423
OCAK-ŞUBAT 2022
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Sunuş
    Editörler: T. Elvan Altan, Nurbin Paker Kahvecioğlu

  • Müşterekleşme Mekânları
    Pelin Tan, Prof. Dr., Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi; Misafir Araştırmacı, Thessaly Üniversitesi Mimarlık Fakültesi

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNCEL

Oluşum, Çözülme ve Yeniden İnşa: İki Asırdır Tanımlanamayan Konak Meydanı

Feyzal Avcı Özkaban, Doç.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü

İzmir kent hafızasında oldukça önemli bir yere sahip olan Konak Meydanı, tarihi boyunca üzerinde pek çok sözün söylenmiş olması nedeniyle müşterekliğin tarihini de görünür kılıyor. Boşluk - meydan, sivil - idari, tarihî - modern gitgelleri bağlamında meydanın geçmişine ışık tutan yazar, yakın dönemde yeni bir “tanımlama” sürecine giren alanın tüm katmanlarıyla ele alınmasının gerekliliğine vurgu yapıyor.

 

Yaklaşık iki asır önce İzmir kentinin kamusal açık alanı olarak kimlik kazanmaya başlayan Konak Meydanı (resmî adıyla Konak Atatürk Meydanı), kıyı kentinin vitrini niteliği taşıyan konumu nedeniyle, tarihi boyunca pek çok yeni söylemin aracı haline gelmiş ve bu doğrultuda ölçek, işlev, plan ve kimlik değişimine maruz kalmıştır. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan bu hikaye, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yine bir dönüşüm sürecinin eşiğindedir. 30 Ekim 2020 tarihli İzmir depremi sonrası, meydanı tanımlayan ana unsurlardan biri olan İzmir Büyükşehir Belediye Binası’nın hasar görerek boşaltılmasıyla başlayan yıkım tartışmaları, Konak Meydanı’nın bugününün ve geleceğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Yerel yönetimden merkezî idareye; meslek insanlarından kentlilere farklı mecralarda yapılan açıklamalar, kent gündeminde tartışılmaktadır. Geçmişe referansla ya da gelecek hayalleri çerçevesinde yapılan önerilerin dikkatli değerlendirilmesi, Konak Meydanı ve Kemeraltı tarihî ticaret merkezinin geleceği açısından önem taşımaktadır.

19. yüzyılın başlarından itibaren kamusal bir açık alan olarak kent ölçeğinde öne çıkan Konak Meydanı’nın geçirmiş olduğu dönüşüm sürecini “oluşum, çözülme ve yeniden inşa” olarak adlandırılabilecek 3 evrede okumak mümkündür.

OLUŞUM: İDARİ MERKEZ

19. yüzyılda Osmanlı modernleşmesi kapsamında Aydın Vilayeti’nin idari merkezi seçilen İzmir’in yönetim üssü olarak, iç liman dolgusu üzerinde 1804 yılında yapılmış Katipzade Konağı’nın seçilmesi, alanın yönetim merkezi olarak gelişim hikayesinin başlangıcıdır.

Cumhuriyetin ilanına kadar süren oluşum evresi tamamlandığında, meydanın doğu yüzünü Katipzade Konağı yerine yapılan Hükümet Konağı (1872) ve yanında 1886’da inşa edilen İzmir İdadisi (daha sonra Adliye Sarayı olmuştur) ve idadinin hemen önündeki Yalı Cami (1749 yapım, 1916 yenileme) sınırlarken; güney sınırını Sarı Kışla (1827-29) ve deniz tarafındaki Subay Mahfili (1890’lar); kuzey sınırını 1880’lerde yapılan antrepolar ve batı sınırını da 1876’da tamamlanan rıhtım ve vapur iskelesi tanımlamaktaydı. Meydanın merkezinde ise ölçeğiyle uyumlu, oryantalist üslupla yapılmış 1901 tarihli saat kulesi yer alıyordu. Rıhtım sonrası deniz ulaşımı yanı sıra Konak - Punta ve Konak - Kokaryalı arası işleyen atlı tramvayların gelişimiyle meydan, kent ulaşımında da önemli bir düğüm noktası olmuştu.

