429
OCAK-ŞUBAT 2023
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK GÜNDEM

İklim Değişikliği Savaşımı, İklim Diplomasisi ve Türkiye

Murat Türkeş, Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi

“Sera gazı salımlarını büyük ölçüde azaltmaya, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaya ve mümkün olan en kısa sürede fosil yakıtların kullanımını aşamalı olarak terk etmeyi garantiye alacak uygulamalara daha fazla zaman kaybetmeksizin başlanması bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor.” “İnsan kaynaklı iklim değişikliği ve küresel ısınmanın ana sorumlusu olan fosil yakıtlardan, kömürden başlanarak vazgeçilmesi (2021 Glasgow Paktı’nda vardı), ülkelerin Paris Antlaşması’nın 1.5 - 2.0 oC küresel ısınma hedefinin 2030 yılına kadar gerçekleştirilmesine yönelik daha kuvvetli sera gazı azaltımlarını içeren yeni ve daha azimkar yükümlülüklere ve 2025 yılına kadar zirve yapan (sonra azalması beklenen) küresel sera gazı salımlarına atıfta bulunulmadı. Tüm bunlar şu anlama geliyor: ‘Paris Antlaşması’nın 1.5 - 2.0 oC küresel ısınma hedefi yüzyılın sonuna ya da bir başka yüzyıla kaldı!’”

 

İklim değişikliği, yakın dönemde tropikal fırtına ve siklonlar, sıcak hava dalgası, kuraklık, sel ve taşkınlar gibi aşırı klimatolojik, meteorolojik ve hidrolojik olayların daha önce hiç olmadığı kadar şiddetli ve sık olmasına neden oluyor. Ayrıca, tüm sera gazı salımları küresel düzeyde hemen durdurulsa bile, küresel sıcaklıkların önümüzdeki yıllarda yükselmeye devam edeceği aşikar. Bu nedenle, sera gazı salımlarını büyük ölçüde azaltmaya, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaya ve mümkün olan en kısa sürede fosil yakıtların kullanımını aşamalı olarak terk etmeyi garantiye alacak uygulamalara daha fazla zaman kaybetmeksizin başlanması bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor.

İnsan kaynaklı iklim değişikliğiyle savaşım yoluyla iklim değişikliğini önleme ve/veya da etkilerini en aza indirmeye yönelik olarak, “sera gazı salımlarını belirli bir yıl düzeyinde tutma ya da belirlenen bir yıla kadar istenen oranda azaltma” girişimlerinin en önemlisi, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’dir (BMİDÇS). Haziran 1992’de Rio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) Dünya ülkelerince kabul edilen BMİDÇS’yi, Haziran 1993’e kadar 166 ülke ve Avrupa Topluluğu (AT) imzaladı ve Sözleşme 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girdi. BMİDÇS’nin nihai amacı, “Atmosferdeki sera gazı birikimlerini, insanın iklim sistemi üstündeki tehlikeli etkilerini önleyecek bir düzeyde durdurmayı başarmaktır”. Sözleşme’nin kalbini oluşturan sera gazı salımlarıyla ilgili yükümlülükler ise “gelişmiş ülkelerin antropojen sera gazı salımlarını 2000 yılına kadar 1990 yılı düzeyinde tutmaları” şeklinde yer almıştır.

BMİDÇS, insan kaynaklı sera gazı salımlarının küresel düzeyde azaltmasını sağlayabilecek en önemli hükümetler arası çaba ve iklim diplomasisi yolu olmakla birlikte küresel iklimi korumaya ve sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik genel ilkeleri, eylem stratejilerini ve yükümlülükleri de düzenler. Gelişmiş ülkelerin BMİDÇS altındaki temel yükümlülüğü, insan kaynaklı sera gazı salımlarını 2000 yılına kadar 1990 düzeylerinde tutmaktı. BMİDÇS’nin nihai amacı, BMİDÇS’ye göre, Taraf ülkelerden her biri, insan kaynaklı sera gazı salımlarını sınırlandırarak ve sera gazı yutak ve haznelerini koruyarak iklim değişikliğini azaltmak için ulusal politikalar benimseyecek ve uygun önlemler alacaktır. Sözleşmenin amacına uygun olarak, gelişmiş ülkeler insan kaynaklı salımların uzun süreli eğilimlerini değiştirmede öncü rol oynayacaklarını gösterecek ve Montreal Protokolü ile denetlenmeyen sera gazlarının insan kaynaklı salımlarının daha önceki düzeylerine çekilmeleri gibi değişikliklere katkıda bulunacaktır.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Paris Antlaşması, 30 Kasım-13 Aralık tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilen BMİDÇS 21. Taraflar Konferansı’nda, toplantıya katılan ülkelerin çok büyük bir bölümünce imzalanarak kabul edildi. 12 Aralık 2015’te 196 taraf ülkece kabul edilen BMİDÇS Paris Antlaşması, çok kısa sürede gerekli onay belgelerinin BM’ye sunulması sonucunda 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. Paris Antlaşması, 187 ülkenin 2020 yılından başlayarak, küresel iklim sistemini koruma, iklim değişikliğiyle savaşım ve/ya da sınırlandırmaya yönelik salım azaltım yükümlülüklerini daha doğrusu “niyetlerini kapsayan yasal olarak bağlayıcı bir “sürekli” (kendisini yenileyen ve/ya da yineleyen) küresel antlaşma olarak kabul gördü.

