanır; binanın mimari programını iklimsel verilerle ilişkilendirerek onu Akdenizli yaşam biçimiyle temas ettiren, kamu binalarına atfedilen kalıplaşmış norm ve algıları kıran bu eşikler sistematiğidir. Aynı zamanda termal tamponlama görevi gören bu eşikler serisi, aşırı dış sıcaklıkları kontrol edecek şekilde iç ve dış mekânları düzenleyip doğrudan güneş kazanımlarını azaltarak ve yeterli doğal havalandırmaya katkıda bulunarak uygun mikro iklim koşullarını sağlamaya yardımcı olur. Diğer bir yandan da Akdenizli yaşam pratiğini destekler şekilde, süregiden günlük kullanımda “duraklama” aralıkları üretir. Yani, sabah 9 akşam 6 çalışan belediye görevlisine, hizmet almak için belediyeye gelen kişiye ve bu hizmetlerden bağımsız günlük yaşamını devam ettiren ve binanın içinden geçip gidene, projenin mimarlarının deyimiyle, durup soluklanma noktaları sağlar ki bu, Akdeniz ikliminin özellikle bunaltıcı sıcaklarında bu coğrafyanın insanının sıkça yaptığı bir şeye, terini soğutmak için serinde yani gölgede dinlemesine imkan verir. Dolayısıyla, mimari aktarımın Akdenizli hali, bir alandan diğer bir alana aktarımın yapıldığı ve etkileşimin başladığı bu eşiklerde aranmalıdır, çünkü binanın varlığı bu aralıklara ve geçişlere bağlıdır. Binanın Akdenizliliğine eşlik eden bu eşikler, kamusal kimliğin oluşumunda onun, bir otoritenin, siyasi ve idari bir gücün varlığına işaret eden bildik imgelerden özgürleşmesine, hiyerarşik mekânsal kurgunun kırılmasına, aralıklar ve geçişler üreterek aşama aşama yakın çevresiyle ilişkilenmesine imkan sağlar. ***

Maurice Aymard, Braudel’in Akdeniz kitabında bu coğrafyanın mekânlarını yazarken, Akdeniz kent kurgusunda eşiğin içeriyle dışarı arasında bir sınır oluşturduğu için kutsal olduğunu söyler; eşik kötü güçlere karşı bir engel olarak görülür ve kent bir dizi eşiğe bölünmüştür, bir eşiği geçenin karşısına diğer bir eşik çıkar.[10] Özellikle bu durum, kentin dış dünyadan tamamen ayrılmış olan en küçük biriminin yani, evin olmazsa olmazıdır ki, o da kendi içinde aile bireylerinin kullanım biçim ve zamanlarına göre alt eşiklere bölünmüştür.[11]  

***

Binanın konumuyla ilgili olarak mimarların yaptığı tespitler; yani ana cadde üzerindeki güneybatı cephesinin iklim koşulları bakımından tasarımı zorlarken, konum itibariyle ilk algılanan cephe olması sebebiyle öne çıkması, mimarları bu cepheyi kamusal kullanım olanaklarını artıracak ve uygun mikro iklim koşullarını sağlayacak şekilde tasarlamaya yönlendirmiştir. Dolayısıyla cepheyi, “sağır yüzeyler, gölgelikli yaya allesi ve farklı kotlarda içeriden ve dışarıdan erişilebilir açık mekânlar ile dolu-boş hacimsel hareketler barındıran bir promenat olarak” kurguladıklarını belirtirler.[12] (Resim 4) Bu yaklaşım bir dizi eşiğin kurgulanmasına aracı olur: Ana caddeden başlayarak sırasıyla, yaya yolu, yeşil bant, çıkma yapan hacimlerle gölgelendirilmiş yaya yolu (promenat) olmak üzere kesintiye uğramadan bina giriş platosundan içeri ve yukarı katlara sızan veya amfi merdivenler ile sakin bir şekilde gelecekte meydan olması öngörülen ve şu anda otopark olarak kullanılan alana taşan; bu güzergâh boyunca bireyi duraklatan, yönlendiren, bir noktadan bir diğerine bağlayan, bir içeri alan bir dışarı çıkaran aralıklar serisi oluşur. Böylece bina, geçirgen, ulaşılabilir ve herkese açık olurken ve yakın çevresine usulca bağlanırken, iç-dış ve ön-arka ayrımı ortadan kalkar.