Yüzyıllık bir sürede Konak Meydanı çevre yapılarla birlikte ölçeğini bulmuş; Osmanlı modernleşmesinin tanığı idari, askerî ve ticari yapılarla tanımlı, modern bir kent meydanı kimliği kazanmıştı. (Resim 1) 20. yüzyılın başlarında meydanı çevreleyen yapıların dışında özellikle doğuda (Kemeraltı ile bağlantılı bölgede) ve güneyde gelişen otel, hastane, kütüphane, kıraathane, hapishane gibi yapılarla meydanın kamusallığı artmış; özellikle II. Meşrutiyetin ilanı sonrası kıraathanelerde örgütlenen İttihat ve Terakki’nin öncülüğünde meydan, sivil protestoların da merkezi haline gelmişti. İzmir’in Yunan işgali sırasında Sarıkışla yakınında Hasan Tahsin tarafından atılan ilk kurşun ile kurtuluş mücadelesinin simgesi haline gelen Konak Meydanı, 9 Eylül’de Hükümet Konağı balkonundan çekilen Türk bayrağı ile de zaferin ilan edildiği yer olmuştu.

ÇÖZÜLME: YIKIMLAR DÖNEMİ

Konak Meydanı’nın kazanmış olduğu mekânsal kimlik, simge değeri ve mimari yapılaşma 1950’li yıllara kadar değişmemiş; ancak kentin toplu ulaşım sisteminde yaşanan dönüşümler ve ulaşımın düğüm noktası olarak alanın kullanılması, Konak Meydanı’nın kamusal kullanımını ve kentli ile etkileşimini zayıflatmıştı. 1930’larda saat kulesinin çevresinden geçen tramvay hattı 1937’de yerini otobüslere bırakmış; meydanın kuzey sınırında yer alan antrepoların önünde sıralanan otobüs durakları nedeniyle meydan yaya ve taşıt trafiğinin karmaşası içinde çiğnenen bir alana dönüşmüştü. (Resim 2)

Cumhuriyetin ilanı sonrası yangın bölgesinin imarı odağında Dangér kardeşlere hazırlatılan imar planı (1925), Konak Meydanı için de yeni kararlar öneriyordu. Sarıkışla’nın kaldırılmasına dair öneri, meydanın son dönemde gelişen sivil hareketlerin merkezi olma özelliğini destekler nitelikteydi. Ancak planın daha çok yangın bölgesindeki önerileri uygulamaya geçmiş; planın önerdiği yol ağı ve Alsancak bölgesinde birbiriyle ilişkili çok sayıda meydan kente kazandırılmıştı. Yeni meydanlar içinde özellikle Cumhuriyet Meydanı, Atatürk Anıtı’nın da yapılmasıyla resmî törenlerde tercih edilir olmuştu. Bu durum Konak Meydanı’nın idari merkez kimliğini zayıflatsa da iskelenin betonarme olarak yenilenmesi (1938), Askeri Otel ve Kıraathane yerine Ankara Palas’ın yapımı (1930’lar) dışında mimari çevrede değişiklik yaşanmamıştı. (Resim 3)

Ekonomik krizle geçen II. Dünya Savaşı sonrası, çok partili döneme geçiş ve hızlanan kentleşme baskıları nedeniyle yeni bir imar planı için 1951 yılında uluslararası bir yarışma açılmıştı. Yarışma kapsamında Dangér planının temel kararı benimsenerek, kışla ve onunla ilişkili diğer askeri birimlerin yıkılması ve alanı kentin kamusal odağı haline getirecek yapıların önerilmesi istenmişti. Kemal Ahmet Aru, Gündüz Özdeş ve Emin Canpolat’ın kazandığı öneri, 1953 tarihinde nazım imar planı olarak onanacak, tamamen hayata geçmese de günümüz Konak Meydanı ve yakın çevresindeki yapılaşmayı belirleyen ana plan olacaktı. (Resim 4)

