357
OCAK-ŞUBAT 2011
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • 2010’un Ardından
    Deniz İncedayı, Prof. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü; Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi Başkanı

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ OLARAK İSTANBUL

1985’ten Bugüne Avrupa Kültür Başkentleri ve İstanbul

Pınar Öktem, Y. Mimar, YTÜ Mimarlık Bölümü
Tülin Görgülü, Doç. Dr., YTÜ Mimarlık Bölümü

Mimarlık, her ülkedeki kültürün ve yaşam dokusunun temel bir parçasıdır ve kentlerin gelecekteki sürdürülebilir kalkınmalarının en temel lokomotiflerinden birisidir. Avrupa Birliği Konseyi’nin Haziran 2009’da yayımladığı Mimarlık Hakkında Sonuç Belgesi’nde de işaret ettiği üzere, mimarlığın, kültürel yaratıcılık ve yenilikçi buluşların biraraya geldiği, teknolojik bileşenleri de içeren karakteristik niteliği gözönünde bulundurulduğunda, sürdürülebilir gelişim açısından önemini kavramak mümkündür.

Toplumların yaşam tarzlarındaki değişimler, kentlerin dünyaya sunmak istedikleri yeni yüzleri ve imajlar, mimari ve kentsel planlamada yeni yaklaşımlar olarak kendini göstermektedir. Bu bağlamda, başta Avrupa Kültür Başkentleri (AKB) olmak üzere pek çok kent, mimarlığı, yeniden canlanmanın, değişimin ve modern karakterin sergilenmesinde ve sürdürülebilir kalkınma elde etmede temel araç olarak kabul etmektedir.

1985 yılından 2010 yılına kadar AKB tecrübesini yaşamış olan kentler incelendiğinde, AKB programı kapsamında kentlerin belirledikleri hedefe ulaşmak için uyguladıkları en önemli projelerin bölgesel ya da yapı ölçekli mimari projeler olduğunu söylemek mümkündür. AKB seçilen kentin kültür yılını başarılı bir şekilde değerlendirip değerlendirmediğini gösteren somut verilerin azlığı, bu programın kent üzerinde oluşturduğu etkilerin ya da hedeflediği amaca ne kadar yaklaştığının net bir şekilde ortaya çıkarılmasını zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda, kültür yılının kalıcı simgesi olarak kente uzun soluklu fayda sağlayan mimarlık, kültür yılının başarısını ölçen en somut kanıtlardan biri olarak görülmektedir.

1985-90 yılları arasında, ilk dönem Avrupa Kültür Başkentleri’nde sürdürülebilirlik boyutunun çok fazla gözönünde bulundurulmadığı, dolayısıyla mekânsal yenileme projelerine çok fazla önem verilmediği görülmektedir. Bu kentler, AKB seçilmelerinden önce de Avrupa’nın kültür kenti olarak algılandıkları için, yeterli kültürel donatıya sahip olduklarını düşünmüş ve yeni kentsel yenileme projeleri oluşturmamışlardır.

1990 yılında Glasgow, AKB programını ilk kez kentsel imajını değiştirmek için bir fırsat olarak değerlendirmiş ve The Tramway, The Arches ve Royal Concert Hall gibi yeni kültürel mimari projeler oluşturmuştur. Bu projeler ve devamında uygulanan yerinde politikalar sayesinde Glasgow kısa zamanda sanayi kenti olarak anılmaktan kurtularak ziyaretçilerin merak ettiği kültürel çekim merkezlerinden biri haline gelmiştir.

1990-2010 yılları arasında, AKB unvanına ulaşmak için ciddi bir rekabet sürecine giren kentler, genellikle kentsel gelişim çalışmalarını kültür yılından daha önce başlatarak kültür yılını simgeleyen kalıcı bir miras bırakmaya gayret etmişlerdir. Kimi kent yerel kimliğini ortaya çıkartan, kimi kent ise değişim içinde olduğunu vurgulayan mimari projelere ağırlık vermiştir. Bunun yanı sıra, çoğu kent tarihî kent merkezinin odak noktası olduğu projeler oluştururken, bazı kentler etkilerin daha geniş bir bölgeye yayılması amacıyla bölgesel projelere başvurmuştur.