İklim diplomasisi kapsamındaki son küresel iklim değişikliği toplantısıysa, 6-20 Kasım 2022 günlerinde Mısır’ın Sharm El-Sheikh şehrinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’dır. Zorlu bir jeopolitik zeminde geçen COP27, ülkelerin küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi düzeylerinin 1.5-2 °C üzerinde sınırlama yükümlülüğünü “yeniden ‘teyit! eden” bir çerçeve karar paketi (Şarm El-Şeyh Uygulama Planı) sunmasıyla sonuçlandı. Şarm El-Şeyh Uygulama Planı, düşük karbonlu yeşil ekonomiye küresel dönüşümün yılda en az 4-6 trilyon ABD doları yatırım gerektirmesinin beklendiğini vurguluyor. Paket aynı zamanda ülkelerin sera gazı salımlarını azaltma ve iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlama eylemlerini güçlendirmenin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin gereksinim duyduğu “finans, teknoloji ve kapasite geliştirme” “desteğini” artırdı!

BMİDÇS COP27, iklim afetlerine en açık (etkilenebilirlikleri yüksek olan) ülkeler için "kayıp ve hasar finansmanı” sağlamaya yönelik çığır açan bir anlaşmayla sona erdi. İklim değişikliği eşitsizliklere neden olur ve onları şiddetlendirir. Çok iyi bilindiği gibi, gelişmiş / sanayileşmiş ülkeler zenginliklerini fosil yakıtlardan elde etti ve örneğin enerji, ulaştırma ve sanayide bu yakıtların salımlarıyla bağlantılı refahtan yararlanmayan yoksul ülkeleri, bunun sonucunda ortaya çıkan iklim etkilerinden kaynaklanan karşılanması ya da ödemesi olanaksız faturalarla baş başa bıraktı. Gelişmekte olan ülkelerdeki iklim kurbanlarını tazmin etmek için on yıllarca süren çağrılardan sonra, COP27 sonunda kayıp ve zararı ele alacak bir fon oluşturmak için bir anlaşma yaptı.

Öte yandan insan kaynaklı iklim değişikliği ve küresel ısınmanın ana sorumlusu olan fosil yakıtlardan, kömürden başlanarak vazgeçilmesi (2021 Glasgow Paktı’nda vardı), ülkelerin Paris Antlaşmasının 1.5 - 2.0 oC küresel ısınma hedefinin 2030 yılına kadar gerçekleştirilmesine yönelik daha kuvvetli sera gazı azaltımlarını içeren yeni ve daha azimkar yükümlülüklere ve 2025 yılına kadar zirve yapan (sonra azalması beklenen) küresel sera gazı salımlarına atıfta bulunulmadı. Tüm bunlar şu anlama geliyor: “Paris Antlaşması’nın 1.5-2.0 oC küresel ısınma hedefi yüzyılın sonuna ya da bir başka yüzyıla kaldı!”

Türkiye’nin “Son Durumu”

Türkiye 10 Kasım 2021 tarihinde BMİDÇS Paris Antlaşması’na resmî olarak taraf oldu. Türkiye Paris Antlaşması’na taraf olmadan sürecin başında Eylül 2015’te Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı (INDC) belgesini sunmuştu. 2021-2030 döneminde uygulanması beklenen INDC’de bir Referans Senaryoya göre sera gazı salımlarında 2030 yılına kadar artıştan % 21 oranına kadar bir azaltım yapılacağı belirtilmiştir. Bu azaltımın kapsamında, asıl olarak, enerji, sanayi süreçleri, tarım, arazi kullanımı arazi kullanım değişikliği ve ormancılık ve atık sektörlerinde yapılacak olan ekonomik dönüşümlere vurgu yapılmıştır.

Çok güncel bir gelişmeyse, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanının, yeni Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı (NDC) belgesini COP27’de açıklamış olmasıdır. Yeni NDC ile Türkiye, 2015 yılında % 21 olarak açıkladığı hedefini 2030 yılı için yine artıştan olmak koşuluyla % 41 oranında azaltıma yükseltti. Bu sonuç, Türkiye’nin sera gazı salımlarının 2030’a kadar en az % 33 düzeyinde artacağına işaret ediyor.

Bu icerik 509 defa görüntülenmiştir.
<p>Kaynak: https://d1e00ek4ebabms.cloudfront.net/production/e30825b1-2f18-45a3-8a45-3b61f3b167a6.png [Erişim: 20.12.2022]