Yeni plan çerçevesinde Sarıkışla binasının 1955 yılında yıkılması Konak Meydanı’nın mekânsal anlamda çözülmesinin de başlangıcı olmuştu. Bu tarihten itibaren kışla binasından geriye kalan büyük boşluğun tanımlanması arayışları pek çok plan ve tasarımın konusu oldu. Dudok ve Aru ekibine ayrı ayrı hazırlatılan kentsel tasarım önerilerini de içeren şehir tiyatrosu tasarımı ve 1956 tarihli “İzmir - Konak ve Civarının Şehircilik Bakımından Tanzimi Müsabakası” bu amaçla yapılmış çalışmaların en önemlileriydi. Yarışmada, sadece Hükümet Konağı, Yalı Cami ve Saat Kulesi’nin korunması zorunlu tutulmuş, bunun dışındaki tüm alanların kentin yeni sivil merkezi olarak gelişmesini sağlayacak yapı programları ile planlanması, ayrıca yaya - taşıt trafiğini düzenleyecek çözüm önerileri geliştirilmesi bekleniyordu. Ancak o yıllarda başlayan şehir tiyatrosu inşaatı yarım kalmış, tanzim müsabakası önerileri ise uygulamaya değer bulunmamıştı. 1960’ların ilk yarısında yarışmanın öngördüğü çerçeve doğrultusunda kuzeyde antrepoların, güneyde hapishanenin yıkılması ile devam eden mekânsal çözülme süreci, Hükümet Konağı’nın yanması ve Adliye (İzmir İdadisi) yapısının da yıkılmasıyla tamamlanmış; meydan saat kulesi ve Yalı Cami ile sembolik olarak temsil edilen tanımsız bir boşluğa dönüşmüştü. (Resim 5)

YENİDEN İNŞA: 20. YÜZYIL KENTİNİN YÖNETSEL VE KAMUSAL MERKEZİ

1960’ların ikinci yarısı, 20. yüzyıl İzmir’inin modern kamusal alanı ve yönetim merkezi olarak gelişmesi öngörülen Konak Meydanı ve yakın çevresi için yeniden inşa dönemi olacaktı. Ortaya çıkan ölçeksiz boşluğun hızla imarı için Cumhuriyetin kurumlarının desteğine başvurulmuştu. Meydanın yeniden tanımlanması için gereken yönetim, ticaret ve kültür yapıları mimarlık yarışmaları ile elde edilmiş; böylece yeni yapı programı ve mimari dili ile dünya mimarlığına eklemlenen yapılar, İzmir’in yeni kamusal merkezini oluşturmaya başlamıştı. (Resim 6)

Ulusal yarışma ile elde edilen Belediye Binası (1966 - 1981 / Ö. Arnas, A. Akı, E. Demirok) Konak Meydanı’nın kuzey sınırını yeni ölçeği ve zeminde yarattığı yeni kamusal boşluklarla tanımlarken; yanan Hükümet Konağı’nın rekonstrüksiyonu ve yine yarışma ile elde edilen ek yapıları (1972 - 1980 / Arolat Mimarlık) güney sınırını, vapur iskelesi ve dönemin önemli bir sosyal odağı haline gelen Atıf Şehir Lokali (1961 / R. Aşkan) de batı sınırını oluşturuyordu. 1966 tarihli diğer bir yarışma ise Konak Meydanı’nın güneydoğusundaki alanda Sosyal Sigortalar Kurumu’nun açtığı İzmir Konak Sitesi yarışmasıydı. Yarışma sonucu 1970 yılında tamamlanan SSK Blokları ve Çarşısı kompleksi içerdiği ofis, çarşı, kültür - sanat fonksiyonları ile kentin karma fonksiyonlu ilk yapısı olmuş ve bölgenin deniz cephesini tanımlamıştı.