AKB seçilmiş olan kentlerde uygulanan mimari projeler incelendiğinde, üst ölçekli hedef olarak “değişim”, “yenilenme” ve “modern kent” kavramlarına odaklanmış olan kentlerin, uyguladıkları mimari projelerde de aynı kavramları yansıtan tasarımlara yöneldiklerini görmek mümkündür. Bu tasarımlar, kente prestij sağlayan dünyaca ünlü mimarların, kent yönetimi tarafından açılan ulusal ya da uluslararası mimari proje yarışmalarını kazanarak tasarladıkları yüksek maliyetli modern tasarımlardır. Kültür merkezi, kütüphane, müze ya da konser salonu gibi kültürel işlevli olan bu yapılar, kentin yeni simgesi haline gelerek kentteki değişimin somut belgesi niteliğindedir.

Özellikle 2001 yılından sonraki AKB’lerde bu tür simgesel mimari projelere başvurulduğu ve 2004 yılından itibaren giderek daha cesur, daha radikal ve daha etkili tasarımların tercih edildiği anlaşılmaktadır. (Tablo 1)


Tablo 1. AKB programı kapsamında planlanan kentsel ve mimari projelerin tarihsel gelişimi

Mimarlık açısından incelendiğinde, kentin yeni simgesi haline gelmesi beklenen, ulusal ve uluslararası platformda ses getirmesi ve yeni bir motivasyon oluşturması amaçlanan bu yapıların oldukça iddialı tasarımlar olduğunu görmek mümkündür. Genelde bulundukları dokudan malzeme, kütle büyüklüğü ve biçim açısından oldukça farklı oldukları görülmektedir. Örneğin, Graz’da oluşturulan Kunsthaus, elektronik medya cephenin kullanıldığı biyamorfik bir yapıdır ve bulunduğu dokuya tamamen zıttır. Yine Graz’da yapılan Murr Adası da bu dönemde yapılan simge yapılardan biridir. (Resim 1, 2) Vilnius’ta Zaha Hadid tarafından tasarlanan Guggenheim Hermitage Museum, organik mimarinin en radikal örneklerinden birisidir.

AKB programı kapsamındaki mimari projelerin çoğunlukla kent merkezi odaklı olduğu söylenebilir. Uygulanan mimari projeler çoğunlukla kent sınırları içinde, kıyıda ya da tarihî kent merkezlerinde bulunmaktadır; ancak Lille gibi bazı kentler daha geniş bir kültürel yayılım hedefleyerek kentsel gelişim projelerinde kent sınırlarından taşarak bölgesel projeler oluşturmuşlardır.

AKB programı çerçevesinde kentlerin belirledikleri üst ölçekli hedefler ve projelerin gerçekleştikleri uygulama alanı gözönünde bulundurulduğunda planlanan kentsel ve mimari projelerin genel özellikleri tablolaştırılmıştır. (Tablo 2)

Tablo 2. AKB programı kapsamında planlanan kentsel ve mimari projelerin genel özellikleri

Yenileme projeleri, AKB programında en çok tercih edilen mimari projelerdir. Özellikle Kültür Başkenti seçilmiş eski sanayi kentlerindeki kullanılmayan depo binaları, sanayi binaları, santraller ve bunun gibi sanayi yapıları yenilenerek kültür işlevli yapılara dönüştürülmüştür. Bu tür yapıların mimarisinde genel olarak kentin sanayi geçmişinin tamamen yokolmasını engelleyecek nitelikte tasarımlara yer verilmiştir. Las Palmas, The Tramway, The Arches, Helmut List Salonu, Dortmund U ve Ruhr Müzesi gibi yapılar, bu yaklaşımlara örnek gösterilebilir.

Kamusal mekânlarında gerçekleştirilen ışıklandırma, yayalaştırma, yeşillendirme çalışmaları ve donatılarda iyileştirme hemen hemen her kentte görülen projelerdir. Bu projeler, kentin fiziksel çevresini ziyaretçiler için daha çekici, kentliler için de daha yaşanabilir hale getirmiştir. Tablo 3’te 1985–2010 yılları arasında, Avrupa Kültür Başkenti olmuş kentlerin program dahilinde gerçekleştirdikleri yenileme projeleri ve yeni oluşum projeleri sonucunda elde edilen yapıların işlevleri belirtilmiştir.