***

Aymard, Akdeniz coğrafyasının mekânlarındaki, dar sokaklarındaki, büyük ve küçük meydanlarındaki yaşamı; bu mekânların, üzerinde toplanan veya gezinen insanları güneş ve yağmurdan korumak için revaklarla yani sıra kemerlerle çevrildiğini ve örtüldüğünü anlatır.[13] Revak bir yapının cephesinde bulunan ve yolu gölgeleyen ya da bir yapının iç avlusunu veya bir meydanı, toplanma alanlarını, pazar yerlerini çevreleyen duvara bitişik, üzeri kapalı, ön yüzü kemerli ve kolonlar üzerine oturan yarı açık mekândır. Revaklı yol, revaklı kaldırım ve revaklı avlu uygulamaları sıcak iklimlerin, öncelikle güneşten korunmak için başvurulan işlevsel ve aynı zamanda cephenin dilini kuran mimari elemanıdır.

***

Belediye binasının ana cadde üzerindeki cephesini, mekânsal anlamda katmanlaşmış ve derinliği olan 3 boyutlu bir cephe olarak değerlendirmek mümkün. Kamusal kullanımı artırmak için, zemin kotunda boşaltılarak yapının geriye çekildiği bu cephe, üst kotlardaki şaşırtmalı dolu-boş kütle hareketleriyle üstü örtülü, kolonlarla taşınan işlevsel bir yarı açık mekâna dönüşmüştür. Cephenin bu çok katmanlı mekânsal kurgusu, Akdeniz mimarlığında gördüğümüz kamusal açık alanları çevreleyen revaklı düzene, özellikle de revaklı yola göndermede bulunur. Cephe boyunca ritmik olarak tekrar eden düşey elemanlar da bu göndermeyi güçlendirmektedir. Mezitli Belediyesi Hizmet Binası’nda gördüğümüz, revaklı düzenin bir yorumu, farklı bir aktarımıdır. Geleneksel ve üzeri tamamen kapalı basık revak düzeninin aksine, farklı kotlarda ve şaşırtmalı bir düzende çıkma yapan kapalı kütleler, yayanın gökyüzüyle olan ilişkisini kesmez; boşlukların arasından gökyüzünü görünür kılar. Böylece, yaya yolunu gölgelerken düşey yönde hava akışını sağlar. Bu cephe kompozisyonunda kapalı kütleler ile birlikte kurgulanan yarı açık alanlar yani teraslar, eşik sistematiği içinde yer alan, günlük yaşamın koşuşturmacası içindeki duraklama noktalarıdır. Ritmik düzendeki düşey elemanların perdelediği bu teraslar ana cadde üzerinde olan bitenin, gelen geçenin izlenebildiği alanlardır. (Resim 5-8)

Bu cephe düzeninin sırtını dayadığı, ileride yapılması planlanan kent meydanına bakan kuzeydoğu cephesi, tek bir noktadan geniş bir boşluk vasıtasıyla yakın çevreye bağlanmaktadır. Ana cadde tarafından gelen gölgelendirilmiş ve korunaklı yaya dolaşımının bağlandığı, amfi merdivenlerle yaya dolaşımının meydan tarafına aktarıldığı ve böylece ana cadde ile meydan arasında fiziksel ve görsel bağlantının sağlandığı, bağımsız bir merdivenle bir üst kat seviyesindeki herkese açık olan seyir terasına ulaşıldığı ve bina girişlerinin yer aldığı bu hacimsel boşluk, binadaki eşikler sisteminin en önemli parçasıdır. Cadde kotundan birkaç basamakla yükseltilmiş bu ara mekân, geleneksel konut mimarlığında gördüğümüz kapı eşiklerini hatırlatır; duraklama, toplanma, buluşma, dağılım ve yaz aylarında gölgeli serin bir dinlenme mekânı olarak çalışmaktadır. Dışarıyı içeriye, içeriyi dışarıya davet eden bu alanın, her ne kadar belediye binasının kütlesi içinde tanımlanmış olsa da bu binanın mülkiyetinde veya aidiyetinde bir alan gibi davranmadığını söylemek yerinde olur. Bu durum böyle bir kamu yapısını, siyasi ve idari bir otoritenin varlığına işaret eden mimari kurgudan özgürleştirirken, yerel yönetimlerin toplum ile rastlaşmasının mekânsal ortamlarını üretmektedir. (Resim 9)