1970’lerde SSK Bloklarının kuzeyinde Konak - Gümrük hattı boyunca banka ve ofis binaları sıralanırken; güneyinde deniz hattı boyunca, kültür - sanat ağırlıklı yapılar inşa edilmişti. Bu yapılar sınırlı yarışmarla elde edilen Ege Üniversitesi Şehir Kültür Merkez Binası Projesi (1975 – 1981 / M. Türkmen, İ. Güral) ile Resim ve Heykel Müzesiydi (1967 - 1973 / M. Türkmen, İ. Güral). Belediye binasının kuzeyine de yine bir yarışma sonucu Merkez Bankası Binası (1985 - 1986 / E. Elmas, Z. Gülçur, E. Yener) inşa edilmişti. Ayrıca 1974 yılında Kurtuluş Savaşı’nın sembollerinden olan Hasan Tahsin anısına yapılan İlk Kurşun Anıtı Belediye binasının güney cephesi önüne yerleştirildi. Böylece Konak Meydanı’nın kimliği Yalı Cami, saat kulesi ve Hasan Tahsin Anıtı gibi farklı dönemlerin sembolleriyle temsil edilir olmuştu. Öte yandan artan taşıt trafiği nedeniyle meydan ile deniz ilişkisi kesilmiş, yayaların meydana ulaşımını sağlamak üzere bir üst geçit yapılmıştı.

1980’lere gelindiğinde artık Konak Meydanı ve yakın çevresi, 1951 planının kararları doğrultusunda yer seçimi yapılmış alanlarda, 20. yüzyılın modern mimarlık yaklaşımlarıyla tasarlanmış, mimari yarışma süreçleriyle elde edilmiş oldukça nitelikli idari ve kamusal yapılarla çevrelenmişti. Saat kulesi odağındaki Konak Meydanı Belediye ve Hükümet Konağı ek yapılarıyla yeni bir kimlik ve ölçek edinmiş olsa da güneyde Sarıkışla’dan kalan büyük boşluk sebebiyle tam bir meydan tanımı yakalanamamıştı. Belediye ile Hükümet Konağı önünden geçen yoğun taşıt yolu da meydanın yaya odaklı kullanımını ve Kemeraltı Çarşısı ile ilişkisini kesiyordu. 1985 - 1988 arası yapılan yeni rıhtım dolgularıyla denizden daha da uzaklaşan ve yeniden ölçek kaybına uğrayan meydanın çevresi, kentin otopark alanına dönüşmüştü. Alanın tekrar tanımlanabilmesi için kentsel düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Hükümet Konağı önünden geçen taşıt yolu sahile kaydırıldı ve vapur iskelesi yenilendi. 1986 yılında Konak Alanı Mekânsal Düzenleme Proje Yarışması açıldı. Öneriler üzerine süren tartışmalar sonunda dönemin yerel idaresi tarafından Sarıkışla’dan kalan boşluğa 1991 yılında Galeria Alışveriş Merkezi Projesi inşa edilmeye başlandı. Halkın ve Mimarlar Odası’nın itirazları sonucunda inşaat durduruldu ve alan 1994 yılında kentsel sit ilan edildi.

Yasal mevzuatla koruma altına alınan Konak Meydanı ve yakın çevresi, yeni inşaat tehditlerinden kurtulmuş ancak 2000’li yıllara kadar tanımsız boşluğuyla kent gündeminde tartışılmaya devam etmişti. 2002 yılında dönemin belediyesinin girişimiyle, 35.000 m2’lik alanın tamamı, 21. yüzyılın İzmir kentine yakışır bir kamusal merkez olarak düzenlenmesi için mimar Ersen Gürsel ve ekibine bırakılmıştı.