Çizelgeden de anlaşıldığı gibi işlevsel olarak, AKB programı kapsamında gerçekleştirilen yenileme projelerinin ve yeni mimari projelerin büyük çoğunluğunun müze, kültür merkezi, tiyatro, sergi salonu, sinema, kongre merkezi, konser salonu, opera binası gibi kültürel içerikli yapılardan oluştuğu görülmektedir. Kültür yılının kentteki kültürel donanımın geliştirilmesine yönelik bir fırsat oluşturduğu düşünüldüğünde, elde edilen bu sonuç şaşırtıcı değildir. Bu noktada kentin ihtiyacı olan kentsel gelişim projelerin doğru tespiti ve yerinde alınan kararlar büyük önem taşımaktadır. Acele ve yanlış alınan kararlar mevcut durumun iyileştirilmesini sağlayan yenileme projelerinin aksine kentlinin bölge dokusuna yabancılaşmasına neden olan ve sonunda zorunlu göçlerin gerçekleştiği projelere ve ya rant kaygısı ile yapılan “fırsat” projelerine dönüşebilmektedir. Bu tür yanlış projeler kentin kültürel altyapısını geliştirmekten çok bölgeye özgü kültürlerin kaybolmasına kadar giden tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir.


Tablo 3. AKB programı kapsamında kentlerde gerçekleştirilen yenileme projeleri ve yeni mimari projelerin işlevleri

Bilindiği gibi, 1999 yılında Avrupa Birliği’nin AKB projesini Avrupa Birliği’ne tam üye olmayan ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletme kararıyla açılan yol, İstanbul’un 2010 yılında üç Avrupa Kültür Başkenti’nden birisi olarak seçilmesi ile sonuçlanmıştır. Böylece kent, AB’ye tam üye olmadığı halde sivil toplum girişimi ile seçilen ilk Avrupa Kültür Başkenti olmuştur.

Çağlar boyunca Roma, Bizans, Osmanlı gibi büyük imparatorluklara başkentlik yapmış, çeşitli medeniyetlerin kesişim noktası olmuş üç dinin beşiği İstanbul, tarihî ve kentsel miras açısından dünyadaki sayılı kültür kentlerinden bir tanesidir. 12 milyonluk nüfusa sahip dev metropol ne yüzölçümü, ne barındırdığı kentli sayısı ne de tarihî zenginliği bakımından geçmiş yıllarda AKB olmuş ve dünyaya eklemlenmeye çalışan küçük ya da orta büyüklükteki Avrupa kentlerine benzememektedir ve bu sebeple programdan beklentilerinin de diğer kentlerin hedeflerinden farklı olması doğaldır.

İstanbul, “Dört Elementin Kenti İstanbul”, “İstanbul’u Şimdi Yeniden Keşfetme Zamanı” gibi sloganlarla kültür yılını ve hedeflerini kamuoyuna tanıtmıştır. İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı, “Kentin ihtiyaç duyduğu stratejik bakışın bütün aktörler tarafından paylaşılarak geliştirilmesi” vizyonunu benimseyerek, yenilikçi kentsel deneyimler elde etmeyi hedeflemektedir. (1)

İstanbul 2010 Ajansı’nın (2010) duyurduğu Avrupa Kültür Başkentliği’nin kente getirmesi beklenen katkıları ana maddelerle şunlardır: (Tablo 4) (Resim 3, 4)


Tablo 4

AKB programı kapsamında, kentsel anlamda mevcut tarihî zenginlikleri değerlendirmeye yönelik projelerin ağırlıkta olduğunu söylemek mümkündür. Restorasyon, onarım ve bakım projeleri ve mevcut tarihî eserlerin yeniden işlevlendirildiği yenileme projeleri program kapsamında en çok rastlanan projelerdir. Bunun yanı sıra, yeni kültürel mekân oluşumları, aydınlatma çalışmaları ve ileriki süreçlerde kullanmaya yönelik projelendirme çalışmaları da bulunmaktadır. İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı’nın 2010 programında yer alan en göze çarpan kentsel projeler şunlardır: (Tablo 5)