Belediye binasının konumlandığı alanın doğrusal olması iklim açısından bazı avantajlar sağlamaktadır. Doğrusal plan doğal hava girişini en üst düzeye çıkarmaya elverişli olup uzun kenarlardan birine sıralanmış mekânlardan oluşan kurgu, iklim açısından elverişli olmaktadır. Mezitli Belediyesi binasında müdürlükler yoğunlukla iklim açısından daha uygun olan kuzeydoğu cephesinde tek sıra dizilmiş, sadece bazı programlar güneybatı cephesine yerleştirilmiştir. (Resim 10) Binayı yakın çevresine, duraklama noktaları üzerinden aşama aşama bağlayan eşikler serisi, iç mekândaki dolaşımı da kurgular. Birbirini takip eden merdivenler silsilesi, galeri boşlukları aracılığıyla katlar arasında görsel bağlantıyı sağlarken yaya hareketine eşlik eden yeni aralıklar üretir. (Resim 11) Ana dolaşımın ofis yoğunluğunun az olduğu binanın ana cadde cephesi üzerindeki konumu, bağımsız teraslara yani duraklama ve dinlenme noktalarına ulaşımı kolaylaştırmakta, bina içindeki ve cadde üzerindeki harekete eş zamanlı dahil olmayı sağlamaktadır. İç ve dış arasındaki bu konumlanma, iç mekânları iklimle uyumlu hale getirecek bir ara kesit, başka bir deyişle termal ara bölge üretmektedir. Buna ek olarak teraslar, yarı açık alanlar güneş ışığının iç mekâna dolaylı olarak girmesine yol açarak güneş kazanımlarının azaltılmasını sağlamaktadır. (Resim 12)

***

Akdeniz geleneksel konut mimarisinde, aşırı dış sıcaklıkları kontrol edebilmek için genelde yapı kabuğunun açıklıklarının sınırlı ve küçük tutulduğu durumlarla birlikte geniş yüzeyli açıklıkların olduğu durumları görmek de mümkün. Her durumda cephelerde ısı kontrolüne yönelik olarak geliştirilen çözüm, yeterli gölgeleme sağlayan güneş kırıcılar, panjur, kepenk veya kafes olabilmekte.[14] ***

Mimarların çalışma eskizleri üzerinden tasarım sürecinin izini sürdüğümüzde, cephelerde ritmik olarak tekrar eden düşey elemanların stratejik bir rolü olduğu görülmekte. (Resim 13) Geniş bir aralık bırakarak cepheleri perdeleyen bu mimari elemanlar, güneş ışığının iç mekânlara doğrudan girişine engel olmakta; tüm yapıyı saran üç boyutlu bir kafes olarak davranmaktadırlar. Geleneksel konutta panjur, kepenk veya kafesin yaptığını yani güneş ve doğal ışık filtresi olarak çalışma işini, binaya üçüncü boyutta bir derinlik vererek ve havalandırılmış çift cidarlı bir cephe oluşturarak yapmaktadırlar. Böylece, sadece dış cephenin mimari dilini değil iç mekânların ışığını ve atmosferini de belirlemektedirler.

Sonuç olarak, mimari elemanların gerek -termal tamponlama görevi yaparak- iklimlendirme gerekse mimari dil kurma anlamındaki kullanımları ile buna eşlik eden ve mekânları kurgulayan eşik sistematiği, hem aktarılan mimari referansları hem de alıcıyı yani Mezitli Belediyesi Hizmet Binası’nın mimarlığını kuvvetlendirmektedir. Akdenizliliğin açığa çıktığı, dolayısıyla da mimari aktarımı sorguladığım yer olarak eşikler, aktarılan referansların mevcut şartlar içinde ne tamamen uygunlaştırılmasına ne de tamamen yabancılaştırılmasına izin vermemektedir. Çünkü bir alandan diğer bir alana aktarımın yapıldığı ve bu aktarım sırasında etkileşimin başladığı yer olan eşik, durumu gereği zaten bulanık bir alandır. “Eşik yapı” konumundaki belediye binasının mimarlığında, eşiğin salt mekânları kurgulayan bir tasarım aracı değil, aynı zamanda mimari aktarım sürecini biçimlendiren düşünsel bir araç olduğunu söyleyebilirim. Yani, yapının mimarları tasarım süreci boyunca eşiktedirler; aktarılan referanslar ve aktarım işi düşünüldüğünde tanıdıklık ve yabancılık arasında diyaloğa dayanan bir buluşma ancak hafıza tetikleyici ve düşünmeye sevk edici bu aralıkta kalarak mümkündür. Söz konusu kamu binası olduğunda hazır normlar sistemine başvurmayan mimarlar, aktarılanın mimari ifadesine ve alıcının toplumdaki algısına yeni açılımlar getirmektedir. Mezitli Belediyesi Hizmet Binası’nda Akdenizli ögelerin yakın çevre ve iklim koşullarıyla ilişkilendirilerek yaratıcı ve yenilikçi bir şekilde tekrar ele alınıp yorumlanışı, mimaride aktarımın dönüştürücü ve yapıcı potansiyeline işaret etmekte ve aktarımın özgün olabildiği bir tasarım sürecini göstermektedir.