Gürsel ve ekibi “Kentsel Alana Mekânını İade Etmek” ilkesiyle tasarıma başlamış ve Konak Meydanı’nın ilk oluşum evresindeki ölçeğini ve onu tanımlayan yapıları temel alan bir yaklaşımla saat kulesi odağında geçmişin izlerini sürekli kılacak, meydanı yeniden denizle buluşturacak öneriler getirmişti. Alanda yeni yapılaşmayı reddeden proje, SSK Blokları ve Çarşı önünde denize paralel uzanan ve yıllarca tanımsız kalan boşluğun kamusal kullanımlarla anlamını bulmasını, 21. yüzyıl kentlerinin ihtiyaç duyduğu değişken sosyo - kültürel faaliyetlere cevap verecek esneklikte kentsel düzenlemeler içermesini hedeflemişti. (Resim 7) Bir yıl içinde bitirilen uygulama sonrası Konak Meydanı ve yakın çevresi, kentin yeni kamusal yüzü olarak kentliler ve kenti ziyaret edenler tarafından yoğun olarak kullanılan bir rekreasyon alanı haline geldi.

BUGÜN VE GELECEK: YENİDEN YIKIM, YENİDEN ÇÖZÜLME TEHDİDİ

Konak Meydanı’nın 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan hikayesi, iki asır sonra yine bir dönüşümün eşiğine gelmiş durumda. 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de yaşanan büyük deprem sonrası, meydanın temel belirleyicilerinden olan Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası’nın, aldığı az - orta hasar sonrası, boşaltılmasıyla birlikte başlayan yıkım tartışmaları meydan ve yakın çevresini de yeniden kent gündemine taşıdı. Meydanın kuzey sınırını tutan, alanın yarım asırlık tarihine tanıklık etmiş, böylesi önemli bir modern mimarlık mirası yapının korunması gerektiği üzerine yapılan değerlendirmeler sürerken; gündem bir anda, Konak Meydanı ve Kemeraltı Ticaret Bölgesi tarihinin ayrılmaz bir parçası olan diğer 20. yüzyıl yapılarına da kaydırılarak bölgenin tüm 20. yüzyıl mirasının yıkımı üzerine temellenen senaryoların ortaya döküldüğü bir sürece girildi. Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin belediye binası ve alandaki diğer 20. yüzyıl yapılarına ilişkin açıklama ve itirazlarına rağmen; Arolat Mimarlık’ın eseri olan Hükümet Konağı ek yapıları için deprem sonrası hazırlanan rapor doğrultusunda yıkım kararı alındı bile.

İzmir’in “Tarihî Liman Kenti” başlığıyla UNESCO Geçici Miras Listesi’ne alınmasının, bu sürecin yaratılmasındaki temel neden olduğu açıktır. Ancak, UNESCO adaylık sürecinde kentin 19. yüzyıl katmanını öne çıkaracak politikaların izlenmesi adaylığı tehlikeye sokacağı gibi, Kemeraltı Ticaret Bölgesi’nin sosyo - kültürel ve sosyo - ekonomik dinamiklerine de büyük zarar verecektir. Yapı programları, kullanıcı yoğunluğu, bağlam ve mekân ile kurdukları nitelikli ilişkilerle Kemeraltı bölgesinin kentin ticari ve kamusal merkezi olarak bugüne ulaşmasını sağlayan en önemli yapılar, Konak Meydanı etrafında oluşan Belediye Binası, SSK Blokları ve Çarşısı, Merkez Bankası Binası, Ankara Palas, E.Ü. Atatürk Kültür Merkezi, Resim ve Heykel Müzesi gibi 20. yüzyıl yapılarıdır.

Öte yandan docomomo_tr çalışma grubunun kamuoyuna açıkladığı üzere UNESCO adaylık süreçlerindeki temel kriterlerden biri, aday gösterilen alanların tüm katmanları ile birlikte korunmuş olması gerektiğidir. Adaylık süreci Konak Meydanı ve yakın çevresinin kent belleğinde yer etmiş, kamusal hayata yön vermiş iki asırlık tarihinin tüm katmanlarıyla temsil edildiği bir yaklaşımla başarıya ulaşabilir. Deprem sonrası dile getirilen yıkımlar ve yeni yapı önerileri Konak Meydanı’nı ikinci kez mekânsal çözülme ve belirsizliğe götürme riski taşımaktadır. (Resim 8)

*  Görseller aksi belirtilmedikçe Mimarlar Odası İzmir Şube arşivinden alınmıştır.

Bu icerik 2333 defa görüntülenmiştir.