Tablo 5

Londra, Paris ve Barselona gibi kentlerle karşılaştırıldığında nüfusuna göre kentteki kültürel mekân sayısının oldukça yetersiz kaldığı görülmektedir. (2) İstanbul’un 2010 yılında AKB olmasıyla kentin elde etmesi hedeflenen olumlu fiziksel etki, çağdaş müzecilik anlayışındaki yeni müzelerin oluşturulması ve kentin kültürel donanımının güçlendirilmesidir.

İstanbul 2010 AKB Ajansı tarafından duyurulan kentsel ve mimari projeler incelendiğinde, kültür yılı sonuna kadar bitirilmesi planlanan müdahalelerin yenileme ağırlıkta olduğunu, İstanbul’un ihtiyacı olan konser salonu, modern sanat galerileri, tiyatro gibi kültürel işlevli yapı kazanımına ya da kıyı düzenlemesi gibi kamusal mekânlarda kaliteyi arttıracak sağlıklaştırma projelerine ve kültür yılını simgeleyecek modern yapı tasarımlarına çok değinilmediğini görmek mümkündür.

Programda duyurulan kentsel ve mimari projelerin birçoğunun daha henüz tasarım ve planlama aşamasında olması ya da başlatılmış olmasına rağmen çeşitli sebeplerle durdurulması, projelerin ne kadar uzun bir süreçte tamamlanacağının ya da tamamlanıp tamamlanmayacağının belirsizliği, kültür yılının yüklendiği katalizör misyonun başarı ölçütünü zorlaştırmaktadır.

Önceki AKB’ler ile karşılaştırıldığında İstanbul’un kentsel projelerinde, diğer kentlerle benzer ve farklı yönler görmek mümkündür. (Tablo 6) Yenileme projeleri önceki başkentlerde olduğu gibi programın en yüksek dilimine sahiptir. Stratejik plan oluşturma, arşivlendirme ve projelendirme çalışmalarına daha önceki başkentlerde pek sık rastlanmamaktadır.


Tablo 6. İstanbul 2010 Programı kapsamında planlanan kentsel projelerin yaklaşık yüzdeleri

İstanbul, günümüze kadar gelmiş tarihî birikiminden fazlasıyla yararlanarak, restorasyon projelerine ağırlık vermiş, yeni kültürel yapı inşasına diğer son dönem başkentleri kadar önem vermemiştir. Özellikle 2001 yılından sonra çoğu kentte tercih edilmiş olan ikonik modern yapı tasarımına hiç yer verilmemiştir. Oluşturulan projeler tıpkı diğer AKB’lerde olduğu gibi kültürel içeriklidir.

 

Program kapsamında oluşturulan projelerin verildiği yüzdesel ağırlık, mevcut kültürel yapıların kullanılmasına ağırlık veren kentlerde uygulanmış bir müdahale modelini işaret etmektedir. Program, kültürel mirasın yenilenmesi üzerine kurulmuştur. Oluşturulan yeni kültürel yapılar da çoğunlukla yine mevcut yapıların yenilenip kültür amaçlı işlevlendirilmesiyle elde edilmiştir.

Tablo 7’de AKB programı kapsamında İstanbul’da uygulanan ya da uygulanması planlanan kentsel ve mimari projelerinin yaklaşık olarak bölgesel yüzde oranları verilmiştir.


Tablo 7. İstanbul 2010 kentsel ve mimari projelerinin yaklaşık bölgesel oranları

Tablo 7’den de anlaşılacağı üzere, İstanbul 2010 AKB Projeleri’nin büyük çoğunluğu Tarihî Yarımada üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunun yanında projeler Beyoğlu-Taksim Bölgesi, Davutpaşa, Hamidiye, Eyüp ve Yıldız olmak üzere Avrupa Yakası’na, Kadıköy ve Küçükyalı olmak üzere Anadolu Yakası’na ve Adalar Bölgesi’ne yayılmıştır. (Resim 5)