*Aksi belirtilmedikçe görseller Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri Programı arşivinden alınmıştır.

KÜNYE

Proje Adı: Mezitli Belediyesi Hizmet Binası

Proje Yeri: Mezitli, Mersin

Proje Müellifleri: Orhan Ersan, Deniz Dokgöz, Ferhat Hacıalibeyoğlu

Proje Grubu: Gülcan Afacan, Bora Örgülü, Ahsen Düşgün

İşveren: Mezitli Belediyesi

Yapımcı: Beton Yapı İnş. ve San. Tic. Ltd. Şti.

Statik: Cemal Coşak

Mekanik: Uğur Yılmaz

Elektrik: Ali Kılıç

İç Mekân Tasarımı: İkiartıbir Mimarlık

Fotoğraflar: Egemen Karakaya

Proje Tarihi: 2016

Yapım Tarihi: 2018

Toplam İnşaat Alanı: 11.964 m2

NOTLAR

[1] 23 Ağustos 2021 tarihinde, İkiartıbir Mimarlık ofisi ile yaptığım görüşmeden aktarılmıştır.

[2] KTMMOB Mimarlar Odası yayını Mimarca dergisinin 87. sayısında “Akdenizli Olmak” temasıyla, mimarlık ile sınırlandırılmadan, Akdeniz ile ilişkili diğer konuları da içerecek şekilde yayımlanmıştır. 2019, “Akdenizli Olmak”, Mimarca, sayı:87. Dergi içinde, Akdeniz iklim verilerinin mimari tasarıma yansımaları üzerine bir çalışma için, bkz: Arslan, Ayça, 2019, “Akdeniz İkliminin Mimari Tasarıma Yansımaları: Eski ve Yeni Arasındaki Yansıtmalı Tasarım”, Mimarca, sayı:87, ss.48-55. Ayrıca, Akdeniz mimarlığının Katalan mimarlık özelinde çağdaş örnekleri için, bkz: Kütükçüoğlu, Burcu, 2013, “Akdeniz İkliminde Modernizm, Modernist İklimde Akdeniz: Yirminci Yüzyıl Katalan Mimarlığında Yerel Öğeler”, Mimarlık, sayı:372, ss.47-50.

[3] Braudel, Fernand, 1990, Akdeniz: Mekan ve Tarih, Metis Yayınları, İstanbul, s.16.

[4] Çiçekoğlu, Feride (der.), 2016, Darzanà: Two Arsenals, One Vessel, İKSV, İstanbul.

[5] Erkal, Namık, 2016, “Reporting from Darzanà: Seven Episodes of the Golden Horn Arsenal”, Darzanà: Two Arsenals, One Vessel, (ed.) Feride Çiçekoğlu, İKSV, İstanbul, ss.5-38, s.7.

[6] Akcan, Esra, 2009, Çeviride Modern Olan: Şehir ve Konutta Türk-Alman İlişkileri, YKY, İstanbul.

[7] Akcan, 2009, s.12.

[8] Hacıalibeyoğlu, Ferhat; Dokgöz, Deniz; Ersan, Orhan, “Mezitli Belediyesi Hizmet Binası”, Yapı, https://yapidergisi.com/mezitli-belediyesi-hizmet-binasi/#toggle-id-1 [Erişim: 24.10.2021]

[9] Bir kavram ve imge bağlamında “eşik” ve çeşitli alanlarda kullanımıyla ilgili tartışma için, bkz: Gökçen, Ahmet, 2019, “Eşik: Olgular ve İmgeler Bağlamında bir Mekân Analizi”, İçtimaiyat Sosyal Bilimler Dergisi, cilt:3, sayı:2, ss:129-137.

[10] Aymard, Maurice, 1990, “Mekânlar”, Akdeniz: Mekan ve Tarih, Metis Yayınları, İstanbul, s.98.

[11] Aymard, 1990, s.99.

[12] Hacıalibeyoğlu; Dokgöz; Ersan.

[13] Aymard, 1990, s.104.

[14] Arslan, 2019.

Bu icerik 1315 defa görüntülenmiştir.