Projelerin bölgesel dağılımı her ne kadar bazı bölgelere ağırlık verilmiş olsa da dengeli olarak yorumlanabilir. Tarihî Yarımada’da planlanan projeler de bölgeye dengeli olarak yayılmıştır. (Resim 6)

Özellikle Yenikapı Transfer Noktası Projesi olmak üzere Tarihî Yarımada’da gerçekleştirilmesi planlanan projeler, bu çok değerli tarihî bölgenin kentsel anlamda ve uluslararası platformda hak ettiği noktaya gelmesi için önemlidir. Daha önceki başkentlerde de olduğu gibi uygulanan ya da uygulanması planlanan projelerin bazıları uzun zamandır üzerinde çalışılan, başlamış ve çeşitli nedenlerle yarım kalmış projeler, bazıları ise yeni geliştirilen projelerdir. Uzun dönemli bir süreç gerektiren altyapı projelerinin pek çoğunun 2010 yılına yetiştirilemeyeceği açıktır; ancak AKB programının katalizör olarak görülerek program çerçevesinde oluşturulan ya da tartışılıp teorik anlamda üretilen projelerden yola çıkılarak yeni projelerin hayata geçirilmesi, programın bir nevi tetikleyici unsura dönüşmesi sürdürülebilir gelişme için gerekli bir unsurdur.

Sonuç olarak, İstanbul’un Kültür Başkentliği’nin son ayına girildiği süreçte gerçekleştirilmesi hedeflenen projeler arasından, yalnızca Adalar Müzesi’nin açıldığı, Haldun Taner Sahnesi’nin restorasyonunun, Türker İnanoğlu Vakfı ile ilgili çalışmaların somut olarak tamamlandığı tespit edilebilmiştir. Mekâna ve mimariye dönük projelerin bu yıl içinde başlangıç adımlarının atıldığı söylense de tamamlanabilme süreleri henüz çok net değildir. 2010 yılında uygulamaya konulan ve sonuçlandırılan projelerin sanatsal ve kültürel ağırlıkta olduğu gözlenmektedir. Bu faaliyetlerin halkla bütünleşebilme ve yaygınlaşma oranlarının da İstanbul’da gerçekleştiği yerlerle bağlantılı olduğu bir gerçektir.

AKB programının bir amaç değil araç olduğu ve özellikle İstanbul gibi bir kentte, bu etkinliğin önemli bir katalizör olarak algılanması gerekliği, bu bağlamda sağlayacağı getirinin ileriki süreçlerde gerçekleştirilmesi gereken kültürel altyapı çalışmalarına altlık oluşturması beklentisi vardır. İstanbul’da halihazırda yeterli olmayan kültürel mekânların Avrupa Kültür Başkentliği sürecinde tamamlanamamış ve çoğaltılamamış olması kaçırılmış bir fırsat, ancak kültürel faaliyetlerin bu süreçte yaygınlık kazanmış olması da sürdürülebilmesi gereken bir sonuçtur.

 

NOTLAR

1. Gümüş, 2009.

2. Albayrak, 2009.

 

KAYNAKLAR

  • 2010, İstanbul2010, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti 2010 Programı, Portakal Basım, İstanbul.
  • 2010, “Küçükyalı ArkeoPark”, İstanbul 2010 Dergisi, sayı:1, ss.38-41.
  • 2010, “İlk Kent Müzesi Adalar’da…”, İstanbul 2010 Dergisi, sayı:1, ss.46-47.
  • Albayrak, N. 2009, Avrupa Kültür Başkentliği ve Sürdürülebilir Kültür Odaklı Yenileme Deneyimleri Kapsamında 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkentliği Değerlendirmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, YTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
  • Gospodini, A. 2002, “European Cities in Competition and the New Uses of Urban Design”, Journal of Urban Design, sayı:7, ss.59-73.
  • Gümüş, K. 2009, “2010 Kenti Yenileyebilir mi?”, Mimarlık, sayı:349, ss.51-53.
  • Palmer/Rae Associates, 2004, Report On European Cities and Capitals Of Culture, Study Prepared for the European Commission, Brüksel
  • www.istanbul2010.org (Kasım 2010)

Bu icerik 5568 defa görüntülenmiştir.